ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1974/26
Karar Sayısı:1974/48
Karar Günü:21/11/1974
Resmi Gazete tarih/sayı:29.1.1975/15133
İptal
davasını açan : Adalet Partisi Millet Meclisi Grubu.
İptal
davasının konusu : 1/6/1974 günlü, 14902 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
30/5/1974 günlü, 1823 sayılı (1974 Yılı Bütçe Kanunu) nun 5. maddesinin (b)
bendinin ikinci fıkrasının, 22. maddesinin (a) bendinin, 50., 51., 61., 70.,
71., 81., 84., 92. maddelerinin, aşağıda kendi bölümlerinde gösterilen Anayasa
maddelerine aykırı oldukları öne sürülerek iptallerine karar verilmesi
istenilmiştir.
II-
Yasa metinleri:
l-
Davaya konu olan kanun kuralları:
30/5/1974
günlü, 1823 sayılı (1974 yılı Bütçe Kanunu) nün iptali dava edilen maddeleri
şöyledir: .
(Madde
5- Maliye Bakanı,
a)
Harcamalarda tasarrufu sağlamak,
b)
Tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe politikası yürütmek amacı ile giderlere
ilişkin kanun, tüzük, yönetmelik ve kararnamelerin uygulamalarını düzenlemek
üzere gerekli tedbirleri almak ve standartları tesbit etmekle görevli ve
yetkilidir.
Ayrıca
programlarda yer alan hizmetlerin verimli ve etken bir biçimde gerçekleşmesini
sağlamak için; 1050, 2490 ve 4876 sayılı kanunlarla tesbit edilmiş miktarları,
1974 malî yılında geçerli olmak kaydiyle, hizmetin gereğine ve ekonomik
konjonktüre uygun olarak 10 katına kadar yükseltmeye yetkilidir.
Bu
madde hükümleri katma bütçeler hakkında da uygulanır.)
Bu
maddenin "ayrıca programlarda yer alan..." diye başlayan ikinci
fıkrası hükmünün iptali istenilmektedir.
(Madde
22/a- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 33 üncü maddesinin kadro
cetvellerinin bütçe kanunlarına eklenmesine ilişkin hükmü, Maliye Bakanlığı ve
Devlet Personel Dairesince müştereken tesbit edilecek esaslara göre unvan
standardizasyonunu sağlayacak şekilde düzenlenecek kadro cetvellerinin Bakanlar
Kurulunca onaylanarak yürürlüğe konulmasına kadar ertelenmiştir. Onaylanan
kadro cetvelleri bu kanuna eklenmiş sayılır. Bu suretle eklenmiş bulunan kadro
cetvellerinde personelin durumuna uygun kadro tahsis edilememesi halinde, kanun
hükmünde kararnamelere göre intibakı yapılan personelin aylıkları, kadro
cetvellerinde kendileri için gösterilen standart kadrolara müsteniden 5 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 4 üncü maddesine göre ödenir.)
(Madde
50- Maliye Bakanlığı bütçesinin "1930-mali transferler" programının
"09-Diğer malî transferler" alt programının "003 Yatırımları
hızlandırma fonu" faaliyetindeki ödenekten, 1974 programının uygulanması,
izlenmesi ve koordinasyonuna ilişkin kararname hükümlerine göre, 1974
programına ek olarak kabul olunacak projelerle REMO programlarına harcanmak
üzere genel bütçeli dairelerle katma bütçeli idarelerin hizmet programlarında
mevcut veya yeniden açılacak projelerin ilgili harcama kalemlerine aktarma
yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Gerektiğinde, bu ödenek Maliye Bakanınca iki
katına kadar artırılabilir.
Bu
madde hükmü, esas itibariyle giderlerini kendi giderleriyle karşılayan ve
sadece belli amaçlarla genel bütçeden Hazine yardımı alan katma bütçeler için uygulanmaz).
(Madde
5ı- Maliye Bakanlığı bütçesinin (930) uncu programının (05) inci alt
programının (005) "Küçük tasarrufları yatırma, yöneltme ve halkı yatırıma
teşvik fonuna yardım" ödeneğinden, Devlet Planlama Teşkilâtının görüşü
alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından tesbit edilecek projeleri
gerçekleştirmek amâciyle kurulmuş olan en az 1000 ortaklık kooperatifler ile
anonim şirketlere verilecek orta vadeli yatırıra kredilerinde kullanılmak üzere
bir veya bir kaç kamu bankası nezdinde teşkil edilecek "Küçük tasarrufları
yatırımlara yöneltme ve halkı yatırıma teşvik fonu" na ödemede bulunmaya
Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu
maddeye göre verilecek kredilerden faydalanacak anonim şirketlerin her bir
ortağının hissenin ortaklık sermayesinin % 10 u aşmaması ye hisse senetlerinin
tamamının nama yazılı olması ve kooperatiflerin de yukarda belirtilen
nitelikleri taşıması gereklidir.
Bu
şekilde kurulmuş olan anonim şirketlerin ve kooperatiflerin birbirine
iştirakinde her bir ortak hissesinin sermayenin % 10 unu aşmaması şartı
aranmaz.
Bu
fondan verilecek kredilerle ilgili işlemler ve şartları Maliye Bakanlığı ile
bankalar arasında yapılacak anlaşmalarla tesbit olunur.)
(Madde
61- 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 80 inci maddesinde yazılı ödemeleri
zamanında yapabilmek ve tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmaların bu
ödemelerin olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amaçları ile 1974 malî yılında
T.C. Merkez Bankasından yeteri kadar kısa vadeli avans almaya, gerçek ve tüzel
kişilerin Hazineye yatırmak isteyecekleri paralar karşılığında en çok bir yıl
vadeli Hazine bonoları çıkarmaya ve ayrıca, çıkarılacak Hazine bonolarını T.C.
Merkez Bankası vasıtasiyle de gerçek ve tüzel kişilere sattırmaya ve
gerektiğinde satın aldırmaya ve satış koşullarını saptamaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
Kullanılacak
avansın ve çıkarılacak Hazine bonolarının miktarları Maliye Bakanlığı ile T. C.
Merkez Bankasınca müştereken tesbit olunur).
(Madde
70- Maliye Bakanı, 14/1/1970 tarih ve 1211 sayılı Kanunun 40 inci maddesi
gereğince birikmiş bulunan meblağın % 50 sine kadar olan miktarını, kamu
iktisadî teşebbüslerinin yatırım ve finansman programına göre yapacakları
yatırımlarının finansmanı ile işletme kredisi ihtiyaçlarını sağlamak amacı ile
kurulacak özel fona aktarmaya yetkilidir. Devlet Yatırım Bankası nezdinde
kurulacak bu fonun ikraz ve istikraz şartları Maliye Bakanı tarafından
saptanır.
Özel
fon Maliye Bakanlığı tarafından idare olunur.
(Madde
71- 1974 malî yılında daha etkin para kullanılmasını sağlamak amaciyle, genel
ve katma bütçelere ait personel aylıkları bölümünde yer alan ödeneklerin % 27
si nisbetini geçmemek üzere ve 3 aylık devreler sonu itibariyle Emekli
Sandığına avans ödemeler yapmaya, açılan avansları devreler itibariyle tahakkuk
edecek sandık gelirleriyle mahsup ettirmeye, bu amaçla Emekli Sandığı, kurumlar
ve saymanlıklar nezdinde yapılacak işlemleri saptama ve uygulamaya Maliye
Bakanlığı yetkilidir).
(Madde
81- Kamu iktisadî teşebbüslerinin kuruluş konularında değişiklik yapılıncaya
kadar, gerektiğinde sermayelerini yeteri kadar artırmaya Maliye Bakanlığının
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Bu
madde hükmü döner sermayeli kuruluşlar hakkında da uygulanır).
(Madde
84- Ortaklık şeklindeki Kamu İktisadî Teşebbüslerinin sermaye artırımında,
Hazine ve Kamu İktisadî Teşebbüslerine ait paylar için Türk Ticaret Kanununun
288 inci maddesi uygulanmaz).
(Madde
92- 7/2/1967 gün ve 828 sayılı İthalde Alınacak Damga Resmi Kanununun
26/12/1972 gün ve 1648 sayılı Kanun ile değişik 2 nci maddesinin 4 üncü
fıkrasında söz konusu ithalâttan alınacak damga resmi nisbeti. Bakanlar Kurulu
Karariyle % 25 e kadar indirilebilir).
2-
Davacının dayandığı Anayasa kuralları:
Davacının
Anayasa'ya aykırılık iddiasını dayandırdığı Anayasa maddelerinin konu ile
ilgili olan kuralları şöyledir;
(Madde
5- Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.)
(Değişik
madde 64/1- Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Devletin bütçe ve kesin
hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına, genel ve
özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir.)
(Madde
92- Kanun tasarı ve teklifleri önce Millet Meclisinde görüşülür.
Millet
Meclisinde kabul, değiştirilerek kabul veya reddedilen tasarı ve teklifler
Cumhuriyet Senatosuna gönderilir.
Millet
Meclisinde kabul edilen metin, Cumhuriyet Senatosunca değişiklik yapılmadan
kabul edilirse, bu metin kanunlaşır.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gelen metni değiştirerek kabul ederse, Millet Meclisinin bu
değişikliği benimsemesi halinde metin kanunlaşır.
Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki Meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Millet
Meclisi, karma komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde. Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için,
üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde açık oya
başvurulur.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasan veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca da
reddedilirse düşer.
Millet
Meclisinin reddettiği bir tasarı veya teklif, Cumhuriyet Senatosunca olduğu
gibi veya değiştirilerek kabul edilirse, Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosunun
kabul ettiği metni yeniden görüşür. Cumhuriyet Senatosunun metni Millet
Meclisince benimsenirse, kanunlaşır; reddedilirse, tasarı veya teklif düşer;
Cumhuriyet Senatosundan gelen metin Millet Meclisince değiştirilerek kabul
edilirse, 5 inci fıkra hükümleri uygulanır.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
Millet Meclisi tarafından kabulü için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
lâzımdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosunca üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin
kanunlaşabilmesi, Millet Meclisi tarafından üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu
ile kabul edilmesine bağlıdır. Bu halde açık oya başvurulur.
Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gönderilen bir metni, Millet Meclisi komisyonlarında ve
Genel Kurulundaki görüşme süresini aşmıyan bir süre içinde karara bağlar; bu
süre üç ayı geçemez ve ivedilik hallerinde onbeş günden, ivedi olmayan hallerde
bir aydan kısa olamaz. Bu süreler içinde karara bağlanmıyan metinler,
Cumhuriyet Senatosunca Millet Meclisinden gelen şekliyle kabul edilmiş sayılır.
Bu fıkrada belirtilen süreler Meclislerin tatili devamınca işlemez.
Yasama
Meclislerinin ve mahallî idarelerin seçimleri ve siyasî partilerle ilgili
tasarı ve tekliflerin kabul veya reddinde yukardaki fıkralar hükümleri
uygulanır. Ancak, karma komisyon kurulmasını gerektiren hallerde, karma
komisyonun raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında
görüşülür ve karara bağlanır; Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik
toplantısında Millet Meclisinin ilk metninin kabulü için üye tamsayısının salt
çoğunluğunun oyu lâzımdır. 8 inci ve 9 uncu fıkralar hükümleri saklıdır.)
(Madde
93- Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen kanunları on
gün içinde yayınlar; uygun bulmadığı kanunu, bir daha görüşülmek üzere, bu
hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte, aynı süre içinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderir. Bütçe kanunları ve Anayasa bu hükmün dışındadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu yine kabul ederse, kanun
Cumhurbaşkanınca yayınlanır.)
(Madde
94- Genel ve katma bütçe tasarıları ile millî bütçe tahminlerini gösteren
rapor, malî yılbaşından en az üç ay önce, Bakanlar Kurulu tarafından, Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulur.
Bu
tasarılar ve rapor, otuzbeş milletvekiliyle onbeş Cumhuriyet Senatosu üyesinden
kurulu bir karma komisyona verilir. Bu komisyonun kuruluşunda, iktidar grubuna
ve gruplarına en az otuz üye verilmek şartıyla, siyasî parti gruplarının ve
bağımsızların oranlarına göre temsili gözönünde tutulur.
Karma
komisyonun en çok sekiz hafta içinde kabul edeceği metin, önce Cumhuriyet
Senatosunda görüşülür ve en geç on gün içinde karara bağlanır.
Cumhuriyet
Senatosunca kabul edilen metin, en geç bir hafta içinde yeniden görüşülmek
üzere, karma komisyona verilir. Karma komisyonun kabul ettiği son metin Millet
Meclisinde görüşülür ve malî yılbaşına kadar karara bağlanır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclislerinin genel kurullarında, Bakanlık ve
daire bütçeleriyle katma bütçeler hakkındaki düşünce terini, her bütçenin tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri
üzerlerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu tasarılarının genel kurullarda
görüşülmesi sırasında gider artırıcı veya belli gelirleri azaltıcı teklifler
yapamazlar.)
(Madde
126- Devletin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin
harcamaları yıllık bütçelerle yapılır.
Kanun,
kalkınma planlan ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve
hizmetler için özel süre ve usuller koyabilir.
Genel
ve katma bütçelerin nasıl yapılacağı ve uygulanacağı kanunla gösterilir. Bütçe
kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.)
(Değişik
madde 127/1- Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve
giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.)
III
- İlk inceleme :
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 15/7/1974 gününde, Muhittin Taylan,
Kani Vrana, Kemal Berkem, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar, Ziya Önel,
Abdullah Uner, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Salih Çebi,
Şevket Müftügil, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
katılmalariyle yapılan ilk inceleme toplantısında aşağıdaki konular üzerinde
durularak şu sonuçlara varılmıştır :
1-
Bu dava ile, kimi hükümlerinin Anayasa'ya aykırılığı öne sürülmüş bulunan
30/5/1974 günlü, 1823 sayılı (1974 Yılı Bütçe Kanunu), 1/6/1974 gününde 14902
sayılı Resmî Gazete'de yayınlanmıştır. Dava dilekçesi, Anayasa Mahkemesi Genel
Sekreterliğince 11/7/1974 gününde kaleme havale edilerek 748 sıra ve 1974/26
esas sayısını almıştır. Bu duruma ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 26.
maddesi hükmüne göre dava süresinde açılmıştır.
2-
Dava dilekçesine bağlı olarak, aslı gönderilmiş bulunan, Adalet Partisi Millet
Meclisi Grubunun 25/6/1974 günlü, 8 sayılı karariyle; 1974 Yılı Bütçe Kanununun
yukarıda, davanın konusu bölümünde gösterilen hükümlerinin Anayasa'ya aykırı
olduğu kanaatına varıldığından Anayasa Mahkemesi nezdinde iptal davası
açılmasına ve Grub Baskanvekilleri Nahit Menteşe ile Cihat Bilgehanın grubu
temsilen dava açmaya yetkili kılınmalarına karar verilmiş, karar 105
milletvekilince, Dava dilekçesi de adı geçen Grup Başkanvekillerince imza
edilmiştir. Dosyada bulunan Millet Meclisi Başkanlığının 8/7/1974 günlü, 1219
sayılı yazısında da Aydın Milletvekili Nahit Menteşe ile Balıkesir Milletvekili
Cihat Bilgehan'ın Adalet Partisi Millet Meclisi Grubu Başkanvekilleri oldukları
onanmıştır.
44
sayılı Kanunun 25. maddesinin 2 sayılı bendinde, iptal davasının, (siyasî parti
gruplarının genel kurullarının en az üye tamsayısının salt çoğunluğuyla
alacakları karar üzerine grup başkanları veya vekilleri) tarafından açılacağı
gösterilmiş olup, yukarıda açıklanan durum karşısında hu dosyaya konu olan
iptal davasının kanuna uygun biçimde açıldığı anlaşılmıştır.
3-
a) Dava dilekçesinde, Anayasaya aykırılığı öne sürülerek iptallerine karar
verilmesi istenilen maddeler sayılırken (5. maddenin (b) bendinin ikinci
(fıkrası) deyimi kullanılmış ise de, dilekçenin içinde yapılan açıklamadan,
Anayasaya aykırılığı öne sürülen hükmün, (b) bendiyle ilişkisi olmayan ve
(aynca programlarda yer alan...) diye başlayan, maddenin ikinci fıkrası olduğu
anlaşıldığından kararda bu deyimin kullanılması gerekmiştir.
b)
1974 Yılı Bütçe Kanununun, tam metni yukarıda II işaretli bölümün 1 sayılı
bendinde yazılı bulunan 61. maddesinde birisi T. C. Merkez Bankasından alınacak
kısa vadeli avanslarla, diğeri de çıkarılacak Hazine bonolariyle ilgili olmak
üzere ayrı niteliklerde iki hüküm bulunmakta, dava dilekçesinin (davanın
konusu) ve (sonuç) bölümlerinde, bir ayırım yapılmaksızın 61. maddenin
iptalinin istenildiği görülmekte ise de dilekçe içinde Anayasaya aykırılık savı
açıklanırken, maddenin yalnızca kısa vadeli avanslara ilişkin hükmünün
Anayasaya aykırı olduğu öne sürülmüş ve gerekçe olarak da, bu hükümle T.C.
Merkez Bankası Kanununun 50. maddesinin değiştirilmiş olduğu gösterilmiştir.
Açıklanan
bu duruma göre 61. maddenin tümünün değil, sadece kısa vadeli avanslara ilişkin
bölümünün dava edilmiş olduğu sonucuna varılmıştır.
4-
Böylece dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin esasının incelenmesine
karar verilmiştir.
IV -
Esasın incelenmesi :
Davanın
esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, 1823 sayılı Kanunun iptali istenen
hükümleri, dayanılan Anayasa ilkeleri, bunlara ilişkin gerekçelerle görüşme
tutanakları, dava ile ilişkisi bulunan öteki metinler okunduktan sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A-
Tasarının tümünün Cumhuriyet Senatosunda red edilmiş olması sorunu :
1974
Yılı Bütçe Kanunu tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu yollardan
geçerek kanunlaşmıştır :
Tasarı
önce, Anayasa'nın 94. maddesi gereğince kurulan Karma Komisyonca incelenmiş,
hazırlanan metin Cumhuriyet Senatosuna gönderilmiştir.
Cumhuriyet
Senatosunda, tasarının tümü üzerinde yapılan görüşmeler sonunda oylanarak
maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. Bakanlıklar bütçelerinin ve bütçe
kanununun maddelerinin görüşülmesi tamamlandıktan sonra, tümünün oylanması
sonucunda tasarı reddolunmuştur.
Bu
halile tekrar Karma Komisyona gelerek yeniden incelendikten sonra Komisyonca
kabul edilen metin Millet Meclisine gelmiş ve orada görüşülerek kabul
edildikten sonra kesin şeklini almış ve kanunlaşmıştır.
Tasarının
Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçirdiği bu evrelerden, Cumhuriyet Senatosunda
tümünün reddinden sonra tekrar Karma Komisyona gelerek orada görüşülmüş
olmasının Anayasa'nın 94. maddesinde yer alan kurallara uygun bulunup
bulunmadığı tartışma konusu yapılmıştır.
Her
ne kadar, Anayasa'nın 94. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında (Karma
Komisyonun en çok sekiz hafta içinde kabul edeceği metin; önce Cumhuriyet
Senatosunda görüşülür ve en geç on gün içinde karara bağlanır.
Cumhuriyet
Senatosunca kabul edilen metin, en geç bir hafta içinde yeniden görüşülmek
üzere Karma Komisyona verilir.......) denilmekte olduğundan dördüncü fıkrada
geçen (kabul edilen metin) deyimine dayanılarak ortada Cumhuriyet Senatosunca
kabul edilen bir metin olmayıp aksine reddolunan bir metin bulunmasına göre
böyle bir metnin karma komisyona gönderilerek orada görüşülmesinin açıklanan
Anayasa kuralı karşısında mümkün olamayacağı düşünülebilirse de, aşağıda
açıklanan nedenlerle böyle bir düşünceyi Anayasa kurallariyle bağdaştırmak
olanağı yoktur.
l-
Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan Millet Meclisi ile Cumhuriyet
Senatosunu, yasama işlemlerinde belli ölçüler içinde ortaklaşa
görevlendirmiştir. Bu ortaklıkta, Millet Meclisi yanının, sonuçta önemli bir
ağırlığı bulunmakla birlikte, bir meclisin ötekine uğratmadan kanun tasarı veya
teklifleri hakkında kendi basma son ve kesin tasarrufta bulunması mümkün
değildir. Anayasa'nın 92. maddesi meydandadır. 94. maddesinde de bu kuralın
tersine bir hüküm de bulunmamaktadır.
2-
Demokratik geleneklerde bütçesi red olunan hükümetler bunu güvensizlik ve
çekilme sebebi saymaktadırlar.
Cumhuriyet
Senatosunun, bütçe tasarılarını red kararına kesin bir nitelik tanıyarak
tasarının karma komisyona ve dolayısiyle Millet Meclisine gitmesinin önlenmesi
voliyle bütçenin reddi sonucunun doğacağı kabul edilirse, Cumhuriyet
Senatosunun yetkileri arasında bulunmayan ve "güvenoyu" sonucunu
doğuran bir çeşit siyasî denetim yolu, dolaylı olarak Cumhuriyet Senatosuna
tanınmış olur. Böylece Anayasa'nın kurduğu yasama yürütme ilişkileri tümüyle
Anayasa dışı bir yöne çevrilmiş bulunur.
3-
Anayasa, öteki kanunların tersine, bütçe kanun tasarılarının önce Cumhuriyet
Senatosunda, sonra Millet Meclisinde görüşülüp kabul edilmesi esasını
koymuştur.
Bunun
nedeni .bütçe kanunlarının özelliği nedeniyle çabuklaştırıcı bir yöntemin
uygulanması ve kesin kararın Millet Meclisine bırakılmış, olmasıdır.
Cumhuriyet
Senatosu karariyle bütçenin orada durdurulması, Anayasanın kurduğu bu sisteme
de aykırı düşer.
4-
Yukarıdaki açıklamalar karşısında Anayasa Koyucunun, 94. maddenin dördüncü
fıkrasında yer alan (Cumhuriyet Senatosunca kabul edilen metin) deyimini
(Cumhuriyet Senatosunca verilen karara ilişkin metin) anlamında kullandığını
kabul etmek zorunludur. Çünkü Cumhuriyet Senatosu, bütçe tasarısını red de,
etse, kabul da etse, her iki hali ifade etmek için bir karar verme
durumundadır. Anayasanın temel ilke ve sistemi ile bağdaşmadığından sorunun
başka türlü düşünülmesi mümkün değildir.
Bu
nedenle C. Senatosunca tümünün reddine karar verilen bütçe kanunu tasarısının
yeniden Karma Komisyonda ve sonra da Millet Meclisinde görüşülmesinde Anayasaya
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
B-
Anayasaya aykırılık sorunu:
Sorunun
çözümü için önce iptali istenen hükümlerin niteliklerinin ortaya konulması ve bu
suretle beliren durumlarına göre Anayasaya aykırı olup olmadıklarının
araştırılması gerekmektedir.
a)
İptali istenen hükümlerin nitelikleri:
l-
1974 yılı Bütçe Kanununun 5. maddesinin ikinci fıkrası, Maliye Bakanına,
programlarda yer alan hizmetlerin verimli ve etken bir biçimde gerçekleşmesini
sağlamak için ve 1974 yılında geçerli olmak kaydıyla 1050, 2490 ve 4876 sayılı
Kanunlarla saptanmış miktarları, hizmetin gereğine ve ekonomik konjonktüre
uygun olarak on katma kadar yükselme yetkisi vermektedir.
Sözü
geçen kanunlardan 1050 sayılı olanı, Muhasebei Umumiye Kanunudur. Birçok
maddelerinde satmaya, taahhüde girmeye, avans vermeye, bağıtların Maliye
Bakanlığınca tetkikine ilişkin olmak üzere verilen yetkilerin belli miktarlarla
sınırlandırılmış olduğu görülmektedir. Örneğin, kanunun 62. maddesinde birinci
derece ita amirlerinin merkezden sormadan mukavele yapabilmeleri onbin lira ile
sınırlandırılmış, 64. maddesinde 50.000 lirayı aşan taahhüt ve mukavelelerin
icradan önce Maliye Bakanının tetkikine sunulması şartı konulmuştur. Keza
kanunun 83. maddesinde daire mutemetlerine verilebilecek avansın miktarı bin
lira ile sınırlandırılmıştır.
2490
sayılı Artırma, Eksiltme ve îhale Kanunu ile bu Kanuna ek 4876 sayılı Kanunda
da alım, satım işleriyle ilgili bazı işlemlerin ve yetkilerin miktar ile
sınırlandırıldığı görülmektedir.
Örneğin
kanunun 41. maddesinin B bendinde, senelik tahmin edilen icar bedeli 15.000
liraya kadar olan gayrimenkullerin kiraya verilmesinin ve kıymeti 15.000 liraya
kadar olan gayrimenkullerin satılmasının,
C
bendinde, tahmin edilen bedeli 15.000 lirayı geçmeyecek alım ve nakil
işlerinin,
D
bendinde, keşif ve tahmin bedeli 30.000 lirayı geçmiyecek istikşaf, inşa, tesis
ve tamir işlerinin,
Açık
artırma ve eksiltme usulü ile yapılacağı hükümleri yer almaktadır. (Yukarıkı
rakamlar, 4876 sayılı Kanunla yapılmış olan artırma sonucudur.)
Sözü
geçen kanunların daha başka maddelerinde de benzer hükümlerin yer aldığı
görülmektedir. 1974 Yılı Bütçe Kanununun 5. maddesinin iptali istenen ikinci
fıkrası, sözü geçen kanunlarda, bu ve benzeri hükümlerle saptanmış olan
miktarları 10 katına kadar yükseltme yetkisini Maliye Bakanına vermektedir.
Bu
durum, esas metinlerinde mevcut olmayan bir hükmü, Bütçe Kanunu ile eklemek
yoliyle sözü geçen kanunlarda değişiklik yapılmış olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Her
ne kadar kanunların esas hükümlerinin olduğu gibi kalmakta olmasına ve sözü
geçen değişikliklerin bir malî yıl için geçerli olup yılın bitmesiyle, asıl
kanun hükümlerinin kendiliklerinden yürürlüklerini sürdürmeye başlayacaklarına
bakılarak bütçe kanununun, öteki kanunlarda bir değişiklik meydana getirmediği
düşünülebilirse de, bir malî yıl içinde kanunun asıl hükmünün uygulanmasını
durdurduğu ve getirdiği değişiklik doğrultusunda uygulamayı zorunlu kaldığı da
bir gerçektir. Şu halde bütçe kanununun, asıl kanunu belli bir süre için
değiştirmiş olduğu kuşkusuzdur. Bu değişikliğin bir malî yıl için geçerli
olması da sonunu değiştiremez, çünkü değişiklik bir günlük bir süre için bile
olsa, aynı niteliği ve etkiyi gösterir.
Öte
yandan, söz konusu miktarlara ilişkin hükümler göründüğü gibi birer kanun ile
düzenlenmişlerdir. Bunların, koşulların ve gereksinmelerin yeni gereklerine
uydurulması da yine bir kanun ile yapılabilir. Bir başka deyimle bu konulardaki
düzenleme, yasama organının genel nitelikteki yasa yapma yetkisi alanına girer.
Oysa bütçe yapma işi özel niteliği olan bir yasama işidir ve bu Özelliği
nedeniyle de bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz.
Özetlemek
gerekirse :
1974
Yılı "Bütçe Kanununun 5. maddesinin ikinci fıkrası hükmü :
a)
1050, 2490 ve 4876 sayılı Kanunlarda yer alan miktarlara ilişkin hükümleri
değiştirmiştir.
b)
Genel anlamdaki bir kanuna konu yapılması gerekli alanlarda düzenleme yapmakta
olduğundan, Bütçe ile ilgili bir hüküm niteliğinde de değildir.
2-
1974 yılı Bütçe Kanununun 22. maddesinin (a) fıkrası üç hüküm getirmektedir :
a)
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 33. maddesinin, kadir cetvellerinin bütçe
kanunlarına eklenmesine ilişkin hükmünü ertelemekte,
b)
Bakanlar Kurulunca onaylanan kadro cetvellerini 1974 yılı Bütçe Kanununa
eklenmiş saymakta.
c)
Durumuna uygun kadro tahsis edilemiyen, intibakı yapılan personelin
aylıklarının ödenmesini düzenlemektedir.
Devlet
Memurları Kanununun 33. maddesi dava konusu olmadığından, memur kadrolarının
bütçe kanunlarıyle tesbit olunacağına ilişkin hüküm inceleme dışında kalmış
olup burada sadece bütçe kanununun getirdiği bu üç hükmün niteliği üzerinde
durulmuştur:
Bunlardan,
ilk hükümle, yürürlükteki bir kanun hükmünün açıkça ertelendiği, ikinci
hükümle, kadro cetvellerinin bütçe kanununa fiilen eklenmesine ilişkin olan
Kanun hükmünün bir varsayıma dönüştürülerek değiştirildiği, üçüncü hükümle de
memur aylıklarının ödenmesi konusunda, bütçe ile ilgili olmayıp Devlet
Memurları Kanunu alanına giren bir düzenleme yapıldığı görülmektedir.
Bunlardan
her üç hükmün de bütçe ile ilgili nitelikte bulunmadıkları meydandadır.
3-
1974 yılı Bütçe Kanununun 50. maddesi, Maliye Bakanlığı bütçesinin 930/09/003
(Yatırımları Hızlandırma fonu) faaliyetine konulmuş bulunan ödenekten, 1974
programının uygulanması, izlenmesi ve koordinasyonuna ilişkin kararname hükümlerine
göre, 1974 programına ek olarak kabul olunacak projelerle REMO programlarına
harcanmak üzere genel ve katma bütçeli dairelerin hizmet programlarında mevcut
veya yeniden açılacak projelerin ilgili harcama kalemlerine aktarma yapmağa ve
gerektiğinde bu ödeneği iki katına çıkarmaya Maliye Bakanını yetkili
kılmaktadır.
Görüldüğü
gibi Maliye Bakanına verilen aktarma ve ödeneği iki katına çıkarma yetkisi,
bütçe ile ve bütçe uygulamasiyle ilgili hükümlerdir. Aktarma yapılacak ek
projelerin de, 1974 programının uygulanması, izlenmesi ve koordinasyonuna
ilişkin kararname hükümlerine göre, yani yıllık plânın bir gereği olarak
yetkili kurullarca kabul edilmiş olacağı anlaşılmaktadır.
Bu
bakımdan bu madde ile yapılan düzenlemenin 91 sayılı Devlet Plânlama Teşkilâtının
kurulması hakkındaki Kanunun 15. maddesini değiştirici ve aynı zamanda
Anayasanın 129. maddesini bir yana itici nitelikte bulunduğu iddiası yerinde
görülmemektedir.
4-
1974 yılı Bütçe Kanununun 51. maddesiyle Maliye Bakanlığı bütçesinin 930/05/005
(Küçük tasarrufları yatırıma yöneltme ve halkı yatırıma teşvik fonuna yardım)
ödeneğinden, bir veya birkaç kamu bankası nezdinde teşkil olunacak (Küçük
tasarrufları yatırımlara yöneltmek ve halkı yatırıma teşvik (fonu) na ödemede
bulunmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmakta ve bu fondan verilecek orta vadeli
yatırım kredilerinden ne gibi kuruluşların yararlandırılacağı, kredilerle
ilgili işlemlerin ve koşulların saptanması yöntemleri düzenlenmektedir.
Görüldüğü
gibi maddenin konusu, .bir iktisadî alana Devletin müdahale ve yardımcı
olmasını sağlamak için fon oluşturması ve bu fonun kullanılmasıyle ilgili olup
bütçe ile ilgili bir hüküm niteliğinde değildir.
Konunun
genel nitelikte bir kanunla düzenlenmesi zorunludur.
5-
1974 Yılı Bütçe Kanununun 61. maddesiyle, bütçenin gerektirdiği ödemelerin
zamanında yapılabilmesi ve tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmaların bu
ödemeleri olumsuz yönde etkilemesinin önlenmesi gerekçesiyle 1974 malî yılı
içinde T.C. Merkez Bankasından yeteri kadar kısa vadeli avans almaya Maliye
Bakanı yetkili kılınmakta ve kullanılacak avansın miktarının Maliye Bakanlığı
ile T. C. Merkez Bankasınca ortaklaşa saptanacağı öngörülmektedir.
Yukarıda,
davacının gerekçesinin özeti bölümünde de açıklandığı gibi aynı maddenin Hazine
bonolarına ilişkin hükümleri dava kapsamı içinde bulunmadıklarından inceleme
dışı kalmışlardır.
14/1/1970
günlü, 1211 sayılı T. C. Merkez Bankası Kanununun Hazineye açılacak kısa vadeli
avanslara ilişkin 50. maddesi şöyledir:
(Banka,
miktarı carî yıl genel bütçe ödenekleri toplamının yüzde onbeşini geçmemek
üzere Hazineye kısa vadeli bir avans hesabı açar. Bu avans hesabına uygulanacak
faiz haddi ile ekonomik durum gözönünde tutularak kullanılacak avans nisbeti
Maliye Bakanlığı ile Banka arasında kararlaştırılır.)
Her
iki metin karşılaştırıldığında dava konusu 61. maddenin T. C. Merkez Bankası
Kanununun 50. maddesi hükmünü 1974 yılında geçerli olmak üzere önemli ölçüde
değiştirdiği açıkça görülmektedir.
Kaldı
ki, T. C. Merkez Bankası Kanunu gibi genel anlamda bir kanuna konu olacak
niteliği açıkça görülen bu hükmün, (Bütçe ile ilgili) bir yönü de
bulunmamaktadır. Kısa vadeli avansların bütçenin ödemelerini karşılama amacına
yönelik olması, bu avansların miktarına verilme koşullarına ilişkin
düzenlemelerin de (Bütçe île ilgili) sayılmasını gerektirmeyeceği ortadadır.
Çünkü kısa vadeli avansların gerçek niteliği, Hazinenin Merkez Bankasından borç
alması işleminden ibarettir. Böyle bir borç verme işleminin ise, borcu veren
Kamu müessesi olması îliha-bariyle Merkez Bankasının görevleri, memleketin
ekonomik durumuna ve Türk parasının kıymetine yapacağı etkiler gözönünde
bulundurulmak suretiyle. Merkez Bankasına ilişkin kurallar arasında veya bu
alanlar ile ilgili genel anlamda bir başka kanun ile düzenlenmesi gerektiğinde
kuşku yoktur. Nitekim bu konu, açıklanan niteliği dolayısiyle 1211 sayılı T. C.
Merkez Bankası Kanununun 50. maddesiyle düzenlenmiştir.
Bütçeye
doğrudan gelir sağlayan vergi kanunlarının bile bütçe ile ilgili sayılarak
bütçe kanunlarıyle düzenlenmesine olanak bulunmadığı düşünülecek olursa, Merkez
Bankasından alınacak avansa ilişkin hükümlerinde de bütçe ile ilgili
sayılamıyacakları ve bütçe ile düzenlenemeyecekleri sorunu, gereken açıklıkla
anlaşılmış olur.
6-
1974 yılı Bütçe Kanununun 70. maddesi, 14/1/1970 günlü, 1211 sayılı T. C.
Merkez Bankası Kanununun 40. maddesi gereğince birikmiş bulunan paraların % 50
sine kadar olan kısmını, Kamu iktisadî Teşebbüslerinin yatırım ve finansman
programına göre yapacakları yatırımlarının finansmanı ile işletme kredisi
ihtiyaçlarını sağlamak amacı ile Devlet Yatırım Bankası nezdinde kurulacak özel
fona aktarmaya Maliye Bakanını yetkili kılmakta, fonun Maliye Bakanlığınca
idare edileceği ve ikraz ve istikraz şartlarının Maliye Bakanı tarafından
saptanacağı ilkelerini koymaktadır.
Görüldüğü
gibi madde hükmü, bir yandan 1211 sayılı T. C. Merkez Bankası Kanununun 40.
maddesinde yer alan bir hükmü değiştirmekte, öte yandan kamu iktisadî
teşebbüslerinin yatırımlarının finansmanım sağlamak üzere özel bir düzenleme
getirmektedir.
Şöyle
ki:
a)
14/1/1970 günlü, 1211 sayılı T. C. Merkez Bankası Kanununun 40. maddesinin (II
- a - kanunî karşılıklar) başlıklı bendinde, bankaların, memleketin umumî
iktisadî durumu gözönünde bulundurularak Merkez Bankasınca saptanacak oranlarda
ayıracakları paraların Merkez Bankasında açılacak hususî bir hesaba (munzam
karşılık) adı altında yatırılması ön görülmekte ve bu suretle Merkez Bankasında
toplanan munzam karşılıkların en çok % 20 sinin, Merkez Bankasınca tespit
olunarak Yüksek Planlama Kurulunca uygun bulunan ve Bakanlar Kurulunca da
onanan esaslar çevresinde T. C. Ziraat Bankası ziraî finansmanına tahsis
edilebilmesi kabul edilmektedir.
Buna
karşı 1974 yılı Bütçe Kanununun 70. maddesi, % 20 olan tavanı % 50 ye
yükselmekte ve sadece Ziraat Bankasının ziraî finansmanlarından ibaret olan
tahsis alanına, bütün Kamu İktisadî Teşebbüslerinin yatırımlarının finansmanını
ve işletme kredi gereksinmelerini de içine alacak ölçüde bir genişlik
vermektedir.
Bu
halile söz konusu 70. maddenin T. C. Merkez Bankası Kanunumun 40. maddesinin
sözü geçen hükmünü, 1974 bütçe yılı içinde geçerli olmak üzere köklü bir
değişikliğe uğratmış olduğu meydandadır.
b)
Öte yandan, yapılan bu değişikliği sağlayan, yeni hüküm ile birlikte maddede
yer alan ve özel bir fon kurulmasına, fonun İdare ve işletme yöntemlerinin
saptanmasına ilişkin olan öteki hükümlerin de (Bütçe ile ilgili hüküm
(niteliğinde bulunmadıkları herhangi bir açıklamayı gerektirmeyecek derecede
ortadadır.
7-
1974 yılı Bütçe Kanununun 71. maddesi, Maliye Bakanlığı ile T. C. Emekli
Sandığı arasında, 5434 sayılı Kanun ile kurulmuş bulunan malî ilişki alanına
yeni bir hüküm getirmekte ve 5434 sayılı kanunla kurulmuş bulunan sistemde,
1974 yılında geçerli olmak üzere, bir değişikliği öngörmektedir.
Şöyle
ki:
8/6/İ949
günlü, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 16. maddesinde, emeklilik
keseneklerinin, ilgililerden aylıklarının ödenmesi sırasında kesilmesi ve 17.
maddesinde de bu keseneklerle kurumlarından alınacak karşılıkların ödeme
gününden başlıyarak bir ay içinde sandığa gönderilmesi kuralları yer almakta,
uyulmaması halinde verilecek cezalar gösterilmektedir. Aynı kanunun 89. maddesi
de, otuz yıl ve daha çok hizmeti olanlardan emekliye ayrılanlara verilecek
ikramiyelerin sandıkça ödendikten sonra en çok iki ay içinde faturası
karşılığında kurumlarınca sandığa ödenmesi esasını koymaktadır.
1974
yılı Bütçe Kanununun dava edilen 71. maddesi, sandık gelirlerinin kanunla ve
açıklanan biçimde saptanmış olan tahsil sistemini, sonradan mahsubu yapılmak
şartiyle, üçer aylık devreler sonu itibariyle, "avans" adını verdiği
taksitle ödeme şekline dönüştürmek suretiyle değişik bir biçime sokmakta, bu
suretle 5434 sayılı Kanunun sandık gelirlerinin tahsil ve takibine ilişkin
hükümlerini, 1974 yılı içinde geçerli olmak üzere değiştirmektedir.
Açıklanan
şeklile ve özellikle 5434 sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununun 132. maddesinin
(bu kanunun mevzuu ile ilgili hükümler buna ek olarak yapılacak kanunlarda yer
alır.) hükmü karşısında sözü geçen 71. madde ile yapılan değişikliğin ancak bu
yolla çıkarılacak bir kanunla yapılabileceği ortadadır.
Öle
yandan söz konusu düzenlemenin bütçe ile ilgili bir hüküm niteliğinde olmadığı
da kuşkuya yer vermiyecek açıklıktadır.
8-
1974 yılı Bütçe Kanununun 81. maddesi, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve döner
sermayeli kuruluşların kuruluş kanunlarında değişiklik yapılıncaya kadar,
gerektiğinde sermayelerini yeterince artırmaya, Maliye Bakanlığının teklifi
üzerine Bakanlar Kuruluna yetki vermektedir.
Bilindiği
gibi sözü geçen kuruluşların sermayelerinin miktarı, kuruluş kanunlarında
belirtilmektedir.
1974
yılı Bütçe Kanununun 81. maddesi, kuruluş kanunlarının sermaye miktarına
ilişkin hükümlerini bir yana bırakarak gerektiğinde yeteri kadar artırmaya
Maliye Bakanının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunu yetkili kılmak yoluyle söz
konusu kanunların hükümlerini, 1974 yılı içinde geçerli olmak üzere
değiştirmektedir.
Öte
yandan tamamen kanun konusu olan bu hükümlerin bütçe ile ilgili bir yanı
bulunmadığı da ortadadır.
9-
1974 yılı Bütçe Kanununun 84. maddesi ortaklık şeklindeki kamu iktisadi
teşebbüslerinin sermaye artırımında, Hazineye ve kamu teşebbüslerine ait paylar
için Türk Ticaret Kanununun 288. maddesinin uygulanmayacağı hükmünü
getirmektedir.
Bütçe
Kanununun bu maddesinin, yürürlükteki bir kanun hükmünü 1974 yılı içinde
geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırdığı ve bu nitelikteki bir hükmün bütçe
ile ilgili bir yanının da bulunmadığı pek açık olduğundan, bu konuda başkaca
açıklama yapılmasına gerek görülmemiştir.
10-
1974 yılı Bütçe Kanununun 92. maddesi, yukarıda yasa metinlerine ilişkin
bölümde görüldüğü gibi, yürürlükteki bir kanunla bir kısım ithal mallarından
alınması kabul edilmiş bulunan Damga Resmî oranını % 25 e kadar indirebilme
yetkisini Bakanlar Kuruluna vermektedir.
Oysa
söz konusu kanunda, bu kısım ithal mallarına ilişkin damga resmî oranı kesin
olarak belirtilmiş ve bunun azaltılması konusunda Bakanlar Kuruluna herhangi
bir yetki de verilmemiştir.
Böylece
Bütçe Kanununun bu maddesinin, yürürlükteki bir kanun hükmünü 1974 malî yılında
geçerli olmak üzere değiştirdiği ve söz konusu hükmün bütçe ile ilgili bir yanı
da bulunmadığı görülmektedir.
b)
İptali istenen hükümlerin Anayasaya aykırılıkları sorunu :
1974
yılı Bütçe Kanununun nitelikleri yukarıda belirtilmiş bulunan hükümlerinin
Anayasanın 64., 92., 93. ve 126 maddelerindeki kurallar açısından incelenmesi
aşağıda açıklanan sonuçlan vermektedir.
l-
Anayasanın değişik 64. maddesi açısından inceleme :
Anayasanın
değişik 64. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini
göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında, (kanun koymak, değiştirmek ve
kaldırmak) ve ondan sonra da (Devletin bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını
görüşmek ve kabul etmek) işleri, bu yetkiler arasında sayılmaktadır.
Görüldüğü
gibi Anayasa, (kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak) işi ile (bütçe kanun
tasarılarını görüşüp kabul etmek) işini ayrı nitelikte yetki alanları
saydığından değişik biçimde belirlemek yolunu seçmiştir.
Böylece
bütçe kanunlarını öteki kanunlardan ayrı tutan Anayasa ilkesi karşısında; bir
kanun hükmünün ancak aynı nitelikte olarak hazırlanıp kabul edilen bir başka
kanun hükmü ile değiştirilebilmesinin veya kaldırılabilmesinin mümkün
olabileceğini, bunun gibi bütçe kanunları hükümlerinin de aynı nitelikte
hazırlanmış ve kabul edilmiş bulunan bütçe kanunu ekleriyle
değiştirilebileceğini kabul etmenin zorunlu olduğu, doğal olarak, ortaya
çıkmaktadır .
Bu
açıklamadan, bir kanun hükmünün bütçe kanunu ile veya bir bütçe kanunu hükmünün
genel anlamdaki bir kanun hükmü ile değiştirilmesine veya kaldırılmasına
Anayasa ilkelerinin olanak tanımadığı kolayca anlaşılmaktadır.
Hal
böyle iken, 1974 yılı Bütçe Kanununun yukarıda nitelikleri belirtilen 5.
maddesinin ikinci fıkrası, 22. maddesinin (a) fıkrası, 61. maddesinin kısa
vadeli avanslarla ilgili bölümü, 70., 71., 81., 84., 92. maddeleri, yine
yukarıda açıklanmış olduğu gibi belli kanunların bir kısım hükümlerini, 1974
malî yılı içinde geçerli olmak üzere değiştirmiş olduklarından Anayasa'nın 64.
maddesine aykırı bulunmaktadır.
2-
Anayasa'nın 92., 93., ve 94. maddeleri açılarından inceleme :
Anayasa,
sözü geçen maddelerinde, kanun tasarı ve teklifleri ile bütçe kanun
tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüp kabul edilmelerini ve
Cumhurbaşkanınca yayınlanmak suretiyle yürürlüğe konulmalarını ayrı yöntem ve
kurallara bağlamıştır.
Anayasa'nın
92. maddesine göre seçim ve siyasi partiler ile ilgili yasalar dışındaki kanun
tasan ve tekliflerinin önce Millet Meclisinde, sonra da Cumhuriyet Senatosunda
görüşülüp kabul edilmesi; Meclislerde değişik sonuçlara varılmışsa her iki
Meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden kurulu karma
komisyonda görüşüldükten sonra işin Millet Meclisinde kesin sonuca bağlanması
gerekmektedir. Millet Meclisinde ve C. Senatosundaki oylamalarda aranacak yeter
sayılar, çeşitli olasılıklar gözönünde bulundurularak maddede belirlenmektedir.
Bu
kurallara uygun olarak kanunlaşan ve yayınlanmak üzere kendisine gönderilen
metinleri Cumhurbaşkanının on gün içinde yayınlaması da 93. maddenin gereği
bulunmaktadır. Yine aynı madde, Cumhurbaşkanına, uygun bulmadığı kanunları, bir
daha görüşülmek üzere gerekçesini göstermek kaydıyle, on gün içinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine geri gönderme yetkisi vermekte, T. B. M. Meclisinin yine
kabulü halinde yayınlanma zorunluğunu koymaktadır.
Buna
karşılık Bütçe Kanunu tasarıları için Anayasada değişik bir yöntemin kabul
edildiği görülmektedir.
Gerçekten,
Anayasanın 94. maddesine göre Bütçe Kanunu tasarısı, önce otuzbeş
milletvekilinden ve onbeş C. Senatosu üyesinden kurulu elli kişilik bir karma
komisyona verilir. Karma Komisyonun kuruluşunda, iktidar grubuna ve gruplarına
en az otuz üyelik verilmek şartiyle siyasî parti gruplarının ve bağımsızların
oranlarına göre temsilinin gözönünde tutulması gerekir.
Karma
Komisyonca kabul edilen metin, önce C. Senatosunda, sonra tekrar Karma
Komisyonda, sonra da Millet Meclisinde görüşülerek karara bağlanır. Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri, meclislerin genel kurullarında, bakanlık ve daire
bütçeleriyle katma bütçeler üzerindeki düşüncelerini ancak her bütçenin tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri,
üzerlerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu tasarılarının genel kurullarda görüşülmesi
sırasında gider artırıcı veya belli gelirleri azaltıcı teklifler yapamazlar.
Görüldüğü
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve dolayısiyle meclisler, bütçe
kanun tasarılarının görüşülmesinde ve kabulünde, öteki kanun tasarı ve
tekliflerinde olduğu gibi tam bir serbestlik içinde değildirler.
Bir
takım sınırlamalarla bağlanmışlardır.
Öte
yandan, Anayasa'nın 93. maddesi, yayınlanmak üzere, kendisine gelen bütçe
kanunlarını bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderebilme yetkisini Cumhurbaşkanına vermemiş açık bir hükümle bunu yetki
dışı bırakmıştır.
Buraya
kadar yapılan açıklamalardan doğal olarak çıkartılacak sonuç Anayasa'nın
birbirinden tümüyle ayrı olarak düzenlediği bu değişik yasama yöntem ve
biçimlerinden belli birisine göre oluşturulmuş bir yasama belgesinin
değiştirilmesinin veya kaldırılmasının da ancak aynı yöntem ve yollardan
geçilerek sağlanabileceğinden ibarettir. Esasen hukukun genel kuralları da,
hukuk alanında geçerli olan herhangi bir belgenin değiştirilmesinin veya
kaldırılmasının da, tersine bir hüküm olmadıkça veya yetkili bir mahkeme kararı
bulunmadıkça, o belgenin hazırlanmasında ve geçerli hale gelmesinde uygulanmış
bulunan yol ve yöntemlerden geçirilmek yoliyle mümkün olabileceği
doğrultusundadır.
Bu
duruma göre bir kanun hükmünün malî yıl gibi geçici bir süre için bile olsa,
bütçe kanunu ile değiştirilmesine veya kaldırılmasına olanak bulunmadığı gibi
öteki kanunlarda da bütçe kanunu ile ilgili ödenek hükümlerinin yer alması aynı
nedenlerden ötürü olanaksız olduğundan her iki hale de uymayan bir hüküm,
Anayasanın 92., 93., ve 94. maddelerine aykırı düşer.
1823
sayılı 1974 yılı Bütçe Kanununun 5. maddesinin ikinci fıkrası 22. maddesinin
(a) fıkrası, 61. maddesinin kısa vadeli avanslara ilişkin bölümü, 70., 71.,
81., 84. ve 92. maddeleri, yukarıda açıklanmış bulunan niteliklerinden
anlaşıldığı gibi, Anayasa'nın 92. ve 93. maddelerine göre kabul edilerek
yayınlanmış bulunan bazı kanunların belli hükümlerini. Anayasanın 94.
maddesindeki yol ve yöntemleri uygulamak yoliyle değiştirmiş veya ertelemiş
bulunduklarından Anayasanın sözü geçen 92., 93. ve 94. maddelerine aykırı
duruma düşmüşlerdir.
3.
Anayasa'nın 126. maddesi açısından inceleme :
Anayasa'nın
bütçeye ilişkin 126. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde "Bütçe
Kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiç bir hüküm konulamaz" kuralı
yer almıştır.
Burada
"bütçe ile ilgili hüküm" deyimi üzerinde kısaca durmak yerinde
olacaktır.
Anayasa
tasarısının temsilciler meclisindeki görüşülmesi sırasında kural üzerinde
yapılan değişiklik, konuyu gereği gibi aydınlatacak niteliktedir.
Anayasa
tasarısında bu kural (madde: 125), "Bütçe Kanununa malî hükümler dışında
hiçbir hüküm konulamaz) biçiminde iken Temsilciler Meclisindeki birinci görüşme
sırasında bir üye "malî hükümler" deyimi üzerinde durarak, erek,
bütçe uygulamasiyle ilgisiz konuların Bütçe Kanununda yer almaması olduğuna
göre deyimin, ereği karşılamadığını ileri sürmüş ve komisyondan açıklama
istemiştir. Komisyon bu konuda bir açıklama yapmadan Öteki görüşleri de
gözönünde bulundurmak üzere maddeyi geri almış ve yeniden düzenlerken
"mali hükümler" deyimini "bütçe ile ilgili hükümler" olarak
düzeltmiş ve madde böylece Temsilciler Meclisinde kabul edilmiştir.
Şu
duruma göre Anayasa'nın 126. maddesinin son fıkrasında yer alan "Bütçe ile
ilgili hükümler" deyimini, malî nitelikte hüküm anlamına değil, bütçenin
uygulanmasiyle ilgili, uygulamayı kolaylaştırıcı veya, kanun konusu olabilecek
yeni bir kuralı kapsamamak koşulu altında, açıklayıcı nitelikte hükümler olarak
düşünmek zorunluğu vardır.
Şurasınında
gözönünde bulundurulması yerinde olur:
Bir
kanun kuralının bütçeden harcanmayı gerektirir veya bütçeye gelir getirir
nitelikte bulunması, onun 126. maddede öngörüldüğü gibi "Bütçe ile ilgili
hükümler" den sayılmasına neden olamaz. Çünkü hemen her kanunda
harcamalara yol açabilecek bir veya bir çok hükümler bulunabilir. Keza her
vergi kanunu bütçeye belli bir kaynaktan gelir sağlar. Bütçe kanunlariyle öteki
kanunlar arasında mevcut olan bu (Gelir Gider) ilişkisinin, söz konusu
kanunların, 126. maddede yer alan "bütçe ile ilgili hüküm" deyiminin
kapsamı içinde sayılmasına olanak verdiği kabul edilecek olursa bütün bu
kanunların, söz gelimi tarım, orman eğitim, savunma, sağlık ve benzeri kamu
hizmetlerini düzenliyen pek çok kanunun ve tüm vergi kanunlarının "bütçe
ile ilgili" sayılarak değiştirilmeleri veya kaldırılmaları için bütçe
kanunlarına birer madde konulmasına gidilebilir. Oysa bu kanunlar, bütçenin
yapısı ile, onun uygulanması yöntemleriyle ve bütçenin, Anayasanın 126.
maddesinde belirtildiği gibi yıllık harcamaların saptanmasından ibaret olan
temel ereği ile ilişiği bulunmıyan, yasa koyucunun, herhangi bir alanda belli
bir erek doğrultusunda ve bütçelerden tüm değişik yöntemlerle oluşturduğu
düzenlemelere ilişkin yasama belgeleridir.
"Bütçe
ile ilgili hüküm" deyimine dayanarak, bir kanunun gider veya gelirle
ilgili kurallarının bütçe kanunlariyle değiştirilebileceği yolunda bir görüş ve
uygulama, Anayasanın, yukarıda (IV. esasın incelenmesi) bölümünün (B-b-2)
sayılı bendinde açıklanan, 92. ve 93. maddelerini .gelirle ilgili veya gidere
yol açabilecek kanunlar bakımından işlemez duruma sokar ve 94. maddede yalnız
bütçe düzenlemelerinin özellikleri dolayısiyle ayrıcalıklı olarak, öngörülen,
pek sınırlı nitelikteki yola, Anayasa koyucunun ereğine aykırı olarak genişlik
ve genellik kazandırır. Oysa 126. madde sözü geçen kuralın tek ereğinin, bütçe
kanunlarını, bünyeye yabancı hükümlerden ayıklamak ve derli toplu bir düzenleme
ile bu kanunlarda gerçek anlamda bütçe kavramı dışında kalan konulara asla yer
vermemek olduğunda kuşku yoktur.
1823
sayılı 1974 yılı Bütçe Kanununun 5. maddesinin ikinci fıkrası,
22.
maddesinin (a) fıkrası, 51. maddesi, 61. maddesinin kısa vadeli avanslara
ilişkin bölümü, 70., 71., 81., 84. ve 92. maddeleri, yukarda açıklanmış bulunan
niteliklerinden de anlaşıldığı gibi, "bütçe kanunu ile ilgili"
olmadıkları halde bütçe kanununda yer almış bulunmaları nedeniyle Anayasa'nın 126.
maddesine açıkça aykırıdır.
4-
Özetleme :
Yukarıdanberi
açıklandığı üzere 1823 sayılı 1974 yılı Bütçe Kanununun; 5. maddesinin ikinci
fıkrası, 22. maddesinin (a) fıkrası, 51. maddesi, 61. maddesinin kısa vadeli
avanslara ilişkin bölümü, 70, 71., 81-, 84. ve 92. maddeleri, kendi
bölümlerinde açıklandığı gibi, Anayasanın 64.. 92., 93.. 94. ve 126.
maddelerine aykırı olduklarından iptal edilmelerine, Anayasaya aykırı
bulunmayan 50. maddesine ilişkin istemin reddine karar verilmelidir.
Kani
Vrana, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Hasan Gürsel ve Şevket Müftügil, 61.
maddenin dava konusu olan kısa vadeli avanslar bölümüne ilişkin görüşlere
ayrıca Kani Vrana ve Şevket Müftügil 70 nci maddeye ilişkin görüşlere
katılmamışlardır.
5.
Kararın yürürlük günü sorunu :
Anayasa'nın
152. maddesinin ikinci fıkrasında, gereken hallerde Anayasa Mahkemesi'nin iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği ilkesi yer
almakta. Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki
22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin üçüncü fıkrasında da, aynı
hüküm tekrar edildikten sonra, dördüncü fıkrasına (Anayasa Mahkemesi, bir kanun
veya içtüzüğün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana
gelecek olan boşluğu, kamu düzenini tehdidedici mahiyette görürse üçüncü fıkra
hükmünü uygular ve boşluğun doldurulması için yasama meclisleri başkanlıkları
ile Başbakanlığı durumdan haberdar kılar.) hükmü konulmuş bulunmaktadır.
1823
sayılı 1974 yılı Bütçe Kanununun 22. maddesinin (a) fıkrası, memur kadrolarının
tespiti yöntemini saptamakta ve bir bölük memurların aylıklarının ödenmesi
yolunu belirtmektedir.
Bu
hükmün iptalinden sonra yerini dolduracak hükmün derhal yürürlüğe girmemesi
halinde bu konularda, kamu hizmetlerini aksatıcı ve bu yoldan kamu düzenini
tehdidedici nitelikte bir kanun boşluğu meydana gelebileceği düşünülerek, iptal
sonucu meydana gelecek boşluğun yeniden düzenlenmesine olanak sağlamak amacıyle
bu fıkra hükmüne ilişkin iptal kararının 10 Şubat 1975 gününde yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
V.
Sonuç:
A-
30/5/1974 günlü, 1823 sayılı "1924 yılı Bütçe Kanununa ilişkin tasarı
hakkında Karma Komisyonca kabul edilen metnin, Cumhuriyet Senatosunda tümünün
reddine karar verilmesinden sonra Karma Komisyona getirilerek yeniden
görüşülmesinin biçim yönünden Anayasaya aykırı bulunmadığına oybirliği ile,
B-
30/5/1974 günlü, 1823 sayılı "1974 yılı Bütçe Kanunu"nun :
1-
5. maddesinin İkinci fıkrasında yer alan "ayrıca programlarda yor alan
hizmetlerin verimli ve etken bir biçimde gerçekleşmesini sağlamak için; 1050,
2490 ve 4876 sayılı kanunlarla tespit edilmiş miktarları, 1974 malî yılında
geçerli olmak kaydiyle, hizmetin gereğine ve ekonomik konjonktüre uygun olarak
10 katına kadar yükseltmeye yetkilidir." biçimindeki hükmün Anayasaya
aykırı olduğuna ve iptaline, oybirliğiyle;
2-
22. maddesinin (a) işaretli fıkrasının Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline,
oybirliğiyle;
3-
50. maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına ve bu maddeye yöneltilen iptal
isteminin reddine, oybirliğiyle;
4-
51. maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, oybirliğiyle;
5-
61. maddesinin dava konusu yapılan kısa vadeli avanslara ilişkin bölümünün
Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, Kani Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Hasan
Gürsel ve Şevket Müftügil'in karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
6-
70. maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, Kani Vrana ve Şevket
Müftügil'in karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
7-
71., 81., 84. ve 92. maddelerinin Anayasaya aykırı olduklarına ve iptallerine
oybirliğiyle;
C-
Kararın (B) fıkrasının, 30/5/1974 günlü, 1823 sayılı Kanunun 22. maddesinin (a)
işaretli fıkrasının iptali hakkındaki 2 sayılı bendi hükmünün Anayasa'nın 152.
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 10 Şubat 1975 gününde yürürlüğe girmesine,
oybirliğiyle;
21/11/1974
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Kani
Vrana
|
Üye
Kemal
Berkem
|
Üye
Şahap
Arıç
|
|
|
|
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasanın
bu karar metninde yer verilen 126. maddesinde, Devlet ve Kamu iktisadî
teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerine ait harcamaların bütçe ile
yapılacağı, bütçelerin ancak yıllık olacağı, bununla beraber Kanunun kalkınma
planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler
için özel sure ve usuller koyabileceği ve genel ve katma bütçelerin nasıl
yapılıp uygulanacağının kanunla gösterileceği belirtildikten sonra, (Bütçe
Kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiç bir hüküm konulamaz.) diye bir
yasak getirilmiş bulunmaktadır.
Öte
yandan, Anayasanın 64. maddesinde Devletin bütçe ve kesin hesap Kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkileri arasında sayılmış ve bütçenin görüşülmesi ve kabulü yolları da
Anayasanın 94. maddesinde gösterilmiştir.
Anayasanın
bütçe ile ilgili hükümleri kapsayan bu üç maddesinde veya diğer herhangi bir
maddesinde bütçenin tanımı yapılmamıştır. Ancak 26/5/1927 günlü, 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanununun 6. maddesinde "Bütçe Devlet devair ve
müessesatının senevî varidat ve masarifat muhammenatını gösteren ve bunların
tatbik ve icrasına mezuniyet veren kanundur." diye yapılmış bulunan
tanımın kapsam ve içeriğinin ise, Devlet yaşamının, bu kanunun yürürlüğünden
beri geçen 50 yıla yakın bir sürede geçirdiği gelişim ve oluşum ve bu arada
9/7/1961 günlü, 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü yeni
ilkeler, getirdiği yeni organ ve kuruluşların görevleri ve öğretide bu ilkelere
dayanan benimsemeleri gözönünde bulundurmak uygun ve zorunlu olmaktadır.
Bu
temel düşünce karşısında, Anayasanın 126. maddesinin son fıkrasındaki yasakta
yer alan "Bütçe ile ilgili hükümler" deyimi "Mali nitelikteki
hüküm" anlamında değil, bütçenin uygulanması ve icrası ile ilgili,
uygulamaları ve icrayı kolaylaştırıcı veya onu açıklayıcı hükümler olarak kabul
etmek bir yönden yerinde bir benimseme olmakla beraber, sürekli olan Devlet
yaşam ve işlerinin gereksinmelerinin yarattığı zorunluk nedeniyle, bütçelerin
özellikle finansmanı sağlamak ereğiyle başvurulan yasal bir malî kaynağın
kullanılışı biçim ve ölçüsünü saptayan, özel bir yasaya dayanarak bütçeden bir
gider ve harcamayı da öngörmeyen ve sadece o malî yıl için geçici Hazine
İşlemleri niteliğinde kalan hükümlerin dahi bütçe ile ilgili oldukları
ortadadır. Bir an için bu benimsemenin tersinin kabulü halinde, Anayasanın
belli bir kuralının, sürekli olan Devlet yaşamının belirli bir yer ve ölçüde
durdurulması doğrultusunda yorumlanması demek olur ki, böyle birbiri ile çelişen
yorum yolunu, Anayasaya uygunluk denetiminde temel olarak kullanmanın
olanaksızlığı ortadadır.
Nitekim,
iptal davası konusu yapılan 61. ve 70. maddeler, 1823 sayılı "1974 Malî
Yılı Bütçe Kanunu"mm "Hazine ve kamu kuruluşlarına ilişkin
hükümler" başlığını taşıyan dördüncü bölümünde yer almaktadır. Bunlardan
61. maddenin dava konusu yapılan kısa vadeli avanslara ilişkin bölümünde
"1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 80. maddesinde yazılı ödemeleri
zamanında yapabilmek ve tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmaların bu
ödemelerin olumsuz yönden etkilenmesini önlemek amaçları ile 1974 malî yılında
T. C. Merkez Bankasından yeteri kadar kısa vadeli avanslar almağa... Maliye
Bakanı yetkilidir. Kullanılacak avansın... miktarları Maliye Bakanlığı ile T.
C. Merkez Bankasınca müştereken tespit olunur." denmektedir.
Bu
düzenleme, 1974 malî yılı ile sınırlı olması bakımından önce, 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanununun 6. maddesindeki tanım çerçevesinde 30. maddesinin
2. fıkrasının ikinci cümlesinin "Hükmü; bir seneden fazla zamana şâmil
maddeler bu kanuna devredilemez." biçimindeki hükmü doğrultusunda olmakla
birlikte, sürekliliği kuşkusuz bulunan Devlet yaşamının zorunlu bir sonucu
olarak da bütçede yerverilmiş bir Hazine işlemine ilişkin bulunduğu ortadadır.
Bu nedenle bütçenin uygulamaları ve icrası ile ilgili olduğundan kuşku ileri
sürülemez.
Çoğunluk
görüşüne göre, 61. madde aynı zamanda 1211 sayılı T.C. Merkez Bankası Kanununun
50. maddesini değiştirir niteliktedir. Oysa 50. madde sadece. Merkez Bankasının
Hazineye kısa vadeli avans açabilmesine ilişkindir ve açılacak avans tutarının,
carî yıl genel bütçe Ödenekleri toplamının yüzde onbeşini geçemeyeciğini
öngörmektedir. 1823 sayılı Bütçe Kanununun davaya konu yapılan 61. maddesinde
ise bu esasa aykırı bir yön yoktur. "Yeteri kadar kısa vadeli avans"
deyiminden 1211 sayılı Kanunun 50. maddesinde yazılı limitin aşılabilmesi
olasılığını çıkarmaya olanak bulunmamaktadır. Avansların miktarları madde
metinlerinde de belirtildiği üzere Banka ile Hazine arasında kararlaştıracak,
fakat yüzde onbeş limitin aşılmaması ilkesi gözönünde tutulacaktır.
Diğer
yönden, yine dava konusu maddelerden 70. maddede "Maliye Bakanı, 14/1/1970
tarih ve 1211 sayılı Kanunun 40. maddesi gereğince belirtilmiş bulunan limitin
% 50 sine kadar olan miktarım, Kamu İktisadî Teşebbüslerinin yatının ve
finansman programına göre yapacakları yatırımlarının finansmanı ile işletme
kredisi ihtiyaçlarım sağlamak amacı ile, kurulacak özel fona aktarmaya
yetkilidir. Devlet Yatırım Bankası nezdinde kurulacak bu fonun ikraz ve
istikraz şartları Maliye Bakanı tarafından saptanır. Özel fon Maliye Bakanlığı
tarafından idare olunur." diye yer alan kurallar, aslında, 1211 sayılı
Kanunun 40. maddesinde bir değişikliği öngörmüş de değildir. Çünkü, Ziraat
Bankası ziraî finansmanlarına tahsis kılınan % 20 oranındaki bölüme hiç
dokunmamakta, sadece geri kalan % 80 oranındaki bölümün % 50 sine kadar
olanının Maliye Bakanı tarafından malî yıl içinde ne yolda ve nasıl
kullanılacağını göstermektedir.
Anayasanın
126. maddesi uyarınca Devlet, İktisadî Devlet Teşekküllerinin kalkınma planlan
yönünden olduğu kadar, bu teşekküllerin ürettikleri malların fiyattan konusunda
uygulayacağı siyasetin sonucu olarak dahi ilgilidir. Bu bakımdan kalkınma ile
ilgili özel bir kamu fonunun kurulmasına ve kamu yararına kullanılmasına
ilişkin bu hükmün bir bakıma bu çeşit hizmetlerin malî programı olarak da
görünen bütçe kanununda yer alması olanağı vardır. iktisadî Devlet
Teşekküllerinin kâr ve zarar hesaplarının kendi ayrı kanunlarınca düzenlenmiş
olması, Devletin kalkınma plânını uygulaması ve bu yatırımlarla teşekküllerin
kalkınmalarının finansmanı yönünden ilgilenmesine engel sayılamaz. Hatta
Devlet, Anayasanın öngördüğü temel ilkeler gereği olarak, bu konularla ilgilenmek
görev ve zorunluğundadır. Bir başka yönden yapılacak bakışda bizi aynı sonuca
götürmektedir: Kalkınma planının uygulanması bakımından gerekli yatırımların
finansmanı ve işletme kredisi gereksinmelerinin karşılanması, hazine işlemleri
ve para yönünden bütçe ile esasında ilgilidir.
Kaldı
ki, kalkınma planı yapmak ve uygulamak, Anayasanın 129. maddesi uyarınca
Devlete verilmiş görevler arasında yer almaktadır ve bu planın yapılması ve
uygulanması konusunda Devletin mevcut görevleri bakımından gerekli olan
finansmanı düzenleyen ve kalkınma planı çerçevesinde kendileri de planlarını
uygulama durumunda olan iktisadî Devlet Teşekküllerinin finansman ve kredi
ihtiyaçlarının ne yolda karşılanacağını gösteren hükümlerin, o bütçe yılı için
geçerli olarak ve ilgisi nedeniyle bütçe kanunlarında yer almasından daha doğal
bir çözüm yolu düşünülemez.
Esasen
Merkez Bankası, Devlet adına onun hazinedarlığını yapmakta olan bir kuruluştur.
Devlet bu banka nezdinde açılmış bir hesaba bloke edilen paralan diğer
bankalara tekeffül etmiş durumdadır. Yapılacak işlem, temel niteliği
bakımından, bir hazîne işleminden ibaret bulunmaktadır. Bütçeden yeni bir gider
ve harcama yapılmasını gerektirir bir durum ise yoktur. O halde, bu kuralın
dahi bütçe ile ilgisi tüm var demektir.
Yukarıdaki
nedenlerle kararın 30/5/1974 günlü, 1823 sayılı Kanunun dava konusu yapılan 61.
ve 70. maddelerinin iptaline ilişkin bölümüne karşıyız.
|
|
Başkanvekili
Kani
Vrana
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
KARŞIOY
YAZISI
1823
Sayılı, 1974 Bütçe Kanununun 61. maddesinin birinci fıkrasında; "1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 80 inci maddesinde yazılı Ödemeleri
zamanında yapabilmek ve tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmaların bu
ödemelerin olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amaçlan ile 1974 Malî Yılında T.
C. Merkez Bankasından yeteri kadar kısa vadeli avans almaya" Maliye Bakanı
yetkili kılınmıştır.
Hazinenin,
Muhasebei Umumiye Kanununun 80. maddesinde yazılı ödemeleri zamanında ve
gecikmeksizin yapabilmesi herşeyden önce Devletin malî itibarını koruma ve mali
ve ekonomik bunalımlara yer vermeme bakımlarından birinci derecede önem taşır.
Ne var ki; Yılın bazı mevsimlerinde bütçe gelirlerindeki azalmalar ve
dalgalanmalar bu ödemelerin karşılanmasında bazan zorluklar ve hatta
imkânsızlıklar yaratabilir. Böyle zamanlarda yatırımların aksamamasını,
ücretlerin ve hak sahiplerinin alacaklarının zamanında ödenmemesi yüzünden
doğacak mali ve ekonomik bunalımlara meydan verilmemesini sağlamak amacı ile
1211 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanununun 50. maddesi ile
Bankanın Hazineye kısa vadeli avans hesabı açması öngörülmüştür. Ancak Kanunun
bu maddesinde Bankanın açacağı avans miktarı (Genel Bütçe Ödenekleri toplamının
yüzde onbeşi ile) sınırlandırılması ve bu miktarın da çok vakit yetersiz
kalması nedeniyle 1974 yılı Bütçe Kanununun 61. maddesine yukarıda yazılı
hükmün konulmasına zaruret hasıl olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın
126. maddesindeki "Bütçe Kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamaz." kuralını, bütçenin uygulanması ile ilgili, bütçenin
uygulanmasını kolaylaştırıcı veya açıklayıcı hükümler olarak anlamak gerektiği
Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında belirtilmiştir.
1974
yılı Bütçe Kanununun 61. maddesinin birinci fıkrasındaki sözü edilen kural ise,
Bütçe ödemelerini aksatmadan zamanında yapabilmek amacı ile kurulmuş olduğundan
bütçenin uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelik taşıdığı ve Anayasanın 126.
maddesindeki hükme uygun düştüğü kuşkusuzdur.
Bundan
başka dava konusu bu fıkra hükmü, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Kanununun 50. maddesini kaldırmış veya değiştirmiş de değildir. Merkez
Bankası Kanununun 50. maddesinde esasen Barkanın Hazineye kısa vadeli avans
hesabı açması öngörülmüştür. Bütçe Kanununun getirdiği hüküm sadece, açılacak
avans miktarını 1974 bütçe yılma münhasır olmak üzere genel ve katma bütçe
ödeneklerinin yüzde onbeşi ile sınırlı olmaksızın (yeteri kadar) olarak
saptamaktan ibaret bulunmuştur. Böyle olunca Merkez Bankası Kanununun söz konusu
50. maddesi hukukî anlamda kaldırılmış veya değiştirilmiş olmayıp yürürlüğünü
devam ettirmektedir.
Özetlenecek
olursa 1974 Bütçe Kanununun dava konusu 61. maddesinin birinci fıkrasının,
bütçe ile ilgili bir hüküm bulunmasına ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası Kanununun 50. maddesini kaldırır veya değiştirir nitelik
taşımadığına göre, Anayasaya aykırı düşmediği görüşündeyim.
KARŞIOY
YAZISI
30/5/1974
günlü, 1823 sayılı "1974 yılı Bütçe Kanunu"nun 61. maddesinin kısa
vadeli avanslara ilişkin bölümününün Anayasaya aykırılığı sorunu:
Davacı
dilekçesinde; Bütçe Kanununun sözü edilen maddesini, 1211 sayılı T.C. Merkez
Bankası Kanununun 50. maddesini değiştirici nitelikte gördüğünü belirtmekte ve
bu nedenle Anayasa'nın 64., 92., 93., 94. ve 126. maddelerine aykırılığını öne
sürerek iptalini istemektedir. Gerekçesinde de özetle : "61. madde ile,
avansın yeteri kadar alınabileceğine dair getirilmiş olan hükmünü, 1211 sayılı
Kanunun 50. maddesinde gösterilmiş olan kesin üst sınırı yani % 15 nisbetini
kaldırıcı ve dolayısiyle maddeyi Bütçe Kanunu ile değiştirici nitelikte
bulmakta... avansın belli bir rakam veya Bütçe ödeneklerinin belli bir oram ile
tespit edilmiş sınırı bulunmadığını" iddia etmektedir.
Burada,
sorunu sağlıklı bir çözüme ulaştırabilmek için, maddedeki "yeteri
kadar" ve "müştereken tespit" deyimlerini birlikte ele almak
gerekir,
61.
maddenin dava konusu yapılan kısa vadeli avanslara ilişkin bölümü ile, 1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 80. maddesinde yazılı ödemeleri zamanında
yapabilmek amacı ile, 1974 yılında T.C. Merkez Bankasından yeteri kadar kısa
vadeli avans almaya... Maliye Bakanı yetkili kılınmakla beraber, maddenin son
fıkrasında da: "kullanılacak bu avansın miktarının... Maliye Bakanlığı ile
T.C. Merkez Bankasınca müştereken tespit olunacağı, hükme bağlanmış
bulunmaktadır.
Kanımızca,
maddenin son fıkrasında "müştereken tespit" deyiminin yer alışı, daha
yukarı fıkrasındaki "yeteri kadar" deyiminden; 1974 Bütçe yılında
bankaca hazineye verilecek avanslarda yüzde 15 oranının uygulanmıyacağı ve
dolayısiyle 50. maddede değişiklik yapıldığı anlamını çıkarmaya olanak
bırakmamaktadır. Hazinenin, bu ödemeler için alacağı avans miktarının tespiti
işlemi Merkez Bankasıyla müştereken yapılacaktır. Hazineye verilecek bu avansın
miktarının müştereken tespiti sırasında ise kanunen belli oran elbette ki
taraflarca gözönünde tutulacaktır. Zira, maddenin son fıkrası bu hususta
buyurucu bir hüküm getirmiştir. Buna karşılık % 15 oranın uygulanmaması yönünde
ise maddede açık bir değişikliğe yer verilmemiştir.
Sonuç
olarak; 1823 sayılı 1974 Yılı Bütçe Kanununun 61. maddesinin dava konusu bölümü
ile, 1211 sayılı Kanunun 50. maddesinde değişiklik yapılmamış olduğu kanısına
varılmış ve Anayasanın davacı tarafından ileri sürülen ilgili maddelerindeki
ilkelere bir aykırılık da görülmemiştir.
Bu
nedenlerle, bu bölüme ilişkin iptal isteminin reddi gerekeceği görüşündeyim.
KARŞIOY
YAZISI
1974
Malî yılı Bütçe Kanununun 9 maddesini taşıdığı hükümler bakımından yürürlükteki
kimi kanunlarda değişiklik yapması ve bütçe ile ilgili bulunmaması yönlerinden
Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek Adalet Partisi Millet Meclisi Grubunca Anayasa
Mahkemesinde açılmış iptal davasının konularından biri olan 61. maddedeki
çoğunluk kararı ile iptal edilen kısım aynen şöyledir :
"1050
sayılı Muhasebeî Umumiye Kanununun 80. maddesinde yazılı ödemeleri zamanında
yapabilmek ve tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmaların bu ödemelerin
olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amaçları ile 1974 mali yılında T. C. Merkez
Bankasından yeteri kadar kısa vadeli avans almaya Maliye Bakanı
yetkilidir."
İlk
bakışta görülmektedir ki Hazinenin T.C. Merkez Bankasından kısa vadeli avans
alması, 1050 sayılı Muhasebeî Umumiye Kanununun 80. maddesinde yazılı ve
gecikmesi Devletin mali itibarım zedeliyebilecek olan ödemelerin zamanında
yapılabilmesi amacım taşımaktadır.
Bilindiği
üzere Devletin dolaylı ve dolaysız vergi ve başka çeşit gelirleri malî yi!
içinde hazineye düzenli bir şekilde girmemekte; Türkiye'nin ekonomik yapısı ile
iç ve dış etkenlerle dalgalı bir akış göstermektedir. Gelirlerin bu olumsuz
dalgalanma sürelerinde dahi ödemelerini düzenli bir şekilde yapmak zorunda olan
Hazinenin T. C. Merkez Bankasından ihtiyaç doğdukça kısa vadeli avans alması
işinin, doğrudan doğruya bütçe ile ilgili olduğunda şüphe bulunmamak gerekir.
Öte
yandan; 1211 sayılı T. C. Merkez Bankası Kanununun 50. maddesi Hazineye
bankanın kısa vadeli hesap açma olanağını vermekte, ancak avans tavanım carî
yıl genel bütçe ödenekleri toplamının yüzde onbeşine dayandırmaktadır. Yine bu
maddeye göre avans oranı ile faiz haddi banka ile Maliye Bakam arasında
yapılacak görüşme ile müştereken kararlaştırılacaktır.
İtirazcı
Adalet Partisi, bankanın Hazineye açacağı en çok kısa vadeli avans miktarı bu
Kanunla dondurulmuş olmasına rağmen Bütçe Kanununun 61. maddesi ile (yeteri
kadar) denmek suretiyle yukarı haddinin aşılmasına olanak sağlandığını ve bu
suretle 50. maddenin bir yıl için dahi olsa Bütçe Kanunu ile değiştirildiğini
ileri sürmüş; 61. maddeyi iptal eden Mahkememiz çoğunluk kararı ile de aynı
gerekçe benimsenmişse de, hemen böyle bir sonuca ve karara varmaya işin
niteliği elverişli bulunmamaktadır. Bir kere, konu Devletin zorunlu bulunduğu
ödemeleri zamanında yapması ile ilgili önemli bir para ve bütçe sorunudur.
İkincisi, kısa vadeli avansın miktar ve oranı Banka ile Maliye Bakanının
karşılıklı görüşüp anlaşmaları ile belirlenecektir. Maliye Bakanının aşırı
avans isteklerine bankanın kendi Kanunundaki sınırlayıcı hükümlerle karşı
durmasından daha doğal bir husus olamaz. Bütçe Kanununun 61. maddesi daha
ziyade Banka Kanununun 50. maddesindeki kısa vadeli avansın yol ve yöntemlerini
göstermektedir, buradaki (yeteri kadar).deyimini Banka Kanununun 50.
maddesindeki (cari yıl genel bütçe ödenekleri toplamının yüzde onbeşi) içinde
düşünmek gerekir. Zira, maksat 50. maddedeki yüzde onbeş kaydının kaldırılması
olsa idi değiştirme doğrudan doğruya bu kayda yönelik olurdu. 1974 Bütçesi ile
verilen 80 milyar lira, civarındaki ödenek toplamı da dikkate alındığında
Hazinenin bankadan yüzde onbeş üzerinden sağlayacağı kısa vadeli avansın yukarı
sınırı 12 milyara yükselir ki bir yıl içinde bu yüksek tavanlı bir avans
işleminde Hazinenin dolambaçlı yollarla bankaya zorlamasına olanak bulunmamak
gerekir.
Bütçe
Kanununun 61. maddesindeki (yeteri kadar) deyimi ile Banka Kanununun 50.
maddesindeki yüzde onbeş kaydının ortadan kaldırıldığı bütün bu düşüncelere
rağmen bir an için kabul olunsa dahi, bunun bir sorumsuz ve aşırı davranış
kasdı ile değil; Devlet ihtiyaçlarını zamanında sağlamak, hak sahiplerinin
isteklerini karşılamak, mali ve ekonomik dengeyi sağlıklı tutmak ve sürdürmek
gibi tamamı ile memleket ve millet hayrına bir mali politika güdülmek için
yapılmış olduğu gerçeği karşısında, hoş görü ile kabullenilmesi gerektiği
kanısındayım.
Bu
düşüncelerle çoğunluğu iptal kararma katılmadım.