ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1970/40
Karar Sayısı:1971/73
Karar günü:19/10/1971
Resmi Gazete tarih/sayı:2.7.1972/14233
İptal
dâvasını açan : Türkiye İşçi Partisi
Dâvanın
konusu : 22 Nisan 1970 günlü, 13478 sayılı Resmî Gazetede yayımlaman "25/5/1961
gün ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 9 uncu maddesinin 9 uncu
bendinin yürürlükten kaldırılması" hakkında 1249 sayılı Kanunun tümünün,
Anayasa'nın 8 inci, 68 inci, geçici 11 inci maddelerine ve 156 ncı maddesi
aracılığı ile başlangıç bölümündeki ilkelere aykırılığı öne sürülerek iptali
istenilmiştir.
II-
METİNLER :
a)
İptali istenilen kanun hükmü :
22
Nisan 1970 günlü, 13478 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan "25/-5/1961 gün
ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 9 uncu maddesinin 9 uncu bendinin
yürürlükten kaldırılması hakkında 14/4/1970 günlü, 1249 sayılı Kanun",
Beşinci Tertip Düstûr, Cilt 9, Birinci Kitap, Sayfa 749 ve 750 deki metne göre,
aynen şöyledir :
Madde
l- 25 Mayıs 1961 tarihli ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun; 17 Nisan
1964 tarihli 447 sayılı Kanunun l inci maddesinin l inci bendi ile
değiştirilmiş olan 24 Mayıs 1961 tarihli ve 304 sayılı Cumhuriyet Senatosu
Üyelerinin Seçimi Kanununun l inci maddesi gereğince, Cumhuriyet Senatosu
Üyeleri Seçiminde de uygulanan 9 uncu maddesinin 9 numaralı bendi, yürürlükten
kaldırılmıştır.
Madde
2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
b)
Davanın dayandırıldığı Anayasa hükümleri :
Anayasa'ya
aykırılık iddiasını desteklemek üzere davacı tarafından öne sürülen Anayasa'nın
başlangıç kısmı ile 8 inci, 68 inci, 156 ncı maddeleri ve 1188 sayılı Yasanın
yürürlükten kalkmasını öngördüğü geçici 11 inci maddesi aşağıda gösterilmiştir.
"Başlangıç
- Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa
ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı
direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün
fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bîr bütün halinde,
milli şuur ve ülkeler etrafında toplayan ve milletimizi dünya milletleri
ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde
daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve ;
"Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, Millî Mücadele ruhunun, millet
egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak ;
İnsan
hak ve hürriyetlerini, milli danışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun
huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak
demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Türkiye
Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tararından hazırlanan bu Anayasa'yı kabul ve ilân ve
onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı
inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete âşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine
emanet eder."
"Madde
8- Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz.
Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır."
"Madde
68- Otuz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
Türkçe
okuyup yazma bilmeyenler, kısıtlılar, yükümlü olmasına ve muaf bulunmamasına
rağmen muvazzaf askerlik hizmetini yapmıyanlar veya yapmış sayılmayanlar ve
kamu hizmetinden yasaklılar ile ağır hapis cezasını gerektiren bir suçtan,
dolayı kesin olarak hüküm giymiş olanlar ve taksirli suçlar hariç olmak üzere
beş yıldan fazla hapis cezasiyle veya zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs
gibi yüz kızartıcı suçlardan biriyle kesin olarak hüküm giymiş olanlar, affa
uğramış olsalar da milletvekili seçilemezler.
Aday
olmak, memurluktan çekilme şartına bağlanamaz. Seçim güvenliği bakımından hangi
memurların ne gibi şartlarla aday olabilecekleri kanunla düzenlenir.
Hâkimler
ile subay, askerî memur ve astsubaylar, mesleklerinden çekilmedikçe, aday
olamazlar ve seçilemezler."
(1188
sayılı Yasa ile ikinci fıkradaki "affa uğramış olsalar da" deyiminin
çıkarılması öngörülmüştür.)
"Madde
156- Bu Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmı,
Anayasa metnine dahildir.
Madde
kenar başlıkları, sadece ilgili oldukları maddelerin konusunu ve maddeler arasındaki
sıralanma ve bağlantıyı gösterir. Bu başlıklar, Anayasa metninden
sayılmaz."
"Geçici
madde 11- Yüz kızartıcı olmayan bir suçtan kesin hüküm giydikten sonra, bu
Anayasa'nın halkoyu ile kabulünden önce affedilmiş bulunanlar, 68 inci
maddedeki seçilme yasağına tabi değildirler."
(1188
sayılı Yasa ile bu maddenin yürürlükten kaldırılması öngörülmüştür.)
III-
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15 inci maddesi uyarınca 26/11/1970 gününde Lûtfi
Ömerbaş, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni
Givda, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Kani
Vrana, Muhittin Gürün, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katıldıkları
ilk inceleme toplantısında dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin
esasının incelenmesi oybirliğiyle kararlaştırılmıştır.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ:
Dâvanın
esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, Anayasa Mahkemesinin 16/6/1970 günlü,
1970 - 1/13 sayılı kararı ve bu karara ilişkin olan dâva dosyası, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen Yasa hükümleri, Anayasa'nın konuyu ilgilendiren
maddeleri; bunlarla ilgili gerekçeler ve başka yasama belgeleri; konu ile
ilişkisi görülen öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Anayasa'nın
68 inci maddesini değiştiren ve geçici 11 inci maddesini yürürlükten kaldıran
1188 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesince iptali üzerine, daha önce bu Kanuna
dayanılarak çıkarılmış bulunan 1249 sayılı Kanunun hukukî dayanaktan yoksun
kaldığı, çünkü iptal kararı üzerine 68 inci ve geçici 11 inci maddelerin tekrar
geçerlilik kazandığı dâvada öne sürüldüğü için konunun aydınlanması bakımından
Anayasa'nın 68 inci maddesinde yapılan değişikliği oluşturan 1188 sayılı
Kanunun hazırlık çalışmalarını, iptal dâvasının neyi önerdiğini ve Anayasa Mahkemesince
verilen iptal hükmünün kapsamını hiç olmazsa genel çizgileriyle belli etmekte
yarar vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 229 üyesince verilen değiştirge teklifi şöyledir:
"Anayasa'ya
ek kanun
Madde
l- Anayasa'nın 68 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
Anayasa'nın
l inci fıkrası aynen.
Anayasa'nın
2 nci fıkrası aynen.
Ancak
12 Haziran 1960 tarih ve 1 numaralı Kanuna göre kurulmuş olan Yüksek Adalet
Divanınca mahkûm edilipte affedilmiş olanlarla 38 sayılı Tetbirler kanunu ile
mahkûm edilip affedilmiş olanlara yukarıdaki fıkrada yazılı milletvekili
seçilme yasağı tatbik olunmaz.
Anayasa'nın
3 üncü fıkrası 4 üncü fıkrası olarak aynen,
Anayasa'nın
4 üncü fıkrası 5 inci fıkrası olarak aynen,
Madde
2- Anayasa'nın geçici 11 inci maddesi kaldırılmıştır."
(Millet
Meclisi Tutanak Dergisi dönem 2, cilt 36, sıra sayısı 900).
Millet
Meclisi Anayasa Komisyonunun 13/5/1969 günlü, esas 2/888, karar 9 sayılı
raporunda "belirtildiği üzere, 68 inci madde üzerindeki düzenleme,
maddenin tümü ele alınarak ve fakat ikinci fıkranın son cümlesinde yer alan
(..... affa uğramış olsalar da) ibaresinin çıkarılması suretiyle yapılmış;
maddenin bu haliyle tamamı Millet Meclisinde ve Cumhuriyet Senatosunda görülmüş
ve oya konulmuş ve böylece oluşan 6/11/1969 günlü, 1188 sayılı Kanun, aşağıda
yazılı olduğu şekilde Resmî Gazete'de yayınlanmıştır. Bu Kanun bilindiği üzere,
daha sonra Anayasa Mahkemesinin 16/6/1970 günlü, 1970/1-31 sayılı karariyle
biçim yönünden iptal edilmiştir.
"Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 68 inci maddesinin değiştirilmesi ve 11 inci geçici
maddesinin kaldırılması hakkında Kanun.
Madde
l-9 Temmuz 196i tarihli ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 68 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
b-
Milletvekili seçilme yeterliği;
b-
Maddede 68- Otuz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
Türkçe
okuyup yazma bilmeyenler, kısıtlılar, yükümlü olmasına ve muaf bulunmasına
rağmen muvazzaf askerlik hizmetini yapmıyanlar veya yapmış sayılmayanlar ve
kamu hizmetlerinden yasaklılar ile ağır hapis cezasını gerektiren bir suçtan
dolayı kesin olarak hüküm giymiş olanlar ve - taksirli suçlar hariç olmak üzere
- beş yıldan fazla hapis cezasiyle veya zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs
gibi yüz kızartıcı suçlardan biriyle kesin olarak hüküm giymiş olanlar,
milletvekili seçilemezler.
Aday
olmak, memurluktan çekilme şartına bağlanamaz. Seçim güvenliği bakımından hangi
memurların ne gibi şartlarla aday olabilecekleri kanunla düzenlenir.
Hâkimler
ile subay, askerî memur ve astsubaylar, mesleklerinden çekilmedikçe, aday
olamazlar ve seçilemezler.
Madde
2- 9 Temmuz 1961 tarihli ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 11
inci geçici maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde
3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
Anayasa'nın
68 inci maddesini değiştiren ve 11 inci geçici maddesini yürürlükten kaldıran
1188 sayılı Kanunun şekil yönünden iptali üzerine, Anayasa'nın eski
metinlerinin yani 68 inci ve geçici 11 inci maddelerinin yasal niteliklerini
tekrar kazanıp kazanmadıkları, bu maddelerin Anayasa düzeninde böylece
yerlerini koruyup korumadıkları sorununa geçmeden önce, Anayasa Mahkemesinin
1188 sayılı Kanunun iptali hakkındaki, kararının, hukukça hiçbir sonuç
doğurmadığı, yok sayılması gerektiği ve bu yüzden sulh mahkemesince verilmiş
bir karardan nitelikçe farksız olduğu yolunda bazı çevrelerce ileri sürülen
görüş ve düşüncelerin, ne denli hukuk dışı iddialar olduğunu Anayasa'nın 147
nci maddesine 22/9/1971 gününde yayımlanan 1488 sayılı Kanunla eklenen hüküm
kendiliğinden ortaya koyduğundan konu üzerinde durulması gereksiz bulunmuştur.
Davacı,
14/4/1970 günlü, 1249 sayılı Kanunun Anayasa'ya aykırılığı iddiasını,
(Anayasa'nın 68 inci maddesini değiştiren 1188 sayılı Kanun iptal edilmiş
bulunduğuna göre Anayasa'nın 68 inci ve geçici 11 inci maddeleri yeniden
geçerlilik kazanmıştır; dâva konusu Kanun ise bu iki hükme açıkça aykırıdır.
Ayrıca Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları Türk Milletinin oyları ile
tescil edilmiş olan bir iktidarın mensuplarına yeniden siyasete dönme fırsatı
verilmesi Anayasa'nın başlangıçtaki ilkelere ve temel felsefesine aykırıdır.
1249 sayılı Kanunun, dayanağı olan 1188 sayılı Kanun iptal edilmiş
bulunduğundan, yok sayılması gerekir) yolundaki gerekçeye dayandırmaktadır.
Anayasanın
68 inci maddesini değiştiren ve 11 inci geçici maddesini yürürlükten kaldıran
1188 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesinin 16-6/1970 gününde verdiği 1970/1-33
sayılı kararla şekil yönünden iptal edildiğine göre, bu durumda Anayasa'ya
aykırılık sorununun çözülmesi ilk önce bir usul sorununun çözümünü zorunlu
kılmaktadır. Bu sorunun çözümü ayrıca 68. maddenin değişiklikten önceki
metninin Anayasa'ya uygunluk denetiminde gözönünde tutulup tutulmayacağının
saptanması bakımından da büyük bir önem taşımaktadır.
Anayasa'nın
değişik 147 nci maddesinde "...Anayasa değişikliklerinin de Anayasa'da
gösterilen şekil şartlarına uygunluğunu denetler" ilkesine yer verilmiş
olmasına rağmen ne 1961 Anayasasın'da, ne de son değişikliklerinin yapılması
sırasında şekil yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal olunan bir Anayasa
değişikliğinin ortaya koyacağı durum Anayasa'ca saptanmamış ve bu konuda
uygulanması gereken kurallara Anayasa'da yer verilmediği gibi Yasama
organındaki görüşmeler sırasında böyle bir olasılık üzerinde de durulmamıştır.
Bu
bakımdan Anayasa Mahkemesindeki görüşmelerde, Anayasa değişikliğinin biçim
yönünden iptali halinde, bu değişikliğin yürürlüğe konduğu tarihten başlayarak
hukuksal varlığı ve değerinin ne olacağı üzerinde de özellikle durulmuştur.
Anayasa
değişikliklerinin biçim yönünden Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi
halinde bu kararın doğuracağı hukuksal sonuçlar konusunda temel iki görüş
ortaya konulmuştur :
A-
Biçim yönünden iptal, Anayasaya göre çeşitli nedenlerle dayanmaktadır.
Kanunların nasıl yapılacağına ilişkin usul kuralları Anayasa'da ve içtüzükler
hükümlerinde yer almıştır. Bu konuda ayrıca Anayasa'nın 155 inci maddesinde
Öngörülen öteki biçim koşullarının ve Anayasa'nın 9 uncu maddesinde öngörülen
değişmezlik ilkesinin de gözönünde tutulması gereklidir. Bütün biçim koşulları
arasında en önemli etken, Kanun Koyucunun Anayasa'ya göre yetkisinin sınırlan
içinde olması şartiyle, kanun yapma idaresinin her hangi bir kuşkuya yer
bırakmaksızın eksiksiz ve erişkin biçimde oluşmuş bulunmasıdır. Bu irade
Anayasa'nın aradığı koşullar çerçevesinde oluşmamış ise, bunun konusu olan
kanununun da baştan beri hukuksal değerinin varlığı olanak dışıdır. Hukuk
dilindeki tanımıyla bu gibi tasarruflar kesinlikle batıldır. Çünkü geçerli
hukukî sonuçlar doğuramazlar. Geçerli olabilmeleri için Anayasa'nın ve
içtüzüklerin buyurucu hükümlerine uygun olarak yeni baştan yapılmaları gerekir.
Fakat bu işlem eskisinin düzeltilmesi biçiminde değil yeni bir Tasarruf olarak
ortaya çıkmalıdır.
Bunların
saptanması için herhalde yetkili merciin aracılığına ihtiyaç vardır. Bununla
birlikte kanun yapma iradesinin yetki ve erişkin bir biçimde oluştuğunun
saptanamadığı hallerde, batıl olan tasarrufun ancak yetkili merciin durumu
belirleyen kararından sonra hukuksal değerini yitirdiği düşünülemez; esasen
baştan beri kendisinde böyle bir değer yoktur. Yetkili merciin kararı yalnızca
tasarrufun batıl olduğunun saptanmasından ibarettir.
Bu
gibi yasama tasarruflarını tüm yokluk ile nitelendirmek de doğru değildir.
Yokluk halinde tasarruf hiç olmamış sayılır. Oysa batıl olma halinde, yetkili
merciin kararma kadar bu tasarruf sadece biçimsel olarak ortadadır. Yokluk,
özellikle, yetki gasbında önem kazanmaktadır. Örneğin yargı yetkisini kullanan
merci bir yasama tasarrufunda bulunmuşsa, böyle bir işlem yok sayılır ve hiç bir
kimsenin, bu tasarrufun koyduğu kurallara uyması veya bu kurallar çerçevesinde
hak kazanabilmesi beklenemez. Yokluk halinde tasarrufun batıl olduğunun
saptanması için bir hukuk merciinin aracılığına da ihtiyaç yoktur. Böyle bir
tasarruf başlangıçtan beri var olmamıştır, doğmamıştır.
Görüldüğü
gibi, gerek kesin butlanın gerekse yokluğun hukukî sonuçları medenî hukuktaki
ve idare hukukundaki bazı istisnalar dışında, aynıdır. Bu gibi sakatlıkla malul
olan tasarruflar, yapıldıkları tarihten başlayarak hiç bir hukukî değer ve etki
kazanamamış nitelikte sayılırlar. Eldeki dâvada kanunun sakat olduğundan hiç
kuşku yoktur. Gerçi kanun ortadadır, doğmuştur: ancak ölü doğmuştur. Ona
herhangi bir hukuksal yoldan canlılık verilemez, değer kazandırılamaz. Hukukça
değer kazanabilmesi için, o tasarrufun usul ve esasına uygun olarak yeniden
yapılması gerektir.
Bununla
birlikte olayda, yetki gasbına benzer bir durumun varlığı da tartışılabilir.
Çünkü Anayasa değişikliklerinin kabulü için Meclislerin ayrı ayrı üye
tamsayılarının üçte iki çoğunluğu şarttır. Meclislerde bir Anayasa değişikliği
üye tamsayısının üçte ikisi ile değil, mevcudun salt çoğunluğu ile kabul ederse
ve böylece kanun yürürlüce girse, yetki gasbının varlığı, yani sayılan yeterli
olmayan bir topluluğun belirli bir çoğunluğun yetkisini gasbettiği sorunu
ortaya atılabilir. Olaya bu açıdan bakılınca böyle bir durumun varlığı da öne
sürülebilir. Çünkü Anayasa'nın 68. maddesini değiştiren 1188 sayılı Kanunun
üçte iki çoğunlukla kabul edildiği belli değildir. Anayasa Mahkemesi bu duruma
dayanarak 1188 sayılı Kanunun iptaline karar vermiştir. Hal böyle olunca; 1961
Anayasası'nın 68. maddesi ilk biçimiyle ayaktadır ve Kanun Koyucunun bu maddeyi
değiştirme iradesinin Anayasa'ya uygun, tam ve erişkin biçimde oluştuğu kabul
edilemez.
Özetlenecek
olursa : 1188 sayılı Kanun, hangi açıdan ele alınırsa alınsın, baştan beri
hukuksal değerden yoksun olup 1961 Anayasası'nın 68. maddesi ilkelerinde
herhangi bir değişiklik meydana getirmiş değildir; maddede yer alan ilkeler
arasında hiçbir kesinti olmaksızın, yürürlüğünü sürdüregelmektedir.
İptali
istenen 1249 sayılı Kanun ise Anayasa'nın 68. maddesinin 1185 sayılı Kanunla
değişmiş bulunduğu varsayımına dayanılarak kabul edilmiştir. ve kapsadığı
ilkeler de 1961 Anayasası'nın 68. maddesinin değîşmeksizin süregelmiş olan ve
halen de yürürlükte bulunan ilkelerine açıkça aykırıdır. 1249 sayılı Kanun bu
nedenle iptal olunmalıdır. Bu görüşü Sait Koçak, Şahap Arıç, Ahmet Akar,
Mustafa Karaoğlu, Muhittin Gürün ve Şevket Müftigil benimsemişlerdir. İhsan
Ecemis ise yukarıdaki gerekçenin 6/11/1969 gününde yapılan Anayasa
değişikliğinin Anayasa Mahkemesince şekil yönünden iptalinin bu değişikliğin
yok sayılmasını dahi gerektireceği ve Anayasa'da herhangi bir değişiklik
meydana getirmediği yolundaki bölümüne katılmıştır.
B-
Anayasa değişikliklerinin, Anayasa'da belli edilen şekil koşullarına
aykırılıkları nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi, son derece önemli
bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Gerçekten, Kanun, kanun kuvvetinde kararname
ve Yasama Meclisleri içtüzükleri hükümlerinin şekli ve muhteva bakımından
Anayasaya uygunluğunu yargısal yol ve usullerle denetleme yetkisini Anayasa
Mahkemesine görev olarak veren Anayasa, Anayasa değişikliklerinin sadece
Anayasa'da saptanan şekil koşulları bakımından denetime bağlı tutulacağı
ilkesini benimseyerek bu metinler arasında bir ayrım gözetildiğini ortaya
koymuştur. O halde Anayasa Mahkemesinin Anayasa derişiklikleri üzerindeki
denetim yetkisi, Anayasa'da öngörülen şekil koşulları ile sınırlıdır.
Anayasa
değişikliklerinin, Anayasa'da belli edilen şekil koşullarına aykırı bulunması
nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinin ortaya koyduğu sonuç ve
sorunun, kanun, kanun kuvvetinde kararname ve Yasama Meclisleri içtüzükleri
hükümlerinin biçim yönünden Anayasaya aykırı bulunmaları ile bir tutmamak,
Anayasa'nın bu metinlere verdiği önemin doğal bir sonucu olmak gerekir. Bu
bakımdandır ki, Anayasa değişikliklerinin şekil yönünden iptal edilmesi sonunda
doğan hukukî durumu saptarken Anayasa'nın temel görüş ve felsefesini gözönünde
tutarak özünün doğrultusunda bir yoruma başvurulması olağan bulunmakla
birlikte, varılacak sonucun, kanunların biçim yönünden iptal edilmesinde de
mutlaka geçerli olacağı öne sürülemez.
Anayasanın
8. maddesi, "Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Anayasa hükümleri, yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır." ilkesini belirlerken, Anayasa Mahkemesinin yargısal
denetim açısından Anayasanın öngördüğü şekil kuralları ile esası düzenleyen
kurallar arasında bir ayrım gözetmemiştir. Anayasa Mahkemesinin, yargısal
denetimde önce biçim kurallarını ele alması, şekil koşullarının özü düzenleyen
hükümlerden üstün tutulduğu anlamına gelmez; tersine, bunun usul kurallarının
doğal bir sonucu olduğunu ortaya koyar.
Diğer
taraftan Anayasa, kanunların yapmasında uygulaması gereken bir bölüm şekil
koşullarına kendi içinde yer vermiş olmakla birlikte, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve Meclislerin çalışmalarını kendilerinin yapacakları içtüzük
hükümlerine göre yürütmelerini de buyurmuştur. Bundan başka Anayasa'nın
değiştirilmesine verilen önemle orantılı olarak bu konuda ayrık durumdaki biçim
kuralları, 155. maddede belli edilmiş ve bu ayrık durumlar dışında kalan
yönlerde, kanunların görüşülmesi ve kabulünü düzenleyen hükümlerin uygulanacağı
ilke olarak belirtilmiştir.
Anayasa'da
öngörülen bu usul ve şekillere uyulmaması, ilke olarak kanun, içtüzük ve
Anayasa değişikliklerinin batıl veya yok sayılmalarını değil, bu metinlerin
Anayasa'ya aykırılıklarını ve bu yüzden de iptal edilmeleri gerektiğini ortaya
koyar. Bu ilkenin doğal sonucu olarak da, Anayasa'nın tümü içinde yok
tasarruflara yer verdiği ve onunla ilgilendiği öne sürülemiyeceği gibi
Anayasa'da öngörülen şekil koşullarına aykırılığı nedeniyle iptal edilen bir
Anayasa değişikliği hükmünün, bastan beri hukuk alanında hiçbir etki yapmadığı
yolundaki düşünceye Anayasa'nın belli kuralları karşısında hukuklik ve
geçerlilik de tanınamaz.
Bu
görüşün doğruluğunu ve geçerliliğini aşağıdaki anayasal kanıtlarla saptamak
mümkündür.
a)
Anayasa'nın değişik 152 inci maddesinde "Anayasa Mahkemesince, Anayasa'ya
aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal
edilen hükümleri, gerekçeli kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırılabilir. Bu tarih Resmî Gazete'de
yayınlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez." ilkesi yer almaktadır.
Bu düzenlemede biçim ve öz yönünden iptaller arasında bir ayrılık düşünülmemiş,
tersine, iptal kararlarının hepsinin sonucu tek bir kurala bağlanmıştır.
Nitekim 931 sayılı İş Kanununun tümü, 14/5/1970 gününde Anayasa Mahkemesinin
1967/40-1970/26 sayılı kararı ile biçim yönünden iptal edilmiş olmasına karşın,
Anayasa Mahkemesince bu kararın, Anayasa'nın 152 nci ve 44 sayılı Kanunun 50
inci maddeleri uyarınca 12 Kasım 1970 gününde yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir.
Anayasa'da
öngörülen biçim kurallarına uyulmaması, o metin baştan beri hukuksal değerden
yoksun kılabiliyorsa, bu halde, Anayasa'nın 152 nci maddesinde yer alan ilkeyi
ve yukarıda tarih ve sayısı gösterilen Anayasa Mahkemesi kararını açıklamak
olanağı yok demektir. Oysa Anayasa'nın böyle bir çelişki içinde bulunduğu
düşünülemez.
b)
Yukarıda belirtilen yön 44 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri hakkındaki Kanunun 50 inci maddesiyle daha da açıklık kazanmaktadır.
Bu madde, "Anayasa Mahkemesi, bir kanun veya içtüzüğün veya bunların
belirli hükümlerinin iptali halinde meydana gelecek olan boşluğu, kamu düzenini
tahdit edici mahiyette görürse 3 üncü fıkra hükmünü uygular." biçiminde
buyurucu bir hüküm getirmiştir. Anayasa ve 44 sayılı Yasa hükümleri, iptal nedeni
ile kamu düzeninin bozulması olasılığını ortaya koyabilecek bir boşluk
bırakılmamasını ve bu nedenle Yasama Organınca yeni bir düzenleme yapılmasına
yetecek bir süre içinde, iptal edilen Yasa'nın yürürlükte kalmasını öngören bir
anlam taşımaktadır. Hükümlerin anlamı söz ve öz bakımından böyle olunca, bu
anlayış. Anayasa'da öngörülen biçim kurallarına uyulmadan yapılan bir metnin,
ilke olarak baştan beri hukuksal değerden olduğu yolundaki düşünceyi tutarsız
bir hale koyar.
c)
Biçim kurallarına uyulmamasının o metni hukuksal delerden baştan beri yoksun
kıldığı görüş ve düşüncesini, Anayasa'nın 152 nci maddesinin "iptal kararı
geriye yürümez" ilkesi ile bağdaştırmak olasılığı da yoktur ki bu,
herhangi bir açıklamayı gerektirmeyecek ölçüde belirgindir.
Yukarıdan
beri açıklanmasına çalışılan nedenler, Anayasa'da öngörülen biçim kurallarına
uyulmaması durumunda, kanun, içtüzük ve Anayasa değişikliklerinin hukukça yok
sayılmalarını değil bu metinlerin Anayasa'ya aykırı olarak kabul edilmiş
bulunduklarını ve bu yüzden de iptal edilmeleri gerektiğini ortaya koyar.
Ayrıca Anayasa, iptal kararlarının geriye yürüyecek biçimde değil, ileriye
yönelmiş olarak verilmesini buyurmuştur.
Biçim
yönünden verilen iptal kararlarının hukukî yapısı ve içeriği böylece
saptandıktan sonra, Anayasa değişikliklerinin, Anayasa'da öngörülen biçim
koşullarına aykırılıkları nedeni ile iptal edilmeleri halinde Anayasa'nın eski
metninin mi geri geleceği, yoksa ortada bir boşluk mu doğacağı üzerinde de
ayrıca durulmuştur.
Anayasa,
öz ve biçim yönünden bir ayrıma girişmeksizin, Anayasa aykırılıkları Anayasa
Mahkemesinin kararı ile saptanmış olan bir kanunun, kamu düzeni ve yaran
açısından belli bir süre daha yürürlükte kalmasını daha az zararlı bulmaktadır.
İlke olarak Anayasa değişikliklerinin Anayasa'da gösterilen biçim şartlarına
uyulmaması nedeniyle iptal edilmiş olmaları sonucunda, Anayasa metni içinde bir
boşluk kalmasını Anayasa'nın istemediği varsayım olarak kabul edilmelidir.
Çünkü Anayasa, Anayasa Mahkemesine Anayasa değişikliklerinin yalnız Anayasa'da
gösterilen, şekil koşullarına uygunluğunu denetleme görevini yüklemiştir. O
halde denetim görevinin sınırlı olarak tanınması, Anayasa değişikliğinin biçim
bakımından iptal edilmesi ile değişiklikten önceki Anayasa hükmünün ortaya
boşluk sorunu çıkmaması için, kendiliğinden yürürlüğe girmesini zorunlu kılar.
Bununla birlikte kimi durumlarda, iptal nedeni üzerine bir boşluk sorunu da
ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda Anayasa mahkemesinin Anayasa'nın 152 nci ve
44 sayılı Yasa'nın 50 inci maddelerindeki yetkiyi kullanacağı tabiidir. Oysa
Anayasa Mahkemesi, 6/11/1969 günlü, 1188 sayılı Kanuna karşı açılan iptal
davasında böyle bir yetki kullanmamış ve 6/11/19969 günlü, 1188 sayılı Kanuna
ilişkin teklifin Millet Meclisindeki birinci görüşülmesi sırasında yer alan
madde oylamalarında üçtü iki çoğunluk aranmamasının, kanunu şekil yönünden
iptalini gerektirdiğine ve kanunun bu nedenle iptaline) 16/6/-1972 gününde
karar vermiştir.
6/11/1969
günlü, 1188 sayılı Kanunun teklifine ve görüşülmesine ilişkin az önce yapılan
açıklamada belirtildiği üzere, 68 inci madde üzerindeki düzenleme maddenin tümü
ele alınarak yapılmış; yasama tasarrufu bu biçimde sonuçlandırılarak 1188
sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur. Dâva bu Kanunun tümüne karşı açılmış ve
Anayasa Mahkemesi yukarıda açıklandığı üzere Kanunun tümünü iptal etmiştir.
Olayın bu yolda gelişmesi ve oluşması, Anayasa Mahkemesince verilen iptal
kararının konusu ve kapsamının, maddede yer alan (affa uğramış olsalar da)
yolundaki kural olmayıp, Milletvekilliği seçilme yeterliğini düzenleyen 68 inci
maddenin tümü olduğu hakkındaki görüş ve düşünceyi haklı çıkarmaya yeterlidir.
Anayasa ilkeleri yukarıda da açıklandığı üzere Anayasa'da böyle bir boşluk
bırakmaya elverişli değildir.
Özetlemek
gerekirse, 6/11/1969 günlü, 1188 sayılı Kanunun, Anayasa Mahkemesinin 16/6/1970
günlü, 1970/1-31 sayılı karariyle biçim yönünden iptal edilmesi, 1188 sayılı
Yasa ile yapılan değişiklikten önceki Anayasa metinlerine geçerlilik
kazandıracağından, 14/4/1970 günlü, 1249 sayılı Kanun Anayasa'ya aykırı
düşmüştür ve bu nedenle de iptal edilmelidir.
Bu
görüşüde Muhittin Taylan, Recai Seçkin, Ziya Önel, Kani Vrana ve Ahmet H.
Boyacıoğlu benimsemişlerdir.
Avni
Givda üçüncü bir gerekçe ile iptalden yana olmuştur. Fazıl Uluocak ve Halit
Zarbun 1249 sayılı Kanunun iptali gerektiği görüşüne katılmamışlardır.
V-
SONUÇ :
25/5/1961
gün ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 9 uncu maddesinin 9 uncu
bendinin yürürlükten kaldırılması hakkındaki 1249 sayılı Kanunun Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve iptaline Fazıl Uluocak ve Halit Zarbun'un esastan ve Avni
Givda'nın gerekçede karşıoylariyle ve oyçokluğu ile 19/10/1971 gününde karar
verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
"Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 68 inci maddesinin değiştirilmesi ve 11 inci geçici
maddesinin kaldırılması" hakkındaki 6/11/1969 günlü, 1188 sayılı Kanun
12/11/1969 günlü, 13349 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanmış ve 3 üncü maddesi
uyarınca o tarihte yürürlüğe girerek Anayasa'nın "Milletvekili seçilme
yeterliği" ne ilişkin 68 inci maddesini değiştirdiği gibi
"Afedilenlerin seçilme yeterliği" ne ilişkin geçici 11 inci maddesini
de yürürlükten kaldırmıştır.
Anayasa
değişikliğinin doğrultusunda düzenlenen ve şimdi dâva konusu olan 14/4/1970,
günlü, 1249 sayılı Kanun 22/4/1970 günlü, 13478 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanmak yoliyle bu tarihte yürürlüğe konulmuştur.
Anayasa
Mahkemesi, 1188 sayılı Kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisindeki birinci
görüşülmesi sırasında yer alan madde oylamalarında üçte iki çoğunluk
aranmamasının, şekil yönünden iptali gerektirdiğine ve Kanunun bu nedenle
iptaline 16/6/1970 gününde 1970/1-31 sayı ile karar vermiştir. (7/6/1971 günlü,
13858 sayılı Resmi-Gazete - Beşinci Tertip Düstur, 10 uncu cilt, ikinci kitap,
sahife 2558/2575.)
Burada
açıklamaya yer olmamakla birlikte Anayasa Mahkemesince yapılanın bir durumun
saptanması değil bir kanunun iptaline karar verilmesi olduğuna ve kanunların
Anayasa'ya uygunluk denetimlerinde zaten başkaca bir işlem ve tutum
düşünülemeyeceğine işaret edilip geçilmesinde yarar görülmüştür.
Anayasa'nın
152 nci maddesinin o zamanki metnine göre, iptaline karar verilen 1188 sayılı
Kanun, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarih Anayasa Mahkemesince ayrıca kararlaştırılmadığı
için, Anayasa Mahkemesinin 1970/1-31 sayılı kararının verildiği günde, yani
16/6/1970 gününde yürürlükten kalkmıştır. İptal kararının Anayasa'nın
12/11/1969 gününde değişen eski 68 inci maddesinin ve yine o gün kaldırılan
geçici 11 inci maddesinin yeniden yürürlüğe girmelerine yol açabilmesi için
16/-6/1970 gününden başlayarak geriye doğru yürümesi ve 12/11/1969 gününe
ulaşması gerekir. Buna ise 152 nci maddenin (iptal kararının geriye
yürüyemeyeceği) yolundaki kesin ve açık hüküm engeldir.
Anayasa
değişikliklerinin iptali halinde değişiklikten önceki hükümlerin, ortaya
Anayasa'da boşluk sorunu çıkmaması için, kendiliğinden yürürlüğe girmesini
iptalin zorunlu kıldığı yolundaki bir kuram ise Anayasa'nın 152 nci ve
22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 50 inci maddelerinde iptal edilen hükümler
arasında iptalin biçim veya esas yönünden olması veya Yasama Meclisleri
içtüzüklerine, kanunlara ve bu arada tabiatıyle Anayasa'yı değiştiren kanunlara
ilişkin bulunması bakımından herhangi bir ayrım yapılmaksızın tümünü kapsayacak
biçimde ve salt olarak "gerekli görüldüğünde iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihin Anayasa, Mahkemesince ayrıca kararlaştırılması" konusunda
tanınmış bir yetkinin yer almış bulunması dayanaksız bırakır ve hukukça savunulamaz
duruma getirir,
22/4/1970
günlü, 13478 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak 3 üncü maddesi uyarınca o gün
yürürlüğe giren "Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 73 üncü maddesinin
değiştirilmesine ve Anayasa'ya geçici bir madde eklenmesine dair"
17/4/1970 günlü, 1254 sayılı Kanunun 2. maddesiyle Anayasa'ya 11 inci geçici
madde olarak yeni bir hüküm eklenmiş (Beşinci Tertip Düstur, cilt 9, birinci
kitap, sahife 757), 1234 sayılı Kanunun Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçmiş
ve hükümlerinin Anayasa'ya aykırı görülmemiş olması (1970/41-1971/37 sayılı,
13/-4/1971 günlü Anayasa Mahkemesi kararı: 17/3/1972 günlü, 14131 sayılı Resmî
Gazete) durumuna tartışılan konu bakımından inginç görülebileceği, için burada
işaret edilmeden geçilememiştir.
1249
sayılı Kanunun Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılırken çıkış noktası şu
olmalıdır : Anayasa koyucu milletvekili seçilme yeterliği konusunda iradesini
Anayasa'nın eski 68 inci ve geçici 11 inci maddeleriyle açıkça belirlemiş ve
tescil etmiştir. Daha sonra 1188 sayılı Kanunun öngördüğü düzenleme ile bu
konuda değişikliğe gidilmesi yolunda kendini gösteren iradenin Anayasa'ya
uygun, tam ve erişkin biçimde oluşmadığı, bunun içinde Anayasa koyucunun
iradesi olarak kabul edilemiyeceği ve hukukça değeri bulunmadığı ortaya
çıktığına göre Anayasa koyucunun eski 68 inci ve geçici 11 inci maddeler
aracılığı ile belirlenen iradesinin geçerliğini koruduğunun ve milletvekili
seçilme yeterliliği konusunda ancak bu iradenin değer ve hüküm
taşıyabileceğinin kabul edilmesi zorunludur. 1249 sayılı Kanun bu iradenin
gereklerine uymadığı için Anayasa'ya aykırıdır; iptal edilmelidir.
1249
sayılı Kanunun Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline bu gerekçe ile karar
verilmesi görüşündeyim.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın
Milletvekili seçilme yeterliğine ilişkin 68 inci maddesindeki "affa
uğramış olsalarda" ibaresinin ve bu hükümle ilgili geçici 11 inci
maddesinin kaldırılmasını öngören 6/11/1969 günlü ve 1188 sayılı Kanun, Anayasa
Mahkemesince şekil yönünden iptal edilerek 16/-6/1970 gününde yürürlükten
kalkmıştır.
Anayasa'nın
147 nci maddesiyle Anayasa Mahkemesine verilen görev Kanunların ve Yasama
Meclisleri İçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetlemektir. Anayasa
Mahkemesi usulü dairesinde açılan bîr iptal veya itiraz dâvası sonunda iptali
istenilen kanunu veya bazı hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse o Kanunun veya
hükmün iptaline karar verir ve iptal konusu kanun veya hükümleri yürürlükten
kalkar. İptal kararının doğuracağı hukukî sonuçlar bakımından esas veya şekil
yönünden olmasına ve şekil şartları bakımından denetime tâbi tutulan Anayasa
değişikliğine taalluk etmesinde hiçbir ayrıcalık yoktur. Yani bir kanun şekil
yönünden iptal edildiği takdirde iptal olunan kanunun kaldırdığı veya
değiştirdiği veya yerine kaim olduğu hükümlerin kendiliğinden yürürlük kazanacağına
dair gerek Anayasa'da ve gerek diğer kanunlarda herhangi bir hüküm mevcut
değildir. İptal kararı yalnız şekil şartları bakımından denetime tabi tutulan
Anayasa değişikliğine ait bulunsa dahi hukukî sonuç bakımından bir ayrım
yapmağa imkân yoktur. Binaenaleyh 1188 sayılı Yasa'nın şekil şartlarına uygun
olarak çıkarılmamış olması bakımından baştan beri hukukî değerden mahrum olduğu
ve Anayasa'nın 68 inci maddesinde herhangi bir değişiklik meydana getirmediği
ve bu maddenin yürürlüğünü sürdüregeldiği esaslarının kabulü ile 1249 sayılı
Kanunun Anayasa'ya aykırılığından bahisle iptali hakkında verilen karara
karşıyız.
|
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Halit
Zarbun
|