logo
Norm Denetimi Kararları Kullanıcı Kılavuzu

(AYM, E.2024/197, K.2025/86, 27/03/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

 

Esas Sayısı : 2024/197

Karar Sayısı : 2025/86

Karar Tarihi : 27/3/2025

R.G.Tarih-Sayı : 29/5/2025-32914

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR: 1. İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/197)

2. Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/199)

3. İstanbul 64. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/200)

4. İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/204)

5. Adana 26. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/207)

6. İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/212)

7. Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/213)

8. Adana 26. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/222)

9. Kırıkkale 8. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/228)

10. İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2024/239)

11. Osmaniye 13. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2025/1)

12. Yalova 7. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2025/9, 2025/10)

13. Muğla 2. Asliye Ceza Mahkemesi (E.2025/25)

14. Erzincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi (2025/26)

15. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi (2025/37)

İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Murat EMİR, Gökhan GÜNAYDIN, Ali Mahir BAŞARIR ile birlikte 129 milletvekili (E.2025/6)

İTİRAZLARIN VE DAVANIN KONUSU: 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

A. 15. maddesiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendine eklenen (2) numaralı alt bentte yer alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” ibaresinin,

B. 18. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 7. maddenin,

Anayasa’nın 2., 10., 13., 19., 36., 38 ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepleridir.

I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKÜMLERİ

A. İptali İstenen Kanun Hükümleri

Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı;

1. 15. maddesiyle 5237 sayılı Kanun’un (6) numaralı fıkrasının (a) bendine (2) numaralı alt bendin eklendiği 75. maddesi şöyledir:

 “Önödeme

Madde 75- (1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;

 a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,

 b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yüz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,

c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,

Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz. (Ek cümleler:17/10/2019- 7188/16 md.) Failin on gün içinde talep etmesi koşuluyla bu miktarın birer ay ara ile üç eşit taksit hâlinde ödenmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Taksitlerin süresinde ödenmemesi hâlinde önödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/12 md.) Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı oranında artırılır.

(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.

(3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.

(4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı altı ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hallerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.

(5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.

(6) (Ek: 24/11/2016-6763/12 md.) Bu madde hükümleri;

 a) Bu Kanunda yer alan;

 1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası),

2. (Ek:7/11/2024-7531/15 md.) Hakaret (125 inci maddenin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası),

3. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171),

4. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası),

5. Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),

6. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları),

suçları,

b) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç,

c) (Ek:17/10/2019-7188/16 md.) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan suç,

d) (Ek:17/10/2019-7188/16 md.) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suç,

bakımından da uygulanır. Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.

(7) (Ek: 24/11/2016-6763/12 md.) Ödemede bulunulması üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

2. 18. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. madde şöyledir:

 “Geçici Madde 7- (Ek:7/11/2024-7531/18 md.)

 (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 5237 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından uygulanmaz.

 (2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 253 üncü maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253 üncü maddenin üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır.

 (3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, 253 üncü maddenin yirmidördüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan uzlaştırmacı yazılı sınavlarında başarılı olanlar hakkında uygulanmaz. Bu kişiler, diğer koşulları taşımaları halinde uzlaştırmacı siciline ve listelerine kaydedilebilir.

 (4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 254 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 254 üncü maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 254 üncü maddenin ikinci fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır.

B. İlgili Görülen Kanun Hükümleri

1. 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesi şöyledir:

 “Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar

Madde 73- (1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar. (Ek cümle:7/11/2024-7531/14 md.) Ancak, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçu bakımından şikâyet süresi, her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemez.

(3) Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.

(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.

(5) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.

(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.

(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.

(8) (Mülga: 6/12/2006 – 5560/45 md.)

2. 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Uzlaştırma

Madde 253 – (Değişik: 6/12/2006-5560/24 md.)

(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:

a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.

(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.

(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, ısrarlı takip suçunda (madde 123/A) ve hakaret suçunda (125 inci maddenin ikinci fıkrası), uzlaştırma yoluna gidilemez. (Ek cümle: 26/6/2009 - 5918/8 md.) Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.

(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren yedi gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.

(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.

(6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.

(7) Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.

(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. (…) Uzlaşmanın sağlanması halinde, uzlaşma anında tespit edilemeyen veya uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlar hariç, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.

II. İLK İNCELEME

A. E.2024/197 Sayılı Başvuru Yönünden

1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 4/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.

3. İtiraz yoluna başvuran Mahkemece 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin iptali talep edilmiştir. İtiraz konusu kuralın (1) numaralı fıkrasında kuralı ihdas eden Kanun’la 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yapılan düzenlemenin 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından uygulanmayacağı öngörülmektedir. Kuralı ihdas eden 7531 sayılı Kanun’la 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen ikinci cümlede soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçu bakımından şikâyet süresinin her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemeyeceği hükme bağlanmıştır. Ancak 5271 sayılı Kanun’un itiraz konusu geçici 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından azami iki yıllık şikâyet süresi aranmayacaktır.

4. Bakılmakta olan davaya konu suçun işlendiği tarih ile şikâyet tarihi dikkate alındığında 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yapılan düzenlemenin başvuruya konu yargılamada şikâyet kurumunun hüküm ve sonuçları bakımından herhangi bir farklılığa yol açmayacağı anlaşılmaktadır.

5. Öte yandan kuralın (3) numaralı fıkrasında 7531 sayılı Kanun’la 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinin (24) numaralı fıkrasında yapılan düzenlemenin kuralın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan uzlaştırmacı yazılı sınavlarında başarılı olanlar hakkında uygulanmayacağı, bu kişilerin diğer koşulları taşımaları hâlinde uzlaştırmacı siciline ve listelerine kaydedilebilecekleri öngörülmüştür. Böylelikle anılan fıkrada yapılan değişiklikten önce uzlaştırmacı yazılı sınavlarında başarılı olanların diğer şartları taşımaları hâlinde söz konusu fıkrada öngörülen hukuk fakültesi mezunu olma şartını taşımaksızın uzlaştırmacı sicili ve listelerine kaydolabilmelerine imkân tanınmıştır. Bakılmakta olan davada bu hususa yönelik bir uyuşmazlığın bulunmadığı tespit edilmiştir.

6. Kuralın (4) numaralı fıkrası ise kuralın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla anılan Kanun’un 254. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyalara ilişkin olduğu, bakılmakta olan davanın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen bir dosyayı konu edinmediği anlaşılmıştır.

7. Bu itibarla kuralın (1), (3) ve (4) numaralı fıkraları bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte değildir. Dolayısıyla anılan fıkraların başvuruda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.

8. Açıklanan nedenlerle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1), (3) ve (4) numaralı fıkralarının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,

B. (2) numaralı fıkrasının esasının incelenmesine,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

B. E.2024/199 Sayılı Başvuru Yönünden

9. Anılan İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 4/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

C. E.2024/200 Sayılı Başvuru Yönünden

10. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 4/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

11. İtiraz yoluna başvuran Mahkemece 5271 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının iptalleri talep edilmiştir.

12. E.2024/197 sayılı dosyanın ilk inceleme bölümünde anılan maddenin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasına yönelik belirtilen gerekçeler bu dosya yönünden de geçerlidir.

13. Açıklanan nedenle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1) numaralı fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu fıkraya ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,

B. (2) numaralı fıkrasının esasının incelenmesine,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

Ç. E.2024/204 Sayılı Başvuru Yönünden

14. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 4/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

15. İtiraz yoluna başvuran Mahkemece 5271 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin iptali talep edilmiştir.

16. E.2024/197 sayılı dosyanın ilk inceleme bölümünde belirtilen gerekçeler bu dosya yönünden de geçerlidir.

17. Açıklanan nedenlerle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1), (3) ve (4) numaralı fıkralarının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,

B. (2) numaralı fıkrasının esasının incelenmesine,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

D. E.2024/207 Sayılı Başvuru Yönünden

18. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 4/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

E. E.2024/212 Sayılı Başvuru Yönünden

19. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 25/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

F. E.2024/213 Sayılı Başvuru Yönünden

20. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 25/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle başvurunun yöntemine uygunluğu sorunu görüşülmüştür.

21. 6216 sayılı Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır.” denilmektedir. Anılan fıkra uyarınca aynı mahkeme tarafından aynı kurala ilişkin birden fazla itiraz başvurusunda bulunulması mümkün değildir.

22. 6216 sayılı Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde ise Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiş ve anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.

23. İtiraz yoluna başvuran Mahkemece 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının iptalleri talep edilmiştir. Mahkemenin daha önce anılan maddenin (2) numaralı fıkrasının iptali talebiyle Anayasa Mahkemesinin E.2024/199 esasına kayıtlı dosyasında itiraz başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece söz konusu itiraz başvurusunun diğer dava dosyaları için bekletici mesele yapılması gerekirken aynı kuralın iptali talebiyle tekrar başvuruda bulunulması söz konusu fıkranın incelenme imkânını ortadan kaldırmaktadır.

24. Açıklanan nedenle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1) numaralı fıkrasının esasının incelenmesine,

B. (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (2) ve 40. maddesinin (4) numaralı fıkraları gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

G. E.2024/222 Sayılı Başvuru Yönünden

25. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 25/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

Ğ. E.2024/228 Sayılı Başvuru Yönünden

26. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 25/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

H. E.2024/239 Sayılı Başvuru Yönünden

27. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 16/1/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

I. E.2025/1 Sayılı Başvuru Yönünden

28. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 16/1/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

İ. E.2025/6 Sayılı Dava Yönünden

29. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 16/1/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

J. E.2025/9 Sayılı Başvuru Yönünden

30. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 16/1/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

K. E.2025/10 Sayılı Başvuru Yönünden

31. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 16/1/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

L. E.2025/25 Sayılı Başvuru Yönünden

32. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 11/2/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

M. E.2025/26 Sayılı Başvuru Yönünden

33. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 11/2/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

34. İtiraz yoluna başvuran Mahkemece 5271 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin iptali talep edilmiştir.

35. E.2024/197 sayılı dosyanın ilk inceleme bölümünde söz konusu maddenin (3) ve (4) numaralı fıkralarına ilişkin belirtilen gerekçeler bu dosya yönünden de geçerlidir.

36. Açıklanan nedenlerle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1) ve (2) numaralı fıkralarının esasının incelenmesine,

B. (3) ve (4) numaralı fıkralarının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu fıkralara yönelik başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,

OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

N. E.2025/37 Sayılı Başvuru Yönünden

37. İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 11/2/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. BİRLEŞTİRME KARARLARI

A. E.2024/199 Sayılı Başvuru Yönünden

38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/199 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 4/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

B. E.2024/200 Sayılı Başvuru Yönünden

39. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/200 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 4/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

C. E.2024/204 Sayılı Başvuru Yönünden

40. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/204 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 4/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

Ç. E.2024/207 Sayılı Başvuru Yönünden

41. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…kovuşturma…” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/207 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 4/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

D. E.2024/212 Sayılı Başvuru Yönünden

42. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1) numaralı fıkrasının,

B. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…ve 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz.” ibaresinin,

iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/212 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 25/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

E. E.2024/213 Sayılı Başvuru Yönünden

43. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/213 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 25/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

F. E.2024/222 Sayılı Başvuru Yönünden

44. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…soruşturma…” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/222 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 25/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

G. E.2024/228 Sayılı Başvuru Yönünden

45. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (1) ve (2) numaralı fıkralarının iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/228 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 25/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

Ğ. E.2024/239 Sayılı Başvuru Yönünden

46. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “...5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz.” bölümünün iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/239 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

H. E.2025/1 Sayılı Başvuru Yönünden

47. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2025/1 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

I. E.2025/9 Sayılı Başvuru Yönünden

48. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2025/9 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

İ. E.2025/10 Sayılı Başvuru Yönünden

49. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesine 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle eklenen (6) numaralı fıkranın (a) bendine 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle eklenen (2) numaralı alt bendinde yer alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2025/10 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

J. E.2025/25 Sayılı Başvuru Yönünden

50. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2025/25 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 11/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

K. E.2025/26 Sayılı Başvuru Yönünden

51. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (1) ve (2) numaralı fıkralarının iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2025/26 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 11/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

L. E.2025/37 Sayılı Başvuru Yönünden

52. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin;

A. (1) numaralı fıkrasının,

B. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz.” ibaresinin,

iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2025/37 sayılı davanın aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 11/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

IV. AYIRMA VE BİRLEŞTİRME KARARI

53. 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

A. 15. maddesiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendine eklenen (2) numaralı alt bentte yer alan “...(b) ve (c)...” ibaresinin,

B. 18. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının,

iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına ilişkin davanın E.2025/6 sayılı davadan ayrılmasına ve aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2024/197 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esas incelemenin E.2024/197 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V. ESASIN İNCELENMESİ

54. Başvuru kararları ile dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Ahmet Hakan SOYTÜRK tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava ve itiraz konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A. Kanun’un 15. Maddesiyle 5237 Sayılı Kanun’un 75. Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının (a) Bendine Eklenen (2) Numaralı Alt Bentte Yer Alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” İbaresinin İncelenmesi

1. Anlam ve Kapsam

55. 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesinde önödeme kurumu düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında uzlaştırma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların failinin anılan Kanun’da öngörülen miktar ile soruşturma giderlerini yapılacak tebligat üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmayacağı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu fıkrada ayrıca taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarının ise yarı oranında artırılacağı düzenlenmiştir.

56. Maddenin (2) ve (3) numaralı fıkralarına göre özel kanun hükümleri gereğince doğrudan kamu davasının açıldığı durumlar ile soruşturma aşamasında önödeme işlemi yapılmadan davanın açılması veya isnat edilen fiilin hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle suçun önödeme kapsamına girdiğinin anlaşılması durumunda kovuşturma aşamasında da önödeme hükümleri uygulanacaktır. Söz konusu hâllerde (1) numaralı fıkraya göre belirlenecek miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödeyen sanık hakkında kamu davası düşecektir.

57. (6) numaralı fıkrada (1) numaralı fıkradaki genel düzenlemenin haricinde önödeme kapsamına giren diğer suçlar ayrıca sayılmıştır. Anılan fıkrada ayrıca sayılan bu suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümlerinin uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.

58. Fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendiyle anılan Kanun’un 125. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçları önödeme kapsamına alınmıştır. Söz konusu fıkrada düzenlenen hakaret suçunun aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bendindeki nitelikli hâller kapsamında ve/veya (4) numaralı fıkra uyarınca alenen işlenmesi hâlinde de önödeme hükümleri uygulanacaktır. Hakaret suçunun basit hâlinin düzenlendiği (1) numaralı fıkra ile suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesinin nitelikli hâl olarak düzenlendiği (3) numaralı fıkranın (a) bendi önödeme kapsamı dışında tutulmuştur. Kanun’un 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan …ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası… ibaresi itiraz ve dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

2. İtirazların ve İptal Talebinin Gerekçeleri

59. Başvuru kararlarında ve dava dilekçesinde özetle; hakaret suçunun mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâli ile nitelikli hâllerinin bir kısmının önödeme kapsamına alınmasına karşın söz konusu suçun basit hâlinin ve kamu görevlisine karşı işlenmesi şeklindeki nitelikli hâlinin önödeme kapsamı dışında bırakılmasının eşitlik ilkesini ihlal ettiği, bu durumun cezaların orantılılığı ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

60. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. denilmek suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.

61. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez (AYM, E.2020/95, K.2022/3, 26/1/2022, § 25; E.2022/65, K.2022/102, 8/9/2022, § 11).

62. Eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamelenin mevcut olup olmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir.

63. Mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret suçunu işleyen fail ile doğrudan huzurda ya da gıyapta hakaret suçunu işleyen failin benzer hukuki konumda oldukları ve karşılaştırılmaya müsait oldukları, kural nedeniyle bunlar arasında suçun işleniş biçimi gözetilerek önödeme hükümlerinin uygulanması bakımından farklılık meydana getirildiği anlaşılmaktadır.

64. Ceza hukuku bağlamında kanun önünde eşitlik ilkesi suçun basit hâllerinden birini işleyen failin, suçun diğer basit hâllerinden birini ya da nitelikli hâllerini işleyen faillerle her durumda aynı kurallara bağlı tutulmalarını gerektirmemektedir. Bununla birlikte benzer hukuki konumda olan kişilere yönelik farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanması gerekmektedir.

65. Türk hukuk sisteminde esasen kovuşturmanın mecburiliği ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke uyarınca kanunda belirtilen şartların gerçekleşmesi hâlinde kamu davasının açılması zorunluluğu bulunmaktadır. Ceza muhakemesinde alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kovuşturmanın mecburiliği ilkesinin istisnasını oluşturmaktadır.

66. Şüphesiz hukuk devletinde kanun koyucunun anayasal ilkelere bağlı kalmak şartıyla cezai uyuşmazlıklarda alternatif uyuşmazlık çözüm yolu öngörüp öngörmeme veya hangi suçlara söz konusu kurumların uygulanacağını, bunların şartlarını, yöntemini, kişi veya kurum yönünden kapsam ve sınırlarını belirleme konusunda takdir yetkisi bulunmaktadır (AYM, E.2020/79, K.2023/113, 22/6/2023, § 81).

67. 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesinde düzenlenen önödeme kurumu da kovuşturmanın mecburiliği ilkesinin istisnalarından birini oluşturmaktadır. Önödeme kurumu ile belirli ağırlıktaki suçları işlediği yönünde kamu davasını açmayı gerektirir şüphe bulunan fail bakımından yargılama faaliyetinden vazgeçilerek doğrudan parasal yaptırım uygulanması söz konusudur. Böylece belirli ağırlıktaki suçlar, klasik anlamdaki ceza yargılamasının dışına çıkarılmaktadır. Dolayısıyla önödeme belli nitelik ve türdeki suçlar için soruşturma ve kovuşturma aşamalarında gerçekleşebilen ve fail hakkında kamu davasının açılmasını önleyen ya da açılan davanın düşmesini sağlayan bir hukuki kurumdur (bazı farklılıklara birlikte bkz. AYM, E.2017/140, K.2017/177, 28/12/2017, § 12).

68. Anılan Kanun’da öngörülen şartların gerçekleştiği durumlarda önödeme hükümlerinin uygulanması bakımından savcılık ya da mahkemenin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Buna karşın söz konusu usulde failin iradesi önem taşımaktadır. Bu yönüyle savcılık ya da mahkeme tarafından yapılan önödeme teklifinin fail tarafından kabul edilmemesi hâlinde önödeme hükümleri uygulanamayacak ve yargılamaya genel hükümlere göre devam edilecektir.

69. Önödeme hükümlerinin uygulandığı durumlarda fail klasik ceza yargılamasındaki birtakım usule ilişkin güvencelerden feragat etmektedir. Diğer yandan önödeme kurumuyla failin muhtemel bir ceza mahkûmiyetinin sonucu olarak toplumda suçlu olarak bilinmesinin ve cezanın infaz edilmesinin olumsuz etkilerinin önüne geçilmektedir. Yine kuralın gerekçesinde de belirtildiği üzere kuralla devletin infaz külfetinden ve mahkemelerin iş yoğunluğundan kurtarılması ile geleneksel anlamda cezayla amaçlanan genel ve özel önlemenin alternatif bir yolla sağlanmasına imkân tanınması amaçlanmaktadır.

70. Gerçekten de sosyal medyanın yaygın olarak kullanıldığı günümüzde kişiler ya da kurumlarla ilgili olarak yayımlanan içeriklere yönelik yorumlar nedeniyle birçok kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma açıldığı, bu durumun yargının iş yükünü artırdığı görülmektedir. Kanun koyucunun söz konusu olumsuzluğun ortadan kaldırılması için uygulayacağı yöntemi belirlemede takdir yetkisinin bulunduğu gözetildiğinde anılan suçun önödeme kapsamına alınmasının da bu amaca hizmet ettiği açıktır.

71. Bununla birlikte Kanun’un 125. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında düzenlenen hakaret suçlarının benzer şekilde bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etme veya sövme biçiminde işlenebileceği, (2) numaralı fıkrada sayılan araçlarla suçun işlenmesi hâlinde failin (1) numaralı fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılacağı anlaşılmaktadır.

72. Kuralda hakaret suçunun basit hâlinin düzenlendiği 125. maddenin (1) numaralı fıkrası önödeme kapsamına alınmamasına karşın söz konusu maddenin (3) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan nitelikli hâllerde ve suçun (2) numaralı fıkrada belirtilen araçlarla işlenmesi hâlinde önödeme hükümlerinin uygulanmasına imkân tanınmıştır. Önödeme kurumunun uygulanması açısından (1) ve (2) numaralı fıkralardaki suç teşkil eden fiiller arasında nitelik, içerik ve yoğunluk ile suçla korunan hukuki değer, fiilin toplum üzerindeki etkileri ve fiiller için öngörülen ceza miktarları yönünden herhangi bir farklılık bulunmadığı hâlde suçun nitelikli hâlleri ile belli şekillerde işlenmesi durumunda önödeme kurumu uygulanırken suçun basit hâlinin önödeme kapsamına alınmaması suretiyle oluşturulan farklı muamelenin nesnel ve makul bir temeli tespit edilememiştir.

73. Dolayısıyla mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret suçunu işleyen fail ile doğrudan huzurda ya da gıyapta hakaret suçunu işleyen fail arasında önödeme hükümlerinin uygulanması bakımından nesnel ve makul bir temele dayanmaksızın farklılık oluşturan kuralın kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.

74. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 10. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

B. Kanun’un 18. Maddesiyle 5271 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 7. Maddenin (1) ve (2) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi

1. (1) Numaralı Fıkra

a. Anlam ve Kapsam

75. 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasında 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin (2) numaralı fıkrasında 7531 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemenin 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından uygulanmayacağı öngörülmektedir.

76. 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimsenin altı ay içinde şikâyette bulunmaması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mümkün değildir. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasına göre altı aylık süre, zamanaşımı süresini geçmemek şartıyla şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlayacaktır. Söz konusu fıkraya 7531 sayılı Kanun’la eklenen ikinci cümlede şikâyet süresine ilişkin genel ilkeye istisna getirilmiştir. Buna göre soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçu bakımından şikâyet süresi her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemeyecektir.

77. İtiraz konusu kural uyarınca 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından azami iki yıllık şikâyet süresi aranmayacaktır. Dolayısıyla kural uyarınca anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma ve kovuşturma evresinde bulunan dosyalarda 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki genel şikâyet süresi uygulanacaktır.

b. İtirazların Gerekçeleri

78. Başvuru kararlarında özetle; şikâyet kurumunun usul hukukuna ilişkin olduğu ve anılan kurumda yapılan değişikliklerde ilke olarak derhâl uygulanma ilkesinin geçerli olduğu, değişikliğin ortaya çıkaracağı adaletsizliklerin önlenmesi için yeni düzenlemenin geçmişe etkili olmasının bu ilkenin istisnasını oluşturduğu, aynı tarihte suç işleyen failler hakkında farklı uygulamalara neden olan kuralın kanun önünde eşitlik ilkesini ihlal ettiği, yine kural uyarınca sanıkların lehine olan hükümlerin uygulanamadığı, bu durumun suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkıyla bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10., 13., 19., 36. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

c. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

79. 6216 sayılı Kanun'un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.

80. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin korumakla yükümlü olduğu evrensel ilkelerden biri hukuk güvenliği ilkesidir. Hukuk güvenliği ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir.

81. İlke olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. Daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda bulunulması, hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturur. Kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca kanunlar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirmesi, kazanılmış hakların korunması, mali hakların iyileştirilmesi gibi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması, hukukun genel ilkelerindendir (AYM, E.2018/103, K.2019/4, 13/2/2019, § 15; E.2018/108, K.2019/5, 13/2/2019, § 20). Ancak kanun koyucunun kişilerin lehine haklar sağlayan kanuni düzenlemeleri geçmişe etkili olarak düzenlemesinde takdir yetkisine sahip olduğu kuşkusuzdur.

82. Ceza muhakemesi hukuku kuralları ise işlendiği iddia edilen fiilin ortaya çıkarılması için uygulanacak yöntemleri belirler. Bu nedenle ilke olarak yargılama usulüne ilişkin hükümlerde yapılan değişiklikler, lehe ya da aleyhe değerlendirmesi yapılmaksızın derhâl uygulanma ilkesine tabidir. Nitekim 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “Ceza Muhakemesi Kanunu, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, aşağıdaki maddelerin hükümleri saklı kalmak üzere, kesin hükme bağlanmış olanlar hariç, görülmekte olan bütün soruşturma ve kovuşturmalarda uygulanır.” denilmekle bu ilke vurgulanmıştır.

83. Ceza muhakemesinde birden fazla hukuki işlem yapılmaktadır. Derhâl uygulanma ilkesinin bir sonucu olarak yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanuna göre tamamlanmış muhakeme işlemleri yeni kanunun yürürlüğe girmesiyle geçerliliğini yitirmeyeceği gibi yeni kanuna göre tekrarlanması da söz konusu olmayacaktır. Başka bir ifadeyle yeni kanun ancak yürürlüğe girdiği tarihte henüz başlamamış ya da devam etmekte olan muhakeme işlemleri bakımından uygulanabilecektir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2023/9-586, K.2024/93, 21/2/2024).

84. Şikâyet, mağdur veya suçtan zarar görenin yetkili merciye başvurarak suç teşkil eden belli bir fiil dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapılması yönündeki irade açıklamasıdır. Ceza davasının kamusallığı ilkesi gereğince kural olarak adli makamların suç şüphesini öğrenmeleri ile birlikte kendiliğinden soruşturmaya başlamaları gerekir. Bununla birlikte kanun koyucu; suçların ağırlığı, kamu düzeni açısından önemi, özel hayatın gizliliği gibi unsurları gözeterek doğrudan takip edilmesi gereken suçlarla soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçları birbirinden ayırabilir (bazı farklılıklarla birlikte AYM, E.2019/2, K.2020/28, 11/6/2020, § 29).

85. Kanunda öngörülen bir düzenlemenin maddi ceza hukuku ya da usul hukuku normu olup olmadığını belirlemede söz konusu hükümlerin yer aldığı sistematiğin önemli olduğu söylenebilir. Ancak anayasal ilkelerin uygulanmasında bu durum tek başına belirleyici bir rol oynamamaktadır. Bu bağlamda şikâyet kurumu da genel olarak maddi ceza hukuku normlarını içeren 5237 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Takibi şikâyete bağlı suçlarda şikâyetin yokluğu failin cezalandırılmaması sonucunu doğurmaktadır. Buna karşın aksi yönde görüşler de olmakla birlikte genel kabul söz konusu kurumun maddi ceza hukuku kapsamında yer almadığı, bir usul hukuku kurumu olduğu yönündedir. Zira söz konusu kurumun bir fiilin suç olarak tespit edilmesine herhangi bir katkısı olmamakta ancak suç olarak kabul edilen bir fiilin soruşturulması ve kovuşturulmasına dolayısıyla muhakeme işlemlerinin yürütülmesine doğrudan etkisi bulunmaktadır. Bu itibarla şikâyetin muhakeme şartı olduğu açıktır.

86. İtiraz konusu kural kapsamında anılan Kanun’un 73. maddesinin (2) numaralı fıkrasına 7531 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle eklenen düzenlemenin söz konusu değişikliğin yapıldığı tarihte soruşturma ve kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda uygulanmamasının tamamlanmış muhakeme işlemlerinin sonuçlarına etki eden bir yönünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle kural, usul hukukundaki derhâl uygulanma ilkesine uygun olarak devam eden soruşturma ve kovuşturmalar açısından yapıldığı tarih itibarıyla usulüne uygun olan şikâyetlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldırmamaktadır. Bu bağlamda anılan Kanun’la yapılan değişiklikten önce şikâyet hakkını kullanmış olan kişilerin bu muhakeme işleminden kaynaklı hakları korunmaktadır. Diğer yandan söz konusu şikâyete bağlı olarak ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına muhatap olan kişiler yönünden usulüne uygun olarak yapılan şikâyetin muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olduğu da ortadadır. Bu itibarla kuralda hukuk güvenliğine ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.

87. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 10., 13., 19., 36. ve 38. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.

2. (2) Numaralı Fıkra

a. Anlam ve Kapsam

88. 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinde uzlaştırma kurumu düzenlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek kişi ya da özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılmasına imkân tanınan suçlar sayılmıştır. Maddenin (2) numaralı fıkrasında ise soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için kanunda açık hüküm bulunması gerektiği belirtilmiştir.

89. (3) numaralı fıkranın birinci cümlesinde soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile belirli suçlarda uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda ve ısrarlı takip suçunda uzlaştırma kurumu uygulanmayacaktır. Bunun yanı sıra anılan cümlede 7531 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle değişiklik yapılmış ve mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçlarında da uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

90. (4) ila (25) numaralı fıkralarda uzlaştırma işlemlerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. (4) numaralı fıkraya göre suçun uzlaştırmaya tâbi olması hâlinde dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, sanık ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Sanık, mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunulmasından itibaren bu kişilerin yedi gün içinde kararını bildirmemeleri durumunda teklifi reddettikleri kabul edilir.

91. (5) numaralı fıkrada uzlaşma teklifinde bulunulması hâlinde taraflara uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmelerinin hukuki sonuçlarının anlatılacağı belirtilmiştir. (17) numaralı fıkra uyarınca Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmanın kovuşturma aşamasında uygulanması hâlinde ise hâkim, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlemekle yükümlüdür.

92. (19) numaralı fıkrada uzlaşmanın soruşturma aşamasında sağlanması ve şüphelinin edimini defaten yerine getirmesi hâlinde şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verileceği belirtilmiştir. Anılan fıkrada ayrıca edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi hâlinde 171. maddedeki şartlar aranmaksızın şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verileceği, erteleme süresince zamanaşımının işlemeyeceği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde yeniden kasıtlı bir suç işlenmesi şartı aranmaksızın şüpheli hakkında kamu davasının açılacağı düzenlenmiştir. Fıkranın devamında ise uzlaşmanın sağlanması hâlinde mağdur veya suçtan zarar gören uzlaşma anında tespit edilemeyen veya uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlar hariç soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açamayacağı; açılmış olan davadan ise feragat edilmiş sayılacağı, şüphelinin edimini yerine getirmemesi hâlinde uzlaşma raporu veya belgesinin 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılacağı hükme bağlanmıştır.

93. 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre kovuşturma aşamasında uzlaştırma işleminin uygulanması ve uzlaşma sağlanarak sanığın edimini defaten yerine getirmesi hâlinde ise davanın düşmesi kararı verilir.

94. Anılan Kanun’un 253. maddesinde 7531 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle yapılan ibare değişikliğiyle uzlaştırma kapsamından çıkarılan mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçları 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendiyle önödeme kapsamına alınmıştır.

95. 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin dava ve itiraz konusu (2) numaralı fıkrası uyarınca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından anılan Kanun’un 253. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ve 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesinde yapılan değişiklikler uygulanmayacaktır. Söz konusu soruşturmalar ve kovuşturmalar 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinin (3) numaralı fıkrasında 7531 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki hükümlere göre sonuçlandırılacaktır.

96. Bu itibarla kuralın da yer aldığı maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçları bakımından uzlaştırma hükümleri uygulanacak olup bu suçlar hakkında önödeme hükümleri uygulanmayacaktır.

97. Bununla birlikte kuralda 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma ve kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesinde yapılan değişikliğin de uygulanmayacağı öngörüldüğünden söz konusu dosyalarda uzlaştırmanın sağlanamadığı hâllerde önödeme hükümleri de uygulanamayacak, muhakemeye genel hükümlere göre devam edilecektir.

b. İtirazların ve İptal Talebinin Gerekçeleri

98. Başvuru kararlarında ve dava dilekçesinde özetle; sonradan yürürlüğe giren ve hakaret suçunun mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâli ile bu surette işlenen nitelikli hallerinin bir kısmını önödeme kapsamına alan kanun hükümlerinin anılan suçta uzlaştırma uygulanmasını öngören kanun hükümlerine göre failin lehine olduğu ancak itiraz ve dava konusu kural uyarınca failin lehine olan hükümlerin uygulanamadığı, bu durumun davaların makul sürede bitirilmesi gerekliliği, adil yargılanma hakkı ile hukuk devleti ve suçta ve cezada kanunilik ilkeleriyle bağdaşmadığı, aynı tarihte suç işleyen failler hakkında farklı uygulamalara neden olan bu durumun kanun önünde eşitlik ilkesini de ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10., 13., 19., 36., 38. ve 141. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

c. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

99. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” denilerek suçun kanuniliği; üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek cezanın kanuniliği ilkesi güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta, anlaşılır ve sınırları belli olarak kanunda gösterilmesi gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

100. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin somutlaştırıldığı uluslararası sözleşmelerde de yer almaktadır. Bu ilke Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Kanunsuz ceza olmaz” başlıklı 7. maddesinin birinci paragrafında Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. şeklinde; Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 15. maddesinin birinci paragrafında ise “Hiç kimse, işlendiği zamanda ulusal ya da uluslararası hukuk bakımından suç sayılmayan bir fiil ya da ihmal yüzünden suçlu sayılamaz. Suç sayılan bir fiile, işlendiği zaman yürürlükte olan bir cezadan daha ağır ceza verilemez. Fiilin işlenmesinden sonra yasalarda bu fiile karşılık daha hafif bir ceza öngörülecek olursa, fiili işleyene bu ikinci ceza uygulanır.” biçiminde düzenlenmiştir.

101. Sonradan yürürlüğe giren lehe kanunun önceki suç konusu fiillere uygulanması meselesi, Anayasa Mahkemesinin 11/4/2019 tarihli ve E.2019/9, K.2019/27 sayılı kararında Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan kanunilik ilkesi kapsamında değerlendirilmiştir. Anılan karara göre suçta ve cezada kanunilik ilkesi Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin kuralın suç ve cezalar yönünden özel düzenlemesi olarak değerlendirilebilir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, cezalandırmanın temel haklara etkisinden kaynaklanan özel önemi nedeniyle zaman içinde bir ceza hukuku kavramı olarak alt ilkeler de içerecek şekilde gelişmiştir (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 15).

102. Bu bağlamda toplumun ihtiyaçlarına göre suç sayılan fiiller için uygulanacak cezalar, nitelik ve nicelik olarak zamanla değişebilmektedir. Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunla bir suç için daha hafif bir ceza öngörülebileceği gibi daha ağır bir ceza da belirlenebilir. Hukuki belirliliğin ve hukuk güvenliğinin gereği olarak Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” hükmüyle aleyhe kanunun geçmişe uygulanması yasaklanmıştır. Ceza normlarının zaman bakımından uygulanmasını düzenleyici nitelikteki bu kural kanunilik ilkesinin bir alt ilkesi olan aleyhe kanunun geçmişe uygulanması yasağı olarak ifade edilmektedir. Bu yasak kişi özgürlüğü lehine kabul edilmiş bir güvence niteliğindedir (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 16).

103. Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren bir kanunun aynı fiili suç olmaktan çıkarması veya aynı suç için daha hafif bir ceza öngördüğü durumlarda ise diğer bir alt ilke olan lehe kanunun uygulanması ilkesi gündeme gelmektedir. Sonraki kanunun fiili suç olmaktan çıkarması veya daha hafif bir ceza öngörmesi durumunda lehe kanundan söz edilir. Aleyhe kanunun geçmişe uygulanması yasağından farklı olarak lehe kanunun uygulanması ilkesine ilişkin bir hükme Anayasa’nın 38. maddesinde açıkça yer verilmemiştir. Bununla birlikte aynı maddede suç için mutlaka fiilin işlendiği zaman yürürlükte olan kanunun öngördüğü cezanın verilmesi yönünde bir kural da bulunmamaktadır (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 17).

104. Fiilin işlenmesinden hükmün kesinleşmesine kadar geçen ceza muhakemesi sürecinde bir suç için fiilin işlendiği tarihte yürürlükte olan ve daha sonra yürürlüğe giren kanun olmak üzere uygulanması mümkün birden fazla kanun hükmü söz konusu olabilmektedir. Suç nedeniyle başta hürriyeti bağlayıcı cezalar olmak üzere uygulanan çeşitli ceza ve güvenlik tedbirleri temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturduğundan Anayasa cezayı ağırlaştıran kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenmiş suçlara uygulanmasını açık biçimde yasaklamıştır. Hukuki belirliliğin ve hukuk güvenliğinin bir sonucu olan bu yasak, aynı zamanda suçun işlendiği tarihteki kanuna göre lehe olan sonraki kanunun uygulanmasını da gerekli kılmaktadır. Zira işlendiği tarihte suç sayılan bir fiilin daha sonra yürürlüğe giren kanun ile suç olmaktan çıkarılması veya ilga edilen kanuna nazaran anılan suç fiiline daha hafif bir ceza öngörülmesi durumunda mülga kanunun aleyhe hükümlerinin uygulanmaya devam edileceğinin kabul edilmesi, suçların ve cezaların ancak kanunla belirleneceğini emreden suç ve cezaların kanuniliği ilkesi karşısında bireylerin objektif olarak beklemeyecekleri dolayısıyla öngöremeyecekleri bir ceza ile cezalandırılmaları sonucunu doğuracaktır. Bunun ceza hukuku alanında kişilerin hukuki güvenliklerini anayasal güvenceye bağlamayı amaç edinen suç ve cezaların kanuniliği ilkesiyle bağdaştırılması mümkün değildir (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 18).

105. Öte yandan lehe ceza kanununun geçmişe uygulanması hukuk devletiyle bağlantılı olarak adalet ve hakkaniyet ilkelerinin de bir gereğidir. Gelişen sosyal düzen ve değişen toplumsal ihtiyaçlar karşısında artık suç oluşturmadığı kabul edilen veya daha hafif ceza öngörülen bir fiilin yalnızca daha önce işlenmiş olması nedeniyle daha ağır bir yaptırıma tabi tutulması adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 19).

106. Anılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde ceza yargılamasında lehe kanunun uygulanmasının Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında anayasal bir zorunluluk olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 20).

107. İtiraz ve dava konusu kural, ceza hukuku bağlamında gerçekleştirici ve geçici ceza normudur. Kural, bir yönüyle değişen kanunla yeni kanun arasında uyum sağlamayı diğer yönüyle ise ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları gidermeyi amaçlamaktadır.

108. Şüphesiz hukuk devletinde cezai uyuşmazlıklarda hangi suçlarda uzlaştırma ya da önödeme şeklindeki alternatif uyuşmazlık çözüm yolunun uygulanacağı, bu yöntemlerden hangisine öncelik tanınacağı kanun koyucunun takdirindedir. Kanun koyucunun bu konudaki tercih ve takdirinin yerindeliğinin incelenmesi anayasal denetimin kapsamı dışında kalmaktadır.

109. Bununla birlikte fiilin işlendiği tarihten sonra değişen kanun sebebiyle geçiş hükmü öngören kuralın anayasal güvencelere uygun olması gerekir. Bu bağlamda ilk olarak kuralda yer alan kurumların Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında ele alınıp alınmayacağının değerlendirilmesi gerekir.

110. Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir yöntemdir. Uzlaştırma; işlendiği konusunda yeterli şüphe bulunan ve kapsamına giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. Uzlaştırma ile şüpheli veya sanık işlediği suçun sorumluluğunu kabul edip üstlenerek suçun sonuçlarını da gidermek suretiyle toplumla yeniden bütünleşme imkânı elde etmekte, ayrıca devlet, yaptırım uygulamak yönünden katlanacağı birçok masraftan da kurtulmuş olmaktadır (AYM, E.2013/20, K.2013/50, 3/4/2013; E.2018/101, K.2019/3, 13/2/2019, § 8).

111. Uzlaştırma ve önödeme kurumlarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarında fail hakkında kamu davasının açılmasının önlenmesini ya da açılan davanın düşmesini sağlamaları nedeniyle benzer bir fonksiyona sahip oldukları, bu bağlamda fail ile devlet arasındaki cezalandırma ilişkisine son verdikleri anlaşılmaktadır. Bu itibarla söz konusu kurumlar nitelik olarak hem usule hem maddi ceza hukukuna ilişkin özellikler taşımaktadır (anılan kurumların hukuki niteliklerine ilişkin benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Ceza Bölümü Genel Kurulu, E.1983/2, K.1983/2, 11/4/1983; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2021/12-383, K.2024/330, 6/11/2024).

112. Dolayısıyla söz konusu kurumların suçta ve cezada kanunilik ilkesine tabi olmaları nedeniyle suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun uyarınca uzlaştırma kapsamındaki bir suçun önödeme kapsamına alınması hâlinde hangi kurumun failin lehine olduğu tespit edilmelidir.

113. Onarıcı adalet anlayışına dayanan uzlaştırma kurumunda temelde mağdur veya suçtan zarar görenin tatmin edilmesi ve zararının giderilmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda uzlaştırma hükümlerinin uygulanabilmesi yalnızca failin iradesine bağlı olmayıp mağdur veya suçtan zarar görenin de -bu kişilerin birden fazla olması hâlinde tamamının- uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.

114. Buna karşın önödeme kurumunda mağdur veya suçtan zarar görenin iradesi önem taşımamaktadır. Önödemede fail ile mağdur muhatap olmamakta, kurumun uygulanması sürecinde söz konusu taraflar arasında herhangi bir müzakere gerçekleşmemektedir. Failin soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcılığı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından yapılan önödeme önerisini kabul etmesi gerekli ve yeterlidir. Önödeme usulü kapsamındaki bir suçta söz konusu usulün uygulanıp uygulanmayacağı konusunda yargı makamlarının takdir yetkisi de bulunmamaktadır.

115. Diğer yandan uzlaştırma usulünde maddi bir edim olmaksızın uzlaşmanın sağlanması mümkün olmakla birlikte, edimin belirlenmesinde tarafların iradesi ön planda olup edimin türü ve miktarı bakımından 5271 sayılı Kanun’da herhangi bir hüküm de yer almamaktadır. Bu yönüyle uzlaştırmada şüpheli ya da sanığın yerine getireceği edimin kanunda önödeme için öngörülen ceza miktarından daha fazla olmasının mümkün olduğu açıktır. Ancak önödemede 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesindeki hapis cezasının her bir gün karşılığı bulunan miktar ile adli para cezasının maktu ya da aşağı sınırına göre belirlenen miktarın soruşturma giderleri ile birlikte ödenmesi durumunda söz konusu kurumun uygulanacağı anlaşılmaktadır.

116. Dolayısıyla bir suç bakımından önödeme hükümlerinin uygulanmasının uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına göre failin lehine olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

117. Dava ve itiraz konusu kuralda 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma ve kovuşturma aşamasına geçilmiş dosyalarda mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçları bakımından önödeme usulünün uygulanmayacağı, bu dosyaların uzlaştırma kurumu uygulanarak sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Şüphesiz kanun koyucu değişiklik tarihi itibarıyla uzlaşma sağlanmış dosyalarda yeniden önödeme usulünün uygulanmamasını, söz konusu uzlaşmanın geçerli kabul edilmesini öngörebilir. Nitekim kurala ilişkin gerekçede de bu husus “…uzlaşmanın sağlandığı Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakaret suçuna ilişkin dosyalar, bu suçun uzlaştırma kapsamından çıkarıldığı gerekçesiyle önödeme kapsamında değerlendirilemeyecek ve 253 üncü madde hükümlerine göre sonuçlandırılacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna karşın kuralın gerekçesinde “…soruşturma veya kovuşturma evresinde olup da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşmanın sağlanmadığı dosyalar bakımından önödeme hükümleri uygulanacaktır.” denilmekle birlikte kuralın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma ve kovuşturma aşamasına geçilmiş dosyalarda önödeme hükümlerinin uygulanmasına imkân tanınmadığı anlaşılmaktadır.

118. Bu itibarla mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçlarını uzlaştırma kapsamından çıkararak -maddi ceza hukukuyla da ilgisi olan ve lehe hükümler içeren- önödeme kapsamına alan düzenlemelerin uygulanma imkânının 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından ortadan kaldırılmasının suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.

119. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 38. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2. ve 13. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 38. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 13. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kural Anayasa’nın 38. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 10., 36. ve 141. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 19. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

VI. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU

120. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte, 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.

121. 7531 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendine eklenen (2) numaralı alt bentte yer alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu kurala ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

VII. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ

122. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların uygulanmaları hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

A. 18. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasına yönelik yürürlüğün durdurulması talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,

B. 15. maddesiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendine eklenen (2) numaralı alt bentte yer alan “…(b) ve (c)...” ibaresine yönelik iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması talebinin REDDİNE,

27/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

VIII. HÜKÜM

7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

A. 15. maddesiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendine eklenen (2) numaralı alt bentte yer alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,

B. 18. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 7. maddenin;

1. (1) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,

2. (2) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

27/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

Başkan

Kadir ÖZKAYA

Başkanvekili

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

Basri BAĞCI

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Rıdvan GÜLEÇ

Üye

Recai AKYEL

Üye

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Üye

Yıldız SEFERİNOĞLU

Üye

Selahaddin MENTEŞ

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Kenan YAŞAR

Üye

Muhterem İNCE

Üye

Yılmaz AKÇİL

Üye

Ömer ÇINAR

Üye

Metin KIRATLI

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Dönemi 1982
Karar No 2025/86
Esas No 2024/197
İlk İnceleme Tarihi 04/12/2024
Karar Tarihi 27/03/2025
Künye (AYM, E.2024/197, K.2025/86, 27/03/2025, § …)    
Dosya Sonucu (Karar Türü) Esas - İptal
Başvuru Türü İtiraz
Başvuran (Genel) - Başvuran (Özel) Asliye Ceza Mahkemesi - İstanbul 8
Resmi Gazete 29/05/2025 - 32914
Basın Duyurusu Var
Kararın Yürürlüğünde Erteleme Var
Üyeler Kadir ÖZKAYA
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör Ahmet Hakan SOYTÜRK

II. İNCELEME SONUÇLARI



T.C. Anayasa Mahkemesi