"...
II. İTİRAZIN GEREKÇESİ :
Mahkemenin gerekçeli kararında Anayasaya aykırılık savı şöyle açıklanmaktadır :
"l- 506 Sayılı Kanunun 61. maddesinin birinci fıkrası, "60. maddenin (A) fıkrasında yazılı şartları yerine getirerek yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya işten ayrıldığı tarihten önce malûllûk, yaşlılık ve ölüm sigortaları pirimi ödenmiş son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarları toplamı en yüksek kazancının % 70'i oranında yıllık yaşlılık geliri" bağlanmasını öngörmektedir.
2- Aynı Kanunun 78. ve 96. maddeleri ise, 61. maddeye göre hesaplanacak yaşlılık aylığına birtakım sınırlamaları getirmek suretiyle 61. maddenin birinci fıkrasının uygulanmasını fiilen ve kısmen ortadan kaldırmaktadır. Şöyle ki, 78. maddenin birinci fıkrasında "Bu kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazançların üst sınırı 200 lira, alt sınırı da İş Kanunu gereğince tespit edilen en düşük asgari ücrettir. Üst sınır, sigortalıların genel ücret seviyesi ve ülkenin genel ekonomik durumu gözönünde tutularak Sosyal Güvenlik Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca gerekirse, iki yılda bir arttırılabilir." ve 96. maddenin birinci fıkrasında da "Bu Kanuna göre, malûllük ve yaşlılık sigortasından bağlanacak aylıklar ile ölüm sigortasından hak sahibi kimselere bağlanacak aylıkların hesabına esas tutulan aylığın yıllık tutarı 12.000 liradan aşağı olmamak kaydı ile, 78 inci madde uyarınca saptanacak günlük kazanç alt sınırının 360 katının yüzde yetmişinden az, günlük kazanç üst sınırı bir yılık tutarı üzerinden hesaplanacak aylığın yıllık tutarından fazla olamaz." denilmektedir.
Gerek Sigortalıların ödeyeceği primler için, gerek Sosyal Sigortalar Kurumunca bağlanacak aylıklar için kanuna bir tavan konmasının amacı bir yandan sigortalıları (veya hak sahiplerini), öbür yandan da kurumu parasal ödemeler açısından korumaktır. Buna karşı söylenecek bir şey yoktur. Çünkü kanun koyucu, haklı bir endişe ile takdir yetkisini kullanmış ve karşılıklı çıkarları dengelemek istemiştir.
3- Ancak bu düzenlemeler getirilirken sigortalılar veya hak sahipleri arasında gözetilmesi gereken "haklı eşitlik" gözden kaçırılmıştır. Şöyle ki, tek bir işverene bağlı olarak çalışan ve 20.000 lira aylık ücret alan bir sigortalı 78. madde uyarınca tavan üzerinden (bugün 8.400) lira prim öderken birden fazla işyerinde çalışan ve aylık toplam kazancı yine 20.000 lira olan bir sigortalı 506 sayılı Kanunun 77. maddesinin son fıkrası gereği, her bir işyerindeki kazancı ayrı ayrı gözönünde tutularak prim öder. Başka bir deyimle, tavan her bir işyerindeki kazancı için ayrı ayrı uygulanır. Böylece birden fazla işyerinde çalışan bir sigortalı (her bir işyerinde tavanın altında ücret alsa da) bir işyerinde çalışan ve tavanın üstünde aylık alan sigortalıya oranla daha fazla prim ödemektedir.
Bu sonuçla birden fazla işyerinde çalışan sigortalı ile bir işyerinde çalışan sigortalı arasında yükümlülüklerde bir farklılık yaratılmış olmaktadır.
4- 78. maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan "Aynı zamanda birden fazla işverenin işinde çalışan sigortalıların ücretlerinden kesilen primler, bu madde uyarınca tespit edilen üst sınır üzerinden hesaplanacak miktarı aşarsa, fark sigortalının müracaatı üzerine hissesi oranında kendisine verilir." biçimindeki hüküm, ilk bakışta bu ayırımı -fazlayı iade suretiyle- gideriyor intibaını veriyorsa da, gerçekte ayırımı azaltılmakta fakat asla ortadan kaldırılmamaktadır. Çünkü, sigortalı şayet iade talebinde bulunursa kendisine sadece sigortalı olarak ödediği yaşlılık prim payı iade edilmekte, kalan (işveren hissesi de dahil) Kuruma gelir kaydedilmektedir. Sonuç olarak da tek farkları birden fazla yerde çalışmak olan iki grup sigortalılar arasındaki farklılık giderilmemiş olmaktadır.
5- Prim ödemekteki bu farklılığa rağmen her iki grup sigortalı yaşlılık aylığına hak kazanırken 96. maddedeki sınırlamaya eşit olarak bağlı tutulmaktadır. Bu da haklarda eşitlik gözetirken, yükümlülüklerde farklılığa göz yumulması anlamına gelmektedir.
6- Sonuç Anayasaya aykırıdır. Çünkü, her şeyden önce herkesin kanun önünde eşit olacağı yolundaki Anayasanın 12. maddesi ihlâl edilmiş olmaktadır. Kanun koyucu, kanun kapsamına giren kişiler arasındaki keyfi ve haksız ayırımlar yaratmaktan kaçınmalıdır.
Eşitlik kavramının Aristo'dan beri adalet kavramı ile yakın ilgisi olduğu ileri sürülür. Mutlak eşitlik, yani farklı olanlara dahi eşit davranma, adaletsizlik doğurur, o halde eşitsizlikten anlaşılması gereken nispi bir eşitlik olur, "eşite eşit, farklıya farklı davranmayı" haklı ve âdil gösteren nedenler olmadıkça eşitlikten uzaklaşılmamalıdır. Olayda olduğu gibi sigortalıları sırf farklı işyerlerinde çalıştıklarından ötürü ayırıma tabi tutmak haksız ve keyfi bir davranış olup eşitlik kavramına aykırı düşer.
7- Bu haklı olmayan ayırım davacının Anayasaya aykırılık dilekçesinde belirtildiği gibi ayrıca ve de dolayısıyle Anayasanın 2., 8., 41., 45. ve 48. maddelerine aykırı düşmektedir"."
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1978/48
Karar Sayısı:1978/40
Karar Günü:13/6/1978
Resmi Gazete tarih/sayı:23.1.1979/16528
İtiraz yoluna başvuran : İş davalarına bakmakla görevli Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesi.
İtirazın Konusu : 17/7/1964 günlü, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 1912 sayılı Kanunla değişik 78. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Ve verilecek ödeneklerin", aynı Kanunun 96. maddesinin birinci fıkrasında yeralan "günlük kazanç üst sınırının bir yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak aylığın yıllık tutarından fazla" yolundaki hükümlerin ve 17/7/1964 günlü, 506 sayılı Kanuna 1186 sayılı Kanunla eklenen geçici 1. maddenin dördüncü fıkrasındaki (a) bendinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali istemidir.
I. OLAY :
Değişik işyerlerinde sigortalı işçi olarak çalışan ve emeklilik hakkını kazanmış bulunan davacı, emekliliği konusunda yazılı bir istekte bulunmadan önce, 26/4/1977 günlü dilekçe ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kırklareli Şubesine başvurarak, yaşlılık aylığının nasıl hesap edileceğini sormuştur. Sosyal Sigortalar Kurumu Edirne Şubesi, 13/7/1977 günlü yazı ile soruyu yanıtlamıştır. Bunun üzerine davacı, Kurumun karşılığında bildirilen yöntem ile kendisine yaşlılık aylığı bağlanması halinde, hakkı olan miktardan noksan para almış olacağını öne sürerek, Kurum ile arasında ortaya çıkan anlaşmazlığın giderilmesi için 26/5/1977 günlü dilekçe ile Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne izafeten Kurumun Kırklareli Şubesi Müdürlüğü aleyhine dava açmıştır.
Davalı Kurum, 26/6/1977 günlü cevap dilekçesinde, Sosyal Sigortalar Kurumunun tüzel kişiliği olduğunu, ikametgâhının Ankara'da bulunduğunu, bu nedenle Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmaya yetkili olmadığını, bundan başka Kurumun Şubelerinin tüzel kişilikleri olmadığından Kırklareli Şubesi Müdürlüğü aleyhine husumet tevcih edilemiyeceği gibi davacının bu davayı açmakta hukukî yararı olmadığını, zira davacının henüz Kuruma başvurarak emeklilik isteminde bulunmadığını ileri sürmüş, davanın reddini istemiştir.
Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesi husumet ve yetki itirazlarının reddine karar vermiştir.
Davacı, duruşma sırasında vermiş olduğu 21/2/1978 ve 29/3/1978 günlü dilekçelerle; 506 sayılı Kanunun 78. ve 96. maddelerinin, 61. maddeye göre hesaplanacak yaşlılık aylığına birtakım sınırlamalar getirmek suretiyle 61. maddenin birinci fıkrasının uygulanmasını ortadan kaldırdığını ve böylece bir işyerine bağlı olarak çalışan sigortalılarla, birden fazla işverene bağlı olarak çalışan sigortalılar arasında, ikinciler aleyhine ayırım yapılmasına yol açıldığını ileri sürerek değişik 78. maddenin birinci fıkrasındaki "Ve verilecek ödeneklerin" deyimiyle, 96. maddenin birinci fıkrasındaki "günlük kazanç üst sınırının bir yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak aylığın yıllık tutarından fazla" deyiminin ve 506 sayılı Yasaya 1186 sayılı Yasa ile eklenen geçici birinci maddenin (a) bendinin iptaline karar verilmek üzere dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesini istemiştir.
Davalı Kurum, Anayasa'ya aykırılık savının yerinde olmadığını savunmuştur.
III. METİNLER :
l- İtiraz konusu Yasa Kuralları :
17/7/1964 günlü, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 1912 sayılı Yasa ile değişik 78. ve 96. maddelerinin birinci fıkraları ile aynı Kanuna 1186 sayılı Kanunla eklenen geçici 1. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"Madde 78/1- Bu kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazançların üst sının 200 lira, alt sınırı da iş Kanunu gereğince tespit edilen en düşük asgarî ücrettir. Üst sınır, sigortalıların genel ücret seviyesi ve ülkenin genel ekonomik durumu gözönünde tutularak Sosyal Güvenlik Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca gerekirse, iki yılda bir arttırılabilir."
"Madde 96/1- Bu kanuna göre Malûllük ve Yaşlılık Sigortasından bağlanacak aylıklar ile ölüm sigortalarından hak sahibi kimselere bağlanacak aylıkların hesabına esas tutulan aylığın yıllık tutarı 12.000 liradan aşağı olmamak kaydı ile 78 inci madde uyarınca saptanacak günlük kazanç alt sınırının 360 katından daha az, günlük kazanç üst sınırının bir yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak aylığın yıllık tutarından fazla olamaz."
"Geçici 1. madde 4- a) Yeniden tespit edilecek ve bundan böyle bağlanacak aylık tutarı bu kanunun 96 ncı maddesine göre hesaplanan azamî aylık tutarını aşamaz."
2- İlgili Yasa Kuralları :
A) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrası ile 17. maddesi şöyledir :
"Madde 9/1- Her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte dâvâlının Türk Kanunu Medenisi gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde görülür. Davalının ikametgâhı belli değilse, davaya Türkiye'de son defa oturduğu yer mahkemesinde bakılır."
"Madde 17- Hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde o şubenin muamelesinden dolayı, iflâs davacı müstesna olmak üzere, o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava ikame olunabilir. Şirket ve cemiyetlerin ve tesislerin kendi işlerine müteallik olmak üzere âzası aleyhine ve azanın bu sıfatla yek diğeri aleyhlerine ikame edecekleri dâva bu şirket, cemiyet veya tesisin ikametgâhı addolunan mahal mahkemesinde bakılır."
B) 30/1/1950 günlü, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5 maddesi şöyledir :
"Madde 5- İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medenî Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz." '
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmaya yetkili olup olmadığı sorunu üzerinde durulmuştur :
Anayasa'nın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddelerine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme o davada uygulanacak yasa hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya böyle bir savın ciddî olduğu kanısına varırsa, iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidir. Bu nedenle bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi, elinde bakılmakta olan bir davanın bulunması ve iptali istenen yasa hükümlerinin o davada uygulanma durumunda olması koşullarının gerçekleşmesine bağlıdır.
Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesinin elindeki davanın konusu özetle şöyledir :
Sigortalı işçi olarak muhtelif işyerlerinde çalışmakta olan davacı, emekli olması halinde kendisine bağlanacak yaşlılık aylığının neye göre hesap edileceğini Sosyal Sigortalar Kurumu Kırklareli Şubesinden sormuştur. Verilen karşılığı doyurucu bulmadığından Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesinde Kurum aleyhine dava açarak aralarındaki anlaşmazlığın giderilmesini ve yaşlılık aylığının mahkemece hesaplanmasını istemiştir.
Davalı Kurum, Mahkemenin yetkili olmadığını, çünkü Sosyal Sigortalar Kurumunun ikametgâhının Ankara'da bulunduğunu öne sürmüştür.
Mahkeme, davacının işyerinin Babaeski'de olduğunu, bu nedenle davanın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesine uygun olarak Babaeski de açıldığını belirterek yetki itirazının reddine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi Anayasaya uygunluk denetiminde mahkemenin bu kararıyle bağlı değildir. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu konuda inceleme yaparken Mahkemenin görev ve yetkisini belirlemiş olmamakta, yerine getirdiği işlev, itiraz yolu ile başvurmanın ön koşullarının varlığını saptamaktan ibaret kalmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yetki ile ilgili genel ilkesini koyan 9. maddesi, her davanın davalının ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde açılmasını buyurmaktadır. Davalı yetki itirazında bulunmuş olmasına göre, Kurumun Babaeski'de ikametgâhının olmaması nedeniyle Babaeski Mahkemesinin davaya bakamıyacağı açıktır. Bunun gibi davalı Kurumun Babaeski'de şubesi bulunmadığından, aynı Kanunun 17. maddesine göre de Babaeski mahkemesi davaya bakmaya yetkili değildir. Mahkemece yetki itirazının reddine dayanak yapılan 5521 sayılı Yasanın 5. maddesine gelince : bu maddede "İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medenî Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı için yetkili mahkemece de bakılabilir..." denilmektedir. İşçi yararına konulmuş bulunan bu kural gerçi işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklarla ilgilidir. Bununla birlikte 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 134. maddesinde "Bu Kanunun uygulanmasından doğan , uzlaşmazlıklar, yetkili İş Mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür." kuralı öngörülmüştür. 5521 sayılı Yasanın 5. maddesinde işçilerin yararına düzenlenmiş bulunan "işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir" hükmünde yeralan, "mahkeme" nin, Sosyal Sigortalar Kurumunun şubelerinin bulunduğu yerdeki mahkeme olarak anlaşılması gerekir. Oysa Babaeski'de Davalı Sosyal ıSıigortalar Kurumunun şubesi yoktur. Davalı Kurumun ikametgâhının Ankara'da olması ve Babaeski'de de şubesinin bulunmaması nedeniyle mahkeme, bu davaya bakmakla yetkili değildir.
Yukarıdaki açıklamalar sonucunda, mahkemenin itiraz konusu Yasa kurallarının iptali için Anayasa Mahkemesine Başvurmaya yetkili olmadığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır, itirazın, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekmektedir.
V. SONUÇ :
İtiraz yoluna başvuran Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesi davaya bakmaya yetkili olmadığından itirazın, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine,
13/6/1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Kâni Vrana
Başkanvekili
Şevket Müftügil
Üye
Abdullah Üner
Ahmet Koçak
Şekip Çopuroğlu
Fahrettin Uluç
Muhittin Gürün
Lütfi Ömerbaş
Ahmet Erdoğdu
Hasan Gürsel
Osman Tokcan
Ahmet Salih Çebi
Nihat O. Akçakayalıoğlu
Ahmet H. Boyacıoğlu
Necdet Darıcıoğlu