"...
Dâvanın gerekçesi :
Dâva dilekçesinde iptal nedenleri şu yolda açıklanmaktadır :
(Anayasa'mız hukukun üstünlüğü ilkesine dayanır. Anayasa her türlü keyfiliği önlemek amacı ile "Hukuk Devleti" olmağı Cumhuriyetin nitelikleri arasına koymuştur. (2) "Hiç bir organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz" Parlamento kanunları yapar, o anda işi bitmiştir. Artık kendi yaptığı kanunu yorumlamak hakkı dahi yoktur. Kanunların yorumu bağımsız yargı organlarına aittir. Yargı organları da kanunları değiştiremez, doğru ya da yanlış uygulamak durumundadır. Yürütme de, yapılmış kanunları yürütmek zorundadır. Yürütme kanunların yürümesine doğrudan doğruya ya da dolayısiyle engel olamaz. Olayımızda iktidar oy çoğunluğuna dayanılarak 1965 de Parlamento tarafından kabul edilerek Anayasa'nın 117/2 fıkrasının ve sosyal haklar ve ödevlerle ilgili maddelerinin yerine getirilmesini sağlamıştır. Yani Devlet Memurları Kanunu kabul etmiştir. Anayasa'nın geçici 7. maddesi esasen bu kanunun iki yıl içinde çıkarılmasını emretmekte idi. Şu anda bu kanun hem var hem yok haline getirilmiştir. Kanun vardır, fakat uygulamama kanunları ile 1971 yılına kadar fiilen yoktur. Kanunlar uygulanmak için çıkarılır. Uygulanmamak varmış hissi vermek için kanun çıkarılamaz, ya da kanun iptal edilemez. Bu takdirde:
1. Dolayı bir yolla parlamentonun yasama görevine müdahale edilmiş olur. Bu hal ise Anayasa'nın 4. maddesi "Hiç bir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" hükmüne aykırı olduğu gibi Anayasa'nın 5. maddesinin "yasama yetkisi T.B.M.M. nindir. Bu yetki devredilemez" ve gene Anayasa'nın 6. maddesinin "yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde... yerine getirilir." hükümlerine aykırıdır.
2. Çıkmış kanunu oyçokluğuna sahip olanlar uygulatmayabiliyorlarsa, ölü hale getirebiliyorlarsa bu dolaylı yolla bir çeşit kanun iptali olur.
Kanunların iptali ise ancak, Anayasa'ya aykırılık sebebi ile Anayasa Mahkemesi tarafından yapılabilir. Başka bir organın ya da merciin böyle bir yetkisi yoktur. Bu husus da Anayasa'nın 4. maddesinin son cümlesine ve 152. maddesine aykırıdır.
3. Kanunların uygulanmaması için kanun çıkarmağa yasama organının yetkisi yoktur. Parlamentolar uygulamak üzere kanun çıkarırlar. Abesle iştigal etmezler. Anayasa'nın 64. maddesi T. B. M. M. nin görev ve yetkilerini "kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak" şeklinde belirtilmiştir. Bir kanun değiştirilebilir, bir kanun ortadan kaldırılabilir fakat bir kanun olayımızda olduğu gibi askıda tutulamaz. Anayasamız böyle bir ihtimali ancak ve yalnız savaş halinde ve istisna olarak da sıkıyönetim durumunda düşünmüştür. Anayasa'mızın 124. maddesinin son fıkrası şöyledir : "Sıkıyönetim ve genel olarak savaş halinde, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği, hürriyetlerin nasıl kayıtlanacağı veya nasıl durdurulacağı kanunla gösterilir. Bunun dışında yürürlüğe girmiş bir kanunun olayımızda olduğu gibi ertelenmesi, uygulanmaması, durdurulması diye bir yetki tanınmamıştır. Bunun yapılması Anayasa'nın 64. maddesine ve 4. maddesinin son cümlesine aykırıdır.
4. İktidarın oy çoğunluğu ile Parlâmentodan çıkmış bir kanunu uygulatmama yetkisini kabul ettiğimiz takdirde Anayasa'mızın 56. maddesinin "siyasî partiler ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır." esasına da aykırı hareket edilmiş olur. Çünkü; Parlâmento'da iktidariyle, muhalefetiyle tartışılarak çıkarılmış bir kanunu, yürütme oy çokluğu ile erteleyebilirse siyasî partiler "vazgeçilir unsur" haline geleceği gibi, bu hal yürütmenin üstünlüğünü de sağlamış olur. Oysa ki Türk Anayasa düzeninde kuvvetler arası denge ve denet sistemi esas alınmış olduğundan Anayasa'nın sistemine aykırı bir durum yaratılmış olur. Bu denge ve denetimin bozulması hürriyetlerin yok olmasına yol açabilir. Bu ise, dolambaçlı yoldan bir Anayasa değişikliği demektir ki, Anayasa'ya ve Anayasa'nın benimsediği hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
5. Cumhuriyetimizin niteliklerinden biri de, sosyal hukuk devletî olucudur. (2) Bu esas Anayasa'nın başlangıcında da yer almıştır. (Başlangıç 5. fıkra)
Anayasa'mızın 10. maddesinin ikinci fıkrasında "devlet kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devletî ilkeleriyle bağdaşmıyacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlar" demek suretiyle devlete ve yasama organına temel ödev olarak verilmiştir.
Ayrıca Anayasa "iktisadî ve sosyal hayatin, adalete, ...... ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenmesini" (41/1) "Devletin, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadî ve malî tedbirleri alarak çalışanları korumasını" (42/2) "devletin çalışanların yaptıkları işe uygun ve insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlamalarına elverişli adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri almasını" (45) Ödev olarak kabul etmiştir. Gene Anayasa'mız "Memurların nitelikleri, atanmaları. Ödev ve yetkileri, hakları ve yükümleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" (117/2) esasını da getirmiştir. Anayasa'mızın geçici 7. maddesi ise, "bu Anayasa ile konulması emredilen diğer kanunlar da engeç iki yıl içerisinde çıkarılır" hükmünü koymuştur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu bu maddelere göre çıkarılmıştır. Yani çıkarılmasını Anayasa'nın emrettiği kanunlar arasındadır. Bu niteliği gerek kanun gerekçesinde gerekse, müzakereler sırasında konuşmacıların sözlerinden anlamak mümkündür. Bugün Anayasa'nın 117. maddesinin 2. fıkrasında kanunla düzenlenmesi emredilen hususların halen kararname ve yönetmeliklerle ve bütçenin R, N, S, E, D cetvelleriyle düzenlendiği ortadadır. 657 sayılı Kanunun ölü hale getirilmesi yukarıdaki Anayasa esasına özettikle Anayasa'nın geçici 7. maddesine aykırıdır. Anayasa'nın emri gereğince iki yıl içinde çıkarılması gerekli .bir kanunun geri alınması anlamını taşır".)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1969/28
Karar sayısı:1970/33
Karar günü:18/6/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:9.4.1971/13804
İptal dâvasını açan: Cumhuriyet Halk Partisi
İptal dâvasının konusu : 25/2/1969 günlü, 1127 sayılı (14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 237., maddesi ile 238. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanmamasına dair kanun) un Anayasa'nın başlangıcına, 2., 4., 5., 6., 10/2., 41., 42/2., 45., 56., 64., 117/2., 152. ve Geçici 7. maddelerine aykırı olduğu öne sürülerek iptal edilmesi isteminden ibarettir.
Metinler :
A- İptali istenen 25/2/1969 günlü, 1127 sayılı Kanun :
14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 237 nci maddesi ile 238. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanmamasına dair Kanun :
Madde l- 14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 237. maddesi ile 238. maddesinin dördüncü fıkrasının (Kanunun diğer maddeleri, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izliyen malî yıl başından itibaren yürürlüğe girer) hükmü; sözü edilen kanunun sınıflandırma ile ilgili hükümleri uygulanabilir hale getirilinceye ve Genel Kadro Kanunu yürürlüğe girinceye kadar uygulanmaz.
Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu" tadil tasarısının en geç 1971 takvim yılı basma kadar T. R M. Meclisine getirilmesi zorunludur.
Madde 2- Bu kanun 28/2/1969 tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 3- Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
B- İptal isteminin dayandırıldığı Anayasa hükümleri:
BAŞLANGIÇ
"Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlariyle meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, Millî Mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak;
İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Türkiye Cumhuriyeti Kururu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasa'yı kabul ve ilân ve onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde "yer aldığı inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete âşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder."
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 4- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
Millet, egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
Madde 5- Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
Madde 6- Yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde. Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir.
Madde 10- İkinci fıkra :
Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamıyacak surette sınırlayan siyasi, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar.
Madde 41- İktisadî ve sosyal hayat, adalete, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenir.
İktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek, bu maksatla, millî tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararına gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak Devletin ödevidir.
Madde 42- İkinci fıkra :
Devlet çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için, sosyal iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler; işsizliği önleyici tedbirleri alır.
Madde 45- Devlet, çalışanların, yaptıkları işe uygun ve insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlamalarına elverişli adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri alır.
Madde 56- Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve çıkma hakkına sahiptir.
Siyasî partiler, önceden izin almadan kurulur ve serbestçe faaliyette bulunurlar.
Siyasî partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Madde 64- Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Devletin bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir.
Madde 117- İkinci fıkra :
Memurların nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri, haklan ve yükümleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.
Madde 152- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.
Anayasa Mahkemesince, Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya İçtüzük veya bunların iptal edilen hükümleri, karar tarihinde yürürlükten kalkar. Gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın verildiği günden başlıyarak altı ayı geçemez.
İptal kararı geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olacağına da karar verebilir.
Anayasa Mahkemesi kararları, Resmî Gazete'de hemen yayınlanır ve Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Geçici Madde 7- Bu Anayasa ile kabul edilmiş olan yeni organ, kurum ve kurulların kuruluş ve işleyişleriyle ilgili kanunlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk toplantısından başlıyarak en geç altı ay içinde ve bu Anayasa ile konulması emredilen diğer kanunlar da en geç iki yıl içinde çıkarılır.
İlk inceleme :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 10/6/1969 gününde yapılan ve Lûtfi Ömerbaş, İhsan Keçecioğlu, Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Giv-da, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Ziya Önel ve Muhittin Gürün'ün katıldıkları ilk inceleme toplantısında :
1- 648 sayılı, 13/7/1965 günlü Siyasî Partiler Kanununun 13. maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları ve Parti tüzüğünün 34. maddesi hükümlerine göre 44 sayılı Kanunun 25/1 maddesinde yazılı Başkan Vekili durumunda bulunduğu anlaşılan Genel Sekreterce açılan dâvanın yetki yönünden kabulüne,
2- Davacının gönderdiği, davanın açılmasına yetki verilmesi hakkındaki karar örneğinde toplantıya ve karara katılanların adları ve soyatları ve karar sayısı bulunmadığından bu eksik tamamlanmak üzere bir ay süre verilmesine ve davacıya 44 sayılı Kanunun 26. maddesinin son fıkrası uyarınca tebligat yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.
Karar gereğince C. H. P. Genel Başkanlığına yapılan tebligata verilen karşılık üzerine 3/7/1969 gününde yapılan toplantıda eksikliğin süresi içinde tamamlandığı anlaşıldığından işin esasinin incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
Esasın incelenmesi:
Dâvanın esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, iptali istenen kanun hükümleriyle, ilgili Anayasa hükümleri, bunlara ilişkin gerekçelerle yasama meclislerinin görüşme tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
14/7/1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 23/7/1965 günlü Resmî Gazete'de yayınlanmış ve yürürlüğe girmesi 238. maddesiyle kademeli olarak düzenlenmiş, kaldırılan hükümler de 237. maddesinde belirtilmiştir.
Söz konusu 238. madde :
1- Birinci fıkrasında yazılan maddelerin kanunun yayınlandığı tarihte;
2- İkinci fıkrasında gösterilen maddelerin, bu maddelerde söz konusu edilen kanunların yürürlüğe konuldukları tarihte;
3- Üçüncü fıkrasında sayılan maddelerin, bu fıkrada söz konusu edilen bazı tüzük ve yönetmeliklerin yürürlüğe konuldukları tarihlerde,
4- Dördüncü fıkrasında da, kanunun geri kalan maddelerinin, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izliyen malî yıl başından itibaren,
Yürürlüğe gireceği hükmünü koymuştur.
Kanunun, kaldırılan hükümleri gösteren 237. maddesinde ise, kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte yürürlükten kalkacak olan hükümlerle, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izliyen malî yıl başından itibaren yürürlükten kalkması öngörülmüş bulunan hükümler iki bent halinde gösterilmiştir.
Sonradan çıkarılan 1966, 1967, 1968 yıllarına ilişkin 28/2/1966, 28/2/1967, 29/2/1968 günlü 752, 850, 1029 sayılı Bütçe Kanunlarının, sırası ile, 31., 36., 35. maddelerinde Genel Kadro Kanunu yürürlüğe girinciye kadar, 657 sayılı Kanunun 237, maddesi ile 238. maddesinin dördüncü fıkrasındaki "Kanunun diğer maddeleri, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izliyen malî yılbaşından itibaren yürürlüğe girer." hükmü uygulanmaz.) denilmek suretiyle söz konusu malî yıllar içinde, hem 657 sayılı Kanunun 237. maddesi gereğince kanunun yürürlüğe girdiği 23/7/ 1965 tarihini izliyen 1966 malî yılı başından itibaren yürürlükten kalkacak olan kanunların sözü geçen yıllar içinde yürürlükte kalmaya devam etmeleri sağlanmış, hem de aynı kanunun 238. maddesinin dördüncü fıkrası ile 1966 malî yılı başından itibaren yürürlüğe gireceği hükme bağlanmış olan maddelerin yürürlük tarihleri bir malî yıldan öteki malî yıla ertelenmiştir.
Ancak bunlardan 1968 yılı Bütçe Kanununun 35. maddesi hakkında açılan iptal dâvası sonunda Anayasa Mahkemesinin 7/1/1969 günlü, esas 1968/24 - Karar 1969/4 sayılı karariyle söz konusu maddenin bütçe kanunlarında yer alamıyacağı gerekçesiyle iptaline ve iptal hükmünün 28/2/1969 gününde yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
Bu kez iptali istenen 1127 sayılı Kanun, sözü geçen iptal hükmü üzerine T.B.M. Meclisince 25/2/1969 tarihinde kabul olunarak 28/2/1969 tarihinden itibaren yürürlüğe konulmuş olup bu kanunla 657 sayılı Kanunun 237. ve 238. maddelerinin bahse konu olan hükümleri, 657 sayılı Kanunda öngörülen zamanda yürürlüğe giremeden, bu kanunla değiştirilmek suretiyle daha sonraki bir tarihe bırakılmıştır. Daha kısa olarak ifade etmek gerekirse, 1127 sayılı Kanun, 657 sayılı Kanunun 237. ve 238. maddelerinde değişiklik yapmış ve bu suretle bu maddelerde öngörülen tarihleri değiştirmiştir.
Yukarıda sözü edilen ve 1968 yılı Bütçe Kanununun 35. maddesinin iptaline ilişkin bulunan Anayasa Mahkemesi kararında bir kanun hükmünün ertelenmesi suretiyle değiştirilmesinin Bütçe kanunları ile yapılamıyacağı geniş bir suretle açıklanmakta ve;
"Buna göre, 657 sayılı Kanunun söz konusu maddelerinin yürürlüğe girmelerinin ertelenmesi suretiyle kanundaki yürürlük tarihlerinin değiştirilmesi gereği duyulduğu takdirde, bu yolda hazırlanacak bir kanun tasarısının Büyük Millet Meclisine sunulması ve orada kanun taşanlarının bağlı tutulduğu usullerden geçirilerek Anayasa'nın 91 - 93. maddelerindeki esaslara göre kanunlaştırılması gerekirdi." (Resmî Gazete : Gün 21/2/1969, Sayı : 13133, Sahife 3) denilmektedir.
İptali istenen 1127 sayılı Kanun ise bu kararda açıklanan usullerle uygun olarak önceki bir kanun hükmünü değiştirmiş bulunmaktadır. Ertelenen müddet içinde. Devlet Memurlarının, aylıkları da dahil olmak üzere, her türlü özlük haklarına ilişkin olarak bu tarihe kadar yürürlükte bulunmuş olan mevzuat aynen yürürlükte kalmakta olduğundan Anayasa'nın 117. maddesi ile memurlar için ön görülmüş bulunan hukukî ortamda, davacı tarafından ileri sürüldüğü gibi bir boşluk söz konusu değildir, ve bu bakımdan Anayasa'nın geçici 7. maddesinin olayla ilişkisi yoktur.
Anayasa'nın 64. maddesi, kanun koyma, kaldırma ve değiştirmenin Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerinden olduğu ve 91. maddesi, kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yetkili bulunduğu kuralım koymaktadır,
657 sayılı Kanunun yürürlük maddelerinde değişiklik yapmış bulunan 1127 sayılı Kanun da söz konusu 91. madde gereğince Hükümet tarafından teklif ve 64. maddeye uygun olarak T. B. M. Meclisi tarafından kabul edilmiş olduğuna göre ortada Anayasa'nın 4., 5. ve 6, maddelerine aykırı bir durum söz konusu değildir.
Görüldüğü gibi bir kanun hükmünün değiştirilmesinden ibaret bulunan işlemi, kanun iptali şeklinde yorumlayarak olayda, Anayasa'nın 4. maddesinin son fıkrası ile 152. maddesine aykırılık bulunduğunun öne sürülmesi de yerinde değildir.
Anayasa'nın 86. maddesi, Anayasa'da başkaca hüküm yoksa, Meclislerin, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar vereceği ilkesini koymuş olup partiler bakımından başkaca özel bir oylamaya katılma oranı öngörmemiş olduğuna göre 86. maddedeki kurala uygun olarak oylanmış bir kanuna karşı Anayasa'nın 56. maddesine aykırılıktan söz edilemiyeceği gibi, Devlet memurlarının aylık ve öteki özlük haklarında reform yapılmasının öngörülmüş bulunduğu gerekçesine dayandırılmış olan 657 sayılı Kanunun, yürürlüğe henüz girmemiş bulunan bir kısım hükümlerinin yürürlük tarihinin, daha sonraki bir .tarihe ertelenmiş olmasında da Anayasa'nın Başlangıç kısmında ve 2. maddesinde yer alan (Sosyal hukuk devleti)ilkesini zedeliyen bir yön düşünülemez.
1127 sayılı Kanuna ilişkin gerekçeden söz konusu ertelemenin, teknik ve malî bir takım zorunluluklardan ileri gelip konunun daha iyi bir surette ve uygulanabilir biçimde yeniden düzenlenebilmesi için yapıldığı anlaşıldığından bu ertelemede Anayasa'nın 2., 10., 41/1., 42/2. ve 45. maddelerine aykırı bir amaç ve tutum görülmemiştir.
Yukarıki nedenlerle yerinde bulunmayan iptal isteminin reddi gerekir.
Sonuç :
25/2/1969 günlü, 1127 sayılı Kanunun Anayasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın reddine 18/6/1970 gününde oybirliği ile karar verildi.
Başkanvekili
Lütfü Ömerbaş
Üye
Salim Başol
Feyzullah Uslu
Fazlı Öztan
Celalettin Kuralmen
Hakkı Ketenoğlu
Fazıl Uluocak
Sait Koçak
Avni Givda
Şahap Arıç
İhsan Ecemiş
Ahmet Akar
Halit Zarbun
Ziya Önel
Muhittin Gürün