ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1968/18
Karar Sayısı : 1968/15
Karar Tarihi:6/Mayıs/1968
İPTAL DÂVASINI AÇAN: Cumhuriyet Senatosunun 34
üyesi
İPTAL DÂVASININ KONUSU : 23.3.1968 günlü ve
12856 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan (Seçimlerle ilgili kanunların bazı
maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanuna
bazı maddeler eklenmesi) hakkındaki 20.3.1968 günlü ve 1036 sayılı kanunun
Anayasa’nın 84. 85.ve 147. maddeleri ile bundan sonra gelen maddeleri hükümleri
ve seçme ve seçilme hakları karşısında Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüş
ve yine Anayasa’nın 149. ve 150. maddelerine dayanılarak iptali istenilmiştir.
1- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi gereğince 15.4.1968
gününde yapılan ilk inceleme toplantısında dâva dilekçesinin Anayasa Mahkemesi
Genel Sekreterliğince 10.4.1968 gününde kaleme havale edildiği; dâva
dilekçesinde Cumhuriyet Senatosu üyelerinden otuz dört kişinin adlarının ve
imzalarının bulunduğu; bu sayının Anayasa’nın 149. maddesinde ve 22.4.1962
günlü kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrasının 5 sayılı bendinde öngörülen
yeter sayıyı geçtiği, dosyada eksiklik bulunmadığı ancak 44 sayılı kanunun 25. maddesinin
son fıkrası uyarınca, kendisine tebligat yapılacak üyenin dilekçede açıkça
gösterilmediği, yalnız senato üyeleri arasında imzası bulunanlardan birisinin
ayrıca dilekçenin altını da imza etmiş olduğu görülmüştür.
15.4.1968 gününde Başkan İbrahim Senil, Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş,
üye İhsan Keçecioğlu, Salim Başol, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı
Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Avni Givda, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai
Seçkin, Ahmet Akar, Ziya Önel ve Muhittin Gürün’ün katılmalarıyle kurulmuş olan
Anayasa Mahkemesinin çoğunluğu, dâvacılardan bir Cumhuriyet Senatosu üyesinin
ayrıca dâva dilekçesinin altını da imza etmiş bulunması durumunu, kendisinin
Mahkemece tebligat yapılacak üye olarak kabul edilmesine yeterli görmüştür.
Görüşmeler sonunda Anayasa’nın 149. ve 150. ve 44 sayılı kanunun
21., 22. ve 26. maddelerine uygun bulunduğu sonucuna varılan dâvanın esasının
incelenmesine oybirliğiyle ve dâvayı açan Cumhuriyet Senatosu üyeleri arasında
imzası bulunanlardan birisinin ayrıca dilekçenin altını da imza etmiş olmasının
onun mahkemece kendisine tebligat yapılacak üye olarak kabulüne yeterli
bulunduğuna, üyelerden İhsan Keçecioğlu, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu,
Fazıl Uluocak, Avni Givda, Muhittin Taylan ve Recai Seçkin’in 44 sayılı kanunun
25. maddesinin son fıkrası uyarınca, kendisine tebligat yapılacak üyenin
dilekçede açıkça gösterilmesi gerektiği yolundaki karşı oylarıyle ve oyçokluğu
ile karar verilmiştir.
Dâvanın incelenmesine ilişkin gündemlerin düzenlenmesinde işin
ivediliği dolayısıyle, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 33. maddesinin birinci ve
ikinci fıkralarının ikinci hükümlerine göre işlem yapıldığının buruda
açıklanması yerinde olacaktır.
II-METİNLER VE ÖZET :
1-Dâva konusu 1036 sayılı Kanunun metni :
Seçimlerle ilgili kanunların bâzı maddelerinin yürürlükten
kaldırılması ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa bâzı maddeler eklenmesi
hakkındaki 1036 sayılı ve 20.3.1968 günlü Kanunun metni şöyledir:
(Madde 1- 25 Mayıs 1961 tarihli ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun:
32 nci maddesini değiştiren 13.2.1965 gün ve 533 sayılı Kanunun 7
nci;
33 ncü maddesini değiştiren 13.2.1965 gün ve 533 sayılı Kanunun 8
nci; maddesini tadil eden 14.7.1965 gün ve 656 sayılı Kanunun 12 nci;
38 nci maddesine fıkralar ekliyen 13.2.1965 gün ve 533 sayılı
Kanunun 9 ncu;
13.2.1965 gün ve 533 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle değiştirilen
35 inci maddesini tadil eden 14.7.1965 gün ve 656 sayılı Kanunun 16 ncı, ve
Cumhuriyet Senatosu Üyeleri Seçimi Kanununun değiştirilmesine dair
olan 17.4.1964 gün ve 447 sayılı kanunun 1 nci maddesine 2 fıkra ekliyen
14.7.1965 gün ve 656 sayılı Kanunun 13 üncü;
Maddeleri yürürlükten kaldırılmış ve aşağıda yazılı 32, 33. ve 35
inci maddeler, 25 Mayıs 1961 tarih ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
32., 33. ve 35 inci maddeler olarak eklenmiştir.
Madde 32- Siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde ettikleri
milletvekilliği sayısı, aşağıda şekilde hesaplanır:
Seçime katılmış olan siyasi partilerin ve bağımsız adayların
adları alt alta ve aldıkları muteber oy sayıları da hizalarına yazılır. Bu
rakamlar, önce bire, sonra ikiye; sonra üçe….. ilâ, o çevrenin çıkaracağı
milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar, parti
ayırımı yapılmaksızın en büyükten, en küçüğe doğru sıralanır. Milletvekilleri,
bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara, rakamların büyüklük
sırasına göre tahsis olunur.
Son kalan milletvekilliği için bir birine eşit rakamlar bulunduğu
takdirde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır.
Bir seçim çevresinde, kullanılan muteber oy puslaları toplamının,
o çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilecek sayıdan az
oy alan siyasi partilere ve bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilmez.
Bu gibi hallerde, milletvekilliği elde edemiyen siyasi partiler veya bağımsız
adaylar ve aldıkları oylar nazara alınmaksızın milletvekilleri geriye kalan
partiler ve bağımsız adaylar arasında yukarıki fıkra gereğince paylaştırılır.
Şayet seçime katılan siyasi partilerden ve bağımsız adaylardan hiç
biri yukarıki fıkrada gösterilen sayı kadar oy almamışlarsa, milletvekilleri
gene ikinci fıkra hükümlerine göre paylaştırılır.
Madde 33- Siyasi parti adaylarından seçilenler, aşağıdaki şekilde
tesbit edilir:
32 nci madde gereğince, her partinin kazandığı milletvekilliği
sayısı tesbit edildikten sonra, her parti için ayrı ayrı olmak üzere; adayların
adları, parti aday listesindeki sıraya göre alt alta yazılır. Yüksek Seçim
Kuruluna verilen aday listelerindeki sıra, seçimlerde partilerin kazandıkları
milletvekillerinin sırasının tesbitinde esas olur ve her seçim çevresinde 32
nci madde gereğince partilere düşen milletvekilliği sayısı kadar milletvekili,
her parti listesinin başından itibaren sayılmak suretiyle seçilmiş sayılır.
Bu işlemler açık olarak yapılır ve adaylarla müşahitler hazır
bulunabilirler.
İl seçim kurulu başkanı, milletvekilliğine seçilenleri gösteren
tutanağın bir suretini, o seçim çevresinde derhal ilân ettirir; diğer bir
suretini de bir hafta süre ile il seçim kurulu kapısına astırır.
Madde 35- Yukarıki maddenin birinci fıkrası gereğince il seçim
kurullarından bilgi verildikçe Yüksek Seçim Kurulu, bu bilgileri bekletmeden
radyo ile derhal yayınlanır.
Yukarıki maddenin birinci fıkrası gereğince bütün illerden
verilecek bilgiler tamamlanır tamamlanmaz, tasdikli tutanak suretlerinin
alınması veya itiraz varsa bu itirazların incelenerek karara bağlanması
beklenmeksizin, her partinin kazandığı milletvekili sayısı ve milletvekili
seçilenlerin ad ve soyadları Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyoları ile
derhal ilân olunur.
Seçim sonuçlarını gösteren tutanakların bütün illerden
gönderilmesi üzerine, Yüksek Seçim Kurulu, en kısa zamanda Türkiye Radyoları ve
Resmi Gazete ile ikinci bir bildiri yayınlayarak, iller itibariyle,
milletvekili seçilenlerin ad ve soyadlarını, seçmen sayısını, oy kullanan
seçmen sayısını, seçime katılma oranını, muteber oy puslası sayısını, her
partinin ve bağımsız adayların kazandıkları oy puslası sayısını açıklar.
Devlete ait bütün ulaştırma ve haberleşme araçları, seçim
kuralları arasında araç, gereç, haber, yazı ve bilgilerin ulaştırılmasında
öncelikle kullanılır.
25 Mayıs 1961 tarihli ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
yukarıda eklenen 32., 33. ve 35 inci maddeler hükmü, Cumhuriyet Senatosu
üyelerinin seçimlerinde de uygulanır.
Madde 2- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 3-Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.)
2- Konuya ilişkin Anayasa hükümleri:
Konuya ilişkin Anayasa hükümleri şunlardır:
(Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
devletidir.
Madde 55- Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak,
seçme ve seçilme hakkına sahiptir.
Seçimler, serbest, eşit, gizli, tek dereceli genel oy, açık sayım
ve döküm esaslarına göre yapılır.
Madde 56- Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre
partilere girme ve çıkma hakkına sahiptir.
Siyasi partiler, önceden izin almadan kurulur ve serbestçe
faaliyette bulunurlar.
Siyasi partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar,
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Madde 85- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler,
çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclislerin bütün
faaliyetlerine kuvvetleri oranında katılmalarını sağlıyacak yolda düzenlenir.
Siyasi parti grupları, en az on üyeden meydana gelir.
Meclisler, kendi kolluk işlerini Başkanları eliyle düzenler ve
yürütürler.
Madde 147/1- Anayasa Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüklerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetler.)
3- Dâvacının gerekçesi özeti :
Dâvacının gerekçesi özeti şöyledir :
a) Millet Meclisinden geçen kanun tasarısını Cumhuriyet
Senatosuna niyabeten görüşecek Geçici Komisyonunun kuruluşu Anayasa ve İçtüzük
hükümlerine aykırıdır. Çünkü burada görev alacak milletvekillerinin, üyesi
oldukları komisyonlarca seçilmesi gerekirken bu usule uyulmamış ve geçici
komisyon üyeleri Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonu
Başkanlarınca belirtilmiştir.
b) Geçici Komisyonun toplantılarında, Cumhuriyet Senatosu
İçtüzüğünün 20. maddesi hükümlerine aykırı davranılmıştır.
c) Geçici Komisyon Başkanlık Divanının seçmek ve görev bölümünü
yapmak üzere toplanmadan önce, 9.3.1968 gününde, Cumhuriyet Halk Partisi
gurubuna mensup üç üye komsiyonun, seçimle kurulmadığı için meşru olmadığını
ileri sürerek, çekilmişlerdir. Bu çekilmeler dolayısiyle parti gruplarının
komisyondaki güç oranları değiştiği halde durum, Anayasa’nın 85. maddesine
uygun olarak düzeltilmeden ve Cumhuriyet Halk Partisi gurubuna gücü oranında
geçici komisyona katılma imkânı verilmeden yalnızca Adalet Partili üyelerin
katılması ile Komisyon görüşmeleri başlatılmış ve tamamlanmıştır.
Görülüyor ki geçici komisyonun kuruluşu ve işleyişi, Anayasaya
aykırıdır. 1036 sayılı kanunun iptali gerekir.
III-ESASIN İNCELENMESİ :
Dâvanın esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, ilgili mercilerden
getirtilen bilgi ve belgeler, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen kanun
hükümleri, Anayasa’nın konuyu ilgilendiren maddeleri ve bunlara ilişkin
gerekçeler ve meclis görüşme tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
Dâva konusunun 1968/15 ve 1968/17 esas sayılı dâvalar
dolayısiyle de incelenmiş bulunması durumu:
Dâva konusu 1036 sayılı kanun daha önce 1968/15 ve 1968/17 sayılı
dâvalar dolayısiyle de incelenmiş ve kimi bölümlerine ilişkin iptal istemleri
3,4 ve 6 Mayıs 1968 günlü ve 1968/13 sayılı ve 6.5.1968 günlü ve 1968/14 sayılı
kararla reddedilmişti.
Görüşmelerin başında üyelerden Muhittin Gürün, dâva konusu 1036
sayılı kanun hakkındaki iptal istemlerinin daha önce karara bağlandığını; bu
durum ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliğini ve bağlayıcılığını
belirtilen Anayasa’nın 152. maddesi hükmü karşısında kanunun yeniden inceleme
ve karar konusu olamıyacağını ileri sürmüştür.
Anayasanın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesinin iptal
kararları karar tarihinde, ve eğer ayrıca yürürlük günü belirtilmişse o günde,
iptal eylediği mevzuatı yürürlükten kaldırır. Yürürlükte bulunmayan bir
kanunun, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemeyeceğine göre böylece çözümlenmiş
konuların bir daha mahkemeye gelmesi düşünülemez. Dâvanın veya itirazın reddi
ile sonuçlanan kararların, birincilerden farklı nitelikte olduğu meydandadır.
Bunlara konu olan hükümler yürürlükte kalmış ve kararlar belirli durumlara ve
koşullara dayanmakta bulunmuştur. Durumların ve koşulların değişmesi halinde
sonucun da değişik olması gerekir. Böyle bir değişmenin bulunup bulunmadığı ise
ancak inceleme sonunda anlaşılabilir. Kaldı ki incelenecek olan eski dâva ve
itiraz değil, yeni bir dâva veya itirazdır. Aksini düşünmek; bir kısım
hükümlere dokunulmazlık tanımak bu hükümler hakkında yargı mercilerinin
yetkilerini kullanmaların önlemek, hukuki görüşleri dondurup ebedileştirmek
olur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının, böyle bir ereği bulunduğu düşüncesini
destekliyecek doyurucu bir kanıtın ileri sürülmesi mümkün değildir. Şu duruma
göre 1036 sayılı kanunun daha önce başka bir dâva dolayısıyle incelenmiş ve
kimi bölümlerine ilişkin iptal istemlerinin reddedilmiş bulunması, aynı
hükümlerin yeniden incelenmesine engellik edemeyeceğine, Muhittin Gürün’ün
karşı oyu ile ve oyçokluğu ile karar verildikten sonra şekil yönünden aykırılık
sorununun görüşülmesine başlandı.
A-Şekil yönünden aykırılık iddialarının incelenmesi :
1- Cumhuriyet Senatosundaki geçici komisyonun, komisyon
başkanlarınca belirtilen üyelerden kurulmuş olması durumu:
1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının, Millet Meclisince kabul
edilerek, Cumhuriyet Senatosuna verilmesi üzerine, Anayasa ve Adalet Komisyonu
ile İçişleri komisyonuna havale edildiği; ancak Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunun 5.3.1968 günlü 39. birleşiminde tasarının, “çalışmaların bir an önce
bitirilmesi için” Anayasa ve Adalet komisyonu ile İçişleri komisyonundan
seçilecek dokuzar üyeden kurulu geçici bir komisyonda görüşülmesinin kabul
edildiği; fakat geçici komisyon üyelerinin seçilmeleri yerine bunların ilgili
komisyonların başkanlarınca belirtilmesi yoluna gidildiği ve komisyonun böylece
kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dâvacı bu durumun, bir iptal nedeni olduğunu ileri sürmüştür.
a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, demokratik hukuk devleti
ilkesini kabul etmiştir. (Madde 2.) Seçim usulünün üstün tutulması ve her
gerekli yerde uygulanması bu ilkenin başlıca icaplarından biridir. Nitekim
Anayasada, yasama meclisleri başkanlarının, Anayasanın öngördüğü komisyonların
belli edilmesinde, seçime gidileceğini açıklayan hükümler vardır. (
84.,90.,92., maddelerde olduğu gibi.). Meclislerin içtüzüklerinde de, gerek
başkanlık divanlarının gerekse genel olarak komisyonların kurulmasında seçim
usulü kabul edilmiştir. Anayasa’nın ve İçtüzüğün benimsendiği bu usulün daimi
komisyonların bünyelerinde de uygulanması ve bu komisyonlardan, genel kurulca
kurulmasına karar verilen karma veya geçici komisyonlara katılacak üyelerin
seçimle belli edilmesi demokratik hukuk devleti düzeninin tabii bir sonucudur.
Öte yandan Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 111. maddesinde genel kurulda ve
komisyonlarda yapılacak seçimlerde nasıl davranılacağının açıklanması,
komisyonların bünyelerinde de seçim usulünün benimsenmiş bulunduğunu ayrıca
gösterir. Bugüne kadar geçici komisyonlara katılacak üyelerin komisyonların
başkanlarınca belli edilmekte olmasının, hukuki bir dayanağı yoktur ve komisyon
başkanlarına içtüzükte böyle bir yetki tanınmış değildir. Bu yolda bir
uygulama, hukukça değeri olan, geçerli bir gelenek meydana getiremez.
Şu duruma göre geçici komisyonun kuruluş biçimi, içtüzüğe
aykırıdır. Ayrıca Cumhuriyet Senatosu genel kurulunun, geçici komisyonunun
kurulmasına ilişkin olarak 39. birleşimde verdiği karara da uymamaktadır. Zira
genel kurulca verilen karar Adalet Bakanının teklifinin kabulü şeklinde
olmuştur. Adalet Bakanı teklifinde ise, “ iki komisyondan seçilecek dokuzar
üye” den söz edilmektedir. (Cumhuriyet Senatosu tutanak dergisi. Cilt 46-Sayfa
8 ve 12)
Sonuç, geçici komisyonun kuruluş biçiminin muallel olduğu yolunda
özetlenebilir. Üyelerden Hakkı Ketenoğlu ve Halit Zarbun bu görüşe
katılmamışlardır.
b) Bu konunun görüşülmesinde, geçici komisyon üyelerinin, Anayasa
ve Adalet komisyonu ile İçişleri Komisyonunca mı yoksa Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunca mı seçilmesi gerektiği de tartışılmıştır.
Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonu üyeleri,
esasen her iki yılda bir genel kurulca ve gizli oyla seçilmektedir. (Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğü-madde 17). Genel kurul, bu üyeler hakkında da önce tercihini
ve iradesini kullandığına göre geçici komisyonun kurulmasında, genel kurulun,
kurulmaya ilişkin iradesini açıklamaktan başka bir işi olmamak gerekir ve
geçici komisyona girecek üyelerin seçilmeleri mensup bulundukları komisyonlara
düşer.
Üyelerden Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı
Ketenoğlu, Recai Seçkin, Ziya Önel ve Muhittin Gürün, geçici komisyon
üyelerinin, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca seçilmeleri gerektiğini ileri
sürerek bu görüşe katılmamışlardır.
C) Anayasa’da kimi hallerde kurulması öngörülen karma komisyonlar
dışında, kanun tasarı veya tekliflerinin önce komisyonlarda sonra meclisler
genel kurullarında inceleneceği hakkında zorunluk koyan bir kural yoktur.
Her ne kadar Anayasa’nın kimi maddelerinde (madde 91 ve 92)
meclislerin ilgili komisyonlardan söz edilmekte ise de bunlar kanun tasarı ve
tekliflerinin, mutlak surette komisyonlardan geçirilmesi zorunluluğunu koyan
birer Anayasa kuralı niteliğinde değildirler ve genellikle yasama meclislerinde
varoldukları bilinen komisyonlardan, o maddelerde öngörülen hallere münhasır
olmak üzere, ne biçimde yararlanılacağını belirtmekten öteye bir anlam
taşımamaktadırlar.
Komisyon çalışmalarının kanun tasarı ve tekliflerini, meclislerin
genel kurulları adına inceleyerek düşüncelerini bildirmekten başka bir anlama
bulunmadığı; sonunda konuya, meclislerin tüm hâkim oldukları ve kendi
iradelerine göre tam bir serbestlik içinde işi karara bağladıkları bilinen bir
gerçek olup, bir kanun tasarısı veya teklifinin ilgili komisyonda
incelenmesinin veya hiç incelenmemesinin meclis iradesinin, gereği gibi
belirmesine engellik edeceğinin düşünülmesi de mümkün değildir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Anayasa’nın, kurulmasını
buyurduğu komisyonlar dışında kalan komisyonlar, birer içtüzük düzenlemesidir.
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 36. maddesinde belirtildiği gibi, kimi hallerde
komisyon çalışmalarında vazgeçilmesi ve konunun doğruca senato genel kurulunda
görüşülerek sonuçlandırılabilmesi de bunu göstermektedir. Zira komisyon
çalışmaları, Anayasa kuralının gereği bulunsaydı, her hangi bir zorunluluk
yüzünden dahi bu yoldan vazgeçilmesi mümkün olamazdı.
Şu sonuca göre, birer içtüzük düzenlemesi olan ve meclislerce
kabul edilen kanunların sıhhatı bakımından da şart bulunmayan komisyonların
çalışmalarına veya kuruluşlarına ilişkin olarak işlenen hatalar veya
usulsüzlükler, kanunların Anayasa’ya aykırı sayılabilmeleri için yeter sebep
değildir.
Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş, Üyelerden İhsan Keçecioğlu, Salim
Başol, Feyzullah Uslu, Celâlettin Kuralmen, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün
yukarıda ki nedenlerle 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının incelenmesi için
Cumhuriyet Senatosunca Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonu
üyeleri arasından seçilmek suretiyle kurulması gereken geçici komisyonun
kuruluşunun İçtüzük hükümlerine aykırı bulunmasına dayanılarak dâva konusu
kanunun Anayasa’ya aykırı sayılmasının mümkün olmadığı görüşünde
bulunmuşlardır.
Öte yandan Başkan İbrahim Senil aşağıda yazılı görüşü ileri
sürmüştür.
Anayasa Mahkemesinin 13.1.1966 gün ve E.1964/26- K.1966/1 sayılı
kararında belirtildiği üzere (Anayasa Mahkemesi Kararlar dergisi sayı: 4,
Sayfa: 21 Resmi Gazete: gün 31.5.1966. Sayı 12310.) yetkili komisyonlardan
geçmeksizin veya usulünce kurulmamış bir komisyondan geçerek kabul edilmiş bir
kanunun, iptal nedeni olacak bir şekil eksikliği ile malul sayılması gerekir.
Ancak olayda geçici komisyonun kurulması, genel kurulun kararı
üzerine olmuş; kanun tasarısı bu Komisyonun yeter sayılı toplantısında
incelenmiş ve hazırlanan rapor, genel kurulda görüşülmüştür. Muhalefet grupları
genel kurulda görüşlerini açıklamak imkânını bulmuşlardır. Geçici komisyonun
kuruluş biçiminde bir eksiklik olmasaydı dahi, sonucun değişmeyeceği aşikârdır.
Başka bir deyimle, komisyonun kuruluş biçimi, dâva konusu kanunun, Cumhuriyet
Senatosu genel kurulunda kabulü işlemini etkileyecek bir nitelikte olmamıştır.
Bu itibarla geçici komisyonun kuruluş biçimi yüzünden kanunun iptaline
gidilmemek gerekir.
Böylece bu konuda ileri sürülen nedenlerin 1036 sayılı kanunun
iptalini gerektirmediği sonucu üzerinde yukarıda adları yazılı Başkan, Başkan
Vekili ve üyelerin tümü ve Hakkı Ketenoğlu, yani mahkeme heyetinin çoğunluğu
birleşmişlerdir. Ancak Hakkı Ketenoğlu burada açıklanan gerekçelere
katılmamıştır.
Üyelerden Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin Ahmet
Akar ve Ziya Önel geçici komisyonun kuruluş biçimi yüzünden 1036 sayılı kanunun
iptali gerektiğini ileri sürerek yukarıda açıklanan görüşe katılmamışlardır.
2- Geçici Komisyonun içtüzükte belirtilen aralara uyulmaksızın
toplanmış olması:
Geçici komisyonun, 6.3.1968 günü toplandığı fakat üçte iki
çoğunluğun sağlanamadığı; daha sonra 9.3.1968 günü toplandığı ve yine üçte iki
çoğunluğun sağlanamadığı; bunun üzerine 14.3.1968 gününde salt çoğunlukla
toplanarak önce başkanlık divanını seçtiği, sonrada kanun tasarısını görüşüp
kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 20. maddesine göre komisyonlar,
Cumhuriyet Senatosu Başkanının üyelerden her birine yapacağı yazılı davet
üzerine üye tam sayılarının en az üçte ikisiyle toplanarak kendilerine gizli
oyla ve salt çoğunlukla bir başkan, bir sözcü, bir kâtip ve gerekirse bir
başkanvekili seçerler. Üçer gün ara ile yapılacak iki toplantıda yeter sayı
sağlanamazsa, üçüncü toplantı üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yapılır.
Olayda üçte iki çoğunluğun sağlanamadığı 6.3.1968 ve 9.3.1968
günlü toplantılar arasında İçtüzüğün zorunlu kıldığı üç gün ara yoktur. Şu
duruma göre 14.3.1968 günlü toplantının içtüzüğe uygun ikinci toplantı
sayılması ve bu toplantıda üçte iki çoğunluk aranması gerekirdi. Oysa bu
toplantıda salt çoğunluk yeter görülmüş ve başkanlık divanının seçilmesine,
sonra da kanun tasarısının görüşülmesine geçilmiştir. Bu davranışın İçtüzüğün
20. maddesine aykırılığı apaçıktır.
Ancak Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş, üyelerden İhsan Keçecioğlu,
Salim Başol, Feyzullah Uslu, Celâlettin Kuralmen, Halit Zarbun ve Muhittin
Gürün yukarıda 1 sayılı bendin c işaretli fıkrasının ilk kesiminde açıklanan
nedenlerden ötürü geçici komisyonun içtüzükte belirtilen aralara uyulmaksızın toplanmış
olması durumunun, 1036 sayılı kanunun, Anayasa’ya aykırılığından söz edilerek,
iptaline gidilmesi için yeter neden sayılması mümkün olmayacağı görüşünde
bulunmuşlardır.
Öte yandan Başkan İbrahim Senil, Üyelerden Hakkı Ketenoğlu
aşağıda yazılı görüşü ileri sürmüşlerdir.
Anayasa Mahkemesinin 16.11.1965 günlü ve E-1964/38-K.1965/59
sayılı kararında da belirtildiği üzere (12.1.1966 günlü ve 12200 sayılı Resmi
Gazete) İçtüzük hükümleri, genellikle şekle ait kurallardır. Burada hatıra
gelen soru, bir kanun yapılırken içtüzüklerin her hangi bir hükmüne
aykırılığın, iptal nedeni sayılıp sayılmayacağıdır. Bu hükümler içinde yasama
meclislerince verilen bir kararın sıhhatı üzerinde etkili olabilecek nitelik
taşıyanlar bulunduğu gibi, bu derece önemli olmayanlar da vardır. Birinci
kategoriye girenlere aykırılığın, iptal nedeni teşkil edeceği, buna karşılık
öteki şekil kurallarına riayetsizliğin, iptali gerektirmeyeceği kabul
edilmelidir. Anayasa’da gösterilmeyen ve yalnız içtüzüklerde bulunan şekil
kuralları arasında bu ayırımı yapmak, Anayasa’nın ereğine uygun düşer. Zira
içtüzüklerdeki şekil kurallarına aşırı bağlılık yasama meclislerinin
çalışmalarını gereksizce aksatır. İçtüzük hükümlerine aykırı düşen işlemlerden
hangilerinin iptal nedeni sayılacağı, uygulanacak içtüzük hükmünün önemine ve
niteliğine göre çözümlenecek, ve dâva ve itirazların incelenmesi sırasında
Anayasa Mahkemesine takdir edilecek bir konudur.
İmdi olayda, içtüzüğün 20. maddesindeki sürelere uyulmamasının,
kanunun iptalini gerekli kılacak derecede ağır bir aykırılık sayılamayacağı
ortadadır. Geçici komisyonun, başkanlık divanının seçtiği oturumda kanun
tasarısını görüşmeğe başlamasına gelince; İçtüzükte bu tutumu engelleyici bir
hüküm bulunmadığı gibi, yine içtüzüğün 28. maddesinin ivedi işlerin hemen,
ivedi olmayan işlerin havaleden 48 saat sonra görüşülmesine cevaz veren hükmü
karşısında 5.3.1968 gününde geçici komisyona havale edilmiş sayılması gereken
bu işin 14.3.1968 gününde görüşülmesine başlanmasında ivedilik değil, gecikme
bulunduğu bile düşünülebilir.
Özetlenecek olursa; geçici komisyonun, içtüzükte belirtilen
aralara uyulmaksızın toplanmış ve çalışmış olması kanunun iptalini gerektirecek
bir nitelik taşımamaktadır.
Böylece bu konuda ileri sürülen nedenlerin 1036 sayılı kanunun iptalini
gerektirmediği sonucu üzerinde yukarda adları yazılı başkan, Başkan Vekili ve
Üyelerin tümü, yani Mahkeme heyetinin çoğunluğu birleşmişlerdir.
Üyelerden Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin,
Ahmet Akar ve Ziya Önel geçici komisyonun içtüzükte belirtilen esaslar uyarınca
çalışmamış olduğu nedeniyle bu çalışmalar sonucunda kabul edilen 1036 sayılı
kanunun iptali gerektiğini ileri sürerek yukarıda açıklanan görüşe
katılmamışlardır.
3- Geçici Komisyondan üç üyenin çekilmiş olması durumu:
Geçici Komisyona üye olarak ayrılan Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup üç Cumhuriyet Senatosu Üyesinin, geçici komisyonun seçimle
kurulmamış bulunduğunu ileri sürerek, geçici komisyonun 3. toplantısından önce
9.3.1968 günü saat 12.45 te Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına çekilme yazılarını
verdikleri anlaşılmaktadır.
Dâvacı, çekilme üzerine işlem yapılmamış ve Anayasa’nın 85.
maddesi uyarınca, komisyonda bozulan parti güçleri oranının düzeltilmemiş bulunduğunu
ve kanun tasarısının böyle bir komisyonda görüşülmesinin iptal nedeni olacağını
ileri sürmüştür.
Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş, Üyelerden İhsan Keçecioğlu, Salim
Başol, Feyzullah Uslu, Celâlettin Kuralmen, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün
geçici komisyonun kuruluşu ve çalışmaları ile ilgili olarak öne sürülen şu
iddialar haklı bulunsa bile yukarda 1 sayılı bendin c işaretli fıkrasının ilk
kesiminde açıklanan nedenlerden ötürü bu halin 1036 sayılı kanunun, Anayasa’ya
aykırılığından söz edilerek iptaline gidilmesi için yeter sebep sayılması
mümkün olamayacağı görüşünde bulunmuşlardır.
Öte yandan Başkan İbrahim Senil, Üyelerden Hakkı Ketenoğlu ve
Ziya Önel aşağıda yazılı görüşü ileri sürmüşlerdir:
Kimi kanun tasarılarının geçici komisyonlardan görüşülmesiyle
yetinilmesi bunların ivediliği yüzünden kısa süre içinde incelenerek genel
kurula bir an önce getirebilmeleri ereğine dayanır. Nitekim 1036 sayılı Kanuna
ilişkin tasarısının Anayasa ve Adalet komisyonu ile İçişleri komisyonundan
seçilerek dokuzar üyeden kurulu geçici bir komisyonda görüşülmesi Cumhuriyet
Senatosu genel kuruluna teklif edilirken de, tasarı üzerindeki çalışmaların bir
an önce bitirilmesinin sağlanması lüzumu gerekçe olarak ileri sürülmüştür.
Bu bakımdan geçici komisyonun üyeleri belli olduktan sonra ortaya
çıkan çekilmelerin, komisyon çalışmalarına engel olacak nitelikte bir olay
sayılmaması gerekir. Böyle durumlarda yeter sayı sağlanabildiği takdirde
komisyon çalışmalarını sürdürmesi tabiki görülmelidir. Aksi halde geçici komisyonun
kurulmasındaki erek ortadan kalkacağı gibi, ivedi bir işin böylece uzun zaman
sürüncemede kalması daima beklenebilir.
Olayda geçici komisyonun, toplanma ve karar yeter sayısı
bulunması dolayısiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Gurubuna mensup üç üyenin
çekilmelerine rağmen çalışmalarını sürdürmesi, haklı ve yerinde bir davranış
olmakla birlikte, çekilen üyeler çalışmalara katılsalar bile sonucu
etkileyemeyecekleri aşikâr bulunduğundan ve muhalefetin görüşü de genel kurulda
açıklandığından kimi üyelerin komisyondan çekilmeleri yüzünden ortaya çıkan durumun
kanunun iptaline yol açmaması gerekir.
Böylece bu konuda ileri sürülen 1036 sayılı kanunun iptalini
gerektirmediği görüşü üzerinde yukarda adları yazılı Başkan, Başkan vekili ve üyelerin
tümü, yani mahkeme heyeti’nin çoğunluğu birleşmişlerdir.
Üyelerden Fazla Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin ve
Ahmet Akar, kimi üyelerin geçici komisyondan çekilmeleri dolayısiyle ortaya
çıkan durumun, kanunun iptalini gerektirdiğini ileri sürerek, yukarıda
açıklanan görüşe katılmamışlardır.
B- Esas yönünden aykırılık durumunun incelenmesi:
Dâvada 1036 sayılı kanunun esas bakımından iptali istenmemiştir.
Ancak 44 sayılı kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasına göre: Anayasa
Mahkemesi, kanunların ve yasama meclisleri içtüzüklerinin Anayasa’ya aykırılığı
hususunda ilgililerce ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur değildir.
Mahkeme, istemle bağlı kalmak kaydiyle, başka gerekçe ile de Anayasa’ya
aykırılık kararı verebilir. Şu duruma göre Anayasa’ya aykırılık sorunun esas
yönünden de ele alınması ve incelenmesi gereklidir.
1- 1036 sayılı Kanunun kapsamı :
Metnin incelenmesinden anlaşılacağı üzere, (Bu kararda: II-ı de)
dâva konusu olan (Seçimlerle ilgili kanunların bâzı maddelerinin yürürlüktün
kaldırılması ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa bâzı maddeler
eklenmesi) hakkındaki 20.3.1968 günlü ve 1036 sayılı kanun üç maddedir. 1. maddede
önce:
13.2.1963 günlü ve 533 sayılı Kanunun 25.5.1961 günlü ve 306
sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 32. maddesini değiştiren ve 38. maddesine
fıkralar ekleyen hükümleri;
14.7.1965 günlü ve 656 sayılı kanunun; 25.5.1961 günlü ve 306
sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 533 sayılı Kanunla değiştirilmiş 33. ve
35. maddelerini değiştiren ve 25.4.1961 günlü ve 304 sayılı Cumhuriyet Senatosu
Üyelerinin Seçimi Kanununun 17.4.1964 günlü ve 447 sayılı kanunla değiştirilmiş
1. maddesine iki fıkra ekleyen hükümleri;
Kaldırılmakta; sonra üç yeni madde metni konularak bunlar 32.,
33. ve 35. maddeler olmak üzere 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
eklenmektedir. 1036 sayılı Kanunun 2. maddesi yürürlük tarihine, 3. maddesi ise
kanuna yürütecek mercie ilişkindir.
Görülüyor ki 1036 sayılı Kanun, aslında mutlak anlamda bir ilga
kanunu değil, kimi kanunların kimi maddelerini değiştiren bir kanundur. Bu
Kanun, 306 sayılı kanunun 32., 33. ve 35. maddelerini tüm olarak değiştirmekte;
yine aynı kanunun 38. maddesini, buna 533 sayılı Kanuna eklenmiş fıkraları
çıkararak eski metniyle ve 304 sayılı kanunun 1. maddesini, 656 sayılı Kanunla
eklenmiş fıkraları çıkararak, 447 sayılı Kanunun getirdiği metniyle
bırakmaktadır. 306 sayılı Kanunun 38. maddesinin 1036 sayılı kanunla
dokunulmayan bölümü 30.5.1961 gününden ve 304 sayılı kanunun 1. maddesinin yine
1036 sayılı kanunla dokunulmayan bölümü 22.4.1962 gününden beri yürürlüktedir.
Şu duruma göre 1036 sayılı kanunun Anayasa’ya aykırı olup
olmadığını karara bağlayabilmek için sadece bu kanunun 1. maddesiyle getirilen
yeni hükümlerin, yani 306 sayılı kanuna eklenen 32., 33. ve 35. maddelerin
incelenmesi gerekecektir.
2- 306 sayılı Kanuna 1036 sayılı kanunla eklenen 32. madde
:
a) 32. maddenin ilk üç fıkrası:
Sözü geçen maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları hükümleri
bir seçim sonunda siyasi partilerle bağımsız adayların sağladıkları geçerli
oylara göre elde ettikleri milletvekilliği sayısının nasıl hesaplanacağını
göstermektedir.
Maddenin ikinci fıkrasiyle kabul edilmiş olan düzen nisbi temsil
fikrine dayanan seçim düzenlerinden bulucusunun adiyle anılmakta olan D’Hondt
düzeninin bir biçiminden ibarettir.
Bu hesap yöntemine göre milletvekillikleri, bağımsızların siyasi
partiler arasında kazandıkları geçerli oylarla orantılı olarak
bölüştürülmektedir. Böylece seçmenin oyları, verildikleri doğrultuda
değerlendirilmekte ve her siyasi parti veya bağımsız aday kendisine verilen
oylara sahip olmakta; onların gücüne göre milletvekilliğini kazanmakta yahut
başkaca herhangi bir dış müdahaleye uğramaksızın, kendi gücü yetişmediği
takdirde de milletvekilliğini kazanamamaktadır.
Belirtilen şu sonuca göre düzen, Anayasa’nın 55. maddesindeki
ilkeleri zedelemediği gibi, Anayasa’nın başka kurallarıyla da çelişme durumunda
değildir.
b) 32. maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları:
306 sayılı milletvekili seçimi Kanununa 1036 sayılı kanunun 1. maddesiyle
eklenen 32. maddenin “Bir seçim çevresinde” diye başlayan dördüncü ve “Şayet”
diye başlayan beşinci fıkraları Anayasa Mahkemesinin E.1968/15-K.1968/13 sayılı
ve 3,4 ve 6 Mayıs 1968 günlü kararı ile ve işbu dâvanın açılmasından sonra
iptal edilmiş bulunduğundan davanın bu bölüm hakkında yeniden karar verilmesine
yer olmamak gerekir.
3- 1036 sayılı Kanunla 306 sayılı Kanuna eklenen 33. madde
:
Bu maddede siyasi parti adaylarından seçilenlerin nasıl tesbit edileceği
belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasına göre: Yüksek Seçim Kuruluna verilen
aday listelerindeki sıra, seçimlerde partilerin kazandıkları milletvekillerinin
tesbiti için esas olur ve her seçim çevresinde 32. madde gereğince partilere
düşen milletvekilliği sayısı kadar milletvekili her parti listesinin başından
itibaren sayılmak suretiyle seçilmiş sayılır.
Burada seçmenin, oylarının değerlendirilmesinde şahsi bir etkisi
olmaması; bir başka deyimle seçmen oylarının seçilecek milletvekillerinin ancak
partisini ve sayısını ortaya koyabilmesi ve seçilmiş kimselerin bu sayı
uyarınca parti aday listesindeki sıraya göre kendiliğinden belirmesi gibi bir
durum vardır.
Bilindiği gibi her parti bir fikir, bir program beraberliğinin ve
bunları yürütebilme gücünün ifadesidir. Nispi seçimde değeri olan budur. Nispi
seçim düzeninde, seçmen oylarının çoğu, kişilere değil, fikirlere programlara
yönelir; yönelmesi gereklidir. Bir seçmenin oyunun, bir siyasi partinin aday
listesine yönelmesi, genel olarak, seçmenin partinin temsil ettiği fikir ve
programı yeğ tuttuğunu gösterir. Burada adayların kimlikleri ve kişilikleri
tabiatiyle ikinci alanda kalacaktır. Bir seçmen, fikir ve program gibi en
önemli bir unsurda bir siyasi parti ile beraberse onun, ülküsünü ve tutumunu
benimsediği partinin aday listesinde düzenlenen sıradaki, önceden bilinen
görüşüne de katılmış bulunması beklenir. Hele siyasi partilerin demokratik
siyasi hayatın vazgeçilmiş unsurları sayıldığı bir ortamda böyle bir davranışı
yadırgamak ve kınamak mümkün değildir. Bu durumun, seçme ve seçilme
serbestliğine dokunduğu da ileri sürülemez. Bir adayın bir parti listesinde yer
alması, bir seçmenin bir partiye oy vermesi kendi iradeleri ile olur. Ancak bu
serbest davranış, eşyanın tabiatı, daha açıkçası yukarıda değinilen siyasi
parti kavramının özel niteliği yüzünden, seçmenin de adayın da yöneldikleri
partinin görüş ve tutumu ile bağlanmaları gibi bir sonucu kendiliğinden
doğurur.
Şu duruma göre 306 sayılı kanuna 1036 sayılı kanunla eklenen 33. maddenin
ikinci fıkrasında Anayasa’ya aykırılık yoktur. Üyelerden Sait Koçak, Recai
Seçkin ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
Maddenin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında Anayasa’ya
aykırı bir yön görülmemektedir.
4- 306 sayılı kanuna 1036 sayılı kanunla eklenen 35. Madde
:
Bu maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları seçim
sonuçlarının nasıl açıklanacağı hakkındadır. Anayasa’ya aykırı bir yönleri
yoktur.
Maddenin son fıkrasında 306 sayılı kanuna eklenen 32., 33. ve 35.
maddeler hükmünün Cumhuriyet Senatosu üyelerinin seçimlerinde de uygulanacağı
açıklanmaktadır. Bunlardan 32. maddenin iptal edilmeyen fıkralarının,
Cumhuriyet Senatosu üyelerinin seçimlerinde uygulanması gerekecektir. 1036
sayılı Kanunla getirilen ve Anayasa’ya aykırı olmadıkları sonucuna varılan
hükümlerin, Cumhuriyet Senatosu üyelerinin seçimlerinde de uygulanmasında
Anayasa’ya bir aykırılık düşünülemez. Bu itibarla son fıkra hakkında başkaca
bir karar verilmesine yer olmamak gerekir.
5- 306 sayılı kanunun tümünün iptali gerektirdiği yolundaki
görüşü :
Üyelerden Recai Seçkin 1036 sayılı Kanunun tümünün iptali
gerektiği görüşünü ileri sürülmüştür. 1036 sayılı kanunun getirdiği hükümlerden
32. maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları iptal edilmiş ve bu kararın III
bölümünün başında açıklanan yönlerde yapılan incelemelerde, yeri geldikçe ayrı
ayrı belirtildiği üzere, görüşülen öteki hükümler Anayasa’ya aykırı görülmemiş
olduğundan çoğunluk Recai Seçkin’in görüşünü benimsememiştir.
IV-SONUÇ :
A) 1- a) Cumhuriyet Senatosu Geçici Komisyonunu, Komisyon Başkanınca
belirtilen üyelerle kurulmasının İçtüzüğe aykırı bulunduğuna üyelerden Hakkı
Ketenoğlu ve Halit Zarbun’un karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
b) Geçici Komisyonunun Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri
Komisyonunca seçilmesi gerektiğine üyelerden Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan,
Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Recai Seçkin, Ziya Önel ve Muhittin
Gürün’ün, üyelerin Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca seçilmeleri gerektiği
yolundaki karşı oylarıyle ve oyçokluğu ile;
c) Geçici Komisyonun Kuruluş biçiminin, kanunun iptalini
gerektirmediğine Üyelerden Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin,
Ahmet Akar ve Ziya Önel’in karşı oylarıyle ve oyçokluğu ile;
A) 2- Geçici Komisyonun, İçtüzükte belirtilen aralara uyulmaksızın
toplanmış olmasının, kanunun iptalini gerektirmediğine Üyelerden Fazlı Öztan,
Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Ziya Önel’in karşı
oylarıyla ve oyçokluğu ile;
A) 3- Kimi üyelerin, Geçici Komisyondan çekilmeleri dolayısiyle
ortaya çıkan durumun, kanunun iptalini gerektirmediğine üyelerden Fazlı Öztan,
Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin ve Ahmet Akar’ın karşı oylarıyla ve
oyçokluğu ile;
B) 1- 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa 1036 sayılı kanunun
1. maddesiyle eklenen 32. maddenin “Bir seçim çevresinde” diye başlayan
dördüncü ve “Şayet” diye başlayan beşinci fıkraları Anayasa Mahkemesinin
E.1968/15-K.1968/13 sayılı ve 3.4 ve 6 Mayıs 1968 günlü kararı ile işbu dâvanın
açılmasından sonra iptal edilmiş olduğundan davanın bu bölümü hakkında yeniden
karar verilmesine yer olmadığına oybirliği ile;
B) 2- Aynı kanunla eklenen 33. maddenin ikinci fıkrası hükmünün,
Anayasa’ya aykırı olmadığına üyelerden Sait Koçak, Recai Seçkin ve Muhittin
Gürün’ün karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile;
B) 3- Aynı kanunla eklenen 35. maddenin son fıkrası hakkında, 32. maddenin
iptal edilmeyen fıkralarının, bu fıkra hükmü uyarınca Cumhuriyet Senatosu
üyelerinin seçiminde de uygulanması gerekeceğinden, başkaca karar verilmesine
yer olmadığına oybirliği ile;
B) 4- Aynı kanunun yukarıda belirtilen hükümleri dışında kalan
öteki hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına üyelerden Recai Seçkin’in karşı
oyu ile ve oyçokluğu ile;
6 Mayıs 1968 gününde Anayasa’nın 147., 149., 150. ve 152. maddeleri
gereğince karar verildi.
Başkan
İbrahim SENİL
|
Başkan Vekili
Lütfi ÖMERBAŞ
|
Üye
İhsan KEÇECİOĞLU
|
Üye
Salim BAŞOL
|
Üye
Feyzullah USLU
|
Üye
Fazlı ÖZTAN
|
Üye
Celâlettin
KURALMEN
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Hakkı KETENOĞLU
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Sait KOÇAK
|
Üye
Avni GİVDA
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Recai SEÇKİN
Karşıoy yazısı
eklidir.
|
Üye
Ahmet AKAR
|
Üye
Halit ZARBUN
|
Üye
Ziya ÖNEL
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Muhittin GÜRÜN
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
MUHALEFET ŞERHİ
1968/18-1968/15
sayılı yukarıdaki kararın III işaretli kısmının A bölümünün bendinin (b)
fıkrasında yer alan ve karma komisyonların ne suretle kurulması gerektiğine
ilişkin bulunan görüşün, 6 Mayıs 1968 günlü ve 1968/15-1968/13 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimde açıklanmıştır.
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememiz Esas: 1968/15 Karar: 1968/13 sayılı kararı için
yazmış olduğum karşı oyun geçici komisyonun kuruluşu hakkındaki bölümünde
belirtilen sebeplerle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
MUHALEFET ŞERHİ
Kararın (A) bölümünün (1) nci bendinin (b) fıkrasında yer alan
Cumhuriyet Senatosu Karma Komisyonunun ne suretle seçilmesi gerektiği hakkındaki
düşüncem, 6.Mayıs.1968 günlü ve Esas: 1968/15, Karar: 1968/13 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararında bu cihete ilişkin muhalefet şerhinde açıklanmıştır.
KARŞI OY YAZISI
Mahkememizin
Esas 1968/15 Karar 1968/13 sayılı ve 6.5.1968 günlü kararımızın A) 3-a bendine
karşı yazdığımız karşı oy yazısında belirtilen yönlerden çoğunluk kararına
karşıyız.
Üye
Hakkı KETENOĞLU
|
Üye
Halit
ZARBUN
|
KARŞI OY YAZISI
Mahkememizin
Esas 1968/15 Karar 1968/13 sayılı kararı için, Geçici Komisyonun Kuruluşu
Biçimi hakkında sayın Avni Givda ile Ahmet Akar’ın ve gensoru hakkında da sayın
Muhittin Gürün’ün yazmış oldukları karşı oy yazılarında belirtilen görüşe
katılıyorum.
-MUHALEFET ŞERHİ-
1. Cumhuriyet
Senatosundaki Geçici Komisyonun kuruluş ve çalışma biçimi :
1- Çoğunluğun
görüşü:
a)1036
sayılı kanuna ilişkin tasarının Millet Meclisinden Cumhuriyet Senatosuna
gönderilmesi üzerine tasarıyı görüşmek üzere Anayasa ve Adalet Komisyonu ile
İçişleri Komisyonundan seçilecek dokuzar üyeden kurulması Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunca kararlaştırılan Geçici Komisyon üyelerinin seçilmeleri yerine
bunların ilgili komisyonların başkanlarınca belirtilmesi yoluna gidildiği ve bu
tutumun içtüzüğe aykırı olduğu;
b)
Geçici Komisyonun toplantılarının İçtüzüğe uymadığı;
Çoğunlukça
da kabul edilmekte; ancak gerek bu aksaklıklar, gerekse Geçici Komisyondan
C.H.P Grubuna mensup üç üyenin çekilmesi komisyonda bozulan parti güçleri
oranının düzeltilmemiş bulunması durumu kanunun şekil yönünden iptalini haklı
gösterecek nitelikte sayılmamaktadır.
Çoğunluk,
aynı sonuca varmakla birlikte gerekçe üzerinde uyuşmamıştır. Çoğunluğun büyük
bölümü; Anayasa’da kimi hallerde kurulması öngörülen karma komisyonlar dışında,
kanun tasarı veya tekliflerinin önce komisyonlarda inceleneceği hakkında
zorunluk koyan bir kural bulunmadığı, birer içtüzük düzenlemesi olan ve
meclislerce kabul edilen kanunların sıhhati bakımından da şart bulunmayan
komisyonların çalışmalarına veya kuruluşlarına ilişkin olarak işlenmiş
hataların veya usulsüzlüklerin kanunların Anayasa’ya aykırı sayılabilmeleri
için yeter neden teşkil edemeyeceği görüşündedir.
2- Karşı
görüş :
Çoğunluk
gerekçelerinde ağırbasan görüşe göre önce kanun tasarı ve tekliflerinin yasama
meclisleri komisyonlarda görüşülmesi yönteminin niteliği ve sonuçları üzerinde
durulması yerinde olacaktır.
A-Yasama
meclislerindeki komisyonların, yasama işlemlerindeki yerleri ve etkileri:
Anayasa’da
her kanun tasarısı veya teklifinin mutlaka bir komisyon incelenmesinden geçmesi
gerektiği yolunda bir kuralı doğrudan doğruya koyan hüküm yoktur. Ancak iki durumda:
Millet Meclisinin Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsememesi halinde;
bir de bütçe tasarılarının incelenmesinde karma komisyon kurulacağı açıkça
belirtilmektedir. (Anayasa madde 92 ve 94) Bununla birlikte yasama
meclislerinde komisyonlar bulunacağına ve kanun tasarısı ve tekliflerinin bu
komisyonlarda görüşüleceğine işaret eden dolaylı hükümler Anayasa’da yer
almıştır. Söz gelimi, 91. maddenin 2. ve 92. maddenin 5. fıkralarında “her iki
meclisin ilgili komisyonları”ndan ve yine 92. maddenin 10. fıkrasında
Cumhuriyet Senatosunun kendisine gönderilen bir metni “Millet Meclisi
komisyonlarında ve genel kurulundaki görüşme süresini aşmayan bir süre içinde”
karara bağlayacağından söz edilmektedir.
Dikkat
edilirse görülür ki Anayasa, ancak kanun tasarı ve tekliflerinin her iki
meclisin bir karma komisyonda incelenmesi gerekli kıldığı hallerde bunların
kurulması biçimini içtüzüklere bırakmayarak kendisi düzenlenmiş; bir de kanun
teklifi getiren Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin mensubu olmadıkları meclisin
komisyonları karşısındaki durumlarının düzenlenmesini yine içtüzüklere
bırakmayarak kendisi hükme bağlanmıştır. Her iki meclisin ayrı ayrı kuracakları
komisyonlar Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi arasında anlaşmazlık konusu
olamayacağından Anayasa’nın bunlar üzerinde durmamasını tabii görmek gerekir.
Öteden beri komisyonların yasama meclislerinin bölünmez parçaları oluşu ve
bunların çalışmalarının yasama işlerinin tabii ve zorunlu bir evresini teşkil
edegelmesi karşısında Anayasa koyucudan bu konuda açık ve kesin bir buyruğun
beklenmesi yerinde olmaz. Yukarda da değinildiği üzere konuya dolaylı olarak
dokunulmuştur ve bu dolaylı hükümler yasama meclisleri komisyonlarına ve kanun
tasarı ve tekliflerinin bu komisyonlarda görüşülmesi usulüne bir Anayasa
müessesi niteliği vermeğe yetkilidir.
Öte yandan
Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve meclislerin çalışmalarını kendi
yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütmeleri kuralını da koymuştur.
(Madde 85/1) Yasama meclislerinin İçtüzüklerinde ve bu arada Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünde komisyonlara, komisyon çalışmalarına, kanun tasarı ve
tekliflerinin komisyonlara havalesine ve buralarda görüşülmelerine önemle yer
verilmektedir.
Yukardan
beri kısaca değinilen hususlar gözönünde tutulursa yetkili komisyonlardan
geçmeksizin veya usulünce kurulmamış bir komisyondan geçerek kabul edilmiş
kanun tasarısının iptal nedeni olacak bir şekil eksikliği ile malül sayılması
gerektiği sonucuna varılır. Böyle olunca da 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarıyı
görüşen ve rapora bağlayan Cumhuriyet Senatosu Geçici Komisyonunun kuruluş ve
çalışma biçimi üzerinde önemle durulması gerekir.
B-Cumhuriyet
Senatosu Geçici Komisyonunun kuruluş ve çalışma biçimi :
a)
Geçici komisyonunun kuruluş biçimindeki aksaklık kararda ayrıntılariyle
belirtildiği için burada yeni açıklamalar gerekli değildir. Komisyon bu
kuruluşu ile yalnız içtüzüğe değil özellikle demokratik hukuk devlet ilkesi ile
bağdaşamayacağı için; Anayasa’da aykırıdır. Böyle bir komisyonun tasarı
üzerindeki çalışmalarını Anayasa’nın ve İçtüzüğün gereklerini karşılayan bir
hazırlık çalışması olarak saymağa imkân yoktur. Genel kurul, görüşmelerini bu
komisyonunun raporu ve tasarı metni üzerinde yaptığına göre komisyon
çalışmalarının hukuki niteliği ve değeri elbette ki sonucu etkileyecektir.
b)
Yine kararda ayrıntılariyle belirtildiği üzere geçici komisyon Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 20. maddesinde açıklanan aralara uyulmaksızın
toplanmıştır. Çoğunluğun gerekçelerinden birinde 20. maddede yazılı sürelere
uyulmamasının kanunun iptalini gerekli kılacak ağırlıkta bir aykırılık
sayılamıyacağı ileri sürülmektedir. Sorun sadece bir sürelere uyulmama sorunu
değildir; ortada çok ağır sonuç doğuran bir davranış vardır: Geçici komisyon
14.3.1968 günlü toplantısında salt çoğunlukla toplanmış; başkanlık divanını
seçmiş, sonra da kanun tasarısını görüşerek karara bağlamıştır. İçtüzüğe göre
bu toplantıda üçte iki çoğunluk aranması gerekiyordu. Demek ki komisyonun
toplanması ve çalışması yeter sayı bulunmaksızın olmuştur. Böyle bir çalışmayı
ve sonucu hukukça geçerli saymak ve durumun görülen işin sıhhati üzerinde
etkili olacak ağırlıkta bulunmadığını ileri sürmek savunulanbilir bir görüş
değildir.
c)
Geçici komisyona üye olarak ayrılan C.H.P. gurubuna mensup üç Cumhuriyet
Senatosu üyesi, geçici komisyon esas toplantısını yapmadan önce, 9.3.1968
gününde geçici komisyonun seçimle kurulmamış bulunduğu ileri sürerek istifa
yazılarını Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına vermişler ve böylece komisyonda
Anayasa’nın 85. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen parti güçleri oranının
bozulmasına yol açmışlardır. Bu çeşit çekilmeler, kabul şartına bağlı
tutulmadığı için genel kurulun bilgi edinmesi gününden değil yazının merciine
verilmesi tarihinden başlıyarak hüküm ifade eder. Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün,
Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden çekilmenin, genel kurulun ıttılaı gününde
kesinleşeceği yolundaki 161. maddesinin, başkaca bir hüküm bulunmadığına göre,
komisyon üyeliklerinden çekilme hallerinde de uygulanması düşünülemez.
Bir
komisyonda Anayasa’nın 85. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen siyasi partilen
güçleri oranı kurulduktan sonra komisyonun içtüzükte belirtilen görev süresi
içinde bu oran bozulursa ne yapılması gerekeceği önemli bir sorundur. Oran
gelişi güzel yahut kötü niyetli çekilmeler yüzünden bozulmuşsa, komisyonun
toplanma ve karar yetersayısı varolduğu sürece bir düzeltmeye gidilmesinin
gerekmeyeceği belki ileri sürülebilir. Ancak çekilmeler, olayda olduğu gibi,
haklı nedenlere dayanıyorsa yahut denge yeni bir siyasi partinin kurulması ve
öteki siyasi parti guruplarından yeni partiye geçişler olması gibi bir durum
yüzünden bozulmuşsa derhal bir düzeltmeye gidilmesi ve siyasi parti güçleri
oranının yeniden Anayasa’ya uydurulması zorunlu olur. Nitekim Anayasa
Mahkemesi, Güven Partisi Millet Meclisi gurubu teşekkül ettiğinde, siyasi parti
guruplarının güçleri oranında kendisini gösteren değişikliği Meclis
faaliyetlerine ve bu arada komisyonların bünyelerine yansıtılmamasını ve
değişiklik için yeni toplantı yılının beklenmesine gidilmesini bir iptal nedeni
saymıştır. ( 1967/22-22 sayılı ve 2.8.1967 günlü karar.)
Geçici
komisyonun, işin ivediliği yüzünden, kısa süre içinde incelenerek genel kurulda
bir an önce getirilebilmesini sağlamak üzere kurulmuş bulunduğu ve komisyonunun
yeniden düzenlenmesinin, vakit alacağı için, sakıncalı olduğu yolundaki bir
düşünüş apaçık Anayasa hükümlerine aykırı bir davranışı haklı ve yasa içi
göstermeğe yetmez. Geçici Komisyonun sadece şu durumu dahi, onu Anayasa’ya
aykırı bir kuruluş haline getirmeğe ve çalışmalarını değersiz ve geçersiz
bırakmağa kafidir.
c)Şimdi
son olarak Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunun, geçici komisyonunun getirdiği
karar tasarısını kabul etmekle bu komisyonunun kuruluşuna ve çalışmalarına
hukuki nitelik kazandırıp kazandırmayacağı hususuna değinilecektir.
Bir
meclisin genel kurulu ancak kendi iradesinin belirmesindeki bir sakatlığı yine
kendi kararıyla önceki eksikliğinden kurtarabilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi
bir kararında (1964/26-1966/1 sayılı ve 13.1.1966 günlü) Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunun, yeter sayının bulunmadığı bir toplantıda kurulmasına karar verdiği
geçici komisyonu ve komisyonun çalışmalarını sonradan usulünce verdiği bir
kararla benimsediği için şekil eksikliğini ortadan kaldırdığını; komisyona ve
çalışmalarına hukuki nitelik kazandırdığını kabul eylemiştir.
Bu
kararda öngörülen durumla şimdi inceleme konusu olan olayı birbirine
karıştırmamak gerekir. 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarıyı inceleyen geçici
komisyonun kuruluşundaki ve çalışmalarındaki sakatlığın Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunun kendi tutumu ve davranışı ile bir ilişkisi yoktur. Genel kurul
komisyonun kurulmasına usulünce karar vermiş, komisyondaki bozukluk ise daha
sonra komisyonun kendi iç bünyesindeki aksamalardan doğmuştur. Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulu, hiçbir kararıyle, geçici komisyonun, kuruluş ve çalışma
biçimindeki, genel kurul iradesi dışında kalan, bozukluğu gidermeğe ve
komisyonun kuruluşuna ve çalışmalarına hukuki, yasaiçi bir nitelik kazandırmaya
muktedir olamaz.
d)
Özetlenecek olursa: 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının Cumhuriyet
Senatosundaki komisyon incelemeleri evresi Anayasa’ya ve İçtüzüğe uygun bir
komisyonda Anayasa ve İçtüzük uyarınca geçmemiş bulunduğundan kanunun şekil
yönünden iptali gerekir.
III-SONUÇ
:
Yukarda
açıklanan nedenlerle ve o sınırlar içinde 1968/18-15 sayılı ve 6. Mayıs. 1968
günlü kararın, 1036 sayılı kanunun şekil yönünden iptalini gerekli görmeyen
bölümüne karşıyız.
Üye
Avni GİVDA
|
Üye
Ahmet
AKAR
|
KARŞI OY YAZISI
Mahkememizin
Esas 68/15, Karar 68/13 ve 3,4 ve 6.5.1968 günlü kararı için yazmış olduğum
karşı oy yazısında gösterilen nedenlerden ötürü ve orada belirtilen yönlerden,
çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞI OY YAZISI
Mahkememiz Esas: 1968/15
Karar: 1968/13 sayılı kararı için, Geçici Komisyonun kuruluşu hakkındaki Sayın
Avni Givda ile Sayın Recai Seçkin’in karşı oylarında belirtilen görüşe
katılıyorum.
MUHALEFET ŞERHİ
1-
Dâva konusu 1036 sayılı kanun, mahkememizin 1968/15 esas sayısına kayıtlı diğer
bir dâva üzerine incelenerek kimi hükümlerinin iptaline, kimi hükümlerinin de
Anayasaya aykırı bulunmadığına karar verilmiştir.
Yukarıdaki
Kararda ise, evvelki kararda Anayasaya uygun olduğuna karar verilen konular
yeni baştan incelenerek haklarında tekrar hüküm verilmek suretiyle Anayasanın
152. ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 44
sayılı kanunun 50. ve 51. maddelerinde yer alan ve Anayasa Mahkemesi kararlarının
kesin, herkesi ve her organı bağlayıcı nitelikte olduklarını belirten hükümlere
aykırı bir usul tutulmuştur.
Bu
konuyu açıklayan düşüncelerim, 27.6.1967 günlü ve 12632 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanmış bulunan 28.6.1966 günlü ve 1963/132-1966/29 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimde belirtilmiştir.
Açıklanan
sebeplerle kararda uygulanan usule muhalifim.
2-
Kararın, III işaretli kısmının (A) bölümünün 1. bendinin (b) fıkrasında yer
alan ve Cumhuriyet Senatosu Karma Komisyonlarının ne suretle kurulması gerektiğine
ilişkin bulunan düşüncelerim, 6 Mayıs 1968 günlü ve 1968/15-1968/13 sayılı
Anayasa Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimin 3 No.lu fıkrasında
açıklanmıştır.
3-
1036 sayılı kanunun 33. maddesinde yer alan hükümlerin iptal edilmeleri
gerektiğini belirten düşüncelerim, yukarıda 2 No.lu fıkrada gün ve sayısı
gösterilmiş bulunan Anayasa Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimin 5 No.lu
fıkrasında açıklanmıştır.