ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No:1965/32
Karar No:1966/3
Karar tarihi:4/2/1966
Resmi Gazete tarih/sayı:8.6.1966/12317
Dâvacı:
Ankara Üniversitesi
Dâvanın
konusu : 14/7/1965 günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun l inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve Üniversite öğretim üyeleriyle
yardımcılarını bu Kanunun malî hükümlerinin kapsamına sokan (... malî hükümler
dışında...) deyiminin Anayasa'nın 120 nci maddesine aykırı bulunduğundan iptali
istenilmiştir.
İLK
İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15 inci maddesi uyarınca 9/9/1965 gününde yapılan ilk
incelemede dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine karar
verilmiştir.
SÖZLÜ
AÇIKLAMA KARARI.
Ankara
Üniversitesi Rektörlüğünün 29/11/1965 günlü ve 41 -2/1318 sayılı yazısı ile
sözlü açıklamalarının dinlenilmesi isteğinde bulunulması üzerine Mahkememizin
7/12/1965 günündeki oturumunda 44 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi uyarınca sözlü
açıklamalarını yapmak üzere ilgililerin çağrılmasına karar verilmiş ve
22/12/1965 gününde Rektörlükçe temsilci olarak görevlendirilen, Hukuk Fakültesi
Profesörlerinden Dr. Bülent Nuri Esen ve Dr. Akif Erginay ile Avukat Dr. Kudret
Ayiter, Dr. Hicri Fişek, Dr. Mukbil Özyörük 44 sayılı Kanunun 31 inci maddesi
gereğince hazır bulundukları halde temsilci profesörler : Bülent Nuri Esen,
Akif Erginay ve Avukat Hicri Fişek'in sözlü açıklamaları dinlenmiştir.
ESASIN
İNCELENMESİ:
28/1/1966
ve 4/2/1965 günlerindeki oturumlarda dâva dilekçesi, konu hakkında düzenlenen
rapor, iptali istenilen kanun hükmü ve ilgili Anayasa maddeleriyle gerekçeleri,
Temsilciler Meclisi, Cumhuriyet Senatosu ile Millet Meclisinde bu hükümlerle
ilgili olmak üzere geçen müzakerelere ve mahkememizde yapılan sözlü
açıklamalara ilişkin tutanaklar okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü :
ÖN
MESELE :
Görüşmelerin
başlangıcında üyelerden Avni Givda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
geçici 15 inci madddesindeki :
(Geçici
Madde : 15- Hâkimler, savcılar ve yardımcıları ile bu sınıftan sayılanlar,
subay, askerî memur ve astsubaylar, üniversite Öğretim üyeleri ile
yardımcıları, özel idare ve belediye personeli hakkında, Özel kanunları
yürürlüğe girinceye kadar, 788 sayılı Memurin, 1108 sayılı Maaş, 1453 sayılı
Zabitan ve Askerî Memurların Maaşatı, 2556 sayılı Hâkimler, 3656 sayılı Devlet
Memurları Aylıklarının tevhit ve taadülüne dair 4936 sayılı Üniversiteler
Kanunu ile bunların tadil ve eklerinden kendileri ile ilgili hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.)
Bükümünden
söz ederek bu madde karşısında dâva konusu hükmün bir direktiften ibaret
kaldığını ve ancak geçici 15 inci maddede yazılı özel kanun çıkınca üniversite
için dâva hakkı doğacağını, bu duruma göre de dâvanın, esasının incelenmesine
geçilmeksizin bu nedenle reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
KONU
ÜZERİNE YAPILAN İNCELEME :
15/7/1965
gününde kabul olunan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 23/7/1965 tarihinde
12056 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Kanunun
l inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, üniversite öğretim üyelerini ve
yardımcılarını bu Kanunun malî hükümlerine tâbi tutmaktadır. Kanunun geçici 15
inci maddesinde, l inci maddenin bu hükmünü bertaraf eden hiç bir kayıt ve
işaret yoktur. Maddede isimleri birer birer sayılan çeşitli kamu hizmeti
görevlileri, Kanunun l inci maddesiyle, tamamen veya kısmen Kanunun kapsamı
dışında bırakılmış olanlardır. Üniversite öğretim üyeleri ile yardımcıları da,
malî hükümler bakımından bu Kanuna, diğer konularda da Üniversiteler Kanununa
tâbi tutulmak suretiyle kısmen Devlet Memurları Kanununun kapsamı dışında
bırakılmış bulunmaktadırlar.
Bu
sebeple l inci maddedeki, kanunun asıl maksadını belirten esas hüküm ile,
kanunun kapsamı dışında kalan konular hakkında gerekli kanunlar hazırlanıncaya
kadar eski hükümlerin uygulanacağını gösteren geçici 15 inci madde hükmünün,
birlikte ve kanunun gayesine uygun olarak yorumlanması gerekir. Böyle olunca da
geçici 15 inci maddeden, Üniversite öğretim üyeleri ile yardımcıları hakkında
Kanunun malî hükümlerinin uygulanmamasının kasdedildiği anlamını çıkarmak doğru
olmaz. Zira bu madde kanunun kapsamı dışında kalan konular hakkında düzenleme
yaptığına ve üniversite öğretim üyeleriyle yardımcıları da sadece malî hükümler
dışındaki konular için kanunun kapsamı dışında bırakılmış bulunduklarına göre,
geçici 15 inci maddenin; üniversite öğretim üyeleri ile yardımcıları hakkında,
Kanunun kapsamı dışında bırakılan, yani sadece malî hükümler dışında kalan
konularda, Memurlar Kanununun benzer konular için getirdiği yeni esas ve
prensiplere muvazi hükümler kabul edilip yürürlüğe konuluncaya kadar eski
hükümlerin devam edeceğini öngördüğünü kabul etmek zorunluğu vardır.
Bu
noktada, Devlet Memurları Kanununun; esasen kapsamı dışında bırakmış olduğu
konularda ne sebeple, geçici 15 inci maddesiyle, hüküm sevketmeğe lüzum görmüş
olduğu hatıra gelebilir.
Kanunun
gerekçesinden, durumu ne olursa olsun bütün kamu hizmeti görevlileri hakkında,
uygulana gelmekte olan farklı hükümlerin kaldırılarak bağdaşık bir personel
statüsünün kurulması, ancak çok zorunlu hallerde bu esasa ayrılık kabul
edilmesi, bu hallerde de bazı genel esas ve kuralların mutlaka saklı tutulması
prensiplerinin benimsendiği, böylece, özel durumları bakımından bazı kamu
hizmetlileri şimdilik kanunun kapsamı dışında bırakılmakla birlikte bu halin
belirsiz bir süre uzatılmayarak onların durumlarının da kanunun esas ve
prensiplerine muvazi şekilde düzenlenmesinin öngörüldüğü, geçici 15 inci
maddenin, işte bu maksadı belirtmek ve kanunun kapsamı dışında bırakılan
konularda eski hükümlerin devam edeceği devrenin geçici bir devre olduğuna
işaret etmek için kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Bu
durum karşısında; üniversite öğretim üyeleri ile yardımcıları hakkında malî
hükümlerinin uygulanacağı, kanunun l inci maddesinde esas hüküm olarak kabul
edildiğine göre, geçici 15 inci maddede yeniden düzenleneceği ve bu düzenleme
yapılıncaya kadar da eski hükümlerin uygulanacağı belirtilen hususların; malî
hükümler dışında kalan konulara ilişkin olduğunu ve bu sebeple kanunun l inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan üniversite Öğretim üyeleri ile
yardımcılarını kanunun malî hükümlerinin kapsamı içine koyan hükmün, geçici 15
inci madde ile her hangi bir değişikliğe veya ertelemeye tabi tutulduğunu ve
böylece söz konusu l inci madde hükmünün bir direktif niteliğinde kaldığını
düşünmek mümkün olmadığından, bu hükmün uygulanmasının zorunlu bulunduğu sonucu
çıkmaktadır.
Öte
yandan Anayasa'nın 149. ve 150. ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri hakkındaki 44 sayılı Kanunun 20., 21., 22 nci maddelerinde
üniversitelerin, kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda kanunların
veya bunların belirli madde ve hükümlerinin Anayasa'ya aykırılığı iddiasiyle
Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal dâvası açabilecekleri ve Anayasa
Mahkemesinde iptal dâvası açmak hakkının da iptali istenen kanunun Resmî
Gazete'de yayımlanmasından başlıyarak doksan gün sonra düşeceği hükümleri yer
almaktadır.
14/7/1965
günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ise; 23/7/1965 günlü ve 12056
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış olup Ankara Üniversitesi de dâvasını,
2/8/1965 gününde Anayasa Mahkemesi kalemine verdiği dilekçe ile süresi içinde
açmış olduğuna göre usulüne uygun olarak açılmış bulunan dâvanın görülmesi gerektiğine
ve sözü edilen geçici 15 inci maddenin bu konuda bir engel teşkil etmediğine
üyelerden Avni Givda'nın muhalefeti ile ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
ESAS
KONU :
14/7/1965
günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun l inci maddesi hükmü şöyledir:
"Madde
l- Bu kanun, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde
çalışan, genel veya katma bütçelerden veya bunlara bağlı döner sermayeli
kuruluşlardan veyahut kefalet sandıklarından aylık alanlara uygulanır.
Hâkim
ve savcı sınıfından olanlarla subay ve astsubaylar bu kanun hükümlerine tabi
değildirler.
Üniversite
öğretim üyeleri ve yardımcıları, malî hükümler dışında Üniversite Kanunu ile
aynı kanunun ek ve tadillerine tabidirler.
İl
özel idareleri ve belediyeler personeli hakkında kendi özel kanunları hükümleri
uygulanır."
Madde
metninden de açıkça anlaşılacağı üzere üniversite Öğretim üyeleri ile
yardımcıları, kanunun kapsamını belirten birinci fıkradaki tarife uygun birer
kamu görevlisi olduklarından, esas itibariyle kanunun kapsamı içindedirler.
Ancak maddenin üçüncü fıkrası ile bunlar, birinci fıkranın kapsamından
çıkartılarak malî hükümler bakımından bu kanuna, bunun dışındaki konularda,
Üniversiteler Kanununa tabi tutulmak suretiyle haklarında özel bir durum
meydana getirilmiş bulunmaktadır.
Dâvacı
üniversite, söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ve üniversite
öğretim üyeleri ile yardımcılarını Devlet Memurları Kanununun malî esaslarına
tabî tutan (... malî hükümler dışında...) deyimine dayanan hükmün Anayasa'nın
120 nci maddesine aykırı olduğunu ileri sürmektedir.
SÖZLÜ
AÇIKLAMA
Üniversite
adına yapılan sözlü açıklamalarda, yukarıda belirtilmiş olan dâva dilekçesinde
yazılı konular tekrar edilmiş ve bunların dışında da özet olarak :
(a-
657 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesi muvacehesinde Devlet Personel
Dairesince yürütülmekte olan sınıf tüzüklerinin hazırlanması çalışmalarına
üniversitelerin katılıp katılmıyacakları hususunda, Başbakanlık tarafından 521
sayılı Danıştay Kanunu gereğince Danıştay'ın görüşüne başvurulduğu ve Danıştay
Genel Kurulunca da, Anayasa'nın 120 nci maddesi hükmü karşısında, Devlet
Memurları Kanununun "malî hükümlerinin Üniversite öğretim üyeleri ve
yardımcıları hakkında uygulanamayacağının ve binnetice mezkûr kanunun 36 ncı
maddesine tevfikan bunlar hakkında sınıf tüzüklerinin yapılmıyacağının zira
"üniversitelerin özel durumları icabı malî hükümlerin büyük kısmı
itibariyle özerklikle ilgili mahiyet" taşıdığının tesbit edilmiş olduğu,
b-
Anayasa'nın 149 uncu maddesi gereğince Üniversite ile ilgili hükümlerin Anayasa
Mahkemesinin kontrolü altında olduğu ve Üniversite muhtariyeti prensibinin de
Anayasa Mahkemesinin denetimi altına sokulduğu halbuki Devlet Memurları Kanunu
ile getirilen yeni hükümlerin tatbiki ile Anaysa'ya göre muhtar olan
üniversiteler, çıkarılacak tüzüklerle yeni bir statü içine sokularak Anayasa
Mahkemesine başvurma imkânlarının dolambaçlı yoldan selbedilmiş olacağı, bu
suretle de Anayasa Mahkemesi denetiminin teminatı yerine, sadece idari yargı
kontrolü ile iktifa olunması gerekeceği ve Anayasa'nın üniversitelere tanıdığı
teminatın yok olacağı,
c-
Devlet Memurları Kanununun malî hükümlerinin, Anayasa'nın 117 nci maddesin 2
nci fıkrası hükümlerine göre tesis olunduğu, halbuki Üniversite öğretim üyeleri
hakkında Anayasa'da belirtilmiş olan ilkelerin bunlardan farklı olduğu, farklı
ilkelerin farklı düzenlemeler gerektirdiği, aynı kalıpların birbirinden farklı
olan her iki kategori hakkında uygulanamıyacağı, Anayasa'nın kanun koyucuya,
Devlet Memurları statüsü için ayrı, Üniversite mensuplarının statüsü için de
ayrı direktifler verdiği,
ç-
Üniversitenin esas fonksiyonunun (öğretini ve araştırma) olduğu, bunun
icrasının (serbesti) ve özel bir (güvenlik) istediği, muhtar bir kuruluşun
idari yetkiye ihtiyaç gösteren tekmil tasarruflarında bu yetkiyi bizzat
kullanabileceği, halbuki Devlet Memurları Kanununun malî hükümlerinin
uygulanmasında çeşitli idari yetkilerin kullanılmasının muhtar Üniversitenin
(dışında) teşekküllere veya Üniversite ile ortaklaşa karar verecek organlara
veyahut da Üniversitenin azınlıkta bırakıldığı heyetlere terk edilmesi halinde
muhtar teşekkülün idari yetki kullanmada hususiyetini teşkil eden vasfın
ortadan kalkmış olacağı,
d-
Devlet Memurları Kanununun, kadroların düzenlemesiyle ilgili 34 üncü ve 35 inci
maddelerine göre Üniversite kadrolarının Maliye Bakanlığı ve Personel
Dairesinin de katılacağı bir (birleşik karar) ile hazırlanacağı, bu suretle
kadro teklifi tasarrufunun Üniversitenin iradesi dışında diğer iradelere de
bağlanmış olduğu, muhtar Üniversitelerin Anayasadan aldığı muhtariyete rağmen
genel idare unsurları ile birlikte karar almak zorunda bırakıldığı ve kadro
düzenlemesi bakımından idari vesayet altına sokulduğu, dış iradenin takdirinin
mevcut olduğu yerde muhtariyetten bahsedilemiyeceği, Üniversite Özerkliğinin
ortaya koyduğu zaruretin, kadrolarda uygulanacak usulün ancak parlemento
kontrolüne tabi olmasını gerektirdiği, bu konuya herhangi bir idari uzvun
müdahalesi ile muhtariyetin ihlâle uğrayacağı,
e-
Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesine dayanarak Üniversite öğretim
üyelerinin Anayasa ilkesi muvacehesinde sınıflandırılamıyacağı, zira kanunun bu
husustaki hükmüne göre üniversitenin bu konuda Personel Dairesine yalnız yazılı
görüşünü bildirebileceği, bu suretle Üniversite görevlerinin sınıflara,
derecelere ve kademelere ayrılması işinin Personel Dairesinin takdir ve
yetkisine bırakılmış olduğu, böyle bir durumda ise idari muhtariyetten bahse
imkân bulunmadığı, bu suretle malî hükümlere tabi tutma yolu ile üniversiteleri
idari ve bilimsel muhtariyetlerinden yoksun kılma yoluna gidildiği,
f-
Diğer taraftan 657 sayılı Kanunun l inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
ve üniversiteleri kanunun malî esaslarının kapsamı içine sokan hükmün, aynı
kanunun geçici 15 inci maddesi karşısında, üniversiteler için özel bir kanun
çıkarılıncaya kadar uygulanamıyacağı Danıştay içtihadiyle de belirmiş olduğuna
göre söz konusu 657 sayılı Kanunun, gelecek meclisleri, üniversiteler hakkında
malî hükümlerle ilgili yeni bir hüküm getirmemek için kayıt altına almak ve
bağlamak ve onların yasama serbestisini sınırlandırmak gibi bir sonuç doğurduğu
ve söz konusu hükmün bu bakımdan da Anayasa'mızın sistemine aykırı bulunduğu,)
ileri
sürülmüştür.
Kanunun
tartışılması :
Dâvacı
Üniversite, 14/7/1965 günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun l inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve Üniversite Öğretim üyeleri ile
yardımcılarını kanunun malî hükümlerinin kapsamı içinde tutan (... malî
hükümler dışında...) hükmünün, yukarıda açıklanan sebeplerle Anayasa'ya
aykırılığını ileri sürmektedir.
Anayasa'nın,
iddiaya dayanak gösterilen 120 nci maddesi hükmü de şöyledir :
"Madde
120- Üniversiteler, ancak Devlet eliyle ve kanunla kurulur. Üniversiteler,
bilimsel ve idari özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir.
Üniversiteler,
kendileri tarafından seçilen yetkili öğretim üyelerinden kurulu organları
eliyle yönetilir ve denetlenir; özel kanuna göre kurulmuş Devlet Üniversiteleri
hakkındaki hükümler saklıdır.
Üniversite
organları, öğretim üyeleri ve yardımcıları, Üniversite dışındaki makamlarca,
her ne suretle olursa olsun, görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
Üniversite
öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe araştırma ve yayında bulunabilirler.
Üniversitelerin
kuruluş ve işleyişleri, organları ve bunların seçimleri, görev ve yetkileri,
Öğretim ve araştırma görevlerinin Üniversite organlarınca denetlenmesi, bu
esaslara göre kanunla düzenlenir.
Siyasi
partilere üye olma yasağı, Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcıları hakkında
uygulanamaz. Ancak bunlar partilerin genel merkezleri dışında yönetim görevi
alamazlar."
Anayasa
Koyucusu bu madde ile Üniversiteleri bir Anayasa Kuruluşu olarak kabul etmiş ve
üniversitelerle ilgili belli başlı kuralları da birer birer sayarak göstermiştir.
Bunların başında üniversitelerin, bilimsel ve idari Özerkliğe sahip ve kanunla
kurulan birer kamu tüzel kişisi olmaları gelmektedir.
Üniversiteler
bu bakımdan Anayasa'nın 112 nci maddesinde öngörülmüş bulunan ve bir bütün
olduğu belirtilen (idare) den ayrı nitelikte oldukları ve bu sebeple (İdare)
nin genel kuruluşuna dahil bulunmadıkları gibi aynı maddenin son fıkrasında
öngörülmüş bulunan, kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak
kurulacağı belirtilen (Kamu tüzel kişilerinden) de tamamen ayrı
hüviyettedirler. Zira 112 nci maddede Öngörülen kamu tüzel kişilerini, ihtiyaca
göre dilediği şekilde kurmağa ve ona dilediği görevi ve yetkiyi vermeğe kanun
koyucu mezun bulunduğu halde Anayasa'nın 120 nci maddesi, üniversiteler
bakımından kanun koyucuya bu serbestliği tanımamış bir üniversite kurulması
gerektiği zaman, ona varlık verecek olan kanunda ne gibi esaslara ve ilkelere
riayet edileceğini Anayasa kuralları halinde belirtmiştir.
Bu
sebeple Kanun Koyucu Üniversite kurarken Anayasa'nın 120 nci maddesinde yer
almış bulunan söz konusu kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunluğunda olup
ancak bu kurallar dışındaki alanlarda düzenleme yapabilmek serbestliğine sahip
bulunmaktadır. Kanun koyucu bu serbestliğinden yararlanarak söz konusu Anayasa
kurallarını doğrudan doğruya veya dolayısiyle zedeleyici nitelikte hükümler
koyamaz.
Diğer
taraftan yine Anayasa, 149 uncu maddesiyle üniversitelere, kendi varlıkları ile
ilgili konularda Anayasa Mahkemesine iptal dâvası açmak hakkı vermekle,
üniversiteleri bu kuralların korunması ile görevlendirdiği gibi,
üniversitelerle ilgili yasama çalışmalarını da bu yoldan Anayasa Mahkemesinin
gözetim ve denetimi altına sokmakla söz konusu kuralları teminat altına
almıştır.
Kanun
Koyucunun üniversitelerle ilgili kanun koyarken bağlı bulunduğu kurallar,
Anayasanın 120 nci maddesindeki sıraya göre şunlardır:
1-
Üniversiteler, ancak Devlet eliyle ve kanunla kurulur,
2-
Üniversiteler, bilimsel ve idari özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir.
3-
Üniversiteler, kendileri tarafından seçilen yetkili öğretim üyelerinden kurulu
organları eliyle yönetilir ve denetlenir.
4-
Üniversite organları, öğretim üyeleri ve yardımcıları, Üniversite dışındaki
makamlarca, her ne suretle olursa olsun, görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
5-
Üniversite öğretim üyeleri veya yardımcıları serbestçe araştırma ve yayında
bulunabilirler.
6-
Üniversitelerin kuruluş ve işleyişleri, organları ve bunların seçimleri, görev
ve yetkileri, öğretim ve araştırma görevlerinin Üniversite organlarınca
denetlenmesi, bu esaslara göre kanunla düzenlenir.
7-
Siyasi partilere üye olma yasağı, Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcıları
hakkında uygulanmaz. Bunlar partilerin genel merkezleri dışında yönetim görevi
alamazlar.
Şimdi
657 sayılı Devlet Memurları Kanununu bu kurallar bakımından inceleyelim.
14/7/1965
günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 1 inci maddesinin üçüncü
fıkrası, Üniversiteleri bu kanunun malî hükümlerine tabi tutmaktadır. Bu
sebeple kanunun mali hükümlerinin, hangi maddelerde yer almış olduğunun ve
niteliklerinin araştırılması; çözümlenmesi gereken ön meseleyi teşkil
etmektedir.
Kanunun
146 -186 ncı maddelerini kapsayan V. kısmı açık olarak (Malî hükümler)
başlığını taşımaktadır. Bu bakımdan Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcıları,
kanunun bu açık ifadesine göre bu kısımdaki hükümlere tabidirler.
Ancak
kanunun daha yakından incelenmesi halinde malî hükümlerin sadece bunlardan
ibaret olmadığı görülmektedir. Gerçekten sözü geçen V. kısım da yer alan 148
-168 inci maddelerin hemen hepsi, sınıf tüzüklerine ve sınıf tüzüklerinde
belirtilecek kademe, derece ve sınıflarla bunların göstergelerine dayanılarak
uygulanacak hükümlerden ibaret olması bakımından kanunun, (Sınıflandırma) ile
ilgili hükümlerinin de (Malî hükümler) kısmındaki maddelere esas ve temel
teşkil ettikleri görülmekte ve bu sebeple söz konusu hükümlerin de kanunun
(Malî hükümler) inden sayılması gerekmektedir. Buna göre Üniversite öğretim
üyeleri ile yardımcılarının kanunun sınıflandırma ile ilgili hükümlerine de
tabi olmaları sonucu doğmaktadır.
Öte
yandan yine (Malî hükümler) kısmı içinde yer alan 160, 161 ve 162 nci
maddelerde kademe, derece ve sınıf yükselmelerinde uygulanacak aylıktan
bahsedilirken şüphesiz kanunun, (Devlet memurluğunda ilerleme ve yükselmeler)
başlığını taşıyan 64-71 nci maddeleri uyarınca yapılacak kademe, derece ve
sınıf yükselmeleri öngörülmekte nitekim 162 nci maddede açıkça 71 inci maddeye
göre başka bir sınıfa geçmekten söz edilmektedir. Bu hükümlerden, derece ve
sınıf yükselmeleri için (Boş kadro) ihtiyacı belirdiği gibi (Malî hükümler) kısmı
içindeki 147 nci maddenin A fıkrasında da memur aylığının (Kadro) ya
dayanılarak ödeneceğinden bahsedilmekte ve bahsi geçen bu (Kadroların da
şüphesiz kanunun 33-35 inci maddelerinde yer alan usuller dairesinde alınacak
(Kadro) lar oması tabiî bulunmakta ve böylece kademe, derece ve sınıf
yükselmeleri ile, kadrolarla ilgili hükümlerin de, kanunun (Malî hükümler) inin
birer parçasını teşkil ettiği görülmektedir.
Keza
kanunun (Malî hükümler) kısmının 158. ve 159 uncu maddeleri, adayların ve
adaylardan bu kanun hükümleri dairesinde aslî memur olarak atananların
aylıklarından söz ederken; ilk defa Devlet hizmetine alınma adaylık ve aslî
memurluğa geçme ile ilgili hükümleri kapsayan 46-64 üncü maddeleri gözönünde
tuttuğu ve bu konulardaki hükümleri de (Malî hükümler) e bağlandığı
görülmektedir.
Şu
suretle, Devlet Memurları Kanununun, (Malî hükümler) başlıklı V inci kısmında
yer alan hükümlerle birlikte onlara bağlantılı olmaları bakımından malî
hükümlerden sayılmaları zorunlu bulunan sınıflandırma, kadrolar, yükselmeler,
Devlet memurluğuna giriş, adaylık ve adaylıktan aslî hizmete geçişle ilgili
hükümlerinin de Üniversite öğretim üyeleri ile yardımcıları hakkında
uygulanması gerektiği gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Esasen
tasarının, kanunun l inci maddesinin dâva konusu olan üçüncü fıkrası hükmü ile
ilgili Hükümet gerekçesinde:
"...
Şunu da belirtmek lâzımdır ki, tasarının l inci maddesinin üçüncü fıkrasında
geçen "Malî hükümler" tâbirinden, sınıflandırma ile başlayan ve
sınıflandırma ile ilgili ve ona mürtebit malî hükümler anlaşılmalıdır."
denilmek suretiyle yukarıda belirtilen esaslar açıklanmış bulunmaktadır.
Tasarıyı
inceleyen Cumhuriyet Senatosu geçici komisyonu raporunda konu ile ilgili olmak
üzere :
"Maddenin
üçüncü fıkrasında geçen (Malî hükümler) bu kanunun malî hükümleridir.
Komisyonumuzca bu anlayışla kabul edilmiştir." yolunda genel nitelikte bir
açıklama görülmekte ise de (Kanunun malı hükümleri) deyimi ile hangi maddelerde
ki hükümlerin öngörülmüş olduğu kesinlikle belirtilmediği gibi hükümet gerekçesinde
yer alan açıklamaya karşı sayılabilecek herhangi bir görüşde ileri
sürülmediğinden burada da hükümet gerekçesindeki (Mali hükümler) anlayışına
katılmak suretiyle onun tekrar ve teyid edilmiş olduğu sonucu çıkmaktadır.
Yukarıdaki
açıklamalara göre Üniversite öğretim üyeleriyle yardımcıları hakkında da
uygulanması zorunlu bulunan Devlet Memurları Kanununun (Mali hükümlerinin)
nitelikleri şöylece özetlenebilir.
l-
Sınıflandırma :
Kanunun
3 üncü maddesinin A fıkrasında:
"Sınıflandırma
: Devlet kamu hizmetleri görevlerini ve bu görevlerde çalışan Devlet
memurlarını görevlerin gerektirdiği niteliklere, mesleklere, ve Devlet için
taşıdığı değere göre sınıflara ayırmaktır."
ve
32 nci maddesinde de :
"Sınıf
: Bu kanuna tabi kurumlarda müşterek yetişme ve meslek niteliklerini gerektiren
Devlet kamu hizmetleri ile bu hizmetler için tesbit edilen kadrolara atanan
Devlet memurlarının toplamından meydana gelir."
Diye
tarif olunmaktadır.
Kanunun
36 ncı maddesi, sınıfların, Başbakanlık Devlet Personel Dairesi tarafından,
Maliye Bakanlığı ile ilgili kurumun yazılı görüşlerinin de alınması suretiyle
tesis olunacağını ve bu sınıflarla ilgili tüzüklerin de Maliye Bakanlığı ile,
ilgili kurumların ve Devlet Personel Sendikaları veya meslek birliklerinin,
Federasyonlarının veya Konfederasyonlarının yazılı görüşlerinin alınması
suretiyle Devlet Personel Dairesince hazırlanarak Bakanlar kuruluna
sunulacağını göstermektedir. Kanunun 37 nci maddesinde,
"Derece;
sınıf içerisinde, görevin Önem veya sorumluluğun artışı ile ayarlı yükselme
adımıdır." diye tarif edilmiş ve buna "gerektiren hizmetleri için tek
dereceli sınıflar tesis edilir." hükmü eklenmiştir.
Kanunun
38 nci maddesinde :
"Derece
içerisinde, görevin önemi veya sorumluluğu artmadan Devlet Memurunun olumlu
sicil almasına ve bulunduğu derecedeki hizmet süresine bağlı olarak aylığındaki
ilerleyiş adımı", (Kademe) olarak adlandırılmakta ve göstergeleri
belirtilen 43 üncü maddesinde :
"Madde
43- Bu kanuna tabi kurumların kadrolarında aylıklar, hizmetin Devlet için
taşıdığı değere göre lesbit edilir.
Sınıf
tüzüklerinde, aylıklar, hizmetin Devlet için taşıdığı değer, varsa hizmet
riski, değişik hizmet şartları ve sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi için
gereken özel şartlar hesaba katılarak diğer hizmetlerin Devlet için taşıdığı değerlerle
orantılı olarak her derece ve kademe için gösterge rakamları belirtilir."
denildikten sonra en düşük ve en yüksek gösterge rakamları işaret edilmektedir.
Kadrolara
gelince :
Devlet
Memurları Kanununun 33 üncü maddesinde, bu kanuna tabi kurumlarda, Devlet
hizmetlerinin gerektirdiği bütün görevler için görev yerleri belirtilerek
kadroların tesbit olunacağı esası konulduktan sonra 34 üncü maddesinde :
"Bu
kanuna tabi kurumların görevlerini başarı ile yapmalarına yetecek kadrolar,
görev yerleri belirtilerek Kurum, Maliye Bakanlığı ve Başbakanlık Devlet
Personel Dairesi Yetkili Temsilcilerinin bideşik kararı ile hazırlanır."
denilmektedir.
Kanunun
35 inci maddesi de, yukarıdaki esaslara göre hazırlanan ve her kurumda
çalıştırılacak olan memurların unvanını, sınıfını, derecesini, göstergesini,
adedini, sözleşmeli personelin adedini, yıllık karşılığını özel ihtisas
tanımını ve yurt dışı ihtisas öğrenimi belgesini ve yevmiyeli personelin adedi
ile gündelik miktarını gösteren ve her kurum için ayrı ayrı düzenlenen kadro
cetvellerinin (Genel kadro kanun tasarısı) adı altında düzenlenerek Maliye
Bakanlığınca Bakanlar Kuruluna sunulacağı ve Genel Kadro Kanununda gerekecek
değişikliklerin de maddelerdeki esalara göre yapılacağı hükmü yer almaktadır.
Devlet
Memurları Kanununun Devlet Memurluğuna alınma ve adaylık ve aslî hizmete
geçmeyi düzenleyen hükümleri de kanunun 46- 63 üncü maddelerinde yer
almaktadır.
Bu
maddelere göre; kurumların, altı aylık devre içerisinde personel atanmasına
lüzum gördükleri boş kadroların altı ayda bir Devlet Personel Dairesine
bildirilmesi, Personel Dairesinin bunları radyo, Resmî Gazete ve diğer
araçlarla ilân etmesi ve kuramlar arası sınıflara alınacak personel ile ilgili
yarışma sınavlarının doğrudan doğruya Devlet Personel Dairesi tarafından
kurulacak (Sınav kurulları) ve kurumsal sınıflara alınacak personel için
düzenlenecek yarışma sınavlarının da Devlet Personel Dairesinin gözetimi
altında olmak üzere ilgili kurumlar tarafından kurulacak (Sınav kurulları)
tarafından yapılması, sınavlara karşı itirazların Devlet Personel Dairesine
yöneltilmesi, kurumların memur ihtiyaçlarının başarı listesinde belirtilen
başarı sırasına göre kurumlarca atamalar yapılarak karşılanması, bunların
(Memur adayı) olarak tâyin edilmesi, adaylık süresinin tesbiti ile basan
derecelerinin ne suretle ve hangi usul ve şartlara göre değerlendirme
kurullarınca belirtilmesi esaslarının yukarıda açıklandığı üzere Personel
Dairesince hazırlanacak sınıf tüzükleri ile düzenlenmesi gerekmektedir.
İşte
Dâvacı Üniversite, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, genel çizgileri
yukarıda açıklanmış bulunan mali hükümlerinin Üniversite Öğretim üyeleriyle
yardımcıları hakkında uygulanmasının Anayasa'nın 120 nci maddesindeki
üniversitelerle ilgili kuralları zedelediğini ileri sürmektedir.
Üniversiteler
tarafından, Devlet Memurları Kanununun hazırlık çalışmalarında da bu itiraz
İleri sürülmüş olduğundan Hükümetin, bu düşünceyi Önceden karşılamak lüzumunu
duyarak kanuna ait gerekçenin, l inci madde ile ilgili kısmında :
"Üniversite
Öğretim üyeleri ve yardımcıları da esas itibariyle bu kanunun kapsamı dışında
tutulmuşlardır. Anayasa ile "Bilimsel ve idarî özerkliğe sahip kamu tüzel
kişileri" olarak tanınan Üniversitelerde; Öğretim üyeleri ve yardımcıları
kendileri hakkında çıkarılmış olan Üniversiteler kanunu ile aynı kanunun ek ve
tadillerine tabi olacaklardır. Ancak Üniversiteler Kanununun, bugün, Memurin
Kanunu ile birlikte uygulandığını ve Üniversiteler Kanununda hüküm bulunmayan
hallerde Memurin Kanununun hükümlerine başvurulduğunu unutmamak gerekir.
Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcılarının hukuki statü bakımından yeni
"Devlet Memurları Kanunu" na tabi tutulmaları sonucunda ortaya bazı
hüküm boşluklarının çıkacağı muhakkaktır. Bu bakımdan Üniversiteler Kanununun,
ortaya çıkacak bu boşlukları giderecek ve Üniversite Öğretim Üyeliği ve
yardımcılığını, belirli sınıflar olarak, tam bir hukuki statüye kavuşturacak
bir hale getirilmesi gerekmektedir.
Üniversite
öğretim üyeleri ve yardımcıları gibi Devlet memurlarının bu Kanunun malî
hükümlerine tabi olacağını tasrih ederken Üniversite özerkliğinin
zedelenmediğini, Anayasamız'ın 120 nci maddesindeki bilimsel özerkliğe aykırı
bir hüküm getirilmediğine işaret etmek lâzımdır. Nitekim halen de Üniversite
öğretim üyeleri ile yardımcıları 788 sayılı "Memurin Kanunu", 1108
sayılı "Maaş Kanunu", 6245 sayılı "Harcırah Kanunu" 5434
sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu" hükümlerine
tabidirler.
Üniversite
öğretim üyeleri ve yardımcılarının, malî hükümler dışında, kanuna tabi
sayılmamalarında Üniversitelerin bu yolda belirttikleri arzunun da rolü
olmuştur. Aslında, Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcılarını da esas
itibariyle kanunun kapsamı içine almak, fakat Anayasa'nın 120 nci maddesindeki
özerklik ilkesine uygun olarak, hangi hükümlerin Üniversite mensuplarına
uygulanmayacağını açıkça belirtmek ve Üniversite öğretim üyeliği ve
yardımcılığını ayrı ve Özerk bir sınıf şeklinde kanunun genel mekanizmesi
içinde düşünmek de mümkün olabilirdi. Üniversitelerin kendi arzuları yönünde
şimdi kabul edilen şekil, Üniversiteleri Kanunun kapsamı dışında tutmakla
birlikte, kendilerini, hukukî statülerini teferruatiyle düzenlemek ve
içlerindeki kategorileri malî esaslara uygun bir şekilde ayarlayabilmek
zorunluğu ile de karşı karşıya bırakmaktadır.
Kanunun
l inci maddesi kapsamı dışında bırakılan ve 2 nci ve 3 üncü fıkralarında
sayılan hâkim ve savcı sınıfından olanlarla Üniversite öğretim üyeleri ve
yardımcılarının tabi olacakları kanunların hazırlanmasında bunların Özerklikleri
ve meslekî özellikleri saklı kalmakla beraber, bu tasarının koyduğu genel
prensiplere uygunluğu zaruri görülmektedir."
Yolunda
açıklamalar yapmak suretiyle kanunun Üniversite öğretim üyeleri ile
yardımcıları hakkındaki hükmün Anayasa'ya uygun olduğunu savunduğu
görülmektedir.
Gerekçedeki
bu izahattan, tasarıya hâkim olan düşüncenin, Anayasa'nın 120 nci maddesindeki
özerkliği saklı tutacak bazı hükümler eklemek suretiyle Üniversiteleri de
kanunun kapsamına tam olarak almak olduğu, fakat Üniversitelerin itirazı
karşısında yalnız malî hükümlerinin kapsamı içinde bırakılarak bunun dışında
kendi özel hükümlerine tabi tutulmaları yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda
yazılı olan gerekçede yer alan ve başkaca hiç bir açıklama da yapılmamış
bulunan "Anayasa'nın 120 nci maddesindeki özerklik ilkesine uygun olarak
hangi hükümlerin üniversite mensuplarına uygulanmayacağını açıkça
belirtmek" deyimleri ile kanunun hangi maddelerinin Üniversite
mensuplarına uygulanmamasının düşünülmüş olduğu bilinemediğinden ve söz konusu
Anayasa ilkelerinin ne yolda yorumlandığı ve değerlendirildiği hakkında
gerekçede başkaca herhangi bir kayıt ve işarete de rastlanılmadığından ve keza
gerekçede görülen (Üniversite öğretim üyeliği ve yardımcılığını ayrı ve Özerk
bir sınıf şeklinde kanunun genel mekanizması içinde düşünmek de mümkün
olabilirdi.) deyimi de bu hususda bir fikir vermek için yeter derecede açıklığa
sahip bulnmadığından tasarıyı hazırlayanların bu konulardaki kesin
düşüncelerinin anlaşılması da mümkün olamamıştır.
Buna
karşılık kanun metninde, Üniversite öğretim üyeleri ile yardımcılarının bu
kanunun hangi hükümlerine tabi tutulacakları da ayrı maddeler halinde ve açık
bir surette gösterilmeyerek "malî hükümler dışında Üniversiteler Kanununa
tabi olacakları" yolundaki dolaylı bir deyimle kanunun (Malî hükümlerine)
tabi tutulacakları hükmü tesis edilmiş ve bu suretle aslında kesinlik ve
açıklıktan yoksun bulunan bu ifadeye, kanunun gerekçesinde, "sınıflandırma
ile başlayan ve sınıflandırma ile ilgili ve ona mürtebit malî hükümler
anlaşılmalıdır." yolunda mana verilerek kanun metnindeki ifadenin esasen
müphem ve genel nitelikte olan hükmünün, zaruri ve haklı olarak (Zira sözkonusu
hükmün ancak bu suretle anlaşılması halinde uygulanması mümkün olabilir ve bir
mana kazanabilir.), bu derece geniş bir yoruma tabi tutulmak suretiyle Devlet
Memurları Kanununun hemen tamamına yakın bir kısmının Üniversite Öğretim
üyeleri ile yardımcıları hakkmda uygulanması imkânı sağlanmıştır. Bu suretle
gerekçedeki "aslolan Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcılarını da esas
itibariyle kanunun kapsamı içine almak" ibaresinde ifadesini bulan
düşünce, bu yolda uygulamaya konulmuş bulunmaktadır.
Kanunun
yukarıda açıklanan hükümleri karşısında, gerekçede savunulduğu gibi,
Anayasa'nın 120 nci maddesinde yer alan ilkelerden üniversitenin idarî ve
bilimsel özelliğinin zedelenmediği ve söz konusu özerkliğe aykırı bir hüküm
getirilmediği düşünülebilir mi'
Bu
soruya karşılık vermek için ilk Önce söz konusu (Özerklik) ilkesinden ne
anlaşılması gerektiğini ortaya koymak lâzımdır.
Özerklik
belli sınıflar içerisinde serbestçe hareket edebilmeyi gerektirir özerk olan
bir kuruluşun, kanunla belli sınırlar içerisinde kalmak şartiyle, kendi
hareketlerine hakim olacak kaideleri de yine kendisinin düzenlenmesi gerekir.
Anayasa'nın
120 nci maddesi Üniversitelere sadece (İdari) ve (Bilimsel) alanlarda özerklik
tanımıştır. Şu halde Üniversiteler, ilk Önce kanunun çizdiği sınırlar
içerisinde (Kendi kendisini yönetme) yetkisine sahip kamu tüzel kişileri olarak
kurulmalıdırlar. Ancak kanun koyucu, bu sınırları da dilediği şekilde ve
dilediği derecede tâyin edemez. Sınırları tâyin ederken Anayasa'nın söz konusu
ilkesini gözönünde tutmak ve (Kendi kendisini yönetme) imkânının Üniversitelere
sağlayacak surette hükümler koymak zorunluğundadır. Yasama yetkisini
kullandığından bahisle Üniversiteyi (Kendi kendisini yönetme) imkânından yoksun
bırakacak şekilde sınır koyamaz.
Bilimsel
özerkliğe gelince; bu daha geniş bir kavramdır. Anayasa'mız bu ilkesiyle
Üniversiteleri; Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan ana niteliklere sahip bir
hukuk devletinin Üniversitesine yaraşır şekilde öğretim, araştırma ve yayın
konularını tertiplemek ve yürütmek ve mensuplarını bu yönden çalışmaya
sevketmek serbestliğine sahip kılmış bulunmaktadır.
Bu
ilkeler üzerine kurularak Devlet kuruluşundaki ve bilim alanındaki yerini alan
Üniversiteye, Devletin herhangi bir idare kademesinin bu özerkliklerle
bağdaşmayacak müdahaleler yapmasına ve kanunlarla da böyle bir müdahaleye imkân
verecek bir düzenlemede bulunulmasına imkân yoktur.
Bunun
sonucu olarak Üniversiteler konumuzla ilgili olmak üzere :
a-
Kendi öğretim üyeleriyle yardımcılarının görevlerini, bu görevlerin
gerektirdiği nitelikleri kendisi tesbit edebilmeli ve gerekirse bunların
Üniversite bakımından taşıdığı değere göre sınıflandırma ve sınıf içindeki
derecelendirme ve kademelendirme işlerini kendisi yapabilmeli, bu konuda başka
bir idare kademesi kendisine müdahale ve tesir edememelidir.
b-
Öğretim, araştırma, yayın ve genellikle Üniversitenin yönetimi için gerekli
personel sayısını ve bunların görev ve niteliklerini kendisi belli etmelidir.
c-
Yukarıki fıkralara göre kurulacak öğretim ve yönetim kadrolarına ihtiyaç
oranında elemanları kendisi tedarik etmeli ve bunların atanma, meslekte
ilerleme ve hizmetten çıkarma işlemlerini kendisi yapmalıdır.
Yukarıda
belirtilen hususlardan kanun konusu olanlar, doğrudan doğruya Üniversite
tarafından hazırlanarak başkaca bir idare kademesinin tasvip ve tastikine
muhtaç olmadan hükümet vasıtasıyle yasama organına sunulabilmelidir.
Halbuki
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun yukarıda açıklanan hükümleri :
a-
Üniversite öğretim üyeleriyle yardımcılarının sınıflandırılma, derecelendirilme
ve kademelendirilmeleriyle ilgili esasların, Üniversitenin yazılı düşüncesi
alındıktan sonra, Devlet Personel Dairesinin hazırlayacağı sınıf tüzüklerinde
belirtileceğini öngörmektedir. Burada, Üniversitenin sadece düşüncesini bildirmeğe
davet edildiği, fakat bu konulardaki asıl kararın, kendi takdir ölçüleri
içerisinde Devlet Personel Dairesine ait bulunduğu açıkça görülmektedir.
Şu
halde Üniversite, başlıca görevli ve kuruluş maksadı olan öğretim araştırma ve
yayın işlerini yürütecek, diğer bir deyimle, Üniversiteyi yönetecek
personelinin niteliğini tâyin, onlara verilecek görevlerin Üniversite içindeki
sınıf, derece ve kademelerin tesbit işlerini kendisi yapamamakta bu konularda
sadece Devlet Personel Dairesine düşüncesini bildirmek yetkisine sahip
kalınmakta, bütün bu işlerdeki son söz Devlet Personel dairesinin takdir
süzgecinden geçmekte ve onun münasip göreceği ölçüler içerisinde teklif olarak
Bakanlar Kuruluna gidebilmektedir.
Bu
suretle, Üniversitenin yönetimindeki etkisi aşikâr olan bu konularda Üniversite
kenara itilerek (Kendi kendini yönetme) yetkisi büyük ölçüde daraltılmakta ve
böylece Anayasa'nın tanıdığı idarî Özerkliği zedelenmektedir.
Zira
yukarıda da açıklandığı üzere, idarî özerkliğe sahip bir kamu tüzel kişisi olan
Üniversitenin bu alanda yasama organına hükümet elile götürebileceği teklif
hakkı elinden alınmakta, bu konuda Üniversitenin karşısına son merci olarak
nihai ve geniş yetki ile Bakanlar Kurulu çıkarılmakta ve Bakanlar Kuruluna
teklif götürme hakkı da, Genel idare Kuruluşu içinde, başbakanlığa bağlı bir
daire olan ve en küçük ölçüde bile özerkliği bulunmayan Personel Dairesine
verilmektedir.
Böyle
bir netice doğuran hükmün Anayasa'nın 120 nci maddesiyle Ünüversiteye tanınmış
olan idarî özerkliği zedelediği meydandadır.
Diğer
taraftan Üniversite üyeleri ve yardımcıları ile ilgili konularda Devlet
Personel Dairesine ve Bakanlar Kuruluna tanınmış olan bu yetkilerin,
Üniversitenin öğretim, araştırma ve yayın işlerine etki yapacağı da gözden
kaçmamalıdır. Zira bütün bu Üniversite çalışmaları, öğretim üyeleri ve
yardımcıları ile yürütüleceğine göre bunların niteliklerinin tâyini, sınıf,
derece ve kademelerinin tesbiti yetkisi birinci kademede, bir Genel İdare
Kuruluşu olan Personel Dairesinde ve nihai kademede ve idarenin başı olan
Bakanlar Kurulunda bulunduğu takdirde idarenin, Üniversitenin bilimsel
çalışmalarını etkisi altına alabileceğini düşünmekte yanlışlık yoktur.
Görülüyorki
Devlet Memurları Kanununun bu hükümlerinin Üniversiteler hakkında uygulanması Üniversitelerin
bilimsel özerkliklerim de dolaylı olarak zedelemeyecek niteliktedir.
657
sayılı kanunun l inci maddesinin üçüncü fıkrası delaletiyle Üniversite öğretim
üyeleri ve yardımcıları hakkında da uygulanması gerektiği yukarıda açıklanmış
bulunan ve idarî ve bilimsel Özerklik ile bağdaştırılması mümkün olmayan, (İlk
defa hizmete alma, adaylık, sınıf, derece ve kademe yükselmeleri) ile ilgili
hükümler bir tarafa bırakılsa bile, sadece yukarıda açıklanan diğer hükümler,
Anayasa'nın 120 nci maddesindeki idari ve bilimsel özerklik ilkesine olan
aykırılığı belirtmeğe yeterli olduğundan bu hususlar üzerinde de ayrıca
tahliller yaparak konuyu uzatmağa yer bulunmamıştır.
Devlet
Memurları Kanununun kadrolarla ilgili hükümlerinin Üniversiteler hakkında da
uygulanması suretiyle Üniversite kadrolarının, Maliye Bakanlığı, Devlet
Personel Dairesi ve Üniversite Temsilcilerinden kurulu bir heyetin birleşik
kararı üzerine tesbit olunarak Genel Kadro Kanunu içerisinde yasama organına
sunulması esası Üniversiteleri, ihtiyaç duyacağı kadrolarını kendisi tesbit
ederek Bakanlar Kurulu eliyle doğruca Yasama Organına götürüp orada savunmak
hakkından mahrum etmekte olması bakımından idarî ve dolayısiyle bilimsel
özerkliği zedeleyici nitelikte olmakla beraber Anayasa'nın 120 nci maddesindeki
bir diğer kurala da aykırılık teşkil etmektedir.
Şöyleki
:
Devlet
Memurları Kanununun 35 inci maddesine göre, yukarıda belirtilen heyetin kararı
ile tesbit olunacak Üniversite kadrolarının, bu kanunun kapsamına giren bütün
kurumların kadroları ile birlikte Genel Kadro Kanununun bir kısmını teşkil
etmesi gerekmekte ve bu suretle Devletin Genel İdare Kuruluşu içinde
Üniversitelerin de yer almış olması sonucu meydana gelmektedir.
Yukarıda
da açıklandığı üzere Üniversiteler, Anayasa'nın 112 nci maddesinin birinci ve
ikinci fıkralarında öngörülen Genel İdare Kuruluşuna dâhil birer idare cüzü
olmadıkları gibi, aynı maddenin son fıkrasına dayanılarak kurulmuş bulunan
birer kamu tüzel kişiliği de değildirler.
Üniversiteler,
Anayasa'nın 120 nci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kanunla kurulan,
bilimsel ve idarî özerkliğe sahip birer kamu tüzel kişilerdir.
Böylece
Anayasa'nın 120 maddesine göre kendine özgü bir kişiliği bulunan Özerk bir
kuruluşa, Anayasa'nın kendisi ile hiç bir ilgisi bulunmayan 112 nci maddesinin
ikinci fıkrasında öngörülen ve kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu
belirtilen Genel İdare içinde ve o bütünün bir parçası olarak yer verilmesinin
Anayasaya uygun olmadığı meydana çıkar.
Öte
yandan Anayasa'nın 120 nci maddesinin beşinci fıkrasında :
"Üniversitelerin
kuruluş ve işleyişleri, organları ve bunların seçimleri, görev ve yetkileri,
öğretim ve araştırma görevlerinin Üniversite organlarınca denetlenmesi, bu
esaslara göre kanunla düzenlenir." denilmektedir.
Görülüyorki
Anayasa, 120 nci maddesinin ilk fıkrası ile Üniversitelerin kanunla kurulacağı
esasını koymakla birlikte bununla yetinmemiş aynı maddenin beşinci fıkrası ile
de Üniversitenin kuruluşunun ve bu kuruluşun da işleyişinin maddenin diğer
fıkralarında yer alan ilkeler göz önüne alınmak suretiyle kanunla düzenleneceği
hükmünü koymak gereğini duymuştur.
Bir
kurumun kuruluşu deyince her şeyden önce o kurumu yürütecek personele ait
kadrolar hatıra gelir. Zira kurumun temelinden çatısına kadar bütün örgütünün
bu kadrolar teşkil eder. Personel kadroları mevcut olmayan bir kurum, henüz
kuruluş haline geçmemiş demektir. Şu halde bir kurumu çalışır hale getirecek
olan Personel kadrolarının, en küçüğünden en büyüğüne kadar, bütününü
kuruluştan ayrı düşünmeğe imkân yoktur.
(Bir
kurumun işleyişi) kavramının ise, söz konusu Personel kadrolarının görevlerinin
ne olduğunu, kurumun amacına ulaşmak için bu görevlerin ne suretle ve hangi
yollarla yerine getirileceğini, birbirleriyle olan ilişkilerini kapsadığını
izaha hacet yoktur.
Su
halde Anayasa'nın 120 maddesinin söz konusu beşinci fıkrası hükmüne göre,
Üniversite'nin kuruluşu ve bu kuruluşun da işleyişi, yani üniversitenin hangi
amaç etrafında kurulduğu, buna ulaşmak üzere harekete geçirilecek olan her
türlü Personele ait kadroları ve genel görev içinden bu kadroların her birisine
veya bir kaçına düşecek kısmın ne olduğu, görevlerin ne suretle yerine
getirileceği, personelin, tek başlarına (Meselâ öğretim üyesi, Dekan, Rektör
gibi) veya belli görevler etrafında teşkil edilecek gruplaşmalar içinde (Meselâ
ders kürsüleri, Fakülte Profesörler Kurulu, Üniversite Senatosu gibi)
yapacakları işlerin hangi yollarla yerine getirileceği, Üniversite'nin Öğretim,
araştırma ve yayın görevlerinin dışında veya bunlarla ilgili olan idari
görevlerinin ne olduğu ve nasıl yürütüleceği hususları, Üniversiteye özgü bir
kanunla düzenlenecek ve bu düzenleme yapılırken de Üniversite'nin genel idare
kurumunun dışında, idari ve bilimsel özerkliğe sahip bir kamu tüzel kişisi
olduğu esası muhafaza edilecektir.
Görülüyor
ki 657 sayılı Delvet Memurları Kanununun kadrolarla ilgili hükümlerinin
Üniversiteler hakkında uygulanması, yukarıda belirtilen Anayasa hükümlerine de
aykırı bir sonuç doğurmaktadır. Zira Memurlar Kanunu, Üniversite kadrolarını ve
bu meyanda dâvaya konu olan öğretim üyeleri ile yardımcılarına ait kadroları,
Devletin Genel İdare Kuruluşuna ait olan "Genel Kadro" Kanununun
içine sokarak onun bir parçası haline getirmekte ve bu suretle Üniversite
Kuruluşunu, genel idare kuruluşu dışında özel kanunla kurulacak bir kamu tüzel
kişiliğinin kuruluşu olmaktan çıkarmaktadır.
Bu
noktada konunun bir başka yönü üzerinde de durmak zorunluğu vardır :
Yukarıda
da açıklandığı üzere bir kuruluş, onu yürütecek olan personele ait kadrolardan
meydana gelir. (Kadro), Kuruluşun genel hizmet plânı içinde belli bir görev
yerini temsil eder. Bu bakımdan bir kadro tesbit edilirken, onun genel hizmet,
plânı içindeki yerinin, yani özel görevinin, bu görev karşılığında verilecek
ücretin birlikte belirtilmesi zorunludur. Bir kurumun kuruluş ve işleyişine ait
kanunda, kadrolarla ilgili bu bilgilerden başka bu kadrolarda çalışacak
personelde aranması lüzumlu görülecek tahsil, yaş ve benzeri niteliklerin de
yer alması gerektiği şüphesizdir.
Halbuki
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun sınıf tüzükleri ile ilgili olan hükümleri
hakkında yukarıda yapılmış olan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bir
kuruluştaki görevlerin, niteliklerine ve devlet için taşıdığı değerlere göre
sınıflara ve sınıfların da derece ve kademelere ayrılması, bu görevler
karşılığında verilecek ücretlere esas olacak göstergelerin belirtilmesi,
görevlere atancak personelde aranacak tahsil, yaş ve benzeri niteliklerin
tesbiti işi tamamen sınıf tüzüklerine bırakılmış bulunmaktadır.
Mali
nitelikte olan bu hükümlerin Üniversite Personeline uygulanması halinde,
Üniversite öğretim üyeleri ile yardımcılarının, görevlerinin niteliklerinin ve
bu niteliklere göre Devlet için ne değer ifade ettiklerinin belirtilmesi ve
buna göre sınıf, derece ve kademelere ayrılarak her birine verilecek aylığa
esas olacak göstergelerin belli edilmesi, bunlarda aranacak öğrenim, yaş ve
benzeri niteliklerin tesbit olunması işleri de sınıf tüzüklerine bırakılmış
olmaktadır.
SINIF
TÜZÜKLERİ İSE; Üniversite'nin sadece düşüncesi alındıktan sonra Devlet Personel
Dairesinde hazırlanmakta ve Danıtşay'ın incelenmesinden geçtikten sonra
Bakanlar Kurulunun takdir ve tensipleri ile yürürlüğe konulmaktadır.
Halbuki
Anayasanın 120 nci maddesinin 5 inci fıkrası hükmüne göre Üniversitelerin
Kuruluş ve işleyişleri ile ilgili hükümlerin kanunla düzenlenmesi gerekmekte ve
yukarıda da açıklandığı gibi, bu hükmün sonucu olarak : Üniversite görevlerine
ait kadroların tesbiti ve bunların temsil ettikleri görevlerin niteliklerine ve
devlet için taşıdıkları değerlere göre, gerekiyorsa sınıflara, derecelere veya
kademelere ayrılmaları, bunlar karşılığında verilecek aylıkların tayini, bu
görevlerde çalıştırılacaklarda aranması gerekli görülecek yaş, meslek, tahsil
ve benzeri niteliklerin belirtilmesi işlerinin de söz konusu kanun ile
düzenlenmesi zorunlu bulunmakta ve bu Anayasa Kuralı karşısında Kanun Koyucuya
düzenlemenin bu esaslar içinde kalınmak üzere yapılması görevi kalmaktadır.
Şüphesiz
yasama organının, sınırları belli edilen konularda yürütme organına düzenleme
görevi verebilmesi hususunun doktrinde caiz görüldüğü bilinmekle beraber bu
müsaadenin, Kanun Koyucuya belli konuların bir kanun ile düzenlenmesi görevinin
Anayasa ile tahsisen verilmiş olması hallerine kadar uzatılması mümkün
görülmemektedir. Zira bu hallerde Kanun Koyucunun, bir kanun hükmü ile,
kendisine verilmiş olan düzenleme görevini idareye devretmesi, hem görevi veren
Anayasa hükmüne, hem de Anayasa'nın 5 inci maddesindeki yasama yetkisinin
dervolunamayacağına dair olan kuralına aykırılık teşkil eder.
Konumuzda
da, Aanayasa, 120 nci maddesinin başinci fıkrası ile, Üniversitelerin Kuruluş
vs işleyişlerini ve bu kavram içinde olarak Üniversitelerin görevlerinin yerine
getirilmesini sağlayacak kadrolarının tesbiti, gerekiyorsa bu kadroların sınıf,
derece ve kademelerinin belirtilmesi ve bunlara verilecek aylıklarla bu
kadrolarda çalışacak personelin niteliklerinin tayini işlerinin bir kanunla
düzenlenmesi görevini Kanun Koyucuya vermiştir. Görüldüğü gibi burada, Kanun
Koyucunun, genel yasama yetkisine dahil bir konunun düzenlenmesi bahis konusu
olmayıp belli konuların kanunla düzenlenmesi hakkında bir Anayasa emrinin
yerine getirilmesi durumu mevcut bulunmaktadır.
Kanun
Koyucu bu görevini, 657 sayılı kanunda yapılmış olduğu gibi İdareye devredemez.
Bu
devrin bir başka noktadan da kabulü mümkün değildir :
Zira
Anayasa, 149 uncu maddesiyle kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren kanunlara
karşı Üniversitelere Anayasa Mahkemesi nezninde doğrudan doğruya iptal dâvası
açmak hakkını vermektedir. Bu suretle hem Üniversiteler kendi varlıklarının ve
varlıkları ile ilgili Anayasa Kurallarının bekçiliği ile görevlendirilmekte,
hem de Anayasa'nın Üniversitelerle ilgili kuralları, genel olarak iptal dâvası
açmağa yetkili diğer organların getirecekleri yoldan ayrı olarak bir de bu
yoldan Anayasa Mahkemesinin denetimi altında sokulmuş bulunmaktadır.
İptali
istenilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun malî esaslarının Üniversite
öğretim üyeleri ile yardımcılarına uygulanması hükmünün sonucunda ise,
Üniversiteler hakkındaki ilkeleri de gözönüne alınmak suretiyle, kanunla
düzenlenmesi Anayasa ile emredilen konulardan bazılarının düzenlenmesi işi
idareye devredilmekte ve bu suretle Üniversiteler, Anayasa Mahkemesinde iptal
dâvası açmak yetkilerini kullanamaz hale getirilmekte ve ortada bir kanun
mevcut olmadığı cihetle bu konudaki Anayasa Mahkemesinin denetimi işlemez duruma
düşürülmektedir.
Bu
bakımdan söz konusu hükmün Anayasa'ya aykırılığı açıktır.
Diğer
taraftan 657 sayılı kanunun 39 uncu maddesinde :
"Bu
kanuna tabi kurumlarda sınıflar dışında memurluk kadroları ihdas edilemez"
denilmektedir.
Sınıflar
ise, yukarıda da belirtildiği üzere Devlet Personel Dairesince hazırlanarak,
Danıştay'ın incelemesinden geçtikten sonra Bakanlar Kurulunca yürürlüğe
konulacak tüzüklerle belli edilmektedir.
Bu
duruma göre söz konusu 39 uncu madde, kadro kanunlarını yapacak olan yasama
organını idarenin koyacağı kaidelerle bağlı tutmakta ve onun serbestliğini
kayıtlamaktadır.
Halbuki
Anayasa'nın 120 nci maddesinin beşinci fıkrasında, Üniversitelerin kuruluşunun
kanunla düzenleneceği hükmü konulurken, böyle bir kayıtlama öngörülmemiş
olduğundan ve kanun koyucu bu maddeye göre Üniversitelerin Kuruluş ve
işleyişini ve bu meyanda kadrolarını düzenlerken, Anayasa'nın bu maddesinde
veya diğer hükümlerinde öngörülenler dışında herhangi bir kayıtlamaya tabi
olmayıp Üniversitenin teklifi ve kendi takdir ölçülerine göre karar
serbestliğine sahip bulunduğundan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun malî
hükümlerinin ve bu meyanda kadrolarla ilgili maddelerinin Üniversite mensupları
hakkında uygulaması Anayasa'nın Genel İlkelerine, ve 120 nci maddesine, bu
bakımdan da aykırı bulunmaktadır,
Buraya
kadar yapılmış olan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun l inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve Üniversite
Öğretim üyeleri ile yardımcılarını kanunun malî esaslarına tabi tutan hükmün,
Anayasa'nın 120 nci maddesinde yer alan ilkelere aykırı olduğundan, iptali
gerekmektedir.
SONUÇ
:
Yukarıda
belirtilen sebeplerden ötürü 14/7/1965 günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun l inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "....,. Malî
hükümler dışında ..." hükmünün, Anayasa'nın 120 nci maddesine aykırı
bulunduğundan, iptaline 4/2/1966 gününde oybirliği ile karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Lütfi
Akadlı
|
Üye
Asım
Erkan
|
Üye
İbrahim
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
|
|
|
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
|
|
|
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
MUHALEFET
ŞERHİ
14/7/1965
günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun l inci maddesinin 3 üncü
fıkrasında üniversite öğretim üyelerinin ve yardımcılarının bu yasanın malî
hükümlerine bağlı olacaklarına işaret edilmiştir. Öte yandan yine aynı yasanın
geçici 15 inci maddesinde özel kanunu yürürlüğe girinceye kadar üniversite
öğretim üyeleri ve yardımcıları hakkında (Kendileriyle ilgili hükümler olarak)
788 sayılı Memurin ve 1108 sayılı Maaş kanunlarının, Devlet Memurları
Aylıklarının Tevhit ve Teadülüne Dair 3656 sayılı Kanunun, 4936 sayılı
Üniversitelear Kanununun ve bunların tadil ve eklerinin uygulanmasına devam
olunacağı hükme bağlanmaktadır. Geçici maddenin niteliğine göre bu özel kanun
çıkıncaya kadar eski sistemin, kendi malî hükümleri ile birlikte ayakta kalması
demektir. Devlet Memurları Kanununun Öngördüğü malî hükümler, ancak özel
kanunda yer aldığı zaman ve yer aldığı nispette üniversite öğretim üyelerini ve
yardımcılarını etkilemeye başlayacak; üniversitelerin varlık ve görevlerini
ilgilendiren alana ancak o vakit girmiş bulunacaktır
Böyle
olunca dâva konusu hüküm yalnızca bir direktiften ibaret kalır. Bu nitelikte
bir hüküm, Anayasa kuralı olmadığı için, yasama meclislerini bağlamaz. Geçici
15 inci maddede öngörülen özel kanunun bu hükme aykırı olarak düzenlenmesi
daima mümkündür. Öte yandan özel kanunun çok geç çıkması veya hiç çıkmaması da
akla gelebilir.
Şu
durum göstermektedir ki üniversite için dâva hakkı ve konusu henüz doğmuş
değildir. Dâva ancak Anayasa'nın 150 nci maddesi uyarınca Devlet Memurları
Kanununun değil özel kanunun Resmî Gazete'de yayınlanmasından başlıyarak 90
günlük süre içinde söz konusu olabilir.
Açılan
dâvanın bu bakımdan reddi gerekirken kabule değer görülerek esasın
incelenmesine geçilmesinde isabet yoktur. Karara karşıyım.