ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1976/48
Karar Sayısı : 1977/5
Karar Günü : 27.1.1977
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEME: Danıştay
12. Dairesi.
İTİRAZIN KONUSU: 9.7.1961 günlü, 334
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20.9.1971 günlü, 1488 sayılı Yasa ile
değişik 144. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Yüksek Hâkimler Kurulu,
âdliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar
aleyhine başka mercilere başvurulamaz. Ancak, disiplin ve meslekten çıkarma
cezaları ile ilgili kararların bir defa daha incelenmesini, Adalet Bakanı veya
hakkında karar verilen hâkim istiyebilir.” yolundaki kuralın Anayasanın 9.
maddesi hükmüne aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
I- OLAY:
Bir hâkimin mirasçıları olan davacıların avukatı, miras
bırakanlarına yerdeğiştirme cezası veren davalılardan Yüksek Hâkimler
Kurulunun, miras bırakanlarının hastane ve mütehassıs doktor bulunduğu yerde çalışması
gerektiğine dair sağlık kurulu raporunu dikkate almayarak bu nitelikte olmayan
bir yere atamış olduğundan davalılar Adalet Bakanlığı ve Yüksek Hâkimler
Kurulundan maddi ve manevi tazminat isteği ile dava açmış ve dava sırasında
Anayasanın değişik 144. maddesinin birinci fıkrasının Anayasaya aykırılığını
ileri sürmüş; davaya bakmakta olan Danıştay 12. Dairesi de bu savı ciddi
görerek Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
II- İLK İNCELEME:
İtirazın gerekçesinin özeti şöyledir:
334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20.9.1971 günlü, 1488
sayılı Kanunla değiştirilen 144. maddesinin birinci fıkrası Anayasanın 114.
maddesine aykırı olarak, Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarını yargı denetimi
dışında bırakmıştır. Değişikliğin gerekçesinde “Mahkemelerin bağımsızlığının ve
hâkimlik teminatının güçlendirilmesi ve dış etkilerden tamamen korunması için,
Yüksek Hâkimler Kurulunun, hâkimlerin özlük işleri ve haklarındaki disiplin
işlemleri hakkında kesin karar verebilmesi zorunlu görülmüştür. Esasen Yüksek
dereceli hâkimlerden meydana gelen bu kurulun kararlarına karşı başkaca teminat
yolu düşünülmesine de ihtiyaç görülmemiştir. Bu sebeple, kurul kararları
aleyhine başka mercilere başvurulamıyacağı, ancak disiplin ve meslekten çıkarma
cezaları ile ilgili kararların bir defa daha incelenmesinin Adalet Bakanı veya
hakkında karar verilen hâkim tarafından istenebilmesi hükme bağlanmıştır.
Böylece bir hâkim ilk atanmasından emekliliğine kadar geçecek süre içinde,
Yüksek Hâkimler Kurulu dışında bir makam ve mercie muhatap olmaksızın, tam bir
güvence içinde görevini yapma imkânına kavuşmuş olacaktır. Disiplin ve
meslekten çıkarma cezalarının bir defa daha incelenmesine ait istemin şekli ve
süresi kanunla düzenlenecektir.” denmektedir.
Bu gerekçenin dayanağının, kurulan Yüksek Hâkimlerden oluşması
olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, Anayasanın 7. maddesinin “yargı yetkisi, Türk
Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” hükmü karşısında üyeleri
hâkimlerden seçilmiş bulunsa bile görevi hâkimlerin özlük ve disiplin işleri
hakkında karar vermek olan Yüksek Hâkimler Kurulunu, nitelikleri Anayasada
belirtilen Türk Milleti adına karar veren mahkeme saymak ve kararlarını da
yargı kararı kabul etmek mümkün değildir. Yüksek Hâkimler Kurulunun görevlerine
ilişkin 45 sayılı Yüksek Hâkimler ve Yüksek Savcılar Kurulu Kanununun 2.
maddesi ile kurula verilen görevler idaridir. Bu görevlerin idareden alınarak
Yüksek Hâkimler Kuruluna verilmiş olması görevin idari niteliğini değiştirmez.
Temel haklar, yasalarla özüne dokunacak şekilde kısıtlanamayan ve
batı hukuku öğretisinde benimsendiği gibi yasa üstü sayılan kurallardır. Batıda
kabul edilen yeni Anayasalarda temel haklara yer verilirken de bu nitelikleri
korunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 1488 sayılı yasa ile değişik 11.
maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği,
kanunla da olsa temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamıyacağı hükmü yer
almıştır. Hak arama özgürlüğünün temel haklardan olduğunda kuşku yoktur.
Nitekim Anayasamızın 31. maddesi ve 6366 sayılı Kanunla katıldığımız “İnsan
Hakları ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi”nin 6. maddesi bu ilkeleri
benimsemiştir. Dava konusu hükümler ise bu ilkeleri ihlâl etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 1488 sayılı Yasa ile değişik 114.
maddesi de “idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır.”
kuralını koymakla idarenin hertürlü eylem ve işlemini yargı denetimine tabi
tutmuştur. Buna karşın, hak arama özgürlüğünün hâkimlere kapalı tutulması hukuk
devleti ilkesini ağır biçimde zedeler.
Öte yandan, hâkimlerin özlük ve disiplin işleri hakkında Yüksek
Hâkimler Kurulu kararlarına karşı yargı yerine başvuramamaları eşitlik ilkesine
de aykırıdır.
Yüksek Hâkimler Kurulu üyelerinin Yargıtay üyeleri arasından
seçilmesi de, hâkimlerin hak arama özgürlüklerini kısıtlamaya neden olamaz.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin niteliklerini ortadan kaldırıcı
yönde değişiklik yapılması Anayasanın 9. maddesindeki biçim kuralına ters
düşer. 144. maddede yapılan değişiklik ise bu niteliktedir. Bu itibarla 144.
maddede yapılan değişiklik Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. maddesi ile
yasaklanan Türkiye’nin Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hükmünün
değiştirilmesine yönelik olduğundan, davacıların ileri sürdüğü Anayasaya aykırılık
iddiasının ciddi olduğu ve anılan hükmün iptali gerektiği kanısına
varıldığından Anayasanın 151. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına, Anayasa Mahkemesince bu konuda verilecek karara kadar davanın
geri bırakılmasına karar verilmiştir.
III- METİNLER:
1- İptali istenen Anayasa kuralı:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20.9.1971 günlü, 1488 sayılı
Yasayla değişik 144. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Madde 144.- Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri
hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine
başka mercilere başvurulamaz. Ancak, disiplin ve meslekten çıkarma cezaları ile
ilgili kararların bir defa daha incelenmesini, Adalet Bakanı veya hakkında
verilen hâkim istiyebilir.”
2- İtirazın dayandığı Anayasa kuralları:
“Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”
“Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
devletidir.
“Madde 7.-Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır.”
“Madde 9- Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa
hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
“Madde 11.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu
yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın
diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna
uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir.
Kanun temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak
ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayırımına dayanarak, nitelikleri Anayasada
belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile kullanılamaz.
Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda
gösterilir.”
“Madde 31.- Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak, iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz.”
“Madde 114.- İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu
açıktır.
Yargı yetkisi, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve
esaslara uygun olarak yerine getirilmesini sınırlıyacak tarzda kullanılamaz.
İdarî eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı verilemez.
İdarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımı,
yazılı bildirim tarihinden başlar.
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür.”
IV- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesinin 16.11.1976 gününde Kâni Vrana, Şevket
Müftügil, Ahmet Akar, Halet Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak,
Şekip Çopuroğlu, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Erdoğdu, Hasan Gürsel,
Ahmet Salih Çebi, Nihet O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu’nun
katılmalariyle İçtüzüğün 15. maddesi uyarınca yaptığı ilk inceleme toplantısında;
Anayasa Mahkemesinin görevli ve yetkili olup olmadığı, Danıştay 12. Dairesinin
elinde bakılmakta olan bir dava bulunup bulunmadığı ve iptali istenen Anayasa
kuralının o davada uygulanıp uygulanmayacağı sorunları üzerinde durulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin 27.1.1977 günlü E: 1976/43, K: 1977/4 sayılı
kararının ışığı altında; Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve
yetkili olduğu, Danıştay 12. Dairesinin elinde bakmakta olduğu bir dava
bulunduğu ve iptali istenen Anayasa kuralının o davada uygulayacağı hüküm
olması nedenile itiraz yoluna başvurma yetkisi olduğu saptanmıştır. Konuya
ilişkin gerekçeler sözü edilen kararda ayrıntılariyle açıklanmış olduğundan
bunların burada yenilenmesine gerek görülmemiştir.
Böylece yapılan inceleme sonunda:
“Dosyada bir eksiklik bulunmadığından işin esasının, Anayasa’nın
Anayasa değişiklikleri için öngördüğü biçim koşulları açısından ve bu arada 9.,
2., 155., 85., 91. ve 92. maddelere uygun olup olmadığı yönünden incelenmesine
ve bu incelemenin Anayasa’nın değişik 144. maddesinin birinci fıkrasında
yeralan (Yüksek Hâkimler kurulu adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz.)
tümceleriyle sınırlı olarak yapılmasına Halit Zarbun, Abdullah Üner, Muhittin
Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Salih Çebi ve Nihat O. Akçakayalıoğlu’nun
(Anayasa’nın 144. maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu yapılan ve biçim
yönünden esasın incelenmesine karar verilen hükümlerinin Danıştay 12.
Dairesinin bakmakta olduğu bu davada uygulama yeri olmadığı ve bu nedenle
itirazın yetki yönünden reddi gerekeceği) yolundaki karşıoylariyle ve
oyçokluğuyla” karar verilmiştir.
V- ESASIN BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, Danıştay 12. Dairesinin başvurma
kararı, iptali istenen Anayasa kuralı, ilgili Anayasa ve yasa hükümleri,
bunlara ilişkin yasama belgeleri ve konu ile ilgili öteki metinler okunduktan
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
1- “Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük
işleri hakkında kesin karar verir.” tümcesinin Anayasaya aykırılığı sorunu:
Biçim kurallarına ilişkin başlıca Anayasa hükümleri, Anayasanın
9., 155. ve bunun son fıkrasının yollamasiyle 85., 91. ve 92. maddelerinde yer
almıştır.
a) Değişikliğin 9. madde yönünden incelenmesi:
“Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük
işleri hakkında kesin karar verir.” biçimindeki Anayasa hükmünün Cumhuriyetin
temel niteliklerine ters düşüp düşmediği üzerinde durulmuş ve bu hükmün
Anayasanın 9. maddesindeki yasaklayıcı kurala ters düşen bir yönü olmadığı, bu
nedenle bu tümceye yönelik iptal isteminin reddi gerektiği sonucuna
varılmıştır. Konuya ilişkin gerekçe yukarıda günü ve sayısı gösterilen Anayasa
Mahkemesi kararında açıklanmış olduğundan bunun burada yinelenmesine gerek
görülmemiştir.
b) İtiraz konusu 144. maddenin, Anayasanın 155. maddesinin
(İvedilik) dışındaki biçim kurallariyle 85., 91. ve 92. maddelerindeki biçim
kurallarına uygun olarak oluşturulduğu ve bu maddelere aykırı bir yönü bulunmadığı
yasama belgelerinin incelenmesinden anlaşılmıştır.
c) Değişikliğin İvedilik yöntemi yönünden incelenmesi:
Anayasanın 155. maddesinde “Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki
teklifler ivedilikle görüşülemez” hükmü yer almıştır. İvedilikle görüşme
yasağının öncelikle görüşmeyi kapsayıp kapsamadığı üzerinde durulmuş, 155.
maddedeki ivedilik koşulunun önceliği kapsamadığı, bu itibarla öncelikle
görüşmenin Anayasanın 155. maddesine aykırı bir yönü olmadığı sonucuna
varılmıştır. Buna ilişkin gerekçe 7.1.1977 günlü, Esas: 1976/43, Karar: 1977/4
sayılı kararın “Öncelikle görüşme sorunu” başlığı altındaki (A) bendinde
açıklanmış olduğundan burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Muhittin Gürün, teklifin öncelikle görüşülmesinin Anayasanın 155.
maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek bu görüşe katılmamıştır.
2- Dava konusu Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20.9.1971 günlü,
1488 sayılı Kanunla değişik 144. maddesinin birinci fıkrasında yeralan “bu
kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz.” tümcesi Anayasa Mahkemesinin
27.1.1977 günlü, Esas: 1976/43, Karar: 1977/4 sayılı kararı ile iptal edilmiş
olduğundan bu konuda yeniden karar verilmesine gerek görülmemiştir.
Nihat O. Akçakayalıoğlu incelemenin sürdürülmesini ve dava konusu
kuralın biçim yönünden esası hakkında yeniden karar verilmesi gerektiğini öne
sürerek bu görüşe katılmamıştır.
VI. SONUÇ:
9.7.1961 günlü 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
20.9.1971 günlü, 1488 sayılı Yasa ile değiştirilen 144. maddesinin birinci
fıkrasında yeralan “Yüksek Hâkimler Kurulu adliye mahkemeleri hâkimlerinin
özlük işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz.” hükümlerinden:
1- “Yüksek Hâkimler Kurulu adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük
işleri hakkında kesin karar verir.” kuralının, Anayasanın 9. maddesinde yazılı “Devletin
Şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve
değiştirilmesi teklif edilemez” yolundaki biçim ilkesine ve öteki biçim
koşullarına aykırı olmadığına, itirazın bu açıdan reddine Muhittin Gürün’ün
(görüşmelerin öncelikle yapılmış olmasının Anayasanın 155. maddesine aykırı
olduğu bu nedenle sözügeçen kuralın iptali gerektiği) yolundaki karşıoyuyla ve
oyçokluğuyla;
2- 144. maddenin birinci fıkrasında yeralan “Bu kararlar aleyhine
başka mercilere başvurulamaz.” kuralı Anayasa Mahkemesince 27.1.1977 günlü
Esas: 1976/43, Karar: 1977/4 sayılı kararla iptal edilmiş bulunduğundan bu
konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına Nihat O.Akçakayalıoğlu’nun
(İnceleme sürdürülerek dava konusu kuralın esası hakkında bir karar verilmesi
gerektiği) yolundaki karşıoyuyla ve oyçokluğuyla;
27.1.1977 gününde karar verildi.
Başkan
Kâni VRANA
|
Başkanvekili
Şevket MÜFTÜGİL
|
Üye
Ahmet AKAR
|
Üye
Halit ZARBUN
|
Üye
Ziya ÖNEL
|
Üye
Ahmet KOÇAK
|
Üye
Şekip ÇOPUROĞLU
|
Üye
Fahrettin ULUÇ
|
Üye
Muhittin GÜRÜN
Karşıoy eklidir.
|
Üye
Lûtfi ÖMERBAŞ
|
Üye
Hasan GÜRSEL
|
Üye
Ahmet Salih ÇEBİ
|
Üye
Adil ESMER
|
Üye
Nihat O.
AKÇAKAYALIOĞLU
Karşı oy yazısı
ekli
|
Üye
Ahmet H.
BOYACIOĞLU
|
KARŞIOY YAZISI
Mahkememizin Esas: 1976/48, Karar: 1977/5 sayılı kararında Sayın
Abdullah Üner tarafından yazılan karşıoy yazısına aynen katılıyorum.
KARŞIOY YAZISI
Danıştay 12. Dairesince; Anayasanın 20.9.1971 günlü ve 1488 sayılı
Kanunla değişik 144. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Yüksek Hâkimler
Kurulu adliye mahkemesi hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin karar verir.
Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz.” hükmünün iptali için
Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla başvurulmuştur. Bu itirazın ilk incelemesi
sırasında, “itiraz konusu hükmün, Danıştaydaki davada uygulama olanağı olmadığı
ve bu nedenle itirazın yetki yönünden reddedilmesi gerektiği” görüşünü
savunmuştum. Bu husustaki çoğunluk kararına olan karşıoyumun gerekçesi aşağıdadır:
Bu davada olay şöyle geçmiştir: Bir hâkime, Yüksek Hâkimler
Kurulunca yer değiştirme cezası verilmiş, bu ceza uygulanırken hâkimin,
hastahanesi ve mütehassıs doktorları bulunan bir yerde çalışması gerektiği
hakkındaki sağlık kurulu raporu dikkate alınmayarak kendisi böyle bir
hastahanesi ve mütehassıs doktorları bulunmayan bir ilçeye atanmış ve hâkim
orada vefat etmiştir. Bunun üzerine mirasçıları tarafından hâkimin sağlık
kurulu raporunda yazılı uygun bir yere atanmamış olması nedeniyle yüksek hâkimler
kurulu ile Adalet Bakanlığı aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılmış,
bu davanın görülmesi sırasında Danıştay 12. Dairesince de, Anayasanın değişik
144. maddesindeki yukarıda yazılı hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar verilmiştir.
Olayın yukarıda açıklanan mahiyetinden, dava dilekçesinden ve dava
dosyası kapsamından açıkça belli olduğu üzere yüksek hâkimler kurulu kararının
yer değiştirme ile ilgili kısmının iptali için açılmış bir dava mevcut
değildir. Anayasanın 144. maddesindeki “Yüksek Hâkimler Kurulu kararları
aleyhine başka mercilere başvurulamaz” hükmü hakkında herhangi bir itiraz ve
iddia da ileri sürülmüş değildir. Davanın mahiyeti sadece, hâkimin sağlık
kurulu raporunda yazılı olduğu üzere hastahanesi ve mütehassıs doktorları
bulunan bir yere nakledilmesi gerekirken böyle yapılmayıp da hastahanesi ve
mütehassıs doktorları bulunmayan bir ilçeye nakledilmiş olması nedeni
önesürülerek maddi ve manevi tazminat istemine münhasır bulunmuştur. Bundan
başka “Yüksek Hâkimler Kurulu kararının kesin olması ve aleyhine başka
mercilere başvurulamaması” hakkındaki Anayasa hükmü, hiçbir zaman bu kararlar
dolayısiyle zarara uğrayanların yargı mercilerine başvurarak maddi ve manevi
zararlarını dava etmelerine engel olmadığını da izaha gerek yoktur. Böyle
olunca Anayasanın değişik 144. maddesindeki “Yüksek Hâkimler Kurulunun bu
kararları aleyhine başka mercilere başvurulamaz” hükmünün ne olayla ne de
açılan davanın mahiyetiyle bir ilgisi ve bu davada uygulama yeri bulunmadığı kanımızca
aşikârdır.
Anayasanın 151. ve 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri gereğince ise;
bir mahkeme bakmakta olduğu bir davada ancak uygulayacağı kanun hükmü hakkında
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Halbuki Danıştay 12. Dairesinin, yukarıda
açıklanan nedenlerle Anayasanın değişik 144. maddesindeki itiraz konusu bu
hükmünü bu davada uygulama durumunda olmadığından itirazın –esasın
incelenmesine geçilmeksizin- mahkemenin yetkisizliği yönünden reddine karar
verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle işin esasının biçim yönünden incelenmesine
dair çoğunlukla verilmiş olan karara katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
Anayasanın 151. maddesinde, bir mahkemenin itiraz yoluyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilmesi için iki koşul yer almaktadır:
a) Mahkemenin bakmakta olduğu bir dava bulunması,
b) Anayasaya aykırılığı öne sürülen kanun hükmünün o davada
uygulanacak nitelikte olması.
Bu koşulların herhangi birisinin yokluğunun, mahkemelerin itiraz
yoluna başvurmasını önleyeceği kuşkusuzdur.
Bu dosyaya (1976/48-1977/5) konu olan iş, Yüksek Hâkimler
Kurulunca bir hâkim hakkında verilen yer değiştirme cezasının sonuçta ölümüne
sebep olduğu öne sürülerek Adalet Bakanlığı ile Yüksek Hâkimler Kurulu aleyhine
maddî ve manevi tazminat isteğini içeren bir ……….
davasıdır. Yani Danıştaya, Yüksek Hâkimler Kurulu kararının iptalini isteyen
bir iptal davası açılmış olmayıp, bir karar sonucu meydana getirildiği öne
sürülen zararın ………. isteyen bir
tazminat davası açılmıştır.
Anayasanın 144. maddesinin 20.9.1971 günlü ve 1488 sayılı Kanunla
değiştirilen birinci fıkrası ile Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı …… mercilere yapılması yasaklanmış olan
başvurular, söz konusu kararların kaldırılması amacını güdenlerdir, yani iptal
davalarıdır. Yoksa bu kararların sebep olduğu maddî ve manevi zararlar …… davalara yargı yolunun kapatılması
sözkonusu değildir. Her ne kadar bu yolda açılan bir tazminat davasının
görülmesi ………… ilgili Danıştay
Dairesinin, Yüksek Hâkimler Kurulunun ………
sebep olduğu öne sürülen kararını inceleyerek uyulması gerekli kurallara uyulup
uyulmadığını, karar ile öne sürülen zarar sırasında sorumluluğu gerektiren bir
ilişki bulunup bulunmadığını araştırması doğal ise de sonuçta verilecek karar,
sadece tazminatın gerekip gerekmediği noktasını çözecektir, sonuç ne yönde
olursa olsun, bu kararın, Yüksek Hâkimler Kurulunun disiplin cezasına ilişkin
kararının kanunî geçerliliğine hiçbir etkisi olmayacağı kuşkusuzdur. Çünkü
istem, bir “iptal davası” olmadığından karar da bir “iptal kararı” değildir.
Bu tür bir tazminat davasının çözümü için, ilk önce olaya sebep
olan ……….. sağlığının incelenerek
kurallara aykırılığının saptanması, …………
iptaline gerektiği, yani açılan sadece bir tazminat davası olması halinde dahi,
onun evvela iptal davasına dönüştürülmesinin ………
davanın birlikte sonuçlandırılmasının zorunlu bulunduğu görüşüne katılmak da
mümkün değildir. Zira mahkemeler her şeyden önce istem ile bağlı olup şu veya
bu düşünce ile onun sınırını aşamazlar.
Görüldüğü gibi, Anayasanın değişik 144. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan (Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin
özlük işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz.) hükmünün, Yüksek Hâkimler Kurulu aleyhine açılan tam kaza
davalarını önlemesi söz konusu olmadığından, bir başka deyimle bu hükmün bu tür
davaların uygulanma olanağı ……………….,
Danıştay 12. Dairesi, elindeki dava dolayısiyle ……
bulunmadığı sözü geçen hükme karşı Anayasanın 151. maddesine dayanarak Anayasa
Mahkemesine itirazda bulunmaya yetkili değildir.
2- Anayasanın bir çok maddeleriyle birlikte 144. maddesinde de
değişiklik yapan 20.9.1971 günlü, 1488 sayılı Anayasa değişikliğine ilişkin
öneri, Millet Meclisinde ve Cumhuriyet Senatosunda “Öncelik” usulü uygulanarak
görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Oysa Anayasanın 155. maddesinde (Anayasanın
değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez) kuralı yer
almaktadır.
Anayasa koyucu, Devletin yapısını oluşturan temel yasanın,
aceleliği sağlıyan yöntemler uygulanarak değiştirilmesini sakıncalı görmüş ve
de sükûnetle ve üyelere enine boyuna inceleme, araştırma ve düşünme olanağı
sağlanmak suretiyle görüşülerek karara bağlanmasını, Anayasanın niteliğinin
zorunlu bir sonucu saymıştır. Bu nedenle de sözügeçen hükmü, Anayasa
değişikliklerinde uygulanması zorunlu bir kural olarak koymuştur.
Bu bakımdan 155. maddede geçen (ivedilik) sözcüğünü, İçtüzüklerde
sadece bir ad altında düzenlenmiş bulunan görüşme yöntemine münhasır sayarak,
acele görüşmeyi sağlayan öteki usullerin, bu arada (öncelik) usulünün bir yasak
dışında kaldığını düşünmek olanaksızdır.
Bu konuya ilişkin ayrıntılı düşüncelerim, Anayasa Mahkemesinin
13.4.1971 günlü, 1970/41-1971/37 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda
belirtilmiş ve 23.3.1976 günlü, 1975/167-1976/19 sayılı kararına ilişkin
karşıoy yazım da yinelenmiş olduğundan aynı açıklamalara bir kez de burada yer
verilmesine gerek görülmemiştir. (Resmî Gazeteler: Gün: 17.5.1972, Sayı: 14131
- S. 7-8; gün: 12.8.1976, Sayı: 15675, S: 11-12)
Açıklanan nedenlerle 20.9.1971 günlü, 1488 sayılı Anayasa
Değişikliği ile Anayasanın 144. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen
(Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri hakkında
kesin karar verir.) kuralı, Anayasanın biçim koşullarına aykırı olarak
yasalaşmış bulunduğundan iptaline karar verilmelidir.
Kararın ilgili bölümlerine, yukarıki açıklamalarda belirtilen
görüşlerle karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
Davacılar, miras bırakanlarının, hastahane ve mütehassıs doktor
bulunan yerde ancak görev yapabileceği hakkında sağlık kurulu raporu olduğu
halde, davalı Yüksek Hâkimler Kurulunca bu nitelikte olmayan bir yere yer
değiştirme suretiyle atanması sonucu öldüğünü ileri sürerek, Yüksek Hâkimler
Kurulu ve Adalet Bakanlığından maddî ve manevi tazminat isteği ile Danıştay’da
dava açmışlardır.
Davaya bakmakta olan Danıştay 12. Dairesi, Anayasanın değişik 144.
maddesinin birinci fıkrasının davanın görülmesine engel olduğu gerekçesi ile bu
fıkranın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
İptali istenen 144. maddenin birinci fıkrası şöyledir:
“Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük
işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz…” engelleyici hüküm ikinci tümce hükmüdür. Ne var ki bu hüküm,
Yüksek Hâkimler Kurulu aleyhine başka mercilere başvurulamıyacağını başka bir
anlatımla bu kararların iptalinin istenemiyeceğini öngörmekte olup, Yüksek
Hâkimler Kurulunun kanunsuz ve haksız olarak verdiği karardan zarar görenlerin
tazminat davası açmasına ve mahkemelerin davayı görmesine engel teşkil etmez.
Zira davanın sebebi bu kararın varlığı değil alınan kararın haksızlığıdır.
Anayasanın hükmüne rağmen, alınan kararın haksız ve kanunsuz olduğu sonucuna
varan Mahkeme haksız fiilden doğan zararın haksızlığını yapanlardan tazminine
karar verebilir. Davanın bu niteliği bakımından, iptali istenen hüküm davada
uygulanacak hüküm değildir. Bu nedenle başvurmanın, başvuranın yetkisizliği
yönünden reddi gerektiği kanısındayım.
KARŞIOY YAZISI
A) Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 151. maddesi karşısında, şu
nedenlerle, itirazları inceleyemezdi:
1- Yasal kuralların iptalini mahkemelerden yalnızca “bir davaya
bakmakta olan” mahkeme isteyebilir.
151. maddenin koyduğu bu ilke, iptâl isteminin ancak “bakılmasına
başlanmış” ve her halde “bakılabilecek nitelikte” bir davada
oluşturulabileceğini de öngörmektedir.
144. maddesinin “aleyhine başka mercilere başvurulamaz” hükmü ile
yine Anayasa, Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı yargı yerlerinde bir
dava açılmasını kesinlikle önlemiştir.
Durum böyle olunca, Danıştay 5. Dairesinin elinde “bakmakta
olduğu” ve yâni “bakılabilecek nitelikte” bir dava varlığından söz edilemez.
Burada şu yönlere de değinmek zorunluğu vardır:
a) Bakıp sonuçlandırmaya yetkili olmayan bir merci önüne
getirilmiş bir dava ile, inceleme konusu “başvuru” aynı nitelikte değildir.
Gerçekten,
Genel Yargı yerine açılacak bir davanın idarî yargı yerine
götürülmüş olması veya bunun tersi bir durumda, dava yokluğundan söz edilemez.
Çünkü böyle bir dava, bir yargı yerinden öteki yargı yerine aktarılacak ve
orada bakılıb hükme bağlanacaktır. Yâni “bir dava hakkı” başdanberi vardır.
Yüksek Hâkimler Kurulu Kararlarına karşı ise bu hak, başdanberi yoktur.
Ne kendisinin ne de bir başka merciin bakabileceği bir dava elinde
bulunmadığına göre, Danıştay 5. Dairesi, her hangi bir yasal kural’ın iptalini
istemeye yetkili duruma geçmiş değildir.
b) İnceleme konusu kurala karşı iptâl davası açabilme yetkisi
ancak, Anayasa’nın 149. maddesinin saydığı “doğrudan doğruya iptâl davası” açma
hakkına sahip bulunanlarındı ve onlar da bu yasal kuralı doğru bulmuşlardır.
2- Söz konusu “başvuru”yu bir dava gibi ele alma olanaksızlığını
bir yana bıraksak dahi, Danıştay Beşinci Dairesi, iptalini istediği kuralı
uygulamayacaktır. Çünkü,
Danıştaya başvuran kişinin “dava” diye isimlendirilen dileği,
Yüksek Hâkimler Kurulu’nun her hangi bir kararının düzeltilmesi amacına yönelik
değildir. Böyle olunca da doğrudan doğruya Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarını
değiştirmeyi hedefleyen “başvuru”lara karşı çıkan Anayasanın 144. maddesinin
ilk fıkrası hükmünün, olayda uygulama yeri yoktur.
3- Yukardanberi açıklandığı gibi, Anayasa’nın 151. maddesine
dayanarak bir yasal hükmün iptalini isteyebilecek duruma girmemiş olan Danıştay
Beşinci Dairesinin isteğini inceleyib sonuçlandırmaya Anayasa Mahkemesi de
yetkili değildir. Zira,
Anayasa Mahkemesinin bir yasal kuralı iptâl edebilmesi, bunu
isteyebilme yetkisini kazanabilmiş olanların açacakları dava ile
gerçekleşebilir.
B) Danıştayca yapılan itirazı yöntem ve koşullarına uygun bulan
Mahkememiz sayın çoğunluğu, daha önce verdikleri bir karar ile itiraz konusu
kuralın iptâl olunduğunu öne sürerek, itiraz nedenlerinin yeniden incelenip
yeniden karara bağlanması önerimizi reddetmiştir. Sanımızca bu da doğru
olmamıştır. Çünkü:
Hem gerekçesi ve hem sonucu ile bağdaşmayan inancımızı 27.1.1977
günlü karar, değiştirmemiştir. Aynı konunun yeniden görüşülmesi “doğru olan”ın
saptanmasına olanak sağlayacaktı. Bunda da “hukuksal yarar” açık idi.
27.1.1977 günlü karar yazılıp Resmî Gazete ile yayınlanmadığı için
tartışma konusu Anayasal kural yürürlükte bulunduğundan, incelemeyi önleyen bir
durum yok idi.
Üye
Nihat O.
AKÇAKAYALIOĞLU
|