ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1976/45
Karar Sayısı:1977/1
Karar Günü:13/1/1977
Resmi Gazete tarih/sayı:28.3.1978/16242
İptal
davasını açan : Cumhuriyet Senatosu üye tamsayısının altıda birini aşan
üyeleri.
İptal
davasının konusu :5 Haziran 1976 günlü, 15607 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 1/6/1976 günlü 2013 sayılı "5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 6. maddesi ile Bu Kanuna 1425
sayılı Kanunla Eklenen Ek 6. maddenin değiştirilmesine ve Ayrıca iki Ek ve Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun"un 3. çerçeve maddesi ile 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa eklenen ek 1. maddenin birinci
fıkrasının son tümcesinde yer alan, (Öğrenim durumları itibariyle 36 ncı
maddede belirtilen yükselebilecekleri derece ve kademeleri geçmemek üzere
bulunacak derece ve kademelerin emekli aylığı bağlanmasına esas aylıkları
üzerinden ve) hükmü ile aynı Ek maddenin ikinci fıkrasının (a) işaretli bendi
içinde yer alan (ve tavan deyiminin; Anayasa'nın (2.) (12.) ve (48.)
maddelerine aykırı olduğu öne sürülerek iptalleri istenmiştir.
II-
DAYANILAN YASA METİNLERİ :
l-
İptali istenen yasa kuralları :
1/6/1976
günlü, 2013 sayılı Yasanın 3. maddesini oluşturan iki ek maddeden ek 1.
maddenin birinci fıkrasında yeralan "... Öğrenim durumları itibariyle 36.
maddede belirtilen yükselebilecekleri derece ve kademeleri geçmemek üzere
bulunacak derece ve kademelerin emekli aylığı bağlanmasına esas aylıkları
üzerinden ve" tümcesi ile aynı ek maddenin (a) işaretli bendindeki (ve
tavan) deyimidir.
Bu
kuralı da kapsayan ve l Haziran 1976 günlü, 2013 sayılı Yasanın 3. maddesi ile
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa eklenen Ek 1. maddenin
tamamı ise şöyledir:
EK
MADDE l- 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanununa tabi olmayan görevlerden 1/3/1970 tarihinden önce emekli, adi malûl
veya vazife malûlü olanlara, Ölenlerin dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar;
A)
Görevlerinden ayrıldıkları tarihteki öğrenim durumlarına göre 657 sayılı
Kanunun 1897 sayılı Kanunla değişik 36 ncı maddesinin ortak hükümleri kısmının
(A) bölümündeki tabloda gösterilen hizmete giriş derece ve kademesi başlangıç
alınmak,
B)
Emekli aylığı bağlanmasına esas alınan fiili hizmetin (Fiili hizmet zammı,
itibarî hizmet süresi ve tamamlayıcı emeklilik keseneği tahakkuk ettirilen
süreler hariç) her yılı için bir kademe ve her üç yılı için bir derece
verilmek, suretiyle öğrenim durumları itibariyle 36 ncı maddede belirtilen
yükselebilecekleri derece ve kademeleri geçmemek üzere bulunacak derece ve
kademelerin emekli aylığı bağlanmasına esas aylıkları üzerinden ve 1/3/1975
tarihinden geçerli olarak yükseltilir.
Şukadar
ki, bu yükseltmeler sırasında;
a)
657 sayılı Kanunun 1897 sayılı Kanunla değişik ek geçici 4 üncü maddesinin
başlangıç ve tavan dereceleri ile ilgili hükümleri gözönünde tutulmak,
b)
Hizmete girdikleri tarihteki kazanılmış hak aylık dereceleri yukarıdaki
hükümlere göre alınacak başlangıç derecesinden daha yukarı olan hallerde bu
dereceler esas alınmak,
c)
Barem veya emeklilikte kazanılmış hak aylığının yükseltilmesinde sayımış
kıdemler, derece ve kademenin tespitinde değerlendirilmek,
d)
Hazırlık kıtası ile okul dönemi dahil yedek subaylıkta (Muvazzaflık dışında
geçen süreler de dahil) yedek subay öğretmenlikte, muvazzaf ve ihtiyat erlikte
geçen süreler değerlendirilmede gözönünde bulundurulmak.
Suretiyle
işlem yapılır.
Aynı
süre ve aynı neden hiç bir şekilde mükerrer değerlendirilemez.
Yukarıdaki
hükümlere göre bulunacak derece ve kademe, halen kazanılmış bulunan derece ve
kademelerden aşağı olanların, aylıkları yüksek olan eski derece ve kademeleri
üzerinden ödemeye devam edilir.
Yükseltme
sonunda l inci derecenin 4 üncü kademesine gelinmesi ve son görev için ek
gösterge verilmiş olması halinde ek göstergeler de gözönünde bulundurulmak
suretiyle işlem yapılır.
Bu
madde gereğince yapılacak yükseltmeler nedeniyle ikramiye farkı ve 1/3/1975
tarihine kadar geçen süre için aylık farkı ödenmez.
2-
Konuya ilişkin öteki yasa metinleri :
a)
7/2/1969 günlü, 1101 sayılı Yasanın ek 2. maddesi şöyledir : EK MADDE 2- Bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra barem, teşkilât, kadro ve sair
kanunlarda yapılacak değişiklikler sonunda aylık tutarlarında husule gelecek
yükselmeler; aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emekli,
adi malûllük ve vazife malûllüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında
da uygulanır.
Yükseltmeye
esas olacak rütbe, kadro unvanı, derece ve sair yönlerden eşitlikleri; Devlet
Personel Dairesi, Maliye Bakanlığı, T. C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ve
ilgili kurumların birlikte hazırlayacakları teklif üzerine Bakanlar Kurulunca
tesbit olunur.
b)
8/7/1971 günlü, 1425 sayılı Yasanın geçici 2. maddesi şöyledir.
GEÇİCİ
MADDE 2- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi, Temsilciler Meclisi üyesi,
dışarıdan atanmış bakan iken veya bu görevlerden ayrılıp da başka bir göreve
girmeden, bu kanunun yayımlandığı tarihten önce emekliye ayrılmış bulunanların
emekli aylıkları ile ölenlerin dul ve yetimlerinin aylıklarının intibak ve
yükseltme işlemleri, birinci dereceden emekli olanlar da bu derecenin dördüncü
kademesi üzerinden, diğer derecelerden emekli olanlarda ise bu derecelerin
beşinci kademesi başlangıç alınarak yapılır.
Emekli
iken Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine seçilmiş olup da bu kanunun
yayımlandığı tarihte bu sıfatları devam edenler veya etmiyenler ile bunlardan
ölenlerin dul ve yetimlerinin aylıkları hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü
uygulanır.
c)
15/5/1975 günlü, 1897 sayılı Yasanın 36., Ek Geçici 2., Ek Geçici 3. ve Ek
Geçici 4. maddeleri şöyledir :
Madde
36- Bu Kanununa tabi kurumlarda çatıştırılan memurların sınıfları aşağıda
gösterilmiştir.
I-
GENEL İDARE HİZMETLERİ SINIFI :
Bu
kanunun kapsamına dahil kurumlarda yönetim, icra, büro ve benzeri hizmetleri
gören ve bu kanunla tesbit edilen diğer sınıflara girmeyen memurlar genel idare
hizmetleri sınıfını teşkil eder.
II-
TEKNİK HİZMETLER SINIFI:
Bu
kanunun kapsamına giren kurumlarda meslekleri ile ilgili görevleri fiilen ifa
eden ve meri hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar,
jeolog, hidrojeolog, hidrolog, jeo fizikçi, fizikçi, kimyager, matematikçi,
istatistikçi, yöneylemci (hareket araştırmacısı), matematiksel iktisatçı,
ekonomici ve benzeri ile teknik öğretmen okullarından mezun olupta, öğretmenlik
mesleği dışında teknik hizmetlerde çalışanlar, 3437 ve 9/5/1969 tarih 1177
sayılı Kanunlara göre tütün eksperi yetiştirilenler ile müskirat ve çay
eksperleri, fen memuru, yüksek tekniker, tekniker teknisyen ve emsali teknik
unvanlara sahip olup, en az orta derecede mesleki tahsil görmüş bulunanlar,
teknik hizmetler sınıfını teşkil eder.
III-
SAĞLIK HİZMETLERİ VE YARDIMCI SAĞLIK HİZMETLERİ SINIFI :
Bu
sınıf, sağlık hizmetlerinde (hayvan sağlığı dahil) mesleki eğitim görerek
yetişmiş olan tabip, diştabibi, eczacı, veteriner hekim gibi memurlar ile bu
hizmet sahasında çalışan yüksek öğrenim görmüş fizikoterapist, tıp teknoloğu,
ebe, hemşire, sağlık memuru, sosyal hizmetler mütehassısı, diyoloğ, psikolog,
diyetçi, sağlık mühendisi, sağlık fizikçisi, sağlık idarecisi ile ebe ve
hemşire, hemşire yardımcısı (fizik tedavi, laboratuar, eczacı, diş anestezi
röntgen teknisyenleri ve yardımcıları, çevre sağlığı ve toplum sağlığı
teknisyeni dahil) sağlık savaş memuru, hayvan sağlık memuru ve benzeri sağlık
personelini kapsar.
IV-
EĞİTİM VE ÖĞRETİM HİZMETLERİ SINIFI :
Bu
sınıf, bu kanun kapsamına giren kurumlarda eğitim ve öğretim vazifesi ile
görevlendirilen öğretmenleri kapsar.
V-
AVUKATLIK HİZMETLERİ SINIFI :
Avukatlık
hizmetleri sınıfı, özel kanunlarına göre avukatlık ruhsatına sahip baroya
kayıtlı ve kurumlarını yargı mercilerinde temsil yetkisini haiz olan memurları
kapsar.
VI-
DİN HİZMETLERİ SINIFI :
Din
hizmetleri sınıfı, özel kanunlarına göre çeşitli derecelerde dini eğitim görmüş
olan ve dini görev yapan memurları kapsar.
VII-
EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI:
Bu
sınıf, özel kanunlarına göre polis, komser muavini, komser, başkomser, emniyet
müfettişi, polis müfettişi, emniyet amiri ve emniyet müdürü ve emniyet müdürü
sıfatını kazanmış emniyet mensubu memurları kapsar.
VIII-
YARDIMCI HİZMETLER SINIFI :
Yardımcı
hizmetler sınıfı, kurumlarda her türlü yazı ve dosya dağıtmak ve toplamak,
müracaat sahiplerini karşılamak ve yol göstermek; hizmet yerlerini temizleme,
aydınlatma ve ısıtma işlerinde çalışmak veya basit iklim rasatlarını yapmak,
ilaçlama yapmak veya yaptırmak veya tedavi kurumlarında hastaların ve
hastanelerin temizliği ve basit bakımı ile ilgili hizmetleri yapmak veya
kurumlarda, çarşı ve mahallelerde koruma ve muhafaza hizmetleri gibi ana
hizmetlere yardımcı mahiyetteki görevlerde her kurumun özel bünyesine göre ve
yine bu mahiyette olmak üzere ihdasına lüzum gördüğü yardımcı hizmetleri ifa
ile görevli bulunanlardan 4. maddenin D bendinde tanımlananların dışında
kalanları kapsar.
IX-
MÜLKÎ İDARE AMİRLİĞİ HİZMETLERİ SINIFI :
Bu
sınıf, valiler ve kaymakamlar ile bu sıfatlan kazanmış olup İçişleri Bakanlığı
merkez ve iller kuruluşunda çalışanları ve maiyet memurlarını kapsar.
X-
MİLLÎ İSTİHBARAT HİZMETLERİ SINIFI :
Bu
sınıf, Millî İstihbarat Teşkilâtı kadrolarında veya bu teşkilât emrinde
çalıştırılanlardan özel kanunlarında gösterilen veya Bakanlıkça tespit edilen
görevleri ifa edenleri kapsar.
ORTAK
HÜKÜMLER:
A-
Sınıfların öğrenim durumlarına göre giriş ve yükselebilecekleri derece ve
kademeleri aşağıda gösterilmiştir.
|
Giriş
|
Yükselinebilecek
|
Öğrenim
durumu
|
Derece
|
Kademe
|
Derece
|
Kademe
|
İlkokulu
bitirenler
|
15
|
1
|
7
|
Son
|
Ortaokulu
bitirenler
|
14
|
2
|
5
|
Son
|
Ortaokul
dengi Mesleki Mesleki veya teknik öğrenimi bitirenler
|
14
|
3
|
5
|
Son
|
Teknik
öğrenimi bitirenler
|
13
|
1
|
4
|
Son
|
Ortaokul
üssü bir yıl mesleki veya teknik öğrenimi bitirenler
|
13
|
2
|
4
|
Son
|
Ortaokul
üssü 2 yıl mesleki veya teknik öğrenimi bitirenler
|
13
|
3
|
3
|
Son
|
Liseyi
bitirenler
|
12
|
2
|
3
|
Son
|
Lise
dengi mesleki veya teknik öğrenimi bitirenler
|
11
|
1
|
2
|
Son
|
Lise
veya dengi okullar üssü 1 yıllık mesleki veya teknik öğrenimi bitirenler
|
10
|
1
|
2
|
Son
|
Lise
veya dengi okullar üssü 2 yıl veya ortaokul üssü en az 5 yıllık mesleki veya
teknik öğrenimi bitirenler
|
10
|
2
|
2
|
Son
|
Lise
veya dengi okullar üssü 3 yıl teknik veya mesleki öğrenimi bitirenler
|
10
|
2
|
1
|
Son
|
2
yıl süreli yüksek yüksek öğrenimi bitirenler
|
10
|
3
|
1
|
Son
|
3
yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenler
|
10
|
1
|
1
|
Son
|
4
yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenler
|
9
|
1
|
1
|
Son
|
5
yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenler
|
9
|
2
|
1
|
Son
|
6
yıl süreli yüksek öğrenimi bitirenler
|
9
|
3
|
1
|
Son
|
1-
Avukatlık stajını açıkta iken yapanlara 2, memuriyette iken yapanlara l kademe
ilerlemesi uygulanır.
2- 4
yıl süreli yüksek Öğrenimi bitirenlerden yüksek mühendis, mühendis, yüksek
mimar, mimar sıfatını almış olanlar ile bunlardan Öğretmenlik hizmetinde
çalışanlar, Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, Erkek Teknik Öğretmen Okulu, ve
Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu mezunları, öğrenimlerine göre tespit
edilen giriş derece kademelerine l derece,
3- 5
yıl ve daha fazla süreli yüksek öğrenimi bitirenlerden yüksek mühendis,
mühendis, yüksek mimar, mimar sıfatını almış olanlar ile bunlardan eğitim ve
öğretim hizmetinde çalışanlar öğrenimlerine göre tespit edilen giriş derece ve
kademelerine l derece,
4-
Teknik hizmetler sınıfında görev almak şartı ile jeolog, jeo fizikçi,
hidrojelog, hidrolog, jeomorfolog, kimyager, fizikçi, matematikçi,
istatistikçi, yöneylemci (hareket araştırmacısı), matematiksel iktisatçı
(ekonometreci), erkek teknik öğretmen okulu mezunları, fen memurları,
teknikerler ve yüksek teknikerler, tütün ve müskirat eksperleri, tarım alet ve
makineleri Uzmanlık Yüksek Okulu mezunları ile benzeri fen bilimleri ve teknik
bilimler lisansiyerleri, öğrenimlerine göre tespit edilen giriş derece ve
kademelerine l derece,
5- 4
yıl ve daha fazla süreli yüksek öğrenim görenlerden tabib, diş tabibi,
veteriner hekim, eczacı ile benzeri sağlık bilimleri lisansiyerleri (Hayvan
sağlığı dahil) giriş derece ve kademelerine bir derece eklenmek suretiyle bulunacak
derece ve kademelerden hizmete alınırlar.
6-
a) Lise ve dengi okul mezunu olup, özel kanunları gereğince sınava tabi
tutularak orta dereceli okul öğretmenliği ehliyetini alanlar ve ilköğretim
müfettişliği unvanını kazananlar, mesleki ve teknik Öğretim okulları, meslek
atölye veya kurs öğretmenliğinde görevlendirilenler ile özel kanunlarına ya da
Özel kanunların verdiği izne dayanılarak orta dereceli okul öğretmenliğine
atananlar. 11. derecenin birinci kademesinden hizmete alınırlar.
b)
Ortaokul ve dengi, lise ve dengi okulların, normal öğrenim süresinden fazla
olması halinde, başarılı her öğrenim yılı için bir kademe ilerlemesi uygulanır.
Bunlardan teknik öğretim okulları mezunlarına, meslekleri ile ilgili görevlerde
çalışmaları halinde ayrıca bir kademe ilerlemesi daha verilir.
7-
a) Kurumlarınca açılan ve bir kısım görevlere atanmada kanuni nitelik olarak
şart koşulan kursları, memurluğa girmeden önce başarı ile bitirenler hakkında
bu meslekleri ile ilgili görevlerde çalışmış olmak ve 3 kademeyi geçmemek
şartıyle, bu kurslarda geçirdikleri başarılı sürelerin her yılı için bir kademe
ilerlemesi uygulanır.
b)
Diyanet işleri Başkanlığı kuruluşunda halen görevli bulunanlarla yeniden göreve
atanacaklardan hafız oldukları Diyanet İşleri Başkanlığınca tesbit edilecek bir
yönetmelik uyarınca belirlenenlere l derece yükselmesi verilir. (Lisans üstü
eğitim sebebiyle verilen derece ve kademe ilerlemesi bu fıkra gereğince verilen
derece ilerlemesi ile birlikte uygulanamaz.)
8-
a) Emniyet Hizmetleri sınıfına girenlerden :
İlkokul,
ortaokul, ve dengi okulları bitirenler, ilkokul ve ortaokulu bitirenlerin giriş
derecelerine 2 derece,
Lise
ve dengi okulları bitirenler, liseyi bitirenler için tesbit edilen giriş derece
ve kademesine l derece, l kademe.
Yüksek
öğrenimi bitirenler aynı yüksek öğrenimi bitirenler için tesbit edilen giriş
derece ve kademesine l derece,
b)
Genel İdare Hizmetleri sınıfına girenlerden Orman Muhafaza Memuru ve Başmemuru
ile Gümrük Muhafaza Memur ve Amirlerine ilkokul ve ortaokul ve lise öğrenimleri
için bu kanunda tesbit edilen giriş derece ve kademelerine l derece,
c)
Mesleki öğrenim veya kurs görmek ve özel yarışma sınavını başarmak suretiyle
atanacak Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi Tutanak Müdürlüğü
stenograflarına öğrenim giriş derece ve kademelerine l derece,
İlâve
edilmek suretiyle bulunacak derece ve kademelerden hizmete alınırlar.
9-
Memurluğa girmeden önce veya memuriyetleri sırasında yüksek öğrenim üstü master
derecesi almış olanlarla yüksek öğrenim kurumlarında en az l yıl ilave öğrenim
yaparak lisans üstü ihtisas sertifikası alanlara l kademe ilerlemesi, tıpta
uzmanlık belgesi alanlara meslekleri ile ilgili öğrenim dallarında doktora
yapanlara l derece yükselmesi uygulanır.
"Master
derecesini alıp l kademe ilerlemesinden yararlanan memura mesleği ile ilgili
öğrenim dalında doktora yaptığı takdirde 2 kademe ilerlemesi uygulanır."
10-
Doktora üstü üniversite doçentliği unvanını üniversitede görevli iken
kazananlara bir derece, diğer memuriyetlerde iken bu unvanı kazananlara 2
kademe ilerlemesi uygulanır.
11-
Mesleğe özel yarışma sınavına tâbi tutulmak suretiyle alınan, Bakanlık ve
Bağımsız Genel Müdürlükler müfettiş yardımcıları ile bağlı müfettiş
yardımcıları ve Diyanet İşleri Başkanlığı müfettiş yardımcıları, Maliye
Bakanlığı merkez kuruluşu stajer kontrolörleri; Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu uzman yardımcıları; Devlet Planlama Teşkilatı Uzman Yardımcıları; Maiyet
Memurları; Dışişleri Meslek Memurları; Maliye Bakanlığı Hesap Uzman
Yardımcıları ve Bankalar yemnili murakıplarının özel yeterlik sınavı yönetmeliklerine
göre yapılacak yeterlik sınavlarında başarı göstererek müfettiş, kaymakam,
hesap uzmanı yeminli murakıp kontrolör ve uzmanlığa, Dışişleri meslek
memurluğunda ise Dışişleri Bakanlığınca sınavla geçirilmesi şart koşulan bir
dereceye atanmaları sırasında ve bir defaya mahsus olmak üzere haklarında
ayrıca l derece yükselmesi uygulanır.
12-
a) Memuriyete girmeden önce veya memurlukları sırasında ortaokul ve dengi veya
lise ve dengi öğrenim üzerine hizmet içi eğitim sayılmayan ve öğrenim süreleri
en az aralıksız l veya 2 öğrenim yılı olan ve kurumlarınca açılan mesleki
kursları bitirenler hakkında; l yıllık öğrenim için l kademe, 2 yıldan az
olmayan Öğrenim için l derece yükselmesi uygulanır.
b)
Lise ve dengi okulları bitirdikten sonra memurlukları sırasında Millî Eğitim
Bakanlığınca belli edilen ve kurumlarınca düzenlenen bir yıl süreli mesleki
hizmet içi eğitim kurslarını tamamlayanların bulundukları derece ve kademelere
bir kademe ilave edilir.
c)
Memuriyetleri sırasında Türkiye ve Ortadoğu Amme îdaresi Enstitüsünü
bitirenlere her başarılı öğrenim yılı için öğrenim süreleri kadar (2 yılı
geçmemek şartiyle) her yıl için bir kademe ilerlemesi uygulanır.
d)
Memuriyette iken veya memuriyetten ayrılarak (87 nci maddeye tabi kurumlarda
çalışanlar dahil) üst öğrenimi bitirenler, aynı üst öğrenimi tahsile ara
vermeden başlayan ve normal süresi içinde bitiren emsallerinin ulaştıkları
derece ve kademeyi aşmamak kaydiyle bitirdikleri üst öğrenimin giriş derece ve
kademesine memuriyette geçirdikleri başarılı hizmet sürelerinin tamamı her yıl
bir kademe, her üç yıl bir derece hesabiyle ilave edilmek suretiyle bulunacak
derece ve kademeye yükseltilirler.
B)
Öğrenim durumları itibariyle (A) bendinde gösterilen yükselinebilecek derece ve
kademelerden farklı olanlar aşağıda gösterilmiştir.
1-
Lise ve lise dengi mesleki veya teknik öğretim görenlerden, öğrenim eksikliğini
giderecek hizmet içi eğitimden geçerek, Devlet Personel Dairesi tarafından
hazırlanacak yönetmelikte belirlenecek esaslara göre yapılacak özel yükselme
sınavlarında basan gösterenler 1. derecenin son kademesine kadar
yükselebilirler.
2-
(A) bendinin 12. fıkrasının (a) şıkkında gösterilenler 3. derecenin son
kademesine kadar yükselebilirler.
3-
Emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarından :
a)
Polis memuru, mali polis eksperi, sivil memur (dedektif), mali polis
mütehassısları 5. derecenin son kademesine,
b)
Komiser muavini, Komiser emniyet müfettişi muavini, Emniyet Müfettişi, 4.
derecenin son kademesine,
c)
Baş komiser, sivil baş memur (Başdedektif) 3. derecenin son kademesine,
d)
Emniyet amiri 2. derecenin son kademesine,
e)
Emniyet müdürleri ve bu sıfatı taşımakta olan emniyet teşkilâtı mensupları, 1.
derecenin son kademesine,
kadar
yükselebilirler.
C)
l- Teknik hizmetler sınıfına girenlerden memurluğa girmeden önce yurt içinde
veya yurt dışında mesleklerini serbest olarak veya resmî veya özel
müesseselerde ifa edenlerle memuriyetten ayrıldıktan sonra bu işlerde çalışarak
yeniden memuriyete girmek isteyenlerin teknik hizmetlerde geçen süresinden bu
kanun ve bu kanunun 87. maddesinde sözü edilen kurumlarda geçen sürenin tamamı
ve geri kalan sürenin 3/4'ü toplamı memuriyette geçmiş sayılarak bu süreler her
yılı bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi verilmek
suretiyle değerlendirilir.
2-
Sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına girenlerden memurluğa
girmeden önce yurt içinde veya yurt dışında mesleklerini serbest olarak veya
resmi veya Özel kurumlarda yapanlara, memurluktan ayrıldıktan sonra bu işlerde
çalışarak yeniden memurluğa girmek isteyenlerin sağlık hizmetlerinde geçen
süresinden, bu kanun ve bu kanunun 87. maddesinde sözü edilen kurumlarda geçen
süreleri ile 196. maddede belirtilen şekilde tesbit edilecek mahrumiyet
bölgelerinde en az 3 yıl çalışanların veya çalışacak olanların sürelerinin
tamamı ve geri kalan sürelerinin 3/4 ü toplamı memurlukta geçmiş sayılarak bu
sürelerin her yılı için bir kademe ilerlemesi ve her üç yılı için bir derece
yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.
3-
Avukatlık hizmetleri sınıfına girenlerin memuriyete girmeden önce veya
memurluktan ayrılarak serbest avukatlıkla geçirdikleri sürelerin 3/4 ü
memuriyette geçmiş sayılarak, bu sürelerin her yılı bir kademe ilerlemesine ve
her üç yılı bir derece yükselmesine, esas olacak şekilde değerlendirilir.
4-
Basın Kartları Yönetmeliğine göre, basın kartına sahip olmak suretiyle
gazetecilik yaparak memurluğa girenlerin; meslekleri ile ilgili görevlerde
istihdam edilmeleri şartıyle, fiilen gazetecilik yaparak geçirdikleri sürenin
3/4 ü fiilen memuriyette geçmiş sayılarak; bu sürenin her yılı bir kademe
ilerlemesi ve her üçyıl bir derece yükselmesi verilmek suretiyle
değerlendirilir.
5-
Özel okullarda öğretmenlik veya yöneticilik yaptıktan sonra Millî Eğitim
Bakanlığı emrinde memuriyet kabul edenlerin özel okullarda geçen hizmet
sürelerinin 2/3 ünün her yılı bir kademe ilerlemesine ve her 3 yılı bir derece
yükselmesine esas olacak şekilde değerlendirilir.
Yukarıdaki
fıkralara göre, değerlendirilecek hizmet süresinden sadece özel sektörde geçen
süre 12 yılı geçemez.
Ancak,
T.C. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kanunlarına tabi görevlerde bulunmuş
olanların kazanılmış hakları saklıdır.
Yapılacak
intibak neticesinde ilgililerin girecekleri dereceler öğrenim durumlarına göre
yükselebilecekleri derecenin son kademe aylığını geçemez.
6-
Bu kanunun 4. ve 237. maddesinin (e) fıkrasına göre sözleşme ile istihdam
edilenlerin, memuriyete geçirilmeleri halinde, sözleşmeli olarak geçirdikleri
hizmet süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her 3 yıl için bir
derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.
7-
2834 ve 2836 sayılı Kanunlara göre kurulmuş olan Tarım Kredi ve Tarım Satış
Kooperatiflerinde çalışanlardan sonradan memuriyete girenlerin, bu
kooperatiflerde geçen hizmetlerinin 12 yılı geçmemek üzere her yılı için bir
kademe ilerlemesi ve her 3 yılı için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle
değerlendirilir.
D)
Memur iken, girişteki öğrenim derecelerinden bir üst derecedeki öğrenimi tamamlayanlar
bu üst öğrenim derecesi için 36. maddede yazılı memuriyete giriş derecelerinde
boş kadro bulunduğu takdirde bu kanunun 68. maddesinde yazılı derece
yükselmesinde süre kaydı aranmaksızın bu derecedeki görevlere atanabilirler.
68. maddenin (A) bendinin (b) ve (c) fıkralarındaki hükümler saklıdır.
E)
Sınıfların giriş derecelerinin ileri kademelerinden işe başlayanlarla
yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine kademe ilerlemesi uygulananların,
kademe ilerlemesine tekabül eden süreleri 68. maddede derece yükselmesi için
gerekli olduğu öngörülen sürelerin hesabında ayrıca değerlendirilir. Artan
süreler üst derece ve kademedeki kanuni bekleme süresinde geçmiş sayılır.
F)
Bu kanunla tesbit edilen çeşitli hizmet sınıfları mensuplarından
Cumhurbaşkanlığı Dairesinde ve Yasama Meclislerinde asli ve sürekli görevlerde
bulunanların kadro, unvan, derece, intibak ve diğer bilumum özlük haklarının
kullanılması ile ilgili yetkiler Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği,
Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi Başkanlık divanlarına aittir.
Bu
kanunla tesbit edilen çeşitli hizmet sınıflarına dahil olup da MİT Müsteşarlığı
emrinde çalışan MİT mensuplarının atama, derece yükselmesi ve kademe ilerlemesi
ve disiplin hükümleriyle ilgili yetkilerin Kullanılmasının düzenlenmesi Başbakana
aittir .
Millî
istihbarat hizmetleri sınıfına yapılan atamalarda bu maddenin (A) bendinin
(8/a-b) fıkralarındaki derece ve kademe ilerlemesi ile ilgili hükümleri
uygulanır.
G)
Bu maddede sayılan sınıfların ve fıkraların kapsamının tayininde benzeri veya
eş değer öğrenim veya hizmetler; ilgili Bakanlık veya kuruluşun teklifi üzerine
alakalı öğretim kurumu ile Millî Eğitim Bakanlığının muadelet tevsiki ve Maliye
Bakanlığı ile Devlet Personel Dairesinin mütalâası alınarak Bakanlar Kurulunca
tesbit olunur.
Ek
Geçici Madde 2- 1/3/1970 tarihi ile 30/11/1970 tarihi arasında görevde
bulunmaları nedeniyle intibakı yapılmış olanlar ile 30/11/1970 den 1/3/1975
tarihine kadar olan sürede göreve alınanlardan bu madde gereğince
değerlendirmeye esas alınan, hizmetlerde Öğrenim durumları değişmemiş olanların
derece ve kademelere intibakı aşağıdaki esaslara göre yapılır.
A)
Başlangıç derece ve kademesi olarak 1/3/1975 tarihindeki Öğrenim durumuna göre
36 ncı maddede tesbit olunan hizmete giriş derece ve kademesi esas alınır.
B)
18 yaşın bitirilmesinden sonra, 87 nci maddede belirtilen kurumlarda geçen
başarılı hizmet süreleri değerlendirilir.
C)
Aşağıda gösterilen görevlerde başarılı olarak geçen süreler (B) fıkrasındaki
sürelere eklenir.
a)
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinde, Belediye Başkanlığında, illerin daimi
komisyon üyeliğinde,
b)
Subay, Askerî Memur, Gedikli Subay, Astsubay, Uzman Jandarma Çavuş (Jandarma
Uzatmalı Er, Onbaşı, Çavuş), Ordu Uzman Çavuş olarak orduda,
c)
Hazırlık kıtası ile okul dönemi dahil yedek subaylıkta (Muvazzaflık dışında
geçen süre dahil), yedek subay öğretmenlikte, muvazzaf ve ihtiyat erlikte, (84
üncü madde hükümleri saklıdır.)
d)
Özel kanunlarındaki ve 657 sayılı Kanundaki hükme dayanılarak kazai rüşt kararı
alınmak suretiyle veya mecburi hizmetin ifası nedeniyle öğrenimleri ile ilgili
görevlere atananların, 18 yaşın bitirilmesinden önce bu görevlerde,
e)
Teknik hizmetler sınıfı, sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri
sınıfında bulunanlar ile bu sınıflara girecek nitelikte olanların yurt içinde
veya yurt dışında 87 nci madde kapsamına girmeyen yerlerde, (12 yılı geçmemek
üzere, meslekleri ile ilgili hizmetlerin 3/4 ü),
f)
Özel okullarda yöneticilik ve öğretmenlik yapanlardan Millî Eğitim Bakanlığı
emrinde görev kabul etmiş olanların, özel öğrenim kurumlarında (12 yılı
geçmemek üzere bu hizmetlerinin 2/3 ü),
g)
Serbest avukatlıkta, (12 yılı geçmemek üzere bu sürenin 3/4 ü),
h)
Basın kartları yönetmeliğine göre, basın kartına sahip olmak suretiyle
gazetecilik yaparak memurluğa girenlerin; meslekleriyle ilgili görevlerde
istihdam edilmeleri şartiyle; fiilen gazetecilik yaparak geçirdikleri sürenin
2/3 ü,
i)
Vekil imam olup da sonradan din hizmetleri sınıfında aslî kadrolara geçmiş
olanların vekillikte geçen hizmetlerinin tamamı,
k)
Yabancı memleketlerde öğretmen olarak Türk kültürüne hizmet edenlerden Türk
vatandaşlığına geçmiş ve Devlet memuru olmuş olanların, yurt dışında öğretmenlikte
geçen hizmetlerinin, (12 yılı geçmemek üzere 2/3 ü),
D)
1/3/1970 tarihinden önce çeşitli kanunlara dayanılarak kazanılmış bulunan
kıdemler ile aşağıda gösterilen kıdemler (B) fıkrasındaki sürelere ayrıca
eklenir.
a)
Devlet lisan imtihanını vermek,
b)
Fevkalâde başarıdan dolayı verilen takdirnamelere dayanılarak barem
kanunlarıyle tespit edilen normal süreden erken terfi etmek,
c)
7163, 1323, 1134, 4273, 4454, 4489, 5442, 2556 ve 5931 sayılı Kanunlardan veya
benzer nitelikteki hükümleri taşıyan kanunlardan yararlanmak suretiyle
kazanılan kıdemler,
d)
1/3/1970 tarihinden önce harem veya emeklilikte kazanılmış hak aylığının
tespitinde sayıldığı halde bu maddede gösterilmeyen süreler,
E)
36 ncı maddenin (A) bendinin çeşitli fıkralarında kademe veya derece verilmesi
öngörülen durumları bu fıkralardaki esaslar dairesinde 1/3/1975 tarihinden önce
ihraz etmiş bulunanlara sözü edilen hükümler uyarınca durumlarına göre
verilmesi gereken derece ve kademeler, bu maddenin (B) fıkrasındaki süreler
ayrıca eklenir.
F)
Aşağıdaki süreler bu maddeye göre yapılacak değerlendirmede nazara alınmaz.
a)
Saat ücreti karşılığında veya sözleşmeli olarak, normal çalışma saatleri ile
kayıtlı olmaksızın ve normal çalışma saatlerinden daha az süre çalışılmak
suretiyle yapılan işlerde geçen,
b)
Emekli aylığı almak suretiyle geçen,
Hizmet
süreleri,
G)
Emekliliğe tabi olmaksızın doktora öğrenimi yapanların yurt içinde veya yurt
dışında geçirdikleri normal doktora öğrenim sürelerinin 3 yılı,
H)
Aynı süre ve aynı neden hiç bir şekilde mükerreren değerlendirilemez.
İ)
(A) bendi uyarınca başlangıç olarak alınacak derece ve kademe üzerine
yukarıdaki bentler esas alınmak suretiyle değerlendirilmesi gerektiği tespit
olunacak sürelerin her yılı için bir kademe ve her üç yılı için bir derece
verilmek suretiyle bulunacak derecenin ilgili kademesine intibak ettirilir. Bu
kanunun 92 nci maddesinin 6 ncı fıkrası hükmü mahfuzdur.
1327
sayılı Kanun ve ondan sonra çıkarılmış bulunan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle
yapılmış ve bu kanun hükümlerine göre yapılacak intibaklar ve bu intibaklar
sonucu varılacak yükselme dereceleri ilgili memurlar için kazanılmış haktır.
l-
30/11/1970 tarihinden (bu tarih dahil) önce;
a)
Çeşitli barem ve teadül kanunlarına göre kazanılmış hak aylıkları,
b)
T. C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emeklilik keseneğine esas
aylıkları, (87 nci maddeye tabi kurumlar dışında sigorta pirimi ödenmek
suretiyle geçen süreler nedeniyle emeklilik keseneğine esas aylıkta yapılan
yükselmeler hariç) ,
Öğrenim
durumlarına göre 36 ncı maddenin (A) bendindeki tabloda gösterilen hizmette
yükselebilme derecesinden daha yukarı derecelerde olanların intibakı daha
yukarıda olan bu aylık derecelerine yapılır.
Ayrıca,
intibak ettikleri derecenin aylığını kazanılmış hak olarak aldıkları veya
emeklilik keseneği ödedikleri sürenin her yılı için bir kademe ilerlemesi
uygulanır.
Bunların
30//11/1970 tarihinden sonra geçirdikleri ve geçirecekleri her başarılı hizmet
yılları için, intibak ettirildikleri derecenin son kademesi aylığını geçmemek
üzere, bir kademe ilerlemesi uygulanır.
2)-
Durumları 2 nci fıkra kapsamına girenlerden l inci fıkraya göre yapılacak
intibakları lehlerine olanların intibakı l nci fıkra hükümlerine göre yapılır.
Ek
Geçici Madde 3- 1/3/1970 - 30/11/1970 tarihleri arasında görevde bulunmaları
nedeniyle intibakı yapılmış olanlarla, 30/11/1970 tarihinden 1/3/1975 tarihine
kadar olan sürede göreve alınanlardan, değerlendirmeye esas alınan hizmetlerden
ilkinde (Askerlik dahil) göreve başladıktan sonra öğrenim durumları 36 ncı
maddeye göre daha ileri kademe veya yüksek derecede hizmete alınma hakkı
verecek şekilde değişenlerin derece ve kademelere intibakı 36 ncı maddenin (A)
bendinin 12/d fıkrası uyarınca ve ek geçici 2 nci madde esaslarına göre
yapılır. Öğrenim durumları bir defadan fazla değişenlerin intibakı aynı
esaslara göre yeniden tesbit olunur.
Ek
Geçici Madde 4- (Öğrenim ve hizmet durumlarına göre bu kanunun 36. maddesine
göre daha yüksek derece ve kademeden hizmete alınma hakkı olanlar hariç) intibakta
başlangıç derece ve kademesi olarak:
a)
Mülga Maden Teknisyen Okulu mezunları için 11. derecenin 2. kademesi, Yıldız
Teknik Okulunun mülga Fen Memurluğu kısmından mezun olanlar ile mülga Orta
Orman Okulu ve Orman Tatbikat Okulu mezunları için 10 uncu derecenin 2.
kademesi,
b)
Bunlardan ve Nafıa Fen Mektebini bitiren fen memurlarından özel statüsüne göre
mühendis unvanını almış bulunanlar için 9. derecenin birinci kademesi,
c)
30/11/1970 tarihinden önce göreve başlamış olanlardan 36. maddedeki hizmete
giriş dereceleri, 3656 sayılı Kanunun 3 .maddesi ile tesbit olunan giriş
derecesinin altında olanlar için 3656 sayılı Kanunun 3. maddesindeki giriş
derecesinin birinci kademesi,
d)
644 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Emniyet Genel Müdürlüğü
kadrolarında istihdam edilmekle beraber Millî Emniyet Teşkilâtında fiilen
emniyet hizmeti gören personelden lise veya dengi okul mezunları için 12.
derecenin 2. kademesi,
e)
Ordudan ayrılmış subay, astsubay ve askerî memurlar için 1323 sayılı Kanunun
öngördüğü giriş derecesinin birinci kademesi,
f)
633 sayılı Kanunla müktesep hakları saklı Müftü, Müftü Yardımcısı ve vaizler
için 12. derecenin birinci kademesi, İmam Hatip ve müezzinler için 14.
derecenin 3. kademesi,
g)
Mülga 3437 sayılı Kanuna göre yetiştirilen ve 1177 sayılı Kanun hükümlerine
göre yüksek öğrenime intibak hakları saklı tutulan Tütün Eksperleri 10.
derecenin 2 .kademesi.
Alınır.
h)
Bunlardan, 36. maddenin (A) bendinin 6/a fıkrasında gösterilenlerin intibakında
ve ilerlemesinde aynı maddenin (B) bendinin l inci fıkrasındaki şartlar,
1/3/1975 tarihinde görevde bulunmâları kaydiyle, yerine getirilmiş sayılır.
30/11/1970
tarihinden önce göreve başlamış olanlardan, ilkokul mezunu olmayanların
intibakında, ilkokul mezunu olanlar gibi işlem yapılır.
i)
(a) ve (g) fıkrası şümulüne girenler 2 nci derecenin son kademesine, (f)
fıkrası şümulüne girenler 3 üncü derecenin son kademesine kadar
yükselebilirler.
3-
Dayanılan Anayasa kuralları:
Başlangıç
bölümü :
Başlangıç
Tarihi
boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa
ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı
direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün
fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde,
millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya milletleri
ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde
daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
"Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, Millî Mücadele, ruhunun, millet
egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak;
İnsan
hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun
huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak
demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Türkiye
Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasa'yı kabul ve ilân ve
onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı
inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete âşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine
emanet eder.
Madde
2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiç
bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde
48- Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu hakkı sağlamak için sosyal
sigortalar ve sosyal yardım teşkilâtı kurmak ve kurdurmak Devletin
ödevlerindendir.
III-
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca, Kani Vrana, Şevket Müftügil, Halit
Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Şekip Çopuroğu, Fahrettin Uluç,
Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Adil Esmer,
Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmalariyle 12/10/1976
gününde yapılan ilk inceleme toplantısında "dosyanın eksiği
bulunmadığından esasın incelenmesine" oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ :
İşin
esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, iptali istenilen yasa kuralları ile
Anayasa'ya aykırılık sav'ına dayanak tutulan Anayasa kuralları, bunlara ilişkin
gerekçeler ve yasama belgeleri, konu ile ilgili öteki yasalar ve gerekçeleri
okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
A-
Sözlü Savunma yapma istemi:
Davacı,
dâva dilekçesinin Başlangıç bölümünde "sözlü savunma yapmak
istiyoruz" diye istemde bulunduğundan bu konu üzerinde durulmuştur.
Davacının
sözlü savunma ile, Anayasa'nın değişik 148. maddesinin son fıkrasında ve
22/4/1962 günlü 44 sayılı Yasanın 29. maddesinde sözü geçen "sözlü
açıklama"yı amaçladığı anlaşılmakta ise de, dâva dilekçesinde konuya
ilişkin düşüncelerin yeterince açıklandığı, ayrıca işin esasına ilişkin raporda
konu hakkında gerekli bilgi ve belgelerin toplandığı, bunlarla tam ve sağlıklı
bir kanıya varmanın olanak içinde bulunduğu saptandığından sözlü açıklama
yapılmasında bir yarar görülmemiştir. .
Bu
nedenlerle anılan maddeler uyarınca sözlü açıklaması dinlenmek üzere davacının
çağrılması isteminin reddine karar verilmelidir.
Muhittin
Gürün, "bu istemin konusunun görüşülüp oylanamayacağı düşüncesi ile bu
görüşe katılmamıştır.
B-
İptal isteminin kapsamı;
Anayasa'ya
aykırılığı savı ile iptali istenen kural; dâva dilekçesinin "iptali
istenen hükümler" başlığı altında : "2013 sayılı ve 1/6/1976 tarihli
Kanunun 3. çerçeve maddesiyle 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununa eklenen Ek madde l'in ilk fıkrasının son cümlesinde yer alan (öğrenim
durumları itibariyle 36. maddede belirtilen yükselebilecekleri derece ve
kademeleri geçmemek üzere bulunacak derece ve kademelerin emekli aylığına
bağlanmasa esas aylıkları üzerinden ve) deyimi ile, aynı ek maddenin (a)
işaretli bendi içinde yer alan (ve tavan) deyimi..." biçiminde ifade
edilmiştir. Ancak bu anlatım biçimi özet olduğundan konunun açıklığa
kavuşturulması gerekir. Bunun için de kuşkusuz iptali istenilen kuralı içeren
madde hükmünün tümü gözönünde tutulmalıdır. Sözü edilen kural, 2013 sayılı
Yasanın 3. maddesiyle getirilen Ek I. maddede yer almaktadır.
Bu
madde; 1/3/1970 den önce emekli, adi malûl veya vazife malûlü olanlarla
bunların dul ve yetimlerine bağlanan aylıkların, sözü geçen 5434 sayılı Yasa
hükümlerinde, daha sonra çıkarılan yasalar ve bu arada 1425 sayılı Yasa ile
yapılan değişiklikler karşısında intibaklarının nasıl yapılacağını
düzenlemektedir. Bu düzenlemenin dâva konusunu ilgilendiren kuralları şöyledir:
"27/7/1967
tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi olmayan
görevlerden 1/3/1970 tarihinden önce emekli, adi malûl ve vazife malûlü
olanlara, ölenlerin dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar"ın:
a)
"Görevlerinden ayrıldıkları tarihdeki öğrenim durumlarına göre 657 sayılı
Kanunun 1897 sayılı Kanunla değişik 36. maddesinin ortak hükümleri kısmının (A)
bölümündeki tabloda gösterilen hizmete giriş derece ve kadrosu başlangıç
alınmak",
b)
"Emekli aylığı bağlanmasına esas alınan fiili hizmetin her yılı için bir kademe
ve her üç yılı için bir derece verilmek"
"Suretiyle
öğrenim durumları itibariyle 36. maddede belirtilen yükselebilecekleri derece
ve kademeleri geçmemek üzere bulunacak derece ve kademelerin emekli aylığı
bağlanmasına esas aylıkları üzerinden ye 1/3/1975 tarihinden geçerli olarak
yükseltilir...",
"Şu
kadar ki bu yükseltmeler sırasında; 657 sayılı Kanunun 1897 sayılı Kanunla
değişik ek geçici 4. maddesinin başlangıç ve tavan dereceleri ile ilgili
hükümleri de gözönünde tutulur."
Buna
göne:
1/3/1970
den önce emekli, adi malûl veya vazife malûlü olan sivil memurlarla bulardan
ölenlerin dul ve yetimlerinin aylıklarının yeni duruma intibakında uygulanacak
esaslar şunlardır:
1-
Her emeklinin görevden ayrıldığı, başka deyimle emekli olduğu tarihdeki öğrenim
durumuna göre ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 15/5/1975 günlü 1897
sayılı Yasa ile değişik 36. maddesinde saptanan kural gereğince hizmete giriş
derece ve kademesi başlangıç alınmak,
2-
Fiilî hizmetlerin her yılı için bir kademe, her üç yılı için bir derece
verilmek,
Suretiyle
yükselebilecekleri derece ve kademeye intibakları yapıcaktır.
3-
Ancak bu yükseltilmede, öğrenim durumları gözönünde tutulacak, anılan 36. madde
ile 1897 sayılı Yasanın Ek Geçici 4. maddesinde öngörülen öğrenim tavanı
aşılmayacak ve böylece emekli aylığı bağlanmasına esas tutulacak aylığın derece
ve kademesi saptanacaktır.
Örneğin
kimi kurallarının iptali istenilen 2013 sayılı Yasa gereğince yapılan
intibaklarda, 1/3/1970 öncesi emeklilerinin emekliye ayrıldıkları sırada yararlanamadıkları
fiilî hizmetlerin bir bölümünün veya tamamının, anılan kanunun tanıdığı
olanaklardan yararlanarak değerlendirilmesi suretiyle yükseltilebilecek derece
ve kademe ; ilkokulu bitirenler için 7. derecenin, son kademesi, ortaokulu
bitirenler için 5. derecenin son kademesi, liseyi bitirenler için 3. derecenin
son kademesi, 1897 sayılı Yasanın Ek Geçici 4. maddesine tabi olanlar için de
bu maddenin, ya da değişik 36 maddenin müşterek bölümünün (B) bendinde saptanan
derece ve kademeler olabilecektir. Arta kalan fiilî hizmetler varsa bunlar
intibakta sayılmayacaktır.
Davacı,
657 sayılı Kanuna ilişkin 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek
kabulü hakkındaki 15/5/1975 günlü, 1897 sayılı Yasa gereğince memurların
öğrenim durumlarına bakılmaksızın yükselebilecekleri derece ve kademelere
intibaklarının yapıldığı, başka bir deyimle bu yükselmede öğrenim barajı
kaldırıldığı halde, 2013 sayılı Yasaya göre yapılan intibaklarda bu kural bir
tarafa bırakılarak yeniden öğrenim barajı getirilmesi nedeniyle 1/3/1970 Öncesi
ve sonrası emeklileri arasında öğrenim durumlarına dayalı bir eşitsizlik
yaratıldığını, oysa emeklilik sosyal bir güvenlik hakkı olduğundan bu alanda
yapılacak düzenlemelerde öğrenim durumlarının yükselmelerde bir engel olmaması
gerektiğini, aslında 1101 sayılı Kanunun Ek 2. maddesi ile 1/3/1970 öncesi
emeklilerinin de bu tarihten sonraki emekliler durumuna getirilmesi mümkün iken
2013 sayılı Yasa ile bunun önlendiğini ileri sürerek bu kuralın, Anayasa'nın
Başlangıç bölümündeki Hukuk Devleti ilkesiyle 2., 12. ve 48. maddelerine
aykırılığı nedeniyle iptalini istemektedir.
C)
Öğrenim derece ve tavanlarına ilişkin hükümlerin tarihsel gelişimi ve bu
hükümlerin emekli statüsüne etkisi:
Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülerek iptali istenilen kural, 1/3/1970 den önce emekli
olanların intibaklarının nasıl yapılacağını düzenleyen 2013 sayılı Yasanın 3.
maddesinde yer alan Ek 1. maddedeki öğrenim derecesi barajı hükmü ile bunun
sonucu olarak saptanan ve yükselmeyi önleyen tavan hükmüdür. Daha geniş bir
anlatımla, anılan medde hükmüne göre 1/3/1970 den önce emekli olanların
intibakları yapılırken ilgili yasalar gereği değerlendirilecek fiilî
hizmetlerin hesabında, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının değişik 36.
maddesinde belirtilen öğrenim durumlarının gözönünde tutulacağına ve yine aynı
yasanın 1897 sayılı Yasa ile değiştirilen Ek geçici 4. maddesinde yer alan ve
öğrenim durumlarına göre saptanacak tavan aşamamaya ilişkin kurallardır.
Gerçekten bu kurallar nedeniyle 1/3/1970 den önce emekli olanların
değerlendirilmesi gereken bir bölüm fiilî hizmetleri değerlendirme dışında
kalmaktadır.
Aslında
bu kurallar 2013 sayılı Yasa ile getirilmiş yeni kurallar değildir. Devlet
Memurlarının, Öğrenim durumlarına göre belli bir dereceye kadar
yükselebilmeleri ve o derecenin bir tavan sayılması hatta öğrenimle birlikte
yeterliğe ve yeteneğe (liyakat ve ehliyete) dayalı sınıflandırma sistemi bir
bakıma daha Cumhuriyetin ilk yıllarında yürürlüğe konan 18/5/1929 günlü, 1452
sayılı Devlet Memurları Maaşatının Tevhit ve Taadülüne Dair Kanun ile
benimsenmiştir. Gerçekten bu kanun hükümlerine göre Devlet Memurları 20
dereceye ayrılmış, l - 5 derecelere (A) serisi, 6-13 derecelere (B) serisi,
14-20 derecelere (C) serisi denilmiş; göreve ilk girişte alınacak derecenin saptanmasında
ve yükselme sürelerinde öğrenim durumu esas alındığı gibi, (A) serisinin üst
derecelerine yükselebilmek için de yüksek öğrenim yapmış olmak koşulu
konulmuştur (30 Haziran 1929 günlü, 1229 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 18
Mayıs 1929 günlü, 1452 sayılı Yasanın 1., 3., 7. ve 8. maddeleri) Aynı ilkeler
bu konuda çıkartılan daha sonraki yasalarda da (Örneğin 3656 ve 3659 sayılı
Yasalar) yer almış ve böylece öğrenim durumu ve tavanı memurluk statüsünün
esaslı bir öğesini oluşturmuştur, öte yandan emeklilik statüsü memurluk
statüsüne bağlı ve ona dayalı bulunması nedeniyle emekli aylıkları
derecelerinin saptanmasında esas, memuriyette iken kazanılan emeklilik aylığına
esas dereceler ve kademeler olduğundan, o statüdeki öğrenim derecelerine dayalı
ve onunla orantılı ve sınırlı yükselmeler, kuşkusuz emeklilik intibakına da
yansımıştır.
Bu
açıklamalardan anlaşılacağı üzere, emeklilik statüsü ile memurluk statüsü
arasında organik bir bağ bulunmaktadır ve bunun sonucu olarak memurluk
statüsünde yapılan değişiklikler emeklilik statüsünde de etkisini
göstermektedir. Örneğin, emekli aylığının hesabında, ya da emekliler hakkında
yapılan intibaklarda değerlendirilen hizmetler, memuriyette geçen fiilî hizmet
süreleridir. Emekli aylıkları ve ikramiyeleri; memuriyet aylıklarına, yada
memuriyet derecelerine göre oluşturulmuş gösterge tutarlarına göre saptanır.
Yine emekliye intibakta esas alınan başlangıç ve tavan dereceleri, görevli iken
tabi olunan başlangıç ve tavan dereceleridir.
Konuya
bu açıdan bakılınca memuriyet statüsünü oluşturan kuralların şöyle bir evre
geçirdiği görülür.
Yukarıda
da değinildiği gibi, memuriyete girişde ve terfide öğrenim durumunun esas
alınması ve ona göre saptanan derece ve kademelerden başlanılarak belli
derecelere kadar yükselme ilkesi, ilk kez 18.5.1929 günlü, 1452 sayılı Kanunla
mevzuatımıza girmiş, daha sonra 30.6.1939 günlü, 3656 sayılı "Devlet
Memurları Aylıklarının Tevhid ve Teadülüne Dair Kanun" ile öğrenim
durumuna, liyakata ve kariyere dayalı sınıflandırma ilkeleri daha geniş bir
biçimde sürdürülmüştür .Örneğin, bu kanuna, göre 15 derece üzerinden düzenlenen
ve her derecenin maaş asıllarıyla tutarları ayrı ayrı saptanan Devlet
Memurluğuna girişte öğrenim durumu esasa alınmış, üst dereceye terfîdeki süre
yüksek öğrenimli olanlar için, 3, olmayanlar için 4 yıl olarak belirlenmiş,
yabancı dillerden birini bilenlerin, ya da doktora yapmış olanların daha üst
derecelerden memuriyete alınmaları öngörülmüş, 5. ve daha yukarı derecedeki
memuriyetlere atanmak için yüksek okul mezunu olmak koşulu getirilmiştir
Bununla birlikte geçici 5. madde ile yüksek öğrenim yapmamış olduğu halde 3656
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 8/7/1939 tarihinde Devlet memurluğu
görevlerini sürdürenlere, 3. dereceye kadar yükselebilme hakkı tanınmıştır. Şu
halde kanunun yürürlük tarihinde Devlet hizmetinde bulunan ve yüksek okul
mezunu olmayan memurlar için öğrenim tavanı 3. derece, daha sonra hizmete
girecekler için ise 5. derece olacaktır (S Temmuz 1939 günlü, 42531 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan 3656 sayılı Kanununun 3., 7., 8., 9. ve geçici 5.
maddeleri).
Bu
maddeler üzerindeki meclis görüşmeleri, bu kuralların yüksek öğrenimi teşvik
amacım güttüğünü ve böylece Devlet memuriyetinde öğrenim, liyakat ve kariyer
ilkelerine önem verildiğini göstermektedir. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt
Ceridesi, Cilt: 3, Devre: 6, Birleşim: 22, 23, Sayfa : 205 - 207).
3656
sayılı Kanunun bu kuralları 3/7/1939 günlü, 3659 sayılı "Bankalar ve
Devlet Müesseseleri Memurlarının Aylıklarının Tevhit ve Teadülü Hakkında
Kanun" da da yeralmıştır (11 Temmuz 1939 günlü, 42551 sayılı Resmî Gazete,
3659 sayılı Kanun, Madde: 1., 2, ve 5.).
Ana
çizgileriyle belirtilen bu inceleme göstermektedir ki, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu ile bunu değiştiren ve yeni kurallar getiren öteki yasaların yürürlüğe
girmesinden önce de memurluk statüsünde Öğrenim durumu, memurların göreve
alınmasında, terfilerinde ve yükselebilecekleri tavan derecesinin saptanmasında
temel ilke olmuştur.
Bu
ilke, Devlet Memurluğu statüsüne yeni hükümler getiren ve malî hükümleri
31/7/1970 günlü, -1327 sayılı Kanun gereğince 1/3/1970 de yürürlüğe giren
14/7/1965 günlü 657 sayılı kanun ve bunun ek ve değişiklikleri ile daha geniş
ve sistemli bir biçimde geliştirilmiştir. Buna örnek olarak memuriyete giriş ve
yükselmelerde Öğrenime ağırlık tanınması ve Öğrenime dayalı yeterlik (liyakat),
kariyer ve sınıflandırma kurallarının öngörülmesi, tek ücret ve ücretlerle
fiyat artışları ve milli gelir hareketleri arasında bir ilişki kurularak artan
fiyatlardan memurların gerçek gelirlerinin korunması amacı ile değişen katsayı
yöntemi gösterilebilir.
Yeni
Devlet Memurları Yasası ile getirilen sistem, Devlet Personel rejiminde büyük
değişiklikler yaptığından bu yasanın malî hükümlerinin yürürlüğe girdiği
1/3/1970 tarihinde devlet hizmetinde bulunanların, yeni sisteme intikal ve
intibaklarının yapılması zorunluğu doğmuştur. Bu amaçla 657 sayılı Kanunda kimi
değişiklikler yapan ve bu kanuna kimi hükümler ekleyen 1327 sayılı yasa,
çıkarılmıştır. Bu yasa aynı zamanda yeni düzenin, eski statüye göre alınmış
memur ve hizmetlilere nasıl uygulanacağı hakkında kurallar da getirmiştir.
Ancak bu kuralların intibak için yeterli olmadığı görüldüğünden, aynı amacı
sağlamak için 23/5/1972 günlü, 1589 sayılı (Devlet Memurları Kanunu île ilgili
Yetki Kanunu) na dayanılarak çıkartılan 2 ve 12 sayılı Kanun hükmünde
kararnameler ve son olarak 1897 sayılı Kanun yürürlüğe konmuştur. Burada
üzerinde durulması gerekli nokta, anılan yasaların ve kanun hükmünde
kararnamelerin ilke olarak memuriyete giriş ve yükselmelerde öngördüğü öğrenim
derecesinin yapılacak intibaklarda da dayanak alınmış olmasıdır. Örneğin 1327
sayılı Kanunun intibaklarla ilgili Ek geçici 2. maddesi ile 2 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Ek geçici 2. ve 3.. maddelerinde "yapılacak
intibakların esasları" başlığını taşıyan bölümdeki Geçici 1. ve 2.
maddelerde öğrenim durumu itibariyle yükselebilecek derecenin geçilemiyeceği
hükme bağlanmıştır.
Aynı
Kararnamenin sözü geçen Geçici 2. maddesinde, ayrıca intibaklar sonucunda
bulunacak derece ve kademe; personelin daha önce bulunduğu derece ve kademeden
aşağı ise, yükselerek aradaki farkı kapayıncaya kadar kendisine eski aylığının
ödeneceği ancak bu yükselmelerde emeklilik keseneğine esas aylık derecesinin
ilgilinin öğrenim durumuna göre yükselebileceği dereceyi aşamıyacağı Öngörülmüş
ve fakat bu hükümlerin yürürlük tarihi olan 1/6/1973 ten itibaren l yıl
içerisinde emekliye ayrılma isteğinde bulunanlara emeklilik işlemlerinin,
intibaktan önceki emeklilik keseneğine esas aylıkları üzerinden yapılma
olanağının tanınacağı esası getirilmiştir.
31
Mayıs 1974 günlü, 14901 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 30.4.1975 günlü ve 12
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede de Öğrenim derecesi, yapılacak intibaklardaki
yükselmelerde esas alınmış, ancak bu ilke, bundan önceki yasalarda olduğu gibi,
hizmete girişteki öğrenim derecesi yerine hizmetliler yararına olmak üzere bu
kararnamenin yürürlük tarihi olan 31/5/1974 deki öğrenim durumu olarak
değiştirilmiştir. Bu yeni yöntem, intibaklarda başlangıç ve kademe derecesi
olarak 31/5/1974 tarihindeki öğrenim durumuna göre 36. maddedeki hizmete giriş
ve kademeleri esas almış, intibakta değerlendirilecek hizmetleri bunun üzerine
sıralanmıştır. (12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Ek geçici 2., 3. ve 4.
maddeler.) Bununla birlikte hem geçici Ek 2. maddenin (H) işaretli bendinde,
hem de intibak esasları başlığını taşıyan bölümdeki Geçici 2. maddede; daha
önceki yasalarda kabul edilmiş olan sınıf ve öğrenim durumları itibariyle
yükselinebilecek derece ve kademelerin aşılamıyacağı ilkesi korunmuştur. Ayrıca
Geçici 3. maddede intibak sonucunda bulunacak derece ve kademenin intibaktan
önce bulunulan derece ve kademeden düşük olması halinde önceki derece ve
kademelerin esas alınacağı, ilgilinin o derece ve kademeye yükselmesine kadar
aradaki aylık farkının kendisine ödeneceği ve bu yükselmede emekliye esas aylık
derecesinin öğrenim durumuna göre yükselinebilecek derece ve kademeyi aşamıyacağı
belirtilmiş, ancak 1/6/1974 ten itibaren l yıl içinde emekliye ayrılma
isteğinde bulunanların emeklilik işlemlerinin, intibaktan önceki emeklilik
keseneğine esas aylık derece ve kademeleri üzerinden yapılacağı hükme
bağlanmıştır. Böylece 2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile öngörülmüş olan
emekliliğe özendirme amacı, 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
sürdürülmüştür.
15/5/1975
günlü, 1897 sayılı Kanuna gelince; bu Kanunda da 2 ve 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde olduğu gibi, ilke olarak memuriyet derece ve kademesine
intibakların (bu kanunun yürürlük tarihi olarak belirtilen 1/3/1975
tarihindeki) öğrenim durumuna göre 36. maddede saptanan hizmete giriş derece ve
kademesi esas alınmak ve madde metninde sayılan hizmetler değerlendirilmek suretiyle
yapılacağı öngörülmüşse de (Ek geçici 2, 3. ve 4. maddeler) konuya ilişkin daha
önceki yasalar ve kanun hükmündeki kararnamelerde intibaklar için benimsenmiş
bulunan öğrenim tavanının aşılamıyacağı yolunda bir hüküm getirilmemiştir.
Bunun sonucu olarak, 18/5/1929 günlü, 1452 sayılı Kanunla Devlet memuru
statüsüne girmiş 11/7/1939 günlü, 3656 sayılı Kanunla da benimsenmiş, daha
sonra personel mevzuatı reformu için çıkartılan 657 ve 1327 sayılı Yasalarla
daha ayrıntılı ve sistemli biçimde düzenlenip 2 ve 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerin hem esas, hem de intibaklara ilişkin geçici maddelerinde yer
almış olan ve en son intibak esaslarını içeren 1897 sayılı Yasanın 36.
maddesince de kabul edilmiş bulunan öğrenim derecesine göre yükselme tavanı
konulması ilkesi; bu kanunun getirdiği intibak hükümlerinin yararlanacak
olanlar hakkında saptanan 1/3/1970 -1/3/1975 tarihleri arasında görevde
bulunanlar, ya da emekli olanlar için uygulama alanından çıkarılmıştır.
İşte
davacı, 1897 sayılı Kanuna göre yapılan intibaklarda öğrenim tavanının
kaldırılarak intibakı yapılanların erişebilecekleri derece ve kademeye
yükseltildiğini, fiili hizmetlerin tümünün değerlendirildiğini açıklamakta,
ancak bu düzenlemenin 1/3/1970 den önce emekli olanları da kapsaması gerekli iken,
2013 sayılı yasanın dava konusu kurallarının bunu önlediğini öne sürmekte ve bu
durumun, Anayasanın 12. maddesiyle getirilmiş bulunan eşitlik kuralına aykırı
olduğunu savunmaktadır.
Ç-
Konunun, Anayasanın 12. maddesi açısından incelenmesi :
l-
1897 ve 2013 sayılı Yasaların ayrı oluşu sorunu : 1897 sayılı Kanun ile 2 ve 12
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin intibaka ilişkin hükümlerindeki
eksiklikleri tamamlamayı ve yeniden düzenlemeyi amaçlamaktadır. Kimi
emeklilerin bu Kanunun getirdiği öğrenim barajından ayrı tutularak öğrenim
tavanını aşmalarının nedeni, bu gibilerin, intibakların yapılmasına esas alınan
tarihlerde memur olmalarından ileri gelmektedir. Gerçekten memurların
intibaklarını düzenliyen 1327 sayılı Kanun ile 2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
hükümleri uyarınca yapılması öngörülen intibaklarda, intibaka başlangıç tarihi
olarak 657 sayılı Kanunun mali hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1/3/1970 tarihi
esas alınmış, hukuki durum olarak da, 31/7/1970 günlü, 1322 sayılı
"Genel Kadro Kanununun" yürürlüğe girdiği 1/11/1970 deki durum esas
tutulmuştur. (1327 sayılı Kanun, Madde 93, 2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
geçici madde; 1). Bu esasları 1897 sayılı Kanun aynen benimsemiş, ayrıca
intibaktan yararlanma süresini, yürürlüğe girdiği 1/3/1975 tarihine kadar,
uzatmıştır. Böylece sözü geçen Kanunun Ek Geçici 2. maddesi gereğince 1897
sayılı Yasanın intibak hükümleri, 1/3/1970 - 30/11/1970 tarihleri arasında
görevde bulunmaları nedeniyle intibakları yapılmış olanlarla 30/11/1970-
1/3/1975 tarihleri arasında görevde bulunanlara uygulanmıştır. Çünkü anılan
kanun; daha önceki kanun ve kanun hükmünde kararnameler gibi, 30/11/1970 deki
hukuki durum esas alınarak yukarıda belirtilen tarihlerde görevde bulunan
memurların intibakını yapma amacıyla çıkartılmıştır. 1970 - 1975 Yılları
arasında emekliye ayrılanların intibaklarının yapılmasının nedeni de bu
gibilerin 30/11/1970 tarihinde memur statüsünde bulunmuş olmalarıdır. Kuşkusuz
1897 sayılı Yasaya göre intibaklar yapılırken durumları bu kanunun koyduğu
kurallara uygun olanlar, bundan yararlandırılarak öğrenim tavanını aşmışlardır.
Belli bir dönemde görevde bulunmaları nedeniyle 1897 sayılı Yasanın
uygulanmasından böylece kimi emeklilerin yararlanması bu kanunun niteliğini
değiştirmez. Bu kanun belli sürelerde görevde bulunan memurların intibaklarını
düzenleyen bir kanun olduğuna göre, 1/3/1970 den Önceki ve sonraki emeklilerin
intibakı ile ilgili değildir. Oysa dava konusu kuralı kapsayan ve 1897 sayılı
Kanunla kıyaslanarak eşitlik ilkesine aykırı kural getirdiği ileri sürülen 2013
sayılı Yasa, yalnızca 1/3/1970 öncesi emeklilerin intibaklarını düzenlemek
amacıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu husus anılan kanunların adlarından ve
içeriklerinden de anlaşıldığından üzerinde ayrıca durulmamıştır. Öyleyse
eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek karşılaştırılan Yasalardan biri
olan 1897 sayılı Yasa, Devlet memurları statüsüne, dava konusu olan öteki yasa
ise (2013 sayılı Yasa), emekli statüsüne ilişkindir. Bu durumda başka başka
statülere ilişkin kanuni düzenlemeleri birbiriyle karşılaştırmak suretiyle
eşitlik açısından bir değerlendirmeye girişmek olanaksızdır. Nitekim Anayasa
Mahkemesinin 9/3/1971 günlü, Esas : 1970/37, Karar: 1971/29 sayılı kararında da
belirtildiği üzere "Anayasanın 12. maddesinde yazılı eşitlik ilkesi, aynı
koşullar içinde olan ve aynı nitelikte bulunan durumların yasalar bakımından
aynı işleme tabi tutulmasını gerektirir. Başka bir deyişle kendilerine özgü
koşulları ve nitelikleri bulunan işlerde, özelliklerine ve ereklerine uygun
değişik hükümlerin uygulanması, eşitlik ilkesinin gereğidir..." (A. M. K.
D. Sayı 9, Sayfa 352). Bu yorum Anayasa Mahkemesinin eşitlik kavramıyla ilgili
bütün kararlarında aynı biçimde ifade edilmektedir. Söz gelimi 4.12.1973 günlü
ve 1973/21-36 sayılı kararda da "... kanun önünde eşitlik kavramı tüm
yurttaşların behemehal her yönden ve herzaman aynı kurallara bağlı tutulmaları
zorunluğunu içermez. Birtakım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları
haklı bir nedene dayanmakta ise böyle bir durumda kanun karşısında eşitlik
ilkesine ters düşüldüğünden söz edilemez." denilmiştir. (A.M.K.D. Sayı 11,
Sayfa 295). Karşılaştırılmak istenen yasaların düzenledikleri statüler, yani
memurluk ve emeklilik statüleri benzerlik göstermez. Gerçekten bunlardan birisi
yürüyen ve her an yapılması gereken devlet memurluğu alanını, ötekisi bu alanda
çalıştıktan sonra yasalara göre faal hizmetten ayrılması öngörülen memurlara
ilişkin alanı kapsamaktadır. Memurların ve emeklilerin ayrı kurallara bağlı
tutulmaları doğaldır. Öyleyse memurluk ve emeklilik statülerinin farklı olması
sonucu, 1897 ve 2013 sayılı yasalarca öğrenim tavanı için öngörülen farklı
düzenlemelerin eşitlik ilkesini bozduğundan sözedilemez.
2-
Eşitlik yönünden incelemeye esas tutulacak ana kuralın saptanması sorunu :
Davanın
amacı, 2013 sayılı yasada yeralan Öğrenim derece ve tavanına ilişkin hükümlerin
iptalidir. Böylece öğrenim koşulu aranmaksızın, bir memurun hizmet süresine
göre ulaşabileceği en son derece ve kademeden emekliliği olanak içine girecek
ve 1897 sayılı yasanın, 1/3/1970 - 1/3/1975 arası görevde bulunanlar için
öngördüğü sistem çok daha gerilere doğru yaygınlaşacaktır. Oysa haklarında
öğrenim tavanı uygulanmayan emekliler, 1/3/1970 den sonra emekli olan tüm
emekliler grubu değil, yalnızca 15/5/1975 günlü, 1897 sayılı ....... 12 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"un
intibak hükümlerinden o sırada memuriyette bulunmaları nedeniyle yararlanarak
emekli olan bir bölük memurlardır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu; Ek ve değişikliklerinin
1897 sayılı Yasa da dahil olmak üzere çeşitli yasalarla değiştirilmesine
rağmen, öğrenim derecesi ve tavanını memuriyete girişte ve yükselmede ilke
olarak korumuştur. 657 Sayılı Kanunun 36. maddesi hükmüne göre, ilkokul
mezunları 15. derecenin 1. kademesinden göreve başlayıp 7. dereceye, ortaokulu
bitirenler 14. derecenin 2. kademesinden başlayıp 5. dereceye, lise ve dengi
okulları bitirenler 13. derecenin 3. kademesinden başlayıp 3. dereceye
çıkabildikleri halde, 1897 sayılı Yasanın intibak hükümlerinin Öğrenim
tavanının kaldırılmasına ilişkin kuralından yararlanan memurlardan ilkokulu
bitirenlerin ancak 24 yıldan, ortaokulu bitirenlerin 29 yıldan ve liseyi
bitirenlerin de 31 yıldan ziyade hizmetleri; öğrenim tavanına bağlı tutulmadan
üst derecelere yükselmelerine sayılmıştır. Buna karşı intibakları sırasında bu
miktar hizmet süresi olmayanlar, söz gelimi 23 yıl 11 ay 29 gün hizmeti bulunan
ilkokul mezunları, 28 yıl 11 ay 29 gün hizmeti bulunan ortaokul mezunları ve 30
yıl 11 ay 29 gün hizmet yapmış olan lise mezunları Öğrenim tavanını aşarak üst
derecelere intibak ettirilememişlerdir. Bunlar daha sonra yıllarca hizmette
bulunsalar dahi öğrenim tavanına tabi tutulduklarından bu fazla hizmetlerinden
yararlanarak öğrenim derecelerine göre saptanan tavanı aşamamışlar ve emekli
olduklarında da öğrenim tavanına bağlı kalmışlardır. Bunun gibi yine 1/3/1975
den sonra emekli olanların önemli bir bölümü de öğrenim tavanına bağlı
kalmışlardır.
Böylece
1/3/1970 den 1/3/1975'e kadar emekli Planların yalnız bir bölümünün emekli
tavanını aşabilerek emekliye ayrıldıkları, geri kalanının öğrenim tavanına
bağlı kalarak emekli statüsüne geçtikleri, öte yandan halen görevde bulunan 800
bini aşkın memur kitlesinin öğrenim tavanına göre hizmet gördükleri ve bunların
ileride emekli olmamaları halinde de aynı kurala bağlı olacakları (657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 1897 sayılı Yasa ile değişik 36. ve Ek geçici 4.
maddesinin hükmü gereği) ortaya çıkmaktadır. Öyleyse bir bölüm memurlara belli
süre içinde ve intibak sırasında uygulanan ve emekliliğe özendirici nitelikte
bulunan bir hükmün esas kural biçiminde ele alınarak bunun 1/3/1970 öncesi
emeklilere de uygulanmasını hedef alan iptal isteminin, eşitlik ilkesine
dayandırılması olanaksız olduğu gibi bu ilkeye ters düşeceği de ortadadır.
Çünkü böylece gerek 1/3/1970 den önce, gerek bu tarihten sonra (1/3/1970 -
1/3/1975 tarihleri arasında görevde bulunan memurlardan yeterli miktarda hizmet
yapmış olan bir bölümü için Öğrenim tavanını kaldıran 1897 sayılı intibak
hükmünden yararlananlar hariç) emekli olan ve olacaklar için geçerli olan
öğrenim derece ve tavanı kuralı, hukukî bir nedene dayanmadan ve hatta
Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olarak yalnızca 1/3/1970 öncesi
emeklilerine uygulanır duruma dönüşecektir. Bu durum ise halen yürürlüğünü
koruyan ve devlet memurları statüsünün, eskiden olduğu gibi bugün de ana
ilkelerinden birini oluşturan öğrenim seviyesi ve tavanı kuralını geçersiz bir
duruma düşürecektir. Böylece dava dilekçesinde iptal istemine dayanak olarak
gösterilen 1897 sayılı Yasanın intibaklarla ve intibak sırasında yeterli
hizmeti olan bir bölük devlet memurları için öngördüğü kural, bu konudaki
kurala ters düşen yeni bir ana kurala dönüştürülmüş olur.
İptali
istenen yasa hükmünün esas kuralla karşılaştırılmasında ise, eşitsizliği bozan
ve bu ilkeye aykırı düşen bir durumdan söz edilmesine olanak yoktur. Çünkü bu
kural emekliliğe hak kazanmayı sağlıyan memuriyet statüsündeki hizmetlerde de
yükselmeye esas alınan ilkelerden biri olduğuna göre aynı kuralın emeklilik
statüsünde de yer almış bulunması bir aykırılık değil, olsa olsa o ilkeyi
doğrulayıcı bir nitelik sayılmak gerekir. Gerçekten 1/3/1970 den önceki
emeklilerin emeklilik hakları 787, 1452, 3656, 3659, 4598 ve 242 sayılı Devlet
Memurları Kanunlarının koyduğu hükümlere göre kazanılmıştır. Bu kanunlarda ise,
yukarıda da belirtildiği üzere, gerek devlet memuriyetine girişde, gerek üst
derecelere terfide öğrenim seviyesi esas alınmış ve yüksek Öğrenimi olmayanlar
(belli istisnalar dışında, söz gelimi 4598 sayılı Kanunun 4. maddesi, 242
sayılı Kanunun 2. maddesi) öğrenim seviyelerini aşan derece ve kademelere
çıkamamışlar, başka bir deyimle öğrenim tavanına bağlı tutulmuşlardır. O halde
bunların bu durumlarıyla emeklilik statüsüne intikal ettikten sonra bu statüde
yeniden intibakları yapılırken yine aynı kurala, yani öğrenim seviyesi ve
tavanına göre haklarında işlem yapılmasında eşitlik ilkesine aykırılıktan söz
edilmesi düşünülemez.
Bu
açıklamalar göstermektedir ki, personel politikasında, kazanılmış haklara halel
gelmemek üzere, gereksinilenden çok birikmiş personel sayısını azaltmak ve
devlet memurluğu kadrosunu eğitim görmüş personelle donatarak daha iyi hizmet
olanakları sağlamak için, kimi zamanlarda, emekliliğe özendirici hükümler
getirilebilir. 1897 sayılı Yasa ile amaçlanan da budur. Ancak bu ayrık durumu
ana kurala dönüştürmek, Anayasa'nın eşitlik ilkesiyle bağdaştırılacak bir yol
olmaktan uzaktır. Çünkü nesnel ve sürekli kurallar, kamu düzenini sağlam ve
sağlıklı temellere oturtmak ve kamu yararını kollamak ve korumak amacıyla
konulur. Oysa ana kurala ayrık hükümlerin öngörülebilmesi için, kamu yararı
açısından ayrıklığı haklı gösterecek ve olayla sınırlı görülebilecek Özel
nedenlerin doğmuş olması gereklidir. Böyle olunca, eşitlik ilkesi yönünden ana
kuralla ayrık kuralı karşılaştırmaya olanak yoktur ve bu yolda yapılacak
Anayasa'ya uygunluk denetimi de sağlıklı bir sonuca ulaşamaz.
Açıklanan
bütün bu nedenlerle 2013 sayılı Yasanın 3. maddesi ile 5434 sayılı Yasaya
eklenen Ek 1. maddede yeralmış bulunan dâva konusu kuralın Anayasa'nın 12.
maddesine aykırı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
D-
Konunun Anayasa'nın 2. maddesi yönünden incelenmesi:
Dâva
dilekçesinde bu konuya ilişkin iptal gerekçesi olarak; 1897 sayılı Yasanın
intibak hükümlerinin uygulanması sonucu, görevde bulunan memurlar ile 1/3/1970
den sonra emekliye ayrılanların, öğrenim derecesine göre tavan derecelerine
bağlı kalmaksızın yükselmelerinin sağlandığı ve 1101 sayılı Yasanın Ek 2.
maddesine dayanılarak çıkartılacak kararnamelerle bu durumdan 1/3/1970 den Önce
emekli olanların da asker kişiler gibi yararlanmaları olanağı varken, bu
gibilerin intibaklarında, öğrenim tavanının aşılamıyacağı hükmünü koyan dâva
konusu 2013 sayılı Yasa kuralı ile bu olanağın ortadan kaldırıldığı, başka bir
deyimle 2013 sayılı Yasanın bu kuralıyla, 1897 ve 1101 sayılı Yasaların ilgili
hükümlerince kazanılmış haklarının ihlâl edildiği ileri sürülmektedir.
Öyleyse
sorunun çözümü, 1897 sayılı Yasanın, dâva dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi
1/3/1970 den sonra emekli olanların tümü için kural olarak öğrenim tavanını
kaldırıp kaldırmadığı, ayrıca 2013 sayılı Yasanın öngördüğü öğrenim derece ve
tavanı ilkesinin yalnız 1/3/1970 den önceki emekliler hakkında uygulanmak üzere
getirilmiş bir kural niteliğinde bulunup bulunmadığı ve özellikle bu kural
sonucu bu gibilerin, 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesinden asker emeklilerinin
yararlanmalarının tersine, bu yasadan yararlanmalarının önlenip önlenmediği,
böylece Anayasa'nın 2. maddesinde belirlenen hukuk devleti ilkesine aykırı olarak
1897 ve 1101 sayılı Yasalarla kazanılmış haklarının ihlâl edilip edilmediği
konularının incelenmesine bağlı bulunmaktadır.
Yukarıda
davacının eşitlik ilkesine aykırılık savları incelenirken belirlendiği gibi,
1897 sayılı Yasa, emekliler hakkında bir düzenleme olmayıp, 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında bir kanundur. Bu kanun
özellikle devlet memurları hakkındaki 657 sayılı Kanun ile ek ve
değişikliklerine ilişkin yasalar ve kanun hükmündeki kararnamelerle getirilen reform
niteliğindeki kuralların, görevde bulunanlara uygulanması esaslarını getiren
intibak hükümlerini kapsadığından, ilke olarak ne 1/3/1970 den öncesi ve ne de
sonrası emeklileri ile ilgilidir. Bu nedenle Yasadaki Öğrenim tavanının
kaldırılması kuralından sadece intibaka tabi tutulan memurlar yararlanmıştır.
1/3/1970 den sonraki kimi emeklilerin (1/3/1970 - 1/3/1975 yılları arasında
emekliye ayrılanlar) öğrenim tavanına bağlı olmama kuralından yararlanmış
olmaları, kanunun intibak hükümlerinin uygulanması sırasında memuriyet
statüsünde bulunmalarındandır. Kaldıki yukarıda da belirtildiği gibi, 1897
sayılı Yasa, tüm memurlar için öğrenim tavanını kaldırmamış, yalnızca intibak
sırasında belli hizmet süresini doldurmuş olanların, örneğin ilkokulu
bitirenlerden 24 hizmet yılını, ortaokulu bitirenlerden 29 hizmet yılını,
liseyi bitirenlerden de 31 hizmet yılını doldurmuş olanların bu süreleri aşan
hizmet yıllarını öğrenim tavanına bağlı tutmadan yükselmelerinde geçerli
saymıştır. Bu sürelerden az hizmeti olanlarla intibaktan sonra göreve alınanlar
öğrenim tavanını aşma kuralından yararlanamamışlardır. Çünkü bu düzenleme,
memurluk statüsünde reform niteliğinde her değişiklik yapıldığı zaman görüldüğü
gibi, istenilen nitelikte memurlara olan ihtiyacı karşılamak üzere başvurulan
bir yoldur. Nitekim gerek bu yasanın 36. maddesinin "Ortak Bölümler"
başlığını taşıyan (A) bendinde ve Ek geçici 4. maddesinde, gerek bu yasadan
önceki 2 ve 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde memuriyete ilk girişte
alınacak memuriyet derecesi yönünden öğrenim seviyesi esas alınmış ve
yükselmelerdeki tavan da bunlara göre düzenlenmiştir.
Şu
halde yalnız görevdeki memurların intibakında yeterli hizmet suresi bulunan
kimi memurların yararlanmalarını sağlayan bir hükmün, 1/3/1970 den sonra emekli
olanların tümü için uygulanmış olduğu düşünülemez. Bu nedenle bu gerekçeye
dayanan sav yersizdir.
Ayrıca
2013 sayılı Yasanın, 1/3/1970 öncesi emeklilerinin intibakından öğrenim
tavanını öngören kuralı yalnızca bu dönem emeklileri için getirilmiş yeni bir
kural da değildir. Bu kural yukarıda da değinildiği gibi küçük bir azınlık
dışında kalanlarla halen memuriyet statüsünde bulunan tüm memurlar hakkında
geçerliliğini korumaktadır. Görev aylıkları ile emekli aylıkları arasındaki
ilişki nedeniyle bu durumun bu gibilerin emekliye geçişlerinde de geçerliliğini
koruması doğaldır. Kaldı ki öğrenime göre memuriyete alınma ve yükselmelerde
Öğrenim durumu esas alınarak öğrenim tavanına tabi tutulma kuralı, memurluk
statüsünü düzenleyen daha önceki yasalarda da, söz gelimi 1452 ve 3656 sayılı
yasalarda, yer almış bulunmaktadır. Memuriyet ve emeklilik aylıkları arasındaki
ilişki dolayısıyle bu durum aynen emekliliğe de yansımış olduğuna göre, 2013
sayılı Yasanın öğrenim tavanına ilişkin kuralı, yalnız 1/3/1970 öncesi
emeklileri için değil, tüm emekliler için geçerli olan bir kuraldır. Böyle
olunca davacının bu gerekçeye dayanak olarak ileri sürdüğü savlar da hukukî
dayanaktan yoksun kalmaktadır.
1897
sayılı Yasanın intibak hükümleri uygulanmak suretiyle gerek görevde
bulunanların, gerekse 1/3/1970 den sonra emekli olanların öğrenime göre tavan
derecesine bağlı kalmadan yapılan intibakları sonunda aylıklardaki
yükselmelerin, asker emeklilerinde olduğu gibi, 1101 sayılı Yasanın Ek 2.
maddesi uyarınca çıkartılacak bir kararname ile 1/3/1970 öncesi emeklilerine de
yansıtılması gerekmekte iken bu dönem emeklilerinin intibakı için getirilen
dâva konusu 2013 sayılı Yasanın öngördüğü "öğrenim tavanı" kuralı ile
engellendiği, başka bir deyimle 1/3/1970 öncesi emeklilerinin bu alandaki
kazanılmış haklarının bozulduğu savına gelince :
657
sayılı Devlet Memurları Kanununun mali hükümlerim" yürürlüğe koyan ve kimi
maddelerini değiştirerek yeni maddeler ekleyen 31/7/1970 günlü, 1327 sayılı
Yasa ile, Devlet Memurlarının aylıkları, gösterge ve katsayı esaslarına
bağlandığı gibi, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununu
değiştiren 1323 sayılı Yasa ile de bu personel hakkında gösterge ve katsayı
sistemi kabul edilmiştir. Böylece her iki kesimdeki personele ilişkin sabit
aylık sistemi yerine, gösterge ve her bütçe yılında değiştirilebilen katsayı
sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Ancak bu durum, eski sisteme göre düzenlenmiş
olan emekli aylıklarının da yeni sisteme göre düzenlenmesini zorunlu
kıldığından, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun kimi
maddelerini değiştiren ve yeni maddeler ekleyen 1425 sayılı Yasa ile emekli
aylıkları da gösterge ve katsayı esasına bağlanmıştır. Bu yasanın Ek I.
maddesinde aylıklarını personel Kanunlarına göre olan iştirakçilerin kazanılmış
hak olarak aldıkları derece ve kademe göstergelerinin katsayı ile çarpımının,
emekli aylıklarına esas alınacağı hükme bağlanmış ve Kanuna bağlı gösterge
tablosunda her derece ve kademe üzerinden emekli olan iştirakçilerin emekli
aylıklarının gösterge miktarları belirtilmiştir. Ayrıca 1323 ve 1327 sayılı
Yasalarla yapılan değişiklikler ve getirilen katsayı ve gösterge sistemi
gözönüne alınarak hesaplanan aylık tutarlarının 1/3/1970 tarihinden geçerli
olarak ödenmesi uygun görülmüş, buna paralel olarak 1425 sayılı Yasanın
getirdiği gösterge ve katsayı sistemi de Geçici 1. madde ile 1/3/1970 den sonra
bağlanan emekli, adi malûllük, vazife malûllüğü, dul ve yetim aylıklarına
teşmil edilmiştir. Ancak bu durum 1/3/1970 den önce emekli olanlarla bu tarihten
sonra emekli olanlar arasında bir ayrıcalık doğurduğundan, bu ayrıcalığın
7/2/1969 günlü, 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesinde öngörülen biçimde
çıkartılacak kararnamelerle 1/3/1970 tarihinden geçerli olmak üzere
giderileceği Geçici 3. madde ile saptanmıştır.
Öte
yandan 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesinde : "Bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra barem, teşkilât, kadro vesair kanunlarda yapılacak
değişiklikler sonunda aylık tutarlarında husule gelecek yükselmeler; aynı
rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emekli, adi malullük ve
vazife malûllüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında da uygulanır.
Yükselmeye
esas olacak rütbe, kadro unvanı, derece vesair yönlerden eşitlikleri; Devlet
Personel Dairesi, Maliye Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel
Müdürlüğü ve ilgili kurumların birlikte hazırlıyacakları teklif üzerine
Bakanlar Kurulunca tespit olunur." hükmü getirilmiştir. Böylece 1101
sayılı Yasanın Ek 2. ve 1425 sayılı Yasanın Geçici 3. maddelerine dayanılarak
çıkartılan Bakanlar Kurulu kararları ile çeşitli zamanlarda Devlet Memurları ve
Silâhlı Kuvvetler Personel Kanunları ile teşkilât ve kadro kanunlarında yapılan
değişikliklerin, ya da Anayasa Mahkemesince verilen kararlar gereği bu
yasalarda yapılan değişikliklerin emekli, adi malûl ve vazife malûlleri ile dul
ve yetim maaşlarına da intikali suretiyle eşitliklerinin sağlanmasına
çalışılmıştır.
Örneğin
1323 ve 1327 sayılı yasalarla görev aylıkları için getirilmiş olan ve 1425
sayılı Yasa uyarınca emekli, dul ve yetim aylıkları için de kabul edilmiş
bulunan gösterge ve katsayı sistemi, 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesine
dayanılarak çıkartılan 30/12/1971 günlü, 7/3624 sayılı Kararname ile (12/1/1972
günlü, 14070 sayılı Resmî Gazete ile yayınlanmıştır) 1/3/1970 öncesi emekli,
dul ve yetim aylıklarına da yansıtılarak 1/3/1970 öncesi ve sonrası emekli, dul
ve yetim aylıkları arasındaki fark bu yönden giderilmiştir.
Yine,
1425 sayılı Yasanın Ek 1. maddesinin son fıkrasını oluşturan "Derece ve
kademe göstergelerine eklenen rakamlar emekli keseneğine esas aylığın
tesbitinde nazara alınmaz. Ancak, 14/8/1970 tarihli ve 1323 sayılı Kanunun ek
göstergelerle ilgili hükümleri saklıdır." biçimindeki kural, Anayasa
Mahkemesinin 14/2/1972 günlü, 1972/4-11 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve
gerekçeli karar 13/5/1972 günlü, 14186 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Bu kararın, yayımı tarihinden başlayarak yürürlüğe girmiş bulunması ve bu
tarihi kovalayan 1/6/1972 den sonra emekliye ayrılan ek göstergeli Devlet
Memurlarına uygulanması üzerine 1/6/1972 den önce emekliye ayrılan Devlet
Memurlarının da bu haktan yararlanmaları, 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesine
dayanılarak yürürlüğe konan ve 6/12/1973 günlü, 14734 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 27/11/1973 günlü, 7/7510 sayılı Kararname ile sağlanmıştır.
Bunun
gibi 1327 sayılı Yasanın ek geçici 2. maddesinin (b) fıkrası ile, bulundukları
kadrolarda l, 2 veya 3 üst derece aylık veya ücret alanların, kadrolarına
tekabül eden derecelerine intibak ettirilmekle beraber, aldıkları l, 2 veya 3
üst derece aylık veya ücretlere tekabül eden derecelerin ilk kademe aylıklarını
alabilecekleri, artan hizmet sürelerinin değerlendirilmeyeceği kuralının,
Anayasa Mahkemesinin 9/5/1972 günlü, E. 1971/58, K. 1972 /22 sayılı kararı ile
iptal edilmesi üzerine (Resmî Gazete 13/7/1972, Sayı : 14244) 23/12/1972 günlü,
2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Ek geçici 2. maddenin (A) bendi hükmü
getirilmiştir. Bu bentte "Halen bulundukları kadrolarda l, 2 ve 3 üst
derece aylık alanlar, bu üst derece aylık ve ücretlere tekabül eden derecelere
intibak ettirilirler ve kendilerine intibak ettirildikleri derecede
geçirdikleri süre kadar kademe ilerlemesi verilir." denilmiştir. Böylece
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına uygun olarak getirilen bu kuraldan bulundukları
kadroda 3 üst derece kadar üst dereceden aylık alan devlet memurlarının
yararlanması üzerine bu kural, 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesine dayanılarak
çıkartılan ve 19/1/1974 günlü, 14773 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe giren 10/1/1974 günlü, 7/7771 sayılı Kararname ile daha önce emekli
olanlara da yansıtılmıştır.
Böylece
1/3/1970 den sonra ayrı ayrı tarihlerde emekliye ayrılan Devlet Memurları
arasında emekli aylıkları ile dul ve yetim aylıkları bakımından olan farklılık
ve yine 1/3/1970 den önce emekli olanlarla bu tarihten sonra emekliye
ayrılanlar arasındaki emekli gösterge ve katsayı yönünden varolan eşitsizlik,
1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesine dayanılarak alınan Bakanlar Kurulu
kararları ile giderilmiştir. Ancak bu tarihten sonra yürürlüğe konulan ve kimi
memurlara elverişli yararlar sağlayan intibak kurallarının, 1/3/1970 den önceki
emeklilere uygulanması mümkün olmamıştır. Bunun nedenleri ve 1101 sayılı
Yasanın Ek 2. maddesi yoluyla sözü geçen intibak hükümlerinin bu gibilere de
uygulanmasına olanak bulunup bulunmadığı konuları üzerinde ileride
durulacağından, şimdi dava dilekçesinde iptal istemine dayanak olarak ileri
sürülen Ek 2. maddenin Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli hakkında uygulanması
ve bunun sonuçları incelenecektir.
Yukarıda
da belirtildiği gibi, 1323 ve 1327 sayılı Yasalarla her iki kesimdeki görevli
aylıkları için gösterge ve katsayı Sistemi kabul edilmiş ve 1425 sayılı Yasa
ile aynı sistem her iki statü personelinin emekli aylıklarına da
yansıtılmıştır. Bu yasaya göre emekli olanlarla 1/3/1970 den önce emekliye
ayrılanlar arasındaki eşitsizliği kaldırmak için 1101 sayılı Yasanın Ek 2.
maddesine dayanılarak 30/12/1971 günlü, 7/3624 sayılı Bakanlar Kurulu kararı
çıkartılmıştır. Bu kararname ile 1/3/1970 tarihinden önce belli rütbelerden
emekliye ayrılanlarla aynı tarihten sonra aynı rütbelerden emekliye ayrılan
askerî personelin emekli aylıkları arasındaki fark bu yönden giderilmiştir.
Daha
sonra 3/7/1975 günlü, 1923 sayılı Yasa ile 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 1323 sayılı Yasa ile değiştirilen 137. maddesi uyarınca bu
personel için kabul edilen gösterge tablosundaki ek gösterge rakamları ve
maddeye ekli kimi cetveller, 1/3/1975 ve 1/8/1975 tarihlerinden itibaren
geçerli olmak üzere değiştirildiğinden bu tarihlerden sonra emekliye
ayrılanlarla bu tarihten önce emekli olan askerî personel arasında emekli
aylıkları yönünden yeniden meydana gelen eşitsizlik de 1101 sayılı Yasanın Ek
2. maddesine dayanılarak alınan 17/2/1976 günlü, 7/11407 sayılı Bakanlar Kurulu
kararı ile giderilmiştir (2/3/1976 günlü, 15516 sayılı Resmî Gazete).
Bu
kararnamelerin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, 1101 sayılı Yasanın Ek 2.
maddesinin uygulanması sonucu, ayrı statülere göre emekliye ayrılmış olan
askerî personelin emekli, dul ve yetim aylıkları arasındaki farklılık tamamen
giderildiği halde, böyle bir düzenleme, sivil personel emekli ,dul ve yetim
aylıkları arasında sadece 1/3/1970 den sonra emekliye ayrılanlar arasında
gerçekleştirilebilmiş ve fakat bu tarihten Önceki emekli aylıkları ile sonraki
emekli aylıkları arasında sağlanamamıştır. Öyleyse bunun nedenleri ve 2013
sayılı Yasanın dava konusu öğrenim tavanı kuralının bu durumun oluşmasına
etkili olup olmadığı sorunu üzerinde durmak ve bunların Anayasanın 2. maddesine
aykırılık teşkil edip etmediği incelenmek gerekir.
2013
sayılı Yasa tasarısının gerekçesinde; "926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununa tabi görevlerden emekliye ayrılanlar arasındaki farklılığın
giderilmesi, 1101 sayılı Kanunun ek 2. maddesinde rütbe eşitsizliklerinden
bahsedilmiş olması ve her rütbenin belli bir dereceye tekabül etmesi, bir
rütbeyi ihraz eden kişinin o rütbenin aylığını alması ve bu aylığın emeklilik
yönünden de kişi için kazanılmış hak olması nedenleriyle sadece Bakanlar Kurulu
kararı alınmak suretiyle mümkün olabilmiş ve bundan böyle de olacaktır.
Ancak
sivil personel emeklileri için 1101 sayılı Kanunun Ek 2. maddesinde kadro
unvanı ve dereceden bahsedilmiş bulunması, bu görevlerden kadro unvanı ve
alınan aylığın emeklilik yönünden ilgililer için kazanılmış hak olmaması, bugüne
kadar bir unvan standardizasyonunun yapılamaması ve kişisel durumları birinden
diğerine büyük farklılıklar göstermesi ve ayrıca 7/2/1969 tarihinde kabul
edilen 1101 sayılı Kanunda ilerde yapılabilecek intibakların eski emekli
aylıklarına inikas ettirileceğine dair bir hüküm yer almamış bulunması
nedenleriyle, 1897 sayılı Kanunla 1/3/1975 tarihinden geçerli olarak son
şeklini almış olan intibak hükümlerinden doğan farklılığın giderilmesini 1101
sayılı Kanunun ek 2. maddesinin verdiği imkânlar içerisinde, bu maddeye
dayanılarak çıkarılacak bir Bakanlar Kurulu kararı ile giderilmesinin mümkün
olamayacağı ve eski emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve yeni personel
rejimine intikal ve intibaklarının yapılması suretiyle aylıklarının günün
şartlarına uygun seviyeye yükseltilmesini teminen bir kanun çıkartılmasının
zorunlu olduğu sonucuna varılmıştır." denilmektedir.
1101
sayılı Yasanın Ek 2. maddesinde; kanunun yürürlüğe girmesinden sonra
çıkarılacak "barem, teşkilât, kadro vs. kanunlarda..." yani askerî ve
sivil personelin aylıklarına ilişkin kanunlarda, "yapılacak
değişikliklerle meydana gelecek yükselmelerin, aynı rütbe, kadro unvanı ve
dereceden bağlanmış bulunan..." emekli, dul ve yetim aylıklarına
yansıtılacağından söz edilmektedir. Böylece çeşitli statülere göre belirlenmiş
emekli, dul ve yetim aylıkları arasındaki farklılığın giderilmesinde aynı
rütbe, kadro unvanı ve derecenin esas alınacağı saptanmış bulunmaktadır. Askeri
Personelde her rütbenin belli bir derecenin karşılığı olması ve o rütbeye gelmiş
kişinin o rütbenin aylığını alması, aynı zamanda bu aylığın o kişinin emeklilik
yönünden de kazanılmış hakkı bulunması nedeniyle, bu maddeye dayanılarak
çıkartılacak kararnamelerle çeşitli statülere göre emekliye ayrılmış askerî
personele ilişkin emekli, dul ve yetim aylıkları arasındaki eşitsizliklerin
giderilmesi olanağına erişildiği halde, bu durum anılan maddenin öngördüğü
koşullar içerisinde sivil personel emekli, dul ve yetim aylıkları için
sağlanamamıştır. Çünkü, bu maddeye göre sivil personel emekli aylıkları
arasındaki farklılığın giderilmesi için alınacak esas, kadro unvanı ve
derecedir. Oysa bir yandan bulunan görevlerdeki kadro unvanlarının ve alınan
aylıkların, o görevlerdeki kişiler için her zaman emeklilik aylığı yönünden
kazanılmış hak olmaması, ayrıca halen devlet personel statüsüne unvan
standardizasyonu düzeninin getirilmemiş bulunması ve özellikle kişisel
durumların birinden ötekine çok ayrılıklar göstermesi; öte yandan sözü geçen Ek
2. maddede ileride yapılabilecek olan intibakların da eski emekli aylıklarına
yansıtılacağı yolunda bir kurala yer verilmemiş olması karşısında, 1897 sayılı
Yasa ile son şeklini almış bulunan intibak hükümlerinin, Ek 2. maddeye
dayanılarak çıkartılacak kararnamelerle 1/3/1970 öncesi emekli aylıklarına da yansıtılması
olanaksızdır. Bu olanak ancak yeni bir yasal düzenleme ile
gerçekleştirilebilir. İşte bu amaçladır ki, 2013 sayılı yasa yürürlüğe
konulmuştur. Gerçekten bu yasa incelendiğinde son intibak kurallarını kapsayan
1897 sayılı Yasa ile getirilmiş olan bir çok hükümlerin 1/3/1970 öncesi
emeklileri hakkında uygulanma olanağı bulunduğu görülür. Söz gelimi, 2013
sayılı Yasanın Ek 1. maddesinin (A) bendine göre 1/3/1970 den önce bağlanan
çeşitli emekli aylıkları ile dul ve yetim aylıklarının intibakında ve dolayısıyle
görevde geçen hizmet sürelerinin değerlendirilmesinde devlet memurlarının
hizmetlerinin değerlendirilmesi için 1897 sayılı Yasa uyarınca yapılan
intibaklarda olduğu gibi (Ek geçici 2., 3. ve 4. maddeler), görevlerinden
ayrılış tarihindeki öğrenim durumuna göre, 1897 sayılı Yasanın değişik 36.
maddesinin ortak hükümleri kısmının (A) bölümündeki tabloda gösterilen hizmete
giriş derece ve kademesi başlangıç alınacak ve aynı maddenin (B) bendi uyarınca
da emekli aylığı bağlanmasına esas alınan fiili hizmetlerden her yılı için bir
kademe ve her üç yılı için bir derece verilmek suretiyle, 1897 sayılı Yasanın
36. maddesinde belirtilen derece ve kademelere kadar yükselme olanağı
sağlanacaktır. Yine intibak suretiyle yapılan yükselmelerde, aynı maddenin (d)
bendi uyarınca hazırlık kıtası ile okul dönemi dahil yedek subaylıkta, yedek
subay öğretmenlikte, muvazzaf ve ihtiyat erlikte geçen süreler, hizmet
sürelerinin değerlendirilmesinde gözönünde tutulacaktır. Ayrıca, 1897 sayılı
Yasada öngörülmemiş kimi kurallar da, 2013 sayılı Yasada 1/3/1970 öncesi
emeklilerinin yararına yer almıştır. Örneğin 1897 sayılı Yasaya göre yapılan
intibaklarda görevde geçen sürelerin yükselmeye esas alınması, başarı koşuluna
bağlanmış olduğu halde, 1/3/1970 den önce emekli olanların emekli aylıklarının
yeni duruma göre değerlendirilmesinde başarı koşuluna gerek görülmemiştir. Yine
bu gibilerin intibakları sırasında hizmete girdikleri tarihteki kazanılmış hak
aylık dereceleri, yukarıda sözü edilen Ek 1. maddenin (A) ve (B) bentlerine
göre saptanacak başlangıç derecesinden daha yukarı olanların bu durumları esas
alınacağı gibi (Ek madde l, "b" bendi hükmü), Ek 1. madde uyarınca
yapılacak intibaklar sonunda saptanacak derece ve kademeleri, halen alınmakta
olan derece ve kademelerden aşağı olanların, daha yüksek olan eski derece ve
kademeleri, aynı madde gereğince kendilerinin kazanılmış hakkı sayılacaktır.
Bundan başka aynı yasanın Ek 2. maddesi ile 1897 sayılı Yasanın 36. maddesinin
"Ortak Bölümler" kısmının (A) bendindeki tabloda ve Ek Geçici 4.
maddesinde yapılacak değişikliklerin, 2013 sayılı Yasanın kapsamına girenler
hakkında da, değişiklik tarihinden itibaren uygulanacağı öngörülmüştür.
Bu
açıklamalarda göstermektedir ki, 2013 sayılı Yasa, dava dilekçesinde yazılı
olanların tersine 1/3/1970 den önceki emekliler yararına 1897 sayılı intibak
kanununda öngörülen ya da görülmeyen bir çok kurallar getirmiştir. Ancak bütün
bu kuralların uygulanmasının öğrenim tavanı ile sınırlandığı da bir gerçektir.
Davacı, bu sınırlamayı hukuk devleti ilkesinin zedelenmesi niteliğinde kabul
etmektedir.
Anayasa
Mahkemesi, hukuk devleti kavramının çoğu kararlarında yorumlamış ve bu kararlar
aynı doğrultuda biri ötekini tamamlayıcı nitelikte oluşa gelmiş, öğreti de bu
doğrultuda gelişmiştir. Bunlardan konu ile ilgili bulunanları şöylece özetlemek
mümkündür.
"Hukuk
devleti, kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu
hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunları devam ettirmeye kendini
zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, başka bir
deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden
geçirilmesini ve böylece hukuka ve Anayasa'ya uygun olmalarını sağlayan devlet
demektir." (Anayasa Mahkemesinin 11/10/1963 günlü, 1963/124-243 sayılı,
24/2/1972 günlü, 1972/4-11 sayılı kararları, A.M.K.D. Sayı: l, Shf : 429, Sayı:
10, Sayfa : 246-252)
Bu
tanımlama da göstermektedir ki, kişi tarafından kazanılmış hakların korunması,
bu hakların kamu düzeni ve kamu yararı gerektirmeden, geri alınamaması, hukuk
devleti ilkesini oluşturan önemli Öğelerden biridir. 2013 sayılı yasa ile
getirilen ve iptali istenen düzenlemenin kazanılmış hakları ve dolayısıyle
hukuk devleti ilkesini zedeleyip zedelemediği sorunu incelenirken şu konunun
ele alınıp üzerinde durulması gerekecektir. Öğrenim tavanı kuralını bir bölük
memurlar için kaldıran 1897 sayılı yasa düzenlemesi, 1101 sayılı yasanın Ek 2.
maddesi yoluyla 1970 öncesi emeklilerine de yansıtılması gereklimi idi'
Gerekiyorsa yansıtılmamış olması kazanılmış hakları bozmuş mudur'
Bu
konuda şunlar söylenebilir :
1-
1897 sayılı Yasa, göreve alınmada ve yükselmede öğrenim derece ve tavanını ilke
olarak kabul ettiği halde (yasanın 36. ve ek geçici 4. maddeleri) intibaklarda
bu kuralı benimsememiştir. Ancak bu kuraldan yararlananlar intibak sırasında
görevde olanlardan belli hizmet süresini doldurmuş bulunanlardır. Örneğin
ilkokulu bitirenlerden 24 hizmet yılını, Ortaokulu bitirenlerden 29 hizmet
yılını, lise mezunlarından da 31 hizmet yılını doldurmuş olanların intibakın
yapıldığı sırada saptanan fazla hizmet yılları öğrenim tavanına bağlı
tutulmadan yükselebilecekleri derece ve kademeye kadar nazara alınarak
değerlendirilmiştir. Hemen eklemek gerekir ki, bu gibilerin, intibakla saptanan
derece ve kademeleri daha sonra hizmette kaldıkları takdirde sabit kalacak ve
ondan sonraki hizmet süreleri devlet personel yasalarının kurallarına bağlı
olacak ve bu hizmet yıllarının değerlendirilmesi öğrenim derece ve tavanı ile
sınırlandırılacaktır, intibak sırasında belirlenen hizmet yıllarını doldurmamış
olanlarla sonradan hizmete girmiş olanların ise 36. ve Geçici 4. maddeler
uyarınca öğrenim seviyesi ve tavanına tabi olacakları ve bu gibilerin emekliye
ayrılmaları halinde de öğrenim tavanına bağlı kalarak emekli statülerine geçecekleri
kuşkusuzdur. 1/3/1970 den sonra emekliye ayrılanlardan bir bölümünün Öğrenim
tavanına bağlı olmamalarının nedeni ise, bunların 1897 sayılı Yasanın intibak
hükümlerinin uygulanması sırasında görevde bulunmuş olmalarındandır. Öyleyse
1897 sayılı Yasanın 1/3/1970 den sonra emekli olanların tümü için Öğrenim
tavanını kaldırdığı yolundaki sav doğru değildir.
2-
1/3/1970 den önceki emeklilerin 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesine dayanılarak
çıkartılacak bir kararname ile 1897 sayılı yasanın öğrenim tavanına bağlı
tutulmama kuralı uyarınca bir bölük görevliler hakkında yapılan yükselmelerden
aynen yararlanmaları gerekeceği konusuna gelince; bu sav da hukuki dayanaktan
yoksundur. Çünkü 1101 sayılı Yasanın ne gerekçesinde, ne de Meclis
görüşmelerinde devlet memurları ile ilgili intibak yükselmelerinin, daha önce
başka statülerden emekliye ayrılanlara da uygulanacağı öngörülmemiştir.
Özellikle uygulanması söz konusu edilen bu yasanın Ek 2. maddesi metni buna
olanak vermemektedir Bundan başka, görevde bulunanlar hakkında uygulanmak
amacıyla yürürlüğe konmuş olan intibak hükümlerini kapsayan yasalar, nitelik
bakımından tamamen kişiye bağlı, kişinin özel hizmet sürelerine dayalı hükümler
getirmişlerdir. Bunlardan herbiri ötekine göre değişik durumları düzenlemektedir.
Bu durum gözönünde tutularak 1/3/1970 öncesi emeklilerinin intibakı için özel
bir yasa çıkarılması zorunlu bulunmuştur.
Açıklanan
nedenlerle 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesine dayanılarak çıkarılacak bir
kararname ile 1897 sayılı Yasanın intibak sırasında ve yalnızca belli koşulları
kendinde toplamış bulunan kimi memurlara hasren uygulanan öğrenim tavanına
bağlı kalmadan yükselme kuralının, 1/3/1970 Öncesi emeklilerine de
yansıtılmasına olanak bulunmamaktadır.
3-
1101 sayılı yasanın Ek 2. maddesinin bir an için bu yansıtmaya olanak verdiği
varsayılsa bile, bu maddeye dayanılarak çıkartılacak bir kararname ile 1/3/1970
öncesi emeklilerinin intibaklarında emekli tavanına bağlı olma kuralından
kurtulabilecekleri yine olanaksız görülmektedir.
Gerçekten,
1327 sayılı Yasanın hem esas hükümlerinde (36. madde) hem de intibaklara
ilişkin kurallarında (Ek geçici 1. ve 2. maddelerde), olduğu gibi 2 ve 12
sayılı kanun hükmünde kararnamelerin esas (36. madde) ve intibaklarla ilgili
hükümlerinde de (Ek Geçici 2., 3., 4. ve Geçici 2. ve 3. maddeler) öğrenim
durumu itibariyle yükselinebilecek derece ve kademelerin aşılamıyacağı ilkesine
yer verilmiştir. Aynı ilke 1897 sayılı Yasanın esas kuralları arasında da
yerini almış bulunmaktadır (36. ve geçici 4. maddeler). Her ne kadar yukarda da
değinildiği gibi bu yasanın intibak hükümlerinde, öğrenim tavanı ilkesine yer
verilmemiş olması nedeniyle, intibak sırasında görevde bulunan ve kanunda
belirlenen hizmet sürelerinden fazla hizmet yapmış olan kimi memurlar, bu
ilkeden yararlanarak öğrenim tavanını aşıp üst derecelere yükselebilmişlerse
de, çok azınlıkta kalan bu gibilerin dışındakilere esas kural uygulandığından
ve halen uygulanagelmekte olduğundan, bu istisnai durum esas ilkeyi
etkilememiştir. Öyleyse 2013 sayılı Yasanın koyduğu öğrenim tavanı kuralı
yürürlüğe girmeden önce de 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesi uyarınca ve
1/3/1970 öncesiyle sonraki emeklileri arasında eşitliği sağlamak amacıyla
çıkartılacak kararnameye, Öğrenim tavanını kaldıracak bir hüküm konulmasına
olanak bulunmayacaktır. Çünkü kural olarak, yukarda da çeşitli yerlerde
belirlendiği üzere, 1/3/1970 tarihinden sonra emekliye ayrılanlar, emekli
aylıkları yönünden görev aylıkları üzerinden emekli statülerine geçtiklerinden,
başka bir deyimle görev aylığı ile emekli aylığı arasındaki organik ilişki
yüzünden, görevli iken haklarında uygulanan öğrenim tavanı kuralını aynen
emekli aylıklarına da intikal ettireceklerdir. Böylece 1/3/1970 sonrası
emeklileri hakkında da genel kural olarak uygulanan ve yeni bir değişiklik
olmadıkça ileride de uygulanacak olan öğrenim tavanı sürekli bir nitelik
göstermektedir. Bu durumda 1970 öncesi emeklileri için kazanılmış bir hakkın
varlığından söz edilemez.
4-
2013 sayılı Yasanın öğrenim tavanı kuralının ( 1101 sayılı Yasanın Ek 2.
maddesine dayanılarak çıkartılacak kararname ile 1/3/1970 öncesi emeklilerinin
öğrenim tavanına bağlı olmadan yükselmelerim engellediği ve dolayısıyle bu
yasadan önce bu yönden doğmuş kazanılmış haklarını bozduğu konusuna gelince :
Öğretide
ve içtihatta kazanılmış hakkın tam bir tanımı yapılamamış, niteliği ve kapsamı
hakkında görüş birliğine varılamamıştır. Kazanılmış haklara özel hukuk dalında
ve genellikle Medeni Hukuk alanında rastlandığı halde, statü hukuku esasına
dayalı nesnel ve düzenleyici kuralların egemen olduğu İdare Hukuku alanında bu
tür haktan genellikle söz edilmemektedir. Burada ancak statü hukukunun olanak
verdiği oranlarda ve koşullarda, genel durumun kişisel duruma dönüşmesinden
sonra kazanılmış haklar ortaya çıkabilmektedir. Anayasa Mahkemesi de konuyla
ilgili kararlarında bu kavramı yukarıda belirlenen doğrultuda yorumlamaktadır.
Özellikle aşağıya alınan kararında bu düşünceler açıkça belirtilmiştir.
"...Kazanılmış
hak konusuna geçmeden önce, Devlet kuruluşunda kamu idaresinin ana karakteri,
kamu hizmeti görenlerin ve bu arada mensuplarının, hizmeti gördüren (îdare) ile
olan bağlantıları üzerinde kısaca durulmak zorunluğu vardır.
Anayasal
hukuk düzenimizin diğer alanlarında olduğu gibi, kamu idaresi ve bu idare ile
kamu hizmeti görenler arasındaki ilişkiler, özellikle hizmete alınma, hizmet
görme, yükselme ve hizmetten ayrılma gibi konular ve öteki özlük hakları
objektif hukuki tasarruflarla başka bir deyimle "kural tasarruflarla"
düzenlenir. Bu tasarrufların ana çizgileri Anayasa'da ve özellikle Anayasa'nın
112-119, maddelerinde gösterilmiştir. Bu ana çizgiler içinde yasalarla, tüzük
ve yönetmeliklerle konulan bu kuralların ana karakteri genel, nesnel ve sürekli
oluşudur. Bu kurallar, yürürlükleri süresince, durumları bunlara uygun düşen
bütün kişilere uygulanırlar. İdare ile memur, ordu ile subay ve astsubay
arasındaki bağlantı, Özel hukukta olduğu gibi karşılıklı anlaşmalardan doğan
sözleşmelerle değil, kamu hizmetinin gereklerine göre önceden düzenlenmiş bu
statüer kural-tasarruflarla sağlanır. Diğer hukuk alanlarında olduğu gibi kamu
hukuku alanında da Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik gibi düzenleyici
tasarruflarla konmuş kurallar, kamu hizmetinin gerekleri, gereksinmeleri gibi
nedenlerle ve konduktan yöntemlere uyulmak, Anayasa'ya ve yasalara uygun düşmek
kaydıyle her zaman değiştirilebilirler veya kaldırılabilirler. Tersine bir
kural getirilmedikçe bu değiştirme ve kaldırışlarla doğan yeni duruma uyulmak,
o statü içindeki herkes, her kamu hizmetlisi için zorunludur.
Gerek
öğretide ve gerek uygulamalarda tanımı çeşitli görüşe ve kabule elverişli bir
kavram olan (kazanılmış hak), özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında bireyler
açısından önemli bir konudur ve genel olarak, bir hak sağlamaya elverişli
nesnel yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onLar için doğan öznel
hakkın korunması anlamında kabul edilebilir.
Yasa
koyucunun, bir kamu hizmetinde söz gelimi askerlik alanında görevin
gerektirdiği nitelikleri ve koşulları saptamasını ya da saptanmış olanları
değiştirmesini, Anayasa çerçevesi içinde kalmak kaydiyle, görevin ve ülkenin
gereklerine ve zorunluklarına göre serbestçe takdir edebileceğini kabul etmek
yerinde olur. Çünkü bu gerek ve zorunlukları en iyi bilecek durumda olan yasa
koyucudur." (10/3/1977 günlü, E : 1976/51, K: 1977/16 sayılı karar. Resmî
Gazete 25 Haziran 1977, Sayı, 15597).
Bu
açıklamaların olaya uygulanmasında görülmektedir ki, 1897 sayılı Yasanın
intibak sırasında öğrenim tavanına bağlı kalmama kuralı gereğince görevlilerden
belli hizmet sürelerini aşan bir azınlığın bu hizmet süresinden fazla olan
miktarını değerlendirmek suretiyle görev aylıklarında yapılan yükseltilmelerin;
gerek 1101 sayılı Yasanın Ek 2. maddesinin ikinci fıkrasındaki koşulun yerine
getirilmemiş bulunması, gerek bu aylık yükseltmelerinin 1/3/1970 den önce
emekli aylığı bağlananlar yönünden henüz sübjektif bir hak durumuna dönüşmemiş
bulunması nedeniyle bu gibiler için, anılan Ek maddenin birinci fıkrasına
dayanılarak kazanılmış haktan söz edilmesi olanaksızdır. Gerçekten ortada 1/3/1970
öncesi emeklileri için öğrenime göre saptanan tavan derecelerine bağlı olmadan
tahakkuk ettirilmiş herhangi bir aylık bulunmadığına göre, 2013 sayılı Yasanın
öğrenim durumu esas alınarak saptanan tavan derecelerinin geçilemeyeceğine
ilişkin kuraliyle kazanılmış hakların ihlâl edileceğinin de düşünülmemesi
gerekir.
Kaldı
ki ihlâl edildiği ileri sürülen kazanılmış hak savının gerekçesi, 1897 sayılı
Yasanın intibaklar sırasında belli koşulları gerçekleştirmiş bulunan kimi
görevlilere tanınmış bulunan öğrenim tavanına bağlı olmadan yükselme kuralına
dayanmaktadır. Oysa bu kural, çeşitli vesilerle değinildiği üzere, kişisel
durumları itibariyle 1897 sayılı Yasanın Öngördüğü koşulları gerçekleştirme
durumunda bulunan görevlilere ve yalnızca bir kez tanındığından yukarıda
özellikleri ve doğuş koşulları belirtilen kazanılmış hak kavramı içine giremez.
Burada 1/3/1970 öncesi emeklileri için kazanılmış hak, olsa olsa personel
sisteminin özünde varolan ve 1897 sayılı yasaca da genel ilke olarak kabul
edilen Öğrenim itibariyle tavan derecesini aşmadan emekli olmuş ve olacak
kişilerin aylıkları olmak gerekir. 2013 sayılı Yasanın öğrenim tavanı kuralı
dışında getirdiği de budur.
Sırası
gelmişken şu hususu belitmekte yarar görülmüştür: 2013 sayılı yasa içerisinde
kazanılmış haklar 1/3/1970 öncesi emeklilerine tanınmıştır. Söz gelimi, Yasanın
Ek 1. maddesindeki; 1/3/1970 den önce emekli olanların intibakları sonunda
bulunacak derece ve kademelerin, halen kazanılmış bulunan derece ve
kademelerden, aşağıda bulunması halinde bu gibilerin aylıklarının yüksek olan
derece ve kademeleri üzerinden ödenmeye devam edileceği yolundaki hüküm bunun
kanıtıdır.
Açıklanan
bu nedenlerle 2013 sayılı Yasanın Ek 1. maddesinde yer alan ve 1/3/1970 öncesi
emeklilerinin, öğrenim durumları itibariyle 1897 sayılı Yasanın 36. maddesinde
belirtilen yükselebilecekleri derece ve kademeleri geçmemek üzere bulunacak
derece ve kademeye intibak ettirilecekleri, ayrıca bu işlemler sırasında aynı
kanunun Ek Geçici 4. maddesinin tavan dereceleri ile ilgili hükümlerinin de
gözönünde tutulacağı kuralının, yukarıda nitelikleri ve kapsamı belirtilen
Anayasa'nın Başlangıç bölümünde ve 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine
aykırı düşen bir yönü bulunmamaktadır.
E-
Konunun Anayasa'nın 48. maddesi yönünden incelenmesi:
Bu
konuda ileri sürülen savlar, 1/3/1970 öncesi emeklilerinin intibakı için
getirilen öğrenim tavanı kuralının, bu dönem emeklileriyle daha sonraki
emekliler arasında eşitsizlik yarattığı ve bu kuralın iptali halinde her iki
dönem emeklileri arasında, emekli olanakları ve sosyal güvence bakımından
emekli olma tarihine bakılmaksızın aynı ölçü ve oranda bir dengenin ortaya
çıkacağı ve böylece 48. maddede öngörülen amacın gerçekleşeceği biçimindedir.
Bu
savları şöylece yanıtlama olanağı vardır:
2013
sayılı Yasanın iptal konusu öğretim derece ve tavanı kuralı, emekli olma
tarihine bakılmaksızın tüm emeklilerin sosyal güvenliğini sağlamak, amacıyla
çıkartılmış yasalardan aynı ölçü ve oranda yararlanmalarına engel değildir.
Yeterki yararlanacak emekliler aynı nitelliği taşısınlar, başka bir deyimle
emekli statüsüne geçerken bağlı oldukları personel rejimleri esaslarına göre
aynı nitelikte bulunsunlar. Nitekim dava dilekçesinde de eşitlik ilkesine
aykırılık dışında bunun aksi savunulmamıştır.
Öte
yandan emekli sistemi, personel rejimine bağlı olanların o rejimde kazandıkları
haklara göre düzenlendiğine ve bu statüde kabul edilmiş bulunan kariyer,
yeterlik (liyakat), sınıflandırma, öğrenim derecesi ve tavanı gibi ilkeler,
göreve başlama ve yükselişlerde esas alındığına göre, görevlilerin bu
durumlarıyla emekliliğe intikalleri de doğaldır. Ayrıca 1897 sayılı yasanın
öğrenim tavanına bağlı olmayan memurlar için öngördüğü kural küçük bir azınlığı
kapsamaktadır. Bunun dışındaki tüm memurların, aynı Yasanın 36. ve geçici 4.
maddeleri hükümleri uyarınca öğrenim derece ve tavanına tabi oldukları
gözönünde tutulursa, 1/3/1970 öncesi emeklilerini bu genel çerçeve dışında
tutmak için haklı bir neden de bulunmamaktadır.
Öte
yandan sosyal sigorta esaslarına göre düzenlenmiş bulunan Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı sisteminde, genel olarak tüm emeklilere tanınan sosyal güvenlik
olanaklarının mali yönü, işveren olarak çeşitli kamu kurumlarından alınan
karşılıklar ile mamurlardan kesilen keseneklerle sağlanmaktadır. Bu nedenle memuriyet
statüsünde iken en son hangi kademe ve dereceden karşılık ve kesenek ödenmişse
emekli aylığı, emeklilik gösterge tablosunda o derece ve kademe için kabul
edilen rakamın katsayı ile çarpımından elde edilen tutarlar üzerinden
bağlanmaktadır. 1/3/1970 öncesi emeklileri, memuriyet statüsünde iken belirli
bir aylıkla görev yapmışlardır. Emekli Sandığına o derece aylık esas alınarak
kesenek ve karşılık ödenmiştir. Bunların öğrenime göre tavan dereceleri
gözetilmeden tüm hizmetlileri geçerli sayılarak inbakları yapıldığı takdirde,
emekli aylıkları, kesenek ve karşılık ödenmemiş olan derece ve kademelere
yükselecektir ki, böyle bir durum, sosyal güvenlik sisteminin dayanması gereken
bilimsel esaslarla bağdaşmaz.
Dava
konusu kura iptal edildiği takdirde, tüm emeklilerin emekliye ayrılma tarihine
bakılmaksızın aynı ölçüde ve kapsamda emekli olanaklarından ve sosyal güvenlik
haklarından yararlanacakları savı da gerçeğe uymamaktadır. Çünkü daha önce
çeşitli vesilelerle belirtildiği üzere, 1/3/1970 den sonra emekliye
ayrılanların büyük çoğunluğu - 1897 sayılı Yasanın intibak hükümlerinin
uygulanması sırasında belli hizmet sürelerini doldurup sonradan emekli olan
küçük bir azınlık hariç öğrenim tavanına bağlı olarak emekli statüsüne
geçtikleri gibi, intibakları sırasında belli hizmet süresini doldurmamış olması
nedeniyle öğrenim tavanını aşamamış büyük bir memur kitlesi ve halen görevde
bulunan ve sayılan 800 bini aşan memurlar da öğrenim tavanına tabi olarak
emekli olmuş veya olacaklardır. Böylece 2013 sayılı Yasanın 1/3/1970 öncesi
emeklilerinin intibakı için öngörülen dava konusu öğrenim tavanı kuralının
iptali halinde dahi tüm emeklilerin, emekli olanaklarından ve sosyal güvenlik
haklarından aynı ölçü ve oranda yararlanmaları sağlanamayacaktır. Çünkü bu
durumda 1/3/1970 tarihinden önce emekliye ayrılmış olanların, öğrenim tavanına
bağlı olmaksızın tüm hizmet sürelerinin değerlendirilmesine karşılık, bu
tarihten sonra emekli olanların büyük bir kesimi ile halen görevde bulunup daha
sonra emekli olacak tüm memurlar öğrenim tavanına bağlı kalarak emekli
olacaklar ve böylece bir yandan bu iki dönem emeklileri arasında büyük bir
eşitsizlik yaratılacak, öte yandan da sosyal güvenliğin adaletli bir biçimde
oluşmasına yön veren kariyer, yeterlik, yetenek ve sınıflandırma gibi öğeler
etkinliklerini yitireceklerdir.
Yukarıdaki
açıklamalar karşısında, Anayasa'nın 48. maddesi açısından öne sürülen savlar
yersiz bulunmaktadır.
Açıklanan
bütün bu nedenlerden ötürü, 1/3/1970 den önce emekli olanların öğrenim
durumları itibariyle 1897 sayılı Yasanın 36. maddesinde belirtilen,
yükselebilecekleri derece ve kademeleri geçmemek üzere bulunacak derece ve
kademeye intibak ettirilecekleri ayrıca bu işlemler sırasında aynı yasanın Ek
Geçici 4. maddesinin tavan dereceleri ile ilgili hükümlerinin de gözönünde
tutulacağı yolundaki dava konusu kurallar, Anayasa'nın 12., 2. ve 48.
maddelerine aykırı değildir, İptal isteminin reddine karar verilmesi gerekir.
Dava
konusu kuralların Anayasa'ya uygun olduğu ve iptal isteminin reddi gerektiği
yolundaki görüşlere Ahmet Akar, Abdullah Üner, Muhittin Gürün, Lütfi Ömerbaş ve
Ahmet Salih Çebi katılmamışlardır.
V-
SONUÇ:
1-
Dava konusu hakkında sözlü açıklamaya gerek görülmediğinden bu konudaki davacı
isteğinin reddine Muhittin Gürün'un (bu istemin konusunun görüşülüp
oylanamıyacağı) yolundaki karşıoyuyla ve oyçokluğuyla;
2-
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa 1/6/1976 günlü, 2013
sayılı Kanunla eklenen Ek 1. Maddenin birinci fıkrasının son tümcesinde yer
alan (öğrenim durumları itibariyle 36. maddede belirtilen yükselebilecekleri
derece ve kademeleri geçmemek üzere bulunacak derece ve kademelerin emekli
aylığı bağlanmasına esas aylıkları üzerinden ve) deyimi ile aynı Ek maddenin
ikinci fıkrasının (a) işaretli bendi içinde yeralan (ve tavan) sözcüğünün
belirledikleri hükümlerin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine Ahmet Akar, Abdullah Üner, Muhitttin Gürün, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet
Salih Çebi'nin karşıoylarıyle ve oyçokluğuyla;
13/1/1977
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Ziya
Önel
|
|
|
|
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
Esas : 1976/45, Karar : 1977/1 sayılı kararında, Sayın Muhittin Gürün'ün
karşıoy yazısının ikinci bölümünde belirtilen nedenlerle çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
5434
sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa 2013 sayılı Yasa ile eklenen ek 1. maddenin
dâva konusu hükmünün Anayasa kurallarına ne derece aykırı düştüğünü
belirtebilmek için konunun somut bir örnek'e dayanarak açıklanması Zorunluğu
hasıl olmuştur
657
sayılı Devlet Memurları Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki
1897 sayılı Yasanın 36. maddesinin ortak hükümler kısmının A bölümündeki
tabloda memurların öğrenim durumları itibariyle giriş ve yükselebilecekleri
derece ve kademeler gösterilmiştir. Buna göre; Örneğin lise dengi mesleki
öğrenimi bitiren ilkokul öğretmeni veya bir memur 12. derecenin 2. kademesinde
göreve başlayacak, söz gelimi 30 yıl hizmet ettikten sonra her yıl bir kademe
ve her üç yıl bir derece yükselmesi yapılmak suretiyle 1. derecenin 2.
kademesine kadar yükselmesi ve bu derece ve kademe üzerinden emekli olması
gerekmekte iken 36. maddenin sözü edilen hükmü ile konulmuş olan tavan
sınırlaması nedeniyle 3 üncü derecenin son kademesinden yukarı çıkamıyacaktır.
Bu memurun 6 yıllık hizmeti ve bu süre içinde aylığından kesilmiş olan emekli
aidatı ne yükselmesinde ne de emekliliğinde hesaba katılmıyacaktır.
1897
sayılı Yasanın Ek geçici 2. maddesinde, 1/3/1970 tarihi ile 1/3/1975 tarihi
arasında görevde bulunanlar için bu tavan sınırlaması kaldırılmış, yukarıda
örnek olarak alınan öğretmen veya memura, bu tarihler arasında görevde
bulundukları takdirde 1. derecenin son kademesine kadar yükselme ve bu derece
ve kademe üzerinden emekli olma olanağı sağlanmıştır.
Öte
yandan; 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa 2013 sayılı Yasa ile eklenen
Ek 1. maddeye göre, 1/3/1970 tarihinden önce emekli, adî malûl veya vazife
malûlü olanlara ve bunlardan ölenlerin dul ve yetimlerine bağlanacak aylıkların
hesabında - öğrenim durumlarına göre - yukarıda sözü edilen 36. maddedeki tavan
sınırlamasının herhalde uygulanması ve örnek olarak alman lise dengi meslekî
öğrenimi bitiren ve Devlete 30 yıl hizmette bulunmuş olan memur veya öğretmenin
salt 1/3/1970 tarihinden bir, iki gün önce emekli olmuş ise kendisine, ölmüş
ise dul yetimlerine hakkı olduğu 1. derecenin 2. kademesinde değil 3. derecenin
son kademesi üzerinden emekli veya dul ve yetim aylığı bağlanması
gerekmektedir.
Demek
oluyorki : Aynı öğrenimi yapmış, aynı tarihte Devlet hizmetinde girmiş, aynı süre
- örneğin otuz yıl -, Devlete hizmet etmiş ve aynı niteliği haiz bulunan iki
devlet memurundan birisi 1/3/1970 tarihinde emekli olmuş ise kendisine veya
ölmüş ise dul ve yetimlerine, yasadaki tavan sınırlaması dikkate alınmaksızın,
hizmet süresinin tümü ve kesilmiş olan emekli ödeneklerinin hepsi hesaba
katılmak suretiyle emekli aylığı bağlanacak, bu tarihten bir kaç gün önce
emekli olanlar ise hem geçmiş hizmetlerinin bir bölümü hem de emekli keseneği
adıyla aylığından kesilmiş olan paralar dikkate alınmıyacaktır. Devlete bunca
yıl hizmet etmiş bir devlet memurunun kaderini birkaç günlük tesadüfe bırakan
ve bu kadar adaletsiz bir hakkaniyete aykırı bir sonuç yaratan bu yasa hükmünün
Anayasa'nın sosyal adalet ve eşitlik ve demokratik hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaştırılmasına biz olanak göremiyoruz.
Her
ne kadar, yasalarda bazı kurallara bu gibi ayrık hükümler konulabileceği öne
sürülebilir ise de, bu gibi ayrık hükümlerin de yine Anayasa'nın temel ilkeleri
ile çatışmaması, iki zümreden biri lehine diğeri aleyhine Anayasa'da
reddedilmiş olan ayrıcalıklar yaratmaması gerektiği de kuşkusuzdur.
Özetlemek
gerekirse : Dâva konusu olan ve 5434 sayın T.C. Emekli Sandığı Kanununa 2013
sayılı Yasa ile konulan ve 145.000 in üstünde Devlet memurunu ilgilendirdiği anlaşılan
Ek 1. maddenin; Anayasa'nın 2., 12. ve 41. maddelerindeki Sosyal Adalet,
eşitlik ve demokratik hukuk devleti ilkelerine ters düşen bir durum yaratmış
olması nedeniyle iptali gerekir.
Dâvanın
reddine ilişkin çoğunluk kararına bu nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
Dâva dilekçesinde yer alan "Sözlü açıklama" istemine karşı mahkememiz
sanki ortada kanunlara dayalı ve geçerli bir istem varmışcasına konuyu tartışarak
ve (gerekli bilgi ve belgelerin toplandığı) nı, (bunlarla tam ve sağlıklı bir
kanıya varılmasının olanak içinde bulunduğu) nu saptayarak istemin reddine
karar vermiştir.
Halbuki
Anayasa'nın konuya ilişkin 148. maddesinin son fıkrasında Ve Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 22/4/1962 günlü, 44
sayılı Kanunun 29. maddesinde geçen "sözlü açıklama" ilgililer için
tanınmış bir hak olmayıp gerekli görülmesi halinde Anayasa Mahkemesince
başvurulacak bir inceleme yöntemi olduğundan iptal dâvası dilekçesinde yer alan
bu istemin yerine getirilmesine gerek olup olmadığının tartışılmasına ve bu
doğrultuda bir oylama yapılmasına olanak yoktur, istemin, kanuna dayalı bir
yönü bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmelidir.
Bu
nedenle kararın sonuç bölümünün 1. fıkrasına karşıyım.
II-
Yukarıdaki karara (1976/45 - 1977/1) konu olan dâva, emeklilik aylığı
bakımından eşit haklara sahip olması gereken iki zümreye iki ayrı kanunla
değişik hakların tanınmış olmasından doğmaktadır. Söz konusu kanunlar şunlardır
:
a-
15/5/1975 günlü, 1897 sayılı (657 saydı Devlet Memurları Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine, Bazı Maddelerinin Kaldırılmasına ve Bazı
Maddeler Eklenmesine Dair 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun.)
b-
1/6/1976 günlü, 2013 sayılı (5434 sayılı T.C. Emeldi Sandığı Kanununun 6.
maddesi ile bu kanuna 1425 sayılı Kanımla Eklenen Ek 6. Maddenin
Değiştirilmesine ve ayrıca 2 Ek ve l Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun.)
Bunlardan
1897 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilerek kabul edilmiş olan 657 sayılı
Kanunun, 1327 sayılı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerle eklenmiş bulunan
Ek Geçici 2. ve Ek geçici 3. maddeleri île, 1/3/1970 - 30/11/1970 tarihleri
arasında görevde bulunanlarla 30/11/1970 - 1/3/1975 tarihleri arasında göreve
alınmış olanların kazanılmış hak olan aylık derecelerinin saptanması için, daha
önceki hükümlere göre intibakları yapılmış olsun veya olmasın, yeniden bir
intibak yapılmakta ve bu suretle bulunacak aylık dereceleri kendileri için
emeklilik konusunda da, emekli aylığı bağlanmasına esas olan aylık yönünden
kazanılmış yeni bir hak meydana getirmektedir.
Söz
konusu kanun, bu intibak sırasında öğrenim dereceleri bakımından hiç bir tavan
hükmü kabul etmemiş olduğundan bu zümreye dahil memurların, hizmet sürelerine
göre bulunacak en son aylık dereceleri, emekli aylığının bağlanmasında da
geçerli olmaktadır.
Kanunda
1/3/1970 gününden önce emeklilik yolu ile memurluktan ayrılmış olanlar için
ayrı ve açık bir hüküm bulunmamakta ise de, 1897 Sayılı Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte yürürlükte olan (halen de yürürlüktedir) 7/2/1969 günlü, 1101
sayılı Kanunun Ek 2. maddesi, bunların durumuna, kendiliğinden işleyen bir
çözüm getirmektedir. Çünkü 1101 sayılı Kanunun yukarıdaki karar içinde tam
metni yazılı bulunan Ek 2. maddesinin birinci fıkrasında (Bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra barem, teşkilât, kadro ve sair kanunlarda yapılacak
değişiklikler sonunda aylık tutarlarında husule gelecek yükselmeler, aynı rütbe,
kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emekli, adî malûllük veya vazife
malûllüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında da uygulanır.)
denilmektedir.
Yukarıda
sözü geçen 1897 sayılı Kanun, 1/3/1970 de görev başında olan bir memurun
kazanılmış hak olan aylık derecesi ile aylık tutarında dolayısiyle de
emekliliğe esas aylık derece ve tutarında bir yükselme meydana getirmiş
olduğundan, 1/3/1970 den önce aynı dereceden emekliye ayrılmış olan bir memurun
emekliliğe esas olan aylığının da 1/3/1970 günündeki eşitinin bu yeni
derecesine yükseltilmesi söz konusu 1101 sayılı Kanunun bir gereği
bulunmaktadır .
Kanun
gereği böyle olduğu halde bu yolda işlem yapılmayarak 1/3/1970 den önce
emekliye ayrılanlar için yukarıda sözü edilen 1/6/1976 günlü 2013 sayılı kanun
çıkartılmıştır,
Bu
kanunun 3. maddesiyle 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa eklenen Ek - 1.
madde ile, 1/3/1970 den önce emekliye ayrılmış memurlar da, 1/3/1970 de görevi
başında olanlar gibi, yeni bir intibaka tabi tutularak emekliliğe esas aylık
dereceleri yeniden saptanmış, ancak bu yapılırken, Önceki kanunun aksine,
öğrenim dereceleri bakımından en çok yükselebilecekleri aylık derecesi bir
tavan ile sınırlandırılmak suretiyle ötekilerden daha az miktarda emekli aylığı
bağlanması durumu yaratılmıştır.
Doğurduğu
bu sonuç bakımından söz konusu hükümler, Anayasa'nın aşağıda açıklanan
ilkelerine aykırı bulunmaktadır :
l-
1/3/1970 den önce emekliye ayrılmış olanların, yukarıda açıklanan 1101 sayılı
Kanun yolu ile kazanmış bulunduktan dereceler yerine daha aşağı dereceler
üzerinden aylık bağlanmak suretiyle kazanılmış haklan ihlâl edilmiştir.
Bilindiği
gibi kişilere tanınan haklan, Anayasalar ve kanunlar doğurur. Hakkın doğumu
için Özel koşullar aranmıyan bir kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte o
kanundaki genel koşullara sahip olan kişiler için sübjektif hak da doğmuş olur.
Böyle durumlarda sübjektif hakkın doğması, ilgili kişi hakkında ayrıca idarî
bir işlem yapılmasına bağlı değildir. Bu konudaki idari işlem, esasen doğmuş
bulunan hakkın tescili için gerekli bürokratik bir gereksinmeden ibarettir.
1101
sayılı Kanunun sözü geçen 2. maddesi de, hakkın doğumunu özel bazı koşullara
bağlamadığından, yürürlüğe girmesiyle birlikte ilgililere otomatik olarak
maddede belirlenen hakkı kazandırmıştır. Bu hakkın doğması, söz konusu kanunun
belli bir kişi hakkında ilgili dairece yöntemine göre uygulanmış olmasına bağlı
değildir. Maddenin ikinci fıkrasında yer alan hükümler, birinci fıkrası ile
esasen doğmuş bulunan hakkın belirlenmesi için gerekli görülen bürokratik
işlemleri göstermektedir.
Konuya
bu açıklamaların ışığı altında bakıldığında, 2013 sayılı Kanunun bu dosyadaki
iptal dâvasına konu olan hükümlerinin, 1/3/1970 den önce emekliye ayrılmış
bulunanların, 1101 sayılı Kanunun söz konusu Ek 2. maddesi gereğince,
aylıklarının yükseltilmesine ilişkin olarak doğmuş bulunan haklarının bir
bölümünün yükselmeye "tavan" konulmak suretiyle yapılan sınırlandırma
ile, geri alınması sonucunu doğurduğu, yani kazanılmış hakkı ihlâl ettiği
kolaylıkla görülmektedir .
Bu
nedenle söz konusu "tavan" a ilişkin hükümler ile Anayasa'nın 2.
maddesindeki sosyal bir hukuk devleti ilkesine ters düşülmüş olduğundan
iptallerine karar verilmelidir.
2-
Dâva konusu hükümler ile, aynı durumdaki iki zümre memur kitlesine, ortada
haklı bir neden bulunmadığı halde .değişik haklar tanınmak suretiyle
Anayasa'nın 12. maddesindeki eşitlik ilkesi de çiğnenmiştir.
Yukarıdaki
kararda, 1/3/1970 den önceki emeklilerle 1/3/1970 -30/11/1970 de görev başında
olan veya 30/11/1970 - 1/3/1975 arasında göreve alınmış bulunan memurlardan
emekli olacaklara bağlanacak aylık bakımından birinciler aleyhine bir fark
bulunduğu kabul edilmekle beraber, bunun eşitlik ilkesine ters düşmediği öne
sürülerek durum özetle şöyle değerlendirilmektedir :
(657
sayılı Kanunun esas hükümleri, en çok yükselinebilecek aylık derecesini,
Öğrenim durumuna göre (tavan) ile sınırlamış bulunmaktadır Aslında haklı bir
nedene dayanan bu sınırlamaya, eski - yeni farkı gözetilmeksizin bütün
memurların tabi tutulması gerekir. Ne var ki 1897 sayılı Kanunun Ek geçici 2.
ve Ek geçici 3. maddeleriyle buna bir istisna getirilmiştir. Ama bu zümre,
(küçük bir azınlık) tır. Memurların büyük bölümü "tavan"a bağlı
olduğuna göre 1970 den önceki emeklilerin de "tavama bağlı tutulmalarında
eşitlik ilkesini bozan bir yön yoktur, "tavan"a bağlı tutulmayan
"küçük bir azınlıksın durumuna bakarak eşitlik ilkesinin zedelendiği
söylenemez. Asıl olan, genel hükme tabi olan büyük kitledir.)
İlk
bakışta doğru gibi görünen bu düşünce bu dosyanın konusu bakımından yerinde
değildir. Çünkü "eşitlik" ilkesinin zedelenip zedelenmediğini
saptamak için koşullan benzer olan durumların karşılaştırılması gerekir. Soruna
bu açıdan yaklaşıldığında aşağıdaki durum ortaya çıkmaktadır:
Bazı
hükümlerinin iptali istenen 2013 sayılı Kanun hükmünün, 1/3/1970 den önce
emekliye ayrılmış kişilerin emekli aylıklarının, 1897 Sayılı Kanunun ek geçici
2. ve ek geçici 3. maddelerinin getirdiği intibak hükümleri sonucu olarak
ortaya çıkan yeni emekli aylıklarıyle bir düzeye çıkartılması için gerekli olan
bir intibak işleminin sağlanması ve 1101 sayılı Kanunun uygulanmasına açıklık
getirilmesi amacına yönelik olduğunu kabul etmek zorunludur. Çünkü aslında 1101
sayılı Kanun varken yeni bir düzenlemeye bile gerek olmadığı yukarıda
belirtilmiştir.
Bu
bakımdan burada karşılaştırılması gereken hükümler, iki zümreye uygulanan
"intibak" işlemlerine ilişkin hükümlerdir. Yani 1897 sayılı Kanunun
Ek geçici 2. ve Ek geçici 3. maddeleriyle 2013 sayılı Kanunun iptal dâvasına
konu edilen hükümleridir. Konu ile ilgisi bulunmayan Devlet Memurları
Kanunundaki genel hükümlere dayanarak, özel bir işlem olan, esasen genel
hükümlerden ayrılma zorunluğunun doğması hallerinde başvurulan, koşulları ve
ilkeleri genel hükümlere benzemeyen intibaklara ilişkin hükümlerin değerlendirilmesi
doğru bir yöntem sayılamaz.
Esasen
memur aylıkları ve Emeklilik konularında zaman zaman kabul edilmiş bulunan
"intibak" hükümleri; eskiye ilişkin olarak, hizmetlerin ve
aylıkların, yürürlükteki kanunların genel hükümlerinin tümünden veya bir
bölümünden ayrılmak suretiyle yeniden değerlendirilmesine gerek ve zorunluk
duyulması halinde başvurulan istisnai yöntemleri düzenlerler. Bu bakımdan bu
hükümlerin, ilgili kanunların genel hükümleri açısından ele alınarak doğruluk
veya yanlışlıkları konusunda bir sonuç çıkartılması, "intibak"
müessesesinin kendisine ters düşer. Bu da göstermektedir ki birbiriyle
bağlantılı konularda yapılan intibakların ancak kendi aralarında kıyaslanmaları
mümkün olabilir.
Yukarıdaki
kararda bunun tamamen tersi yapılmakta, eski hizmetleri kapsayan geçici bir
intibak hükmü olan 2013 sayılı Kanunun Ek 1. maddesi ile, 657 sayılı Kanunun
geleceğe yönelik esas hükmü kıyaslanarak değerlendirilmekte, buna karşı, bu
kıyaslama ve değerlendirmede asıl gözönünde bulundurulması gereken ve emekli
aylığı açısından yukarıdakilere bağlantısı ve etkisi bulunan 1897 sayılı
Kanunun 2. maddesinde sözü edilen Ek geçici 2. ve 3. maddelerin intibak
hükümleri, (küçük bir azınlık)ı ilgilendirdikleri gerekçesiyle mukayese ve
değerlendirme dışı bırakılmaktadır.
Yanlışlığı
meydanda olan böyle bir düşüncenin doğru bir sonuca ulaşmaya olanak vermeyeceği
kuşkusuzdur. Nitekim yukarıdaki kararda bu akibetten kendisini kurtaramamıştır.
Öte
yandan 1/3/1970 - 1/3/1975 yıllan arasında yapılan intibak işleminden
yararlananların sayısına ve bunların 1/3/1970 den önceki emeklilerle olan
orantısına ilişkin gerçek rakamlar bilinmediğinden bu zümreyi "küçük bir
azınlık" saymak da doğru değildir. Kaldı ki bu varsayım doğru bile olsa
haklarında farklı hükümler uygulanan iki benzer zümreden birisinin sayısal
azlığı öne sürülerek farklılığı haklı saymanın doğru olmadığına, yani sözü
geçen ayrıcalığın herhangi bir haklı nedene dayanmadığına da ayrıca işaret
edilmelidir.
Yukarıdaki
açıklamalar 2013 sayılı Kanunun dâva hükümlerinin Anayasa'nın 12. maddesinin
"eşitlik" ilkesine aykırılığını yeterince belirttiğinden bu yönden de
iptallerine karar verilmelidir.
Bu
nedenlerle kararın sonuç bölümünün 2. fıkrasına da karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Sayın
Muhittin Gürün'ün bu karşıoy yazısının II. bölümüne katılıyoruz.
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|