ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1974/40
Karar Sayısı:1975/4
Karar Günü:7/1/1975
Resmi Gazete tarih/sayı:25.2.1975/15160
İtiraz
yolunda başvuran mahkeme: Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi.
İtirazın
konusu: Resmî Gazete'nin 18/5/1974 günlü, 14890 mükerrer sayılı nüshasında
yayımlanan (Cumhuriyetin 50. Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı)
hakkındaki 15/5/1974 günlü 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendinin
Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki iddianın ciddi olduğu kanısına varan Mahkeme
iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
I-
OLAY:
Ankara
2. Sorgu Hâkimliğinin 24/8/1973 günlü, 307/422 sayılı son tahkikat kararıyla,
bir kamu kuruluşunda veznedar olan sanık hakkında zimmetine para geçirmekten
dolayı eylemine uyan Türk Ceza Kanununun 202, 227/2, 31, 33, 40 nci maddeleri
gereğince cezalandırılması istenmiştir.
Ankara
1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılmakta olan duruşma sırasında sanık 28/8/1974
günlü dilekçe ile olayda uygulanacak olan 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Yasa'nın
2. maddesinin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Cumhuriyet Savcısı, Anayasaya aykırılık iddiasının ciddi nitelikte olmadığını
bildirmiştir.
Mahkeme,
1803 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin (B) bendinin esas yönünden Anayasa'ya
aykırılığı konusu üzerinde durmaya yer görmeyerek, sadece biçim yönünden
Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrası hükmüne aykırı olduğundan iptaline
karar verilmesi için Anayasa'nın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı
Kanunun 27. maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar
vermiştir.
III
- YASA METİNLERİ:
l -
İtiraz konusu Yasa kuralları:
1803
sayılı Af Kanununun 2. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı öne sürülen (B) bendi
şöyledir
"Madde
2 - 7/2/1974 tarihine kadar işlenmiş;
(B)
Türk Ceza Kanununun 202, 203, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 212, 213, 214, 215,
216, 217, 218, 219, 403, ncü maddeleriyle 404, maddesinin 1. bendinde ve 406,
407, 414/1, 415, 416/2-3, 491, 492, 493, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 503,
510. maddeleriyle Askerî Ceza Kanununun 131 ve 132. maddelerinde gösterilen
suçları işleyenler hakkında ilgili maddede öngörülen Devlet zararı önceden
ödenmek, tazminat hükümleri ise saklı kalmak şartiyle bu maddenin (A) bendi
hükmü uygulanır."
Bu
bendin göndermede bulunduğu 2. maddenin (A) bendi ise: "Türk Ceza
Kanununun 127, 128, 129, 131, 132, 133, maddelerinde, 135. maddesinin ikinci
bendinde, 136, 137, 138, 139. maddelerinde, 146. maddesinin üçüncü fıkrasında,
148. maddesinde, 149. maddesinin üçüncü fıkrasında, 150, 152, 156, 157, 158,
171, 172, ve 384. maddeleriyle Asken Ceza Kanununun 55, 56, ve 59. maddelerinde
yazılı suçlardan dolayı 5 yıl veya daha az bir süre ile mahkûm olanların
cezaları, fer'î ve mütemmim cezalarıyla ceza mahkûmiyetlerinin sonuçlarını da
kapsamak üzere affedilmiştir.
Yukarıda
yazılı suçlardan dolayı beş yıldan fazla süre ile mahkûm edilenlerin hürriyeti
bağlayıcı cezalarının beş yılı ve para cezalarının tamamı affedilmiştir."
şeklindedir.
2 -
İlgili Yasa kuralları:
1803
sayılı Af Kanununun 2. maddesinin (B) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğu
iddiasını desteklemek üzere ileri sürülen Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci
fıkrasiyle 12. maddesi şöyledir:
"Madde
92/5 - Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her
iki Meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir
karma komisyon kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine
sunulur. Mîllet Meclisi, Karma Komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha
önce kendisince hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek
zorundadır. Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul
edilmiş olan madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde
açık oya başvurulur."
"Madde
12 - Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
IV.
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi, Muhittin Taylan, Kani Vrana, Kemal Berkem, Ahmet Akar, Halit Zarbun,
Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün, Lütfi Ömerbaş, Hasan
Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Şevket Müftügil, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H.
Boyacıoğlu'ndan kurulu olarak 24/10/1974 gününde toplanmış ve İçtüzüğün 15.
maddesi uyarınca gerekli ilk incelemeyi yaparak aşağıdaki sorunlar üzerinde
durmuştur.
l -
Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve yetkili olup olmadığı
sorunu:
Anayasanın
1488 sayılı Kanunla değişik 147. maddesinin birinci fıkrası ve değişik 64.
maddesinin son fıkrası kurallarına göre Anayasa Mahkemesinin Anayasa'ya
uygunluk denetimi görev ve yetkisine kanunlar, kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzükleri ve Anayasa değişiklikleri girmektedir.
Bunlardan yalnız Anayasa değişiklikleri yönünden yetki, değişikliğin Anayasa'da
gösterilen biçim koşullarına uygunluğunu denetleme ile sınırlıdır. Anayasa
Koyucu burada "kanun" sözünü gerçek anlamda kanun ile biçimsel kanun
ayırımı yapmaksızın geniş anlamda kullanmıştır. Öte yandan gene Anayasa Koyucu,
kimi kanunları Anayasaya uygunluk denetiminden istisna etmeyi uygun görmüş ve
bu gibi kanunları açıkça belirtmiştir. Örneğin, 65. maddenin son fıkrasında
"usulüne göre yürürlüğe konmuş kanun hükmünde anlaşmalar". 153.
maddede açıklanan kanunlar ve geçici 4. maddenin 3. fıkrasında yer alan 27
Mayıs 1960 tan 6 Ocak 1961 tarihine kadar çıkarılan kanunlar gibi. Burada
sorun, Anayasa kurallarına göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin "genel ve
özel af" ilân etmek yetkisini kanunla mı yoksa kararla mı kullanması
gerektiğindedir. Anayasa'nın değişik 64. maddesi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkilerini genel olarak sayarken birinci fıkrada "kanun
koymak, değiştirmek ve kaldırmak, devletin bütçe ve kesin hesap kanunlarını
görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına, genel ve özel af ilânına,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
vermek" demektedir.
64.
maddenin birinci fıkrasında "para basılması, genel ve özel af ilânı,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesi"
konularında fıkranın üst tarafında olduğu gibi "kanun koymak" veya
"kanun teklif ve tasarılarını görüşmek ve kabul etmek" denmeyip de "karar
vermek" den söz edilmesini tekrardan kaçınmak kaygusundan doğan bir üslûp
özelliğine bağlamak ve burdaki "karar vermek" deyiminin 86. maddenin
birinci fıkrasındaki bir yasama tasarrufu anlamında kullanılmış olduğunu
benimsemek Anayasa'nın birbirini tamamlayan ve açıklığa kavuşturan hükümlerinin
belirlediği düzenleme biçimine uygun düşer.
Genel
ve özel af ilân etmek yetkisinin kullanılması kanunla değil de kararla olsaydı,
böyle bir karar niteliğine göre ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında
alınması gerekirdi. Oysa Anayasada Millet Meclisinin ve Cumhuriyet Senatosunun
birleşik olarak toplanmasının gerekli gördüğü haller açık olarak belirlenmiş
(Anayasa madde: 66, 90, 95, 99, 120/8, 124) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüğünün ikinci, üçüncü ve dördüncü kısımlarında da gösterilmiştir. Genel ve
özel af ilâm konusunda bunlara benzer bir hüküm, ne Anayasa'da ne de Türkiye
Büyük Millet Meclisi içtüzüğünde yer almamıştır.
Böyle
olunca genel ve özel af ilânlarının, Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzükleri gereğince yasama organlarında kanunların yapılmasına ilişkin
kurallara uygun biçimde görüşülüp kabul edilmesi gerektiği ve bunların da
Anayasa'nın 147. maddesinin birinci fıkrasındaki "kanun" kapsamı
içinde bulunduğu ortaya çıkar. Nitekim Öteden beri genel ve Özel aflar
"kanunlarla" düzenlenmektedir. Anayasa Mahkemesi de bu kanunları
Anayasa'nın 147. maddesindeki "kanun" kapsamı içinde görmekte ve
Anâyasa'ya uygunluk denetimine bağlı tutmaktadır.
Özetlemek
gerekirse, bir kuralı itiraz konusu edilen 1803 sayılı Af Kanunu Anayasa'nın
değişik 147. maddesindeki "kanun" deyiminin kapsamı içinde
bulunmaktadır. Anayasa'nın Anayasa'ya uygunluk denetimi dışında bıraktığı
yasalardan da değildir. Şu duruma göre, itirazın incelenmesi Anayasa
Mahkemesinin görevi içinde bulunduğu kuşkusuzdur.
Halit
Zarbun, 1803 sayılı Af Kanunu esasta Yasama Meclisleri kararı niteliğinde
olduğundan incelenmesinin Anayasa Mahkemesinin görevi dışında bulunduğu
yolundaki karşı düşünce ile yukarıdaki benimsemeye katılmamıştır.
2 -
Esasın incelenmesindeki sınır sorunu:
Sanık
hakkındaki kamu davası Türk Ceza Kanununun 202. maddesine göre açılmış
bulunmaktadır. 1803 sayılı Af Kanununun 2. maddesinin itiraz konusu yapılmış
bulunan (B) bendinde Türk Ceza Kanununun 202. maddesi bulunmaktadır. Mahkeme,
elindeki davada (B) bendi hükmünü sadece Türk Ceza Kanununun 202. maddesiyle
sınırlı olarak uygulama durumunda bulunmaktadır. O halde, Anayasa Mahkemesi bu
işin esasım, ancak 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendini Türk Ceza
Kanununun 202. maddesi hükmü ile sınırlı olarak inceleyebilir.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu uygulanacak kanun hükmü olması nedeniyle esasın (B) bendinin
tümü yönünden incelenmesi gerektiği karşı oyunda bulunmuştur.
3 -
İlk inceleme evresinde yukarıda açıklanan sorunların incelenmesi sonucunda:
Dosyanın
eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin esasının, 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı
Kanunun 2. maddesinin (B) bendinin Türk Ceza Kanununun 202. maddesi yönünden
incelenmesine Halit Zarbun'un 1803 sayılı Kanunun esasta Yasama Meclisleri
kararı niteliğinde olduğundan incelenmesinin Anayasa Mahkemesinin görevi
dışında bulunduğu ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun da (B) bendinin tümünün
incelenmesi gerektiği yolundaki karşı oylarıyle ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
V.
ESASIN İNCELENMESİ:
İtirazın
esasına ilişkin rapor, Ankara Cumhuriyet Savcılığının 1/10/1974 günlü, 5/44799
sayılı yazısıyle gönderilmiş bulunan Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanlığının 30/9/1974 günlü, Esas: 1973/329 sayılı yazısı ve eki, dosya
içindekiler. 24/10/1974 günlü sınırlama "kararı uyarınca Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen kural, Mahkemenin itirazının gerekçesi, Anayasa'ya
aykırılık görüşüne dayanak gösterilen Anayasa maddeleri, bunlarla ilişkili
gerekçeler ve başka yasama belgeleri ve konu ile ilgili bulunan öteki metinler
okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü;
A -
İtiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
l -
İtiraz konusu kuralın biçim yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu;
Mahkeme,
biçim yönünden Anayasa'ya aykırılık itirazını Anayasa Mahkemesinin Resmî
Gazete'nin 12/7/1974 günlü, 14943 sayılı nüshasında yayınlanmış bulunan
2/7/1974 günlü, 31/19 sayılı kararında açıklanan nedenlere dayandırmış
bulunmaktadır.
1803
sayılı Af Kanununun 5. maddesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü geçen
karan ile iptal edilmiş bulunan (A) bendinin kanunlaşması ile ilgili olarak
Millet Meclisinde Cumhuriyet Senatosundan gelen metnin benimsenmemesi ve bu
yüzden Karma Komisyonca da bir metnin hazırlanması üzerine yürütülen yasama
işlemleri arasında, bir yasa kuralını biçim yönünden Anayasa'ya aykırı
kılabilecek başlıca iki aksaklık göze çarpmaktadır. Bunlardan biri, uyuşmazlık
konusu maddelerin ayrı ayrı oylanması, ikincisi de öteki metinlerin oylanmasına
devam edilmeyerek yalnız komisyon metninin oylanmasıyla yetinilmiş olmasıdır.
Bu aksaklıklardan dolayı sözü geçen (A) bendinin iptaline karar verilmiştir.
İtiraz
yoluna başvuran Mahkeme bu işde de 1803 sayılı kanunun 2. maddesinin (B)
bendinin kanunlaşmasıyla ilgili olarak gördüğü biçim yönünden Anayasa'ya
aykırılık nedenleri arasında bu iki aksaklığı ileri sürmekte ise de, bunlardan
öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma Komisyon metninin
oylanması biçimindeki aksaklığın burada oluşmadığı Millet Meclisi Tutanak
Dergisinin incelenmesiyle belli olmuştur.
Gerçekten,
Millet Meclisi Tutanak Dergisinin incelenmesiyle aşağıda belirtilen oylama
sonuçları belli olmaktadır. (M.M.T.D. Dönem: 4, Cilt: 3, Toplantı: l, 14/5/1974
günlü, 47. Birleşim, Sh. 560-562).
1803
sayılı Kanunun 2. maddesinin oylanmasından önce, Karma Komisyonun kabul ettiği
2. madde metni oylanmış ve kabul edilmemiştir. Sonra C. Senatosunun kabul
ettiği 2. madde açık oya sunulmuş ve bu metin dahi kabul edilmemiştir. Daha
sonra Millet Meclisinin kabul ettiği 2. madde metni açık oya sunulmuş 199 red
oyuna karşı 233 kabul oyu ile bu metin kabul edilmiştir.
Bu
durum karşısında 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin belirtilen
biçimde oylanması aynı kanunun beşinci maddesinin oylanmasında (öteki
metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma Komisyon metninin
oylanması) biçiminde oluşan aksaklığın burada gerçekleşmediğini açıkça
gösterdiğinden, itirazın bu nedene ilişen bölümü üzerinde durulmasına gerek
kalmamıştır.
2 -
İtirazın, anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanması sorununa gelince:
1803
sayılı Kanuna ilişkin teklif Millet Meclisinden kanunun yürürlük gününü ve
yürütecek mercii belirten son iki maddesi de sayılmak üzere 24 madde olarak
çıkmıştır. Cumhuriyet Senatosu 6. ve 7. maddeleri olduğu gibi kabul etmiş, 8.
ve 21. maddeleri çıkarmış, 20. madde olarak yeni bir madde eklemiş ve öteki
maddelerde de değişikliğe giderek teklifi 23 maddeye indirmiştir. 6. ve 7.
maddeler Cumhuriyet Senatosun'ca da kabul edildiğine göre, artık bir uyuşmazlık
konusu olması düşünülemiyeceği ve öteden beri sürüp gelen uygulamalarda
değişikliğe uğramamış maddeler kesinleşmiş sayıldığı için bunların dışında
kalan maddeler dolayısiyle Cumhuriyet Senatosu, Millet Meclisinden kendisine
gelen metni değiştirerek kabul etme durumuna girmiş (en son 27/4/1974 günlü 51.
Birleşim) değişiklikleri benimsemeyen Millet Meclisi, Karma Komisyonun
Cumhuriyet Senatosundan ve Millet Meclisinden seçilecek sekizer üyeden
oluşmasına 7/5/1974 günlü 71. Birleşiminde karar vermiştir. (Millet Meclisi
Tutanak Dergisi: Dönem: 5, Cilt: 3, Toplantı: l, 7/5/1974 günlü 71. Birleşim,
Sh: 368-440 ve bu tutanağa bağlı 25 ek S. sayılı basmayazı) Böylece Anayasanın
92. maddesinin beşinci fıkrası işlemeye başlamıştır.
Karma
Komisyon Cumhuriyet Senatosu metninin 1-5. maddelerini Millet Meclisi metninin
8. maddesini olduğu gibi. Cumhuriyet Senatosu metnini 8-23. maddelerini ise
madde sayılarını birer sayı ilerleterek gene olduğu gibi kabul etmiş ve kendi
metnini öylece oluşturmuştur. Şu duruma göre artık üç metin vardır ve Millet
Meclisi 92. maddenin beşinci fıkrası uyarınca Karma Komisyonca, Cumhuriyet
Senatosunca veya daha önce kendisince hazırlanmış olan metinlerden birin olduğu
gibi kabul etmek zorundadır.
Burada
"metin" ve "olduğu gibi" deyimleri üzerinde önemle durmak
gerekir. Her zaman her yerde kullanılan bir söz olan "olduğu gibi"
nin "değiştirilmeksizin" anlamına geldiği açık ve kesindir.
"Metin" sözcüğüne gelince bu da, hukukî bir kavram değildir;
sözlüklerce "bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle
birlikte oluşturan sözcüklerin topu" olarak tanımlanır. Görülüyor ki
sözcüklerin bu yolda oluşturdukları yazıdan ancak metin diye söz
edilebilecektir. Anlatış kolaylığı bakımından incelenen konuya uygulandıktan
yazı, bir madde, değiştirilmiş maddelerin tümü veya kanun teklifinin bütünü
olduğuna göre "metin" deyiminin kapsamı veya içeriği de değişecek ve
deyim ayrı ayrı anlamlara gelecektir. Anayasa Koyucunun 92. maddesinin beşinci
fıkrasındaki deyimi hangi anlam ve kavramda kullandığını saptayabilmek için
fıkra içindeki öteki deyişlerden, bir de bu fıkranın getirdiği düzenleme ile güdülen
erekten yararlanılmasında zorunluluk vardır.
92.
maddenin beşinci fıkrasıyla öngörülen düzen kanun tasarı ve teklifleri
dolayısiyle Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu arasında çıkan uyuşmazlıkları
Millet Meclisinde kestirme, kesin, bitirici ve artık dönülmez bir biçimde
sonuca erdirmek, başka deyimle kestirip atmak ereğini güttüğüne göre burada
kanun tasarı ve tekliflerinin iki yasama meclisinin üzerinde uyuşmuş
bulundukları kuralları artık söz konusu olamaz. Öyle ise bir kanun tasarı veya
teklifinin ancak bir bölümünün üzerinde uyuşmazlık varsa beşinci fıkrada geçen
"metin" deyiminin tasarı veya teklifin tümünü kapsaması
düşünülemeyecektir. "Metin" deyiminin uyuşmazlık konusu maddelerden
birini mi yoksa bir bütün olarak bunların tümünü mü anlattığı sorununa gelince;
gene beşinci fıkradaki "Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt
çoğunluğu ile kabul edilmiş madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi
ilk metnini benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
gereklidir." kuralındaki anlatış biçimi bu konuda kuşkuya yer
bırakmamaktadır. Burada çoğul olarak kullanılan "madde
değişiklikleri" ne karşılık "Millet Meclisinin kendi ilk
metnini" denilmiş bulunması beşinci fıkrada geçen "metin"
sözcüğünün bir bütün olarak "madde değişiklikleri" nin tümünü
kapsayıp karşıladığım kesinlikle anlatmağa yeterlidir. Demek ki, besinci
fıkradaki "metin" sözcüğünden Cumhuriyet Senatosuyla Millet Meclisi
arasındaki uyuşmazlık konusu yalnızca bir madde ise tek bir maddeyi, birkaç
madde ise bir bütün olarak o maddelerin tümünü, tasarı veya teklifin tamamı
uyuşmazlık konusu ise o tasarı veya teklifin tamamını anlamak gerekecektir.
"Metin"
deyimi böylece açıklığa kavuştuktan sonra, beşinci fıkrada "Millet
Meclisi, Karma Komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır."
kuralı yer aldığına göre üç metnin herbirindeki anlaşmazlık konusu maddelerin
ayrı ayrı ve tek tek değil, her metnin bölünmeksizin, parçalanmaksızın, bir bütün
olarak oylanması ve kabul edilmesi gerektiği ve tersine davranışın Anayasa ile
çelişeceği gerçeği kendiliğinden ortaya çıkar. "Olduğu gibi"
deyiminin anlamı ve Anayasa Koyucunun bu deyimle verdiği yönergenin bir yönü de
budur. Kaldı ki maddelerin ayrı ayrı oylanarak kabul edilmesinin Millet
Meclisinin sonuçta üç metnin karması olan dördüncü bir metni benimsemesine yol
açması her zaman için olasılık içindedir ve böyle bir sonucun Anayasa'nın
Millet Meclisine Karma Komisyonca, Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce
kendisince hazırlanmış metinlerden birini olduğu gibi kabul etmekten başka yol
tanımayan açık buyruğuna aykırı düşeceği ortadadır.
Öte
yandan kanun teklif ve tasarıları, yasama meclislerinin içtüzükleri uyarınca,
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Komisyonlarında ve genel kurullarında
tümü üzerinde ve maddeler üzerinde görüşülme evrelerini önceden geçirirler.
Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında bu evrelere yeniden dönülmesini
öngören veya bu yolda yorumlanabilecek bir kural veya yönerge yoktur. Fıkra,
yukarıda da değinildiği gibi, bütün bu evrelerden geçen bir kanun teklif veya
tasarısı dolayısiyle iki Meclis arasında çıkan uyuşmazlığı kestirip atmak,
tasarı veya teklifi iki Meclis arasında yeni geliş gidişlere ve daha çok
gecikmeye yol açmadan kanunlaştırmak üzere özel ve sınırlı bir düzenleme
getirmiş ve bu gerekle de Millet Meclisini bir zorunluluk, üç metinden birini
behemahal ve olduğu gibi kabul edip işi süratle bitirmek yükümü altına
sokmuştur. Metinleri oluşturan maddelerin ayrı ayrı oylanmasına bu bakımdan da
olanak yoktur.
1803
sayılı Kanuna ilişkin teklif ile ilgili bulunan ve C. Senatosu ile Millet
Meclisi arasında uyuşmazlık konusu olan maddeler ise ayrı ayrı oylanmıştır. Bu
tutum yukarıda açıklandığı üzere 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendini
biçim yönünden Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı kılar ve
iptalini gerektirir.
Ancak,
24/10/1974 günlü karar uyarınca 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendini
Mahkemenin yalnız elindeki davada uygulama durumunda olduğu T.C.K. nun 202.
maddesi hükmü yönünden iptal olanağı vardır.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu yukarıdaki gerekçeye, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Ahmet Koçak
ve Ahmet Salih Çebi ise bu görüşe katılmamışlardır.
B -
İtiraz konusu kuralın esas yönünden Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
İtiraz
sorunu kuralın sadece biçim yönünden iptali istenmiş, biçim yönünden Anayasa'ya
aykırı olduğu saptanmış ve bu nedenle de iptali öngörülmüş olduğundan, esas
yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu üzerinde durulmamıştır.
C -
İptal hükmünün yürürlüğe giriş günü:
Anayasanın
değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesi'nce Anayasa'ya
aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal
edilen kuralları gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayınlandığı günde
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir. Bu gün, kararın Resmî
Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
22/4/1962
günlü, 44 sayılı kanunun 50. maddesinin dördüncü fıkrasında da Anayasa
Mahkemesinin, iptal dolayısiyle oluşacak boşluğu kamu düzenini tehdit edici
nitelikte görürse, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günü ayrıca
kararlaştıracağı ve bu boşluğun doldurulması için yasama meclisleri
başkanlıklarına ve Başbakanlığa durumu duyuracağı yazılıdır.
Yukarıda
belirtildiği üzere, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendi, Anayasa'ya
biçim yönünden aykırılığı nedeniyle ve T.C.K. nun 202. maddesiyle ilgili hükmü
yönünden iptali öngörülmüştür. İptal, yasa kuralının Anayasa'ya uygun biçimde
oluşmamış bulunduğu yolunda Anayasa Mahkemesi'nce saptanan durum ve varılan
sonuca dayanmaktadır. 1803 sayılı Kanunun affettiği suç ve cezaların niteliği
ve niceliği ile beliren kapsamı karşısında, iptal hükmünün kamu düzenini tehdit
edici yasal bir boşluğu oluşturacağından söz edilemez.
Açıklanan
nedenlerle, Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve
uygulanması, Anayasa'ca Anayasa Mahkemesinin işi değerlendirip gerekli
görmesine bırakılmış bulunan yetkinin kullanılmasına ve iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına yer olmamak gerekir.
Halit
Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner ve Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe
katılmamışlardır.
VI -
SONUÇ:
l -
18/5/1974 günlü, 14890 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 15/5/1974
günlü, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendindeki kuralın Millet
Meclisinde Anayasa'nın 92. maddesinin besince fıkrası hükmüne aykırı olarak
oylanmış nedeni ile biçim yönünden ve Türk Ceza Kanununun 202. maddesi ile
sınırlı olarak iptaline Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun kendisine özgü gerekçesi
ile ve ihsan Ecemiş, Halit Zarbun, Ahmet Koçak ve Ahmet Salih Çebi'nin
karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
2 -
İtiraz konusu Yasa kuralı biçim yönünden iptal edilmiş olduğuna göre ayrıca
esas yönünden aykırılık konusu üzerinde durulmasına yer olmadığına
oybirliğiyle;
3 -
İşin niteliğine göre Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına yer
olmadığına Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
7/1/1975
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Kâni
Vrana
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
12/7/1974
günlü ve 14943 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Mahkememizin 2/7/1974 gün ve
1974/19-31 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda açıkladığım gerekçelerle,
çoğunluğun bu kararındaki görüşlerine de karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
21/1/1975
günlü ve 15125 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Mahkememizin 28/11/1974 günlü,
1974/34-50 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda açıkladığım gerekçelerle,
çoğunluğun bu kararına da katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
21/1/1975
günlü ve 15125 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin
28/11/1974 gün ve 1974/34 Esas ve 1974/50 sayılı kararında açıkladığım
nedenlerle çoğunluğun süreye ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Cumhuriyetin
50 nci Yılı dolayısiyle çıkarılan 1803 sayılı Af Kanununun 2. maddesinin (B)
bendinin; Millet Meclisinde Anayasa'nın 92. maddesinde yazılı biçimde
oylanmamış olması nedeniyle ve esasa gidilmeksizin biçim yönünden (T.C.K. nun
202. maddesiyle sınırlı olmak üzere) iptaline karar verilmiştir. Böyle olunca
sözü edilen hükmün Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasındaki oylama usulüne
uygun bir surette yasama organında yeniden oylanıp düzenlenmesi mümkün
olduğundan yasama organına bu yetkisini kullanabilme olanağının sağlanması
zorunluğu ortaya çıkmaktadır. Yasama organının bu yetkisini kullanabilmesi de
Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girmesi konusunda Anayasanın 152. maddesi
ile 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince uygun bir sürenin
tanınmasına bağlı bulunmaktadır. Böyle bir süre verilmediği takdirde Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı, Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte sözü edilen Af
Kanununun 2. maddesinin (B) bendindeki kural yürürlükten kalkacak ve bu suretle
yasama organının maddeyi yeniden düzenlenmesine imkân kalmayacak ve bunun
sonucu olarak da bu gibi suçlardan sanık olanlar Kanun Koyucunun istek ve
iradesi hilafına Af Kanununun 1. maddesi ile on iki yıllık aftan yararlanmış
olacaklardır.
Anayasa
Mahkemesi kararının yürürlüğe girmesinde bir süre kabul edebilmek için herhalde
(iptal hükmünün kamu düzenini tehdit edici yasal bir boşluğun meydana gelmesi)
ne gerek yoktur, Anayasa'nın 152. maddesinde Anayasa Mahkemesi'nin iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi kararlaştırabilmesi için böyle bir şart
aranmamış ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 44
sayılı Kanunun 50. maddesinde ise; Anayasa Mahkemesi'nin gerekli gördüğü
hallerde iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği
gibi bir kanun veya içtüzüğün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde
meydana gelecek olan boşluğu kamu düzenini tehdit edici mahiyette gördüğü
takdirde de iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi saptayacağı hükme
bağlanmıştır.
Görülüyor
ki: İptal hükmünün yürürlüğe girmesinde bir süre verilmesi için her halde
(Kanunda kamu düzenini tehdit edici bir boşluğun) meydana gelmesi gerekmemekte
ve (gereken hallerde) de böyle bir sürenin verileceği öngörülmektedir.
Anayasa'nın
152. maddesiyle 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin üçüncü fıkrasında yer almış
olan (gereken haller)in olayda gerçekleşmiş olmadığı sorununa gelince:
Anayasanın
64. maddesi hükmüne göre genel ve özel af ilân etmek yetkisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi'ne aittir. Affın ölçüsünün saptanması da bu yetki cümlesinden
bulunmaktadır. Kanun koyucuyu da bu yetkisine dayanarak 1803 sayılı Af
Kanununda bir bölüm suçları ve cezaları tamamen affederken bir bölüm suçların
cezalarından 12 yılını, diğer bir bölüm suçların cezalarından da yalnız 5 yılını
affetmeyi uygun bulmuş ve bu arada Türk Ceza Kanununun 202. maddesinde yazılı
zimmete para geçirme suçunun tamamen değil ancak bu suçtan verilen cezaların
yalnız 5 yılının affedilmesini öngörmüştür.
Kanun
Koyucu, yukarıda da açıklandığı gibi 1803 sayılı Af Kanununun 2. maddesinin (B)
bendinde bu gibi zimmete para geçirme suçunu tamamen değil sadece cezasından 5
yılının affedilmesini öngördüğüne ve Af Kanununun bu hükmü Anayasa Mahkemesince
esası incelenmeksizin biçim yönünden iptal edilmiş olduğuna göre yasama
organına bu hükmü yeniden düzenlemek imkânını sağlayacak bir süre verilmediği
takdirde iptal hükmünün Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girmesi
ile bu suçlar, kanun koyucunun istek ve iradesi dışında Af Kanununun 1.
maddesindeki 12 yıllık affın kapsamı içine girmektedir.
Yukarıda
yazılı nedenlerle; Anayasa'nın 152. maddesi gereğince iptal hükmünün yürürlük
tarihinin ayrıca saptanması gerekeceği görüşündeyim.
KARŞIOY
YAZISI
21/1/1975
günlü ve 15125 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1974/34-1974/50 sayılı
Mahkememiz kararına ilişkin karşıoy yazımın 3 nolu bendinde açıkladığım
gerekçelerle, çoğunluğun bu kararındaki ayna konularla ilgili kısımlarına da
katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
21/1/1975
günlü ve 15125 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Mahkememizin 1974/34-50 sayılı
kararına ilişkin karşıoy yazımın 2 numaralı bendinde açıkladığım gerekçelerle,
çoğunluğun iptale ilişkin görüşüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
T.C.
Anayasası'nın 92. madde 5. fıkrası hükmünün işletiliş koşul ve biçimi yönünden
"oylanacak metin" ve "oylama usulü" hakkında, 14943 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan Mahkememizin 2/7/1974 gün ve 19-31 sayılı kararına
bağlı karşıoy yazısında açıkladığım,
1803
sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendinin taşıdığı ayrıcalık kuralının niteliği
hakkında, aynı madde (A) bendi için dahi geçerli olarak ve Resmî Gazete'nin
15125 sayılı nüshasında yayımlanmış Mahkememizin 28/11/1974 günlü kararma ek
karşıoy yazımda belirttiğim;
Yine
hemen yukarıda sözünü ettiğim 15125 sayılı Resmî Gazete'de yer almış karara
bağlı karşıoy yazımda, iptal hükmünün yürürlüğünün bir ileri tarihe bırakılması
zorunluğuna değinerek işaretlediğim;
Görüş
ve düşüncelerimle:
7/1/1975
günlü 40/4 sayılı kararın, iptale varan hükmüne sonucu bakımından katılmakta,
bu hükmün yürürlüğü için bir ayrı gün kararlaştırılmayışına karşı
bulunmaktayım.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|