ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1970/25 ve 26
Karar Sayısı:1970/32
Karar günü:18/6/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:17.12.1970/13697
İptal
davasını açanlar : l- Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Ortak Gurubu (1970/25 sayılı iş).
2-
Güven Partisi (1970/26 sayılı iş).
İptal
davasının konusu : 13 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Hazırlık
Komisyonu çalışmalarının durdurulmasına dair önergenin Türkiye Büyük Millet
Meclisi birleşik toplantısının 29/4/1970 günlü 10. Birleşiminde kabul edilmesine
ilişkin 227 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı kararının
içtüzük düzenlemesi niteliğinde olduğu ve Anayasa'ya aykırı bulunduğu ileri
sürülmüş, yine Anayasa'nın 149. ve 150. maddelerine dayanılarak iptali
istenilmiştir.
II.
METİNLER:
l-
Dâva konusu Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı:
4/3/1970
günlü, 224 sayılı kararla kurulan T. B. M. M. Soruşturma Hazırlık Komisyonu
çalışmalarının durdurulmasına dair olan 29/4/1970 günlü, 227 sayılı T. B. M. M.
Birleşik Toplantısı kararı şöyledir : (9/5/1970 günlü, 13490 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan metin.)
(Karar
No : 227
4/3/1970
tarihli ve 224 numaralı Kararla kurulan T. B. M. M. Soruşturma Hazırlık
Komisyonu çalışmalarının durdurulmasına dair olan aşağıda yazılı önerge
T.B.M.M. Birleşik Toplantısının 29/4/1970 tarihli 10 uncu Birleşiminde kabul
edilmiştir.
29/4/1970
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı Sayın Başkanlığına
Nevşehir
Milletvekili Selâhattin Hakkı Esatoğlu ile Çorum Milletvekili Cahit Angın
tarafından hazırlanan 13 Şubat 1970 tarihli olup, 27 Şubat 1970 tarihinde
Başkanlığınıza tevdi olunan önerge ile Sayın Başbakan Süleyman Demirel hakkında
Meclis soruşturması isteminde bulunulmuştur. Birleşik toplantı İçtüzüğünün 14
üncü maddesine göre kurulmuş Meclis Soruşturması Hazırlık Komisyonunun 30
günlük çalışma müddeti sona ermiş, fakat komisyon mesaisini ikmâl edemediği
için bu sürenin uzatılması talep olunmaktadır.
Komisyonların,
mesai sürelerinin temdidi hususunda talepte bulunmaları hiç şüphe yoktur ki
tüzük hükümleri dairesinde mümkündür.
Ancak,
bu talebin Yüksek Genel Kurulca görüşülüp bir karara bağlanmasından önce
Komisyonun faaliyetiyle ilgili ve süre temdit talebine takdimen görüşülmesi
zarurî bulunan bir usul meselesinin halli gerekmektedir.
Şöyle
ki : Meclis Soruşturması Hazırlık Komisyonunun tetkikim yaptığı konu, önerge
sahiplerinin bir gazetenin yaptığı yayınlara istinat ederek Sayın Başbakanın
vazifesini kötüye kullanmak suretiyle yakınlarına menfaat sağladığı iddiasından
ibarettir.
Yayında
bulunan bu gazete mesulleri hakkında Meclis Soruşturması açılması isteğine dair
önergenin verilişinden çok önce Ankara C. Savcılığına sanık kişiye ispat hakkı
da tanınmak üzere Başbakan tarafından şikâyette bulunulmuştur.
C.
Savcılığı ise, yaptığı tahkikat sonunda gazetenin bu şekildeki neşriyatında suç
gördüğü için kamu dâvası açmıştır. Dâva, basın dâvalarına bakan Ankara Toplu
Asliye Ceza Mahkemesinde açılmıştır. İlk duruşması 17/4/1970 Cuma günü
yapılacaktır.
Anayasamız'ın
132. maddesinin 3 üncü fıkrasında "Görülmekte olan bir dâva hakkında
yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılmasiyle ilgili soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz" denilmektedir.
Meclis Hazırlık Soruşturma Komisyonunun tetkikini yaptığı konu ile, mahkemeye
açılmış bulunan dâva konusu birbirinin aynıdır. 132 nci maddenin 3 üncü fıkrası
hükmü, yasama meclislerince sorulacak soruların, yapılacak görüşme veya
bulunulacak beyanların, mahkemenin başından, verilecek kararın kesinleşmesine
kadar olan süre içindeki her türlü hukukî muamelenin tümünün ifadesi olan yargı
yetkisine bir tesirde bulunulmaması gayesini hedef tutmaktadır.
Başbakanın
açmış olduğu dâvanın niyeti sırasında sanık gösterilen şahıs Başbakanın
görevini kötüye kullandığı iddiasını delillerle ifadeye ve ispata çalışacaktır.
Ayrıca buna mukabil pek tabiidir ki davacı tarafta bu isnadın haksızlığını
meydana koymak için meşru ve kanunî savunmasını yapacaktır.
Başbakanın
açmış olduğu dâvanın niyeti sırasında sanık gösterilen şahıs, Başbakanın
görevini kötüye kullandığı iddiasını delillerle ifadeye ve ispata çalışacaktır.
Ayrıca buna mukabil pek tabiidir ki davacı tarafta bu isnadın haksızlığını
meydana koymak için meşru ve kanunî savunmasını yapacaktır.
Şimdi,
132 nci maddenin yasakladığı husus, yukarıda arzettiğimiz ve bir mahkemenin
görmekte bulunduğu dâva hakkında onunla ilgili olarak yasama meclislerinde soru
sorulamıyacağı, görüşme yapılamıyacağı ve beyanda bulunulamıyacağıdır. Mahkeme
henüz bitmeden Meclis Soruşturması istemine dair verilmiş bulunan önerge
üzerine kurulmuş olan Meclis Soruşturması Hazırlık Komisyonu ne yapıyor'
Gazetede neşredilip dâva konusu olan hususların tamamını aynen içine alan
önergenin metnine ve muhtevasına uyarak, Başbakan vazifesini kötüye kullanmak
suretiyle yakınlarına menfaat sağlamışını, sağlamamışım onu meydana çıkarmaya
çalışıyor.
Mahkeme
meydana çıkarmak istediği şey de aynı değilmidir. O da netice itibariyle
Başbakan görevini kötüye kullanmamış deyip sanık gösterileni vaki neşriyatı
sebebiyle hakaret suçundan dolayı cezalandıracak, veya Anayasa'nın 34 üncü
maddesinde yazılı ispat hakkından istifade ile sanığın isnat ve iddiasını ispat
etmiş olduğunu kabul ederek sanığı cezalandırmıyacaktır.
Mahkeme
meydana çıkarmak istediği şey de aynı değilmidir. O da nunda aynı şeyi
diyecektir. Yani Başbakanın vazifesini kötüye kullandığına dair iddianın
ciddiyetine dair delil olması hasebiyle Meclis soruşturması açılmasına lüzum
vardır diyecektir veya vazifesini kötüye kullandığına dair iddianın ciddî
olmadığı anlaşıldığında Meclis soruşturması açılmasına lüzum yoktur,
diyecektir.
Mahkeme
bitmeden Meclis Soruşturması Hazırlık Komisyonu hangi şekilde karar verirse
versin tanzim edeceği rapor, görüşme konusu edilip üzerinde görüşme açılacağına,
ve beyanda bulunulacağına göre Anayasa'nın 132 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında
yazılı anlam içinde, görülmekte olan bir dâva hakkında tarafların leyh ve
aleyhinde yargı yetkisinin kullanılmasına tesir icra edebilecek bir görüşme
yapılmış, soru sorulmuş veya beyanda bulunulmuş olur ki, bu vaziyet Anayasa'nın
çok sarih olan hükmüne aykırı olduğundan Meclis Soruşturması Hazırlık Komisyonu
çalışmalarının, mahkeme kararının kesinleşmesini de içine alacak bir süreye
kadar durdurulması gerektiğini ve bu usulü muamelenin takdimen Yüksek Genel
Kurulca müzakere edilip karara bağlanmasını arz ve teklif ederiz 15/4/1970).
2-
Anayasa'nın dava konusu ile ilgili maddeleri :
Davacıların,
dâvalarına dayanak ve dâva konusu ile ilgili olarak ileri sürdükleri Anaysa
maddeleri aşağıdadır.
(Madde
4- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
Millet,
egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle
kullanır.
Egemenliğin
kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz.)
(Madde
5- Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.)
(Madde
7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.)
(Madde
8- Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır.)
(Madde
32- Hiç kimse, tebiî hâkiminden başka bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir
kimseyi tabiî hâkiminden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı
yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.)
(Madde
88- Soru, genel görüşme, Meclis soruşturması ve Meclis araştırması her iki
Meclisin yetkilerindendir.
Meclis
araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden
ibarettir.)
(Madde
89- Gensoru yetkisi yalnız Millet Meclisinindir.
Milletvekillerince
veya bir siyasî parti grupunca verilen gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmıyacağı, verilişinden sonraki ilk birleşimde görüşülür. Bu görüşmede,
ancak önerge sahibi veya önerge sahiplerinden biri, siyasî parti grupları adına
birer milletvekili, Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakan konuşabilir.
Gündeme
alma kararı ile birlikte gensorunun görüşülme günü de belli edilir.
Gensorunun
görüşülmesi, gündeme alma kararı tarihinden başlayarak iki gün geçmedikçe
yapılamaz ve yedi günden sonraya bırakılamaz.
Gensoru
görüşmeleri sırasında üyelerin verecekleri gerekçeli güvensizlik önergeleri
veya Bakanlar Kurulunun güven isteği, bir tam gün geçtikten sonra oylanır.
Bakanlar
Kurulunun veya bir bakanın düşürülebilmesi, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla
olur.)
(Madde
90- Başbakan veya Bakanlar hakkında yapılacak soruşturma istemleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında görüşülür ve karara bağlanır.
Soruşturma,
her iki Meclisten eşit sayıda seçilecek üyelerden kurulu komisyonca yürütülür.
Yüce
Divana sevk hususundaki karar birleşik toplantıda verilir. Meclislerdeki siyasî
parti gruplarında, Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar
alınamaz.)
(Madde
132/3- Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclislerinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir
beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına
uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.)
(Madde
147- Anayasa Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerinin
Anayasa'ya uygunluğunu denetler.
Cumhurbaşkanını,
Bakanlar Kurulu Üyelerini, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Yüksek Hâkimler
Kurulu ve Sayıştay Başkan ve Üyelerini, Cumhuriyet Başsavcısını,
Başkanunsözcüsünü, Askeri Yargıtay Başsavcısını ve kendi üyelerini görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatiyle yargılar ve Anayasa ile verilen
diğer görevleri yerme getirir.
Anayasa
Mahkemesinin, Yüce Divan sıfatiyle yargılamasında savcılık görevini Cumhuriyet
Başsavcısı yapar.)
III.-
İLK İNCELEME:
l-
1970/25 esas sayılı iş :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 21/5/1970 gününde Lûtfi Ömerbaş,
Salim Başol, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak,
Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar,
Halit Zarbun, Mustafa Karaoğlu ve Muhittin Gürün'ün katılmalariyle yapılan ilk
inceleme toplantısında :
a)
Dâva konusu 29/4/1970 günlü, 227 sayılı T.BJVI.M. Birleşik Toplantısı Kararının
9/5/1970 günlü, 13490 sayılı Resmî Gazete'de yayımlandığı; dava dilekçesinin
4/5/1970 gününde Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğince kaleme havale
edildiği, 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 26. maddesine göre davanın bu
tarihte açılmış sayılması gerektiği ve böylece dava açma süresi işlemeğe
başlamadan önce davanın açılmış bulunduğu; davanın açılmasına, Cumhuriyet Halk
Partisi T.B.M.M. Grubu Genel Kurulunun, 29/4/1970 günü, çoğunluğun bulunduğu
tespit edildikten sonra, açılan birleşiminde oybirliği ile karar verildiği ve
davanın bu karara dayanılarak Cumhuriyet Halk Partisi T.B.M.M. Ortak Grubu
Başkanı ve Parti Genel Başkanı İsmet İnönü tarafından açılmış olduğu ve dosyanın
eksiği bulunmadığı görülmüştür.
b)
Bundan sonra davanın Anayasa'nın 147. maddesinin birinci fıkrası ve 149.
maddesi kapsamına, başka bir deyimle Anayasa Mahkemesinin görev yetki alanına
girip girmediğinin saptanması için görüşme açılmıştır.
Anayasa
Mahkemesi kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerinin Anayasa'ya
uygunluğunu denetler. Davacı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik
Toplantısında verilmiş bir kararın iptalini istediğine ve bir kanun söz konusu
olmadığına göre bu karar ancak bir içtüzük düzenlemesi niteliğinde ise Anayasa
Mahkemesince denetlenebilir. Onun için dava konusu kararın, bu yönden
incelenmesi gerekir.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın hükümleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
Meclislerin çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre
yürütmeleri ilkesi de yer almaktadır. Nitekim bu ilkeye uyularak 17/2/3965
gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı içtüzüğü kabul edilmiş
ve 1/3/1965 günlü, 1l941 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Dava
konusu kararla sonuçlanan iş, Başbakan hakkındaki bir Meclis Soruşturması
istemine ilişkindir ve Anayasa'nın 90. maddesi kapsamına girmektedir. Bu madde
hükümlerine göre Başbakan veya Bakanlar hakkında yapılacak soruşturma
istemleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında görüşülür ve
karara bağlanır. Soruşturma her iki Meclisten eşit sayıda seçilecek üyelerden
kurulu komisyonca yürütülür Yüce Divana sevk hususundaki karar birleşik
toplantıda verilir. Meclislerdeki siyasî parti gruplarında, Meclis Soruşturması
ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
Demek
ki Meclis Soruşturması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma alanına giren
bir konudur ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı içtüzük hükümlerine
göre yürütülür, yukarıda değinildiği üzere böyle bir içtüzük de yapılmış
bulunmaktadır.
Meclis
Soruşturması ve Yüce Divana sevk işlemlerine ilişkin çalışmalar Türkiye Büyük
Millet Meclisi Birleşik Toplantısı içtüzüğünün 32. den 23. ye kadar olan
maddelerini kapsayan üçüncü kısmı ile düzenlenmiştir. 12. maddede bir veya
birkaç T.B.M.M. üyesi tarafından Meclis Soruşturması açılması istemiyle verilen
önergelerde nelerin bulunacağı; 13. maddede yargı mercilerince bir işin
kovuşturulması sırasında görevde bulunan veya görevinden ayrılmış olan Başbakan
veya Bakanlar Kurulu üyelerinden birinin Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden
veya bakanlıklarının görevleri ile ilgili işlerden dolayı ceza sorumunu
gerektiren eylemleri nedeniyle görevsizlik kararı verildiğinde ne yapılacağı;
14. maddede 12. veya 13. madde gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik
Toplantısı Başkanlığına başvuruldukta yapılacak işlemler (durumdan derhal
ilgili Başbakana veya Bakanlar Kurulu üyesine bilgi verilmesi konunun yedi gün
içinde gündeme alınması ve gündeme alındığı gün soruşturma açılmasının gerekli
olup olmadığına dair inceleme yapmak üzere Genel Kurulca bir T. B. M. M.
Soruşturma Hazırlık Komisyonu seçilmesi; Komisyonun çalışma tarzı, süresi ve
yetkileri; komisyon raporunun dağıtılması ve gündeme alınması); 15. ve 16.
maddelerde Meclis Soruşturması isteminin dikkate alınıp alınmaması hakkında
Genel Kurulca nasıl karar verileceği; Meclis Soruşturması açılmasına karar
verilirse, Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonunun nasıl
kurulacağı; 17. maddede Meclis Soruşturmasının nasıl yürütüleceği ve Komisyonun
yetkileri 18. maddede soruşturma ile ilgili komisyonlara seçilemiyecek üyeler;
19. maddede T.B.M.M. Soruşturma Komisyonu raporunun görüşülmesi ve karara
bağlanması; 20. maddede T. B. M . M. Soruşturma Hazırlık Komisyonunun ve
Soruşturma Komisyonunun çalışma usulü; 21. maddede Yüce Divana sevk karan
alınırsa dosyanın Yüce Divana nasıl gönderileceği; 22. maddede guruplarda
soruşturma ile ilgili görüşme yapılamayacağı; 23. ve sonuncu maddede Cumhurbaşkanının
vatan hainliğiyle suçlandırılması hali hükme bağlanmaktadır.
Dava
konusu karar, belirli bir olaya ilişkin olarak alınmış bulunmakla birlikte,
Meclis Soruşturması konusuna giren bir sorunu çözen niteliktedir ve bu niteliği
ile de kararın ileride benzeri olaylarda uygulama yeri bulacağı ortadadır.
Sorun T. B. M. M. Soruşturma Hazırlık Komisyonunun çalışmaları sırasında adliye
mahkemesinde soruşturma konusu ile ilgili bir davanın bulunduğu anlaşılırsa ne
yolda davranılacağıdır. içtüzükte sorunu çözecek açık bir hüküm yoktur. T. B.
M. M. Birleşik Toplantısında alınan dava konusu kararla sorun çözülmüş ve böyle
durumlarda Soruşturma Hazırlık Komisyonu çalışmalarının, mahkeme kararının
kesinleşmesini de içine alacak bir süreye kadar durdurulması kuralı kabul
edilmiştir.
Yukarıda
da değinildiği üzere Meclis Soruşturması, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarından birini oluşturur ve bu çalışmaya ilişkin durumların çözüm yeri
de içtüzüktür. Dava konusu kararın, az önce belirtilen kapsamı ile, yeri yalnızca
içtüzükte olması gerekli bir konuyu düzenlediğinde kuşku yoktur. Üstelik
Soruşturma Hazırlık Komisyonu çalışmalarına bir sınırlandırma ve kısıtlama
getirdiği için T. B. M. M. Birleşik Toplantısı içtüzüğünün bu komisyonun
çalışmalarına ilişkin 14 maddesini değiştiren bir nitelik de kazanmaktadır.
29/4/1970
günlü, 227 sayılı T.B.M.M, Birleşik Toplantısı kararının konu ve erek
bakımından bir içtüzük sorununu düzenlediğini ve bu yönden de içtüzük hükmü
niteliğinde bulunduğunu böylece belirttikten sonra, kararın alınmasında,
içtüzüğün değiştirilmesine ilişkin usule uyulmaması gibi bir durumun bu
niteliğe etkisi olup olmayacağı üzerinde durulması gerekir.
Anayasa,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Meclislerin içtüzüklerinin yapılması ve
değiştirilmesi için belirli bir yol koymuş değildir. Buna karşılık T.B.M.M.
Birleşik Toplantısı İçtüzüğünün 29. maddesinde İçtüzüğün değiştirilmesi,
hükümlerinin kaldırılması ve İçtüzüğe hüküm eklenmesi hakkındaki tekliflerin
T.B.M.M. İçtüzük Geçici Karma Komisyonunda görüşüleceği; komisyon raporunun
Birleşik Toplantı Genel Kurulunda görüşülüp karara bağlanacağı, bu görüşme
sırasında içtüzük tekliflerinin görüşülmesine dair Millet Meclisi içtüzüğünde
yer alan hükümlerin uygulanacağı yazılıdır.
27
Ekim 1957 tarihinden önce yürürlükte bulunan ve millet meclisi toplantı ve
çalışmalarında, Anayasa'nın geçici 3. maddesi uyarınca, uygulanması sürdürülen
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 223. maddesinde ise, İçtüzüğün
değiştirilmesine, bir yahut daha çok maddesinin yürürlükten kaldırılmasına veya
buna bir veya daha çok madde-eklenmesine ilişkin tekliflerin, komisyonda
incelendikten sonra kanunların görüşülmesi usulüne göre Mecliste görüşülüp
sonuçlandırılacağı; ancak konu üzerinde tek görüşme yapılacağı ve değişikliğin
ilâna tabi olmadığı belirlenmiştir.
Dava
konusu kararın, önceden yapılmış bir komisyon incelemesi ve incelemeyi sonuca
bağlayan bir rapor olmaksızın, 13 sayılı Soruşturma Hazırlık Komisyonu
üyelerinden üç kişinin verdiği 15/4/1970 günlü önergenin T.B.M.M. Birleşik Toplantısının
29/4/1970 günlü 10. birleşiminde açık oylamaya konulup kabul edilmesiyle
oluştuğu bilinmektedir. Tutanak dergisi uyarınca üye tamsayısının 633 olduğu
anlaşılan birleşik toplantıdaki oylamanın resmî sonucuna göre oy verenler 571,
kabul edenler 302, reddedenler 267, çekimserler 2, oya katılmayanlar 59, açık
üyelikler 3'tür.
Görülüyor
ki dava konusu kararın içtüzük değişikliklerinin bağlı bulunduğu usul
bakımından başlıca eksiği, daha önce komisyondan geçirilmemiş olmasıdır.
Ancak
kararan çözüme bağladığı konunun, alınmasındaki ereğin ve gördüğü işin açık ve
kesin delâleti karşısında şekil eksikliğinin, bu yasama belgesini
nitelendirmede etkisi olabileceği düşünülemez. Kararın dayanaklık ettiği
uygulama ile İçtüzüğün 14. maddesini değiştirdiği ortadadır ve şu durum dahi
ona içtüzük hükmü niteliğini kazandırmaya yeterlidir. Kaldı ki aksine bir
görüşün çeşitli İçtüzük konularının tek tek kararlarla hükme bağlanması ve
böylece Anayasa'ya uygunluk denetiminden kaçınılması yolunda bir eğilimi teşvik
etmesi daima olasılık içindedir. Anayasa'da bu nitelikte bir gediğin
bulunabileceğini düşünmek ise, Anayasa koyucunun ereğine aykırı bîr tutum olur.
Yukarıdan
beri açıklanan nedenlerle dava konusu T.B.M.M. karan, İçtüzük düzenlemesi
niteliğindedir ve Anayasa Mahkemesi Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerinin
Anayasa'ya uygunluğunu da denetlemede görevli ve yetkili olduğundan bu karar da
Anayasa Mahkemesinin denetimine bağlıdır.
Celâlettin
Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu ve Halit Zarbun bu görüşe katılmamışlardır.
c)
Adalet Partisi Millet Meclisi Grubu Başkan Vekilliğinin 44 sayılı Yasanın 30.
maddesinden yararlanmak üzere dava dilekçesini Anayasa Mahkemesinde inceleme
isteminde bulunduğu anlaşılmış ve istem yerinde görülmüştür.
Böylece
tamamlanan ilk inceleme sonunda:
aa)
Dava konusu Türkiye Büyük Millet Meclisi kararının içtüzük düzenlemesi
niteliğinde olduğuna ve Anayasa Mahkemesinin denetimine bağlı bulunduğuna
Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu ve Halit Zarbun'un karşı oylariyle ve
oyçokluğu ile;
bb)
Dosyanın eksiği bulunmadığından Anayasa'nın 147., 149. ve 150. ve 44 sayılı
Kanunun 21., 22., 25. ve 26. maddelerine uygun olduğu kabul edilen işin
esasının incelenmesine oybirliği ile;
cc)
Adalet Partisi Millet Meclisi Grubu Başkan Vekilliğinin 44 sayılı Kanunun 30.
maddesinden yararlanmak üzere dava dilekçesini Anayasa Mahkemesinde inceleme
yolundaki isteminin kabulüne ve bilgi edinmenin gurup başkanının veya onun
belge vereceği temsilcinin incelemeyi yapması yolu ile sağlanmasına oybirliği
ile
21/5/1970
gününde karar verilmiştir.
2.
1970/26 esas sayılı iş :
Yukarıda
III/I sayılı bölümde belirtilen günde yine o bölümde adları açıklanan
kişilerden kurulu olarak toplanan Anayasa Mahkemesinin yaptığı ilk inceleme
görüşmelerinde:
a)
Güven Partisince yine 1970/25 esas sayılı işin konusu olan 29/4/ 1970 günlü 227
sayılı T.B.M.M, Birleşik Toplantısı kararının iptali istemiyle açılan davaya
ilişkin dilekçenin 4/5/1970 gününde Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğince
kaleme havale edildiği; 44 sayılı Yasanın 26, maddesine göre davanın bu tarihte
açılmış sayılması gerektiği; davanın açılmasına 21 kişiden kurulu genel yönetim
kurulunun 12 üye ile 30/4/ 1970 gününde yaptığı toplantıda oybirliği ile karar
verildiği (69 sayılı karar); davanın bu karara dayanılarak Güven Partisi Genel
Başkanı Prof. Dr. Feyzioğlu tarafından açılmış olduğu ve dosyanın eksiği
bulunmadığı görülmüştür.
b)
Yukarıda III/1-b bölümünde açıklanan gerekçe ile dava konusu T. B, M. M.
kararının bir içtüzük düzenlemesi niteliğinde olduğu ve bu niteliğiyle Anayasa
Mahkemesinin denetimine bağlı bulunduğu sonucuna varılmıştır. Celâlettin
Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu ve Halit Zarbun bu görüşe katılmamışlardır.
c)
Adalet Partisi Millet Meclisi Grubu Başkan Vekilliğinin 44 sayılı Yasanın 30.
maddesinden yararlanmak üzere dava dilekçesini Anayasa Mahkemesinde inceleme
isteminde bulunduğu anlaşılmış ve istem yerinde görülmüştür.
ç)
İşbu davanın aynı kararın iptali istemi ile aynı günde açılmış bulunan 1970/25
esas sayılı dava ile birleştirilmesinin uygun olacağı konusuna verilmiştir.
Avni Gîvda 17/6/1970 günlü 13521 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3/4/1969
günlü, 1969/15 sayılı kararın sonunda yer alan (Resmî Gazete: Sahife 13)
karşıoy yazısının I sayılı bölümündeki gerekçeyi ileri sürerek bu görüşe
katılmamıştır.
Böylece
tamamlanan ilk inceleme sonunda :
aa)
Dava konusu T. B. M. M. kararının içtüzük düzenlemesi niteliğinde olduğuna ve
Anayasa Mahkemesinin denetimine bağlı bulunduğuna Celâlettin Kuralmen, Hakkı
Ketenoğlu ve Halit Zarbun'un karşı oylarıyle ve oyçokluğu ile;
bb)
Dosyanın eksiği bulunmadığından Anayasa'nın 147., 149. ve 150. ve 44 sayılı
Kanunun 21., 22., 25. ve 26. maddelerine uygun olduğu kabul edilen işin
esasının incelenmesine oybirliği ile;
cc)
Adalet Partisi Millet Meclisi Grubu Başkan Vekilliğinin 44 sayılı Kanunun 30.
maddesinden yararlanmak üzere dava dilekçesini Anayasa Mahkemesinde inceleme
yolundaki isteminin kabulüne ve bilgi edinmenin gurup başkanının veya onun
belge vereceği temsilcinin incelemeyi yapması yolu ile sağlanmasına
oybirliğiyle;
çç)
İşbu davanın aynı konuyu kapsayan 1970/25 esas sayılı dava ile
birleştirilmesine Avni Givda'nın karşı oyu ile ve oyçokluğu ile ;
21/5/1970
gününde karar verilmiştir. (E. 1970/26-K. 1970/28 sayılı karar.)
IV.
ESASIN İNCELENMESİ :
Davaların
esasına ilişkin rapor, dava dilekçeleri, Adalet Partisi Genel Başkanı
Vekilliğinin ve Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi gurupları
Başkanlıklarının dilekçeleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen T. B. M. M.
kararı, davacıların dayandığı dayanağı Anayasa hükümleri; bunlarla ilgili
gerekçeler ve Meclis görüşme tutanakları; konu ile ilişkisi bulunan öteki
metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
T.
B. M. M. Birleşik Toplantısında alınan 29/4/1970 günlü, 227 sayılı dava konusu
kararı; 4/3/1970 günlü ve 224 sayılı kararla kurulan T. B. M. M. Soruşturma
Hazırlık Komisyonunun çalışmalarının durdurulmasına dair 15/4/1970 günlü
önergenin kabulüne ilişkin bulunduğundan böylece karar niteliği kazanan bu
önerge üzerinde durulması gerekecektir.
Önergede
özetle : "Meclis Soruşturması Hazırlık Komisyonunun incelediği konunun,
önerge verenlerin bir gazetenin yayınlarına dayanarak ileri sürdükleri
Başbakanın görevini kötüye kullandığı ve böylece yakınlarına çıkar sağladığı
iddiasından ibaret olduğu, yayında bulunan gazete aleyhine Başbakanın şikayeti
üzerine Cumhuriyet Savcılığınca dava açıldığı; dava sırasında sanığın
Başkanının görevini kötüye kullandığı yolundaki iddiasını kanıtlamağa
çalışacağı, buna karşılık davacının da isnadın haksızlığını ortaya koymak için
gerekli savunmayı yapacağı; Hazırlık Komisyonu ile mahkemenin aynı sorunu
çözmeğe yani Başbakanın görevini kötüye kullanarak yakınlarına çıkar sağlayıp
sağlamadığını ortaya koymaya çalıştıklarını; oysa Anayasa'nın 132. maddesinin üçüncü
fıkrası hükmünün mahkemenin görmekte bulunduğu dava hakkında onunla ilgili
olarak yasama meclislerinde soru sorulmasını, görüşme yapılmasını ve beyanda
bulunulmasını yasakladığı; muhakeme bitmeden Hazırlık Komisyonu ne yönde karar
verirse versin rapor üzerinde görüşme açılacağına göre Anayasa'nın 132.
maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı anlam içinde görülmekte olan bir dava
hakkında taraflardan yana veya taraflara karşı yargı yetkisinin kullanılmasını
etkileyecek sorular soracağı ve beyanlarda bulunulacağı, bu davranışın da
Anayasa'nın çok sarih olan hükmüne aykırı düşeceğini ileri sürülerek; Hazırlık
Komisyonu çalışmalarının, mahkeme kararının kesinleşmesini de içine alacak bir
süreye kadar durdurulması önerilmiştir. Öneri kabul edilmekle söz konusu T.B.M.M.
Soruşturma Hazırlık Komisyonu çalışmalarının belirsiz bir süre için
durdurulmasına karar verilmiş olmaktadır.
Kararın
dayanağı olan Anayasa'nın 132. maddesinin üçüncü fıkrası metni okundukta
görülecek olan şudur : Anayasa'nın yasakladığı; yasama meclislerinde,
görülmekte olan bir dâva hakkında veya yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili
soru sorulması, görüşme yapılması veya beyanda bulunulması değildir. Üçüncü
fıkra hükmü yalnızca görülmekte olan bir dâva hakkında yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulmasını, görüşme yapılmasını ve beyanda
bulunulmasını yasaklamaktadır. Bir başka deyimle yasama meclislerindeki
görüşmelere üçüncü fıkra ile konulan kısıtlama, sadece "Belirli bir davada
kullanılan yargı yetkisi" ile sınırlıdır. Karar niteliğini kazanan
önergede ise üçüncü fıkradaki yasak hükmünü ikiye bölme, aralarında bağlantı
yokmuşçasına bunlara ayrı ayrı anlam verilip değerlendirmeye gidilme eğilimi
göze çarpmaktadır. Bu eğilim ve anlayış üçüncü fıkranın, fıkra hükmüne uymayan
bir biçimde yorumlanmasına yol açmıştır.
Bilindiği
üzere 132. maddenin üçüncü fıkrası Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu
tasarısında "görülmekte olan bir dâva hakkında yasama meclislerinde soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz"
biçiminde idi ve Temsilciler Meclisinde böylece kabul edilmişti. "Yargı
yetkisinin kullanılmasiyle ilgili" deyimi Millî Birlik Komitesince fıkraya
eklenmiş ve iki deyim arasında kurulan bağlantı, hükme hiçbir kuşkuya yer
vermeyecek bir kesinlik ve açıklık kazandırmıştır.
Öte
yandan hükmün getirilmesiyle güdülen erek de ortadadır. Kurucu Meclis, geçmişin
olaylarını gözönünde bulundurarak yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere
ve hâkimlere müdahale edilememesi ve mahkemelerin bağımsızlığının korunması üzerinde
titizlikle durmuş ve üçüncü fıkranın birinci cümlesi hükmüyle yasama
meclislerindeki görüşmelerin, soruların ve beyanların bir dâvada kullanılan
yargı yetkisini etkilemesini önlemiştir. Güdülen ereğin sının budur ve böyle
bir hükümle yasama meclislerinin anayasal görev ve yetkilerinin aksamasına ve
engellenmesine yol açılması düşünülmemiş; düşünülebileceği tasavvur
edilmemiştir. Anayasa ilkelerinin tek tek ve bir bütün olarak ele alınması
halinde varılacak sonuç bu gerçeği derhal ortaya koyar.
Olayda
Anayasa'nın 90. maddesinin uygulanması ve işletilmesi söz konusudur. Bu madde
yasama meclislerinin yürütmeyi denetim yollarında ve anayasal görev ve
yetkilerinden önemli bir konuyu "Meclis Soruşturması" kurumunu
düzenlemektedir. Anayasa koyucunun bu konuya verdiği büyük önemi, görev ve
yetkiyi yasama meclislerine tek tek değil birleşik olarak vermiş olması da
gösterir. 90. maddeye göre Başbakan veya bakanlara ilişkin soruşturma
istemleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantısında görüşülür ve
karara bağlanır. Soruşturma her iki Meclisten eşit sayıda seçilecek üyelerden
kurulu komisyonca yürütülür. Yüce Divana sevk hususundaki karar birleşik
toplantıda verilir.
Görülüyor
ki 90. madde yalnızca bir denetim yolunu düzenliyor değildir. Aynı zamanda
Türkiye Büyük Millet Meclisine, haklarında soruşturma istenen başbakan ve
bakanlar yönünden, adlî bir görev ve yetki de vermektedir. Çünkü 90. maddeye
göre soruşturma her iki Meclisten eşit sayıda seçilecek üyelerden kurulu bir
komisyonca yürütülmedikçe ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik
toplantısında olumlu karar verilmedikçe bir bakan veya başbakan Yüce Divana
sevkedilemez. 90. maddenin Meclislerdeki siyasî parti gruplarında, Meclis
Soruşturması ile ilgili görüşme yapılmasını ve karar alınmasını yasaklayan son
fıkrası hükmü de bu madde ile öngörülen görev ve yetkinin niteliğine ayrıca
ışık tutmaktadır.
Anayasa,
uyumlu bir bütündür. Bir bölüm hükümlerinin, öteki hükümlerini işlemez duruma
getirmesi veya işlemelerini aksatması düşünülemez. Mahkemelerin bağımsızlığını
korumak üzere konulmuş bir hükmün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir anayasal
denetim yetkisini ve adlî görevini engelleyebileceği hukukça savunulabilir bir
görüş değildir. Mahkemenin bakmakta olduğu dâvanın konusu ile Meclis Soruşturmasına
konu olan iddia arasında bir ilişki bulunabilir. Ancak mahkemenin o dâvada
kullandığı yargı yetkisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin Meclis
Soruşturması yetkisini kullanması arasında usul, erek, sonuç ve nitelik
bakanımdan açık ve kesin ayırımlar vardır. Bu iki alan arasında bir tedahül,
bir sınır karışması söz konusu olamaz. Onun içindir ki böyle bir durumda
mahkemenin bakmakta olduğu dâvada kullandığı yargı yetkisiyle ilgili soru
sorulmasına, görüşme yapılmasına, beyanda bulunulmasına yer vermeden Meclis
Soruşturması konusunun görüşülmesi mümkün olduğu gibi, mücerret Meclis
Soruşturması konusu ile dâva konusu arasında herhangi bir ilişki bulunması,
Meclis Soruşturması üzerindeki görüşmelere mahkemenin bakmakta olduğu dâvada
kullandığı yargı yetkisiyle ilgili soru, görüşme ve beyan niteliğini
kazandırmaz.
Dâva
konusu kararda benimsenen görüş, Anayasa'nın 132. maddesinin üçüncü fıkrasına,
yalnız olayda olduğu gibi Anayasalım 90. maddesinin değil, 89. maddesindeki
gensoru, 88. maddesindeki soru, genel görüşme, meclis araştırması gibi denetim
yollarının tümünün, 79. maddesindeki yasama dokunulmazlığının kaldırılması
işlemlerinin, hattâ Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun koymak, değiştirmek
ve kaldırmak yetkisinin işlemesini aksatmaya kadar varabilecek bir ters anlam
vermektedir. Metni açık ve konuluş ereği belli bir hükmün bütün bir Anayasa
düzenini olumsuz biçimde böylesine etkileyebileceği düşüncesini hukuk mantığına
sığdırmanın olanağı yoktur.
Özetlenecek
olursa : Bir içtüzük düzenlemesi niteliğinde olan dâva konusu kararda
Anayasa'nın 132. maddesinin üçüncü fıkrasına, lâfzî, tarihî ve gaî yorum
kurallarından uzaklaşılarak bu hükme uymayan bir anlam verilmiş ve böylece yine
Anayasa'nın 90. maddesinin işlemesi ağır bir şekilde aksatılmıştır. Karar, bu
niteliği dolayısiyle. Anayasaya aykırıdır; iptal edilmelidir.
V-
SONUÇ:
4/3/1970
günlü, 24 sayılı kararla kurulmuş T.B.M.M. Soruşturma Hazırlık Komisyonu
çalışmalarının durdurulmasına dair önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Birleşik Toplantısının 29/4/1970 günlü 10. birleşiminde kabul edilmesine
ilişkin bulunan ve içtüzük düzenlemesi niteliğinde olan 227 sayılı T.B.M.M.
Birleşik Toplantısı kararının, Anayasa'nın 132. maddesinin üçüncü fıkrasına uymayan
bir yoruma dayanarak yine Anayasa'nın 90. maddesinin işlemesini aksattığı için
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline 18/6/1970 gününde oybirliği ile
Anayasa'nın 147., 149., 150. ve 152 maddeleri uyarınca karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfü
Ömerbaş
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Feyzullah
Uslu
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
|
|
|
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞI
OY AÇIKLAMASI
İnceleme
konusu bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi birleşik toplantısının 29/4/1970
günlü ve 227 sayılı karan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 sayılı soruşturma
hazırlık komisyonu çalışmalarının durdurulmasına dair olan bir önergenin
kabulüne ilişkin bulunmaktadır.
Bu
kararla, Başbakan ve İsparta Millet Vekili Süleyman Demirel hakkında vazifeyi
suistimal suçundan Anayasa'nın 90. maddesine göre Meclis soruşturması açılması
istemiyle iki Milletvekilinin verdikleri önerge üzerine Türkiye Büyük Millet
Meclisi Birleşik toplantı içtüzüğünün 14 üncü maddesi uyarınca seçilmiş bulunan
13 sayılı soruşturma hazırlık komisyonunun incelediği konu ile, bir gazete
hakkında Başbakanın şikâyeti sonunda açılmış bir dâvanın konusunun bir olduğu
ve hazırlık komisyonunun düzenleyeceği rapor üzerinde görüşme açılmasının
Anayasa'nın 132 nci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir durum meydana
getireceği ileri sürülerek Mahkeme kararının kesinleşmesini içine alacak bir
süreye kadar, 13 sayılı soruşturma hazırlık komisyonu çalışmalarının
durdurulmasına dair verilen bir önerge kabul edilmiştir.
Yasama
Meclislerinin çalışmalarına taallûk eden bir hükmün içtüzük niteliği
kazanabilmesi için, içtüzük düzenlemesindeki usule uygun olarak hazırlanmış
olması ve çıkarılması ve muhakkak objektif, umumî ve mümasil hadiselerde
müstemirren uygulanmak üzere konulmuş kaideler bulunması lâzım gelir, inceleme
konusu bulunan karar ise bir hadiseye maksur olarak alınmıştır. Yürürlükte olan
bir içtüzük hükmünü değiştirmiş de değildir. Benzeri hadiselerde uygulanmasını
gerektiren bir nitelikten de yoksundur. Anayasa Mahkemesi ancak kanunların ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetlemekle
görevlidir. Sözü geçen 29/4/1970 günlü ve 227 sayılı karar ise yukarıda
açıklandığı üzere bir içtüzük hükmü niteliğinde sayılamıyacağından Anayasa'ya
uygunluğunun incelenmesi Anayasa Mahkemesinin görevi dışında kalmaktadır. Bu
sebeple işin esasının incelenmesine dair verilen karara muhalifiz.
|
|
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Halit
Zarbun
|