ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1975/145
Karar Sayısı:1975/198
Karar Günü:14/10/1975
Resmi Gazete tarih/sayı:11.3.1976/15525
İptal
davasını açan: Millet Meclisinin üye tamsayısının altıda birini aşan sayıda
üyeleri.
Davanın
konusu: 22 Mayıs 1975 günlü, 15423 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 15/5/1975
günlü, 1896 sayılı (13/2/1974 tarihli, 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile,
30/5/1974 tarihli, 12 sayılı Kanun hükmünde Kararnamenin "Ek geçici 10.
madde" (g) bendinin, 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili
hükmünün yürürlükten kaldırılmasına dair Kanun) un Anayasa ve Yasama Meclisleri
İçtüzükleri hükümlerine aykırılığı nedeniyle biçim ve esas yönünden iptali
istemidir.
II -
YASA METİNLERİ:
l -
İptali istenen Kanun:
22/5/1975
günlü, 15243 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 15/5/1975 günlü. 1896 sayılı
Kanunun iptali istenmiştir. Bu kanun şöyledir:
"13/2/1974
tarihli 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 30/5/1974 tarihli 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin "ek geçici 10. madde" (g) bendinin, 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili hükmünün yürürlükten kaldırılmasına dair
kanun
Madde
l - 15 Şubat 1974 tarihli 14800 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan, 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname yetki dışı çıkarılmış olmakla, bütün sonuçlariyle
birlikte ret ve İptal edilmiştir.
31
Mayıs 1974 tarihlî 14991 sayılı Resmî Gazetede yayınlanmış olan 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin işbu kanuna aykırı
olan hükmü de kaldırılmıştır.
Madde
2 - Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
3 - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(22/5/1975
günlü, 15243 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1896 sayılı Kanunun 1.
maddesinde, 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Resmî Gazete sayısı 14991
olarak gösterilmiş ise de doğrusu 14901 olmak gerekir. Çünkü 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin yayımlandığı 31 Mayıs 1974 günlü Resmî Gazete sayısı
14901 dir.)
2 -
İlgili öteki Yasa hükümleri:
Diğer
Kanunların konumuzla ilgili görülen hükümleri aşağıya alınmıştır:
A -
31/5/1972 günlü, 14201 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 23/5/1972 günlü, 1589
sayılı "Devlet Memurları Kanunu ile ilgili yetki kanunu şöyledir:
"Amaç
Madde
l - 1327 sayılı Kanunla bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen
657 sayılı "Devlet Memurları Kanunu" kapsamına giren konularda ve
aşağıda belirtilen çerçevede Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarma
yetkisi verilmiştir.
Kapsam
Madde
2 - Bu Yetki Kanununa göre çıkarılacak kararnameler;
a)
Devlet memurlarının istihdam esas ve usullerine, disipline, aylıklarına, sosyal
haklarına ilişkin esasları.
b)
İntibak hükümlerinin yarattığı farklılıkları, haksızlıkları, mevcut maddelerin
yetersizliği sebebiyle ortaya çıkan farklı uygulamaları giderecek hükümleri,
Kapsar.
İlkeler
Madde
3 - Bakanlar Kurulu l inci madde ile verilen yetkiyi kullanırken kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevin yerine getirilmesi şartına
uymak suretiyle aşağıdaki ilkeleri gözönünde bulundurur:
a)
Kanunun kapsamını, istihdam şekillerini, sözleşmeli ve muvakkat istihdam
şekillerini, sınıflandırma esaslarını yeniden düzenleyerek kamu hizmetlerinin
aksamadan yürütülmesini sağlamak,
b)
Disiplin hükümlerini düzenlemek,
c)
Eski ve yeni personel rejimlerinden doğan farklılıkları gidermek, kıdem ve
yetki dengesini tesis etmek,
d)
Kanundaki boşluk ve tutarsızlıkları gidermek,
o)
Eşit hizmete eşit ücret gereğini, ücretin aleniliğini, hizmette fırsat
eşitliğini tahakkuk ettirmek,
f)
Kamu personelinin değerlendirilmesi öngörülen hizmetlerine ait esaslara açıklık
getirmek,
g)
Devlet hizmetinde kadro piramidini sağlayacak esasları getirmek,
Yetki
süresi
Madde
4- Bakanlar Kuruluna l inci madde ile verilen yetki bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 2 yıl geçerlidir.
Yetki
kapsamına giren maddeler.
Madde
5 - a) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 2, 5, 22, 39,
45, 46, 47, 49, 51, 52, 59, 60, 62, 63, 64, 66, 67, 69, 75, 76, 78, 79, 80, 82,
87, 90, 97, 99, 110, 116, 120, 121, 126, 127, 128, 129, 130, 132, 133, 134,
135, 136, 139, 141, 152, 153, 157, 164, 165, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173,
179, 180, 181, 197, 205, 209, 210, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 233,
234 üncü maddeleriyle geçici 3,16 ve 24 üncü maddeleri,
b)
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda değişiklik yapan 31/7/1970 tarihli 1327
sayılı Kanunun 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 12, 14, 17, 18, 25, 26, 27, 28,
30, 32, 33, 34, 36, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 47, 48, 49, 50, 55, 58, 59, 60, 63,
64, 66, 70, 71, 74, 77, 78, 79, 80, 81, 83, 84, 86, 88, 89, 90, 91, 52, 93, 94
üncü maddeleri,
c)
1567 sayılı 1972 Yılı Bütçe Kanununun 15. maddesi, hükümlerinden bu Kanunla
Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayanılarak çıkarılacak kararnamelere aykırı
bulunan hususlar meskûr kararnamelerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
yürürlükten kalkar. Bu hususları muhtevi hükümler çıkarılacak kararnamelerde
ayrıca gösterilir.
Madde
6 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
7 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
B -
14/7/1965 günlü, 657 sayılı " Devlet Memurları Kanunu" na 31/7/1970
günlü, 1327 sayılı Kanunun 90. maddesiyle eklenen ek geçici 10. madde şöyle
idi:
"Ek
geçici madde 10 - Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu devamlı kadrolarında
çalışanlar hakkında 359 sayılı Kanun ve o Kanunun atıfta bulunduğu diğer kanun
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Ancak;
a)
Kurumun haber ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve yürütenlerden
yüksek öğrenim yapmış olanlar 9 uncu derecenin ilk kademesinden işe başlarlar,
l inci derecenin son kademesine kadar yükselebilirler. Yüksek Öğrenim yapmamış
olanlar 10 uncu derecenin ilk kademesinden işe başlarlar, 3 ncü derecenin son
kedemesine kadar yükselebilirler.
b)
(a) fıkrası dışında kalan personel hakkında 36 ıncı maddede öngörülen esaslar
uygulanır.
c)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda çalışan personele ödenecek (iş güçlüğü,
iş riski ve teminindeki güçlük zamları) ile (mahrumiyet zammı) ve (fazla
çalışma ücretleri) Kurumun yönetim kurulu tarafından, diğer devlet memurları
için tesbit edilecek miktar ve şartlara uygun şekilde bir yönetmelikle tesbit
edilir.
d)
Kurumun l, 2, 3, 4 üncü derecelerden ihtiyacı olan kadroların Kurum yönetim
kurulu, genel idarede bu derecedeki kadroların diğer kadrolara oranı ile bu
kadrolara ilişkin görevlerin önemine uygun şekilde tesbit eder.
e)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun haber ve program hizmetlerinin
yürütülmesinde her ne sebeple olursa olsun başka iş ve hizmet yasağına ilişkin
hükümler uygulanamaz."
C -
31/2/1974 günlü, 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname şöyle idi:
Karar
sayısı: K. H. K. 11
657
sayılı Devlet Memurları Kanununa 1327 sayılı Kanunla eklenen ek geçici 10 uncu
maddeye bir fıkra eklenmesi hakkında kanun hükmünde kararname:
657
sayılı Devlet Memurları Kanununa 1327 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesiyle
getirilen ek geçici 10 uncu maddeye bir fıkra eklenmesi; 23/5/1972 tarihli ve
1589 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulunca 13/2/1974
tarihinde kararlaştırılmıştır.
Madde
l - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek geçici 10 uncu maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Türkiye
Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürü Hakkında Devlet Memurları Kanununun
istisnaî memurluklarla ilgili hükümleri uygulanır.
Madde
2 - Bu Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
3 - Bu Kararname hükümlerini, Bakanlar Kurulu yürütür."
D -
30/5/1974 günlü, 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesiyle değişik ek
geçici 10 ncu madde şöyle idi,
"Ek
geçici madde 10 - Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu devamlı kadrolarında
çalışanlar hakkında 359 sayılı Kanunun ve o Kanunun atıfta bulunduğu diğer
Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Ancak;
a)
Kurumun haber ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve yürütenlerden
Yüksek Öğrenim yapmış olanlar 9 uncu derecenin ilk kademesinden işe başlarlar,
1. derecenin son kademesine kadar yükselebilirler. Yüksek öğrenim yapmamış
olanlar 10 uncu derecenin ilk kademesinden işe başlarlar, 3 üncü derecenin son
kademesine kadar yükselebilirler.
b)
(a) Fıkra dışında kalan personel hakkında 36 ıncı maddede öngörülen esaslar
uygulanır.
c)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda çalışan personele ödenecek mahrumiyet
zammı, bu Kanuna tabî memurlar için tesbit edilecek miktar ve şartlara uygun
olmak şartiyle yönetim kurulu tarafından bir yönetmelikle tesbit edilir.
d)
Kurumun genel idare sınıfının l, 2, 3, 4 ncü derecelerine dahil bazı görevler
için ilgili memuriyetlerin yönetim sorumluluğu ve taşıdıkları önem gözönünde
bulundurulmak suretiyle derecelerde işgal edilen kademelerin gösterge
rakamlarına 50, 100, 150 veya 200 rakamlarının eklenmesinde yapılacak tesbite
Kurumun yönetim kurulu yetkilidir.
e)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun haber ve program hizmetlerinin
yürütülmesinde her ne sebeple olursa olsun, başka iş ve hizmet yasağına ilişkin
hükümleri uygulanmaz.
f)
2/1/1964 tarihli 359 sayılı Kanunun değişik 47 nci maddesi hükümleri saklıdır.
g)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürü ile Genel Müdür Yardımcıları
hakkında bu Kanunun istisnaî memurluklarla ilgili hükümleri uygulanır.
h)
(a) Fıkrasına giren görevlerde bulunduktan sonra, öğrenim durumu itibariyle
hizmete giriş derece ve kademesi bu fıkrada belirtilen giriş derece ve
kademesinden daha aşağı olan sınıflardan birine geçenlerin, ilk ilerleme ve
yükselmeleri için kanunî bekleme sürelerine, yukarıdaki dereceler arasındaki
süre kadar ilâve edilir.
O
(a) Fıkrasına girenlerin intibakı bir defada, sözü edilen fıkradaki giriş
dereceleri başlangıç alınmak ve 87 nci madde kapsamına giren kurumlarda 18
yaşın bitirilmesinden sora aynı fıkrada belirtilen yedek subaylıkta
(muvazzaflık dışında geçen süre dahil) yedek subay öğretmenlikte, muvazzaf ve
ihtiyat erlikte geçen süreleri toplamı değerlendirilmek suretiyle yapılır. Ek
geçici 2 veya 3 üncü maddeler uyarınca yapılan intibak ile bu maddeye göre
yapılan intibaktan hangisi lehine ise o esas alınır."
E -
15/5/1975 günlü, 1897 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilen ek geçici 10.
madde şöyledir:
Ek
geçici madde 10,- Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu devamlı kadrolarında
çalışanlar hakkında 359 sayılı Kanunun ve o Kanunun atıfta bulunduğu diğer
kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Ancak;
a)
Kurumun haber ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve yürütenlerden
yüksek öğrenim yapmış olanlar 8 inci derecenin ilk kademesinden işe başlarlar,
l inci derecenin son kademesine kadar yükselebilirler. Yüksek öğrenim yapmamış
olanlar 10 uncu derecenin ilk kademesinden işe başlarlar, öğrenim durumlarına
göre tesbit olunan hizmette yükselebilme derecesinden aşağı olmamak üzere 3
üncü derecenin son kademesine kadar yükselebilirler.
b)
(a) fıkrası dışında kalan personel hakkında 36 ncı maddede öngörülen esaslar
uygulanır.
c)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda çalışan personele ödenecek mahrumiyet
zammı, bu kanuna tabi memurlar için tesbit edilecek miktar ve şartlara uygun
olmak şartiyle yönetim kurulu tarafından bir yönetmelikle tesbit edilir.
d)
Kurumun genel idare sınıfının l, 2, 3, 4 üncü derecelerine dahil bazı görevler
için ilgili memuriyetlerin yönetim sorumluluğu ve taşıdıkları önem gözönünde
bulundurulmak suretiyle derecelerde işgal edilen kademelerin gösterge
rakamlarına 50, 100, 150 veya 200 rakamlarının eklenmesinde yapılacak tespite
kurumun yönetim kurulunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
e)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun haber ve program hizmetlerinin
yürütülmesinde her ne sebeple olursa olsun, başka iş ve hizmet yasağına ilişkin
hükümleri uygulanmaz.
f)
2/1/1964 tarihli 359 sayılı Kanunun değişik 47 nci maddesi hükümleri saklıdır.
g)
(a) fıkrasına giren görevlerde bulunduktan sonra, öğrenim durumu itibariyle
hizmete giriş derece ve kademesi bu fıkrada belirtilen giriş derece ve
kademesinden daha aşağı olan sınıflardan birine geçenlerin, ilk ilerleme ve
yükselmeleri için kanunî bekleme sürelerine, yukarıdaki dereceler arasındaki
süre kadar ilâve edilir.
h)
30/11/1970 tarihi itibariyle (â) fıkrasına göre intibakı yapılanlarla bu
tarihten 1/3/1975 tarihine kadar bu fıkra kapsamına alınanların intibakı bir
defa da aşağıdaki esaslara göre yapılır.
Öğrenim
durumlarına göre (a) fıkrasındaki giriş dereceleri başlangıç alınmak ve 87 inci
madde kapsamına giren kurumlarda 18 yaşın bitirilmesinden sonra geçen
hizmetleri, hazırlık kıtası ile okul dönemi dahil yedek subaylıkta (muvazzaflık
dışında geçen süre dahil), yedek subay öğretmenlikte, muvazzaf Ve ihtiyat
erlikte, Basın Kanununa göre basın kartına sahip olmak suretiyle fiilen
gazetecilik yaptıktan sonra memurluğa girip meslekleri ile ilgili görevlerde
istihdam edilenlerin bu hizmetlerinin 3/4'ü (oniki yılı geçmemek üzere)
değerlendirilir.
Değerlendirmeye
esas alınan hizmetlerden ilkinde göreve başladıktan sonra öğrenim durumları (a)
fıkrasına göre daha ileri kademe veya yüksek dereceden hizmete alınma hakkını
verecek şekilde değişenlerin, sonradan yaptıkları öğrenimlerin (görev dışında
iken geçen süresi hariç) normal sürelerin her yılına bir kademe, her üç yılına
bir derece uygulanmak suretiyle ilâve edilir. Ancak; bu şekilde bulunacak
derece ve kademe, intibakı yapılan memurun değerlendirilecek olan hizmet
süresinden sonradan yaptığı öğrenimin (görev dışında iken geçen süresi hariç)
normal süresi kadar noksan hizmeti bulunan emsali memurun intibak edeceği
derece ve kademeden ileri olamaz.
Ek
geçici 2 veya 3 üncü maddeler uyarınca yapılan intibak ile bu maddeye göre
yapılan intibaktan hangisi lehine ise o esas alınır.
Yapılacak
bu intibaklarda, yüksek öğrenim görmemiş olanlar hiç bir surette 3 ncü dereceyi
geçemez."
F -
14/7/1965 günlü, 657 sayılı (Devlet Memurları Kanununun 15/5/1975 günlü, 1897
sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 59. maddesi şöyledir:
"İstisnaî
memurluklar:
Madde
59 - Cumhurbaşkanlığı Dairesi ile Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisinin
memurluklarına, Başbakanlık ve Bakanlık Müşavirliklerine, Başbakanlık ve
Bakanlıklar Özel Kalem Müdürlüklerine, Bakanlıklar Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliklerine, Valiliklere, Büyük Elçiliklere, Elçiliklere, Daimî Temsilciliklere,
Dış Kuruluşlarda çalışma müşavirlikleri nezdinde görevlendirilecek sendika
uzmanlıklarına, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliklerine, Millî İstihbarat
Teşkilâtı memurluklarına, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
Müşavirliklerine, Hukuk Müşavirliğine ve Genel Sekreter Sekreterliğine bu
Kanunun atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin
hükümleriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile memur
atanabilir. Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirlikleri ile Devlet Konservatuarında
görevlendirilecek uluslararası ün yapmış üstün yeteneklere sahip Devlet
sanatçılarının, atanma ve ilerlemelerinde de bu hükümler uygulanır.
Birinci
fıkrada sayılan memurların bulundukları bu kadrolar emeklilik aylığının
hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmalarında herhangi bir sınıf için
kazanılmış hak sayılmaz. Bu görevlerde bulunan memurların emeklilik kıdemleri
yürümekte devam eder."
G -
24/12/1963 günlü, 359 sayılı "Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu
Kanunu"nun, 29/12/1972 günlü, 1568 sayılı Kanunla değişik 9. ve 47.
maddeleri şöyledir;
"Genel
Müdür ve Yardımcıları:
Madde
9 - Genel Müdür, Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle atanır.
Kurum,
Genel Müdür tarafından temsil olunur ve yönetilir.
MÜH
Güvenliğin, kamu düzeninin veya Devletin dış güvenliğinin gerekli kıldığı veya
Devlet memuru olma niteliğini yitirdiği hallerde, Genel Müdür, gerekçesi açıkça
gösterilerek, Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle görevinden alınır.
TRT'nin,
Anayasa'nın ve bu Kanunun öngördüğü esaslara aykırı yayın yaptığı ve tarafsızlık
ilkesinden uzaklaştığı veya Genel Müdürün görevi ile ilgili olarak ağır bir
hizmet kusuru işlediği hallerde de Başbakanın veya T. B. M. M. de grubu bulunan
siyasî partilerden birinin yazılı olarak TRT Seçim Kuruluna başvurması ve bu
kurulun olumlu görüşünü bildirmesi üzerine, Genel Müdür, Bakanlar Kurulu
kararnamesi ile görevinden alınır.
Genel
müdür ve yardımcısı olabilmek için gerekli şartlar şunlardır:
1 -
Yüksek öğrenim yapmış olmak,
2 -
Bu görevleri yerine getirebilecek ehliyet, bilgi ve tecrübe sahibi olmak,
3-
Devlet memuru olmağa kanunî engeli bulunmamak.
Genel
Müdür yardımcılarından birinin yüksek elektrik veya yüksek elektronik mühendisi
olması şarttır."
Madde
47 - TRT Kurumu personeli hakkında aşağıdaki esaslara uyulmak şartı ile bu
Kanun hükümleri ve 1327 sayılı Kanunun ek geçici 10 uncu maddesi hükmü
uygulanır.
Kurum
personeli bu kanunla, özel hükümlerle düzenlenen hususlar dışında, iktisadî
devlet teşekkülleri personeline uygulanan genel hükümlere tabidir.
Kurum
personeline, hizmetin bütünlüğü ve ifa edilen görevin önemi dikkate alınarak
fiilen aldığı brüt aylığın % 60 ını geçmemek üzere Genel Müdürün teklifi ve
Yönetim Kurulunca kesinleşecek bir yönetmelikle tazminat ödenir. Kurum
personeline, bu tazminatın dışında 1327 sayılı Kanunun ek geçici 10 uncu
maddesinin (c) fıkrasında öngörülen iş güçlüğü, iş riski ve teminindeki güçlük
zamları ödenmez.
Kurum,
daimi kadro ile yaptırılmayan veya daimi kadro ile yaptırılmasında sakınca
bulunan işler için sözleşme ile personel çalıştırabilir. Sözleşmeli personelin
istihdam şekilleri, personelin istihdam şekilleri, sözleşme esasları ve
ödenecek en az ve en çok ücretler Genel Müdürlükçe hazırlanıp, Yönetim
Kurulunca kabul edilecek bir yönetmelik ile tesbit edilir.
Kurumun
l, 2, 3 ve 4 üncü derecelerden ihtiyâcı olan kadrolar Genel Müdürün teklifi
üzerine, genel idarede bu derecelerdeki kadroların diğer kadrolara oranı ve
kadrolara ilişkin görevlerin önemine uygun şekilde, kurumun hizmet özellikleri
de dikkate alınarak, Yönetim Kurulunca tesbit edilir.
Kurum
personeline ücretli fazla çalışma yaptırılabilir. Fazla çalışma esasları,
süresi Devletin diğer personeli için tanınan sürenin iki katını geçmemek, saat
ücreti ise Devletin diğer personeli için tanınan miktarlara bağlı kalınmak
kaydiyle Genel Müdürlükçe hazırlanıp, Yönetim Kurulu karan ile kesinleşecek bir
yönetmelikle tesbit edilir."
H -
16/10/1962 günlü, 77 sayılı "Uzun Vadeli Planın Yürürlüğe Konması ve
Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun" un 2. maddesinin 1. bendi ve 3.
maddesi şöyledir:
"Madde
2 - 1. Uzun vadeli plan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Karma Komisyonunda
görüşülür. Bu Karma Komisyon, Anayasa'nın 94 üncü maddesine güre seçilen
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonu üyelerinden kuruludur."
"Madde
3 - 1. Yasama Meclisleri komisyonları ve karma komisyonları kendilerine havale
edilen kanun tasarısı ve tekliflerini, bunlarla ilgili metinleri ve bu tasarı,
teklif ve metinler üzerinde verilen önerge ve değiştirgeleri, uzun vadeli plana
uyguluk bakımından da inceler ve uygun bulmadıkları takdirde reddederler.
2.
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Başkanlıkları, uzun vadeli planla ilgili
gördükleri tasarı ve teklifleri "en son olarak Plan Komisyonuna havale
ederler. Kanun tasarı ve teklifleri, Hükümetin veya Genel Kurulun lüzum
göstermesi halinde de, Plan Komisyonuna havale olunur.
Meclisi
Plan Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Karma Komisyonunun üyesi olan
Milletvekillerinden; Cumhuriyet Senatosu Plan Komisyonu da, aynı karma
komisyonun üyesi olan Cumhuriyet Senatosu üyelerinden kuruludur.
Millet
Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundaki Plan Komisyonları, bu bendin l inci
fıkrasında zikredilen kanun tasarı ve tekliflerinden başka, kamu harcama veya
gelirlerinde artış veya azalışı gerektiren kanun tasarısı ve tekliflerini
veyahut sadece belli maddeleri bu niteliği taşıyan tasarı veya tekliflerin
bahis konusu maddelerini incelerler ve her bir yasama meclisinin içtüzüğü ile
verilen diğer görevleri yerine getirirler.
3.
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Plan Komisyonları diğer komisyonların
rapor ve metinlerinde yürürlükteki uzun vadeli plana aykırı buldukları
hususları belirtir ve metni uzun vadeli plana uygun şekle sokarlar. Bu
takdirde, Genel Kuruldaki görüşmelerde esas, Plan Komisyonunun raporudur.
Ancak, Anayasa'nın 92. maddesi gereğince Karma Komisyon kurulması gereken
hallerde, Genel Kurul görüşmelerinde esas, Karma Komisyonun raporudur.
Genel
ve Katma bütçe kanunları tasarıları ile bu kanunlara ilişkin ek tasarılar ve
değişiklik tasarıları, genel veya katma bütçeli daireler için ek ödenek veya
olağanüstü ödenek verilmesi hakkındaki kanun tasarıları ile bu kanunlara
ilişkin değişiklik tasarıları ve bahis konusu tasarılarda bölümler arasında
aktarma veya olağanüstü aktarma yapılmasına dair kanun tasarıları ile kanuna
uygun olarak Yasama Meclisleri idareci üyeleri tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait bütçenin değiştirilmesi hakkında verilecek kanun teklifleri için
2 inci bendin l nci fıkrası ile bu bendin l inci fıkrası hükümleri uygulanmaz.
4.
Yasama Meclisleri Komisyonları ve karma komisyonlarında, Hükümetçe yürürlükteki
uzun vadeli plana aykırılığı gerekçesiyle reddi istenen kanun tasarı, teklif ve
metinlerinin veya bu tasarı, teklif ve metinlerin belli hükümlerinin ve kanun
tasarı, teklif ve metinleri üzerinde verilen önerge ve değiştirgelerden
Hükümetçe aynı gerekçeyle reddi islenenlerin kabulü, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla
olur.
Yukarıdaki
fıkranın Millet Meclisi Genel Kurulunda kanun tasarı, teklif ve metinlerinin
veya bunların belli Hükümlerinin kabulünde ve önerge ve değiştirgelerin
kabulünde uygulanması, Hükümetin red istemini güven istemine bağlamasıyla mümkündür."
3 -
Dayanılan Anayasa kuralları:
Anayasa'nın
konumuzla ilgili hükümleri aşağıya alınmıştır:
"II.
Cumhuriyetin nitelikleri.
Madde
2 - Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
'devletidir."
"IV
- Egemenlik.
Madde
4 - Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
Millet
egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre, yetkin organlar eliyle
kullanır.
Egemenliğin
kullanılması, hiç bir surette belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz. Hiç bir kimse veya organ, kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet
yetkisi kullanamaz."
"V
- Yasama yetkisi.
Madde
5 - Yasama Yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez."
"VI
- Yürütme görevi.
Madde
6 - Yürütme Görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından yerine getirilir."
"VII
- Yargı yetkisi.
Madde
7 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır."
"VIII
- Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı.
Madde
6 - Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz. Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır."
T.
B, M. M. nin görev ve yetkileri.
a)
Genel Olarak;
Madde
64 - (20/9/1971 günlü 1488 sayılı Kanunla değişiklik şekli)
Kanun
koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Devletin bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına, genel ve özel af
ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine
karar vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi kanunla, belli konularda, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararnameler çıkarmak yetkisi verebilir. Yetki veren kanunda, çıkarılacak
kararnamelerin amacı, kapsamı ve ilkeleriyle bu yetkiyi kullanma süresinin ve
yürürlükten kaldıracak kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi ve kanun hükmünde
kararnamede de yetkinin hangi kanunla verilmiş olduğunun belirtilmesi lâzımdır.
Bu
kararnameler, Resmî Gazete de yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak,
kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmî Gazete de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kararnameler, Anayasa'nın
ve Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin kanunların görüşülmesi İçin koyduğu
kurallara göre, ancak komisyonlarda ve genel kurullarda diğer kanun tasan ve
tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp karara bağlanır.
Yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler, bu tarihte, Türkiye
Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazete de
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen
kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazete'de
yayımlandığı gün yürürlüğe girer.
Anayasa'nın
ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel hak ve
hürriyetler ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.
Anayasa
Mahkemesi, bu kararnamelerin Anayasa'ya uygunluğunu da denetler."
"b)
Başkanlık Divanı.
Madde
84 - Meclislerin Başkanlık Divanları o Meclisteki siyasi parti gruplarının
kuvvetleri ölçüsünde Divana katılmalarını sağlayacak şekilde kurulur.
Millet
Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Başkanları, kendi Meclislerince üye tamsayısının
üçte iki çoğunluğu ve gizli oy ile ikişer yıl için seçilirler; ilk iki oylamada
bu çoğunluk sağlanamazsa, salt çoğunlukla yetinilir. Meclis Başkanlıkları için
Meclisteki siyasî parti grupları aday gösteremezler.
Başkanlar
ve Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partilerin veya siyasî parti
gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinde veya dışındaki
faaliyetlerine ve görevlerinin yerine getirilmesini gerektiren haller dışında,
Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan oy kullanamaz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantılarında Başkanlık Divanı, Millet
Meclisi Başkanlık Divanıdır."
"c)
İçtüzük, siyasî parti grupları ve kolluk işleri.
Madde
85 - Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler, çalışmalarını kendi yaptıkları
İçtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük
hükümleri, siyasî parti gruplarının, Meclislerin bütün faaliyetlerine
kuvvetleri oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir. Siyasî parti
grupları, en az on üyeden meydana gelir.
Meclisler,
kendi kolluk işlerini Başkanları eliyle düzenler ve yürütürler."
"II.
Bütçenin görüşülmesi ve kabulü; gider artırıcı ve gelir azaltıcı teklifler.
Madde
94 - Genel ve katma bütçe tasarıları ile millî bütçe tahminlerini gösteren
rapor, malî yılbaşından en az üçay önce, Bakanlar Kurulu tarafından, Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Bu
tasanlar ve rapor, otuzbes milletvekiliyle onbeş Cumhuriyet Senatosu üyesinden
kurulu bir karma komisyona verilir. .Bu komisyonun kuruluşunda iktidar grubuna
veya gruplarına en az otuz üye verilmek şartiyle, siyasî parti gruplarının ve
bağımsızların oranlarına göre temsilî gözönünde tutulur.
Karma
Komisyonun en çok sekiz hafta içinde kabul edeceği metin önce Cumhuriyet
Senatosunda görüşülür ve en geç on gün içinde karara bağlanır.
Cumhuriyet
Senatosunca kabul edilen metin, en geç bir hafta içinde yeniden görüşülmek
üzere, karma komisyona verilir. Karma komisyonun kabul ettiği son metin Millet
Meclisinde görüşülür ve malî yılbaşına kadar karara bağlanır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclislerin Genel Kurullarında, Bakanlık ve daire
bütçeleriyle katma bütçeler hakkındaki düşüncelerini, her bütçenin tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri,
üzerlerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu tasarılarının genel kurullarda
görüşülmesi sırasında gider artırıcı veya belli gelirleri azaltıcı teklifler
yapamazlar."
III
- İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 10/6/1975 gününde Muhittin Taylan,
Kani Vrana, Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak,
Sekip Çopuroğlu, Muhittin Gürün, Lütfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi,
Şevket Müftigil, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
katılmalarıyle yapılan ilk incelme toplantısında aşağıdaki sorunlar üzerinde
durulmuştur:
l -
Anayasa Mahkemesinin davaya bakmaya görevli ve yetkili olup olmadığı sorunu:
Anayasanın
20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Yasa ile değiştirilen 147. maddesi ve 22/4/1962
günlü, 44 sayılı Yasanın 20. maddesinin l sayılı bendi uyarınca Anayasa
Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüklerinin
Anayasa'ya, Anayasa değişikliklerinin de Anayasada gösterilen şekil şartlarına
uygunluğunu denetler.
İptali
istenilen yasama belgesi Resmî Gazete'de "kanun" adı altında
yayımlanmıştır. Konusu, l1 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin yürürlükten
kaldırılmasıdır.
Anayasa'nın
1488 sayılı Yasa ile değişik 64. maddesinin ikinci fıkrasında; "Türkiye
Büyük Millet Meclisi kanunla belli konularda Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararnameler çıkarmak yetkisi verebilir.
Yetki
veren kanunda, çıkarılacak kararnamelerin amacı, kapsamı ve ilkeleriyle bu
yetkiyi kullanma süresinin ve yürürlükten kaldırılacak kanun hükümlerinin
açıkça gösterilmesi ve kanun hükmünde kararnamede de yetkinin hangi kanunla
verilmiş olduğunun belirtilmesi lâzımdır." Vuralı, aynı maddenin dördüncü
fıkrasında da "yetki kanunları ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan
kararnameler, Anayasanın ve Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin kanunların
görüşülmesi için koyduğu kurallara göre, ancak, komisyonlarda ve genel
kurullarda diğer kanun tasarı ve tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp
karara bağlanır." buyruğu yer almıştır. Bu hükümlerin incelenmesinden de
anlaşılacağı üzere, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini Bakanlar
Kuruluna veren ve bu kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisince Anayasanın
ve Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin kanunların görüşülmesi için koyduğu
kurallara göre görüşerek red veya değiştirilerek kabul biçiminde oluşturduğu
metinlerin birer kanun olduğu ve Anayasa'nın değişik 147. maddesi uyarınca
Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi bulunduğu kuşkusuzdur.
Anayasa'nın
değişik 64. maddesinin son fıkrası ile kanun hükmünde kararnameleri de tıpkı
kanunlar gibi Anayasa Mahkemesinin denetimine bağlı tutması karşısında,
Anayasa'nın, yetki kanunlarını ve kanun hükmünde kararnameleri Türkiye Büyük
Millet Meclisince kanunların görüşülmesi için öngörülen red veya değiştirerek
kabul biçiminde oluşturduğu metinleri kanun saymadığını ve bunların denetimini
Anayasa Mahkemesinin görev alanı dışında tuttuğunu düşünmek olanaksızdır.
Bu
nedenlerle davaya bakmak Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisi içine
girmektedir.
2 -
Süre sorunu:
İptali
istenen kanun, 22/5/1975 günlü Resmî Gazete'de yayımlanmış ve dava dilekçesi
ise 2/6/1975 gününde Anayasa Mahkemesine kayıt edilmiş bulunduğundan, iptal
davası, Anayasanın 150. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 20. maddelerinde
belirlenen 90 günlük süre içinde açılmış bulunmaktadır.
3 -
Davacının dava açmaya yetkili olup olmadığı sorunu:
İptal
davası Millet Meclisi üye tamsayısının altıda birini aşan sayıdaki üyeler
tarafından açılmıştır. Dava dilekçesinin altı ve bunu izleyen sayfalar,
kimlikleri ve seçim bölgeleri belirlenmiş 111 milletvekilince ayrık ve seçik
olarak imzalanmıştır, imzalı sayfaların her biri sıra numarasını takip etmiş ve
Millet Meclisi Zatişleri Evrak ve Eğitim l inci Müdürlüğü Mühürü ve imzası ile
onanmıştır. Ayrıca son sayfada, "Yukarıda seçim belgeleri ve imzaları
bulunan milletvekilleri halen Millet Meclisi üyeleridirler." sözleriyle,
dilekçede adları bulunan milletvekillerinin sıfatları ve imzalarının
kendilerine ait olduğu usulünce onanmak sureliyle kanıtlanmıştır.
Öte
yandan dava dilekçesinde iptali istenen kanunla Anayasa'ya aykırılık gerekmesi
ve iptale dayanak olan Anayasa kuralları gösterilmiş: kendiline tebligat
yapılacak üyenin kimliği belirtilmiştir.
Bu
durumda iptal davasının, Anayasa'nın, 1488 sayılı Kanunla değişik 149. maddesi
ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 21. maddesinin 5 sayılı bendi uyarınca
yetkili kişiler tarafından açıldığı ve yine aynı Kanunun 25., 26. maddelerinde
öngörülen koşulların yerine getirildiği anlaşılmak ladır.
Varılan
bu sonuca göre aşağıdaki karar alınmıştır:
"Dosyanın
eksiği bulunmadığı anlaşıldığından, işin esasının incelenmesine 10/6/1975 gününde
oybirliğiyle karar verildi."
IV -
ESASIN İNCELENMESİ:
Davanın
esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali istenilen kanun,
Anayasa'ya aykırılık savına dayanak olarak gösterilen Anayasa kuralları ve
Anayasa'nın öteki hükümleri, konu ile ilgili yasalar ve içtüzükler hükümleri,
yasama belgeleri, Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi Başkanlıklarından
konuya ilişkin olarak alınan yazılar ve ekleriyle tutanak örnekleri ve dava
konusu ile ilişkisi bulunan Öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A)
Biçim yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu;
1-
Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi Plân Komisyonlarının kuruluşuna ilişkin
Anayasa'ya aykırılık sorunu:
Cumhuriyet
Senatosu ve Millet Meclisi Başkanlıklarından getirilen bu Meclisler Plân
Komisyonlarının konuya ilişkin tutanak örneklerinin incelenmesinden: iptali
istenilen 15/5/1975 günlü, 1896 sayılı Kanunla ilgili görüşmelerin, Millet
Meclisi Plân Komisyonunda ilk kez 30/1/1975 gününde. Cumhuriyet Senatosu Plân
Komisyonunda ise 9/2/1975 gününde yapıldığı, Millet Meclisince kabul edilen
metin Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca değiştirilerek kabulü ile Millet
Meclisine geri yollanması üzerine de, Millet Meclisi Plân Komisyonunda ikinci
kez, 26/3,71975 gününde görüşüldüğü anlaşılmaktadır. Bu metin daha sonra başka
komisyonlardan geçirilmemiş, Yasama Meclisleri Genel Kurullarındaki
görüşmelerde, Plân Komisyonlarının sözü geçen görüşmelerine dayanan raporları
esas alınmıştır. (Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Plân Komisyonlarının
konuya ilişkin tutanak örnekleri)
Cumhuriyet
Senatosu ve Millet Meclisi Başkanlıklarından alınan yazılardan da; 17/11/1974
gününden 31/5/1975 gününe kadar görevde bulunan hükümetin, Cumhuriyetçi Güven
Partili 4 milletvekili ile Cumhuriyet Senatosu Kontenjan Grubundan 4 ve
bağımsızlardan 3 üye olmak üzere toplam 7 Cumhuriyet Senatosu üyesinden ve
Yasama Meclisleri üyesi olmayan 16 bakandan kurulmuş olduğu, Bakanlar Kuruluna
üye veren Cumhuriyetçi Güven Partisinin o tarihlerde 12 kişilik ve
Cumhurbaşkanınca seçilen Cumhuriyet Senatosu üyelerinin de Cumhuriyet
Senatosunda 12 kişilik birer grubu bulunduğu anlaşılmaktadır. (Cumhuriyet
Senatosu Başkanlığının 12/6/1975 günlü ve Kanunlar Müdürlüğü ifadeli 2956-3.64
sayılı yazısı ve eki ile Millet Meclisi Başkanlığının Kanunlar Müdürlüğü
başlıklı 9/6/1975 gün ve 2549 - 20791 sayılı yazısı).
Öte
yandan 12 şer üyeden kurulu Cumhuriyetçi Güven Partisi Millet Meclisi Grubu ile
Cumhuriyet Senatosu Kontenjan Grubunun iktidar" grupları sayılmaları
halinde bile, her iki grubun .üye sayılan toplamının 30'a uluşamayacağı durumu
karşısında, Anayasa'nın 94. maddesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe
Karma Komisyonuna, iktidar grubunca veya gruplarınca en az 30 üye verilmesi
buyruğunun gerçekleştirilmesi olanağı bulunmadığı gözönünde tutulmuş ve bu
durum, Millet Meclisi Genel Kurulunun 18/12/1974 günlü 19. Birleşiminde ve
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunun da 17/1/1975 günlü, 17. Birleşiminde bu
açıdan görüşülerek Bütçe Karma Komisyonunun Anayasa'nın 85. maddesi uyarınca
Meclislerdeki grupların kuvvetleri oranında kurulmasına karar verilmiştir.
16/10/1962
günlü, 77 sayılı "Uzun Vadeli Plânın Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün
Korunması Hakkında Kanun" un 2. maddesinin 1 sayılı bendine göre, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Plân Karma Komisyonu, Anayasa'nın 94. maddesi uyarınca
seçilen Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonu üyelerinden kurulmakta, aynı
kanunun 3. maddesinin 2 sayılı bendinin ikinci fıkrası hükmünce de, Millet
Meclisi Plân Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonu
üyesi olan milletvekillerinden; Cumhuriyet Senatosu Plân Komisyonu ise, aynı
karma komisyon üyesi olan Cumhuriyet Senatosu üyelerinden oluşmaktadır.
Dava
dilekçesinde: dava konusu kanuna ilişkin yasama belgelerini görüşüp karara
bağlayan Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Plân Komisyonlarının 77 sayılı
Kanunun yollamada bulunduğu Anayasa'nın 94. maddesi uyarınca kurulmayıp,
Anayasa'nın 85. maddesinin öngördüğü koşullarda oluşturulmuş bulunması,
Anayasa'ya biçim yönünden aykırı düşen ve iptali gerektiren bir neden olarak
ileri sürülmüştür.
Konunun
tartışılıp değerlendirilmesine geçilmeden önce şu hususunda belirlenmesinde
yarar vardır:
Bakanlar
Kurulunun oluşumunda Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olmayan Bakanlara da
yer verilmiş bulunması Anayasa'nın 102. maddesindeki, milletvekili seçilme
yeterliğine sahip olanlardan Bakan atanmasına olanak tanıyan kurala uygun
bulunduğundan Bakanlar Kurulu bu biçimde kurulmuş; ancak böylece oluşan
Hükümet, Mecliste çoğunluğu teşkil eden siyasî parti grubuna ya da siyasî
partiler gruplarına dayanmadığından, Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonu
Anayasanın 94. maddesinin öngördüğü şekilde kurulamamıştır.
Cumhuriyet
Senatosu ve Millet Meclisi Plân Komisyonlarının bu yolda kuruluşlarının,
Anayasa'ya biçim yönünden aykırılığı oluşturup oluşturmadığı ve böylece bu
komisyonların görüşüp karara bağladığı dava konusu kanunun iptalini gerektirip
gerektirmediği konusuna gelince:
Anayasa'da
olayla ilişkisi bulunmayan 92. madde bir yana bırakılırsa, 94. madde de öngörülen
Türkiye Büyük Millet Meclisi Karma Komisyonu dışında herhangi bir komisyonun
kuruluşuna yer verilmemiştir. Bu maddede gösterilen orandaki iktidar grubu veya
grupları Yasama Meclisin üyelerinin yer alacağı Bütçe Karma Komisyonu ise,
anılan madde hükmünce, yalnızca genci ve katma bütçe tasarıları ile millî bütçe
tahminlerim gösteren raporu görüşüp karara bağlamakla görevlendirilmiştir.
Yasama Meclislerinde bulunan komisyonlar, bu meclislerin çalışmalarını kendi
yapacakları içtüzüklerle yürütüleceğini öngören Anayasa'nın 85. maddesi
uyarınca hazırlanan İçtüzüklerle göre oluşturulmuş bulunmaktadır. Ancak, dava
konusu işlemi görüşüp karara bağlayan Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi
Plân Komisyonları, Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi İçtüzüklerinde yer
almamış; 18 Ekim 1962 günlü, 77 sayılı "Uzun Vadeli Plânın Yürürlüğe
Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun" ile kurulmuşlardır. Bu
kanun ise. "Kalkınma Plânı ve Devlet Plânlama Teşkilâtı" konularını
kapsayan Anayasa'nın 129. maddesinde öngörülen" "....... ve plânın
bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesini sağlayacak tedbirler özel
kanunla düzenlenir." biçimindeki kurala dayanılarak çıkarılmıştır. Anılan
kanunun 2. maddesinin l sayılı bendi ile uzun vadeli plânı görüşmek üzere
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân Karma Komisyonu" adında bir
komisyon kurulması öngörülmüş, bu komisyonun üyeleri de, "Anayasa'nın 94.
maddesine göre seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonu
üyelerinden ......... " oluşturulmuştur. Ayrıca 3. maddenin l sayılı
bendinde, Yasama Meclisleri Komisyonlarına havale edilen kanun tasarı ve
teklifleri ile bunlara ilişkin her türlü önerge ve değişikliklerin bu
komisyonlarca uzun vadeli plâna uygunluğu bakımından denetleneceği kuralı
getirilmiş; 2 sayılı bendinin ikinci fıkrasiyle de, Millet Meclisi ile
Cumhuriyet Senatosunda birer plân komisyonu kurulması öngörülmüştür. Bu son
kurala göre Millet Meclisi Plân Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân
Karma Komisyonunun üyesi olan milletvekillerinden, Cumhuriyet Senatosu Plân
Komisyonu da, aynı karma komisyonun üyesi olan Cumhuriyet Senatosu üyelerinden
oluşmaktadır.
Şu
halde gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân Karma Komisyonu, gerek Yasama
Meclisleri Plân Komisyonları Anayasa'da yer almış komisyonlardan bulunmamakta,
77 sayılı Kanunla kurulması öngörülen, birer komisyon niteliğini taşımaktadır.
Bu komisyonların kuruluş biçimi yönünden, kuruluşa olanak sağlayan 77 sayılı
Kanunla, Anayasa'nın 94. maddesinde kuruluş biçimi ve görevi belirlenen Türkiye
Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonuna yollama yapılmış olması, Plân
Komisyonlarına Anayasal bir nitelik vermez. Çünkü bu komisyonlar, Anayasa'ca
kurulmamış, 77 sayılı Kanunla kurulmuşlardır. Ayrıca Anayasa, 94. maddesiyle
kurulmasını öngördüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe Karma Komisyonunu,
yalnızca genel ve katma bütçe tasarıları ile millî bütçe tahminlerini gösteren
raporu görüşüp karara bağlamakla görevlendirmiştir. Bunun dışında kalan kanun
tasarı ve tekliflerinin de bu komisyonda ya da bu komisyon üyelerinden kurulu
başka komisyonlarda görüşülmesini düşünmemiştir. Anayasa'nın 129 maddesinin,
uzun vadeli plânın bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesini sağlayacak
önlemlerin alınmasının özel bir kanunla düzenleneceği kuralına dayanılarak yürürlüğe
konulan 77 sayılı Kanunda, bütün Kanun tasarı ve tekliflerinin uzun vadeli
plâna uygunluğu denetimini yapmak üzere Cumhuriyet Senatosunda ve Millet
Meclisinde birer Plân Komisyonu kurulmasını öngörmesi ve bunların kuruluşları
biçimi yönünden Anayasa'nın 94. maddesine yollamada bulunması, Plân
Komisyonları Bütçe Karma Komisyonu niteliğinde bir anayasal kuruluş haline
dönüştüremez. Bu olsa olsa Anayasa'da ve Yasama Meclisleri içtüzüklerinde
öngörülmemiş, başka bir komisyon teşkiline olanak sağlayan bir kural niteliğini
taşır.
Öte
yandan, kanun tasarı ve tekliflerinin uzun vadeli plâna uygunluğunun sağlanması
görevi, yalnızca plân komisyonlarına değil, aynı zamanda 77 sayılı Kanunun
yukarıda değinilen 3. maddesinin l sayılı bendi gereğince Yasama Meclislerinin
bütün komisyonlariyle karma Komisyonlarına da yükletilmiştir. Bu nedenle plân
komisyonlarının Yasama Meclisleri İçtüzükleriyle kurulması öngörülen
komisyonlar niteliğinde olması, sözü edilen komisyonların kuruluşundaki bu tür
kimi aksaklıkların Anayasa'ya aykırılık sorununu oluşturmadığını açıkça ortaya
koyar.
Bu
yönüyle içtüzük niteliğinde olan bir kanunla kurulması öngörülen plân
komisyonlarının o kanunun saptadığı biçime uyulmayarak kurulmuş olduğu
yolundaki iddiaya gelince: Böyle bir iddianın geçerliliğinden söz edilebilmesi
için Önce bu komisyonların 77 sayılı Kanunda Öngörülen biçimde kurulması
olanağının bulunup bulunmadığını saptamak gerekir. Yukarıda da değinildiği
üzere, o zamanki hükümetin kuruluşunun Millet Meclisindeki siyasî iktidar grup
ya da gruplarına dayalı olmaması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe
Karma Komisyonunun, Anayasa'nın 94. maddesinde gösterilen biçimde oluşturulması
olanağı bulunamamıştır. Böyle olunca da Devlet hayatının kesintisiz olarak
sürdürülmesi zorunluluğu karşısında, plân komisyonlarının, Anayasa'nın 85.
maddesindeki koşullara uyularak kurulmuş olmasını Anayasa'ya aykırı nitelikte
saymaya olanak yoktur.
Kaldı
ki Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararlarda, Anayada'da öngörülmeyip
sadece İçtüzüklerle ya da kanunlarla kurulan komisyonların, kuruluş ve
işleyişlerindeki aykırılıkların ilgili kanunu biçim yönünden sakatlayamayacağım
açıkça belirtmiş bulunmaktadır. Örneğin, 3/12/1968 günlü. Esas 1967/32, Karar
1968/57 sayılı ve 23, 24, "25/10/1969 günlü, Esas 1967/41, Karar 1969/57
sayılı kararlarda bu konuya ilişkin olarak şöyle denilmiştir:
"Anayasa'da,
kimi hallerde kurulması öngörülen Karma Komisyonlar (madde 92 ve 94) dışında
kanun tasarı ve tekliflerinin önce komisyonlarda, sonra Meclislerin Genel
Kurullarında inceleneceği hakkında zorunluk koyan bir hüküm yoktur. Gerçi
Anayasa'nın kimi maddelerinde Meclislerin ilgili komisyonlarından söz edilmekte
ise de bunlar, kanun tasarı ve tekliflerinin mutlak surette komisyonlardan
geçirilmesi zorunluğu koyan bir Anayasa kuralı sayılamaz ve genellikle Yasama
Meclislerince varlıkları bilinen komisyonlardan, o maddelerde öngörüden hallere
münhasır olmak üzere, ne biçimde yararlanılacağım belirtmekten öteye bir anlam
taşımazlar.
Bu
açıklamadan anlaşılacağı üzere, Anayasa'nın kurulmasını emrettiği komisyonlar
dışında kalan komisyonlar birer içtüzük düzenlemesidir.
Öte
yandan bu komisyonların çalışmalarının, kanun tasarı ve tekliflerini
Meclislerin Genel Kurulları adına inceleyerek düşüncelerini belirtmekten başka
bir anlamı ve etkisi olmadığı, sonunda konuya Meclislerin tamamen hakim
oldukları ve kendi iradelerine göre tam bir serbestlik içinde işi karara
bağladıkları bilinen bir gerçektir. Bir kanun tasarı veya teklifinin bir
komisyonda incelenmesini veya hiç incelenmemesini Meclis iradesinin gereği gibi
belirmesine engellik edeceğinin düşünülmesi de mümkün değildir.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 36. maddesinde belirtildiği gibi kimi hallerde komisyon
çalışmalarından vazgeçilmesi ve kanunun doğrudan doğruya Meclislerin Genel
Kurullarında görüşülerek sonuçlandırılabilmesi de bunu göstermektedir. Çünkü
komisyon çalışmaları bir Anayasa gereğinin kuralı bulunsaydı, herhangi bir
zorunluk yüzünden dahi bu yoldan vazgeçilmesi mümkün olamazdı.
Bu
sonuca göre birer içtüzük düzenlenmesi olan ve Meclislerce kabul edilen
kanunların sıhhati bakımından da şart bulunmayan komisyonların kuruluşlarına
ilişkin hatalar veya usulsüzlükler, kanunların Anayasa'ya aykırı sayılması için
yeterli bir sebep değildir." (Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, sayı: 7,
sayfa: 95, aynı Dergi, sayı: 8, sayfa: 34).
Anayasa
Mahkemesinin bu görüşü daha sonraki kararlarında daha da ayrıntılı bir biçimde
belirlenerek sürdürülmüştür. Buna örnek olmak üzere konuyla ilgili başka bir
karardan aşağıdaki bölüm alınmıştır.
".......Anayasa'nın
85. maddesinin birinci fıkrası kuralı uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Meclisler çalışmalarını kendi yaptıkları İçtüzükler hükümlerine göre yürütmek
durumundadırlar. Anayasa'nın bu kuralından İçtüzük hükümlerine Yasama
Meclislerince uyulmamış veya bu hükümlerin yanlış, eksik uygulanmış olmasının
olayla ilgili kanunu kesin olarak Anayasa'ya aykırı duruma getireceği anlamı
çıkarılamaz. Çünkü İçtüzüklerin biçime ilişkin tüm hükümleri aynı önem
derecesinde değildir. Bunlar arasında Yasama Meclislerince verilen kararların
geçerliği üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi, ayrıntı
sayılabilecek nitelikte olanlar da vardır. İlk kümeye gireceklere aykırı
tutumun iptal nedenini oluşturacağını, buna karşılık öteki biçim kurallarına
uymamanın iptali gerektirmeyeceğini kabul etmek yerinde olur. Anayasa'da gösterilmeyen
ve yalnız içtüzükte bulunan biçim kuralları arasında böyle bir ayırım yapılması
zorunludur. Çünkü İçtüzüklerdeki biçim kurallarına aşırı bağlılık Yasama
Meclislerinin çalışmalarını gereksizce aksatır. İçtüzük hükümlerine aykırı
düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni sayılacağı, sorunu, uygulanacak
içtüzük hükümlerinin önemine ve işin niteliğine göre çözülecek ve incelemeleri
sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip saptanacak bir konudur. Şimdiye
değin Mahkemenin bu sorun üzerindeki görüşü hep böyle olagelmiştir.
Anayasa
Mahkemesinin değerlendirmeyi yaparak işi bir çözüme bağlarken yalnız içtüzük
hükümlerinin önem ve niteliğini değil, bir de kendi görev ve yetki sınırlarını
ve bu sınırların olanaklarını gözönüne almasında zorunluluk vardır. Anayasaya
uygunluk denetimi Anayasaca Anayasanın biçim kurallarına inhisar ettirilen veya
kanunun yapısı yönünden ö üzerinde denetim olanağı bulunmayan işlerde Anayasa
Mahkemesinin içtüzük kurallarını katı bir biçimde ele alarak değerlendirmeyi
buna göre yapması doğal sayılmak gerekir. Öz yönünden de denetim yetkisinin
veya olanağının bulunduğu konularda mahkemenin işi aynı katılıkta ele alarak
bir değerlendirmeye gitmesi savunulamaz ve böyle bir görüş haklı da
gösterilemez." (4 Ağustos 1974 günlü, 14966 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 21/5/1974 günlü Esas 1974/8, Karar 1974/19 sayılı karar.)
Gerek
yukarıda belirtilen nedenler, gerek Anayasa Mahkemesinin açıklanan kararlarıa
yer alan gerekçeler karşısında davacının Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi
Plân Komisyonlarının kuruluş biçimi yönüne ilişkin Anayasaya aykırılık savına
dayalı iptali istemi red edilmelidir.
2 -
Millet Meclisi Plân Komisyonundaki görüşmelere ilişkin Anayasaya aykırılık
sorunu:
Bu
sorun üç ayrı bölümde incelenecektir:
a)
Millet Meclisi Plân Komisyonundaki işlemlerden 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin daha önce sunulan öteki kanun hükmünde kararnamelerden önce
görüşülmesi sorunu:
Millet
Meclisi Başkanlığından getirtilen ve Tutanak Müdürlüğünce onanmış bulunan
tutanak örneklerine göre, Millet Meclisi Plan Komisyonunun 30/1/1975 günlü
toplantısının birinci oturumunda Başkan, kimi üyelerce verilmiş bir önerge
bulunduğunu ve bunu okutacağını bildirmiştir. Önerge şöyledir:
"Anayasamızın
64. maddesinin dördüncü fıkrası kanun hükmünde kararnamelerin komisyonlarda ve
genel kurallarda diğer kanun tasarı ve tekliflerinden önce ve ivedilikle
görüşülüp karara bağlanması hükmünü ihtiva etmektedir.
Bu
sebeple gündemin 4. maddesinde bulunan kanun hükmünde kararnamelerin öncelikle
görüşülmesi gerekmektedir. 4 ncü gündem maddesinin 1. madde olarak öne
alınmasını ve görüşmelere 13/2/1974 tarih ve 11 sayılı Kararnameden
başlanmasını arz ve teklif ederiz."
Önerge
okutulduktan sonra oya sunulmuş, kabul edildiği saptandığından görüşmelere
önerge uyarınca 11 sayılı Kararnameden başlanmıştır.
Davacının,
Anayasa'nın 64. maddesi dördüncü fıkrası île içtüzük hükümlerine aykırı
olduğunu ileri sürdüğü işlem budur.
Anayasa'nın
20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Kanunla değişik 64. maddesi dördüncü fıkrası;
"Yetki Kanunları ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Kararnameler,
Anayasa'nın ve Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin kanunların görüşülmesi için
koyduğu kurallara göre, ancak, komisyonlarda ve genel kurullarda diğer kanun
tasarı ve tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp karara bağlanır."
kuralını koymuştur.
Komisyonca
kabul edilen önerge ile gündemin 4. sırasında bulunan Kanun hükmünde
Kararnamelerin tümünün, gündemin 1. sırasında alınması öngörüldüğüne göre,
yapılan işlem anılan fıkradaki öncelik kuralına uygun olarak yerine getirilmiş
bulunmakta ve bu işlemde Anayasa'ya ya da içtüzüğe herhangi bir aykırılık söz
konusu olmamaktadır.
Gündemin
1. sırasına alınan kanun hükmünde kararnamelerden birinin diğerlerinden önce
görüşülmesinin Anayasa'nın 64. maddesinin dördüncü fıkrası kuralına aykırılık
teşkil edip etmediği konusuna gelince:
Burada
önemli olan bu tür kararnamelerin, gündemdeki öteki kanun tasarı ve
tekliflerinden öncelik ve ivedilikle görüşülüp karara bağlanmasıdır. Çünkü,
Anayasa buyruğu budur. Bu husus sağlandığına göre, Anayasa buyruğu yerine
getirilmiş bulunmaktadır. Aynı sırada bulunan kararnamelerden birinin
ötekilerden daha önce görüşülmesi sorunu bundan sonra bir Anayasa sorunu
olmaktan çıkmış ve Yasama Meclisleri Komisyonlarının genel görüşme usulleri
içinde yürütülmesi gereken bir duruma dönüşmüştür. Anayasa'nın 64. maddesinin
dördüncü fıkrasında öncelik ve ivedilik koşulu dışında "yetki kanunları ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kararnameler, Anayasa'nın ve Yasama
Meclisleri İçtüzüklerinin kanunların görüşülmesi için koyduğu kurallara
göre..... görüşülüp karara bağlanır." diye ifadesini bulan ana kural da bu
yolda işlem yapılmasını buyurmaktadır.
Öte
yandan, öncelikle görüşülmesi kararlaştırılan kanun hükmünde kararnamelerin,
komisyonca öncelik koşuluna bağlı kalmak kaydı ile, sıralarının
değiştirillemiyeceği hakkında ne Anayasa'da, ne de İçtüzüklerde bir hüküm yer
almadığı gibi tersine Millet Meclisi içtüzüğünün 27. maddesinin ikinci
fıkrasının son tümcesindeki "....... komisyon gündemine hakimdir."
kuralı ile komisyona gündem üzerinde geniş bir serbestlik tanınmıştır.
Bu
nedenlerle, Millet Meclisi Plân Komisyonunun, Anayasa'nın bu konudaki öncelik
kuralına uygun biçimde kanun hükmünde kararnamelerin tümünü gündemin birinci
sırasına aldıktan sonra bunlar arasından il sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi
ötekilerden önce görüşüp karara bağlamasında Anayasa ve İçtüzük hükümlerine
aykırılık bulunmadığından davacının bu konuya ilişkin iptal istemi de red
edilmelidir.
b)
11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Komisyonca reddi kararlaştırıldıktan
sonra verilen bir önerge kabul edilip, önergeye bağlı metin üzerinde görüşme
açılmış olduğu halde, bir sonuca bağlanmadan bu metnin Komisyon Başkanlığınca
Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulması sorunu:
Yukarıda
(a) bölümünde sözü edilen tutanak örneklerine göre, Millet Meclisi Plan
Komisyonunun 30/1/1975 günlü toplantısının birinci oturumunda, 11 sayılı
Kararname üzerindeki görüşmeler tamamlandıktan sonra Başkan, görüşmelerin
bittiğini maddelere geçilmesi hususunu oya sunacağını, maddelere geçilmesi
kabul edildiği tekdirde, kararnamenin kabul edilmiş sayılacağını, reddedildiği
halde ise kararnamenin reddedilmiş olacağını belirtmiş ve oylamayı yapmıştır.
Sonuçta maddelere geçilmesinin reddedildiğini, ancak bir önerge bulunduğunu
açıklayarak bu önergeyi okutmuştur. Kimi üyeler tarafından verilen ve 3
maddeden oluşan bu önergenin; 1. maddesiyle, 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümünün reddi; 2. maddesiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun
ek 10. maddesine 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen (g) bendinin
yürürlükten kaldırıldığı; 3. maddesiyle de, Anayasa'nın 64. maddesine
dayanılarak önergenin birinci ve ikinci maddelerindeki hükümlerin komisyonca
önergeye ekli metin uyarınca karara bağlanması öngörülüyor ve önergenin oya
sunulması öneriliyordu.
Başkan
önergenin tümünün okutulmasından sonra, önergenin 1. maddesi için daha önce
karar alındığından bir işlem yapılamayacağını belirterek diğer maddeleri oya
sunmuştur. Oylama kabul ile sonuçlandığından Başkan, bu kez önergeye bağlı
metni okutmuştur. Bu metin şöyledir:
"657
sayılı Devlet Memurları Kanununun, 31/7/1970 tarih ve 1327 sayılı Kanunun 90.
maddesiyle getirilen ek geçici 10. maddeye bir fıkra eklenmesi hakkında
13/2/1974 tarih ve 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin reddine ve aynı
geçici 10. maddeye 30/5/1974 tarih ve 12 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile
eklenen (g) bendinin kaldırılmasına dair Kanun teklifi.
Madde
l - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa 31/7/1970 tarih ve 1327 sayılı Kanunun
90. maddesiyle getirilen ek geçici 10. maddesine bir fıkra eklenmesine dair
13/2/1974 tarih ve 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname reddedilmiştir.
Madde
2 - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek 10. maddesine 30/5/1974 tarih ve
12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen (g) bendi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Madde
3 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
4 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
Bu
metin okutulduktan sonra Başkan görüşme açmış, lehte ve aleyhte konuşmak
isteyenlere söz vermiştir. Önergenin lehinde konuşanlar özetle; kanun hükmünde
kararnamenin yürürlükte bulunan bir kanun sayılacağını, bunu reddetmece, bir
kanunun diğer bir kanunla yürürlükten kaldırıldığını, buna aykırı hükümlerin de
aynı kanun metni içinde yürürlükten kaldırılabileceğini, nitekim İçtüzüğün 90.
maddesi gereğince ölüm cezalarının yerine getirilmesinin onaylanması veya
onaylanmaması hakkında bir kanun metni hazırlandığını, burada da bir kanun
metni hazırlanmasının zorunlu bulunduğunu belirtmişlerdir.
Teklifin
aleyhinde bulunanlar ise; Anayasa'nın 64. ve İçtüzüğün 36. maddeleri uyarınca
kanun tasarı ve teklifinin reddi halinde bunun bir rapora bağlanarak Genel
Kurula sunulması gerektiğini, red halinde ayrıca maddelerin görüşülemeyeceğini
ve ayrı bir kanun metni hazırlanamayacağını, komisyonun kanun teklif edemeyeceğini,
İçtüzüğün 90. maddesinin ayrık bir durumu düzenlediğini, o kuralın olaya
uygulanamayacağını savunmuşlardır.
Bu
konuşmalardan sonra komisyon başkanı, konuyu tetkik etmek ihtiyacını duyduğunu
belirterek, saat 14.30 da tekrar toplanmak üzere oturumu kapatmıştır. Aynı gün
saat 14.30 da ikinci oturum açıldığında, Başkan, 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşülmesine başlanacağını açıklayınca kimi üyeler bir önerge
bulunduğunu, bunun ne olduğunu sormuşlardır. Bunun üzerine Başkan, "efendim
metin hazırlama talebi vardı; öyle bir metin hazırlama hususunda bir gerek
görmedik, çünkü bir red kararı var, bu red kararının artık ayrıca bir metne
dercedilip bir metin tanzimi hususuna gerek görmedik. Yeni uygulama, böyle daha
uygun olacağı düşüncesindeyiz." diyerek 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşülmesini başlatmıştır. (Tutanak Örnekleri sayfa 50 -79).
Millet
Meclisi Plan Komisyonunun 3/2/1975 günlü, Esas 52/1, Karar 38 sayılı raporunda
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt S. Tonlantı 2, sıra Sayısı 113)
özetle şöyle denilmiştir.
"11
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müzakeresi yapılmış; tümü üzerindeki
müzakere tamamlandıktan sonda maddelere geçilmesi oylanarak reddolunmuştur
.......................Şu karar alınmıştır:
1 -
Anayasa'nın 64., İçtüzüğün 81. ve 82. maddeleri ile eski İçtüzüğün 105. maddesi
gereğince ve müesses teamüle göre;
Maddelere
geçilmesi reddolunmakla 23/5/1972 tarihli ve 1589 sayılı Kanunun verdiği
yetkiye dayanılarak çıkartılan ve 15 Şubat 1974 tarihinde yürürlüğe giren 11
sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin reddine, yani iptaline,
2 -
15 Şubat 1974 tarihinde yürürlüğe giren 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
yer alan bu hüküm daha önce veya daha sonra yine 1589 sayılı Kanunun verdiği
yetkiye dayanılarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerde teyiden veya
tekraren aynı hükmün yer almış bulunacağı düşünülerek, 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname esas alınarak birlikte mütalâa edilip fer'in asla tabi olacağı görüşü
ile karara bağlandığı kabul edildiğinden komisyonun aldığı red (iptal) kararına
aykırı düşen bir kanun hükmünde kararnamelerde yer almış hükümlerin dahi
birlikte ilga olunduğuna, asla ait bu kararın diğer kanun hükmünde
kararnamelerde yer almış ve bu asıl kararı tekrar ve teyiden her şeklini
kapsadığına,
3 -
Bu kararın Resmî Gazete'de ilânı tarihinde yürürlüğe girmiş olacağına,
4 -
Anayasa'nın 64/4 ncü maddesi gereğince öncelikle ve ivedilikle görüşülmesi
gerektiğine,
Çoğunlukla
karar verildi.
Genel
Kurulun tasviplerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa arzolunur."
Bu
rapora ayrıca 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin metni ile komisyonca
yapılan değişiklik metni eklenmiştir.
"23/5/1972
tarihli ve 1589 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 13/2/1974
tarihli ve ll sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 30/5/1574 Tarihli 12 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin (g) bendinin, yürürlükten kaldırılmasına dair Kanun
teklifi" başlığını taşıyan değişiklik teklifinin maddeleri ise aşağıdaki
hükümleri kapsamaktadır:
"Madde
l - 15 Şubat 1974 tarihli 14800 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 13/2/1974
tarihli ve 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname reddedilerek yürürlükten
kaldırılmıştır.
Madde
2 - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek geçici 10. maddesine, 31/5/1974
tarihli 149o1 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 30/5/1974 tarihli 12 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen aynı konudaki (g) bendi reddedilerek
yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde
3 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
4 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
Yukarıda
belirtilen yasama belgelerinin incelenmesinden; Millet Meclisi Plân
Komisyonunun 30/1/1975 günlü oturumunda yalnızca l1 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşülerek reddi oylandıktan sonra verilen bir önergenin oya
sunularak kabul edildiği açıklanmasına karşın, önergeye bağlı kanun metni oya
sunulmadığı, Başkanın red kararı bulunduğu için ayrıca bir kanun metni
hazırlamaya gerek görülmediğini açıkladığı ve 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin işlemlerin burada son bularak 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin görüşülmesine geçildiği anlaşılmaktadır. Ancak, bu durumu saptayan
3/2/1975 günlü komisyon raporunda, 11 sayılı kanun Hükmünde Kararnamenin
reddine ve aynı hükmü tekrar eden aynı tür diğer kararnamelerdeki hükümlerin de
birlikte yürürlükten kaldırıldığına çoğunlukla karar verildiği açıklandıktan
sonra, bir de değişiklik teklifi adı altında 4 maddelik bir kanun metni
eklenmiştir. Oysa komisyon, 11 sayılı Kanun Hükmünce Kararnamenin reddinden
başka bir karar almamış, başka bir deyimle raporda belirtildiği gibi herhangi
bir metin kabul etmemiştir.
Öte
yandan, Mîllet Meclisi Genel Kurulu bu rapor ile ona bağlı metni esas alarak
görüşmelere başlamış ve sonunda rapor ve eki metin kabul edilmiş, Cumhuriyet
Senatosunda da görüşülen aynı rapor ve eki metin olmuş, ancak Senotaca bu metin
değiştirilerek kabul edildiğinden Millet Meclisine geri yollanmış, Millet
Meclisince ise, Cumhuriyet Senatosunun değiştirisi benimsendiğinden metin
kanunlaşmıştır. Böylece bir bakıma aslında yetkili komisyonca görüşülüp kabul
edilmemiş olan bir metnin Yasama Meclislerinde görüşmeye konu yapıldığı ve kimi
değişikliklerle kabul edilerek yasalaştığı görülmektedir. Bu halin ise kanun
hükmünde kararnamelerin, Anayasa'nın değişik 64. maddesinin dördüncü
fıkrasındaki "....... yetki kanunları, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulan kararnameler, Anayasa'nın ve Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin
kanunların görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ...... görüşülüp karara
bağlanır." Ve Anayasa'nın 85. maddesinin birinci fıkrasının "Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Meclisler çalışmalarını kendi yaptıkları İçtüzüklere
göre yürütürler." yolundaki kurallarına dayanılarak çıkartılan ve olayda
uygulanması gereken içtüzük hükümlerine aykırı olacağı düşünülebilir.
Gerçekten
3 Eylül 1973 gününden başlayarak yürürlükte bulunan Millet Meclisi İçtüzüğünün
23., 36., 74., 75. ve 80. maddeleri birlikte incelendiğinde; Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan kanun tasarı veya tekliflerinin, Başkanlıkça ilgili
komisyonlara havale edilmesi, komisyonların usulünce toplanarak kendilerine
havale edilen tasarı ya da teklifleri görüşmeleri, bunların aynen veya
değiştirilerek kabulüne veya reddine karar vermeleri, karara bağladıkları
işlemlere ilişkin birer rapor düzenleyerek Millet Meclisi Genel Kuruluna sunmaları,
Millet Meclisi Genel Kurulunun da bu raporları görüşüp karara bağlamaları
gerektiği görülmektedir. Kanun hükmünde kararnameler için de yukarıda açıklanan
Anayasa, kuralları gereğince geçerli olan bu yönteme dava konusu işlemde -
Millet Meclisi Plân Komisyonunca görüşülüp karara bağlanmayan bir kanun metni,
komisyonun konuya ilişkin raporuna bağlanarak Meclis Genel Kuruluna sunulması
nedeniyle - uyulmamış olmasının, Anayasa'ya aykırılığı ve giderek dava konusu
kanunun bu yönden iptalini gerektirip gerektirmeyeceği sorununa gelince:
Bu
sorunların bir çözüme bağlanabilmesi için içtüzük hükümlerine aykırılığı
sözkonusu olan Millet Meclisi Plân Komisyonundaki işlemin geçirdiği evreyi
gözden geçirmek gerekir. Yukarıda da değinildiği gibi, 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Millet Meclisi Plân Komisyonunda görüşülmesi tamamlanıp, yapılan
oylama sonunda reddedildiği saptandıktan sonra bir önerge verilmiş ve bu önerge
oylanarak kabul edilmiştir. Önergeye göre anılan kararnamenin reddi, 12 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin (g) bendinin yürürlükten kaldırılması ve önergeye
ekli kanun metninin görüşülerek komisyon raporuna konulması teklif edilmiştir.
Önerge komisyonca kabul edilmekle birlikte, eki bulunan metin üzerinde açılan
görüşme tamamlanıp bir karara bağlanmamıştır. Böyle olmasına karşın, komisyon
başkanı, önergeye bağlı kanun metnini rapora eklemiş ve raporuna da buna
ilişkin bilgiler koymuştur. Yapılan bu işlemin İçtüzük hükümlerine aykırılığı
açıktır. Ancak, İçtüzük hükümlerine aykırı olan bu durumun Anayasa aykırılığı
da oluşturup oluşturmadığı, başka bir deyimle İçtüzük hükümlerine aykırılığı
saptanan bu durumun, dava konusu kanunu biçim yönünden iptale yeterli olup
olmadığı sorunu üzerinde durulmak gerekir.
Şöyle
ki, Anayasada kanun tasarı ve tekliflerinin önce komisyonlarda görüşülüp karara
bağlanacağı, daha sonra Yasama Meclisleri Genel Kurullarında komisyonların bu
kararlarının görüşüleceği, yukarıki bölümlerde de değinildiği gibi, Anayasa'nın
değişik 64., 92. ve 94. maddelerinde belirlenen durumlar dışında öngörülmemiş,
tersine Anayasanın 85. maddesindeki genel kural gereğince bu konuların yani
Meclislerin çalışmalarının yine kendilerince yapılacak içtüzüklerle
düzenlenmesi hüküm altına alınmıştır.
Şu
halde, genelkural olarak kanun tasarı ve tekliflerinin önce komisyonlarda
görüşülerek karara bağlanması ve Yasama Meclisleri Genel Kurallarındaki
görüşmelerin komisyon kararlarını kapsayan raporlar üzerinde yapılması, Anayasa
buyruğu olmayıp, bir içtüzük düzenlemesidir. Böyle olunca, bir biçim düzenlemesi
olan içtüzük hükümlerine her aykırılığın, kesinlikle Anayasa hükümlerine de
aykırılık oluşturacağını kabullenmek olanaksızdır. Böyle bir durumun Anayasa'ya
da aykırı sayılabilmesi, ancak Yasama Meclislerinin konuya ilişkin olarak
yaptıkları yasal işlemleri sakatlayacak ve onları iradesini zedeleyecek
nitelikte olması halinde mümkündür. Bu konuyu Anayasa Mahkemesi verdiği çeşitli
kararlarda incelemiştir. Örnek olarak aldığımız 16/11/1965 günlü esas 1964/38,
karar 1965/59 sayılı kararda şöyle denilmektedir:
"85.
maddenin birinci fıkrasına göre, Meclislerin çalışmalarının içtüzük hükümlerine
uygun olarak yürütülmesi, bir Anayasa emri gereğidir. Böyle olunca, kanunların
Mahkememizce denetlenmesinde, içtüzük hükümleri de gözönünde tutulmalıdır.
İçtüzük
hükümleri genellikle şekle ait kurallardır. Burada hatıra gelen soru, bir kanun
yapılırken içtüzüklerin herhangi bir hükmüne aykırılığın, iptal nedeni sayılıp
sayılmayacağıdır. Bu hükümler içerisinde, Yasama Meclislerince verilen bir
kararın sıhhati üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi,
bu derece önemli olmayanlar da vardır. Birinci kategoriye girenlere aykırılığın
iptal nedeni teşkil edeceği, buna karşılık öteki şekil kurallarına
riayetsizliğin iptali gerektirmeyeceği kabul edilmelidir. Anayasa'da
gösterilmeyen ve yalnız İçtüzüklerde bulunan şekil kuralları arasında bu
ayırımı yapmak Anayasanın maksadına uygun düşer. Zira İçtüzüklerdeki şekil
kurallarına aşırı bağlılık Yasama Meclislerinin çalışmalarını lüzumsuz yere
aksatır. Doktrinde de bu yolda bir ayırımı destekleyen görüşler vardır. Millet
Meclisi Anayasa Komisyonu 44 sayılı Kanuna ait raporunda, Yasama Meclislerinin
kanunun görüşülmesinde ve kabulünde İçtüzük hükümlerine uyup uymadıklarını
kontrol bakımından mahkemelerin ihtiyatli ve ölçülü davranmaları lüzumlu olduğu
ve Anayasa'nın koyduğu şekil şartlarından farklı olarak içtüzüklerdeki şekil
şartlarının hepsinin mutlak butlanı gerektirmediği belirtilmiştir. Komisyonun
bu kanısı Anayasa'nın maksadı ve bilimsel görüşler ile bağdaşmaktadır.
İçtüzük
hükümlerine aykırı düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni sayılacağı,
uygulanacak içtüzük hükmünün önemine ve niteliğine göre çözümlenecek ve dava
veya itiraz vukuunda Mahkememizce takdir edilecek bir konudur." (Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, 1966, sayı 3, sayfa 232).
Yukarıda
belirlenen görüşlerin olaya uygulanmasında, içtüzük hükümlerine uyulmamış
olmanın, iptal nedenini oluşturacak ağırlık ve nitelikte bulunmadığı sonucuna
varılmaktadır. Çünkü komisyon kararı alınmadan düzenlenen rapor ve metnin,
Meclisin iradesi üzerinde etkili olarak, onu kesinlikle o doğrultuda karar
almaya zorladığı kabul edilemez. Gerçekten Meclis bu rapor ve metinle bağlı
değildir. İradesini istediği biçimde kullanmakta serbesttir. Kaldı ki Meclisin,
olayda rapor ve eki metinle ikili görüşme yetkisi, Anayasa'nın 92. ve 94.
maddelerindeki durumlarda olduğu gibi sınırlı da değildir. O halde Meclis Genel
Kurulunun metin üzerinde dilediği biçimde değişiklik yapmasına ya da yeni bir
metin oluşturmasına bu evredeki görüşme süresince olanak vardır.
Bu
nedenlerle, Millet Meclisi Plan Komisyonunca 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin reddi kararlaştırıldıktan sonra düzenlenen raporda komisyonca
görüşülmemiş hususların da yer alması ve ayrıca rapora, görüşülüp oylanmamış
bir metnin de eklenerek raporla birlikte Meclis Genel Kuruluna sunulması,
İçtüzük hükümlerine aykırı olmakla birlikte bu usulsüzlüğün dava konusu kanunun
iptalini gerektirecek önem ve nitelikte bulunmadığına ve davacının bu yöne
ilişkin isteminin reddine karar verilmelidir.
Bu
görüşe Ahmet Akar, Şekip Çopuroğlu ve Nihat O. Akçakayalıoğlu katılmamışlardır.
c)
11 sayılı Kanun hükmünde Kararnamenin tümünün reddine, karar verildikten sonra
düzenlenen komisyon raporunda bu kararname ile birlikte 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin reddine de karar
verildiği belirtilerek bu konuda komisyon başkanlığınca bir metin hazırlanıp
Meclis Genel Kuruluna sunulması sorunu:
Bu
konuya ilişkin komisyon görüşmeleri ve komisyonca alınan kararlar ile
hazırlanan komisyon raporu ve bunların dayanağı olan yasaca belgeleri, bu
kararın 2 sayılı bölümünün (b) bendinde açıklandığından bunların yinelenmesine
gerek bulunmamıştır.
Burada
incelenip değerlendirilecek husus, bu kısmın (b) bendinde belirlenen biçimde
görüşülüp karara bağlanan 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin komisyon
raporunda; 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddi dolayısiyle ve bu red
keyfiyetine aykırı düşen diğer kanun hükmünde kararnamelerin aynı nitelikteki
hükümlerinin de reddedilmiş sayılacağı gerekçesiyle reddedildiği kuralına yer
verilmiş bulunmasının ve özellikle rapora eklenen metnin 2. maddesindeki
"... 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g)
bendinin red edilerek yürürlükten kaldırıldığı..." hükmü getirilmesinin
İçtüzük hükümlerine aykırı olup olmadığı, aykırı bulunduğu takdirde de bu
aykırılığın iptal nedeni sayılıp sayılmayacağıdır.
Anayasa'nın
1488 sayılı Yasa ile değişik 64. maddesinin ikinci fıkrası hükmünce, ilk kez
hukuk sistemimizde yer alan kanun hükmünde kararnamelerin, Yasama Meclislerinde
görüşülmesi yöntemi, aynı maddenin dördüncü fıkrasında belirlenmiş ve yine
Anayasa'nın 85. maddesiyle de, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclislerin
çalışmalarını kendi yapacakları İçtüzüklerle düzenleyecekleri kuralı
getirilmiştir. Bu maddelerin birlikte incelenmesinden; kanun hükmünde
kararnamelerin Yasama Meclislerinde görüşülürken uygulanacak yöntemin bu
Meclislerin İçtüzüklerindeki kanunların görüşülmesi için öngörülen yöntem
olacağı, ancak bu yönteme varsa, Anayasa'daki kuralların ekleneceği (örneğin
olayda olduğu gibi öncelik ve ivedilik koşulları) anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki
(b) bendinde ilgili yasama belgelerine dayanılarak yapılan açıklamalarda
belirtildiği üzere, 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Millet Meclisi Plan
Komisyonunda görüşülüp karara bağlanmasından sonra Komisyon Başkanlığınca
Meclis Genel Kuruluna sunulmak amaciyle düzenlenen raporda, bu kararnamenin (11
sayılı Kararname) reddine aykırı düşen diğer kanun hükmünde kararnamelerin aynı
nitelikteki hükümlerinin de kaldırıldığına ilişkin kuralın yer aldığı, ayrıca
rapora eklenen metnin 2. maddesiyle de 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek
geçici 10. maddesinin (g) bendinin yürürlükten kaldırıldığı hükmünün konduğu ve
Yasama Meclislerinde ki görüşmelere bu rapor ve eki metnin esas alınarak
kanunlaşmanın bu belgelere göre oluştuğu saptanmaktadır.
Bu
işlemlerden, komisyonlarda görüşülmemiş konuların da raporda yer alması ve
ayrıca bununla ilgili olarak bir metnin eklenmesi konusu, yukardaki (b)
bendinde tartışılıp sonuca bağlandığından burada yalnızca 11 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin dışında kaldığı halde komisyon raporu ile ekli metinde 12
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki (g) bendinin kaldırıldığı yolunda
bir hükme yer verilmesi üzerinde durulacaktır.
Millet
Meclisi Plan Komisyonunun yukarıda sözü edilen işleme ilişkin 3/2/1975 günlü,
Esas 1/52, Karar 38 sayılı raporunda, bu işlemlere gerekçe olarak;
"Anayasa'nın 64., içtüzüğün 81. ve 82. maddeleri ile eski İçtüzüğün 105.
maddesi ve müesses teamül .........." gösterilmiştir. Olayda Anayasa'nın
64. maddesinin işlemle ilgili dördüncü fıkrası kuralına ilişkin bir uyuşmazlık
bulunmaması, İçtüzüğün anılan maddelerinin ise yapılan işlemle doğrudan doğruya
bir ilgisi olmaması nedeniyle bu maddeler yönünden bir inceleme gerekli
görülmemiştir.
Öte
yandan, yapılan işlemlere uygulanması gerekli kurallar, Millet Meclisi
İçtüzüğünün 36. maddesinde yer aldığından sorunun çözümü için bu maddedeki
kuralların incelenmesi gerekmektedir. Sözü geçen maddenin işlemle ilgili
kuralları şöyledir:
"Komisyonlar,
kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya
değiştirerek kabul veya red edebilirler; birbirleriyle ilgili gördüklerini
birleştirerek görüşebilirler...... Ancak, komisyonlar, 90. maddedeki özel durum
dışında kanun teklif edemezler... Kanun tasarı ve tekliflerini bölerek ayrı
ayrı metinler halinde genel kurula sunamazlar."
Millet
Meclisi Plân Komisyonunun karara bağladığı 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile ilgili görüşmesi, Anayasanın 64. maddesinin dördüncü fıkrasının öngördüğü
gibi kanun tasarı ve teklifleri için içtüzüklerle saptanan yönteme göre
yapılacağından, komisyonun bu görüşme ve karara bağlama işleminde de, İçtüzüğün
36. maddesiyle konulan kuralların uygulanması zorunludur. Oysa komisyon, 11
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin görüşmeyi tamamlayıp reddini
kararlaştırdıktan sonra bu durumu saptamak amacıyle hazırladığı raporda, 11
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddine ilişkin kuralın diğer emsali
kararnameler için de geçerli olduğuna yer vermesi ve özellikle bu kararname
için düzenlenen kanun metnine, 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına
giren bir kuralın da 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin bir kuralı gibi
sayılarak bu kararnamenin içeriğine 2. madde olarak alınması. İçtüzüğün 36.
maddesindeki kurallarla bağdaştırılamaz. Çünkü komisyonun yapacağı iş,
görüştüğü metni aynen veya değiştirerek kabul veya reddetmekten ibaret
bulunmaktadır. Kanun hükmünde kararname görüşülüp reddedildikten sonra artık
yapılacak işlem bu hususu belirten bir metni oluşturmak ve bunu kabul etmekle
sınırlıdır. Komisyon Başkanı bununla ilgili 30/1/1975 günü saat 14.30 da
yapılan ikinci oturumdaki görüşmelerde; kimi üyeler tarafından verilip kabul
edilen önergeye bağlı metin üzerinde görüşme açmamasına sebep olarak, daha önce
sözkonusu kararname hakkındaki görüşmelerin tamamlanıp reddinin
kararlaştırılmış olmasını göstermiş ise de, bu durumu, 36. maddedeki
değiştirerek kabul kuralı biçiminde nitelemeye olanak yoktur. Çünkü bunun için,
inceleme konusu işlemin red ile değil, maddelere geçilmesinin kabulü ile
sonuçlanması gerekmektedir. Ancak bu haldedir ki mevcut maddelerden birisi
değiştirilebilir ya da yeni bir madde eklenebilirdi.
Komisyon
Başkanlığınca yapılan işlemi sözü edilen maddenin, birbirleriyle ilgili görülen
tasarı veya tekliflerin birleştirilerek görüşülmesi kuralına uygun bir işlem
olarak saymaya da olanak bulunmamaktadır. Gerçekten böyle bir durumun
olabilmesi; komisyonun birbirleriyle ilgili gördüğü tasarı ya da teklifleri
birleştirme yolunda bir karar almasına bağlıdır. Oysa komisyon görüşmeleri
sırasında böyle bir durum da olmamıştır.
Öte
yandan, komisyonca görüşme konusu yapılmadan rapora eklenen metinde 2. maddeyi
oluşturan ve 12 sayılı Kararnamedeki ek geçici 10. maddenin (g) bendini
yürürlükten kaldırmayı hedef alan işlemi, yeni bir kanun teklifi olarak kabul
etmek de olanaksızdır. Çünkü, 35. maddenin "Ancak, komisyonlar 90.
maddedeki özel durum dışında kanun teklif edemezler" kuralı,
komisyonların, 90. maddedeki durum dışındaki kendiliklerinden kanun teklif
etmelerini yasaklamıştır. Kendisine yollama yapılan tüzüğün 90. maddesinin ise,
ölüm cezalarının yerine getirilmesine ilişkin tasarılardan söz etmesi nedeniyle
olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Yine komisyonların, ".... kanun
tasarı ve tekliflerini bölerek ayrı ayrı metinler halinde Genel Kurala
sunamazlar." hükmü gereği yapılan işlemi bu açıdan da geçerli saymak
olanaksız görülmektedir.
Bu
nedenlerle. Plân Komisyonunca düzenlenen rapora ekli metnin 2. maddesinde yer
alan 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g)
bendinin yürürlükten kaldırılması yolundaki hükme ilişkin işlem İçtüzüğün 36.
maddesindeki kurallara çeşitli yönlerden aykırı biçimde oluşturulmuş
bulunmaktadır. .
İçtüzüğe
aykırılığı böylece saptanan bu işlemin dava konusu Yasanın biçim yönünden
iptalini de gerektirip gerektirmediği sorununa gelince;
Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği ve yukarıda da değinildiği
üzere, içtüzük kurallarına uyulmamasının iptal nedeni olabilmesi; uyulmayan
içtüzük kurallarının, Yasama Meclislerinin aldıkları kararların varlıklarını
kuşkuya düşürecek onların sıhhatleri üzerinde etkili olabilecek, daha genel bir
deyimle, Yasama Meclislerinin iradelerini o yolda oluşturabilecek ağırlık ve
önemde bulunmasına bağlıdır.
Yukarıda
İçtüzüğün 36. maddesinin getirdiği kurallara aykırılıkların oluşumunun
tartışılmasında belirlendiği üzere, komisyonun karaca bağladığı 11 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin hükümleri içinde yer almayıp başka bir kararname
kapsamına giren bir konunun 11 sayılı Kararnameye ilişkin metne alınması, sözü
edilen 36. maddenin amacına ve giderek İçtüzüklerin koydukları düzene ters
düşen önemli bir aykırılık oluşturur. Çünkü gerek 11 ve gerek 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameler kendi bütünlükleri içinde bir değer ve anlam taşırlar.
Nitekim İçtüzüğün 36. maddesinde komisyonların, kanun teklif ve tasarılarını
bölerek ayrı ayrı metinler halinde Genel Kurula sunamazlar biçiminde yer alan
hüküm de bir kanun tasarı ve teklifini kendi çerçevesi içindeki bütünlüğüne ve
bu bütünlüğün titizlikle korunmasına önem verdiğini açıkça göstermektedir. İlk
bakışta önemsiz gibi görülen bu kurala uyulmamış olmasının yasama organının
iradesini önemli bir şekilde etkileyeceği ortadadır. Bu nedenle dava konusu
kuralın iptaline karar verilmelidir.
Ahmet
Akar, Şekip Çopuroğlu ve Ahmet Salih Çebi ek gerekçelerini saklı tutmuşlar;
Kani Vrana, Halit Zarbun ve Lütfi Ömerbaş bu usulsüzlüğün dava konusu kanunun
iptalini gerektirecek ölçüde bir nitelik taşımadığını öne sürerek, bu görüşe
katılmamışlardır.
3 -
Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmelere ilişkin Anayasaya aykırılık
sorunları:
Dava
dilekçesinde bu konuya ilişkin savlar üç bölümde toplandığından sorunun
incelenmesi de bu sıraya göre yapılacaktır.
a)
Oturumun uzatılması sorunu:
Yasama
belgelerine göre Millet Meclisi Genel Kurulunda konuya ilişkin işlemler özetle
şöyle cereyan etmiştir; (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt 8,
Toplantı 2, Birleşim 36, tarihi 6/2/1975, sayfa 409-441).
Millet
Meclisinin 6/2/1975 günlü, 36. Birleşiminin birinci oturumu Başkan tarafından
saat 15.00 de açılmış; yoklama yapılıp çoğunluğun bulunduğu saptandıktan sonra,
sırasiyle gündem dışı konuşmalara geçilmiş ve gündemdeki öteki işler
görüşülmüştür. Bundan sonra oturumu yöneten Başkan, "657 sayılı Devlet
Memurları Kanunun 1327 sayılı Kanunla eklenen ek geçici 10. maddeye bir fıkra
eklenmesi hakkında 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Genel Kurulda görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulunda tesbit edilen öneriler" i Genel Kurulun
bilgisine sunarak bunlar üzerinde görüşme açmıştır. Görüşme sonunda önerilerde
sözkonusu olan Plân Komisyonu raporlarının gündeme alınması oylanarak kabul
edilmiştir. Daha sonra konunun 48 saatlik süre geçmeden görüşülmesi hakkında
verilen önerge de kabul edildiğinden, gündemin İkinci ve üçüncü sıralarında yer
alan yetki kanunu tasarılarının görüşülmesine geçilmiş, ancak Hükümet hazır
bulunmadığından bu tasarıların görüşülmesi ertelenmiştir. Bundan sonra dava
konusu olan 113 sıra sayılı Plân Komisyonu raporunun görüşülmesine sıra
gelmiştir. Bu kez Hükümet ve komisyonun hazır oldukları saptandığından Başkan,
"mesainin uzatılması hakkında verilmiş bir önerge" bulunduğunu
belirterek dört siyasî parti grubunca ortaklaşa verilen bu önergeyi okutmuştur.
Önerge:
"Görüşülmekte
bulunan 113 sıra sayılı veli sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plân Komisyonu
raporunun müzakere ve intacına kadar çalışmanın devamına karar
verilmesini..." öngörmektedir. Ancak önergenin okutulmasından hemen sora
Başkan, yoklama yapılmasını isteyen başka bir önerge bulunduğunu açıklayarak
bunu da okutmuş ve arkasından "mesai dolmuştur. Saat 19.00'a geldi"
diyerek açıklamada bulunmuş; uzatma teklifi aleyhinde iki üyeye söz vermiştir.
Yoklama yapılıncaya kadar mesainin uzatılmasını oya koyarak kabul edildiğini,
ayrıca yapılan yoklama sonunda çoğunluğun bulunduğunun da saptandığını
belirtmiştir. Daha sonra kanun tasarısının görüşülmesinin bitimine kadar
çalışma süresinin uzatılması oya sunulmuş kabul edildiği açıklanmış ve
görüşmeler de sürdürülmüştür.
Oluş
biçimi böylece saptanan bu işlemlerde, hükümlerine uyulmadığı ileri sürülen
Millet Meclisi İçtüzüğünün 55. ve 56. maddeleri toplantı günleri ile birleşimin
açılması ve kapanması konularını düzenlemektedir. Toplantı günleri başlığını
taşıyan 55 nci madde şöyledir: "
Madde
55 - Resmî tatile rastlamadığı takdirde Millet Meclisi Genel Kurulu. Salı,
Çarşamba, Perşembe günleri saat 15.00 den 19.00'a kadar toplamı.
Danışma
kurulunun teklifi üzerine Genel Kurul toplantı gün ve saatlerini
değiştirebileceği gibi, diğer günlerde de toplantı yapılmasına karar
verebilir."
Birleşimin
açılması ve kapanmasını düzenleyen 56 nci madde ise aşağıdaki gibidir:
"Madde
56 - Başkan oturumu açar ve gerekirse kapatır. Oturumun devamınca Başkanlık
makamı ve divan üyelikleri boş kalamaz.
Zorunlu
hallerde, o birleşim için geçerli olmak kaydiyle ve sona ermek üzere olan
işlerin tamamlanması amaciyle oturumun uzatılmasına Genel Kurulca karar
verilebilir."
Davacının
bu maddelere aykırı işlem yapıldığı savı şu noktalarda, toplanmaktadır:
Dava
konusu tasarıya ilişkin görüşmelerin devamına ve görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına, 55. maddede saptanan ve çalışma süresinin
sonu olan saat 19.00 dan sonra karar verilmekle bu maddenin birinci fıkrası
hükmüne uyulmamış, uzatma kararı alınırken de 56. maddenin ikinci fıkrası
hükmüne aykırı hareket edilmiştir.
Bu
maddeler birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduğundan ve sav her iki maddeyi
bir arada ilgilendirdiğinden inceleme her iki madde yönünden ve birlikte
yapılacaktır.
Yukarıda
sözü edilen yasama belgelerine göre; Başkanın, "113 sıra sayılı tasarıya
ait komisyon raporunun tümü üzerindeki görüşmelere başlıyoruz" sözlerinden
ve söz istiyenlerin adlarının saptanarak Hükümet ile Komisyonun oturumda hazır
bulunduklarının belirlenmesinden sonra oturumun uzatılmasına ilişkin önerge
okunmuştur. O sırada saatin henüz 19.00 olmadığı Başkanın bu açıklamalarından
anlaşılmaktadır Şu halde bu önerge 113 sıra sayılı rapor görüşülmeye
başlandıktan sonra ve fakat saat 19.00'a gelmeden verilmiştir. Ancak uzatma
önergesi, sözkonusu raporun görüşülmesine ilişkin işlemlerin başlamasından
hemen sonra verildiğinden ortada içtüzüğün 56. maddesinde oturumun uzatılması
için öngörülen ". . . . sona ermek üzere olan işlerin tamamlanması. ..."
koşulu bulunmamakta ve bu durum, İçtüzüğün 56. maddesi son fıkrası kuralına
aykırılığı oluşturmaktadır.
Ancak,
bu aykırılık, kanunun iptalini gerektirecek nitelikte bulunmamıştır. Çünkü
aykırılık nedeni olan kural bir İçtüzük düzenlemesi olup ona uyulmamış olması
Meclisin görüştüğü tasarı üzerindeki iradesinin başka türlü oluşmasını
etkiliyecek ağırlıkta ve önemde değildir. Gerçekten görüşülen işin, henüz sona
ermek üzere olan iş durumuna gelmeden o işin başlarında, ya da sonlarında
uzatma karan alınması, kanunu biçim yönünden sakatlayacak önem ve ağırlıkta
sayılamaz. Çünkü bu hal çıkacak kanunun belli bir yönde oluşmasını zorunlu
kılacak başka bir deyimle Meclisin iradesini etkiliyecek ağırlık ve önem
taşımaz.
Öte
yandan Anayasa'da, Yasama Meclislerinin, günün belli saatleri dışında Yasama
işlemlerini yapamayacaklarını ve yasama yetkilerini kullanamayacaklarını
gösteren bir hüküm yer almamıştır.
Kaldıki
İçtüzük kuralının bu biçimde uygulanmış olmasının Anayasa'nın değişik 64.
maddesiyle öngörülen amacına ters düştüğü de ileri sürülemez.
Bu
nedenlerle oturumun uzatılması işlemine ilişkin iptal isteminin reddine karar
verilmelidir.
Bu
görüşe Ahmet Salih Çebi ve Nihat O. Akçakayalıoğlu katılmamışlardır.
b)
Oturumu yöneten Başkanvekilinin durumu sorunu:
Bu
konunun açıklığa kavuşturulması için Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 11/6/1975
günlü ve 1025 sayılı yazısı ile Millet Meclisi Başkanlığından bilgi istenilmiş,
bu yazıya karşılık olarak alınan Millet Meclisi Başkanlığının Kanunlar
Müdürlüğü ifadeli ve 17/6/1975 gün ve 2622-21074 sayılı yazısı ile gerekli
bilgiler verilmiş ve yazıya durumu aydınlatan iki de belge eklenmiştir. Bu
belgelerden birisi, Meclis Başkanlığınca sözkonusu oturumu yöneten Meclis
Başkanvekiline yazılan 6/2/1975 günlü ve 1904 sayılı yazının onanlı bir örneği
olup şu hususları içermektedir:
"Millet
Meclisi Başkanvekili bulunduğunuz halde, Partinizin Genel İdare Kurulu
üyeliğine de seçilmiş olduğunuz tesbit olunmuştur. Daha evvel şifahi olarak
Anayasa'nın 84. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Başkanvekilliği sıfatıyla
partinizde seçilmiş olduğunuz görevin bağdaşmadığı ve bu iki görevden birini
tercih etmeniz rica olunmuşsa da bugüne kadar olumlu veya olumsuz bir cevabınız
alınamamıştır.
Durumunuzu
tekrar gözden geçirerek Başkanvekilliği veya Partinizin Genel İdare Kurulu
üyeliğinden birini seçtiğinizi en kısa zamanda bildirmenizi rica ederim."
İkinci
belge ise, adıgeçen Başkanvekilinin, Meclis Başkanlığının yazısına cevabını
teşkil etmektedir. 10/2/1975 günlü ve Meclis Başkanvekili sıfatı ile imzalanmış
ve Meclis Başkanlığınca örneği onanmış olan bu yazı şöyledir:
"Daha
evvelce Anayasa'nın 84. maddesi üzerinde yaptığımız konuşmada belirtildiği gibi
Anayasa Mahkemesi tarafından Esas 1970/32, 1971/22 karar sayılı ve 23/2/1971
günlü hükme ait fikrimi muhafaza etmekle beraber herhangi bir yanlış anlaşmaya
meydan vermemek üzere ...... Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa etmiş
bulunduğumu bildiririm. Saygılarımla."
Hükümlerine
uyulmadığı ileri sürülen Anayasa'nın 84. maddesi üçüncü fıkrası aşağıdaki
gibidir;
"Başkanlar
ve Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partilerin veya siyasî parti
gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde veya dışındaki faaliyetlerine
ve görevlerinin yerine getirilmesini gerektiren haller dışında Meclis
tartışmalarına katılamazlar; Başkan oy kullanamaz."
Sözü
geçen yasama belgeleri ile, Millet Meclisi Başkanlığı yazısına ekli olarak
yollanan ve içeriği yukarıda açıklanan yazılara göre, Millet Meclisi Genel
Kurulunun 6/2/1975 günlü, 36. Birleşimine ilişkin oturumun sonuna kadar, iki
sıfatı da üzerinde toplayan Baskanvekilince yönetildiği ve kendisinin 6/2/1975
günlü, 36. Birleşimi yönettikten sonra, Partisinin Genel İdare Kurulundan
istifa ettiği anlaşılmaktadır. Birleşimin yönetiminden sonra, Parti Genel İdare
Kurulu üyeliğinden istifa edilmiş olması, daha önce her iki sıfatı birlikte
taşıyarak yapılmış olan yasal tasarrufların hukukî niteliğini
değiştirmeyeceğinden, çözümü gereken sorun, bir başkanvekilinin bağlı olduğu
siyasî partinin genel idare kurulu üyeliği sıfatını da üzerinde
taşıyabilmesinin, Anayasa'nın 84. maddesinin üçüncü fıkrasiyle konulan
"Başkanvekillerinin üyesi oldukları siyasî partilerin... Türkiye Büyük
Millet Meclisi içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamazlar." kuralı
ile bağdaşıp bağdaşmayacağıdır.
Yukarıda
değinilen Anayasa kuralı ile, Meclis Başkanvekilliğine seçilen bir
milletvekilinin bağlı olduğu partinin, Büyük Millet Meclisi içindeki veya
dışındaki faaliyetlerine katılmaması öngörülmektedir. Başka bir deyimle
Anayasa, bu kuralıyla başkanvekili seçilen bir milletvekilinin tarafsız
kalmasını istemiş ve bu yolla partisinin siyasî faaliyetine katılmasını
yasaklamıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi 23/2/1971 günlü ve Esas 1970/32, Karar
1971/22 sayılı kararında bu konuya değinmiş ve işlemle ilgili 84. maddeyi; bu
madde ile güdülen amacın, birleşimi yöneten Başkanvekilinin taraf tutmasını ve
dolayısiyle görüşmeleri etkilemesini önlemek ve görüşmelerin tarafsız
yürütülmesi kuralına gölge düşürmemek olduğu biçiminde yorumlamıştır. (Kararlar
Dergisi, Cilt 9, sayfa 331).
Bir
siyasî partinin genel idare kurulu üyeliği, o partinin kendi tüzüğü ile
saptanan genel yürütme işlemlerini yöneten bir kurulun çalışmasında katkılı
olmak demek olduğuna göre, bu sıfatın az önce sözü geçen kural ile yasaklanan
faaliyetler kapsamına girdiğinde kuşku yoktur. Çünkü genel idare kurulu üyeliği
sıfatı, yalnızca bir partiye bağlı olmayı değil, onunla birlikte ve aynı
zamanda partisinin genel yönetimini sevk ve idarede faal görev yapacak kimi
yetenek ve koşulları üstünde toplamayı gerektiren bir nitelik taşımaktadır. O
halde bu sıfatı kazanmanın milletvekili ya da Cumhuriyet Senatosu üyesi olmanın
doğal sonucu olarak kabulüne de olanak yoktur.
Bu
nedenlerle, bağlı olduğu partinin genel idare kurulu üyeliği sıfatı üstünde
iken Millet Meclisi Başkanvekili sıfatı ile Meclis Genel Kurulu birleşiminin
yönetilmesi Anayasa'nın 84. maddesinin üçüncü fıkrası kuralına aykırı
bulunduğundan dava konusu kanunun bu yönden iptaline karar verilmelidir.
Bu
görüşe Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet Salih
Çebi katılmamışlardır.
c)
Tasarı maddelerinin görüşülmesi sırasındaki aykırılıklar sorunu:
Konu
üzerindeki inceleme, dava dilekçesinde öne sürülen savlara uyularak iki bölümde
yapılmıştır.
aa)
11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddi açısından tüzük hükümlerine yapılan
aykırılıklar sorunu:
Konuya
ilişkin Millet Meclisi tutanaklarına göre Millet Meclisinin 6/2/1975 günlü 36.
Birleşim, ikinci toplantısında tasarının tümünün görüşülmesi tamamlandığından
maddelere geçilmesi oylanarak kabul edilmiş ve böylece maddelerin görüşülmesine
olanak sağlanmıştır. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi Dönem 4, Cilt 8, Toplantı
2, Birleşim 36, tarihi 6/2/1975, sayfa 467).
Yukarıda
da değinildiği gibi kanun hükmünde kararnamelerin Yasama Meclislerinde
görüşülüp karara bağlanması için uygulanacak yöntem Anayasa'nın değişik 64.
maddesinin dördüncü fıkrasında belirlenmiştir. Bu yöntem ise Yasama Meclisleri
İçtüzüklerinde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için öngörülen
kuralların öncelik ve ivedilik koşulu ile birlikte kanun hükmünde kararnamelere
de aynen uygulanacağı biçimindedir.
Şu
halde, kanun hükmünde kararnameler genel kural olarak kanunlar için öngörülen
biçimde görüşülüp karara bağlanacaktır. Böylece 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmelerinde Millet Meclisi
İçtüzüğünün hükümleri uygulanmak gerekir, içtüzüğün konuya ilişkin kuralları
ise, 81. ve 82. maddelerde yer almış bulunmaktadır. 81. madde, bir kanun tasarı
veya teklifinin esas komisyonunca reddi kararlaştırılmış ve raporun Meclis
Genel Kurulunca benimsenmiş olması halinde, tasarı veya teklifin reddedilmiş
olacağını, benimsenmemesi halinde ise komisyona geri çevrileceğini
öngörmektedir. 82. maddeye gelince, tasarı ya da tekliflerin görüşülmesinde
önce tüm üzerinde görüşülme yapılacağını, bunun tamamlanıp kabulünden sonra
maddelerin görüşülmesine geçileceğini, maddelere geçilmesi yapılan oylama
sonunda kabul edilmezse o tasarı ya da teklifin reddedilmiş sayılacağını
belirtmektedir.
Şu
duruma göre 81. madde komisyonca reddi kararlaştırılan bir kanun tasarısı ya da
teklifinin Meclis Genel Kuruluna intikalinde Genel Kurulca yapılacak işlemleri,
82. madde ise komisyonca kabul ile sonuçlanan tasarı ya da tekliflerin Meclise
geldiğinde Meclisin yapacağı işlemleri düzenlemektedir. Birinci halde kanun
tasarı ya da teklifi daha önce esas komisyonca reddedilmiş olduğuna göre,
komisyonca ayrıca bir de red tasarısı hazırlanmasına gerek bulunmamaktadır. Bu
takdirde Meclis Genel Kurulunun yapacağı işlem 81. madde uyarınca, ya bu konuda
hazırlanan raporu benimsemek olacaktır; ki bu halde, tasarı veya teklif
reddedilmiş sayılacaktır; ya da raporu benimsemeyecektir. Başka bir deyimle
komisyon raporu kabul edilmeyecektir. Bu durumda ise o tasarı veya teklif
yeniden incelemeye tabi tutulmak üzere komisyona geri yollanacaktır. Olayda
böyle bir durum yoktur. Çünkü komisyonca incelenen bir kanun tasarısı ya da
teklifi olmayıp kanun hükmünde bir kararnamedir. Gerçekten ortada 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa'nın 64. maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca Millet Meclisince görüşülüp karara bağlanması sözkonusu olduğundan, bu
tür kararnameleri bir kanun tasarısı ya da teklifi olarak nitelemeye olanak
bulunmamaktadır. Ancak Millet Meclisi Plan Komisyonunca görüşülen 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname redle sonuçlandığından, Yasama Meclislerinde yapılacak
görüşmelere ve bu görüşmeler sonunda bu konuda bir kanunun oluşturulmasına
olanak sağlamak üzere bu durumu saptayan bir metnin düzenlenmesi zorunludur.
Kanun hükmünde kararnamelerin bu özel durumu nedeniyledir ki Plan Komisyonunca
düzenlenen ve reddi içeren metnin, Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında,
içtüzüğün 81. maddesinin değil, bu özel duruma daha uygun olması nedeniyle İçtüzüğün
82. maddesinin uygulanması gerekir.
O
halde, 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Millet Meclisi Genel Kurulundaki
görüşülmesi sırasında İçtüzüğün 82. maddesi kuralına göre önce tasarının
tümünün görüşülmesinde ve maddelere geçilmesinin oylanmasında bir aykırılık
bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davacının bu konuya ilişkin iptal isteminin
reddine karar verilmelidir.
Bu
görüşe Ahmet Akar, Şekip Çopuroğlu ve Nihat O. Akçakayalıoğlu katılmamışlardır.
bb)
12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin(g) bendinin
reddi açısından İçtüzük hükümlerine yapılan aykırılık sorunu:
Yukariki
bölümlerde de açıklandığı üzere, 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümünün
reddi hakkında Millet Meclisi Plân Komisyonunca düzenlenen 3/2/1975 günlü rapor
ile eki metin, Millet Meclisi Genel Kurulunun 6/2/1975 günlü, 36 ncı Birleşim,
l ve 2 nci oturumlarında görüşülmüş ve tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandıktan sonra maddelere geçilmesine karar verilmiştir. Maddelerin
görüşülmesi de bitirilip tümü kabul edilen metin 2 nci maddesi içeriği
şöyledir.
"Madde
2 - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek geçici 10. maddesine 31/5/1974
tarihli, 14901 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 30/5/1974 tarihli 12 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen aynı konudaki (g) bendi reddedilerek
yürürlükten kaldırılmıştır. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt 8,
Toplantı 2, sıra sayısı 113).
Bu
sorun daha önce bu kararın 2 numaralı kısmının (c) bendinin de konusunu teşkil
ettiğinden bütün ayrıntılariyle o bölümde incelenmiştir. Ancak, orada yapılan
inceleme, sorunun, yani 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddi hakkında
düzenlenen komisyon raporuyla eki bulunan metne, komisyonda görüşülüp karara
bağlanmamasına rağmen 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren bir
kuralın da reddedilerek yürürlükten kaldırıldığı yolunda bir fıkra eklenmesi
yönünden yapılmış ve dava konusu kanunun bu yönden iptali öngörülmüştür. Burada
incelenecek olan sorun, o bentte belirtilen biçimde oluşan işleme ilişkin
komisyon raporu ile ekli metnin Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşülmesi
sırasında yapıldığı ileri sürülen aykırılıkların var olup olmadığını saptamak
ve böyle bir aykırılığın varlığı saptandığı takdirde de bunun dava konusu
kanunun iptalini gerektirip gerektirmediğini belirtmektir.
Sorunun
çözümü bakımından işlemin Plan Komisyonundaki oluşumu ile Millet Meclisi Genel
Kurulundaki seyrini kısaca gözden geçirmede yarar vardır:
Bu
kararın birçok bölümlerinde çeşitli vesilelerle belirlendiği üzere, 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin, Anayasa'nın 64. maddesinin dördüncü fıkrası hükmü
uyarınca Millet Meclisi Plân Komisyonunda görüşülerek tümünün reddine karar
verilmiş olması nedeniyle, içtüzük hükümlerine göre Komisyon Başkanlığınca
durumu saptayan bir rapor düzenlenmiş; ayrıca reddi içeren bir de metin
hazırlanarak bu rapora eklenmiş ve ikisi birlikte Meclis Genel Kuruluna
sunulmuştur. Ancak, eklenen metinde; 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
tümünün reddiyle birlikte, komisyonda görüşülmesi ve oylanması yapılmamış bulunan
12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin de
reddedilerek yürürlükten kaldırıldığı yolunda bir hüküm ikinci madde olarak yer
almıştır. Meclis Genel Kurulu bu raporu ve eki metni aynen oylayarak kabul
ettiğinden 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümüyle birlikte 12 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendi de reddedilerek
yürürlükten kalkmıştır. Böylece 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı
dışında kalan ve fakat 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname içeriğinde bulunan
bir hüküm, 11 sayılı Kararnamenin reddi dolayısiyle onun bir kuralı imiş gibi
yürürlükten kaldırılmıştır. Oysa olayın komisyon evresi işlemi, İçtüzüğün 36.
maddesinin koyduğu kurallara aykırılık nedeniyle Anayasa'nın 85. maddesine de
aykırılığı oluşturduğundan Meclis Genel Kurulu bu Yasama işlemini bu açıdan
incelemeden kanunlaştırmış duruma girmiştir. Çünkü, komisyonlar, Meclis Genel
Kurulu adına ve onun görevini kolaylaştırmak amacıyla çalışmalar yapıp
Meclislerin ayrılmaz birer parçası olduğuna göre, o evrede yapılan İçtüzüğe ve
Anayasa'ya ilişkin aykırılıklar; Genel Kurullardaki görüşmelerde
düzeltilmedikçe olduğu gibi sürüp gidiyor demektir. Böylece Plân Komisyonu
görüşmeleri sırasında Meclis İçtüzüğünün 36. maddesi kurallarına uyulmamasının
belgesi niteliğini taşıyan komisyon raporu ve eki metnin olduğu gibi kabulü
suretiyle Millet Meclisince alınan karar da aynı nedenle içtüzüğün 36.
maddesine aykırı bir davranıştır. Millet Meclisi Genel Kurulu, hiç kuşkusuz
tasarının görüşülmesi sırasında bu aykırılığı farkedip, İçtüzüğün 81. maddesi
son fıkrası uyarınca alacağı kararlarla raporu ve eki metni komisyona geri
yolluyabilirdi. Böyle davranılmamakla sonuçta, dava konusu kanunun
yasalaşmasında İçtüzüğün 36. ve 81. maddeleri kurallarına olan aykırılığın
sürdürülmesine olanak sağlanmış ve bu durum giderek Anayasa'nın 85. maddesinin
birinci fıkrası hükmüne de aykırılığı oluşturmuştur.
Ayrıca,
Anayasa'nın 64. maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğince, Kanun Hükmünde
Kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Kanunların görüşülmesi için
içtüzük Hükümlerince getirilen kurallara uygun olarak görüşüleceğine göre, 11
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Millet Meclisinde görüşülmesinde İçtüzüğün
36. maddesi kuralına uyulmamakla, Anayasa'nın sözü geçen kuralına da aykırı bir
durumun oluşmasına yol açılmıştır.
O
halde dava konusu kanunun bu nedenlerle de iptaline karar verilmelidir.
Bu
görüşe Kani Vrana, Halit Zarbun ve Lütfi Ömerbaş katılmamışlardır.
4 -
Cumhuriyet Senatosundaki görüşmelerde İçtüzüğe ve Anayasaya aykırılık sorunu:
Dava
dilekçesinde, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunda dava konusu tasarının
görüşülmesi sırasında yapıldığı öne sürülen aykırılıklar; 1. maddenin
değiştirilmesi ve 2. maddenin metinden çıkartılmasına ilişkin önergenin kabulü
üzerine değişik 1. madde metininin oya sunulmaması ve 2. madde için görüşme
açılmadan bu maddenin metinden çıkartılması hakkındaki değişiklik önergesinin
kabulü üzerinde toplanmaktadır.
Burada
çözümü gereken sorun, bu işlemlerin Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğüne ve giderek
Anayasa kurallarına aykırılığı oluşturup oluşturmayacağının saptanmasıdır.
Bunun için de söz konusu işlemlerin Senato Genel Kurulundaki oluşum biçimini
gözden geçirmek, daha sonra uygulanan Anayasa ve İçtüzük kurallarını incelemek
ve ona göre bir değerlendirme yapmak gerekmektedir.
a)
Cumhuriyet Senatosunda konuya ilişkin görüşmeler:
Yasama
belgelerine göre Cumhuriyet Senatosunda konuyla ilgili yasama işlemleri şöyle
cereyan etmiştir: (Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, Cilt 21. Toplantı 14,
Birleşim 42, tarih 18/3/1975, sayfa 251-252).
Cumhuriyet
Senatosu Bütçe Plan Komisyonu, Millet Meclisi metnini olduğu gibi benimsemiş
(C. S. T. D. Toplantı 14, Cilt 21, sıra sayısı 441) ve Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulu da tasarının tümü üzerindeki görüşmeleri tamamladıktan sonra
maddelere geçilmesini kabul etmiştir. Görüşmeler sırasında kanunun başlığının
değiştirilmesi için bir önerge verildiğinden bu önerge oya sunularak kabul
edilmiş, böylece kanunun başlığı değiştirilerek şimdiki şeklini almıştır. (C.
S. T. D. Cilt 21, Toplantı 14, Birleşim 40, tarih 11/3/1975, sayfa 162- 170.)
Daha
sonra maddelerin görüşülmesine geçilmiş ve 1. madde üzerinde görüşme açılmış ve
tamamlanmışsa da madde hakkında değişiklik öneren bir önerge verilmiş
olduğundan Başkan bu önergeyi okutmuştur. Önerge şöyledir:
"Cumhuriyet
Senatosu Başkanlığına
441
S. Sayılı tasarının 1. maddesinin ekli metindeki şekilde değiştirilmesini ve 2.
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve rica ederiz.
Madde
l - 15 Şubat 1974 tarihli, 14800 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname yetki dışı çıkarılmış olmakla, bütün sonuçları ile
birlikte red ve iptal edilmiştir.
31
Mayıs 1974 tarihli 14991 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış olan 12 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin işbu Kanuna
aykırı olan hükmü de kaldırılmıştır.
Hükümet
bu önergeye "Anayasa'ya aykırıdır" diyerek katılmamıştır. Bütçe ve
Plan Komisyonu Başkanı Önergeye katıldıklarını bildirmiş ve önerge oya
sunulmuştur. Başkan oylama sonucunu; "önerge kabul edilmiştir, madde metni
önergede kabul edilen şekilde düzeltilecektir." sözleriyle açıklamıştır.
(C. S. T. D. Cilt 21, Toplantı 14, Birleşim 42, tarih 18/3/1975, sayfa 251-252).
(12
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımlandığı Resmî Gazete sayısı 14901
olduğu halde, Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisinden yukarıya aktarılan
değiştirge önergesi metninde bu sayı 14991 diye gösterildiğinden, o önerge
metnine bağlı kalınması düşüncesiyle, Resmî Gazete sayısı önergedeki gibi 14991
olarak yazılmıştır.)
Bundan
sonra Başkan, 2. maddenin metinden çıkartılması hakkında bir başka önerge
verilmiş olduğunu, ancak daha önce verilip kabul edilen önerge ile maksat hasıl
olduğu için, 2. maddenin de metinden çıkartılmış bulunması nedeniyle, bu
önergeyi işleme koymayacağını bildirmiş ve "2. madde de kalkmış olduğuna
göre, 3. madde tabiatiyle 2. madde oluyor, yürürlük maddesidir" diyerek
(Madde 2 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.) Biçimindeki 2. maddeyi
okutmuş ve devamla, "Eski üçüncü, yeni ikinci maddeyi oylarınıza
sunuyorum... madde kabul edilmiştir. 4. maddeyi, yani şimdiki 3. maddeyi
okutuyorum, (Madde 3 - Bu Kanun Hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.) eski 4.,
şimdiki 3. maddeyi oylarınıza sunuyorum... kabul edilmiştir" diyerek
sonucu açıklamıştır. (Aynı tutanak dergisi, sayfa 252 -254).
Böylece
Maddeler üzerindeki görüşmeler de tamamlanmış sayıldığından, Başkan, kanunun
tümü üzerinde lehte ve aleyhde olmak üzere 2 üyeye söz vermiş; bu konuşmalar da
tamamlandıktan sonra, Başkan; "Sayın üyeler, 441 sıra sayılı Kanun
tasarısının tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir. Kanun tasarısı Cumhuriyet
Senatosunda değiştirilerek kabul edilmiştir. Şimdi tümü oylanacaktır. Yalnız
tümünün oylanması için açık oy önerisi vardır. Ad okuyarak açık oylama işlemine
başlıyorum... 101 sayın üye oylamaya katılmış, 88 sayın üye kanun tasarısını
kabul etmişler, 12 sayın üye kanun tasarısını reddetmişlerdir, l sayın üye
çekimser oy kullanmışlardır. Bu şekilde 441 sıra sayılı kanun tasarısı
Cumhuriyet Senatosunda değiştirilerek kabul edilmiş olduğu için Millet Meclisi
Başkanlığına gönderilecektir.... Birleşimi kapatıyorum." diyerek sonucu
açıklamıştır.
b)
Olayda uygulanması gerekli Cumhuriyet Senatosu içtüzük hükümleri:
Millet
Meclisinden gelen dava konusu işleme ilişkin tasan, Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunda görüşülmesi sırasında değişikliğe uğramış, davacı da bu değiştirme
işlemlerinin Cumhuriyet Senatosu içtüzük kurallarına aykırı olduğunu ileri
sürerek iptal isteminde bulunmuş olduğuna göre İçtüzüğün konuyla ilgili
kurallarını incelemek gerekmektedir.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün konuya ilişkin kuralları 94 - 99 ncu maddelerinde yer
almıştır. Bunlardan işlemle ilgili kuralları, 95., 96. ve 97. maddeler içermiş
bulunduğundan bu maddeler gözden geçirilmelidir.
"Madde
95 - Bir tasarı veya teklifin birinci veya ikinci görüşmesi sırasında sözcü;
tadil teklifinin komisyona havalesini isterse bunun kabulü mecburidir."
"Madde
96 - Bir tasarı veya teklifin birinci görüşmesi bittikten sonra yapılan tadil
tekliflerinin, ilgili komisyona verilmesi mecburidir."
"Madde
97 - Birinci ve ikinci görüşme sırasında yapılan tadil tekliflerinin komisyona
havalesi, komisyon tarafından istenmediği takdirde; bu tedillerin gerekçesi,
sahipleri tarafından kısaca Genel Kurulda açıklanır. İkinci görüşme sırasında
buna yalnız Komisyon cevap verebilir.
Bunun
üzerine tadil teklifinin dikkate alınıp alınmamasına, Genel Kurulca karar
verilir.
Tadil
teklifi dikkate alınırsa Komisyona havale edilir. Komisyon dikkate alınan tedil
teklifine uymak zorunda değildir. Son karar Genel Kurula aittir."
c)
İşlemin değerlendirilmesi:
Yukarıya
aktarılan içtüzük Hükümlerinin birlikte incelenmesinden:
aa)
Bir tasarı veya teklifin Cumhuriyet Senatosunda birinci veya ikinci görüşülmesi
sırasında verilen değiştirme önergesinin ilgili komisyon sözcüsü tarafından
komisyona havalesinin istenmesi:
bb)
Tasarı veya teklifin birinci görüşülmesi bittikten sonra bir değiştirge
önergesi verilmesi;
cc)
Birinci veya ikinci görüşme sırasında bir değiştirge önergesi verilip bunun
komisyona havalesi, komisyonca istenmemiş olmasına karşın Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunca önergenin dikkate alınmasının oylanıp kabul edilmesi,
Hallerinde,
önergenin komisyonca incelenip bir karara bağlanmasının zorunlu olduğu
anlaşılmaktadır. Başka bir deyimle değiştirge önergesinin komisyonca
incelenmesinden sonra Genel Kurula getirilmesinin genel bir kural olarak
kabullendiği görülmektedir. Sözkonusu olan tasarı Anayasa'nın 64. maddesinin
dördüncü fıkrası uyarınca öncelik ve ivedilikle görüşülmesi gereken kanun
hükmünde kararnameye ilişkin olması nedeniyle, Cumhuriyet Senatosundaki işleme,
İçtüzüğün 96. maddesinin, olmadığı takdirde, 97. madde hükümlerinin
uygulanacağı kuşkusuzdur, ister 96. madde, ister 97. madde kuralları
uygulansın, sonuçta değiştirge önergesinin her halde yetkili komisyonca bir ön
incelemeye bağlı tutulması zorunluğu kendini göstermektedir.
O
halde, Cumhuriyet Senatosunda tümü üzerinde yapılan görüşmeleri tamamlayıp
maddelerine geçilmesi kabul edilen dava konusu tasarının 1. maddesi üzerinde
değişiklik öneren teklifin Genel Kurulca oylanıp kabulünden sonra Komisyona
yollanması gerekir. Komisyon yine toplanıp, konuyu görüşecek ve hazırlayacağı
yeni metni Genel Kurula sunacak, Genci Kurul da bu yeni metni oylayarak kabul
ederse, tasarı bu doğrultuda oluşacak, kabul etmezse değişiklikten önceki madde
metni oylanacak ve sonuca göre işlem yapılacaktır.
Ayrıca
değiştirge önergesinin kabulü ile 1. maddenin kapsamında değişiklik yapılması
öngörülmüş ve bunun sonucu olarak da tasarının öteki maddeleri sayılarının
değiştirilmesi zorunlu duruma gelmiş bulunduğundan, metnin buna göre
düzenlenmesi için tasarının bu yönden de komisyona geri yollanması ve
komisyonca kabul edilen değişikliğe göre düzenlenecek yeni metnin Genel Kurula
sunulması, Genel Kurulun da yeni metnin her maddesini ayrı ayrı oya sunması
gerekirdi.
Olayda
ise bu yöntem uygulanmamış, 1. madde hakkında verilen bir önergenin kabulü ile
bir yandan o maddenin değişiklik önergesinde yazılı biçimde aynen Genel Kurulca
da kabul edildiği varsayılmış, öte yandan öteki maddeler, Başkan tarafından bu
değişikliğe göre sıralanarak oya sunulmuş ve kanun tasarısının görüşülmesi
böylece tamamlanmıştır. Oysa bir madde hakkında verilen değiştirge önergesinin
kabulü mutlaka o maddenin değiştirge önergesi içeriği biçiminde kabulü anlamına
gelmez. Çünkü ilk önce bu değiştirge önergesinin yukarıda değinilen tüzük
hükümleri uyarınca komisyonca incelenmesi ve varılacak sonucun düzenlenecek
yeni bir metinle Genel Kurula sunulması ve özellikle önergedeki bu maddenin
içeriği ile birlikte Genel Kurulca tasarının maddesi olarak oylanması
zorunludur. Bu işlemler yapılmadıkça, yöntemince kabul edilmiş bir kanun
maddesinden söz etme olanağı yoktur. Kaldıki Genel Kurulca kabul edilen önerge
üzerine durumu yeniden incelemesi gereken komisyon İçtüzüğün 97. maddesinin son
fıkrası hükmünce ve son karar Genel Kurula ait olmak koşuluyla değiştirge
önergesine uymak zorunda da değildir.
Şu
halde ortada, komisyonca henüz ne yolda sonuca bağlanacağı bilinmeyen ve
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunda içeriği, tasan metni olarak görüşülüp
oylanmayan bir değiştirge önergesi ile önerilmiş bir madde metni karşısında
bulunulmaktadır. Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunda işlem bu evrede
kesildiğine göre, ortada henüz kabul edilmiş bir kanun maddesi yok demektir.
Çünkü bir maddenin kabulü için gerekli işlemler tamamlanmamıştır. Söz gelimi,
komisyonca değiştirge önergesi üzerinde toplantı yapılarak yeni bir metin
düzenlenip Genel Kurula sunulmamış ve dolayısiyle Genel Kurulca da bu konuda
bir oylama yapılamamıştır. Bunun gibi, eski metin oylanması olanağı da
bulunamamıştır. Böylece bu evrede Senato Genel Kurulunun o madde hakkında
iradesi henüz belirlenmemiştir. Nitekim bu işlemlerin yapıldığı sırada Başkanın
1. madde hakkındaki değiştirge önergesini oyladıktan sonra; ". . . .
önerge kabul edilmiştir. Madde metni önergede kabul edilen şekilde
düzeltilecektir." diye açıklama yaparak maddenin değiştirilerek kabul
edildiğini saptayan bir beyanda bulunmaması da, madde üzerindeki işlemlerin
henüz tamamlanmadığının kanıtıdır. Başkanın açıklanan bu beyanı İçtüzük
kuralları gereğince Genel Kurulca benimsenen değiştirge önergesi ile birlikte
tasarının komisyona geri verilmesi doğrultusunda işlem yapılmasını zorunlu
kıldığı ve değişik metin de oylanmadığı halde, Başkan işlemi burada kesmiş ve
diğer maddelerin görüşülmesine geçmiştir.
Ayrıca
yapılan değişiklik sonucu, maddelerin sayıları da değiştiğinden onların yeniden
numaralandırılması için tasarıyı komisyona geri de yollamamıştır ve böylece
kanunun bütün maddeleri üzerindeki yasama işlemleri tamamlanmadan kanun
tasarısının tümünün görüşülmesi sona erdirilmiştir.
Tasarının
2. maddesinin metinden çıkartılması hakkında verilen önergenin işleme konulmaması
sorununa gelince; bu bölümün (a) bendinde Cumhuriyet Senatosundaki dava konusu
yasama işlemlerinin görüşülmesine ilişkin açıklamalar yapılırken belirtildiği
üzere, Başkan, tasarının 2. maddesinin metinden çıkartılması hakkında verilen
önergeyi, daha önce 1. maddenin değiştirilmesi maksadiyle verilen önergenin
oylanıp kabul edildiği gerekçesiyle işleme koymayacağını açıklamıştır. Oysa
daha önce kabul edilen önerge, 2. maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin
olmayıp, 7. madde kapsamına giren bir hükmün, 1. madde içerisine alınmasını
öngörmekte idi. işleme konulmayan önerge ise, 2. maddede yer alan hükmün
tümünün metinden çıkarılmasını önermektedir. En aykırı olan bu son önerge
olduğuna göre, Başkanın bu önergeyi işleme koyarak ilk önce oylaması gerekir. Başkan,
bu önergeyi işleme koymamakla İçtüzüğün bu konudaki buyurucu kuralına aykırı
hareket etmiş ve bu davranışı ile Cumhuriyet Senatosunun iradesinin oluşmasını
önlemiş ve sonuçta az önce ayrıntılariyle belirtilen gerekçeler nedeniyle
içtüzüğe ve Anayasa'ya aykırılıklar oluşmuştur.
Yeri
gelmişken; Cumhuriyet Senatosundaki görüşmelerde, maddeleri üzerindeki işlemler
tamamlanmadan, ya da yanlış uygulamalar sonucu Cumhuriyet Senatosu iradesinin
oluşması önlenerek tümü oylanıp kabul edilen tasarının bu halinin, yani
tasarının tümünün sonradan Cumhuriyet Senatosu tarafından usulünce kabul
edilmiş olmasının, daha önceki sakatlık ve aykırılıkları gidermeye yeterli
sayılıp sayılmayacağı ve ayrıca Cumhuriyet Senatosunca yapılan değişiklik
sonucu olarak Anayasal kural gereğince Millet Meclisine intikal eden tasarının
Millet Meclisi Genel Kurulunca Cumhuriyet Senatosundan geldiği biçimde
benimsenmiş bulunmasının, daha önce Cumhuriyet Senatosundaki görüşmeler
sırasında İçtüzüğe aykırı olarak yapılan işlemlere sıhhat kazandırıp
kazandırmayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar görülmüştür.
Konu,
bir yandan Cumhuriyet Senatosundaki, öte yandan Millet Meclisindeki işlemlerin
geçerliliklerini ilgilendirdiğinden her iki hal ayrı ayrı incelenecektir.
Cumhuriyet
Senatosundaki durum:
Aykırılığı
yukarıda saptanan işlemlerden sonra kendi içtüzüğüne uygun olarak Cumhuriyet
Senatosunca yapılan işlemlerin, yani tasarının kabulünün, daha önceki
aykırılıkların giderilmesine yeterli saymaya olanak bulunmamaktadır. Çünkü
maddelerin görüşülmesi sırasında meydana gelen aykırılıkları oluşturan evre
artık kapanmıştır. O evreyi yeniden canlandırmak olanaksızdır. Maddeleri
böylece usulüne uygun olarak kabul edilmemiş olan bir kanunun tümünün sonradan
usulünce kabul edilmiş olması, o kanun usulünce kabul edilmemiş, maddelerden
oluşması nedeniyle bir anlam taşımaz. O halde, Cumhuriyet Senatosundaki aykırı
işlemin yapılmasından sonra tasarının tümünün İçtüzük hükümlerine uygun olarak
oylanıp kabul edilmesi, bu aykırı işlemleri İçtüzüğe ve Anayasa'ya uygun bir
biçime dönüştürmeye olanak vermez.
Millet
Meclisindeki durum:
Az
önce belirtildiği üzere, tasarı Cumhuriyet Senatosunca değiştirilerek kabul
edildiğinden, Anayasa'nın 92. maddesinin dördüncü fıkrası kuralına göre işleme
tabi tutularak, yani Millet Meclisi Cumhuriyet Senatosu değişikliğini
benimsediğinden kanunlaşmıştır. Ancak bu maddenin gerek dördüncü fıkrasında ve
gerek birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan kanunların görüşülmesine
ve kabulüne ilişkin buyurucu kurallar, İçtüzüğün bu kurallarla ilgili
hükümlerine uyulduğu takdirde yerine getirilmiş sayılır. Cumhuriyet
Senatosunun, Millet Meclisinden gelen tasarıyı değiştirerek kabul etmesinin
geçerliliği, bu konudaki iradesini kendi İçtüzüğüne uygun biçimde belirtmesi
koşuluna bağlıdır. Bu irade belirtmesi daha önce açıklandığı gibi Cumhuriyet
Senatosundaki görüşmeler sırasında yapılan aykırılıklar nedeniyle zedelenmiş ve
giderek Cumhuriyet Senatosu iradesinin oluşması önlenmiş olduğuna göre ortada
değiştirilerek kabul edilmiş bir tasarıdan söz etme olanağı bulunmamaktadır.
Bundan dolayı da Cumhuriyet Senatosunca Yöntemine uyulmadan değiştirilmiş olan
bu tasan Millet Meclisince geçerli sayılarak yapılan oylama ve kabul işlemleri,
daha önceki eksiklikleri ve ayrılıkları ortadan kaldırmaya yetmez ve bu
nedenlerle Millet Meclisince, Cumhuriyet Senatosunca yapılan değişikliğin kabul
edilmiş olması, Anayasaya uygun bir kanunlaşma sayılmaz.
Bütün
bu açıklama, tartışma ve değerlendirmeden çıkan anlam, tasarının Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulundaki görüşme evresinde, gerek değiştirge önergesi üzerine
yapılan işlemlerde, gerek tasarının 2. maddesinin metinden çıkarılmasına
ilişkin önergenin işleme konulmamasında, Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün
yukarda açıklanan kurallarına önemli derecede aykırılık yapıldığıdır. Bu
aykırılıklar sonucu olarak de Cumhuriyet Senatosunun görüştüğü tasarının kimi
maddeleri hakkında kesin iradesinin belirlenmesine olanak verilmemiş,
dolayısıyla iradesi ağır bir biçimde zedelenmiştir.
Öte
yandan tasarıyı görüşüp kabul eden Yasama Meclisinin iradesinin bu biçimde
zedelenmesi ise, içtüzük kurallarına ve giderek Anayasaya da aykırılığı
oluşturmuştur. Gerçekten kanun yapılırken Yasama Meclislerinin iradelerinin
nasıl belirleneceği kendi içtüzüklerinde gösterilmiştir. Anayasa'nın 85.
maddesinin birinci fıkrasında; "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler
çalışmalarını kendi yaptıkları içtüzüklerinin hükümlerine göre yürütürler."
denilmek suretiyle bu kural açıklanmıştır. O halde Yasama Meclislerinin
içtüzüklerinde belirtilen kimi kurallar, önemli ve uyulması zorunlu temel
kurallardır. Bunlara uyulmaması, Yasama Meclislerinin iradelerinin
gerçekleşmesinde olumsuz sonuçlar doğuracak işlemlerin yapılmasına yol açar.
Nitekim olayda, kanun tasarısını oluşturan maddelerin içtüzükte belirtilen
biçimde oylanmadan kanunlaşması, bu tasarıyı kabul eden Cumhuriyet Senatosunun
iradesinin gerçekleşmemesine ya da tam oluşmamasına neden olmuştur.
Kaldıki
Millet, Meclisinde Anayasa'ya aykırı biçimde oluşan bir metnin, Cumhuriyet
Senatosunca içtüzük ve Anayasa kurallarına uygun olarak görüşülüp kabul
edilmesinin dahi o metne geçerlilik kazandıramayacağı açıktır.
Özetlenecek
olursa, Cumhuriyet Senatosunda yapılan görüşmelerde, tasarının 1. maddesinin
değiştirilmesi ve 2. maddesinin metinden çıkartılmasına ilişkin önergelerin
kabulü üzerine değişik 1. madde metninin oya sunulmaması ve 2. madde üzerinde
görüşme açılmadan bu maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin değişiklik
önergesinin kabulü, içtüzüğün 96. ve 97. maddelerine ve dolayısiyle Anayasa'nın
85. ve 92. maddelerine aykırı bulunduğundan iptal isteminin kabulü ile, dava
konusu Kanunun bu yönden de iptaline karar verilmelidir.
İhsan
Ecemiş ve Halit Zarbun bu görüşe katılmamışlardır.
5 -
Millet Meclisindeki ikinci görüşmeye ilişkin Anayasa ve içtüzük kurallarına
aykırılık sorunu:
Davacının
Millet Meclisindeki ikinci görüşmeye ilişkin aykırılık savları Millet Meclisi
içtüzüğünün 45. maddesi kurallarına uyulmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sorunun çözümü için, önce, tasarının ikinci kez Millet Meclisinde yapılan
görüşmelerde olaya ilişkin olan işlemlerin oluşum biçimlerini gözden geçirmek,
daha sonra bu işlemlere uygulanması gerektiği halde uygulanmadığı ileri sürülen
içtüzük hükümlerini incelemek ve ona göre bir değerlendirme yapmak
gerekmektedir.
a)
Yasama belgelerine göre Millet Meclisindeki ikinci kez görüşmelerde konu ile
ilgili İşlemler özetle şöyle cereyan etmiştir:
Tasarı,
ikinci kez Millet Meclisi Plân Komisyonunda 26/3/1975 gününde görüşülmüştür.
Görüşme açılınca, kimi milletvekilleri Cumhuriyet Senatosunca tasarı üzerinde
yapılan değişikliğin, yargı ve yürütme erklerine tecavüz olduğundan ve aynı
zamanda Anayasa"nın 64. maddesinin dördüncü fıkrası kuralına da aykırı
bulunduğundan bahisle Cumhuriyet Senatosu değiştirisinin benimsenmemesini
savunmuşlardır. Ancak komisyon bu öneriyi kabul etmeyerek Cumhuriyet Senatosu
değiştirisinin tümünü oylamış ve bunu benimsemiştir. Bu durum, komisyonca
düzenlenen 7/3/1975 günlü ve Esas 1/52 C. S. 1/342 karar 48 sayılı raporla
saptanmış ve tasarı böylece Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulmuştur. (Millet
Meclisi Tutanak Dergisi Dönem 4, Toplantı 2, Sıra Sayısı 113/1 inci ek ve buna
ilişkin tutanak örnekleri).
Bu
arada, 31/3/1975 gününde yeni Hükümet kurulduğundan, yeniden Büyük Millet
Meclisi Bütçe Karma Komisyonu ve buna bağlı olarak da Cumhuriyet Senatosu ve
Millet Meclisi Plân Komisyonları oluşturulmuş, daha sonra Millet Meclisi Plân
Komisyonu 29/4/1975 gününde Başkanlık Divanım kurmuştur.
Cumhuriyet
Senatosunca değiştirilerek kabul edilen ve Millet Meclisi Plân Komisyonunca da
benimsenen tasarı, Millet Meclisi Genel Kurulunda 13 ve 15/5/1975 günlerinde
görüşülmüştür. Görüşme açılınca kimi üyeler, Millet Meclisi İçtüzüğünün 45.
maddesindeki bir aylık sürenin henüz dolmamış olması nedeniyle, eski komisyonun
hazırladığı raporun görüşülemeyeceğini öne sürerek görüşmelerin geri
bırakılmasını istemişlerdir. Buna karşı oturumda hazır bulunan Plân Komisyonu Başkanı,
Komisyonca aksine karar alınmadığına göre eski komisyon raporunun benimsenmiş
sayılacağını, bu nedenle görüşmelere engel bir durum bulunmadığını, tasarının
görüşülebileceğini savunmuştur. Bunun üzerine Başkan, "bir aylık süre
henüz dolmamış ise de, komisyon benimsememe kararı almamış ve raporu da geri
istememiş olduğundan görüşmelere devam edilebilir" diyerek Başkanlığın
sorun hakkındaki görüşünü açıklamış ve konuyu oya sunmuştur. Yapılan oylama
sonunda Başkanlığın görüşünün kabul edildiği ve görüşmeye devam edileceği
Başkan tarafından açıklanmış ve görüşmeler sürdürülerek Millet Meclisi Plân
Komisyonu raporuna bağlı Cumhuriyet Senatosu değiştirisi benimsenmiş, tasarı da
bu doğrultuda yasalaşmıştır. (Millet Meclisi 13 ve 15/5/1975 günlü, 75. 77 nci
Birleşim, tutanak örnekleri)
b)
Millet Meclisi Genel Kurulundaki ikinci görüşmede uygulanması söz konusu olan
Millet Meclisi İçtüzüğünün 45. maddesi aşağıdaki gibidir:
"Madde
45 - Seçimi yenilenen komisyon, aynı komisyonca daha evvel verilmiş rapor
hakkında yeni bir karar alacağını, görev bölümü yaptıktan sonra en geç bir ay
içinde Meclis Başkanlığına bildirmemiş olursa, eski rapor benimsenmiş
sayılır."
c)
Durumun değerlendirilmesi:
Tasarının
ikinci kez Millet Meclisi Plân Komisyonunda görüşülmesine ilişkin işlemlerde
Tüzüğün 45. maddesi açısından bir aykırılık söz konusu olamaz.! Çünkü o tarihte
henüz yeni Hükümet kurulmamış ve dolayısiyle yeni bir komisyon seçilmesi
olanağı doğmamıştır. Görüşme sırasında, yukarıda (a) bendinde değinildiği gibi,
Cumhuriyet Senatosu değiştirisinin benimsenmemesi kimi üyelerce önerilmiş ve bu
önerilerin kabul edilmiyerek Cumhuriyet Senatosu değiştirisinin benimsenip
raporun bu doğrultuda düzenlenmesi üzerine de önerilerin gerekçeleri,
düzenlenen raporda belirtilmiştir. Ancak, bu gerekçelerin bir kısmı bu kararın
diğer bölümlerindeki biçime ilişkin iptal konulan arasında yer almış ve o
bölümlerde değerlendirilmiş olduğundan, (bu kararın l ve 2 numaralı bölümlerindeki
işlemlere ilişkin iptal nedenleri ve değerlendirme sonuçları) öteki kısmı da
esasa ilişkin iptal nedenlerini oluşturduğundan bu kararın esasa ilişkin iptal
konulan bölümünde incelenecektir. Bu itibarla bunların üzerinde ayrıca
durulmasına gerek görülmemiştir.
O
halde, üzerinde durulması ve çözümü gereken husus, tasarının ikinci kez Millet
Meclisi Genel Kurulundaki görüşülmesine ilişkin işlemlerin değerlendirilmesi
olmaktadır. Davacının bu konudaki savı tüzüğün 45. maddesindeki kurallara
uyulmamış bulunulmasıdır, işlemin oluşum biçimine göre işleme uygulanması
zorunlu kural 45. madde kuralıdır. Çünkü Millet Meclisi Plan Komisyonu tasarıyı
ikinci kez 26/3/1975 gününde görüşerek Senatonun değiştirisi hakkında benimseme
kararı almış ve konuya ilişkin raporunu 27/3/1975 gününde düzenleyerek Millet
Meclisi Genel Kuruluna sunmuş, yeni Hükümet ise bu tarihlerden sonra 31/3/1975
de kurulmuş olduğundan 45. maddenin uygulama olanağı doğmuştur, öte yandan
Hükümet değişikliği nedeniyle yeniden kurulan Millet Meclisi Plan Komisyonu,
Divanını 29/4/1975 gününde oluşturmuş olduğundan 45. maddedeki bir aylık süre
bu günden işlemeye başlayacaktır. Oysa tasarının Millet Meclisi Genel
Kurulundaki ikinci kez görüşülmeye başlanma günü 13/5/1975 dir. İşte davacı 45.
maddedeki bir aylık süre dolmadan Meclis Genel Kurulunun tasarıyı ikinci kez
görüşmeye başlamasının, anılan maddeye aykırılığı oluşturduğunu ileri sürerek
dava konusu kanunun bu yönden iptal edilmesini istemektedir.
Millet
Meclisi İçtüzüğünün 45. maddesine göre, yeni seçilen komisyon, şayet eski
komisyon kararı ve raporuyla bağlı kalmak istemeyip, o konuda yeni bir karar
almak isterse, bunu görev bölümü yaptığı tarihten itibaren ve bir aylık sürenin
dolmasını beklemeden her zaman yapabilir. Olayda komisyonun bu doğrultuda bir
irade beyanına gerek görmemesi ve bir aylık süre dolmadan Millet Meclisi Genel
Kurulunda görüşülen eski komisyon raporu hakkında görüşü sorulması üzerine
komisyon adına konuşan yeni komisyon başkanının aksi doğrultuda, yani eski
komisyon raporunun benimsenmemesi yolunda düşünceleri bulunmadığını belirtmiş
bulunması ve özellikle oturumu, yöneten Meclis Başkanının komisyonun
benimsememe karan almaması ve raporu da geri istememesi nedeniyle raporun yeni
secileri komisyonca benimsenmiş sayılacağı biçimindeki beyanını, Genel Kurulun
bu doğrultuda oy vermek suretiyle kabul etmiş bulunması karşısında, yalnızca
45. maddedeki bir aylık sürenin geçmemiş olması kuralına dayalı bir gerekçeyle
bu evrede yapılmış olan işlemlerin geçersizliğinden söz etmek olanaksızdır.
Kaldı
ki Yasama Meclislerinin kendi adlarına inceleme yapan komisyonların kararları
ile bağlı olmadıkları, iradelerini istedikleri biçimde belirtmeleri yetkisine
sahip oldukları ilkesi nedeniyle ve olayda Millet Meclisi Genel Kurulunun
iradesini davacının savının tersine olarak komisyon raporunu benimseme
doğrultusunda belirtmiş bulunması, bu konuya ilişkin iptal isteminin reddi için
yeterli bir neden sayılmak gerekir.
Öte
yandan, davacı tarafından ileri sürülen tasarının komisyonca geri alınması, ya
da Meclis Genel Kurulundaki görüşmelerin geri bırakılması gerektiği savı da
dayanaksızdır. Çünkü olayda komisyon, Meclis görüşmelerinde hazır bulunmuş,
raporunu geri istememiş, benimsememe kararı almadığını da belirtmiştir.
Açıklanan
bu nedenlerden dolayı davacının, tasarının ikinci kez Mîllet Meclisinde
görüşülmesine ilişkin işlemlerin Anayasa ve içtüzüğe aykırılığı gerekçelerine
dayalı iptal isteminin reddine karar verilmelidir.
B)
Esas yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu: Dava konusu kanunun tümünün yukarıda
açıklanan nedenlerle biçim yönünden iptali öngörülmüş olduğundan esas yönünden
ileri sürülen iptal sebeplerinin ayrıca incelenip karara bağlanmasına gerek
kalmamıştır.
C)
İptal kararının yürürlüğe gireceği gün sorunu:
Anayasa'nın
değişik 152. maddesinde; "Anayasa Mahkemesince, Anayasa'ya aykırı
olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal edilen
hükümleri gerekçeli kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı günde yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez." ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın
50. maddesinin dördüncü fıkrasında da: "Anayasa Mahkemesi, bir kanun veya
içtüzüğün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana gelecek
olan boşluğu, kamu düzenini tehdit edici mahiyette görürse üçüncü fıkra hükmünü
uygular ve boşluğun doldurulması için Yasama Meclisleri Başkanlıklariyle
Başbakanlığı durumdan haberdar kılar." yolundaki kurallar yer almıştır.
Olayda
tümünün biçim yönünden iptali öngörülen 1896 sayılı Kanun, 11 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin tümünün red ve iptali ile birlikte 12 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesi (g) bendinin de yürürlükten
kaldırılmasına ilişkin olduğuna göre, bu Kanunun iptali sonunda yukarda sözü
geçen 44 sayılı Yasanın 50. maddesinin dördüncü fıkrasında belirlenen biçimde
ortaya kamu düzenini tehdit edici nitelikte bir boşluğun çıkması söz konusu olamaz.
Yukarıda
açıklanan nedenle iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca
kararlaştırılmasına yer yoktur.
Bu
görüşe Halit Zarbun ve Nihat O. Akçakayalıoğlu katılmamışlardır.
SONUÇ:
1 -
Dava konusu kanunu görüşen Millet Meclisi Plan Komisyonu ile Cumhuriyet
Senatosu Plan Komisyonunun kuruluş biçimlerinin 16/10/1962 günlü ve 77 sayılı
Kanuna ve dolayısiyle Anayasa'ya aykırı bulunmadığına oybirliğiyle;
2 -
Millet Meclisi Plan Komisyonundaki işlemlerden:
a)
11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin Komisyona daha evvel sunulan diğer
kanun hükmündeki kararnamelerden önce görüşülmesinin Anayasa'nın değişik 64.
maddesine ve öteki hükümlerine aykırı olmadığına oybirliğiyle;
b)
11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin Komisyonca reddi kararlaştırıldıktan
sonra, verilen önerge kabul edilmiş ve bu önergeye bağlı metin üzerinde görüşme
açılmış olduğu halde, bir sonuca bağlanmadan söz konusu metnin Komisyon
Başkanlığınca Millet Meclisine sunulması her ne kadar içtüzük hükümlerine
aykırı ise de, bu usulsüzlüğün dava konusu kanunun iptalini gerektirecek önem
ve nitelikte bulunmadığına Ahmet Akar, Sekip Çopuroğlu ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
c)
Komisyonda, 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin tümünün reddine karar
verildiği halde komisyon raporunda 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 12
sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin
reddine de karar verilmiş olduğu belirtilerek bu konuda bir metin hazırlanıp
Genel Kurula sunulmuş olması, içtüzüğün 36. maddesine ve dolayısiyle Anayasa
hükümlerine aykırı olduğuna Ahmet Akar, Şekip Çopuroğlu, Ahmet Salih Çebi'nin
ek gerekçeleri saklı olmak üzere; Kani Vrana, Halit Zarbun ve Lûtfi Ömerbaş'ın
bu usulsüzlüğün dava konusu kanunun iptalini gerektirecek ölçüde bir nitelik
göstermediği yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
3 -
Millet Meclisi Genel Kurulundaki işlemlerden:
a)
Oturumun uzatılmasına ilişkin karar her ne kadar İçtüzük hükümlerine aykırı
düşmekte ise de, bu usulsüzlüğün dava konusu kanunun iptalini gerektirecek
ölçüde önem ve nitelikte bulunmadığına Ahmet Salih Çebi ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
b)
Oturumu yöneten Başkanvekili, mensup olduğu parti genel idare kurulu üyeliğine
seçilmiş olduğu halde Başkanlık görevini sürdürmesinin Anayasa'nın 84.
maddesine aykırı olduğuna Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Lûtfi Ömerbaş
ve Ahmet Salih Çebi'nin karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
c)
Dava konusu kanunun Millet Meclisinde yapılan görüşmesinde;
aa)
11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin reddi açısından içtüzük hükümlerine
aykırılık bulunmadığına Ahmet Akar, Sekip Çopuroğlu ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
bb)
12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin
reddi açısından içtüzük hükümlerine aykırılık bulunduğuna ve bu aykırılığın
dava konusu kuralın biçim yönünden iptalini gerektirecek ölçüde önem ve nitelik
taşıdığına Kani Vrana, Halit Zarbun ve Lûtfi Ömerbaş'ın karşı oyları ile ve
oyçokluğu ile;
4 -
Cumhuriyet Senatosunda ki işlemlerden:
1.
Maddenin değiştirilmesi ve 2. maddenin metinden çıkartılmasına ilişkin
önergenin kabulü üzerine, değişik 1. madde metninin oya sunulmamasının ve 2.
madde üzerinde görüşme açılmadan, bu maddenin metinden çıkartılmasına ilişkin
değişiklik önergesinin kabulünün İçtüzük hükümlerine ve dolayısiyle, Anayasa'ya
aykırı bulunduğuna İhsan Ecemiş ve Halit Zarbun'un karşı oyları ile ve
oyçokluğu ile;
5 -
Millet Meclisindeki ikinci görüşmede, seçimi yenilenen komisyonun önceki
komisyon raporunu benimsemiş sayılması konusundaki işlemlerde İçtüzüğe ve
dolayısiyle Anayasa'ya aykırılık olmadığına oybirliği ile;
6 -
Yukarıda 2/c, 3/b, 3/c-bb, 4. maddelerde belirtilen nedenlerle 22/5/1975 günlü,
15243 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 15/5/1975 günlü, 1896 sayılı Kanunun
tümünün biçim yönünden iptaline, sözü geçen bentlerde gösterilen karşıoylar
saklı tutulmak koşuluyla ve oyçokluğu ile;
7 -
15/5/1975 günlü, 1896 sayılı Kanunun tümü biçim yönünden iptal edilmiş olduğuna
göre işin esasının incelenmesine yer olmadığına oybirliği ile;
8 -
Anayasa'nın değişik 152, ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 50. maddeleri
uyarınca süre verilmesine yer olmadığına Halit Zarbun ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
karşıoyları ile ve oyçokluğu ile;
14/10/1975
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
I -
Komisyonda 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümünün reddine karar
verildiği halde Komisyon raporunda 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
birlikte 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek Geçici 10. maddesinin (g)
bendinin de reddine karar verilmiş olduğu belirtilerek bu konuda ayrıca bir
metin düzenlenip Genel Kurula sunulmuş olması, kararda (IV/A-2 b, c) tüm
gerekçeleriyle açıklandığı üzere, İçtüzük hükümlerine aykırı düşen bir durumu
oluşturmuş bulunmaktadır.
Ancak,
Millet Meclisi, olayımızda ilk uygulama sonucu böylece düzenlenmiş bulunan
raporla eki metin üzerinde dilediği doğrultuda değişiklik yapmak ve üstelik
yeni bir metin de kabul etmek yetkisine sahip bulunduğundan, aslında Komisyon
kararı dışına çıkılmak yoluyla düzenlendiği saptanan raporla eki metnin, onun
iradesinin sıhhati üzerinde etkili olabileceği düşünülemez. Çünkü, Millet
Meclisi bu biçimde oluşturulan bir rapor ve eki metinle bağlı değildir.
Olayımızda
yukarıda sözü geçen konuda aykırı düşülen yöntem kuralları, Anayasa'nın 92.-94.
maddeleri kapsamları dışında kalan birer İçtüzük düzenlemesidirler. Bu
bakımdan, tanımlanan aykırılık, Anayasa Mahkemesinin bugüne değin konu ile
ilgili olarak verdiği kararlarında sürekli biçimde öngörüldüğü üzere
(16/11/1965 günlü, E. 1964/38, K. 1965/59 sayılı karar; Resmî Gazete; gün;
12/1/1966, sayı: 12200 -3/12/1968 günlü, E. 1967/32, K. 1968/57 sayılı karar;
Resmî Gazete; gün: 8/11/1969, sayı: 13346-25/10/1969 günlü, E. î967/41, K.
1969/57 sayılı karar; Resmî Gazete; gün: 17/12/1970, Sayı: 13637), Millet
Meclisinin aldığı kararın sıhhatini etkiliyecek nitelik ve önemde bulunmadığına
göre, olayımızda dava konusu kanunun iptalini gerektirecek bir neden
sayılmamalıdır.
II -
11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümünün reddiyle birlikte, 12 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnamenin Komisyonda görüşülmesi ve oylanması yapılmamış bulunan
Ek Geçici 10. maddesinin (g) bendinin de reddedilerek yürürlükten kaldırıldığı
yolunda bir hükmün konulduğu raporla eki metni Millet Meclisi Genel Kurulunun
olduğu gibi oylayarak öylece kabul etmesi nedeniyle, 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü ile birlikte 12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin Ek
Geçici 10. maddesinin (g) bendi de reddedilerek yürürlükten kalkmış
bulunmaktadır.
Bu
karşıoy yazısının'(I.), bölümünde, orada biçimi açıklanan işlemlerde İçtüzük
hükmüne aykırılığı gösterilen durumun, dava konusu kanunun iptalini
gerektirecek bir neden sayılmamak düşüncesi benimsenmiş bulunmaktadır.
Gerçekten,
kararda yine ayrıntılariyle açıklandığı gibi (IV/A-3-c-bb), olayda Komisyon
kararı dışında ilk uygulama olarak oluşturulan raporla eki metinde, 12 sayılı
Kanun Hükmündeki Kararnamenin Ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin
kaldırıldığı hükmünün de Millet Meclisince oylanarak kabul edilmesi biçiminde
oluşan aykırılığın, ayın benimsemenin olağan bir sonucu, burada Millet
Meclisinin iradesinin sıhhatini etkileyecek nitelik ve önemde görülmemesi
doğaldır. Çünkü, Millet Meclisinde görüşme konusu yapılan bu metne, olayımızda
olduğu gibi, öteki kanun hükmünde bir kararnamenin belli bir hükmünün reddini
içeren bir hükmün, içtüzükte gösterilen kurallara uyulmak yoluyle konulması
olanağı vardır.
III
- Yukarıda gösterilen nedenlerle, kararın sonuç bölümünün 2. maddesinin (c)
bendiyle 3. maddesinin (c) bendinin (bb) fıkrasına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
İnceleme
konusu tasarı üzerinde Cumhuriyet Senatosunca geçen yasama işlemlerinden 1.
maddenin değiştirilmesine ve 2. maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin
önergenin kabulü üzerine değişik 1. madde metninin oya sunulmaması ve 2.
maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin başka bir önergenin de bu madde
üzerinde görüşme açılmaksızın oya sunulmamış olması, çoğunlukça İçtüzüğe ve bu
yoldan da Anayasa'ya aykırı ve kanun iptalini gerektirir ağırlıkta bulunmuş ise
de:
1.
ve 2. maddelerle ilgili sözü geçen önerge 1. madde de kısmi bir değişiklik
önermiş değil, maddenin tamamını ele alarak yeni bir şekil vermiş olduğundan
önergenin kabulü ile maddenin yeni aldığı şekil kabul edilmiş demektir. Bu
bakımdan tekrar oylanmaması önemli bir ihmal sayılamaz. Komisyon önergeye
katıldığını bildirdiğine göre bu yönden de bir aksaklık yoktur. Madde
numaralarının değiştirilmesi için komisyona geri verilmemiş olması da anayasal
bir eksiklik sayılamaz. 2. maddenin çıkarılmasına ilişkin başka bir önergenin
oylanmaması ise, 1. maddenin aldığı şekli karşısında, yanlış sayılmamalıdır.
Çünkü, 1. madde 2. maddeyi metinden çıkarmış ve kapsamını kendi içine almıştır.
Öte
yandan söz konusu şekil hataları, yürürlük ve uygulama maddeleri dışında, esas
bir maddeden ibaret kalmış tasarının tümünün Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunda oylanıp kabul edilmesi ile düzeltilmiş sayılabilecek niteliktedir ve
kanunun iptalini gerektirecek ağırlıkta değildir.
Cumhuriyet
Senatosundaki bu yasama işleminden önce Millet Meclisinde geçen işlemlerdeki
şekil sakatlıkları bu işlemler için dahi sakatlık sebebi olarak ileri
sürülemez. Her işlem ayrı ayrı ve kendi kurallarına göre değerlendirilmelidir.
Aksi takdirde şekil yönünden iptali gerektirecek bir sakatlık tesbit edilince
daha sonraki işlemlerin ele alınmaması ve üzerinde durulmaması gerekir.
Bu
sebeplerle kararın bu yöne ilişkin bölümüne karsıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l -
Millet Meclisi Plân Komisyonunda 1896 yılı Yasaya Kaynaklık eden işlemler:
15/5/1975
günlü, 1896 sayılı Yasa iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan biri 15 Şubat 1974
günlü, 14800 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin bütün sonuçlariyle birlikte ret ve iptaline; ötekisi 31 Mayıs 1974
günlü, 14901 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek geçici 10 ncu maddesinin (g) bendinin kaldırılmasına
ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin 14/10/1975 günlü, 1975/145-198 sayılı
Kararında bu iki bölüm ayrı ayrı ele alınarak tartışılmış ve karara bağlanmış
olduğundan karşıoy yazısında da bu sıraya uyulacaktır.
a)
1896 sayılı Kanunun 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ret ve iptaline
ilişkin bölümü:
Anayasa
Mahkemesinin kararında ayrıntılariyle belirtildiği üzere 11 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname Millet Meclisi Plân Komisyonunda görüşülüp yapılan oylama sonunda red
edildiği saptandıktan sonra bir önerge verilmiştir. Üç maddeden oluşan önergede
(Plân Komisyonunun 30/1/1975 günlü toplantısı) II sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümünün reddi, 657 sayılı Kanunun ek geçici 10 ncu maddesine 12
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen (g) bendinin yürürlükten
kaldırılması, bu durumun önergeye ekli metin uyarınca karara bağlanması
öngörülmekte idi.
Önergeye
bağlı metin bir kanun teklifidir.
Önen
üzerinde görüşme açılmış; lehte, aleyhte konuşmalardan sonra Komisyon Başkanı
konuyu incelemek ihtiyacını duyduğunu belirleyerek saat 14.30'da yeniden
toplanmak üzere oturumu kapatmıştır. 2 nci oturumda başkan 12 sayılı Kanun
Hükmünde kararnamenin görüşülmesine başlanacağını açıklayınca kendisinden l nci
oturumda görüşme konusu yapılan önergenin ne olduğu sorulmuş ve "metin
hazırlanması isteniliyordu. Ortada bir ret kararı var bu kararın ayrıca bir
metne derç edilmesini gerekli görmedik" karşılığı alınmış ve 12 sayılı
Kanun Hükmünde kararnamenin görüşülmesine geçilmiştir.
Bu
duruma rağmen Millet Meclisi Plân Komisyonunun 3/2/1975 günlü, Esas: 52/1,
Karar: 38 sayılı raporunda ise 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddinden
başka öteki kanun hükmünde kararnamelerde yer alıp ret kararına aykırı düşen
hükümlerinde ilgasının öngörüldüğü belirtilmiş ve rapora, komisyona verilmiş
önergede sözü geçea ve karara bağlanmamış bulunan kanun teklifi, plân
komisyonunca benimsenmişçesine eklenmiş ve daha sonra bu rapor ve eki Kanun
Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelere esas olmuştur.
Anayasa
Mahkemesi kararında "Millet Meclisi Plan Komisyonunca 11 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin reddi kararlaştırıldıktan sonra düzenlenen raporda
komisyonca görüşülmemiş hususların da yer alması, ve ayrıca rapora, görüşülüp
oylanmamış bir metnin de eklenerek raporla birlikte Meclis Genel Kuruluna
sunulması, içtüzük hükümlerine aykırı olmakla birlikte bu usulsüzlüğün dava
konusu Kanunun iptalini gerektirecek önem ve nitelikte bulunmadığına ve
davacının bu yöne ilişkin isteminin reddine karar verilmesinin gerektiği"
belirlenmiş ve o yolda da karar verilmiştir.
Millet
Meclisi Plan Komisyonunda dava ve iptal konusu 1896 sayılı Yasaya kaynaklık
eden işlemlerin Millet Meclisi İçtüzüğüne aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi'nin
çoğunluğunca da kabul edildikten sonra hiç bir gerekçe gösterilmeksizin,
"usulsüzlüğün Yasanın iptalini gerektirecek önem ve nitelikte
bulunmadığı" yolunda varılan kanıya, aşağıda bir bir açıklanacağı üzere
gerek dolaylı olarak gerekse doğrudan doğruya çatışma ve çelişmeye düşülen
Anayasa kuralları ve maddî vakıaların nitelikleri karşısında katılmaya olanak
yoktur. Üstelik yine aşağıda belirleneceği üzere yasama işlemlerinde başkaca
aksaklık ve aykırılıklarda göze çarpmaktadır. Şöyle ki:
aa)
Çoğunluk yasama meclislerindeki komisyonların bir içtüzük düzenlemesi olduğu,
Meclislerce kabul edilen yasaların sıhhati bakımından şart bulunmadığı ve
bunlarla ilgili usulsüzlüklerin kanunların Anayasa'ya aykırı sayılmalarını
gerektirecek bir önem ve ağırlık taşımadığı görüşündedir. Bu görüş savunulurken
Anayasa Mahkemesi'nin eski kararlarının sözü edilmiş ve 3/12/1968 günlü,
1967/32-1968/57 sayılı kararın konuya ilişkin gerekçesinden de bir bölüm
aktarılmıştır. Şu duruma göre Yasama Meclisleri Komisyonlarının Yasama
işlemlerindeki yerleri ve etkileri üzerinde durulmasında zorunluk vardır.
Anayasa'nın
her kanun, tasarı veya teklifinin mutlaka bir komisyon incelemesinden
geçirilmesinin gerektiği yolunda bir kuralı doğrudan doğruya koyan hükmü
yoktur. Ancak iki durumda: Millet Meclisinin Cumhuriyet Senatosundan gelen
metni benimsememesi halinde; bir de bütçe tasarılarının incelenmesinde karma
komisyon kurulacağı açıkça belirtilmektedir (Anayasa madde 92 ve 94). Bununla birlikte
Yasama Meclislerinde Komisyonlar bulunacağına ve kanun tasarı ve tekliflerinin
bu komisyonlarda görüşüleceğine işaret eden dolaylı hükümler Anayasa'da yer
almıştır. Söz gelimi 91 inci maddenin ikinci ve 92 nci maddenin beşinci
fıkralarında "her iki Meclisin ilgili komisyonlarından ve yine 92 nci
maddenin onuncu fıkrasında Cumhuriyet Senatosunun kendisine gönderilen bir
metni "Millet Meclisi Komisyonlarında ve genel kurulundaki görüşme
süresini aşmayan bir süre içinde" karara bağlayacağından söz edilmektedir.
Dikkat
edilirse görülür ki Anayasa, ancak kanun tasarı ve tekliflerinin her iki
Meclisin bir karma komisyonunda incelenmesini gerekli kıldığı hallerde bunların
kurulması biçimini içtüzüklere bırakmayarak kendisi düzenlemiş; bir de kanun
teklifi getiren Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin mensubu olmadıkları
Meclisin Komisyonları karşısındaki durumlarının düzenlenmesini yine İçtüzüklere
bırakmayarak kendisi kurala bağlamıştır. Her iki Meclisin ayrı ayrı kuracakları
komisyonlar Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi arasında anlaşmazlık konusu
olamayacağından Anayasa'nın bunlar üzerinde durmamasını olağan ve doğal görmek
gerekir. Ötedenberi komisyonların Yasama Meclislerinin bölünmez parçaları oluşu
ve bunların çalışmalarının yasama işlerinin doğal ve zorunlu bir evresini
oluşturagelmesi karşısında Anayasa Koyucudan bu konuda açık ve kesin bir
buyruğun beklenmesi yerinde olmaz. Yukarıda da değinildiği üzere konuya dolaylı
olarak dokunulmuştur ve bu dolaylı hükümler Yasama Meclisleri Komisyonlarına ve
kanun tasarı ve tekliflerinin bu komisyonlarda görüşülmesi yöntemine bir
Anayasa kurumu niteliği vermeğe yetmektedir.
Öte
yandan Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve meclislerin çalışmalarını
kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütmeleri kuralım da koymuştur
(Madde 85/1). Yasama Meclislerinin içtüzüklerinde komisyonlara, komisyon
çalışmalarına kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlara havalesine ve
buralarda görüşülmelerine ilişkin düzenlemelere önemle yer verilmektedir.
Yukarıdan
beri kısaca değinilen hususlar gözönünde tutulursa yetkili komisyonlardan
geçmeksizin veya usulünce kurulmamış yahut yapısı Anayasa'ya aykırı bir
komisyondan geçerek kabul edilmiş kanun tasarısı veya teklifinin iptal nedeni
olacak bir şekil eksikliği ile malul sayılması gerektiği sonucuna varılır.
1896
sayılı Kanuna kaynaklık eden metnin, Millet Meclisinin yetkili komisyonda
görüşülüp kabul edilmemiş olması, yukarıdaki açıklamalara göre, Kanunu biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı kılar; iptalini gerektirir.
bb)
Bir an için kanun tasarı veya teklifinin ilgili Yasama meclisi komisyonlarında
görüşülmemiş olması durumunu önemli ve ağır bir biçim eksikliği saymayan
çoğunluk görüşüne uyulması düşünülünse dahi sonuç yine değişmez. Çünkü 1896
sayılı Kanuna ilişkin yasama işlemlerindeki aksaklık ve aykırılık bundan ibaret
değildir. Her şeyden önce ortada yasama meclisleri komisyonlarında ve genci
kurullarında inceleme ve görüşmelere esas olabilecek bir kanun tasarısı veya
teklifi yoktur. Anayasa'nın 91 inci maddesine göre kanun teklif etmeye ancak
Bakanlar Kurulu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri yetkilidirler. Millet
Meclisi İçtüzüğünün 74. maddesinde Hükümetçe hazırlanan kanun tasarılarının
bulun Bakanlarca imzalanmış olarak ve gerekçesiyle birlikte Meclis Başkanlığına
sunulacağı; - 75. maddesinde de Milletvekillerince düzenlenen kanun
tekliflerinin gerekçesiyle birlikte yine Başkanlığa verileceği kurala
bağlanmaktadır. Kanun tasarı ve tekliflerinin ilgili komisyonlara doğrudan
doğruya Millet Meclisi Başkanlığınca havale edilmesi yine sözü geçen 74. ve 75.
maddeler gereğidir. Öte yandan Millet Meclisi İçtüzüğünün 36. maddesinin ikinci
fıkrası, komisyonların ölüm cezalarının yerine getirilmesinin onaylanması veya
onaylanmaması konusu dışında kanun teklif etmelerini yasaklamıştır.
Dava
ve iptal konusu 1896 sayılı Kanuna kaynaklık edecek yukarıda yazılı kurallara
uygun bir kanun tasarı veya teklifinin hiç bir zaman varolmadığı ortadadır.
Millet Meclisi Plân Komisyonu yetkisini aşarak bir kanun teklifini - hem de
komisyonda görüşülüp kabul edilmemiş olduğu halde - raporuna bağlayıp genel
kurula sunmuş ve yasama belgesi niteliği ve hukukî değer ve geçerliği olmayan
bu metin görüşmelere esas alınarak kanunlaştırılmıştır. Anayasa Mahkemesi
kararında komisyonlarda görüşülmeme durumunun biçim yönünden bir kanunun
iptalini gerektirecek önem ve ağırlıkta bir eksiklik sayılamıyacağı yolundaki
çoğunluk görüşünü desteklemek üzere sözü edilen Anayasa Mahkemesinin geçmişteki
kararlarına çözüme bağladığı işlerin hiç birinde böyle bir durum yoktur. Başka
deyimle o işlerin hepsinde de Anayasa'nın ve yasama meclisleri içtüzüklerinin
öngördükleri biçimde bir kanun tasarısı veya teklifi bulunmakta idi.
Demek
ki karşıoy yazısının ilişkin bulunduğu Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konan
örneğin bu davadaki özel durumla bir ilişkisi söz konusu olamaz.
cc)
Millet Meclisi Plân Komisyonu raporu, ortada usulünce verilmiş ve komisyonca
görüşülüp benimsenmiş bir kanun teklifi varmış izlemini bırakacak biçimde
kaleme alınmış olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin oylarını
kullanır ve iradelerini belirlerken yanılmış bulunmaları olasılığı da
düşünülebilir. 1896 sayılı Kanunla ilgili bulunan Yasama işlemlerinin bir
özelliği ve aksaklığı ve çoğunluğun örnek almak istediği geçmişteki işlere benzemezliği
de buradadır.
çç)
Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik 64 ncü maddesinin beşinci fıkrasında
"....... Türkiye Büyük Millet Meclisince red edilen kararnameler bu
kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar." kuralı
vardır. Bu belirleme Kanun Hükmündeki Kararnamelerin bir yasa düzenlenerek
değil, ancak bir kararla red edilebileceğini açıkça göstermektedir .... Oysa
Millet Meclisi Plân Komisyonu Başkanlığı İl sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnamenin, ayrıca 12 sayılı Kanun Hükmündeki kararnamenin bir hükmünün red
edilmesini öngören bir Kanun teklifini Millet Meclisi Genel Kuruluna sunmuş ve
bu metin çeşitli yasama evrelerinden geçerek en sonunda 1896 sayılı Kanuna
dönüşmüştür.
Görülüyor
ki sözü edilen kanun bu yönden de Anayasa'ya aykırıdır.
dd)
Özetlenecek olursa 15/5/1975 günlü, 1896 sayılı (13/2/1974 tarihli 11 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile 31/5/1974 tarihli 12 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin "ek geçici 10 ncu madde" (g) bendinin, 11 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile ilgili hükmünün yürürlükten kaldırılmasına dair Kanun),
ister bir bütün olarak, ister yalnızca 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin
reddine ilişkin bölümü yönünden ele alınsın; yukarıda bir bir açıklanan
nedenler dolayısiyle biçim açısından Anayasa'nın 91. 85. ve değişik 64.
maddelerine aykırıdır. İptal edilmesi gerekli iken "Millet Meclisi Plân
Komisyonundaki işlemlerle ilgili usulsüzlüğün kanunun iptalini gerektirecek
önem ve nitelikte bulunmadığı yolunda karar verilmiş olmasına (14/10/1975
günlü, 1975/145-198 sayılı karar; 2/b) karşıyım.
B)
1896 sayılı Kanunun 12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ek geçici 10 ncu
maddesinin (g) bendinin kaldırılmasına ilişkin bölümü:
1896
sayılı Kanunun 12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ek geçici 10 ncu
maddesinin (g) bendinin kaldırılmasını öngören bölümü bu kanuna kaynaklık eden
ve tartışması ve çözümlenmesi yukarıda yapılarak geçersizliği belirlenen aynı
metin içinde yer almış bulunmakta idi. Şu duruma göre 1896 sayılı Kanunun bu
bölümünün iptaline gidilirken (sözü geçen Anayasa Mahkemesi kararı; 2/C) Bu
karşıoy yazısının l/a kesiminde belirlenen gerekçeye de dayanılmasının zorunlu
olduğu kanısındayım.
2.-
1896 sayılı Kanunun 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin red ve iptaline
ilişkin bölümüne kaynaklık eden Millet Meclisi Genel Kurulu görüşmeleri:
Millet
Meclisi Genel Kurulundaki görüşmelere esas alınan ve en sonunda çeşitli
evrelerden geçerek 1896 sayılı Kanuna dönüşen metnin hukukî değer ve geçerliği
bulunmadığı ve ortaya konulmasına Millet Meclisi İçtüzüğü ve Anayasa kuralları
ile çelişkiye ve çatışmaya düşüldüğü yumanda ayrıntıları ile tartışılmış ve
belirlenmiştir. 1896 sayılı Kanun, Millet Meclisi Genel Kurulunda böyle bir
metnin görüşülüp benimsenmesi sonucunda oluşmuş bulunduğu için bu yönden de
yukarıda açıklanan İçtüzük ve Anayasa kurallarına aykırıdır. Ortada böylesine
açık ve kesin bir iptal nedeni bulunduğu halde "kanunun Millet Meclisinde
yapılan görüşmesinde 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin reddi açısından
İçtüzük hükümlerine aykırılık bulunmadığı " yolunda (1975/145-198 sayılı
Anayasa Mahkemesi kararı; 3/c/aa) karar verilmiş olmasına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
15/5/1975
günlü ve 1896 sayılı Kanunun iptaline aşağıdaki gerekçelerle karşıyım.
l -
Çoğunluk Millet Meclisi Plan Komisyonunda 11 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnamenin tümünün reddine karar verildiği halde, Komisyon raporunda 11
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek
Geçici 10. maddesinin (g) bendinin reddine karar verilmiş olduğu belirtilerek
bu konuda bir metin hazırlanıp Genel Kurula sunulmuş olmasını Millet Meclisi
İçtüzüğünün 35. maddesine ve dolayısiyle Anayasa'ya aykırı saymıştır.
Bu
iptal nedeni konusunda, çoğunluk, kararda yazılı gerekçelere dayanmışsa da,
bunlar varit değildir. Şöyle ki;
A)
Millet Meclisi Plân Komisyonu, Anayasa'nın öngördüğü bir komisyon değildir. 77
sayılı Kanunla kurulmuştur. Anayasa'nın kurulmasının öngördüğü komisyonlar,
İçtüzük düzenlenmesi sonucu kurulmuş sayılır. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin pek
çok kararlarında, örneğin 3/12/1968 gün ve 32-57, 23-25, 10-69 ve 41-57 sayılı
kararlarında, bu yön açık ve seçik olarak belirtilmiştir. (Bakınız: Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı: 7, Sahife: 94-96, Sayı: 8, Sahife: 33-34).
B)
Millet Meclisi Plân Komisyonunun fonksiyonu, kanun tasarı ve tekliflerini
Millet Meclisi adına inceleyip düşüncesini bildirmekten ibarettir. Yoksa, komisyon
çalışmaları ve raporları, Millet Meclisi Genel Kurulunu bağlamaz. Millet
Meclisi kanun, tasarı ve tekliflerine egemendir. Bunları, dilediği şekilde
değiştirir, dilediği biçimde kabul eder.
Bir
an için yukarıda (1) numarada açıklanan işlemin, Millet Meclisi içtüzüğünün 36.
maddesine ters düştüğü kabul edilse bile bunun iptal sebebi sayılabilmesi için
içtüzüğün 36. maddesindeki kuralın, Millet Meclisinin kararının sağlığını
etkileyebilecek güçte olması gerekir. Nitekim, içtüzük hükümlerine aykırı düşen
işlemlerden hangilerinin iptal nedeni sayılacağının, uygulanacak İçtüzük
hükmünün önem ve niteliğine göre saptanması gerektiği yönü Anayasa Mahkemesinin
pek çok kararlarında yer almış bulunmaktadır. (Bakınız, Anayasa Mahkemesi
Kararlar Dergisi Sayı: 3, Sahife: 284-285, Sayı: 7, Sahife: 94)
İçtüzüğün
36. maddesine aykırılık Millet Meclisinin iradesini etkileyecek önem ve
nitelikte olamaz. Özellikle burada ileri sürüldüğü gibi komisyon raporu 36.
maddeye aykırı biçimde düzenlenmiş olsa bile bu durum Millet Meclisi kararının
sağlığını etkilemez. Zira, Millet Meclisi Genel Kurulu bu raporla bağlı
değildir. Rapordaki metni dilediği gibi değiştirmek veya başka bir metni kabul
etmek yetkisi Millet Meclisi Genel Kurulunundur. Diyelim ki, Millet Meclisi
Genel Kurulunun Plân Komisyonu raporu üzerindeki yetkisi Anayasa'nın 92.
maddesi ile de sınırlı değildir. Anayasa'nın 92/5. fıkrasında söz edilen
komisyon raporu ve metnin olayımızdaki Plân Komisyonu raporu ile uzaktan,
yakından hiç bir ilişkisi olmayıp, çoğunluk kararında, Plân Komisyonu raporu
ile, Anayasa'nın 92/5. maddesindeki rapor arasında bir benzerlik ve ilişkiden
söz edilmesi Anayasa Hukuku ve Anayasa Mahkemesinin daha önceki tatbikatı,
açısından da yanlıştır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi 8/5/1973 tarih ve 1973/21
sayılı kararında, teklifin reddine dair Plân Komisyonu raporunun Genel Kurul
görüşmelerine esas tutulmasını, görüşmelerin başka bir komisyon raporu esas
alınarak yürütülmesini bile, Anayasa'ya aykırı saymaktadır. (Bakınız, Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı: 11, Sahife: 234, 235)
C)
Bir Kanun Hükmünde Kararnamenin reddi ile, kararnamenin koyduğu hükümlerin
ortadan kaldırılması gayesi takip edilir. 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
reddi ile bu kararnamenin koyduğu hükümlerin yürürlükten kaldırılması
istenilmiş demektir. Amaç böyle olunca, Türkiye Radyo Televizyon Genel
Müdürlüğünü istisnaî memuriyet sayan başka bir yasa kuralı varsa bunun da
ortadan kaldırıldığını kararnamenin reddine ilişkin metinde belirtmek gayet
normal ve mantıkî bir işlemdir. Böyle bir girişimi önleyen hiç bir İçtüzük ve
Anayasa Hükmü yoktur. Bu itibarla 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
birlikte 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedeki benzer hükümde yürürlükten
kaldırılması ve bu amaçla metnin kapsamına alınması gayet doğal ve yasa
koyucunun amacına uygun, rasyonal bir girişimdir. Bunun aksini önermek
Anayasa'nın 64. maddesi ile yasa koyucuya verilmiş takdir yetkisine ve yasa
koyucunun amacına aykırı düşer.
D)
Şu da var ki: 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen hükmü
tekrarlayan 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de Plân Komisyonunun gündeminde
bulunmakta idi. Plân Komisyonu 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi de aynen
veya değiştirerek kabul veya reddedebilecekti. Böyle olunca reddi gereği ile
bağlantılı hükümleri konuya açıklık kazandırmak amacı ile 11 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnamede toplanması, gayet normal olup, aksini önermek şekilci ve
bürokratik bir yöntemi savunmak anlamına gelebilir ve icapsızdır.
E)
Kaldı ki yapılan işlemde içtüzüğün 36. maddesine aykırı bir yön de yoktur.
Gerek 11, gerekse 12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler Plân Komisyonunun
gündeminde idi. Millet Meclisi İçtüzüğünün 36. maddesinde komisyonlar
kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya
değiştirerek kabul veya reddedebilirler. Birbirleri ile ilgili gördüklerini
birleştirerek görüşebilirler........ denilmektedir. Plân Komisyonu 11 ve 12
sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamelerin birbirleri ile ilgili olan hükümlerim
bir metinde toplamış, birleştirmiştir ki, doğrusu da budur. Çünkü T.R.T. Genel
Müdürlüğünü istisnaî memuriyet saymamak söz konusudur, bu husus hem 11, hem de
12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin Ek Geçici 10. maddesinin (g) bendinde
yer almaktaydı. 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname reddedilince 12 sayılı
Kanun Hükmündeki Kararnamenin Ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin
kaldırılması da zorunlu idi. Çoğunluk her iki kararnamenin komisyon gündeminde
bulunduğunu dikkatten kaçırmaktadır. Diyelim ki, burada komisyon kendisine
havale edilenin dışında bir işle uğraştığı da düşünülemez. Çünkü her iki
kararnamede komisyona havale edilmiş durumdadır. Bundan başka, burada kanun
tasan veya tekliflerini bölerek ayrı ayrı metin halinde Genel Kurula sunmakta
söz konusu değildir. Bölmek bir yana, ilgili hükümler birleştirilmiştir.
Birleştirilmek için mutlaka bir karar gerekmez, içtüzükte birleştirmenin açık
bir birleştirme kararı ile yapılacağı yolunda bir kural yoktur. Birleştirme
kararla yapılabileceği gibi, karar olmaksızın fiilen ilgili konuların bir
metinde toplanması ile yapılabilir. Komisyon gündemine ve konularına egemendir.
İlgili konuların bir metinde toplanması da birleştirmenin bir şeklidir. Bu
nedenlerle Plân Komisyonu işlemlerinin Millet Meclisi İçtüzüğünün 36. maddesine
ve dolayısiyle Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki çoğunluk görüşü yersizdir.
2 -
Çoğunluk, Millet Meclisinde oturumu yöneten Başkanvekilinin mensup olduğu
siyasî partinin genel idare kurulu üyeliğine seçilmiş olduğu halde, Başkanlık
görevini sürdürmesini de kararda yazılı gerekçelerle, Anayasa"nın 84.
maddesine aykırı görerek iptal sebebi saymışsa da bu görüş aşağıdaki nedenlerle
varit değildir.
A)
Millet Meclisinin 6/2/1975 günlü, 36. Birleşimini yöneten Başkanvekili Rasim
Hancıoğlu'nun bu tarihte Millî Selâmet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi olduğu
Millet Meclisi Başkanlığının 6/2/1975 tarihli yazısı ile bu iki sıfattan birini
tercih etmesinin istenmesi üzerine 10/2/1975 tarihinde, Milli Selâmet Partisi
Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa ettiğini Millet Meclisi Başkanlığına
bildirdiği, Millet Meclisinde konunun görüşüldüğü 75. ve 77. birleşimleri başka
bir Başkanvekilinin yönettiği yasama belgelerinden anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın
84/3. maddesinde Başkanlar ve Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi
partilerin veya siyasî parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinde
ve dışındaki faaliyetlerine ve görevlerinin yerine getirilmesini gerektiren
haller dışında Meclis tartışmalarına katılamazlar. Başkan oy kullanmaz kuralını
taşımaktadır. Anayasa'nın bu hükmünün amacının birleşimi yöneten Başkanvekilinin
taraf tutmasını ve dolayısiyle görüşmeleri etkilemesini önlemek ve görüşmelerin
tarafsız yürütülmesini sağlamak, olduğu Anayasa Mahkemesinin 23/2/1971 tarih ve
32/22 sayılı kararında belirtilmiştir. (Bakınız, Anayasa Mahkemesi Kararlar
Dergisi Sayı: 9, sahife:331) Bu kararda birleşime Başkanlık etmeyen
Başkanvekilinin meclisteki tartışmalara katılabilecekleri de kabul edilmiştir.
Burada
önemli olan Genel İdare Kurulu üyeliğinin Meclisteki görüşmeleri etkileyecek
Başkanvekilinin taraf tutmasına yol açacak, meclis içi ve meclis dışı bir
siyasî parti faaliyeti sayılıp sayılmayacağı ve bu olayda, böyle bir sonuca yol
açıp açmadığını saptamaktan ibarettir. Yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesi
kararındaki espri esas alınarak, toplantıyı yönetmeyen Başkan veya Başkavekilinin
Meclisteki tartışmalara katılması onun taraf tutmasına yol açmaz ve Meclis
görüşmelerini etkilemezse, Meclisteki toplantıyı yönetmekle meşgul bir
Başkanvekilinin, bu sırada Genel İdare Kurulu üyesi olarak siyasî parti
faaliyeti yaptığı düşünülemiyeceğinden ve sırf Genel İdare Kurulu üyesi
sıfatını taşımak, Meclis toplantısını yönettiği esnada dahi siyasî parti
faaliyeti yaptığını kanıtlamayacağından, Genel İdare Kurulu üyesi sıfatını
taşıdı diye, oturumu yöneten Başkanvekilinin taraf tuttuğu ve bu durumun Meclis
görüşmelerini etkilediği söylenemez.
Öte
yandan 36. birleşimde Başkanvekilinin taraf tuttuğu, partisinin Genel İdare
Kurulu Üyesi sıfatını taşımasından Meclis görüşmelerinin etkilendiği konusunda
hiç bir iddia ve işlem de yapılmamıştır. Ayrıca tekmil 36. birleşim
tutanakları, oturumunda adı geçen Başkanvekili tarafından tarafsız bir biçimde
yönetildiğini ortaya çıkarmıştır. Fiilen Meclis görüşmeleri etkilenmemiş ve
Başkanvekili tarafsız davranmış iken bu durum tutanaklarla ortadayken faraziyelerle
hüküm vermek olanaksızdır.
B)
Esasen 36. birleşimde etkili bir işlem de yapılmamıştır. Tasarı Cumhuriyet
Senatosunda değiştirilip Millet Meclisine geri gelince, Millet Meclisi
Cumhuriyet Senatosu değişikliğini benimsemiş ve tasarı bu hali ile kanunlaşmıştır.
Bu birleşimleri ise, başka bir Başkanvekili yönetmiştir. Bu nedenle Rasim
Hancıoğlu'nun Millet Meclisindeki ilk görüşmeleri Başkanvekili sıfatı ile
yönetmesinden, tasarının özünü zedeleyen bir sonuç da doğmamıştır.
Bu
nedenle anılan konuyu iptal nedeni sayan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
3 -
Çoğunluk, Millet Meclisinde 12 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin Ek Geçici
10. maddesinin (g) bendinin reddi açısından İçtüzük hükümlerine aykırılık
bulunduğuna ve bu aykırılığın dava konusu kuralın biçim yönünden iptalini
gerektirecek ölçüde önem ve nitelik taşıdığına da karar vermiştir.
Millet
Meclisinde 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin tümü ile birlikte 12 sayılı
Kanun Hükmündeki Kararnameye Ek Geçici madde 10/g de reddedilerek yürürlükten
kaldırılmıştır. Çoğunluk Millet Meclisinin bu işlemi içtüzüğün 36. ve 81. ve
dolayısiyle Anayasa'nın 85/1. ve 64. .maddelerine aykırı bulmuştur. Oysa bu
görüş aşağıdaki nedenlerle doğru değildir.
A)
Söz konusu olan işlemi, Millet Meclisi Genel Kurulu yapmıştır. İşlemin aykırı
düştüğü ileri sürülen Millet Meclisi içtüzüğünün 36. maddesi
"komisyonların yetkisi, toplantı yeri ve zamanı" başlığını taşımakta
ve bunları düzenlemektedir. 36. maddede Genel Kurulun yetkilerine ilişkin hiç
bir kural yoktur. Bu yön açık ve seçik olarak ortadadır. Öte yandan, Millet
Meclisi Genel Kurulunun yetkilerini, komisyonun yetkileri ile sınırlı sanmak,
fevkalâde yanlış bir görüştür. Millet Meclisi Genel Kurulu Anayasa çerçevesi
içinde kalmak şartiyle gündemdeki konulara hâkimdir. Herhangi bîr konudaki
komisyon metnini aynen, değiştirerek kabul veya reddedebilir. Millet Meclisi
İçtüzüğünün 88. ve 89. maddeleri de bu yönü açıkça kanıtlar. Bu nedenlerle
Millet Meclisi Genel Kurulunun içtüzüğün, 36. maddesine ve dolayısiyle Anayasa'nın
85/1. maddesine aykırı bir işlem yapıldığından söz edilemez .
B)
Yapılan işlemde İçtüzüğün 81/son maddesine aykırı bir yön de yoktur. Genel
Kurul Komisyon raporunu benimsemiştir. Bu nedenle raporun komisyona geri
verilmesi şeklinde bir problemden bahsedilemez. İçtüzüğün 81/son ve Anayasa'nın
85/1. maddesine aykırı davranmak söz konusu değildir.
Öte
yandan, İçtüzüğün 81/1. maddesinin, Anayasa'nın 64. maddesi uyarınca Kanun
Hükmündeki Kararnamelerin görüşülmesinde uygulanması, bu kararnamelerin
özelliği itibariyle mümkün değildir. Zira, komisyonların öteki kanunların
reddini teklif etmeleri halinde, bir red tasarısı hazırlamaz iken Kanun
Hükmündeki Kararnamelerin reddi halinde bir red tasarısı hazırlanması ve bu
tasarının İçtüzüğün 82. maddesine göre görüşülmesi zorunludur. Kanun Hükmündeki
Kararnameler konusunda, içtüzüğün 81/1. maddesi, ancak red tasarısının reddi
halinde uygulanabilir. Bu olayda ise red tasarısı reddedilmemiştir.
C)
Yukarıda l/C paragrafında açıkladığım görüşü, burada da aynen tekrarlamak
gerekmektedir. Orada yazılı gerekçelerle aslında 1l sayılı Kanun Hükmündeki
Kararname ile organik ve vaz geçilmez bağlantısı olan bir konu, tasarıda gayet
yerinde ve mantıkî olarak, düzenlenmiş olmaktadır. 11 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnamenin kapsamı dışında kalan bir konu ele alınmış sayılamaz.
Esasen,
Anayasa'nın ne 64. ve ne de öteki maddelerinde de bu tür bir işlemi engelleyen
herhangi bir kural yoktur.
4 --
Çoğunluk, Cumhuriyet Senatosundaki işlemlerden birinci maddenin değiştirilmesi
ve 2. maddenin metinden çıkartılmasına ilişkin önergenin kabulü üzerine değişik
1. madde metninin oya sunulmamasının ve 2. madde üzerinde görüşme
açılmadan bu maddenin metinden çıkartılmasına ilişkin değişiklik önergesinin
kabulünün İçtüzük hükümlerine ve dolayısiyle Anayasa'ya aykırı olduğunu kabul
etmiştir. Anayasa'ya aykırılık görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılmıyorum.
A)
Cumhuriyet Senatosu Plân Komisyonu, Millet Meclisinin aynen benimsemiş
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelere geçilmesi kabul edilmiş,
1. madde üzerindeki görüşmelere başlanmış ve 1. maddenin "Madde - l: 15
Şubat 1974 tarih ve 14800 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 11 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararname yetki dışı çıkarılmış olmakla bütün sonuçları ile birlikte
red ve iptal edilmiştir.
31
Mayıs 1975 tarihli ve 14991 (14901) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış olan 12
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10. maddesinin (g) bendinin işbu
kanuna aykırı olan hükmü de kaldırılmıştır." şeklinde değiştirilmesi ve 2.
maddenin metinden çıkartılması için verilen değişiklik önergesi, oylanmış kabul
edilmiştir.
Gerçekten
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 97. maddesi "tadil teklifinin dikkate
alınıp alınmamasına Genel Kurulca karar verilir.
Tadil
teklifi dikkate alınırsa komisyona havale edilir. Komisyon dikkate alman tadil
teklifine uymak zorunda değildir. Son karar Genel Kurula aittir" kuralını
taşımaktadır.
Tadil
teklifinin dikkate alınmasına, Genel Kurul karar vermiştir. Bu işlem tüzüğe
aykırı değil, aksine tamamen uygundur. Ne var ki, önergenin kabulünden sonra
komisyona havalesi, komisyonun önerge yöresinde bir metin hazırlanması veya
öneriyi benimsediğini bildirip eski metni veya daha değişik bir metni Genel
Kurula sunması, Genel Kurulun da komisyondan gelecek metne göre kesin kararını
açıklaması gerekirdi. Oturum Başkanının böyle yapmayarak sadece değişiklik
teklifinin kabulü ile yetinilmesi içtüzüğe aykırıdır. Fakat kanunun iptalini
gerektirecek ağırlıkta değildir. Çünkü, kanun kabul edilen önergeye paralel
olarak yazılan metni kanunun tümü üzerinde işlem yapılırken Genel Kurulun oyuna
sunulmuş ve kabul edilmiştir. Böylece Cumhuriyet Senatosunun iradesi belli
olmuştur. Kanunun tümü oylanırken oya sunulan metin, kabul edilen değişiklik
önergesindeki metin aynı olduğuna göre, Cumhuriyet Senatosunun kesin ve nihaî
iradesinin, değişiklik önergesi doğrultusunda olduğu bu önergeye göre yazılmış
kanun metninin tümünün kabul ettiği ortaya çıkmaktadır. O halde Cumhuriyet
Senatosunun iradesi sakatlanmış sayılmaz ve söz konusu tüzüğe aykırılık iptali
gerektirmez.
B)
Bundan başka kanun Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 97. maddesine aykırı olan
işlemi ile de kesinleşmiş değildir. Cumhuriyet Senatosu, Millet Meclisinden
gelen metinde değişiklik yaptığından ve bu değişiklik, Anayasa'nın 92. maddesi
uyarınca, Millet Meclisi tarafından aynen benimsendiğinden dolayı, kanun
kesinleşmiştir. Demek ki konu, Millet Meclisinin iradesi ile sonuçlanacak bir
aşamaya gelmiştir ve Millet Meclisi de Cumhuriyet Senatosundan gelen metni
aynen benimsemiştir. O halde bu olayda kesinleştirici irade, Millet
Meclisinindir. Bu irade Cumhuriyet Senatosunda kabul edilen değişiklik
önergesine paralel istikamette tecelli etmiştir. Bu nedenle de Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 97. maddesine aykırı işlem yasama meclislerinin nihaî iradelerini
sakatlayıcı bir ağırlık taşımadığından, kanunun iptali yönüne gidilmesi doğru
değildir.
C)
Tasarının 2. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin önerge
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunda kabul edildiğine göre kanun metninden
çıkarılmış bir madde üzerinde görüşme açılması düşünülemez. Böyle bir işlemin
ve önerinin faydası yoktur. Bir maddenin kanun metninden çıkarılmasına rağmen
üzerinde görüşme açılmasını önermek, mantıki olmadığı gibi böyle bir görüşmeyi
öngören bir İçtüzük ve Anayasa kuralı da yoktur.
5 -
Çoğunluk 1896 sayılı Kanunun tümünü biçim yönünden iptal etmesine rağmen 44 sayılı
Yasanın 50. maddesi uyarınca süre verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Bu karara da katılmıyorum.
Bu
olayda, kanunun tümünün iptali ile, 44 sayılı Kanunun, madde 50/4. uygun
şekilde kamu düzenini tehdit edici bir boşluk meydana gelmiştir. Anayasa'nın
152. maddesine göre iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca
kararlaştırılmasını gerektiren hal mevcuttur. T.R.T. Kurumu Genel Müdürlüğünün
istisnaî memuriyet sayılmasına ilişkin kural, çoğunluğun ileri sürdüğü gibi
sadece 1896 sayılı Kanunla değil. 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek
geçici 10. maddenin (g) bendi 1897 sayılı Yasa muahhar karar niteliğindedir.
Öte yandan 1896 sayılı Kanuna ilişkin iptal kararının Resmî Gazete'de
yayımlandığı tarihte yürürlüğe gireceği ve Kanunun o tarihte kalkmış sayılacağı
Anayasa'nın 152. maddesi gereğidir. Kaldı ki bir Kanunun iptali ile o kanundan
önceki kanunun otomatikman yürürlüğe giremiyeceği Anayasa Mahkemesinin müstekar
içtihadı icabıdır. Ayrıca Anayasa'nın 64. maddesindeki prosedürün sıhhatli bir
biçimde uygulanması ve duruma net bir açıklık kazandırılması da önerilebilir.
Bütün bu düşünceler süre veriminin zorunlu olduğunu ispatlamaktadır.
Bu
sebeplerden 1896 sayılı Kanunun tümünün iptaline karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın
84. maddesi, Başkan ve Baskanvekillerinin tarafsız kalmalarını sağlamak amacı
ile, üyesi bulundukları siyasî partilerin veya parti gruplarının çalışmalarına
katılamıyacakları hükmünü koymuştur. Bu hükme göre Başkanvekillerinin Genel
Kurul seçimlerine katılmaması ve seçilmemesi gerekirdi. Seçilmiş olduğu halde
Başkanlık görevini sürdürmesi, söz konusu madde hükmüne dolaylı bir aykırılık
teşkil ederse de, başkaca bir sakınca da ortaya çıkmadığına göre kanunun
iptalini gerektirir nitelikle önemli bir aykırılık düşünülmemek gerekir. Bu
nedenlerle çoğunluğun bu yöne ilişkin görüşlerine karılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Millet
Meclisi Başkan vekillerinden, bir zat mensup olduğu Partinin genel kongresi
tarafından genel idare kurulu üyeliğine seçilmiş olduğu halde bu görevden
çekilmeden, 11 sayılı kanun hükmündeki kararnamenin reddiyle ilgili 1896 sayılı
Kanunun görüşülmesi sırasında Millet Meclisi Genel Kurulunun 6/2/1975 günlü
birleşimini yönetmiş olması da çoğunlukça, sözü geçen Kanunun iptaline neden
olarak kabul edilmiştir.
Her
ne kadar, Millet Meclisinin 6/2/1975 günlü Birleşimini yöneten Başkanvekili bu
tarihten kısa bir süre önce mensup olduğu Partinin genel idare kurulu üyeliğine
seçildiği anlaşılmış ise de Başkanlığın yazısına verdiği yazılı cevapta Genel
İdare Kurulu üyeliğinden istifa ettiğini bildirmiştir.
Anayasa'nın
84. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Başkan ve Başkanvekilleri, üyesi
bulundukları Siyasî Partilerin veya Siyasî Parti Gruplarının Türkiye Büyük
Millet Meclisi içinde veya dışındaki faaliyetlerine ve görevlerinin yerine
getirilmesini gerektiren haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar."
denilmektedir.
Görüldüğü
gibi bu fıkrada, Başkan ve Başkanvekillerinin bir Siyasî Partiye veya parti
grubuna üye olmaları değil, üyesi bulundukları Siyasî parti veya parti
gruplarının "faaliyet"lerine katılmaları yasaklanmıştır. Fıkranın
açık metni bunu ifade etmektedir. Nitekim Anayasa'nın bu maddesinin Temsilciler
Meclisinde görüşülmesi sırasında, Meclislerin Başkan ve Başkanvekillerinin
mensup oldukları Siyasî Parti ile ilişkilerinin kesilmesi yolunda verilmiş olan
önergelerin reddedilmiş olması da bu hususu ayrıca kanıtlar niteliktedir.
Anayasa'nın
sözü geçen maddesinde yazılı "Faaliyet" sözcüğü bilindiği gibi
çalışmak, aktif iş görmek, etkilemek anlamlarına gelir. Başkanvekili ise.
Partisinin Genel idare Kurulu üyeliğine seçildikten sonra bu görevden çeklinciye
kadar Genel İdare Kurulu toplantılarına katılmamış, partisinin, sevk ve idare
işlerinde çalışmamış ve Anayasa'nın kastettiği her hangi bir faaliyette
bulunmamış ve bu yolda bir iddia da öne sürülmemiştir. Bundan başka Millet
Meclisi Genel Kurulunun 6/2/1975 günlü birleşimini yönettiği sırada partisinin
genel idare kuruluna seçilmesi nedeniyle bu birleşimi yönetemiyeceği yolunda
hiç bir Millet vekili tarafından bir itiraz da öne sürülmemiştir.
Başkan
ve başkanvekillerinin, üyesi bulundukları partilerin ve parti gruplarının
faaliyetlerine katılma yasağı, Meclislerin genel kurul toplantılarında taraf
tutmalarını ve görüşmelerini etkilemelerini önleme amacıyle konulmuştur.
Başkanvekilinin ise böyle bir davranış içinde bulunduğundan da söz
edilmemektedir.
Başkanvekilinin,
Genel İdare Kurulu Toplantısına katılmamasına ve grupta hiç bir faaliyette
bulunmamasına rağmen yine de Millet Meclisi genel kurul toplantısına ait
birleşimi yönetemiyeceği bir an için düşünülmüş olsa bile mücerret bu nedenin
tarafsızlığını bozduğu ve görüşmeleri etkilediği anlaşılmadıkça Kanunun
iptalini gerektirir nitelik de taşımamaktadır.
Yukarıda
yazılı nedenlerle çoğunluğun bu konuyla ilgili görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
A)
Yukarıda gün ve sayısı yazılı kararın, Millet Meclisi Plân Komisyonundaki
işlemlere ilişkin (2) sayılı bendinin (b) fıkrasında, istemin reddi hakkında
verilen çoğunluk kararının gerekçesi; İçtüzük kurallarına uyulmadığı saptanan
işlemdeki aykırılığın, iptali gerektirecek önem ve ağırlıkta bulunmaması
esasına dayalı bulunmaktadır.
Oysa,
yapıldığı saptanan aykırılık, kararda ayrıntılariyle belirtildiği üzere, 11
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddi kararlaştırıldıktan sonra verilen
önergenin kabul edilerek önergeye bağlı metin üzerinde görüşme açıldığı halde
bir sonuca bağlanmadan, bu metnin görüşülüp karara bağlanmış gibi Komisyon
Başkanlığınca Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulmuş olmasından oluşmaktadır.
Komisyonda
görüşülüp karara bağlanmayan bu metin, Yasama Meclislerinde görüşmeye esas
alınmış, daha sonra da kanunlaşmış olduğuna göre, bu aykırılığın, Yasama
Meclisleri iradelerinin yanlış biçimde oluşmasında önemli bir etken olduğunu,
başka bir deyimle onların iradelerini zedelediğini ve giderek iptali
oluşturacak nitelik ve ağırlık kazandığını kabul etmek gerekir.
Bu
nedenle, anılan (b) fıkrasında istemin reddi hakkında verilen çoğunluk kararına
karşıyım.
E)
Kararın, (2) sayılı bendinin (c) fıkrasında belirtilen iptal gerekçelerine
katılmakla birlikte, iptal gerekçeleri arasına, yukarıdaki (A) bendinde yazılı
gerekçenin de eklenmesi gerektiği kanısındayım.
C)
Kararın, Millet Meclisi Genel Kurulundaki işlemlere ilişkin (3) sayılı
bölümünün (c) bendi (aa) fıkrasındaki istemin reddi hakkında verilen hükme;
Genel Kurulda 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin reddi açısından yapılan
işlemin İçtüzüğün 36. maddesi kurallarına aykırı bir biçimde oluşturulmuş
bulunması ve bu aykırılığın giderek iptali gerektirecek nitelik ve ağırlık
kazanması nedeniyle katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
I.
Millet Meclisi Plân Komisyonunda 11 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
reddedildiği halde 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek geçici 10.
maddesinin (g) bendinin de reddine karar verilmiş gibi bir metnin düzenlenip
Meclis Genel Kuruluna sunulmuş olmasının İçtüzük Hükümlerine aykırılığı
açıktır. Ancak Komisyon evresinde oluşan ve Anayasa'nın 92 -95. maddeleri
dışında kalan bu tutum, komisyonlardan gelen tüm metinler üzerinde dilediği
gibi tasarruf etmek yetkisine sahip bulunan Millet Meclisi Genel Kurulunun
iradesini zedeleyecek ve bu nedenle Kanunun iptalini gerektirecek bir nitelik
taşımamaktadır,
II.
Anayasa'nın 84. maddesi, Yasama Meclisleri, Başkan ve Başkanvekillerinin, üyesi
bulundukları siyasî partilerin veya siyasî parti gruplarının Türkiye Büyük
Millet Meclisi içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamayacakları kuralını
getirmiştir.
Anayasa'nın
bu hükmü, Yasama Meclislerini yönetenlerin, yönetimde yan tutmamalarını
sağlamak ve bu nedenle de onların parti faaliyetlerine katılmalarını önlemek
ereğini gütmektedir. Maddede Başkanvekilliğine seçilen bir milletvekilinin
bağlı bulunduğu partinin faaliyetlerini yürüten kuruluşlardan kesin olarak
çekilmesini gerektiren buyurucu bir hüküm yoktur. 84. maddenin çoğunluğun
görüşü doğrultusunda anlamlandırılması, Başkanvekilliğine seçilen,
milletvekilinin, bağlı bulunduğu partinin meclis grubu üyeliğinden de çekilmesi
ve böylece Başkan veya Başkanvekilinin artık bir partili olamaması sonucunu
doğurur ki bu hali, 84. maddenin amacı ile bağdaştırmak olanaksız kalır.
III.
Millet Meclisi Plân Komisyonunun, içtüzük hükümlerine aykırı tutumuna ilişkin
olarak (I) sayılı bentte belirttiğim görüş, Millet Meclisindeki görüşmeler
dolayısiyle de geçerlidir. Komisyon raporu ve kararının içtüzük hükümlerine
aykırı biçimde oluşturulmuş olması, Millet Meclisinin iradesini etkileyemez.
Kararın
bu yönlere ilişkin bölümlerine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l -
Millet Meclisi Genel Kurulunda gündem dışı işlerle diğer işler görüşüldükten
sonra 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin Genel Kurulda görüşülmesine
ilişkin öneriler Başkan tarafından Genel Kurulun bilgisine sunularak, bunlar
üzerinde görüşme açılmıştır. Daha sonra konunun 48 saatlik süre geçmeden
görüşülmesi hakkında verilen önergede kabul edilerek yetki kanun tasarılarının
görüşülmesine geçilmişse de Hükümetin hazır bulunmadığından bu tasarıların
görüşülmesi ertelenmiş ve 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye ilişkin
raporun görüşülmesine geçilmiştir. Az evvel hazır bulunmayan hükümetin hazır
bulunduğunun anlaşılması üzerine Başkan, mesainin uzatılması hakkında verilen
bir önerge olduğunu belirterek "görüşülmekte bulunan 113 sıra sayılı ve l1
sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ve Plân Komisyonu Raporunun müzakere ve
intacına kadar çalışmanın devamına karar verilmesini" isteyen önerge ile
yoklama yapılması hakkındaki başka bir önergeyi okutmuş ve arkasından da saatin
19'a geldiğini ve mesai saatinin dolduğunu bildirmiş, uzatma teklifi aleyhinde
iki üyeye söz vermiş ve yoklama yapılıncaya kadar mesainin uzatılmasını oya
koymuştur. Yoklama sonunda çoğunluğun bulunduğunu bildirmiş, bundan sonra da
tasarının görüşülmesinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oya
sunmuş, kabul edilmesi üzerine müzakereyi sürdürmüştür.
Görülüyor
ki, uzatma teklifi oylanmadan ve hatta yoklama yapılmadan evvel mesai saati
dolmuştur. Bu durumda Başkanın oturumu kapatması gerekirken, verilmesinden
itibaren henüz 48 saat geçmeden gündeme alman kanun teklifinin görüşülmesine
başlanması Millet Meclisi İçtüzüğünün 56. maddesinin metnine ve amacına
aykırıdır. Millet Meclisi İçtüzüğünün 56. maddesinin ikinci fıkrası aynen
şöyledir. "Zorunlu hallerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve
sona ermek üzere olan işlerin tamamlanması amacıyla oturumun uzatılmasına genel
kurulca karar verilebilir." Buna göre oturumun uzatılabilmesi için iki
koşulun gerçekleşmiş olması lâzımdır.
a)
Zorunlu hal olması,
b)
Sona ermek üzere olan işlerin tamamlanmasının söz konusu bulunması.
Olayda
zorunlu hali açıklayan bir neden ileri sürülmemiştir.
Diğer
taraftan 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname görüşülmesine başlanmış bir iş
değildir. Hatta 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname o günkü gündemde
bulunmadığı halde genel kurul karariyle gündeme alınmıştır.
Milletvekillerinin
gündemde olan işleri kovalaması şüphesiz görevleridir. Ancak gündemde olmayan
ve oturum içerisinde gündeme alınarak görüşülmesine başlanmış olan bir teklifin
görüşülmesine şu veya bu sebeplerle katılmamaları olağandır. Buna rağmen
gündemde bulunmayan teklifin mesai saatinin sona ermesinden sonra görüşülmesi
milletvekillerinin görüşmeye katılmalarını, oylarını kullanmalarını
önleyebileceğinden terviç edilemez. Millet Meclisi içtüzüğünün 56. maddesinin
ikinci fıkrası, fıkrada öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde uygulanabilecek
istisnai bir hükümdür. Buna rağmen 11 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin
mesai saatinin sona ermesinden sonra görüşülmesi ve karara bağlanması kimi
milletvekillerinin iradelerin tecellisine engel olacağından kanunun iptalini
gerektirir.
2 -
Oturumu yöneten Başkanvekilinin, mensup olduğu partinin genel idare kurulu
üyesi olmasının Anayasa'nın 84. maddesine aykırı olduğu hakkındaki çoğunluk
görüşü kanaatimizce isabetli değildir. Gerçekten Anayasa'nın 84. maddesi Başkan
ve Başkan vekillerinin üyesi bulundukları partilerin veya siyasî parti
gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğündeki veya dışındaki
faaliyetlere katılamıyacağını hüküm altına almıştır. Ancak bu yasak Başkan ve
Başkanvekillerinin partileri ile olan münasebetleri ve ilişkileridir. Daha açık
bir ifadeyle parti faaliyetlerine katılmayı men eylemekte olup siyasî parti
genel idare kuruluna mensup bir kimsenin başkanlık yapmasına engel değildir.
Fiilen bu faaliyetlerde bulunduğuda saptanmamış olmasına göre bu husus
Anayasaya aykırılığı oluşturamaz.
SONUÇ:
Yukarıda
l nci bentte açıklanan sebeple 1896 sayılı Kanunun iptali gerektiği, 2 nci
bentte açıklanan sebeple de iptali gerekmediği oyundayım.
KARŞIOY
YAZISI
1-
Geçmiş olaylardan esinlenerek, sonuçlara aksaksız ulaşmayı sağlayabilmek için
konulduğunun kabulü zorunlu yasalaştırma yöntemleriyle ilgili içtüzük
hükümlerinin, nedenleri belirtilmeden savsanması haline bir dayanak Anayasa
Mahkemesince aranamaz.
2 -
İçtüzük hükümlerine uyulmamasından ileri gelen aksaklık, giderilmesine fırsat
verilmek gereken niteliktedir. Bu nedenle de iptal hükmünün yürürlüğünü,
Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca, bir ilerdeki güne bırakmak gerekli idî.
SONUÇ:
Kararın belirtilmiş bölümlerine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|