ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1976/26
Karar sayısı:1976/47
Karar günü:12/10/1976
Resmi Gazete tarih/sayı:17.3.1977/15881
İtiraz
yoluna başvuran : Palu Asliye Hukuk Mahkemesi.
İtirazın
konusu : 9/7/1961 günlü, 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, 20/9/1971
günlü, 1488 sayılı Yasanın birinci maddesiyle değişik 38. maddesinin ve 11/8/1970
günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 1610
sayılı Kanunla değişik 23. maddecinin (a) bendinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle iptali isteminden ibarettir.
I-
OLAY :
Davacı
kamulaştırılan taşınmaz için kıymet takdir komisyonunca biçilen değeri az
bularak bunun artırılması için dava açmış, buna karşılık idare de takdir olunan
bedelin, malikin daha önce vergi bildiriminde açıkladığı değerden daha çok
olduğunu ileri sürerek beyannamede gösterilen değere indirilmesini istemiştir.
Birleştirilerek görülen dava sırasında taşınmazı kamulaştırılan tarafça,
Anayasa'nın 38. maddesini değiştiren 1488 sayılı Yasa ile 1319 sayılı Yasanın
1610 sayılı Yasa ile değişik 23. maddesinin (a) bendinin, Anayasanın Başlangıç
bölümündeki temel İlkelere, sosyal hukuk devleti, eşitlik ve sosyal adalet
kurallarına aykırı düştüğü ileri sürülmüş, bu iddiayı ciddi bulan mahkeme sözü
geçen Anayasa ve kanun hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur.
III-
METİNLER :
l-
İptali istenen kurallar :
a)
Anayasa'nın 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Yasa ile değişik 33. maddesi şöyledir
:
"Madde
38- Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde,
karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallan,
kanunla gösterilen esas ve usullere göre, tamamını veya bir kısmını
kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Ödenecek
karşılık, taşınmaz malın tamamının kamulaştırılması halinde o malın malikinin
kanunda gösterilecek usul ve şekle uygun olarak bildireceği vergi değerini;
kısmen kamulaştırmalarda da, vergi değerinin kamulaştırılan kısma düşen
miktarını aşamaz.
Kamulaştırılan
taşınmaz mal karşılığının vergi değerinden az takdir edilmesi halinde malikin
itiraz ve dava hakkı saklıdır.
Çiftçinin
topraklandırılması, ormanların Devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve
iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlarıyla kamulaştırılan taşınmaz mal
ve kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprak bedellerinin
ödeme şekli kanunla gösterilir.
Kanunun
taksitle ödemeyi öngördüğü hallerde çiftçinin topraklandırılması, ormanların
Devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi için konulacak süre yirmi yılı; kıyıların korunması ve
turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda ise bu süre on yılı aşamaz. Bu
takdirde, taksitler eşit olarak ödenir ve kanunla gösterilen faiz haddine
bağlanır.
Kamulaştırılan
topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten çiftçinin hakkaniyet ölçüleri
içinde geçinebilmesi için zaruri olan ve kanunla gösterilen kısmın ve küçük
çiftçinin kamulaştırılan toprağının bedeli her halde peşin ödenir."
b)
1/3/1971 gününde yürürlüğe giren 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 1610
sayılı Kanunla değişik 23. maddesi şöyledir :
Beyanname
verme süresi :
"Madde
23- Emlâk Vergisi ile ilgili olarak :
a)
Bina, arsa ve araziler için 5 yılda bir defa olmak üzere verilecek
beyannameler, Maliye Bakanlığınca mükelleflerin genel beyana davet edildikleri
tarihi takibeden bütçe yılının Mart, Nisan ve Mayıs aylarında,
b)
Yeni inşa edilen binalara ait beyannameler, inşaatın sona erdiği veya inşaatın
sona ermesinden evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın
kullanılmasına başlandığı bütçe yılı içerisinde,
c)
Bu kanunun 33 üncü maddesinin (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini
tadil eden sebeplerin doğması halinde beyannameler, değişikliğin vukubulduğu
bütçe yılı içerisinde,
d)
Bu Kanunun 33 üncü maddesinin 8 numaralı fıkrasında yazılı vergi değerini tadil
eden sebeplerin doğması halinde beyannameler, Maliye Bakanlığınca yapılacak
beyana davet tarihini takibeden bütçe yılının Mart, Nisan ve Mayıs aylarında,
Emlâkin bulunduğu yerdeki ilgili vergi dairesine verilir.
(b),
(c) ve (d) fıkraları gereğince beyanname verenler de Maliye Bakanlığınca
yapılacak genel beyana davet tarihini, takibeden bütçe yılının Mart, Nisan ve
Mayıs aylarında yeniden beyanda bulunmaya mecburdurlar.
(a)
fıkrasında yazılı beyanname verme süresini Ağustos ayı sonuna kadar uzatmaya
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(b)
ve (c) fıkralarında yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vukubulduğu
takdirde beyanname, olayın vukubulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir.
Maliye
Bakanlığı genel beyanların yapılacağı süre içerisinde mükelleflerin beyanname
verme tarihlerini tesbit etmek hususunda vergi dairelerine yetki
verebilir."
(Mahkemenin
iptal istemi, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan hükme
yöneliktir.)
2-
İtiraza dayanak tutulan Anayasa Kuralları :
Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde
36- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı
amacıyla kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.
3-
Konu ile ilgili öteki Anayasa hükümleri:
Başlangıç
:
Tarihi
boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa
ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu "kaybetmiş bir iktidara
karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün
fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde,
milli şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin
eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima
yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
"Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, Milli Mücadele ruhunun millet
egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak:
İnsan
hak ve hürriyetlerini, milli dayanışmayı, sosyal adaleti ferdin ve toplumun
huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak
demokratik hukuk devletini bütün hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak, için;
Türkiye
Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasa'yı kabul ve ilân ve
onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı
inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete aşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine
emanet eder.
Madde
2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, milli, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde
9- Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve
değiştirilmesi teklif edilemez.
Madde
64- Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Devletin bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına, genel ve özel af
ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine
karar vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi, kanunla, belli konularda, Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararnameler çıkarmak yetkisi verebilir. Yetki veren kanunda,
çıkarılacak kararnamelerin amacı, kapsamı ve ilkeleriyle bu yetkiyi kullanma
süresinin ve yürürlükten kaldırılacak kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi ve
kanun hükmünde kararnamede de yetkinin hangi kanunla verilmiş olduğunun
belirtilmesi lâzımdır.
Bu
kararnameler, Resmi Gazete'de yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak
kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmi Gazete'de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kararnameler, Anayasa'nın
ve yasama meclisleri içtüzüklerinin kanunların görüşülmesi için koyduğu
kurallara göre, ancak komisyonlarda ve genel kurullarda diğer kanun tasarı ve
tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp karara bağlanır.
Yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler, bu tarihte, Türkiye
Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmi Gazete'de
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen
kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri bu değişikliklerin Resmi Gazete'de
yayınlandığı gün yürürlüğe girer.
Anayasa'nın
ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel hak ve
hürriyetler ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemez. Anayasa Mahkemesi, bu kararnamelerin
Anayasa'ya uygunluğunu da denetler.
Madde
85- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler, çalışmalarını kendi yaptıkları
içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük
hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclislerin bütün faaliyetlerine
kuvvetleri oranında katılmalarını sağlıyacak yolda düzenlenir. Siyasi parti
grupları, en az on üyeden meydana gelir.
Meclisler,
kendi kolluk işlerini Başkanları eliyle düzenler ve yürütürler.
Madde
91- Kanun teklif etmeye, Bakanlar Kurulu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri yetkilidirler.
Üyeler,
kendi tekliflerini her iki Meclisin ilgili komisyonlarında savunabilirler.
Madde
92- Kanun tasarı ve teklifleri önce Millet Meclisinde görüşülür.
Millet
Meclisinde kabul, değiştirilerek kabul veya reddedilen tasarı ve teklifler
Cumhuriyet Senatosuna gönderilir.
Millet
Meclisinde kabul edilen metin, Cumhuriyet Senatosunca değişiklik yapılmadan
kabul edilirse, bu metin kanunlaşır.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gelen metni değiştirerek kabul ederse, Millet Meclisinin bu
değişikliği benimsemesi halinde metin kanunlaşır.
Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki, Meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Millet
Meclisi, karma komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için,
üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde açık oya başvurulur.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasan veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca da
reddedilirse, düşer.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasarı veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca olduğu
gibi veya değiştirilerek kabul edilirse, Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosunun
kabul ettiği metni yeniden görüşür. Cumhuriyet Senatosunun metni Millet
Meclisince benimsenirse, kanunlaşır; reddedilirse, tasarı veya teklif düşer;
Cumhuriyet Senatosundan gelen metin Millet Meclisince değiştirilerek kabul
edilirse, 5. fıkra hükümleri uygulanır.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
Millet Meclisi tarafından kabulü için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
lâzımdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
kanunlaşabilmesi, Millet Meclisi tarafından üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu
ile kabul edilmesine bağlıdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gönderilen bir metni, Millet Meclisi komisyonlarında ve
genel kurulundaki görüşme süresini aşmıyan bir süre içinde karara bağlar; bu
süre üç ayı geçemez ve ivedilik hallerinde onbeş günde, ivedi olmayan hallerde
bir aydan kısa olamaz. Bu süreler içinde karara bağlanmıyan metinler Cumhuriyet
Senatosunca, Millet Meclisinden gelen şekliyle kabul edilmiş sayılır. Bu
fıkrada belirtilen süreler Meclislerin tatili devamınca işlemez.
Yasama
Meclislerinin ve mahalli idarelerin seçimleri ve siyasi partilerle ilgili
tasarı ve tekliflerin kabul veya reddinde yukardaki fıkralar hükümleri
uygulanır. Ancak, karma komisyon kurulmasını gerektiren hallerde, karma
komisyonun raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında
görüşülür ve karara bağlanır; Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik
toplantısında Millet Meclisinin ilk metninin kabulü için üye tamsayısının salt
çoğunluğunun oyu lâzımdır. 8. ve 9. fıkralar hükümleri saklıdır.
Madde
155- Anayasa'nın değiştirilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasa'nın
değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez. Değiştirme
teklifinin kabulü, Meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki
çoğunluğunun oyuyla mümkündür.
Anayasa'nın
değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü 1. fıkradaki
kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere
tabidir.
IV-
İLK İNCELEME
Anayasa
Mahkemesinin 6/5/1976 gününde Kani Vrana, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar, Halit
Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Şekip Çopuroğlu, Fahrettin Uluç,
Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Âdil Esmer, Nihat O.
Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmalarıyle içtüzüğün 15. maddesi
uyarınca yaptığı ilk inceleme toplantısında:
1-
Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve yetkili olup olmadığı;
2-
Mahkemenin itiraz yoluna başvurmaya yetkili olup olmadığı;
3-
Anayasa değişikliklerinin, biçim yönünden Anayasa'ya aykırılıklarına ilişkin
incelemenin kapsamı ve özellikle Anayasa'nın 9. maddesinde yazılı ilkeler
açısından tartışılması gerekip gerekmiyeceği;
sorunları
üzerinde durulmuş ve sonunda; Anayasa değişikliklerinin, Anayasa'nın 147.
maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa'da gösterilen şekil şartlarına
uygunluğu bakımından denetlenebileceği, itiraz yoluna başvuran mahkemenin
davada uygulayacağı Anayasa hükümlerinin ilişkin değişikliklerin aynı kural
açısından denetlenmesini isteme yetkisinin bulunduğu ve nihayet bu gibi
değişikliklerin Anayasa'nın 9. maddesinde yazılı "değiştirilemezlik"
ve "teklif edilemezlik" ilkeleri yönünden incelenmesinin, biçimsel
denetiminin ilk evresi olduğu 38. maddenin Anayasa'ya esastan aykırı bulunduğu
yolundaki itirazın ise, Anayasa Mahkemesinin inceleme görevi dışında bulunması
nedeniyle reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Mahkememizin
bu konular hakkındaki görüşü ve bu görüşün dayanağı olan gerekçeler 12/10/1976
günlü, Esas: 1976/38, Karar: 1976/46 sayılı kararında ayrıntılarıyle açıklanmış
olduğundan burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Her
ne kadar Anayasa Mahkemesine başvuran mahkemenin gerekçeli kararında;
Anayasa'nın değişik 38. maddesinin tümü itiraz konusu yapılmış ise de, dava
konusunun olay bölümünde açıklanan niteliğine göre, ancak 38. maddenin birinci,
ikinci ve üçüncü fıkraları davada uygulanacağından, incelemenin bu fıkralar
açısından sınırlı olarak yapılması gerekli görülmüştür.
Böylece
yapılan ilk inceleme sonunda ;
"l-
Anayasa'nın 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 38.
maddesinin Anayasa'ya esastan aykırı bulunduğuna ilişkin iddiayı içeren
itirazın Anayasa Mahkemesinin görevi dışında bulunması nedeni ile reddine, işin
esasının, Anayasa'nın şekil şartlarına ve bu arada 155., 85., 91., 92., 9. ve
2. maddelerine uygun olup olmadığının birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarla
sınırlı olarak incelenmesine;
2-
1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 1610 sayılı Yasa ile değişik 23. maddesinin
(a) bendine yönelik itirazın esasının incelenmesine;" oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V-
BİÇİM YÖNÜNDEN İŞİN ESASININ İNCELENMESİ:
İşin
esasına ilişkin rapor, Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/4/1976 günlü,
1973/2762 sayılı yazısına bağlı olarak gelen gerekçeli karar ve ekleri, iptali
İstenen Anayasa ve yasa kuralları, ilgili Anayasa ve Yasa hükümleri, bunlara
ilişkin gerekçelerle Yasama Meclisleri görüşme tutanakları, konu ile ilgili
öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A-
Anayasa'nın 38. maddesi yönünden :
İlk
inceleme kararında belirtildiği üzere, 38. maddeye ilişkin değişiklik
üzerindeki inceleme, Anayasa'nın öngördüğü biçim koşulları açısından
yapılacaktır. Anayasa değişiklikleri için biçim yönünden önkoşul, 9. maddede
gösterilmiştir. Değişiklik önerisinin, bütün öteki biçim koşullarından önce, bu
maddede belirtilen "teklif edilemezlik" kuralına ters düşecek
nitelikte olmaması gerekir. Başka bir deyimle, değişiklik önerisinin önce
Cumhuriyet ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı saptanacak, önerinin bu niteliğe
aykırı bir yönü bulunmadığı sonucuna varılırsa, öteki biçim koşulları açısından
incelemenin sürdürülmesine geçilecektir. O halde 38. maddenin davaya konu olan
birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının anayasal denetimi bu sıra izlenerek
yapılacaktır. .
l-
Birinci fıkra yönünden :
a)
Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasının değişiklikten önceki ve sonraki
metinleri karşılaştırıldığında saptanan durum şudur :
Devlet
veya kamu tüzel kişileri, özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallan kamulaştırma
yetkisine sahiptir. Bunun için öngörülen temel ilke, kamu yararının bulunması
ve kamulaştırma bedelinin peşin ödenmesidir. Kamulaştırılan taşınmazların
malikine ödenecek tutar, değişiklikten önce "gerçek karşılıkları"
deyimiyle tanımlanmış olduğu halde, değişiklikten sonra bu deyimden
"gerçek" sözcüğü kaldırılarak sadece "karşılıkları" sözcüğü
bırakılmıştır.
Sözlüklerde
"karşılık" (bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel)
olarak belirtilmektedir. Kamulaştırılan taşınmazın mülkiyeti kamu kuruluşuna
geçerken, bu kamu kuruluşunun taşınmaz malikine ödeyeceği bedel, yukarıda
açıklandığı üzere, Anayasaca "karşılık" olarak adlandırılmıştır.
Mülkiyet hakkının el değiştirmesinde, ödenecek bedel, tarafların serbest
iradeleriyle saptanır. Kamulaştırma ise, kişinin serbest iradesi dışında bir
işlemle, onun rızasına bakılmaksızın mülkiyet hakkının kamu idaresine geçmesini
sağlayan bir zoralım müessesesidir. Böyle olunca kamulaştırılan taşınmaz
karşılığında kişiye ödenen para ile, el değiştiren mülkiyet hakkının içeriği
arasında adalete uygun bir dengenin bulunması gerekmektedir. Bu denge, mülkiyet
hakkının karşılığı olarak ödenen paranın, taşınmazın gerçek değerini
göstermesiyle sağlanabilir. Birinci fıkrada yer alan "karşılık"
sözcüğünün bunun dışında bir anlam taşımasına, sözcüğün doğal kayramı ve fıkra
metninin soyut biçimi elverişli değildir.
Bununla
birlikte birinci fıkrada değişiklikten önce yeralan "gerçek
kargılıkları" deviminden, Anayasa değişikliğiyle "gerçek"
sözcüğünün çıkarılmış bulunması olumsuz bir anlama yolaçabilir. Yani
Kamulaştırma karşılığı olarak kişiye ödenen paranın, taşınmazın artık
"gerçek" karşılığı olmayabileceği düşüncesi akla gelebilir. Bu
takdirde, sadece "karşılık" sözcüğünün, doğal yorumun tersine, hangi
değeri belirttiği yine Anayasa değişikliğiyle aydınlığa kavuşturulması gerekir.
Nitekim bu değişiklikte 38. maddeye ikinci ve üçüncü fıkralar eklenmiş ve
birinci fıkradaki "karşılık" sözcüğünün, doğal anlamdan ayrılarak
neyi belirttiği açıklanmış, bunun taşınmazın gerçek değerim değil, vergi
değerini ifade ettiği ortaya konmuştur. Ancak ikinci ve üçüncü fıkralar Anayasa
Mahkemesinin 12/10/1976 günlü, Esas : 1976/38, Karar: 1976/46 sayılı
karariyle iptal edilmiş ve bu durumda birinci fıkradaki "karşılık"
sözcüğüne, gerçek değerden başka anlamlar verilmesine hukuksal dayanak
kalmamıştır. Esasen sözü geçen Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde,
mülkiyet, kamulaştırma ve vergilendirme kavramları geniş bir biçimde
incelenmiş, "vergi değeri" kavramının kamulaştırma bedeline dayanak
tutulmasının, Anayasa'nın 9. maddesinde belirlenen Devlet şekliyle, özellikle
Cumhuriyet rejiminin temelinde yatan demokratik hukuk devleti kavramiyle
bağdaşmadığı, bu nedenlerle teklif edilemeyecek nitelikte olan Anayasa
değişikliğinin iptali gerektiği bütün ayrıntılarıyle açıklanmıştır. Böylece
birinci fıkradaki "karşılık" deyiminin, gerek sözlük, gerek
alışılagelen hukuksal kavramına uygun "gerçek" anlamı dışında
değerlendirilmesine neden olan ikinci ve üçüncü fıkralar hükümleri ortadan
kalkınca, kamulaştırılan taşınmazlar karşılığında hak sahiplerine ödenecek
paranın bu taşınmazların kamulaştırma günündeki gerçek bedelleri olduğu
kendiliğinden meydana çıkmaktadır. O halde birinci fıkranın 20/9/1971 günlü,
1488 sayılı Yasa ile değişik metninin, Anayasa'nın 9. maddesi yoluyla 2.
maddesinde ve başlangıç hükümlerinde açıklanan Cumhuriyet ilkelerine özellikle
demokratik hukuk devleti kavramına aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu bu sonuca değişik gerekçe ile katılmıştır.
b)
38. maddenin birinci fıkrasındaki değişikliğin, Anayasa'nın 155., 85., 91. ve
92 maddelerinde yazılı öteki biçim kurallarına ay kın olarak yasalaşıp
yasalaşmadığı üzerinde de durulmuştur. Bu maddelerde yazılı biçim kurallarına
aykırı bir yasama işlemi saptanamamış, ancak değişiklik önerisinin, yasama
meclislerinde öncelikle ele alınmasının Anayasa'ya aykırı bir yönü bulunup
bulunmadığı konusu ayrıca tartışılmıştır. Her ne kadar Anayasa'nın 155.
maddesinde: (Anayasa'nın değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle
görüşülemez) denilmekte ise de, bu hüküm sadece ivediliği hedef almakta,
önceliği kapsamamaktadır. Çünkü değişiklik teklifinin Millet Meclisinde
görüşüldüğü tarihte yürürlükte olan Dahili Nizamnamenin 70. ve sonraki maddelerinde
"ivedilik" in iki kez yerine bir kez görüşme ile yetinilmesi,
"önceliğin" ise başka kanun tasarı ve tekliflerinden önce görüşülmesi
biçiminde nitelendirildiği belirlenmektedir. Anayasa'nın 155. maddesinin
yasakladığı yöntem ise sadece ivediliğe ilişkindir. Öncelikle görüşme, bu
yasağın dışında kalmaktadır. Bu durumda Anayasa'nın 38. maddesinde değişiklik
yapılmasına ilişkin metnin, Yasama meclislerinde öncelikle görüşülmesinde
Anayasa'ya aykırı bir yöntem uygulandığı öne sürülemez.
Muhittin
Gürün, Anayasa değişikliklerinin Yasama Meclislerinde öncelikle görüşülmesinin
Anayasa'ya aykırı olduğu düşüncesiyle yukarıda açıklanan görüşe katılmamıştır.
2-
İkinci ve üçüncü fıkralar yönünden :
Anayasa'nın
38. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları, Anayasa Mahkemesince 12/10/1976
günlü, Esas: 1976/38, Karar: 1976/46 sayılı kararla iptal edilmiş olduğundan,
bu fıkralara yönelik iptal istemi hakkında yeniden karar verilmesine yer
kalmamıştır.
B-
Emlâk Vergisi Kanununun 23/a maddesi yönünden :
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme, 29/7/1970 günlü, 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun
17/7/1972 günlü, 1610 sayılı Yasa ile değişik 23. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan (a) bendi hükmünün de iptalini istemiştir. Bu bent hükmü taşınmaz mal
maliklerinin beyanname verme süresini düzenlemiştir. Emlâk Vergisi ile ilgili
olarak, "Bina, arsa ve araziler için 5 yılda bir defa olmak üzere
verilecek beyannameler, Maliye Bakanlığınca mükelleflerin genel beyana davet
edildikleri tarihi takip eden Bütçe yılının Mart, Nisan ve Mayıs aylarında ...
emlâkin bulunduğu yerdeki ilgili vergi dairesine..." verileceği iptali
istenen bu bentte açıklanmaktadır. Mahkemenin gerekçeli kararında, beş yıl önce
verilen beyannamelerde yazılı emlâk değerlerinin kısa zamanda yükseldiği, bu
bakımdan kamulaştırma günündeki gerçek değeri yansıtmadığı, durumun böyle
olmasında taşınmaz sahiplerine bir sorumluluk yüklenemeyeceği beyannamede
bildirilen emlâk değerlerinin zamanla ayarlanabilmesi yetki ve olanağının
malike tanınmadığı belirtilmekte ve davanın çözümünde uygulanma olanağı bulunan
bu hükmün de iptali istenmektedir.
Kamulaştırılan
taşınmazın takdir edilen bedelinin artırılması veya indirilmesi davalarında
Emlâk Vergisi Kanununun değişik 23/a maddesinin gözönünde tutulabilmesi,
Anayasa'nın 38. maddesinin İkinci ve Üçüncü, fıkralarının buyurucu kurallarının
yürürlükte olmasına bağlıdır. ikinci ve Üçüncü fıkraların ise, yukarıda
açıklandığı üzere, Anayasa Mahkemesinin 12/10/1976 günlü, Esas: 1976/38,
Karar: 1976/46 sayılı kararıyle iptaline karar verilmiş bulunmaktadır. Bu
durumda yalnız Emlâk Vergisi işlemlerinde uygulanma olanağı olan beyannamelerin
ve bu beyannamelerin verilme süresinin, kamulaştırmadan doğan davalarda
herhangi bir etkisi kalmamıştır. Emlâk Vergisi Kanununun sözü geçen 23/a
maddesi davamın bu evresinde, mahkemece artık uygulanma olanağını yitirmiştir.
Bu hükmün iptalini istemeye mahkemenin yetkisi bulunmadığından bu konuya
yönelen itirazın gösterilen nedenle reddi gerekmektedir.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamıştır.
VI-
SONUÇ:
1-
9/7/1961 günlü, 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20/9/1971 günlü,
3.488 sayılı Yasa ile değişik 38. maddesinin birinci fıkrasının, Anayasa'nın 9.
maddesinde yeralan (Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez) yolundaki biçim kuralına
aykırı olmadığına ve itirazın bu ilke açısından reddine oybirliğiyle;
2-
38. maddenin itiraz konusu birinci fıkrasının değiştirilmesi için yapılan
yasama işlemlerinde, Anayasa'nın öteki biçim kurallarına aykırılık
bulunmadığına ve itirazın bu nedenle reddine, Muhittin Gürün'ün sadece
öncelikle görüşme yapılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu yolunda ki karşıoyuyla
ve oyçokluğuyla;
3-
38. maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları Anayasa Mahkemesince 12/10/1976 günlü,
Esas : 1976/38 ve Karar: 1976/46 sayılı kararla iptal edilmiş
bulunduğuna göre, bu fıkralar yönünden yeniden karar verilmesine yer
kalmadığına oybirliğiyle;
4-
Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik 38. maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarının iptaline karar verilmiş olması karşısında 29/7/1970 günlü, 1319
sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 17/7/1972 günlü, 1610 sayılı Kanunla değişik 23.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin davanın bu evresinde uygulanma
niteliğini yitirdiği sonucuna varıldığından bu konudaki başvurmağım da
Mahkemenin yetkisizliği yönünden reddine Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
karşıoyuyla ve oyçokluğuyla;
12/10/1976
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Halit
Zurbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
|
|
|
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Yukarıki
kararda incelenen 1488 sayılı Anayasa değişikliği, yasama meclislerinde
(öncelik) usulü uygulanmak suretiyle görüşülüp kabul edilmiştir. Oysa
Anayasa'nın 155. maddesinde (Anayasa'nın değiştirilmesi hakkındaki teklifler
ivedilikle görüşülemez.) kuralı yer almaktadır.
Anayasa
Koyucu, Devlet yapısını oluşturan temel yasanın, aceleliği sağlayan yöntemler
uygulanarak değiştirilmesini sakıncalı görmüş ve değişiklik önerilerinin
meclislerde olağan usuller içerisinde, yani sükûnetle ve üyelere enine boyuna
inceleme, araştırma ve düşünme olanağı sağlamak suretiyle görüşülerek karara
bağlanmasını, Anayasanın niteliğinin zorunlu bir sonucu saymıştır, bu nedenle
de sözü geçen hükmün, Anayasa değişikliklerinde uygulaması zorunlu bir kural
olarak koymuştur.
Bu
bakımdan 155. madde de geçen (ivedilik) sözcüğünü, içtüzüklerde sadece bu ad
altında düzenlenmiş bulunan görüşme yöntemine münhasır sayarak, acele görüşmeyi
sağlayan öteki usullerin, bu arada (Öncelik) usulünün bu yasak dışında
kaldığını düşünmek mümkün değildir.
Konuya
ilişkin ayrıntılı düşüncelerim, Anayasa Mahkemesinin 13/4/1971 günlü, 1970/41 -
1971/37 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda belirtilmiş ve 23/3/1976 günlü,
1975/167 - 1976/19 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda da yinelenmiş
olduğundan aynı açıklamalara bir kez de burada yer verilmesine gerek
görülmemiştir. (Resmi Gazeteler :
17/3/1972,
Sayı: 14131, S. 7-8; 12/8/1976 Sayı: 15675, S: 11-12)
Belirtilen
nedenlerle, Anayasa'nın 155. maddesindeki şekil şartlarına aykırı biçimde
yasalaşan 1488 sayılı Anayasa değişikliği ile oluşturulan söz konusu 38.
maddenin birinci fıkrasının yeni metni Anayasa'ya aykırıdır, iptaline karar
verilmelidir.
Bu
yüzden kararın konuya ilişkin bölümüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'yı
değiştiren 20/9/1971 günlü ve 1488 sayılı metin, 38. maddenin 1. fıkrası ile 2.
ve 3. fıkralarını birlikte ele alıp, birlikte değiştirmiştir. Böylece bu üç fıkra
hükümlerinin oluşturdukları eski "bütün" yerine "bir yeni
bütün" getirilmiştir.
Birinci
fıkra, 1961 Anayasasında "gerçek değer"den söz ederken, yapılan
değişiklikte "karşılık" değimine yer verilmiş "gerçek
değer" anlayışı bırakılmıştır.
Kararın,
Sayın çoğunlukça saptanan gerekçesinde sözü edilen "gerçek değer
kavramı" nın en başta sahibinin malına yaptığı katkılar ile aynı süreçde
tüm öteki malların değerlerini değiştirmiş nedenlerin aynı oran içinde kalan
etkisi sonuçlarını kapsadığı ve bunlar dışı etkenlerle oluşan fiyat artışlarını
reddettiği açık ve kesindir. Fakat,
İnceleme
konusu 38. madde 1. fıkra hükmü ile ön görülen "gerçek değer" değil,
kamusal zorunluklarla yapılması ve başarılması kaçınılmaz nitelik gösteren
işlere, "girişimi önlemeyecek bir karşılık" olduğu kuşkusuzdur ve
Sayın çoğunluktan ayrılışım nedeni de budur.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|