ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1974/19
Karar Sayısı:1974/31
Karar Günü:2/7/1974
Resmi Gazete tarih/sayı:12.7.1974/14943
İptal
davasını açan : Millet Meclisinin üye tamsayısının altıda birini aşan sayıda
üyeleri.
iptal
davasının konusu: 18/5/1974 günlü, mükerrer 14890 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan (Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı
Hakkında) 15/5/1974 günlü 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin A işaretli bendinin
Anayasa'nın 92/5, 8. ve 12. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş; yine
Anayasa'nın değişik 147., değişik 149. ve 150. maddelerine dayanılarak iptali
istenilmiştir.
II-
YASA METİNLERİ :
l-
Dava konusu Yasa Kuralı:
15/5/1974
günlü, 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen A
işaretli bendi - 18-5-1974 günlü, mükerrer 14890 sayılı Resmî Gazete'de çıkan
metne göre şöyledir:
"Madde
5- Aşağıda yazılı bentlerde gösterilen suçlar, bu Kanun hükümleri dışında
bırakılmıştır:
A)
Türk Ceza Kanununun 141, 142, 146, 149 ve Askerî Ceza Kanunu'nun 148 inci
maddesinin (B) bendinde yazılı fiiller ile Türk Ceza Kanununun 414 üncü
maddesinin 2 nci fıkrası ve 416 ncı maddesinin l inci fıkrasında yazılı suçlar,
l inci maddenin (D) bendi hükmü saklıdır."
2-
Dayanılan Anayasa kuralları:
1803
sayılı Kanunun 5. maddesinin A işaretli bendinin Anayasa'ya aykırı olduğu
iddiasını desteklemek üzere ileri sürülen Anayasa'nın 92./5, 8., 12. maddeleri
aşağıda gösterilmiştir.
"Madde
92/5- Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki
Meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma
komisyon kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur.
Mîllet Meclisi, karma komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce
kendisince hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek
zorundadır. Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul
edilmiş olan madde değişikliklerinde Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde
açık oya başvurulur."
"Madde
8- Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz.
Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır."
"Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
III-
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi; Muhittin Taylan, Âvni Givda, Kemal Berkem, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş,
Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Kani Vrana, Ahmet Koçak, Muhittin
Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Şevket Müftügil, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Ahmet H.
Boyacıoğlu'ndan kurulu olarak 11/6/1974 gününde toplanmış ve İçtüzüğün 15.
maddesi uyarınca gerekli ilk incelemeyi yapmıştır.
l-
İlk incelemede saptanan durum şudur:
a)
5. maddesinin A işaretli bendi dava konusu edilen 15/5/1974 günlü, 1803 sayılı
Kanun 18/5/1974 günlü, mükerrer 14890 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Dava dilekçesi Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğince 1/6/1974 gününde kaleme
havale edilmiş; 538 sıra 1974/19 esas sayısını almış bulunmaktadır. 22/4/1962
günlü, 44 sayılı Kanunun 26. maddesinin birinci fıkrası kuralına göre dava, o
günde açılmış sayılacağından, anayasal süresi içindedir.
b)
Dava dilekçesini yüz otuz sekiz milletvekili imzalamıştır. Dilekçenin son
sayfasında (18. sayfa) "Yukarıda seçim bölgeleri ve imzaları bulunan
milletvekilleri halen Millet Meclisi Üyesidirler." biçiminde Millet
Meclisi Zatişleri Müdürlüğünün onama yazısı vardır. Erzurum Milletvekili Selçuk
Erverdi 44 sayılı Kanunun 25. maddesinin son fıkrası uyarınca kendine Mahkemece
tebligat yapılacak üye olarak gösterilmiştir. Dava dilekçesini imzalayan
milletvekillerinin toplamı Anayasa'nın 67. maddesine göre Millet Meclisi üye
tamsayısının altıda birini geçmektedir.
c)
Dosyanın eksiği yoktur. Dava, Anayasa'nın değişik 147., değişik 149., 150. ve
44 sayılı Kanunun 21., 22., 25., 26. maddelerine uygun düşmektedir.
2-
Dava konusunu kimi suç ve cezaların affına ilişkin bir yasanın oluşturması
dolayısiyle burada Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'ya uygunluk denetimine bağlı
yasama belgeleri üzerindeki oturmuş görüşünün hatırlatılması yerinde olacaktır:
Anayasa'nın
değişik 147. maddesinin birinci fıkrası ve değişik 64. maddesinin son fıkrası
kurallarına göre Anayasa Mahkemesinin Anayasa'ya uygunluk denetimi görev ve
yetkisine kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzükleri ve Anayasa değişiklikleri girmektedir. Anayasa değişiklikleri
yönünden yetki değişikliğin Anayasa'da gösterilen biçim koşullarına uygunluğunu
denetleme ile sınırlıdır. Anayasa Koyucu burada "kanun" sözcüğünü
salt ve geniş biçimde, başka deyimle gerçek anlamda kanun ve biçimsel anlamda
kanun arasında bir ayrım yapmaksızın tüm kapsamiyle kullanmıştır. Öte yandan
yine Anayasa Koyucunun, kimi kanunları Anayasa'ya uygunluk denetiminden istisna
etmeği dilediğinde bunu açıkça belirleme yolunu seçtiği de bir gerçektir,
Anayasa'ca kanun önünde sayılan "usulüne göre yürürlüğe konulmuş
miletlerarası andlaşmalar" da (madde 65/son fıkra), 153. maddede açıklanan
kanunlarda ve kanun kurallarında, 27 Mayıs 1960-6/1/1961 günleri arasında
çıkarılan kanunlarda (geçici madde 4, üçüncü fıkra) olduğu gibi.
Burada
sorun Anayasa kurallarına göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel ve özel af
ilân etmek yetkisini kanunla mı yoksa kararla mı kullanması gerektiğindedir.
Anayasa'nın
değişik 64. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini genel
olarak sayarken (birinci fıkra) :
Kanun
koymak, değiştirmek ve kaldırmak;
Devletin
bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para
basılmasına, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm
cezalarının yerine getirilmesine karar vermek,
Demektedir.
64.
maddenin birinci fıkrasında "para basılması, genel ve özel af ilânı,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesi"
konularında, fıkranın üst yanında olduğu gibi "kanun koymak" veya
"kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek" deyimleri yerine
"karar vermek" ten söz edilmesini, tekrardan kaçınma kaygısından
doğan bir üslûp, özelliğine bağlamak ve buradaki karar verme deyiminin her
yasama tasarrufu bir kararla olacağına göre (Anayasa - madde 86/1) böyle bir
anlamda kullanıldığını benimsemek, Anayasa'nın birbirini tamamlayan veya
açıklığa kavuşturan hükümlerinin belirlediği düzenleme biçimine uygun düşer.
Çünkü
genel ve Özel af ilânı yetkisinin kullanılması "kanunla değil kararla
olacaksa böyle bir karar, niteliğine göre, ancak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin birleşik toplantısında alınabilir. Oysa Anayasa, Millet Meclisinin
ve Cumhuriyet Senatosunun birleşik olarak toplanmasını gerekli gördüğü
hallerde, bunu açık kural olarak belirleme yoluna gitmiştir. Cumhurbaşkanının
seçimi (madde 95), Cumhurbaşkanının vatan hainliğinden dolayı suçlandırılması
(madde 99), Meclis soruşturması ve Yüce Divana sevk (madde 90), savaş hali
ilânı ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya
yabancı silâhlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme (madde 66),
sıkıyönetim ilânının onanması ve sıkıyönetimin uzatılması (değişik madde 124),
Bakanlar Kurulunun üniversitelerin idaresine el koyma kararının onanması
(değişik madde 120) konulan böylece düzenlenmiş ve ilk beş kümeye giren kararların
alınmasına ilişkin ayrıntılı işlemler Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
İkinci, Üçüncü, Dördüncü kısımlarında gösterilmiştir. Genel ve Özel af ilânı
konusunda bunlara benzer herhangi bir hüküm ne Anayasa'da ne de Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde yer almış değildir.
Kaldı
ki "genel ve özel af ilânı" konusu da öteden beri kanunlarla
düzenlenmekte, Anayasa Mahkemesi bunları, 147. maddedeki "kanun"
deyimi kapsamı içinde görmekte ve Anayasa'ya uygunluk denetimlerini
yapmaktadır. "Bazı Suç ve Cezaların Affı" hakkındaki 3/8/1966 günlü,
780 sayılı Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasına ilişkin 21/2/1968 günlü,
1966/27 - 1968/8 sayılı (24/12/1969 günlü, 13382 sayılı Resmî Gazete - Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, sayı 7, sayfa 3/18), "Bolu İli'nin Mengen
Kazası Pazarköy nüfusuna kayıtlı Ali oğlu, Hayriye'den doğma 1341 doğumlu
Hayrettin Hami Demiralp'ın, Cezalarının Affı" hakkındaki 10/1/1966 günlü,
709 sayılı Kanuna ilişkin 19/12/1966 günlü, 1966/7-46 sayılı (29/1/1968 günlü,
12812 sayılı ve 7/2/1968 günlü, 12820 sayılı Resmî Gazeteler - Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, sayı 5, sayfa : 21/43) kararlar bu uygulamaya örnek
olarak gösterilebilir.
Özetlemek
gerekirse; bir kuralı dava konusu edilen 1803 sayılı Yasa Anayasa'nın değişik
147. maddesindeki "kanun" deyiminin kapsamına girmektedir;
Anayasa'nın Anayasa'ya uygunluk denetimi dışında bıraktığı yasalardan da
değildir ve şu duruma göre davaya bakmanın Anayasa Mahkemesinin görevi içinde
bulunduğu ortadadır.
3-
İlk inceleme sonunda; dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından Anayasa'nın
değişik 147., değişik 149., 150. ve 44 sayılı Kanunun 21., 22., 25r, 26.
maddelerine uygun görülen işin esasının incelenmesine ve konunun niteliğine
göre görüşmenin 2/7/1974 Salı günü saat onda yapılmasına 11/6/1974 gününde
oybirliği ile karar verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ :
Davanın
esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenen Yasa kuralı, Anayasa'ya
aykırılık iddiasına dayanaklık eden ve konuyu ilgilendiren Anayasa kuralları,
bunlarla ilgili gerekçeler ve başka yasama belgeleri, konu ile ilişkisi bulunan
öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A)
Görev sorunu :
Esasın
incelenmesine başlanırken davaya bakmanın Anayasa Mahkemesinin görevi içinde
bulunup bulunmadığının görüşülmesi istenmiştir.
Yukarıda
açıklandığı üzere ilk inceleme sonunda işin esasının incelenmesine 11/6/1974
gününde oybirliği ile karar verilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi kurallarına göre iptal davası dilekçelerinde
kanunların ve yasama meclisleri içtüzüklerinin hangi hükümlerinin Anayasa'nın
hangi maddelerine aykırı olduğunun ve aykırılık gerekçelerinin açıklanıp
açıklanmadığının, davanın açılması için yetki verilmesine ilişkin kararların ve
yetki belgelerinin dilekçeye bağlı bulunup bulunmadığının, dilekçelerin Anayasa
Mahkemesinin görevine giren bir konu ile ilgili olup olmadığının ve ehliyetli
kişilerce süresi içinde verilip verilmediğinin araştırılıp karara bağlanması
ilk inceleme kapsamına girer. Esasın incelenmesine ilişkin kararda, ayrıca
açıklanmasa dahi, bütün bu konular olumlu biçimde çözüme bağlanmış demektir.
11/6/1974
günlü kararla birlikte görev sorununun da çözüme ve sonuca bağlanmış sayılması
gerekeceğinden konunun görüşülmesine yer olmadığı ortadadır. Kani Vrana, Ahmet
Koçak, Ahmet Salih Çebi, Ahmet H. Boyacıoğlu işin oylanamıyacağını ve Şahap
Arıç ile Halit Zarbun görüşmeye yer olduğunu ileri sürerek bu görüşe
katılmamışlardır.
Böylece
11/6/1974 günlü kararda konu çözüme bağlanmış olduğundan görev sorununun
görüşülmesine yer olmadığına Kani Vrana, Ahmet Koçak, Ahmet Salih Çebi, Ahmet
H. Boyacıoğlu'nun işin oylanamıyacağı ve Şahap Arıç ile Halit Zarbun'un
görüşmeye yor olduğu yolundaki karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
B-
Adalet Partisi Cumhuriyet Senatosu Grubu Başkanlığının yazısı :
Adalet
Partisi Cumhuriyet Senatosu Grubu Başkanlığının, altında Başkanvekili Ömer
Ucuzal adını taşıyan 12/6/1974 günlü, 431 sayılı bir yazısı bulunduğu
anlaşıldığından daha sonra bu konu ele alınmıştır. Yazıda eldeki iptal davası
üzerinde 44 sayılı Yasa'nın 30. maddesinin son fıkrası uyarınca düşünce
verilmesinin tasarlandığından söz edilerek dava dilekçeleri örneklerinin
kendilerine tebliği veya bunların kapsamından bilgi edinmeleri için gerekli
kararın verilmesi istenmektedir.
44
sayılı Yasa'nın 30. maddesinin son fıkrası uyarınca dava konusu bir kuralın
Anayasa'ya aykırı olmadığı kanısında bulunan bir siyasî parti grubunun Anayasa
Mahkemesine yazılı düşünce bildirmesi için önce Grup Genel Kurulunun en az üye
tamsayısının salt çoğunluğu ile karar alması gerekir. Başvurmadan, böyle bir
kararın bulunmadığı ve yalnızca bir tasarlamadan söz edildiği anlaşıldığından
dilekçenin incelenme değeri yoktur.
Abdullah
Üner bu görüşe katılmamıştır.
Böylece
44 sayılı Yasanın 30. maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı düşünce verilmesi
konusunda siyasî parti grubu genel kurulunca alınmış bir karar bulunmadığı
anlaşıldığından Adalet Partisi Cumhuriyet Senatosu Grubu Başkanlığının
12/6/1974 günlü dilekçesinin incelenme değeri bulunmadığı Abdullah Üner'in
karşı oyu ve oyçokluğu ile karara bağlanmıştır.
C)
Dava konusu kuralın Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
l-
Dava konusu kuralın biçim yönünden Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Davada
biçim yönünden Anayasa'ya aykırılık iddiası da vardır. 15/5/1974 günlü 1803 sayılı
Kanunun 5. maddesinin iptali istenen A işaretli bendinin kanunlaşması ile
ilgili olarak Millet Meclisinde Cumhuriyet Senatosundan gelen metnin
benimsenmemesi ve bu yüzden Karma Komisyonca da bir metnin hazırlanması üzerine
geçen yasama işlemleri arasında Yasa kuralını biçim yönünden Anayasa'ya aykırı
kılabilecek belli başlı iki aksaklık göze çarpmaktadır. Bunlar anlaşmazlık
konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmış, bir de öteki metihlerin oylanmasına devam
edilmeyerek yalnız komisyon metninin oylanması ile yetinilmiş olmasına ilişkin
işlemlerdir. Her iki konu aşağıda ayrı ayrı ele alınıp tartışılacaktır :
a)
Anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanması sorunu :
1803
sayılı Kanuna ilişkin teklif Millet Meclisinden kanunun yürürlük gününü ve
yürütecek mercii belirten son iki maddesi de sayılmak üzere 24 madde olarak
çıkmıştır. Cumhuriyet Senatosu 6. ve 7. maddeleri olduğu gibi kabul etmiş, 8.
ve 21. maddeleri çıkarmış, 20. madde olarak yeni bir madde eklemiş ve öteki
maddelerde de ya madde sayısı ya maddenin içeriği yönünden değişikliğe giderek
teklifi 23 maddeye indirmiştir. 6. ve 7. maddeler Cumhuriyet Senatosunca da
kabul edildiğine göre artık bir anlaşmazlık konusu olması düşünülemiyeceği ve
öteden beri sürüp gelen uygulamalarda değişikliğe uğramamış maddeler
kesinleşmiş sayıldığı için bunların dışında kalan maddeler dolayısiyle
Cumhuriyet Senatosu, Millet Meclisinden kendisine gelen metni değiştirerek
kabul etme durumuna girmiş (en son 27/4/-1974 günlü 51. Birleşim);
değişiklikleri benimsemeyen Millet Meclisi, Karma Komisyonun Cumhuriyet
Senatosundan ve Millet Meclisinden seçilecek sekizer üyeden oluşmasına 7/5/1974
günlü 71. Birleşiminde karar vermiştir (Millet Meclisi Tutanak Dergisi Dönem 4,
Cilt 3, Toplantı l, 7/5/1974 günlü 71. Birleşim; sayfa 368-440 ve bu tutanağa
bağlı 25 e l inci ek S. sayılı basmayazı). Böylece Anayasa'nın 92. maddesinin
beşinci fıkrası işlemeğe başlamıştır.
Karma
Komisyon Cumhuriyet Senatosu metninin 1-5. maddelerini, Millet Meclisi metninin
8. maddesini olduğu gibi, Cumhuriyet Senatosu metninin 8-23. maddelerim ise
madde sayılarını birer sayı ilerleterek yine olduğu gibi kabul etmiş ve kendi
metnim öylece oluşturmuştur. Şu duruma göre artık ortada üç metin vardır ve
Millet Meclisi 92. maddenin beşinci fıkrası uyarınca Karma Komisyonca,
Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince hazırlanmış olan metinlerden
birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Burada
"metin" ve "olduğu gibi" deyimleri üzerinde önemle durmak
gerekir. Her zaman her yerde kullanılır bir söz olan "olduğu gibi"
nin "değiştirilmeksizin" anlamına geldiği açık ve kesindir.
"Metin" sözcüğüne gelince bu da, hukukî bir kavram değildir;
sözlüklerce "bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle
birlikte oluşturan sözcüklerin topu" olarak tanımlanır. Görülüyor ki
sözcüklerin bu yolda oluşturdukları yazıdan ancak metin diye söz
edilebilecektir. Anlatım kolaylığı bakımından incelenen konuya uygulandıkta
yazı, bir madde, değiştirilmiş maddelerin tümü veya kanun teklifinin bütünü
olduğuna göre "metin" deyiminin kapsamı ve içeriği de değişecek ve
deyim ayrı ayrı anlamlara gelecektir. Anayasa Koyucunun, 92. maddenin beşinci
fıkrasında deyimi hangi anlam ve kavramda kullandığını saptayabilmek için fıkra
içindeki öteki deyişlerden, bir de bu fıkranın getirdiği düzenleme ile güdülen
erekten yararlanılmasında zorunluluk vardır.
92.
maddenin beşinci fıkrası ile öngörülen düzen kanun tasarı ve teklifleri
dolayısiyle Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu arasında çıkan
anlaşmazlıkları Millet Meclisinde kestirmek, kesin, bitirici ve artık dönülmez
bir biçimde sonuca erdirmek, başka deyimle kestirin atmak ereğini güttüğüne
göre burada kanun tasarı ve tekliflerinin iki yasama meclisinin üzerinde
uyuşmuş bulundukları kuralları artık söz konusu olamaz. Öyle ise bir kanun tasarı
veya teklifinin ancak bir bölümünün üzerinde anlaşmazlık varsa beşinci fıkrada
geçen "metin" deyiminin tasarı veya teklifin tümünü kapsaması
düşünülemiyecektir. Deyimin anlaşmazlık konusu maddelerden birini mi yoksa bir
bütün olarak bunların tümünü mü anlattığı sorununa gelince; yine birinci
fıkradaki "Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
kabul edilmiş madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir." kuralındaki
anlatış biçimi bu konuda kuşkuya yer bırak" mamaktadır. Burada çoğul
olarak kullanılan "madde değişiklikleri" ne karşılık "Millet
Meclisinin kendi ilk metnini" denilmiş bulunması beşinci fıkrada geçen
"metin" sözcüğünün bir bütün olarak "madde değişiklikleri"
nin tümünü kapsayıp karşıladığını kesinlikle anlatmağa yeterlidir. Demek ki
beşinci fıkradaki "metin" sözcüğünden Cumhuriyet Senatosu ile Millet
Meclisi arasındaki anlaşmazlık konusu yalnızca bir madde ise tek bir maddeyi, birkaç
madde ise bir bütün olarak o maddelerin tümünü, tasarı veya teklifin tamamı
anlaşmazlık konusu ise o tasarı veya teklifi anlamak gerekecektir.
"Metin"
deyimi böylece açıklığa ve aydınlığa kavuştuktan sonra ve beşinci fıkrada
"Millet Meclisi, Karma Komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha
önce kendisince hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek
zorundadır." kuralı yer aldığına göre üç metnin her birindeki anlaşmazlık
konusu maddelerin ayrı ayrı ve tek tek değil her metnin bölünmek sizin, parçalanmaksızın,
bir bütün olarak oylanması ve kabul edilmesi gerektiği ve tersine davranışın
Anayasa ile çelişeceği gerçeği kendiliğinden ortaya çıkar. "Olduğu
gibi" deyiminin bir anlamı ve Anayasa Koyucunun bu deyimle verdiği
yönergenin bir yönü de budur. Kaldı ki maddelerin tek tek, ayrı ayrı oylanarak
kabul edilmesinin Millet Meclisinin sonuçta üç metnin karması olan bir dördüncü
metni benimsemesine yol açması her zaman için olasılık içindedir ve böyle bir
sonucun Anayasa'nın Millet Meclisine Karma Komisyonca, Cumhuriyet Senatosunca
veya daha önce kendisince hazırlanmış metinlerden birini olduğu gibi kabul
etmekten başka yol tanımayan açık buyruğuna tüm aykırı düşeceği ortadadır.
Öte
yandan kanun teklif ve tasarıları, Yasama Meclislerinin İçtüzükleri uyarınca,
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Komisyonlarında ve genel kurullarında
tümü üzerinde ve maddeler üzerinde görüşülme evrelerini önceden geçirirler.
Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında bu evrelere yeniden dönülmesini
öngören veya bu yolda yorumlanabilecek bir kural veya yönerge yoktur. Fıkra,
yukarıda da değinildiği gibi bütün bu evrelerden geçen bir kanun teklif veya
tasarısı dolayısiyle iki meclis arasında çıkan anlaşmazlığı kestirip atmak ve
tasarı veya teklifi iki meclis arasında yeni gidiş gelişlere ve daha çok
gecikmeye yol açmadan kanunlaştırmak üzere özel ve sınırlı bir düzenleme
getirmiş ve bu erekle de Millet Meclisini bir zorunluluk, üç metinden birini behemehal
ve olduğu gibi kabul edip işi süratle bitirmek yükümü altına sokmuştur.
Metinleri oluşturan maddelerin ayrı ayrı oylanmasına bu bakımdan da olanak
yoktur.
Millet
Meclisi Tutanak Dergisine göre (Dönem 4, Cilt 3, toplantı l, 14/5/1974 günlü
74. Birleşim, sayfa 559-620; 15/5/1974 günlü 75. Birleşim, sayfa 626-633 ve
639-642) 1803 sayılı Kanıma ilişkin teklif ile ilgili bulunan ve Cumhuriyet
Senatosu Millet Meclisi arasında anlaşmazlık konusu olan maddeler ise Millet
Meclisinde ayrı ayrı oylanmıştır. Bu tutum yukarıda ayrıntıları ile
tartışıldığı ve açıklandığı üzere 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin A işaretli
bendini biçim yönünden Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı kılar
ve iptalini gerektirir.
Şahap
Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün ve Ahmet Salih
Çebi bu görüşe katılmamışlardır.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu değişik gerekçeye dayanmakla birlikte iptal sonucunda
birleşmiştir.
b)
Öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma Komisyon metninin
oylanması sorunu :
1803
sayılı Kanunun, A işaretli bendi dava konusu edilen 5. maddesinin Millet
Meclisi Genel Kurulunun 14/5/1974 günlü 74. Birleşiminin Üçüncü Oturumunda
oylanması şöyle olmuştur. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 4, Cilt 3,
Toplantı l, sayfa 567 - 569 ve 609 - 612) :
Önce
Karma Komisyonda, Cumhuriyet Senatosunda, Millet Meclisinde kabul edilmiş 5.
madde metinleri okutulmuş; sonra Karma Komisyonun 5. maddesi ad okunarak açık
oya konulmuş; Başkan 221 kabul, 214 ret oyu verildiğini ve böylece maddenin
kabul edilmiş olduğunu, öteki oylamalara yer ve gerek kalmadığını bildirmiş;
daha sonra da 5. madde üzerinde (6., 7. maddeler kesinleşmiş sayıldığı için) yasama
işlemlerine geçilmiştir. Bu oylamada 435 milletvekilinin oy verdiği, 13 kişinin
oya katılmadığı, 2 üyeliğin açık olduğu ayrıca saptanmış bulunmaktadır.
Cumhuriyet Senatosunca 5. madde üzerinde yapılan değişiklik madde
değişikliklerinin tümünde olduğu gibi açık oya başvurularak saplandığı üzere 96
oyla, yani Cumhuriyet Senatosu üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul
edilmiştir. Şu durum karşısında Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi
için üye tamyasının salt çoğunluğunun oyu, başka deyimle 226 oy gerekiyordu.
Anayasa'nın
92. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Millet Meclîsi üç metinden birini kabul
etmek zorunda olduğuna göre bunlardan her biri üzerinde irade ve yeğlemesini
açıklama olanağının kendisine tanınması zorunlu idi. Karma Komisyon metninin
221 oy alması üzerine oylamanın kesilmesi Millet Meclisi Genel Kurulunu bu
anayasal hakkından yoksun bırakmış ve Meclis iradesinin gereği gibi belirmesini
engellemiştir. Karma Komisyon metni üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
benimsenmediğine göre oylamanın sürdürülmesi ve öteki metinler üzerinde Meclis
irade ve yeğlemesinin ortaya çıkması yolunun açık tutulması gerekiyordu.
Oylanan metne 214 ret oyu verildiği göz önünde tutularak öbür metinlerin de en
çok bu sayıda oy toplayabileceği, onun için de öteki oylamalara yer ve gerek
kalmadığı yolunda bir görüş hem beşinci fıkranın buyurucu kuralı hem de ilk
oylamaya katılmayan 13 milletvekilinin öteki oylamalara katılması, Karma
Komisyon metnine kabul oyu verenler arasında daha sonra ikinci, üçüncü metinlerden
yana oy kullanacakların çıkması gibi olasılık ve olanaklar karşısında hukukça
geçerli sayılamaz.
Yukarıdan
beri açıklanıp tartışıldığı üzere öteki iki metnin oylanmasına devam
edilmeyerek yalnız Karma Komisyon metninin oylanması ile yetinilmesi 1803
sayılı Kanunun 5. maddesinin dava konusu A işaretli bendini Anayasa'nın 92.
maddesinin beşinci fıkrasına aykırı kılar ve bir iptal nedenini daha oluşturur.
Şahap
Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe
katılmamışlardır.
Muhittin
Gürün ek gerekçe göstermek hakkını saklı tutmuştur.
2-
Dava konusu kuralın esas yönünden Anayasaya aykırılığı sorunu :
Dava
konusu kuralın biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu saptanmış ve bu nedenle
de iptali öngörülmüş olduğundan esas yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu
üzerinde durulmasına yer ve gerek kalmamıştır.
3-
İptal hükmünün yürürlüğe giriş günü :
Anayasa'nın
değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince Anayasa'ya
aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal
edilen kuralları, gerekçeli kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı günde
yürürlükten kalkar. Gereken durumlarda Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih kararın Resmî
Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
44
sayılı Kanunun 50. maddesinin dördüncü fıkrasında da Anayasa Mahkemesinin,
iptal dolayısiyle oluşacak boşluğu kamu düzenini tehdit edici nitelikte
görmüşse, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştıracağı ve
boşluğun doldurulması için yasama meclisleri başkanlıklarına ve Başbakanlığa
durumu duyuracağı yazılıdır.
Yukarıda
görüldüğü üzere 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin A işaretli bendinin
Anayasa'ya biçim yönünden aykırılığı nedeniyle iptal edilmesi öngörülmüştür.
İptal, Yasa kuralının Anayasa'ya uygun biçimde oluşmamış bulunduğu yolunda,
Anayasa Mahkemesince saptanan duruma ve varılan, sonuca dayanmaktadır. Şu
nitelikte bir yasama belgesinin bir yasa kuralı olarak uygulanmasını sürdürmesi
ve böylece bir bölüm yurttaşların haklarını bir süre daha etkilemesi
düşünülemeyeceği gibi böyle bir tutumun iptal nedenleri ile bağdaştırılmasına
da olanak yoktur. 1803 sayılı Kanunun, affettiği suç ve cezaların niteliği ve
niceliği ile beliren kapsamı karşısında iptal hükmünün kamu düzenini tehdit
edici yasal bir boşluğu oluşturacağından da söz edilemez.
Şu
nedenlerle Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve
uygulanması Anayasa'ca Anayasa Mahkemesinin işi değerlendirilip gerekli görmesine
bırakılmış bulunan yetkinin kullanılmasına ve iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
günün ayrıca kararlaştırılmasına yer olmamak gerekir.
Şahap
Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Kani Vrana, Ahmet H.
Boyacıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
V-
SONUÇ :
l-
18/5/1974 günlü, mükerrer 14890 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan 15/5/1974
günlü, 1803 sayılı Cumhuriyetin 50 nci Yılı nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların
Affı hakkındaki Kanunun dava konusu 5. maddesinin (A) işaretli bendinin
kanunlaşması ile ilgili olarak Millet Meclisinde ikinci kez geçen yasama
işlemlerinden;
a)
Anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının 5. maddenin A bendini
biçim yönünden Anayasa'ya aykırı kıldığına ve dava konusu kuralın iptaline,
Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun değişik gerekçesi, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit
Zarbun, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün ve Ahmet Salih Çebi'nin karsıoyları ve
oyçokluğu ile,
b)
Öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Komisyon metninin
oylanması ile yetinilmesinin dava konusu kuralı biçim yönünden Anayasa'ya
aykırı kıldığına ve bu durumun da iptal nedenini oluşturduğuna Muhittin
Gürün'ün ek gerekçesi saklı kalmak üzere ve Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit
Zarbun, Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karsıoyları ve oyçokluğu ile;
2-
Dava konusu kural biçim yönünden, Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edildiğine
göre esas yönünden aykırılık konusu üzerinde durulmasına yer olmadığına
oybirliğiyle;
3-
İşin niteliğine göre Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına yer
olmadığına Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Kani Vrana ve
Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşıoyları ve oyçokluğu ile,
2/7/1974
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
ecemiş
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Kâni
Vrana
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
I.
Davanın görülmesinin Anayasa Mahkemesi'nin görevine girip girmediği sorununa
ilişkin karşıoy :
Anayasa
Mahkemesince 2/7/1974 günlü oturumda, esasın görüşülmesine geçilmeden önce
ileri sürülen görevsizlik önerisi heyetçe: 11/6/1974 günlü kararda konu çözüme
bağlanmış olduğundan bahsile oy çokluğuyla kabul edilmemiştir. Bir mahkemeye
ait görevsizlik sorunu amme intizamına ilişkin en önemli bir konudur. Bu
nedenledir ki tahkikatın her safhasında ileri sürülebilir ve mahkemeler de her
safhada bu esası tetkik edip karara bağlama durumundadır.
İlk
inceleme evresinde verilmiş olan 11/6/1974 günlü karar aynen "dosyanın
eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin esasının incelenmesine ve konunun
niteliğine göre görüşmenin 2 Temmuz 1974 Salı günü saat 10.00 da yapılmasına
oybirliğiyle karar verildi." şeklindedir.
Sözü
geçen 11/6/1974 günlü kararda açıkça görevsizlik konusu incelenmiş ve bir
karara bağlanmış değildir. Bu kararda esasın incelenmesine karar verilmiş
olması görev konusunun da incelenip bir karara bağlanmış olduğunu ifade eder
telakki edilemez ve görev konusunun incelenip karara bağlanmasına engel sayılamaz.
Anayasa Mahkemesi esasın görüşülmesi evresinde dahi işin mahkemenin görevine
girmediğini anladığı takdirde görevsizlik kararı vermesi gerekir; yoksa
mücerret esasın incelenmesine karar verilmiştir diyerek kendisini, açıkça
görevi dışında olan bir davaya bakıp esas hakkında karar verme zorunda kabul
etmesi telafisi mümkün olmayan hatalı sonuçlar doğurabilecektir.
Anayasa
Mahkemesinin dava veya itirazı sonuçlandıran kararları Anayasa'nın 152. maddesi
hükmünce kesindir. Fakat ara kararı niteliğindeki kararlarından dönmek
mümkündür; bu tür kararlar müktesep bir hak doğurmaz.
Hadisede
davanın konusu bazı suç ve cezaların affına ilişkin Kanunun bir maddesinin bir
fıkrasına ait bulunmaktadır. Anayasamız hükmünce yasama meclislerinin af
yetkisi kanun niteliğinde olmayıp karar niteliğinde bir tasarruftur. Yasama
meclislerinin karar niteliğindeki tasarrufları ise Anayasa'ya uygunluk
denetimine tabi tutulmamış olduğundan, bu davaya bakmak Anayasa Mahkemesinin
görevi dışında kalmakdır. Zira, Anayasa'nın 64. maddesinin birinci fıkrası
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini sayarken Kanun yapmak,
değiştirmek ve kaldırmak yetkisini açıkladıktan sonra para basılmasına, genel
ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir, demektedir.
Anayasa'nın
bu hükmü ile kabul edilen prensip Türkiye Büyük Millet Meclisinin af yetkisini
ancak karar şeklinde kullanabileceği esasıdır. Bu esas, af yetkisinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tamamen takdirine bırakılmış bir yetki olmasından, bu
niteliğinin Kanun şeklinde tasarrufa müsait bulunmamasından dolayı kabul
edilmiştir.
Af
konusundaki yetkinin karar veya kanun şeklinde olması birbirinden farklı çok
önemli hukuki sonuçlar meydana getirmektedir. Bunlardan en mühimi, Anayasamızda
prensip olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karar şeklindeki tasarrufları
Anayasa'ya uygunluk denetimine tabî tutulmadığı halde kanunlar bu denetime tâbi
tutulmuştur (Anayasa madde 147). Ancak Anayasa istisna olarak bu denetime tabi
tutmak istediği Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarını ve bu denetime tabi
tutmak istemediği kanun hükümlerini yine Anayasa'nın çeşitli maddelerinde
ayrıca göstermiştir (madde 65, 81 de olduğu gibi).
Bu
düzenleme ve esasların sonucu şudur: Anayasa'nın bu esaslarına göre karar
şeklinde kullanılması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisinin af yetkisi, bir
Anayasa hükmü ile Anayasaya uygunluk denetimine tabi olacağı açıkça
gösterilmedikçe, bu denetime tabi tutulamaz; af yetkisinin Anayasaya uygunluk
denetimine tabi olacağı hususunda da bir Anayasa hükmü mevcut olmadığından af
yetkisini Anayasa denetimine tabi tutmak, yasama meclisinin tamamen takdirine
bırakılmış bir konuyu takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesine verilmesi sonucunu
doğurur ki Anayasamızda buna cevaz verilmemiştir.
Anayasa'nın
yasama meclislerine karar şeklinde kullanacağını bildirdiği bir yetkiyi yasama
meclislerinin Kanun yapma prosedürüne uymak zorunda kalındığından bahsile bu
tasarrufu kanun telakki etmek Anayasa'ya uygun düşmez.
Anayasa'nın
4. maddesinin son fıkrasının son cümlesi hükmünce yasama meclisleri kendilerine
tanınmayan bir yetkiyi kullanamamaları gerekir. Buna rağmen yasama
meclislerince af konusunda kendilerine tanınmayan kanun yapma yetkisini, kanun
yapma prosedürüne uymak zorunda kaldığından dolayı dahi kullanması, bu
tasarrufun kanun şeklinde vücut bulmamış olduğu sonucunu doğurur. Şu suretle bu
af konusu kanun niteliğinde vücut bulmamış olduğundan, anayasal niteliği olan
karar niteliğinde olduğunun kabulü zorunludur.
Bu
sonuca göre iptal konusu hüküm kanun değil bir karar niteliğinde olduğundan
Anayasa'ya uygunluk denetimine tabi değildir. Anayasa'nın 147. maddesinde ve
buna göre hazırlanmış olan Anayasa Mahkemesinin kuruluşu hakkındaki 44 sayılı
Kanunun 26. maddesi Anayasa Mahkemesine Türkiye Büyük Millet Meclisinin karar
niteliğindeki tasarruflarının Anayasaya uygunluğunu denetleme yetkisi tanımamış
olduğundan davaya bakmak Anayasa Mahkemesinin görevi içinde değildir.
Bu
nedenlerle görevsizlik önerisinin kabul edilerek incelenmesi ve bir karara
bağlanması gerekirdi. Böyle yapılmamış olması Anayasa'ya uygun düşmemiştir.
II.
İptal konusu 5. maddenin A işaretli bendinin kanunlaşması ile ilgili olarak
Millet Meclîsinde ikinci kez geçen yasama işlemlerinden :
Anlaşmazlık
konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının 5. maddenin A bendini biçim yönünden
Anayasa'ya aykırı bir duruma getirmiş olup olmadığı sorunu :
Anayasa
Mahkemesince anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının 5 .maddenin A
bendini biçim yönünden Anayasa'ya aykırı kıldığına dava konusu kuralın iptaline
oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Aşağıdaki
nedenlerle bu görüşe katılmıyorum:
Cumhuriyet
Senatosu, Millet Meclisinden kendisine gönderilen metni değiştirerek kabul
etmiş, Millet Meclisince de bu değişiklik benimsenmemiş olduğundan Karma
Komisyonu kurulmuş, Karma Komisyonu da Cumhuriyet Senatosu metnindeki 1-5.
maddeleri ve Millet Meclisinin metnindeki 8. maddeyi olduğu gibi kabul etmiş,
Cumhuriyet Senatosu metnindeki 8-23. maddeleri de aynen kabul etmiştir.
Millet
Meclisi Cumhuriyet Senatosu ile kendi arasında anlaşmazlık konusu maddeleri
ayrı ayrı oylamıştır. Bu ayrı ayrı oylamada Anayasa'ya aykırı bir taraf
görülmemektedir. Zira; Anayasa'nın 92. maddesinin besinci fıkrasında oylamanın
ne suretle yapılacağı hususunda yeni bir usul hükmü konmamıştır. Bu durumda
anlaşmazlığın çözülebilmesi için ilk önce sözü geçen beşinci fıkradaki metin
deyiminin anlamının ne olduğunun saptanması ve ondan sonra varılacak sonuca
göre bu fıkradaki "metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek
zorundadır" ibaresinin hangi anlama geldiğinin belli edilmesi
gerekmektedir.
Anayasa'nın
92. maddesinin çeşitli fıkralarında yer alan "methi" deyimi kimi
halde maddeleri ifade etmekte kimi halde de maddelerin tümünü göstermektedir.
Bu suretle 92. maddenin fıkralarında metin deyiminin aynı anlamda kullanılmamış
olduğu açıkça ortadadır. Maddelerin tümünün kasdedildiği hallerde, 8 ve 9.
fıkralarda olduğu gibi "tümü reddedilen metin" ibaresi kullanılmak
suretiyle maksat açıklanmıştır. Bu yüzden metin deyimi ile maddelerin tümünün
kasdedilmediğı hallerde metin deyiminde bir bölünme zorunluğu ortaya
çıkmaktadır. Bu açıklama karşısında sözü geçen beşinci fıkradaki metin
deyiminin maddelerin tümünü ifade etmemekte olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda
da beşinci fıkradaki Millet Meclisinin "metinlerden birini olduğu gibi
kabul etmek zorundadır" ibaresinin de, metnin behemehal tümünün oylamaya
konması gerektiğini gösteren bir anlamda olmadığını ifade ettiği anlaşılır.
Bu
durum karşısında Millet Meclisince, Cumhuriyet Senatosuyla kendi arasında
anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmış olmasının Anayasa'nın 92.
maddesinin beşinci fıkrasına aykırı olmadığı sonucu ortaya çıkar.
Bu
görüşü destekleyen diğer bir durum da sudur :
Anayasa'nın
92. maddesiyle Kanun yapılması hususunda, Millet Meclisinin iradesi lâhık
olmadıkça bir tasarının kanunlaşması mümkün olmayacağı esasının kabul edilmiş
olduğu görülmektedir. Bu prensip Anayasa'nın 92. maddesinin çeşitli
fıkralarında açıkça belirtilmiştir. Metin deyiminin bir bütün olarak oylamayı
gerektirdiğinin kabulü, Millet Meclisi üyelerinin kendi anlayışlarına göre,
Karma Komisyonu Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi metinleri içinden
istediği maddelere oy verebilme iradesini kısıtlayacaktır. Bu sonuç ise
Anayasa'nın Kanun yapılması hususunda Millet Meclisine tanıdığı durum ve irade
serbestliğini daraltacaktır. Bu nedenle de 92. maddenin beşinci fıkrasındaki
metin deyiminin maddelerin tümünü ifade eden bir anlam taşıdığının kabulü
Anayasa'ya uygun olmayacaktır.
Yukarıdan
beri açıklanan nedenlerle anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının
5. maddenin A bendini biçim yönünden Anayasa'ya aykırı bir duruma düşürdüğü
kabul edilemiyeceğinden iptaline karar verilmesi Anayasa'ya uygun düşmemiştir.
III.
Öteki metinlerin oylanmasına devam olunmayarak yalnız Karma Komisyonu metninin
oylanmasıyla yetinilmesinin dava konusu kuralı biçim yönünden Anayasa'ya aykırı
duruma düşürüp düşürmeyeceği sorunu :
Anayasa
Mahkemesince : Öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma
Komisyonu metninin oylanmasıyla yetinilmesi 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin A
işaretli bendinin, Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı kıldığı
ve iptali nedenini oluşturduğu kabul edilerek, oyçokluğuyla iptaline karar
verilmiştir.
Aşağıdaki
nedenlerle bu görüşe katılmıyorum :
İptal
konusu 5. maddenin A bendinin Millet Meclisi genel kurulunda oylanması şöyle
olmuştur : Önce 5. maddenin karma komisyonunda, Cumhuriyet Senatosunda ve
Millet Meclisinde kabul edilmiş metinleri okutulduktan sonra karma komisyonunca
kabul edilen 5. madde açık oya konulmuş sonunda Başkan 221 kabul, 214 red oyu
verildiğini bu suretle maddenin kabul edilmiş bulunduğunu, öteki oylamalara
gerek kalmadığını bildirmiş ve daha sonra 6 ve 7. maddeler kesinleşmiş sayılarak
8. maddenin oylamasına geçilmiştir.
Bu
karşıoy yazısının II paragrafında açıklanan gerekçelere göre maddelerin tek tek
oylamaya konulmasında Anayasa'ya aykırılık mevcut olmadığı belirtilmiştir.
Dava
konusu 5. maddenin A bendi karma komisyonunca Cumhuriyet Senatosu metninden
aynen alınarak kabul edilen bir metindir; bu metin Millet Meclîsinde kabul
edilmekle Millet Meclisi kendisi tarafından önce hazırlanmış olan bir metni
kabul etmiş olmayıp sonucu itibariyle, Cumhuriyet Senatosu metnini aynen kabul
etmiş olduğundan burada 221 oy yeterli olup 22(3 oya ihtiyaç yoktur. Bu suretle
bu metin iki yasama meclisinin uyuşmuş, iradelerinin üzerinde birleşmiş
bulunduğu bir metin olduğundan kabul edilen bu A bendi kuralı, üzerinde artık
ihtilaf söz konusu olamaz. Bu metin kesinleşmiş, kanunlaşmıştır. Öteden beri
yasama meclislerinin üzerinde uyuştukları metinler kesinleşmiş sayılmaktadır.
Bu durumda 5. maddenin A bendi kanunlaşmış olup biçim yönünden Anayasa'ya
aykırı bir tarafı da mevcut değildir. Anayasa Mahkemesi, 5. maddenin A bendinin
iptali için 226 oy almamış olmasını, öteki iki metnin oylanmasına devam
edilmemesini ve yalnız karma komisyonunun metninin oylanması ile yetinilmesini
bu metinlerin her biri üzerinde Millet Meclisinin iradesini açıklama olanağından
yoksun bırakmış, meclis iradesinin gereği gibi belirmesini engellemiş olduğunu
kabul etmiş ve bu hususta bazı faraziyelere de dayanarak Anayasa'nın 92.
maddesinin beşinci fıkrasına aykırı bulmuş ve biçim yönünden 5. maddenin A
bendini oyçokluğuyla iptal etmiştir.
Yukarıda
açıklandığı üzere ilk oylanan karma komisyonu metninin kabulü için adi çoğunluk
hasıl olmuştur ve bu çoğunluk yeterlidir. Burada önemli olan bir nokta da bu
metne verilen red oylarının toplamıdır. Bu toplam o sırada ikinci ve üçüncü metinlere
verilebilecek oyların en yukarı haddini gösterir Hatta bu red oylarının ikinci
ve üçüncü metinler arasında bölünmesi dahi ihtimal içindedir.
Şu
duruma göre karma komisyonu metninin usulünce kabulünden sonra ve Millet
Meclisi Genel Kurulunun iradesi gerek kabul gerek red oylarıyla serbestçe
oluşmuş bulunduğundan öteki metinlerin uygulanmasına gidilmesinde artık hukukî
bir yarar olmadığı ortada olduğundan Millet Meclisince yapılan oylamanın
Anayasa'ya aykırı düşmeyeceği aşikârdır.
Öte
yandan oturumda hazır bulunmayan ve Ankara'da bulunup bulunmadıkları da
bilinmeyen 13 kişinin o sırada Genel Kurul Salonuna girip öteki metinler
üzerinde oy kullanacakları veya Karma Komisyonu metnine oy veren çoğunluğun bir
kısmının sonradan öteki metinler üzerinde oy kullanabilecekleri gibi görüşler
nazari ve farazi bir durumdadır. Bir Anayasa Mahkemesi Kararının ise
faraziyeler üzerine kurulmaması gerekir.
Anayasa
Mahkemesince iptal için kabul edilen bu gerekçeler iptaline karar verilen 5.
maddenin A bendinin, yukarıda açıklandığı üzere biçim yönünden Anayasa'ya
aykırı bir tarafı bulunmayan durumuna uymamaktadır. Bu gerekçeler daha ziyade
Af Kanununun tümünün iptali hakkında açılan bir davada düşünülebilecek
gerekçelerdir.
Her
ne kadar 44 sayılı Kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasında Anayasa Mahkemesi,
Anayasa'ya aykırılık hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere
dayanmaya mecbur değildir; taleple bağlı kalmak şartıyla başka gerekçe ile de
Anayasa'ya aykırılık kararı verilebilir." denilmekte ise de bu hüküm,
herhangi bir gerekçe ile bir iptale cevaz verme niteliğinde olmayıp yine iptal
konusu Kanun maddesinin durumuna uygun olması gerekir. Bir Kanunun dava konusu
edilmeyen maddeleri için biçim yönünden iptal sebebi olabilecek gerekçeler o
Kanunun, yalnız dava konusu edilen bir maddesinin biçim yönünden iptali için
dahi, gerekçe olabilmesi ve iptale dayanak yapılması ancak dava konusu bu
maddenin de tek başına biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olması halinde mümkündür.
Yukarıdan
beri açıklanan gerekçelere göre iptale karar verilen 5. maddenin A bendi tek
başına Anayasa'ya aykırı durumda olmadığına göre bu maddenin mücerret Af
Kanunun dava konusu edilmeyen maddeleri arasında yer almış olması sebebiyle
dava konusu olmayan maddelere ilişkin olabilecek gerekçelerle biçim yönünden
iptaline karar verilmesi Anayasa'ya uygun düşmemiştir.
IV.
İptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılması konusu :
1803
sayılı, Af Kanunu, kabul edilen esas ve istisna hükümleri ile birlikte bir
sistem içinde kül teşkil etmektedir. Bir Kanunun tümü için biçim yönünden iptal
sebebi olabilecek gerekçelerin o Kanunun yalnız davaya konu olan ve Kanuna
istisna teşkil eden hükümlerini taşıyan bir maddesinin bir bendinin iptali için
sebep olarak kabul edilmesi o Kanunun kül teşkil eden sistemini bozacağı
açıktır. Yasama meclisi iradesi bu sistem üzerinde tecelli etmiştir.
Kararda
çoğunlukça, 5. maddenin A bendinin iptali için kabul edilen gerekçeler 1803
sayılı Kanunu ve 5. maddenin tümünü biçim yönünden Anayasa'ya aykırı
kılmaktadır. Bu durumda 44 sayılı Kanunun 28. maddesinin ikinci fıkrasının
tatbik edilerek Kanunun tümünün biçim yönünden iptali uygun ve bu suretle
Yasama Meclisine iradelerini gereği gibi kullanma mikanı verilmiş ve Af Kanunu
sistemi muhafaza edilmiş olurdu. Anayasa Mahkemesince bu yola gidilmemiş ve 5.
maddenin A bendinin biçim yönünden iptaline karar verilmiş olduğuna göre Yasama
Meclisince biçimine uygun bir yasama faaliyetine imkân verebilecek bir müddet
kabul edilerek iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılması
Anayasa'ya uygun olurdu. Yukarıda açıklanan durum ve hadisenin niteliği
itibariyle böyle bir karara Anayasa ve 44 sayılı Kanun hükümlerince gerek
vardı. Zira Anayasa'nın 152/2. maddesinde "gereken hallerde, Anayasa
Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırabilir" denilmekte ve 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin üçüncü
fıkrasında da (gerekli gördüğü hallerde Anayasa Mahkemesinin, iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmiştir. Bu iki halde de
böyle bir karar verilmesi Anayasa Mahkemesinin takdirine bırakılmıştır.
Mahkemenin duruma göre bu takdir hakkını kullanması gerekirdi.
Yukarıdan
beri açıklanan gerekçelere göre iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin
ayrıca kararlaştırılmamış olması Anayasa'ya uygun değildir.
Sonuç:
Bu karşıoy yazısında açıklanan nedenlerle I, II, III, IV numaralı bentlerde
gösterilen hususlarda Anayasa Mahkemesince verilmiş olan ve Anayasa'ya uygun olmadığını
açıkladığım kararlara karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
Şekil yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu:
1803
sayılı Af Kanununun dava konusu 5. maddesinin (A) bendi, bu bent ile ilgili
olarak Millet Meclisinde Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasına göre ceryan
eden oylama işleminin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptal edilirken
çoğunlukça özetli şu iki gerekçeye dayanılmıştır : A - Millet Meclisinde
yapılan oylamada Karma Komisyonun. Cumhuriyet Senatosunun veya Millet
Meclisinin metinlerinden her birinin, değişikliğe uğrayan maddelerin hepsi
birlikte olarak, tüm halinde oya sunulması gerektiği halde değişikliğe uğrayan
maddelerin ayrı ayrı oylanmış bulunması, B - Millet Meclisinde Karma Komisyon
metninin oylanmasından ve kabulünden sonra Millet Meclisinin kendi metninin
oylanmamış olması.
Millet
Meclisinde ceryan eden oylama şeklinde Anayasa'ya aykırılık bulunup
bulunmadığının incelenmesinden önce şu yönün belirtilmesi yararlıdır: Bir
konuda Anayasa'ya aykırılık söz konusu olabilmesi için Anayasa'da o yönü
düzenleyen açık bir hüküm bulunmalı ve yapılan işlem ise bu hükme ve düzenleme
şekline aykırı düşmeli, şekil yönü söz konusu olan hallerde bu aykırılık esasa
etkili ölçü ve ağırlıkta bulunmalıdır.
Buna
göre:
A)
Anayasa'nın 92. maddesinde geçen metin terimi ile kanun tasarı ve tekliflerini
oluşturan sözlerin yazılmışı kasdedilmiştir. Bu terim üzerinde durulan yöne
göre, bazen bunların tamamını, bazen bir kısmını kapsayabilir. Anayasa metin
terimi ile maddelerin tümünü kasdettiği hallerde, 92. maddenin 8. ve 9.
fıkralarda olduğu üzere, bu yönü açıklamıştır. Öte yandan kanunların Mecliste
görüşülmesinde bunların metinlerinin madde madde ele alınarak görüşme ve oylama
yapılması Meclislerin içtüzüklerinin gereğidir ve yerleşmiş bir usuldür.
Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasında (Millet Meclisi Karma Komisyonca veya
Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince hazırlanmış metinlerden birini
olduğu gibi kabul etmek zorundadır) denilirken de, değişikliğe uğrayan
maddelerin birlikte oya sunulacağı hakkında özel bir hüküm sevketmediğine göre,
bu genel usulden ayrılmadığı kabul edilmelidir. Kaldı ki bu görüşü teyit eden
bir hüküm aynı fıkranın içinde yer almıştır. Gerçekten: Bu fıkrada
"Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş
olan madde değişikliklerinde Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi
için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir" denilmektedir.
Cumhuriyet
Senatosunda değişikliğe uğrayan maddelerden bir kısmı üye tamsayısına göre salt
çoğunlukla bir kısmı ise hazır bulunanların salt çoğunluğu ile kabul edilmiş
ise, Millet Meclisindeki oylamada da Millet Meclisinin kendi metninin kabulü
için her bir madde bakımından farklı çoğunluk aranacağına göre, bunların Millet
Meclisinde hep birlikte oylanmasına hukukî imkân yoktur. Söz konusu Anayasa
hükmünde geçen "olduğu gibi" sözü ise bir maddeye Millet Meclisinde
yeni bir şekil verilemiyeceği, Millet Meclisinin metinlerin sözlerini
değiştiremeyeceği, yeni bir şey yazamıyacağı, yazılmışlardan birini kabul etmek
zorunda olduğu anlamına gelir.
Bu
sebeple değişikliğe uğrayan maddelerin Millet Meclisinde ayrı ayrı oylanmasında
Anayasa'ya bir aykırılık yoktur.
B)
Çoğunluk Millet Meclisinde dava konusu fıkraya ilişkin Karma Komisyon metninin
oylanıp kabul edilmiş olmasına rağmen daha sonra Millet Meclisinin ilk metninin
oylanmamış olmasını Anayasa'ya aykırı bulmuştur.
Bu
hususta Millet Meclisindeki oylama şu şekilde cereyan etmiştir :
Millet
Meclisi Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasına göre kabul etmek zonanda olduğu
üç metinden önce Karma Komisyon metninin oylanmasını ve bu metin gereken
çoğunluğu sağladığı takdirde diğer metinlerin ayrıca oylanmasına mahal olmadığını
benimsemiştir ki bu işlem Anayasa'nın sözüne ve maksadına uygundur. Aksi
takdirde uyuşmazlığın çözümü için Karma Komisyon yoluna başvurulmuş olmasının
bir anlamı kalmaz. Bu yönden Anayasa'ya bir aykırılık ileri sürülemez.
Değişikliğin Cumhuriyet Senatosunda salt çoğunlukla kabul edilmiş olması dahi
bu yönü etkilemez. Çünkü böyle bir durumun etkisi Anayasa'da açıklanmış olup o
da Millet Meclisince kendi ilk metninin kabulü için tamsayının salt çoğunluğu
gerektiği hususundan ibarettir. Karma Komisyon metni kabul edilse bile diğer
metinlerin dahi oylanmasını zorunlu kılan bir Anayasa hükmü olmadığı gibi böyle
bir düşünceye hukukun cevaz vermemesi gerekir. Aksi takdirde Meclis içinden
çıkılması zor bir duruma düşebilir. Dava konusu işlemde de Karma Komisyon metni
önce oylanmış, oylamaya katılan 435 üyeden 221 nin kabul, 214 nün ret oyu
vermesi karşısında Anayasa'nın 86. maddesine göre kabul edilmiş, böylece
Meclisin iradesi Anayasa'ya uygun şekilde izhar ve tespit edilerek Meclisi
bağlayan bir karar ortaya çıkmıştır. Artık çözümlenecek ve oylanacak bir konu
kalmamıştır.
Millet
Meclisinin kendi metninin de daha sonra oya sunulması halinde 226 oy alması
ihtimali bulunduğu görüşü, olaydaki sayılar bakımından, maddeten geçerli
olmadığı gibi esasen böyle bir oylamaya hukuken cevaz olmasa gerektir.
Gerçekten : Oylamaya katılan 435 üyeden 221 üye kabul, 214 üye ise ret oyu
kullanmıştır. Meclisin 450 üyesinden 2 si açık olduğundan, Meclis ve Meclise
Başkanlık eden Başkanvekili oy kullanamadıklarına göre geri kalan üyelerin
tamamının orada bulunabilecekleri ve hepsinin kabul oyu verecekleri bir an için
kabul edilse bile, 226 oyun Millet Meclisinin metni üzerinde toplanması olanağı
yoktur. Karma Komisyon metnine müsbet oy veren üyelerden bir kısmının Millet
Meclisinin metnine de müsbet oy verebilecekleri düşüncesinden hareket edilemez.
Bir üyenin birkaç ihtimal için müsbet oy kullanabilmesi oylamalardan sonuç
alınamaması halinde sonraki oylamalar bakımından mümkündür. Olayımızda Millet
Meclisinin kendi metninin oylanabilmesi Karma Komisyon metninin reddi halinde
mümkün ve gerekli idi ve şüphesiz bu takdirde nasıl bir nisap aranacağı hususu
da gözönünde tutulacaktı. Halbuki Karma Komisyon metni kabul edilmekle
Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasına ve 86. maddesine uygun bir karar
olmuştur. Bu kararın Meclisin bu konudaki iradesini ifade etmediği
söylenemiyeceğine ve her üç metnin de her halde ayrı ayrı oylanmasını ve en çok
oy alanın geçerli sayılmasını gerektiren bir Anayasa kuralı olmadığına göre
böyle bir oylamaya devama ihtiyaç yoktur ve kanımızca sakıncası da vardır.
Bir
an için Millet Meclisinde Karma Komisyon metninin kabulüne rağmen daha sonra
Meclisin kendi metni de oylanmış ve o metin dahî, Senatodaki değişiklik
nisabına göre, gereken nisaba ulaşarak kabul edilmiş olduğunu düşünürsek Meclis
içinden çıkılması güç bir durumla karşılaşacaktır. Gerçekten, oya katılanların
ve müsbet oyların sayısı ne olursa olsun, kararlardan her biri için aranan
nisap farklı bile olsa, Anayasa'ya uygun olarak oluşmuş bu iki karardan
sonrakini diğerine üstün tutmayı ve öncekinin bir tarafa atabilmeyi mümkün
kılan bîr hüküm Anayasa'da yer almadığına göre, böyle çapraşık bîr durum
yaratmayı Anayasa'nın gereği saymak her halde isabetli bir görüş değildir.
Senatodaki değişiklik nisabı bakımından Millet Meclisi metninin kabulü için üye
tamsayısının salt çoğunluğunun aranmış olduğu halde de bu durum Millet Meclisi
metnini kabul eden karara bir üstünlük tanınmasına sebep teşkil etmez. Böyle
bir çoğunluğun aranmış olması, bir bakıma, Cumhuriyet Senatosu ve Millet
Meclisi arasında denge sağlamak amacını gütmektedir. Yoksa bundan Karma
Komisyon metninin kabulü için dahi 226 kabul oyu gerektiği sonucu çıkarılamaz
ve Anayasa'nın 86. maddesine uygun şekilde kabul edilen Karma Komisyon metnine
Millet Meclisi metninin üstün tutulabileceği veya oylamada öncelik tanınacağı
anlamına gelmez. Anayasa Millet Meclisi metnine üstünlük veya oylamada öncelik
tanımak istese idi, nisap yönünde olduğu üzere, bu yönü de açıkça belirtirdi.
Böyle bir kuralın olmadığı ve önce Karma Komisyon metninin oylanmasında
Anayasa'ya aykırılık bulunmadığı yukarıda belirtilmiştir.
Bu
bakımdan dava konusu hükmün Millet Meclisindeki son oylanmasında Anayasa'ya bir
aykırılık yoktur.
2-
İptal hükmünün yürürlüğe girme tarihi sorunu :
Anayasa'nın
değişik 152. maddesinde gereken hallerde Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği hükmü yer almıştır.
Olayımızda
iptal edilen hüküm bir af kanununun kapsamı ile ilgili nitelikte olduğundan bu
iptal sonunda affın kapsamı genişlemiş ve bu sonuçtan yararlanacaklar ile
kanunun diğer hükümlerine göre aftan yararlananlara veya hiç yararlanamıyanlara
ilişkin hükümler arasında adalet, mantık ve eşitlik açısından çelişki meydana
gelmiştir. Yalnız şekil yönünden iptal edilmiş ise de niteliği ve konusunun
özelliği itibariyle iptal hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra Yasa Koyucunun
bu konuda doğan çelişik durumu düzeltici yeni bîr düzenleme yapmasına imkân
kalmayacaktır. Bu bakımdan iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin Kanun Koyucunun
bu alanda gereken düzenlemeyi yapabilmesine müsait bir süre için ertelenmesi
gerekir. Öte yandan. Anayasa iptalin şekilden veya esastan olmasına göre bir
ayırım yapmadığından, çoğunluğun şekil yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal
edilmiş olan bir hükmün daha fazla yürürlükte kalmasının doğru olmayacağı
görüşüne katılmak mümkün değildir. İptal hükmünün yürürlüğe girmesinin
ertelendiği her olayda Anayasa'ya aykırı bir hükmün bir süre daha yürürlükte
kalması kaçınılmaz bir durumdur. Durumun bu sakıncasına rağmen gereken hallerde
iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenebileceği Anayasa'da kabul
edilmiştir.
Bu
düşüncelerle kararın bu yönlere ilişkin bölümlerine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
Anayasa Mahkemesi, demokratik hukuk devleti olarak nitelenen Türkiye
Cumhuriyetinde Anayasa kurallarının bir bütün olarak üstünlüğünün sağlanması ve
korunması amacı ile kurulmuştur.
Anayasa'nın
görevlendirdiği ve yetki verdiği organlardan hiçbirisi Anayasa'nın amacı
dışında görev yapamaz ve yetki kullanamaz.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 64. maddesi; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevlerini sayarken kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, devletin bütçe ve
kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek yetkilerinden ayrı
olarak, genel ve özel af ilânına karar vermek yetkisinin bulunduğunu da
belirlemiştir.
Anayasa
koyucunun burada kanun koymak deyimi yerine karar vermek deyimim kullanması
açıkça göstermektedir ki, genel ve özel af ilânına ilişkin yasama işlemleri
uygulama kolaylığı bakımından kanun adı altında yapılmış olsalar dahi gerçekte
bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisi kararları niteliğindedir. Ve bu nedenle de
Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilmelerine Anayasa kuralları ve Anayasa
hukuku yönünden imkân ve cevaz yoktur.
Öte
yandan genel ve Özel af ilânına karar vermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin
mutlak takdirine kalmış ve Türk Milleti adına kullandığı bir atifet yetkisidir.
Böyle olduğu için de şu suçu veya cezayı affetmesi veya affetmemesi konusunda
bir dış tesir veya müdahalenin yöneltilmesi düşünülemez. Genel veya özel af
ilânına ilişkin kararlar gerçek anlamda kanun sayıldığı takdirde, böyle bir
görüş Anayasa Mahkemesinin bunları denetlemeye gitmesi ve denetleme sonunda vereceği
iptal kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutlak takdirine bağlı bir
yetkinin kullanılmasına bizzarur müdahale etmiş duruma düşmesi sonucunu verir
ki bunun da Anayasa'nın belirlediği görev ve yetki sınırları ile bağdaşması
mümkün olamaz.
Anayasa
Mahkemesi, 1803 sayılı Yasanın 5 inci maddesinin (A) işaretli bendinin
Anayasa'ya uygunluk denetimini yapmaya girişmekle Anayasa'nın değişik 147.
maddesinin birinci fıkrası ile belirlenmiş uygunluk denetimi yetki alanını
aşmış ve böylece kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanma
durumuna gelmiştir. Bu davranış da Anayasa'nın 4. maddesinin son fıkrasında yer
alan (hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi
kullanamaz) yolundaki bağlayıcı temel kurala ters düşmüştür.
Usul
hukuku ilkelerine göre; görev sorunu her safhada ele alınıp bir çözüme
bağlanabileceği için ve bu konuda daha önce bir zuhule düşülmüş ise bu da ancak
işin tekrar görüşülmesi ile düzeltilebileceğinden çoğunluğun konuyu görüşmeye
yer olmadığı kararında da isabet yoktur.
2-
Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında geçen (metin) deyimim Anayasa
Mahkemesi çoğunluğunun yorumlayış biçimine hem bu kelimenin herkesçe bilinen
anlamı yönünden, hem de bu fıkra ile Anayasa koyucunun güttüğü gaye bakımından
katılmaya imkân yoktur. Burada geçen (metin) kelimesi herhangi bir hukuk
kuralının yazılı ifadesinden başka bir mânâ taşımaz. Öte yandan, iki meclisli
Parlamento düzeninde ana hedef ve mesele yasama işlemini kemale ulaştırmaktır.
Millet Meclisi ile Cumhuriyet Senatosu arasında anlaşmazlık konusu olan kanun
tasarı ve tekliflerinde Karma Komisyon kurulması ve son sözün Millet Meclisine
bırakılması millet yararına en uygun düşecek kanunun olabildiğince kısa bir
zaman içinde çıkarılmasını sağlamak üzere öngörülmüş bir yoldur. Millet
Meclisini, kanun çıkarmanın bu son safhasında en elverişli, yararlı ve olgun
saydığı hukuk kurallarını kabul etmekten engelleyecek bir yola sapılması
Anayasa Koyucunun, Anayasa kuralları ile belli edilen gayesine ve direktifine
aykırı düşer. Parçalanması imkânsız olan konularda nasıl ayrı ayrı hükümler
tesis edilemezse bölünebilecek ve bölünmesi millet yararına olacak konularda
bir bütün halinde oylamaya gidilmesi yolunda bir mecburiyet de hukukça
savunulamaz.
Özetlenecek
olursa: Çoğunluğun birinci iptal sebebi olarak ortaya koyduğu esas, yalnız ve
yalnız Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında geçen (metin) sözünün
yorumlanış biçimine dayanmaktadır. Yukarıdan beri açıklandığı üzere çoğunluğun
metin sözüne verdiği mânâ bir yorum zorlaması niteliğindedir. (Metin) deyimi
anlaşmazlık konusu olan maddeleri ayrı ayrı ve tek tek ifade etmek için beşinci
fıkrada kullanılmıştır. Bu duruma göre de, 1803 numaralı Yasaya ilişkin
teklifle ilgili maddelerin Millet Meclisi Genel Kurulunda ayrı ayrı oylanarak
kabul edilmiş olmasının Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur ve iptale karar
verilmesi yerinde değildir.
3)
Anayasa Mahkemesinin 2/7/1974 günlü, 1974/19-31 sayılı kararında biçim yönünden
ikinci iptal nedeni olarak Millet Meclisi genel kurulundaki nihaî oylamada
yalnız Karma Komisyon metninin oya konulması ile iktifa edilmesi ve Cumhuriyet
Senatosunun ve Millet Meclisi metinlerinin oylanmasına devam olunmaması
gösterilmektedir.
Millet
Meclisi Tutanak Dergisinin 14/5/1974 günlü 74 birleşiminin 3 üncü oturumuna
ilişkin bölümünün incelenmesinden anlaşılacağı üzere; Karma Komisyonun beşinci
madde metni 221 kabul, 214 red oyu almıştır. Şu duruma göre, o sırada öteki
metinlerin de oylanması yapılsa idi bunların en çok 214 red oyu tutarınca kabul
oyu alabileceğinde şüphe yoktu. Oylamaya katılmamış olan ve değil Türkiye Büyük
Millet Meclîsi binasında, Ankara'da bile bulundukları kesin olarak bilinemeyen
13 milletvekilinin o sırada Genel Kurula girip öteki metinlerden yana oy kullanmaları
veya karma komisyon metnine 221 kabul oyu verenler .içinden bir kısmının hemen
bu oylama akabinde görüşlerinden vazgeçip öteki metinler lehinde oy
kullanmaları imkân ve ihtimalleri bir nazariye ve faraziye olmaktan ileri
gidemez. Anayasa Mahkemesi kararlarının ise nazariye ve faraziyeler değil,
vakıalar ve hukukî gerçeklere dayandırılması zorunludur. Yakıların ve hukukî
gerçeklerin vardırdığı sonuç ise şudur; Karma Komisyon metni 221 kabul, 214 red
oyu aldığına göre Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi metinlerinin
oylanmasına devam edilmesinin sonucu değiştiremeyeceği ve böyle bir oylamaya
gidilmesinde hiçbir hukukî yarar bulunamayacağı ortadadır. Kaldı kî, usul
üzerinde çokça durulup aslın şekle feda edilmesi, bugünkü ileri hukuk
anlayışının benimsemediği bir tutumdur. Hukuk tarihi incelenirse görülür ki yer
yüzünde şekil hukukçuluğundan, mânâ ve gaye, başka bir deyimle öz hukukçuluğuna
doğru sürekli bir gelişme ve oluşma yer almış bulunmaktadır. Olayımızda ise,
toplum yararına ve millet adına uygun olarak benimsenmiş bir af ve atıfet
işlemi gerçekleştirilip uygulanması bitirildikten sonra, Anayasa Mahkemesince
yapıldığı gibi uzun uzadıya şekil üzerinde durularak af kapsamının millî
iradeden ve dolayısıyle Anayasal dayanaktan mahrum bir tarzda genişletilmesine
gidilmesi gibi çok sakıncalı bir yol tutulmuştur, ki böyle bir davranış ne
hukuk yönünden ne de Türk Milletinin menfaatları bakımından asla tecviz
edilemez.
Özetlemek
gerekirse; 1803 sayılı Yasanın beşinci maddesinin (A) işaretli bendinin biçim yönünden
iptali için ileri sürülen ikinci sebep de yerinde değildir.
4)
Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrası 44 sayılı Kanunun beşinci
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları iptal hükümlerinin hukuk alanında
boşluk yaratmaması ve kamu düzeninde karışıklık ve tereddüt doğurmaması için
bunların yürürlüğe gireceği tarihin Anayasa Mahkemesince ayrıca belirtilmesini
öngörmüştür. Anayasa'daki ifadeye göre, Anayasa Mahkemesi gerekli gördüğünde bu
yetkiyi kullanacak ise de yetkinin kullanılmasının Mahkemenin mutlak takdirine
bırakılmış olmadığı da muhakkaktır.
Olayda,
1803 sayılı Yasanın 5. maddesinin (A) işaretli bendinin biçim yönünden iptali
Yasama Meclisinin açıkça belli ettiği iradesine aykırı düşen bir kapsam
genişlemesinin doğmasına yol açmaktadır. Burada yasama organına biçim yönünden
Anayasa'ya aykırı görülen yasama işlemini düzeltmek imkânının tanınması
zorunludur, aksi bir tutumla Anayasa Mahkemesinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait bir yetkiye müdahale edip yasama organının affa lâik görmediği
suç ve cezaların affını sağlamış olmak gibi bir görüş ve tereddüde sebep
olacağı muhakkaktır. Bu bakımdan dahi, Anayasa'nın değişik 152. maddesinin
ikinci fıkrasında yazılı yetkinin kullanılmasında ve iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği günün ayrıca belirtilmesinde gerek ve zorunluluk vardır.
5)
Sonuç: Anayasa Mahkemesinin (Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle bâzı suç ve
cezaların affı hakkındaki 15/5/1974 günlü ve 1803 sayılı Kanunun beşinci
maddesinin (A) işaretli bendinin Anayasa'ya biçim yönünden aykırı olduğu
gerekçesiyle iptaline ilişkin 2/7/1974 günlü, 1974/19-31 sayılı kararına
yukarıda yazılı nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
1-
Cumhuriyet Senatosu Adalet Partisi Grup Başkanlığından Anayasa Mahkemesi
Başkanlığına gönderilen 12/6/1974 günlü yazıda, "1803 sayılı Af Kanununun
iptali için açılmış olan davaya ait dilekçe örneğinin verilmesi"
istenmiştir.
Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 44 sayılı Kanunun 30.
maddesinin dördüncü fıkrasiyle bu fıkranın atıfta bulunduğu 25. maddenin
birinci fıkrasının 2 sayılı bendine göre, adı geçen Siyasî Parti Grubunun bu
davada Anayasa Mahkemesine yazılı mütalâa vermek hakkını hâizdir. Bu mütalâayı
verebilmesi için de dava dilekçesini görmesi ve iptal için gösterilen
gerekçeleri bilmesi gerektiği şüphesizdir. Kanunda dilekçe örneğinin
verilmesini men eden açık veya dolaylı bir hüküm de mevcut değildir. O halde,
adı geçen Siyasi Parti Grubuna, önemli bir konuya ilişkin olan bu kanunî
hakkını kullanma olanağının sağlanması için istenen dilekçe örneğinin
verilmesini gerekli görüyorum.
2-
Anayasa'nın 1488 sayılı Kanunla değişik 152. maddesine göre, Anayasa
Mahkemesinin kararları Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer ve
iptal edilen hükümler de bu tarihte yürürlükten kalkar. Yine bu maddede,
Anayasa Mahkemesinin, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırabileceği ve bu tarihin bir yılı geçemiyeceği de yazılıdır.
Anayasa
Mahkemesince, Dava konusu (A) bendi şekil yönünden iptal edilmiş, Esasın
incelenmesine girişilmemiştir. Böyle olunca Yasama organının iptal edilen (A)
bendini yeniden ele alarak Şekil noksanını düzeltmek ve iptâl edilen hükmü yeniden
düzenlemek yetkisini haizdir. Öyle ise, Yasama Organının gerekli göreceği yeni
düzenlemeyi yapmasına olanak sağlamak için Anayasa'nın bahsedilen 152.
maddesiyle Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44
sayılı Kanunun 50. maddesinin üçüncü fıkrası hükmü gereğince yeteri kadar
sürenin verilmesi icap eder.
Yukarıda
yazılı nedenlerle çoğunluk kararının bu hususlara ilişkin kısımlarına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
Anayasa'nın 148. maddesinin 1. inci fıkrasına göre, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Kanunla; Mahkemenin çalışma tarzı ve üyeleri
arasındaki iş bölümü kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir. Bu hükme dayanılarak
yürürlüğe konulmuş bulunan 22/4/1962 günlü, 44 sayılı, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 41. maddesi uyarınca
hazırlanan 3/8/1962 günlü, 11171 sayılı Resmî Gazete'sinde yayınlanarak
yürürlüğe girmiş olan Ananasa Mahkemesi İçtüzüğü de, Anayasaya ve Kanuna
dayanması nedeniyle, bütün çalışmalarında mahkemeyi bağlayıcı kuralları
içermektedir.
Sözü
geçen içtüzüğün (İlk İnceleme) başlığını taşıyan 15. maddesi uyarınca, iptal
davalarına ilişkin dilekçelerle ekleri Başkanlıkça görevlendirilecek raportörler
tarafından incelenir. Dilekçenin, Yasada gösterilen hususları içermediği 5 gün
içinde raportör tarafından bir raporla Başkanlığa bildirilir. Ayrıca,
dilekçelerin mahkemenin görevine giren bir konu ile ilgili olup olmadığı veya
yetkili kişiler tarafından yahut süresinde verilip verilmediği hususları da
raportörlerce önceden incelenir.
Bu
inceleme sonunda Anayasa Mahkemesinin görevine girmiyen konulara ilişkin
dilekçeler, 44 sayılı Kanunun 42. maddesi uyarınca red olunur ve red kararı
dilekçe sahibine tebliğ olunur.
Diğer
yönden, mahkemenin görevine girdiği anlaşılan konulara ilişkin dilekçelerin de
44 sayılı Kanunun 26. maddesinin iki ve üçüncü fıkralarında gösterilen
hususları içerip içermediklerine bakılarak, varsa noksanlıkların tamamlatılması
yönüne gidilir ve noksanlıklar, belli edilen önel içinde tamamlanmazsa davanın
açılmamış sayılmasına karar verilir. Şayet, noksanlık bulunmamış veya verilen
önel içinde noksanlık tamamlanmış ise, işin esasının incelenmesine karar
verilir. Yukarıda işaret edildiği üzere içtüzüğün bağlayıcı nitelikte olan
hükümleri uyarınca alınmakta olan bu çeşit kararların, maddî hatalar dışındaki
hallerde mahkemeyi bağlayıcı sayılması olağandır. Bu itibarla, konusunda
yeniden görüşme açılmasına ve sonunda bu karardan dönülmesine olanak kalmamış
demektir.
Hatta,
böyle bir benimseme yasal yönden zorunlu dahi bulunmaktadır. Çünkü, Yüksek
Mahkeme Kurulu, çekilme ve emekliye ayrılma gibi çeşitli nedenlerle zaman
içinde, hem de toplantılara katılan üyeler bakımından sürekli olarak değişmekte
bulunduğundan, yeniden açılacak görüşmede eski kararı vermiş bulunan aynı
üyeleri bir araya getirmek olanağı maddi yönden elde edilemez. Örneğin, bir iki
yıl önce verilmiş esasın incelenmesi kararını, iki yıl sonra ortaya çıkan
çeşitli nedenlerle yüksek mahkemeden ayrılma durumunda kalmış üyeleri
toplayarak tekrar görüşmek olanaksızdır. Diğer yönden, işin esasının
incelenmesine yanı işin mahkemenin görevine girdiğine karar verilmiş bir işte
esasın İncelenmesi sırasında birinci karara katılmamış üyeler de
bulunabileceğinden, birinci karara olumlu veya olumsuz oy vermiş olan üyelerin
sayıları da değişebilir. Böylece aynı işte biri esasın incelenmesine, yani
konunun mahkemenin görevine girdiğine ve diğeri ise, dilekçenin görevden
reddine olmak üzere birbirine tamamen ters düşen sonuçlara varma olanak ve
olasılığı her vakit doğar ki, bu hal, Yüksek Mahkemenin isleri hakkında
tereddüt ve kuşku yaratabilir. Ayrıca, Yüksek Mahkemenin kararları kesin
olduğundan, görev gibi önemli bir yönün ilk inceleme sırasında incelemesiz
bırakıldığı da düşünülemez.
Demek
ki, maddi hatalar dışında bağlayıcı nitelikte bulunan ilk inceleme sonunda
verilmekte olan işin esasının incelenmesine, yani mahkemenin o işte görevli
olduğuna da ilişkin bulunan kararlardan dönüş sözkonusu edilemiyeceğinden,
herhangi bir işte anılan nedenle yeniden görüşme açılması yolundaki bir istemin
kabulü ile görüşme açılması gerekip gerekmediğinin oylanmasına da olanak
kalmamıştır.
11/6/1974
günlü esasın incelenmesi hakkındaki kararda konu çözüme bağlanmış olduğundan
görev sorununun görüşülmesine yer olmadığına ilişkin karara, yukarıda
açıklandığı üzere, istemin oylanmasına bile olanak bulunmadığı nedeniyle
karşıyız.
II-
Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, Anayasa
Mahkemesince, Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya
içtüzük veya bunların iptal edilen hükümleri gerekçeli kararın Resmî Gazete'de
yayınladığı günde yürürlükten kalkar. Ancak gereken hallerde, Anayasa
Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırılabilir.
Bugün, kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez,
Anayasa'nın bu hükmü ile 44 sayılı Kanunun 50. maddesi hükümleri, süre verme
konusunu tamamen Anayasa Mahkemesinin gerekli görmesine ve bu itibarla takdir
ve seçmesine bırakmış ve iptal ile bir kanun boşluğunun doğması halinde
yapılacak işlemi dahi 44 sayılı Kanunun 50. maddesi ayrıca göstermiştir.
15/5/1974
günlü, 1803 sayılı Af Kanununun hükümleri dışında bırakılan suçlan gösteren 5.
maddesinin iptal davasına konu yapılan ve ayrıcalık doğurduğu ileri sürülen (A)
işaretli bendinin iptali sonunda, bu yasanın genel hükümleri bu bentte
gösterilen suçlar bakımından da uygulama durumuna girebileceğinden, bir Yasa
boşluğu oluşmaz denebilir. Ancak dava dilekçesinin gerekçesinde yarattığı
eşitsizlik nedeni ile Anayasa'nın 12. maddesine aykırılığı ileri sürülen bu
bent hükmünün iptal ile ortadan kalkması sonunda bu kanunun sistematiği
itibariyle, diğer hükümleri bakımından bir eşitsizlik ve düzensizlik oluşacağı
düşünülebilir. İşte bu durumun düzeltilmesine olanak vermek amacı ile kanunun
yürürlüğe gireceği günü saptamak yoluyla süre belli edilmesinde yarar
bulunacağı düşüncesiyle, kararın, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün
ayrıca kararlaştırılmasına yer olmadığına ilişkin bölümüne de karşıyız.
|
|
Üye
Kani
Vrana
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞI
OY YAZISI
I-
22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 41. maddesine dayanılarak yapılan Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesine göre, ilk inceleme sırasında görev
sorununda raportörlerce incelenmesi gerekmektedir. Öte yandan yasalarımızda,
Anayasa Mahkemesinde "tekrir-i müzakere" yönteminin işleyeceğine
ilişkin bir kural da yoktur.
Mahkemenin
11/6/1974 günlü toplantısında ilk inceleme raporunun görüşülmesi sonunda,
esasın incelenmesine oy birliğiyle karar verilmek suretiyle konu kesin biçimde
çözüme bağlanmış bulunmaktadır.
Bu
nedenlerle, artık görev sorununun tekrar oylanamayacağı görüşündeyim.
II-
15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Af Yasasının 5. maddesinin A bendi hükmünün biçim
yönünden Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
Biçime
ilişkin olarak: Karma Komisyon, Cumhuriyet Senatosunun ve Millet Meclisi
metinlerinin birer bütün halinde oylanması Anayasa'nın 92/5. maddesinin zorunlu
bir gereği olduğu halde, Millet Meclisi genel kurulunda son kez yapılan
oylamada metinlerin tümü yerine maddelerinin ayrı ayrı oya sunulduğu, bu
biçimdeki oylamanın Anayasa'ya aykırı düştüğü ileri sürülmektedir.
Burada
öncelikle, Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrasında yer alan "metin"
deyiminin anlamı üzerinde durulması gerekmektedir.
Anayasa
koyucu, kanunların yapılmasında Millet Meclisinin iradesini üstün tutmuş ve bu
ilkeyi Anayasa'nın 92. maddesinde açıkça belirtmiştir. Hal böyle olunca, Millet
Meclisinde son kez yapılan oylamalarda Meclis üyelerine özellikle ilk
toplantıda bulunmayan ve son görüşmeye katılmış olan üyeler bakımından kendi
tercih haklarını kullanarak, iradeleri her hangi bir biçimde kısıtlanmadan ve
Cumhuriyet Senatosunun iradesine üstünlük tanınmadan" her üç metindeki
maddelere oy verebilme olanağını sağlamak zorunluğu kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu olanak da ancak, her üç metinde yer alan maddelerin ayrı ayrı oya
sunulmasıyla sağlanabilir.
Öte
yandan, 92. maddenin 5. fıkrası kuralına göre Millet Meclisi, karma komisyonu
ve Cumhuriyet Senatosunun metinlerini kabul etmezse sıra kendi ilk metnine
gelecektir. Cumhuriyet Senatosunda üye tam sayısının salt çoğunluğu ile kabul
edilmiş olan madde değişikliklerinde Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu gerekecektir.
Cumhuriyet Senatosunda adi çoğunlukla kabul edilmiş madde değişiklikleri de
bulunduğuna göre, üç metnin birer bütün olarak oya sunulması halinde Millet
Meclisi kendi ilk metnini benimsemek için Senato da adi çoğunlukla kabul edilen
madde değişiklikleri karşısında nasıl bir oylama yöntemi uygulayacaktır.
Yukarıda
açıklanan sorunlara çözüm yolu bulunabilmesi bakımından fıkradaki
"metin" deyimini, değişikliğe uğrayıp her üç metinde yer alan
maddelere ilişkin olarak kabul etmenin daha uygun bir yorum olacağı kanısına
varılmıştır.
Sonuç
olarak, Millet Meclisinde son kez yapılan oylamada karma komisyon, Cumhuriyet
Senatosu ve Millet Meclisi metinlerinin maddeler halinde ayrı ayrı oya sunulmuş
olmasında Anayasa'nın 92. maddesinin 5. fıkrası hükmüne aykırılık
görülmediğinden bu fıkraya ilişkin çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞI
OY YAZISI
I-
Anayasa'nın 92. maddesi, kanunların Millet Meclisi ile C. Senatosunda ne yolda
görüşülüp karara bağlanacağına ilişkin ilkeleri göstermektedir.
Madde
hükümlerine göre, işlemin şu yolda oluşması gerekmektedir:
Bir
tasarı veya teklif, Millet Meclisinde görüşüldükten sonra C. Senatosuna
gönderilir.
Millet
Meclisinin metni C. Senatosunda da aynen kabul edilirse kanunlaşır.
C.
Senatosu Millet Meclisi metninin tümünde veya bir kısım maddelerinde değişiklik
yaparsa tasarı veya teklif Millet Meclisine geri gelir.
Millet
Meclisinde bundan sonra uygulanacak olan işlemler, çeşitli durumlara göre
değişik biçimdedir. Bu nedenle aşağıda, davaya konu olan kanunun geçirdiği
safhalar gözönünde tutularak sırf bu kanun açısından gerekli olan sonuçlar
çıkarılacaktır:
Bu
dosyadaki iptal davasına konu olan 15/5/1974 günlü ve 1803 sayılı (Cumhuriyetin
50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki Kanun)a ilişkin
olan tekliflerin Millet Meclisindeki görüşmeleri sonucunda kabul edilerek C.
Senatosuna gönderilmiş bulunan metin, iki maddesi aynen kabul, iki maddesi ret
edilip, öteki maddeleri de değiştirilerek Millet Meclisine geri çevrilmiştir.
Bu
evreden sonra Millet Meclisince uygulanacak hükümler, Anayasa'nın 92.
maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında yer almaktadır. Bu fıkraların
hükümleri aynen şöyledir:
(Cumhuriyet
Senatosu, kendisine gelen metni değiştirerek kabul ederse, Millet Meclisinin bu
değişikliği benimsemesi halinde metin kanunlaşır.
Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki Meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Millet
Meclisi, karma komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisine
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için,
üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde açık oya
başvurulur.)
İptali
istenen kanun hakkında, Anayasa'nın yukarıya alınan hükümleri şu yolda uygulanmıştır:
1-
Millet Meclisi, iki maddesi (6. ve 7. maddeler) aynen kabul edilmek, iki
maddesi (8. ve 21. maddeler) ret edilerek metinden çıkarılmak, geri kalan
maddeleri (bazılarının madde numaraları) değiştirilmek ve bir madde eklenmek
(20. madde) suretiyle C. Senatosundan gelen metni incelenmek üzere Adalet
Komisyonuna göndermiştir.
Adalet
Komisyonu, Millet Meclisi metninin 6. ve 7. maddeleri C. Senatosunca aynen
kabul edildiğinden bu suretle kesinleşmiş bulunan iki madde hakkında yapılacak
başka bir işlem kalmadığını tespit etmiş, geri kalan maddelerdeki
değişikliklerin benimsenmemesine karar vermiştir.
2-
Millet Meclisi Genel Kurulunda, Adalet Komisyonu raporu ve C. Senatosu metni,
madde madde görüşülerek her madde üzerinde yapılan değişikliklerin benimsenip
benimsenmemesi ayrı ayrı oya sunulmuş ve değişikliklerin benimsenmemelerine ve
bu nedenle maddelerin Karma Komisyona gönderilmelerine karar verilmiştir. C.
Senatosunda aynen kabul olunan 6. ve 7, maddelerin kesinleştiği de oturumu
yöneten Başkan tarafından Genel Kurula duyurulmuştur, (Millet Meclisi Tutanak
Dergisi, Donem 4, Cilt 3, Birleşim 71, Sh. 440)
3-
Karma Komisyon esasen kesinleşen 6. ve 7. maddeler üzerinde hiç bir işlem
yapılmadığını belirtmiş, C. Senatosunca metinden çıkarılan 8. maddenin tekrar
metne alınmasına ve öteki maddelerin de C. Senatosunun kabul ettiği gibi aynen
kabul edilmelerine karar vermiştir.
4-
Millet Meclisi Genel Kurulunda, 92. maddenin beşinci fıkrasında sözü edilen üç
metinden, ilk önce karma komisyon, sonra C. Senatosu, sonra Millet Meclisi
metinleri birbiri ardından okunduktan sonra oylamaya geçilerek önce Karma
Komisyonun birinci maddesi oya sunulmuş, kabulü için gerekli yetersayı
sağlanamayınca C. Senatosu metninin l. maddesi oya sunulmuş, onun da yetersayı
sağlayamaması üzerine Millet Meclisi metninin 1. maddesi oya sunularak bu
metnin, Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağladığı tespit
olunarak bu metnin Millet Meclisince kabul edildiği Genel Kurula duyurulmuştur.
Kanun
teklifinin diğer maddeleri de aynı usul uygulanmak suretiyle işleme tabi
tutulmuş, sıra bu dosyadaki iptal davasına konu olan 5. maddeye gelince yine
aynı usule başvurularak ilk önce Karma Komisyonca hazırlanan 5. madde metni oya
sunulmuştur. Oylama sonucunun, önceki maddelerden değişik biçimde ortaya
çıktığı ve Karma Komisyonca hazırlanan metnin yetersayıyı sağladığı görülmüş ve
oturumu yöneten Başkan tarafından, aynı nitelikte olan C. Senatosu metni ile,
değişik olan Millet Meclisi metinlerinin oya sunulmasına gerek görülmeyerek
Karma Komisyonca hazırlanan metnin kabul edilmiş bulunduğu Genel Kurula
duyurulmuştur.
İptal
davasını açanlar uygulanan bu usulün, aşağıda özetlenen gerekçe ile Anayasa'ya
aykırı olduğunu ve bu nedenle de kanunun şekil yönünden Anayasa'ya aykırı
bulunduğunu öne sürmektedirler:
(92.
maddenin beşinci fıkrasında geçen ve değiştirilmeksizin kabulünün zorunlu
olduğu belirtilen "metinler" sözcüğü, kanun teklifinin Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosu ve Karma Komisyon tarafından kabul edilmiş bulunan
hükümlerini, bütünü ile ifade etmektedir. Bu bakımdan bu metinlerden her
birinin maddeleri ayrı ayrı oya sunulamaz. Metinler bütün olarak bir kalıp
halinde oya sunulup bu halleriyle içlerinden birinin değiştirilmeden ve bir
bütün olarak kabulleri zorunludur. Halbuki Millet Meclisinde her üç metnin
maddeleri ayrı ayrı oya sunularak maddeler itibarîyle kabul edilip
edilmediklerine karar verilmiş olduğundan Anayasa'ya aykırılık meydana
gelmiştir.
Öte
yandan bu işlem sonunda her metinden bir veya bir kaç maddenin kabulü
suretiyle, üç metinden farklı dördüncü bir metin kabul edilmiş bulunmaktadır.
Halbuki 92. maddenin beşinci fıkrasına göre üç metin içinde kalınması ve
bunlardan birisinin olduğu gibi kabul edilmesi zorunludur. Bu bakımdan da söz
konusu hüküm Anayasa'ya aykırıdır.)
Mahkememizin
çoğunluk görüşünün bir bölümü de davacıların bu konudaki iddialarını haklı
bularak kanun hükmünün Anayasa'ya bu açıdan da aykırı olduğunu ve iptali
gerektirdiğini kabul etmiştir.
Halbuki
aşağıdaki nedenlerle uygulanan bu işlemde Anayasa'ya aykırılık yoktur :
Sorunun
çözümü için Anayasa'nın 92. maddesinin bir bütün olarak ele alınması ve bu
maddede geçen metin sözcüklerinin bu bütün içinde ne anlama geldiğinin
saptanması gerekir:
l-
Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında tasarı ve tekliften söz edilmektedir
ki, bu fıkralarda öngörülmüş bulunan hallerde, esasen maddeler ayrıca söz
konusu olamayacağından bu deyimlerin tasarı ve teklifin tümünü hedef
tuttuklarında kuşku gösterilemez.
2-
Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında sözü geçen "metin"
teriminin, "tasarı" veya "teklif" sözcüklerinin ikisini
birden ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu fıkraya göre, Millet
Meclisince kabul edilen teklif veya tasarı, C. Senatosunca hiç bir değişiklik
yapılmadan kabul edilirse kanunlaşmaktadır.
Teklif
veya tasarının bir kısım maddelerinin kabulü, bir kısım maddelerinin de ret
veya değiştirilmesi halinde uygulanması gerekli Anayasa hükmü nedir'
Bu
sorunun cevabı 92. maddenin söz konusu üçüncü fikrasiyle onu takip eden
dördüncü ve beşinci fıkralarındadır:
C.
Senatosunca tasarı veya teklifin tümünün değiştirilmeden kabulü halinde metnin
kanunlaşacağı üçüncü fıkrada açıkça yazılı olduğu halde sadece bir kısım
maddelerinin değiştirilmeden kabulü halinde bu maddelerin durumunun ne olacağı
hakkında 92. maddede açık bir hüküm yoktur. Ancak maddenin beşinci fıkrasına
göre kurulan karma komisyona, C. Senatosunca değiştirilerek kabul edilen
maddelerden Millet Meclisince benimsenmiyenlerin, yani iki Meclis arasında
ihtilaflı durumu devam etmekte olan maddelerin gönderilmesi zorunlu olduğuna
göre, iki Meclis tarafından aynen kabul edilmiş bulunan maddelerin de artık bu
safhada kesinleşmiş ve çıkacak kanunun şimdiden kabul edilmiş maddeleri olarak hüviyetlerini
kazanmış bulunduklarını kabul etmek zorunluğu ortaya çıkmaktadır.
Nitekim
maddenin dördüncü fıkrası da, C. Senatosunca yapılan değişiklikleri Millet
Meclisinin kabul etmesi halinde kanunlaşacağı ilkesini koymakla aynı prensibi
sürdürmektedir.
Şu
halde maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan metin terimlerinin, iki
Meclis tarafından tümü aynen kabul edilmiş bulunan tasarı veya tekliflerle
birlikte tümü üzerinde uyuşulmamış tasarı ve tekliflerdeki uyuşulan maddeleri
de ifade ettikleri sonucuna varılması zorunlu bulunmaktadır.
Bu
sonuca göre 92. maddede geçen "metin" terimlerinin, karşıladığı
olayın durumuna göre tasarı veya teklifin tümünü veya sadece belirli bir
maddesini ifade ettikleri anlaşılmaktadır.
Esasen
92. maddenin yapısı ve kanunların Meclislerdeki müzakerelerine hâkim olan
usuller bu yolda bir anlayışı zorunlu kılar. Şöyleki: 1- Bir tasarı veya teklif
Meclislerde evvelâ tümü üzerinden görüşülür. Sonuçta maddelere geçilmesi
oylanır. Ondan sonra maddeler teker teker görüşülür ve her madde ayrı ayrı
oylanır. En sonda da tasarı veya teklifin tümü üzerinde konuşma açılır ve tümü
oylanır. (Millet Meclisi İçtüzüğü : madde 82, 87; C. Senatosu içtüzüğü : madde
73, 74). C. Senatosunda kanunların ikinci görüşülmesinde sadece değişiklik teklifleri
üzerinde görüşme açılıp tasarı veya teklifin tümü üzerinde konuşma yapılamaz.
(C. Senatosu içtüzüğü : madde 75).
Bu
safhalardan her birinin manası ve hukukî sonuçları ayrıdır. Bir tasarı veya
teklifin tümü oylanmadan maddelere geçilmesi, maddeler oylanmadan, tasarının
kabulüne karar verilmesi mümkün değildir.
2-
Millet Meclisine ilk defa gelen ve yukarıki birinci fıkraya göre görüşülmesi
sonucunda kabul olunan bir tasarı veya teklif, C. Senatosunda da aynı şekilde
görüşüldükten ve ayrıca ikinci görüşmesi de yapıldıktan sonra şu üç durumdan
birisi ortaya çıkar :
a)
Tasarı veya teklifin tümü Millet Meclisinden gelen şekliyle aynen kabul
olunmuştur.
b)
Tasarı veya teklif tümü ile ret olunmuştur.
c)
Tasan veya teklifin bir kısım maddeleri aynen kabul, bir kısmı ret, bir kısmı
da değiştirilerek kabul olunmuştur.
İncelemeyi
konumuza uyan bu sonuncu durum üzerinden sürdürmek için Millet Meclisince kabul
edilen 10 maddelik bir kanun teklifinin Cumhuriyet Senatosuna gönderilmiş
olduğunu ve C. Senatosunca da, bu teklifin üç maddesinin aynen kabul, iki
maddesinin ret, öteki maddelerinin de değiştirilerek kabul edilmiş bulunduğunu
varsayalım.
3-Millet
Meclisine dönem teklifin üç maddesi kesinleştiğinden bu maddeler hakkında bir
işlem yapılmayacaktır. Bu suretle daha bu evrede kanun teklifi ikiye bölünmüş
duruma girmiştir.
Millet
Meclisinin de iki maddede yapılan değişikliği benimseyerek kabul edip, iki
maddenin reddine ve geri kalan üç maddenin değiştirilmesine ilişkin C. Senatosu
kararını benimsemediğini düşünürsek iki madde daha kesinleşmiş duruma girecek
ve karma komisyona sadece beş madde gidecektir. İşin bu evresinde kanun
teklifinin bir daha bölündüğü görülmektedir.
4-
Karma Komisyon, teklifin tümü üzerinde değil, gönderilen beş madde üzerinde
inceleme yaparak bu maddelere ilişkin metinleri hazırlayıp Millet Meclisine
sunacaktır.
Görüldüğü
gibi Karma Komisyonca hazırlanan metinler bir kalıp veya çerçeve halinde bir
bütün teşkil etmeyip, dağınık, birbiriyle ilişkisi bile olmayabilen maddelerden
ibaret bulunması itibariyle bunların hepsinin birden tek bir hüküm gibi oya
sunulması söz konusu bile edilemez.
5-
Öte yandan 92. maddenin düzenlenmesinde, bir teklif veya tasarı metninin
tümünün sözkonusu olduğu ve madde metninin özellikle mevzu dışında
bırakılmasının öngörüldüğü hallerde bu maksadı kesinlikle belirleyecek bir
ifade biçimine başvurulmuş olduğu görülmektedir.
Nitekim
92 .maddenin sekizinci ve dokuzuncu fıkralarında (tümü reddedilen bir metin)
denilmek suretiyle bu fıkraların uygulanmasında madde metinlerinin söz konusu
olamıyacağı açıkça ortaya konulduğu halde aynı maddenin beşinci fıkrasında bu
yola başvurulmamak suretiyle burada sözü edilen "metin" deyimi ile
tasarı veya teklifin veya Karma Komisyonca hazırlanan maddelerin münhasıran tüm
olarak öngörülmediği anlatılmak istenilmiştir.
6-
Kaldı ki 92. maddenin beşinci fıkrasının son iki cümlesi, bu fıkrada geçen
"metin" terimi ile madde metinlerinin kasdedilmiş olduğunu kuşkuya
yer bırakmıyacak bir açıklıkta ortaya koymaktadır. Bu iki cümlenin hükmü
şöyledir:
(C.
Senatosu üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan madde
değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini benimsemesi için, üye
tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde açık oya başvurulur.)
Burada
görüldüğü gibi kanun teklifinin bir veya bir kaç maddesi C. Senatosunda üstün
vasıflı bir yetersayı ile değiştirilmişse, sonuçta Millet Meclisinin bu maddeye
ilişkin olan metnini benimsemesi için aynı seviyede bir yetersayı sağlanması
gerekmektedir ve bu halde başvurulacak oylama şeklini, açık oylama olarak
Anayasa tayin etmiştir. Buradaki "metin" teriminin "madde"
ye bağlantılı olduğu açık bir şekilde görüldüğü gibi Anayasa'ca emrolunan
oylama şeklinin uygulanabilmesi için de, maddelerin ayrı ayrı oylanması
zorunluğunu ortaya koyar.
İçinde
bu nitelikte maddeler bulunan metinlerin, öteki maddeler gerektirmediği halde,
tüm halinde açık oylamaya sunulmak ve bütün metin hakkında üstün vasıfta
yetersayı aranmak suretiyle Anayasa'da gösterilen biçimdeki oylamanın mümkün
olabileceği görüşünün Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında hiç de
düşünülmemiş açık bir zorlama olduğu meydandır.
7-
Hukuk sistemimizde yerleşmiş usule göre kanun tasarı veya tekliflerinin
maddeler itibariyle müzakere ve kabulü esas kaide olup yıllardır yürürlükte
bulunan Anayasalarla kurulmuş olan Anayasa geleneğimiz de bu yoldadır. Anayasa
Koyucusu, başka türlüsü hatıra gelmeyecek derecede alışılmış bulunan bu
sistemden ayrılarak. Öne sürüldüğü gibi toptan ve götürü bir oylama biçimini
öngörmüş olsaydı bunu madde metninde açıkça belirtmesi, hiç olmazsa maddeye
ilişkin gerekçede veya uzun uzun sürdürüldüğü tutanaklardan anlaşılan Kurucu
Meclisteki görüşmeler sırasında konunun ortaya konulması gerekirdi.
Bunlardan
hiç birisi olmadığına göre bu yolda bir oylama biçimi Anayasa Koyucusunun
hatırına bile gelmemiştir.
Öte
yandan böyle bir oylama usulünün, genel oyla seçime dayalı bir Parlâmento
rejiminde yasama meclisleri üyelerinin yasa yapma serbestliklerini
kısıtlamaktan da öte, tüm kaldırma sonucunu doğurduğu kuşkusuz ortadadır. Zira
bu usulün, yasama meclisleri üyelerini, metnin tümü içinde bulunan hükümlerden
sakıncalı gördüklerine de oy vermek zorunluğu altına soktuğu açıktır.
Sadece
bu neden bile, düşünülen biçimdeki tüm oylama usulünün Anayasa ilkelerine
aykırı düşeceğini ortaya koymaya yeterli bulunmaktadır.
İptal
davasına konu olan kanun teklifinin görüşülmesinde uygulanan usullerin yukarıki
açıklamaların ışığı altında incelenmesi su sonuçlan vermektedir:
1-
Cumhuriyet Senatosunca, Millet Meclisinin kabul ettiği kanun teklifinden iki
madde kabul edilmiş (6. ve 7. maddeler), iki madde kabul edilmemiş (8. ve 21.
maddeler), yeni bir madde eklenmiş (20. madde), geri kalan maddeler de
değiştirilerek kabul olunmuştur.
2-
Bu halde Millet Meclisine dönen metin 6. ve 7. maddelerinin, her iki Meclisçe
de aynen kabul edildiklerinden kesinleşmiş sayıldıkları Millet Meclisi Adalet
Komisyonu ve Genel Kurulunca tespit olunarak başkaca bir işlem
yapılamıyacağının belirtilmesiyle yetinilmiş. Öteki maddelerde C. Senatosunca
yapılan değişikliklerin benimsenmemesine ve bu nedenle sözü geçen maddelerin
Karma Komisyona gönderilmelerine karar verilmiştir.
Bu
evrede kanun teklifinin, 6. ve 7. maddeleri bir tarafa ayrılmak suretiyle ikiye
bölündüğü ve Karma Komisyona ikinci bölüğün gittiği görülmektedir.
3-
Karma Komisyon, kesinleşen 6. ve 7. maddeleri hakkında bir işlem yapmıyarak
öteki maddeleri incelemiş ve sonuçta sadece bu maddelere ilişkin olan kararlar
vermekle görevini tamamlamıştır. Şu duruma göre Karma Komisyonca hazırlanan
metnin, kanun teklifinin tümüne mütenazır ve bir bütün sayılabilecek nitelikte
olmayıp sadece ihtilâflı maddeler hakkında ileri sürülen madde tekliflerinden
ibaret bulunduğu açıkça görülmektedir. Yani ortada tümünün oylanması gereken ve
bir bütün teşkil eden bir metin esasen mevcut değildir.
Bu
sonuca göre Millet Meclisince oylanacak metnin, ihtilaflı maddelere ilişkin
olarak Karma Komisyonca, C. Senatosunca ve Millet Meclisince hazırlanmış olan
metinlerden ibaret bulunduğunun kabul edilmesi zorunludur.
Bu
suretle Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasında sözü edilen ve olduğu
gibi kabulü zorunlu olan "metnin", ihtilaflı maddeye ilişkin üç
metinden birisi olduğu anlaşıldığından, esasen bölünmek suretiyle bütünlüğü
kaybolmuş bulunan C. Senatosu ve Millet Meclisinin kanun teklifine verdikleri
ilk şeklin tümünün veya esasen bir bütün olmayan ve değişik ihtilaflı maddelere
ilişkin olması itibariyle de müstakil bir tek metin hüviyetinde sayılması
mümkün bulunmayan Karma Komisyonca önerilen maddelerin hepsinin bir arada tek
bir çerçeve gibi oylanmasının ve kabul edilmesinin zorunlu bulunduğu görüşünü
paylaşmak mümkün değildir.
Sonuç
olarak, Millet Meclisince yapılan işlemin buraya kadar olan kısmında, yani
kanun teklifine ilişkin olarak Karma Komisyon, C. Senatosu ve Millet Meclisince
kabul edilen 5. madde metinlerinin ayrı olarak oylamaya esas tutulmuş olmasında
Anayasa'ya aykırılık bulunmadığından kararın çoğunluk düşüncesinin konuya
ilişkin bölümüne karşıyım.
II-
Karma Komisyondan gelen rapor üzerine Millet Meclisi Genel Kurulunda
Anayasa'nın 92. maddesi, yukarıda I. bölümde de belirtildiği gibi, şu yolda
uygulanmıştır.
Millet
Meclisi Başkam, kanun teklifinin 1. maddesinin Karma Komisyonca, G. Senatosunca
ve Millet Meclisince hazırlanan metinlerini bu sıra ile okutmuş ve yine aynı
sırayı takip ederek evvelâ Karma Komisyonun 1. maddesini oylatmış, gerekli
yetersayı sağlanamayınca C. Senatosunca hazırlanan 1. madde metnini, onun da
aynı şekilde sonuçlanması üzerine Millet Meclisince hazırlanan 1. madde metnini
oylatmış ve bu sonuncunun gerekli yetersayıyı sağladığı tespit edilerek kabul
edildiği Genel Kurula duyurulmuştur.
Öteki
maddelerin oylanmasından da aynı usul uygulanarak aynı sonuçlar alınmıştır.
İptali
istenen 5. maddenin oylanmasından da aynı usule başvurulmuş, fakat öncekilerden
değişik sonuç alınmıştır.
İlk
önce oylanan Karma Komisyonun 5. maddesi metni, oylamaya katılan 435
milletvekilinden 214 e karşı 221 inin oyunu almak suretiyle gerekli yetersayı
sağladığı düşüncesiyle kabul edildiği sonucuna varılarak durum oturumu yöneten
Başkan tarafından Genel Kurula duyurulmuş ve bu suretle madde kabul edilmiş
olduğundan bu maddeye ilişkin diğer metinlerin oylanmasına gerek kalmadığı da
açıklanmıştır.
Bu
işlem Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrası hükümlerine iki yönden aykırı
bulunmaktadır.
l-
Söz konusu Anayasa hükmü, Millet Meclisince, üç metinden birisinin olduğu gibi
kabulünün zorunlu olduğu ilkesini koymaktadır .
Şu
halde Millet Meclisi bu üç metinden birisini behemehal seçmek zorundadır. Zira
değiştirme veya ret yolu kapalı olduğuna göre yapılacak işlem, üç metin
arasında bir seçimden ibarettir.
Bu
durumda her üç metnin de aynı anda Meclisin oyuna sunulması suretiyle seçme
konusundaki Meclis iradesinin eşit şartlar içinde oluşmasına imkân
verilmelidir.
Anayasa'nın
sözü geçen hükmüne göre bu sonucu sağlayacak bir usulün uygulanmasında zorunluk
vardır. Zira Meclislerdeki oturumlarda hazır bulunan milletvekillerinin hem
şahıs, hem sayı bakımından devamlı bir hareket ve değişme halinde olduğu
bilinen bir gerçektir.
Metinlerin
ayrı ayrı oya sunulmaları halinde oylamalar arasına ister istemez az veya çok
bir zaman fasılası girer. Hatta metinlerin ayrı ayrı oylanması esası bir defa
kabul edilince, çoğunluğun kalmaması, vaktin gecikmesi gibi nedenlerle
oylamaların bir veya ikisinin sonraki oturumlara veya ertesi birleşim günlerine
ertelenmesi kapısı da açılmış olur. Bunun sonunda 92. maddenin beşinci
fıkrasında öngörülmüş bulunan, Meclisin metinler arasındaki seçim iradesi bu
niteliğini kaybeder. Birinci oylama sonunda gerekli yeter sayıyı sağlayamayan
bir metnin ondan sonraki oylamada ele alınması halinde, Meclisteki şahıs ve
sayı değişmeleri sebebiyle, gerekli yetersayıyı sağlayabilmesi olanağı
doğabilir, veya aksine ilk oylamada yetersayı sağlayan metnin, sonraki oylamada
ters bir sonuç sağlaması da aynı derecede mümkün olabilir. Oylama sonucuna
ilişkin olan bu kuşkuların Millet Meclisi kararına gölge düşüreceği
meydandadır.
Şu
halde, Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasındaki hükmün, Millet
Meclisinde öteden beri sürdürülmekte olan ve iptali istenen madde hakkında da
tekrarlanmış bulunan uygulanış biçimi, Anayasa'nın açık ilkesine ve ulaşmak
istediği maksadına uygun değildir.
Söz
konusu Anayasa hükmü, bir maddeye ilişkin her üç metnin aynı anda Millet
Meclisinin seçmesine sunulmasını ve her milletvekilinden, bunlardan sadece
tercih ettiği birisi hakkında oy kullanmasının istenilmesini ve bir metin
üzerinde gerekli yetersayı sağlanıncaya kadar oylamalara devam olunmasını
zorunlu kılmaktadır.
İptali
istenen Kanun hükmü bu yolda yapılan bir oylama sonunda kabul edilmemiş olduğu
için Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırıdır.
İptale
bu gerekçe ile karar verilmelidir.
2-
Bir an için bir maddeye ilişkin üç metnin ayrı oylamalara sunulmasının doğru
olduğu kabul edilse bile uygulanan usulde yine de Anayasa'ya aykırı bir tutum
içine girilmiştir. Şöyleki :
Anayasa'nın
92. maddesinin sözü geçen fıkrası, Karma Komisyon, C. Senatosu ve Millet
Meclisi metinlerinden birisinin olduğu gibi kabulü zorunluğunu belirtmekle
beraber oylamanın sırası hakkında bir hüküm getirmemiştir.
Şu
halde oylamanın sırasının, kanunun amacına göre tayini gerekir :
İlk
Önce bir noktanın açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır : Kanunların
Meclislerdeki görüşmelerinde verilen önergelerin oya sunulma sıralarını
saptamakta başvurulan "en aykırı olanından başlanarak aykırılık
derecelerine göre oya sunulması" ilkesinin burada uygulanması mümkün
değildir. Zira burada oylanacak metinlerin üçü de birbiriyle aynı hukukî
değerdedir. İçlerinden hiçbirisi müzakereye esas olacak asıl metin olmadığından
birinin ötekine aykırılığı söz konusu değildir. Bu sebeple bu konuda öne
sürülen hiç bir düşünce kandırıcı olamaz.
Şu
hâlde konunun çözümünü, beşinci fıkra hükmünün amacının saptanması
sağlayacaktır:
Fıkra
hükmünün amacı metinlerden birisinin mutlaka seçilerek kabulü için gerekli
Meclis iradesinin belirmesidir. Şu halde oylamaya hangi metinden başlanacağı bu
bakımdan önemi olan bir işlem değildir.
Önemli
olan cihet üstün vasıflı yetersayı isteyen de dahil olmak üzere maddeye ilişkin
her üç metnin behemehal oya sunulması ve gerekli yetersayıyı sağlamış olmak
şartiyle en çok oy toplayan metnin saptanmasıdır. Zira sonuçta bu metnin Millet
Meclisince kabul edilmiş sayılması zorunludur.
A
bendinin iptali dava edilmiş bulunan 5. maddenin oylanmasında ise Karma
Komisyonca hazırlanan metin gerekli yetersayıyı (basit çoğunluk) sağlanınca
onun kabul edildiği ilân edilmiş, bu maddeye ilişkin diğer iki metnin oylaması
yapılmamıştır.
Halbuki
oylamaya devam olunması halinde ilk oylamaya katılmayan üyelerden bir kısmının
öteki metinlerin oylanmasına katılmaları ve hatta ilk metne oy veremlerden
bazılarının öteki metne de oyvermeleri ve bu suretle üstün vasıflı yetersayıda
oya ihtiyacı olan Millet Meclisi metninin kabul edilmiş duruma geçmesi olanak
dışı değildir.
Bu
suretle söz konusu 5. madde, Millet Meclisince yapılması gerekli oylama işlemi
yarıda kesilerek, yani Millet Meclisinin iradesinin gereğince belirmesine fırsat
verilmeden kanun olduğu kabul edilmiştir.
Bir
maddenin oylama işlemi tamamlanmadan kanun haline gelmesi mümkün
olamıyacağından adı geçen 5. maddenin A bendi hükmü bu yönden de Anayasa'ya
aykırıdır ve iptal edilmesine karar verilmelidir.
Yukarıdaki
kararın (1974/19-1974/31) iptale ilişkin sonucuna bu ek gerekçelerle
katılıyorum.
KARŞI
OY YAZISI
l-
Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle bazı suç ve cezaların affı hakkındaki 1803
sayılı Kanunun 5. maddesinin (A) bendinin iptaline ilişkin davanın Anayasa
Mahkemesince incelenmesi 11/6/1974 günlü toplantıda karara bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi bu kararı ile davaya bakmanın kendi görevi içinde olduğunu
belirtmiş olmaktadır. Bu karar, genel mahkemelerin görev kararlarından farklı
olarak, kesin niteliktedir. Gerçekten Anayasa Hukukunun kendisine has kuralları
vardır. Bunlardan biri de kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemekle
görevli olan yüksek mahkeme kararlarının kesin olmasıdır, iştigal ettiği
sahanın önemi ve özelliği bunu gerektirir. Bu itibarla mahkemenin görevli olup
olmadığı hususunun yeniden incelenmesine ilişkin isteğin oylanması olanağı
yokken bu yolda tekrar oylama yapılması hakkındaki çoğunluk görüşüne karşıyım.
2-
1803 sayılı Af Kanunun 5. maddesinin Millet Meclisinde oylanmasında karma
komisyon metni salt çoğunluk sağlayamamış olmasına rağmen 214 red ve 221 kabul
oyu ile madde kabul edilmiş sayılarak ayrıca senato ve Millet Meclisi
metinlerinin oylanmamasının Anayasa'nın 92. maddesine aykırı olduğu ve bu
nedenle dava konusu 5. maddenin (A) bendinin iptali hakkındaki çoğunluk
görüşüne katılmakla beraber Senatoca değişiklik yapılan maddelerin bir kül
kabul edilerek bunlara ait metinlerin birlikte oylanması gerektiği halde her
maddenin ayrı ayrı oylanmasının Anayasa'ya aykırı olduğu hakkındaki çoğunluk
görüşüne karşıyım. Gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 92. maddesinin
5. fıkrasının sondan bir evvelki cümlesiyle "Cumhuriyet Senatosunda üye
tam sayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan madde değişikliklerinde,
Millet Meclisinin ilk metninin benimsenmesi için, üye tam sayısının salt
çoğunluğunun oyu gereklidir." Denilmekte olduğu gibi aynı fıkranın son
cümlesinde "O halde açık oya baş vurulur." denilmektedir. Bu suretle
Anayasa Koyucusu madde değişikliklerine ait özel bir yöntem tayin etmiştir.
Sözü edilen metinlerden, Millet Meclisinde şali çoğunluk aranacak oylamaların Senatoca
salt çoğunlukla değişikliğe uğrayan maddelerin oylanmasına münhasır olduğu
açıkça anlaşılmaktadır. Aksi halde, raporda etraflıca belirtildiği üzere,
senatoda salt çoğunluk sağlayamamış olan maddelerin kabulü için de Millet
Meclisinin salt çoğunluğunun oyu gerekecektir. Bu ise Kanun yapmada irade
üstünlüğünü haiz olan Millet Meclisinin irade üstünlüğünü kısıtlar. Bil farz
Senatoca beş madde değiştirilmiş ve bunlardan bir tanesi salt çoğunlukla kabul
edilmişse, değişiklik yapılan maddelerin tümünün birlikte oylanması halinde
salt çoğunluğu gerektirmeyen diğer dört maddeninde salt çoğunlukla kabul
edilmiş olan maddeye taban salt çoğunlukla kabul edilmesi durumu doğacak,
böylece senatoda salt çoğunluk sağlamamış olan madde Millet Meclisinde salt
çoğunluğa tabi tutulmuş olacaktır. Maddelerin ayrı ayrı oylanmasında ise bu
zorunluk olmayacaktır.
Diğer
taraftan söz konusu 5. fıkrada yer alan "maddelerin değişikliği"
sözcüğüde oylamanın madde madde yapılacağını ifade etmektedir. Anayasa Koyucusu
değiştirilen maddelerin tümünün birlikte oylanmasını öngörmüş olsaydı madde
sözcüğüne yer vermez, kabul edilmiş olan değişikliklerde demekle iktifa ederdi.
Bu itibarla değişiklik yapılan maddelerin tümünün birden oylanması gerektiği ve
bu nedenlede madde madde yapılan oylamanın Anayasa'ya aykırı olduğu hakkındaki
çoğunluk görüşüne karşıyım.
KARŞI
OY YAZISI
1)
Anayasanın 92. maddesinin 5. fıkrası veçhile oylamaya sunulacak (metin) in, her
bir madde hükmünün yasa ile yönelinmiş hedefe ancak diğer maddeler hükümleriyle
birlikte ulaşılabileceği gerçeği gözetilince, Karma Komisyonun yahut Cumhuriyet
Senatosunun veya Millet Meclisinin düşüncesine uygun biçimde hazırlanan üç ayrı
(tasarı) ve (teklif) in tümü olduğu sonucuna varılır.
Diğer
maddeler hükümleriyle ilişkisi ve onlara etkisi ve beklenen en son neticeye
ulaşma olanağını verebileceği hususu kesinlikle beliremediği içindir, ki Millet
Meclisi tasarısının değiştirilmiş maddelerine münhasır oylama ile yetinilemez:
1S03
sayılı Kanunun 5. maddesinin (A) bendinin kanunlaştırılmış biçimi, bu nedenle,
Anayasa'ya aykırıdır.
2)
Anayasa'nın 92. madde 5. fıkra hükmüne göre, Millet Meclisi, Karma Komisyonca
yahut Cumhuriyet Senatosunca veya kendince hazırlanmış maddelerle bütünleşen
ayrı üç kanun metinlerinden birini olduğu gibi kabul zorundadır. Oylama sırası
Anayasa ile böylece saptanmış olup, sırasında, oylanan (metin) yeterince oy
sağladığında kanunlaşır ve bir metin, kanunlaştıktan sonra reyden dönmek ve
binnetice diğer bir metnin oylanması mümkün değildir.
Bilgi
ve düşünce alıp vererek (doğru) yu bulmak ve buldurmak ve istenmeyen metinlerin
kanunlaşmasını red oylarıyla önlemek üzere toplantılara katılmak asıl ve
oylamada bulunmayışın alınacak sonucun isabetini bir anlatış türü olduğuna
nazaran da bir metnin oylama sırasını üyelerin toplantı salonu dışında
bekleyebilecekleri olasılığına değer verib, Anayasa'nın 92/5 hükmünün kapsadığı
hallerde her üç metnin de mutlaka oylanması gerektiği fikrine iştirak mümkün
olamamış, bu nedenle de (oylanacak metin değimi yönünden yukarda 1. bentte
açıkladığımız düşünce dışında) Karma Komisyon metninin kabulünden sonra dahi
oylamanın sürdürülmesi gerekeceği yollu çoğunluk görüşüne iştirak
edilememiştir.
3)
İptal kararının hemen yürürlüğünün sağlanması, esas gerekçede belirtilen
nedenlerden başka, oylamanın usulsüz olarak kesildiğinin ve böylece Meclis
tasarısının kanunlaşması ihtimalinin ortadan kaldırıldığının çoğunlukça kabul
edilmesi sebebiyle dahi zorunludur.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|