“A) Anayasa'nın 2., 60. ve 61. Maddeleri
Somut olayda olduğu gibi sigortalıya 01.04.1986 tarihinden itibaren 5434 sayılı Kanun'un 56. maddesine göre vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup; aylık bağlandığı tarihten, 12/7/2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun’un 80. maddesi ile değişik 2330 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 2. fıkrasının yürürlüğe girdiği 01.01.2014 tarihine kadar çalışmasına ve vazife malullüğü aylığı almasına engel bir yasal düzenleme bulunmadığı halde, sonradan yürürlüğe giren (Ağustos/2013 ödeme döneminden geçerli olmak üzere 1/1/2014 tarihinde) bir yasa ile geriye dönük olarak "malul sayılmaları sebebiyle aylık bağlandığı tarihten önceki her türlü sigortalılık ve prim ödeme sürelerinin, iştirakçilik ve fiili hizmet süreleri ile bunların itibari ve fiili hizmet süresi zammı olarak değerlendirilen sürelerinin, malullük aylığı bağlanmasından sonra geçecek çalışma veya sigortalılık süreleriyle birleştirilmesine",
"Bu şekilde aylık bağlanmasından önce geçen söz konusu sürelerin malullük aylığı bağlanmasından sonra geçen sigortalılık ve çalışma sürelerinin tabi olacağı sigortalılık hâli ile mülga 2829 sayılı Kanun uygulaması yönünden dikkate alınmamasına" yol açan yasal düzenlemenin, vazife malullüğüne hak kazanan sigortalıların kazanılmış haklarını ortadan kaldırması sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde düzenlenen Sosyal Hukuk Devleti ilkesine, 60. ve 61. maddelerinde düzenlenen Devletin sosyal güvenliği sağlama ile malül ve gazileri koruma görevine aykırılık oluşturduğu düşünülmektedir.
B) Anayasa'nın 10. Maddesi
7226 sayılı Kanun'un 6. maddesi 26.03.2020 tarihinde yürürlüğe girmiş olup; 2330 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 2. fıkrasına "Ancak, bu kapsamdakiler aylık bağlandığı tarihten sonra geçen çalışmaları esas alındığında en az 20 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 5000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla talepleri halinde ayrıca yaşlılık aylığından yararlanırlar." cümlesi eklenmiştir.
Somut olayda olduğu gibi, sigortalının 01.04.1986 tarihinde vazife malullüğü aylığı almasından sonra 01.08.1986 tarihinde çalışmaya başlaması ve 7226 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 26.03.2020 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra yaşlılık aylığı talep etmesi halinde, en az 20 yıldan beri sigortalı bulunması ve 5000 gün prim ödemesi gerektiği halde; kendisine vazife malullüğü aylığı bağlanmayan ancak aynı tarihte çalışmaya başlayan bir sigortalı ise 506 sayılı Kanun'un Geçici 81. maddesinin B bendine göre 15 yıl sigortalılık süresi, 3600 gün prim ödeme ve 55 yaşını ikmal etme koşuluyla (kısmi) aylığa hak kazanacaktır.
Bu durumda, aynı tarihte birlikte çalışmaya başlayan iki sigortalıdan vazife malullüğü aylığı bağlanmayan sigortalı daha lehe koşullarda yaşlılık aylığına kavuşmakta; vazife malullüğü aylığı alan ise daha ağır koşullarla yaşlılık aylığına kavuşmaktadır.
5434 sayılı Kanun'un 56. maddesinde düzenlenen vazife malullüğü, belirli koşulların varlığı halinde bağlanan bir aylık olup, malullük aylığı bağlananın bunun karşısında diğer aylığa ulaşma koşullarının zorlaştırılması Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine de aykırıdır.
VII) SONUÇ ve TALEP
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anasayası'nın 152. maddesi ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine dayalı olarak;
a) 01.01.2014 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 12/7/2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun’un 80. maddesi ile değişik 2330 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, "...Bu Kanuna veya bu Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre aylık bağlanan maluller ile 5434 sayılı Kanunun 56. ve mülga 64. maddesi kapsamında aylık bağlanan malullerin, malul sayılmaları sebebiyle aylık bağlandığı tarihten önceki her türlü sigortalılık ve prim ödeme süreleri, iştirakçilik ve fiili hizmet süreleri ile bunların itibari ve fiili hizmet süresi zammı olarak değerlendirilen süreleri, malullük aylığı bağlanmasından sonra geçecek çalışma veya sigortalılık süreleriyle hiçbir sebeple birleştirilemez. Bu şekilde aylık bağlanmasından önce geçen söz konusu süreler; malullük aylığı bağlanmasından sonra geçen sigortalılık ve çalışma sürelerinin tabi olacağı sigortalılık hâli ile mülga 2829 sayılı Kanun uygulaması yönünden dikkate alınmayacağı gibi, sonradan geçen sigortalılık veya çalışma süreleri yaşlılık/emeklilik, malullük ya da ölüm/dul veya yetim aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında ilgili mevzuatına göre ayrı bir çalışma veya sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Ancak, bu Kanuna göre aylık bağlandığı tarihten sonra çalışmaya başlayanlardan, aylık bağlandıktan sonraki çalışmaları 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra olanlar için 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi hükümleri uygulanamaz. Yukarıda belirtilen kanunlara göre malullük aylığı bağlanmasına esas alınmış hastalık ya da engellilik hâlleri ve bu hastalık ya da engellilik hallerindeki ilerlemeler, sonradan geçen çalışmalar sebebiyle yaşlılık aylığına hak kazanılması koşullarının belirlenmesinde dikkate alınmaz..." düzenlemesinin;
b) 26.03.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7226 sayılı Kanun'un 6. maddesiyle 2330 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 2. fıkrasına eklenen, "Ancak, bu kapsamdakiler aylık bağlandığı tarihten sonra geçen çalışmaları esas alındığında en az 20 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 5000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla talepleri halinde ayrıca yaşlılık aylığından yararlanırlar." cümlesinin,
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan "sosyal hukuk devleti" ilkesine,
Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan "kanun önünde eşitlik" ilkesine ve "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz." düzenlemesine;
Anayasa'nın 60. maddesinde yer alan "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." düzenlemesine,
Anayasa'nın 61. maddesinde yer alan "Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malül ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar." düzenlemesine aykırı olduğu düşünülmekle;
İTİRAZ YOLUYLA NORM DENETİMİ (İPTALİ) için ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA,
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anasayası'nın 152. maddesi gereğince, başvurunun Anayasa Mahkemesince kabulünden itibaren (5) AY BEKLENMESİNE, bu süre içinde Anayasa Mahkemesince karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına,
Ara kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğ edilmesine, 13/01/2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2025/16
Karar Sayısı : 2025/28
Karar Tarihi : 11/2/2025
R.G. Tarih – Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 58. Hukuk Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un 80. maddesiyle değiştirilen;
A. İkinci fıkrasının üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerinin,
B. İkinci fıkrasına 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen yedinci cümlenin,
Anayasa’nın 2., 10., 60. ve 61. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Malullük aylığı bağlanmadan önceki sigortalılık sürelerinin yaşlılık aylığına hak kazanma şartları bakımından dikkate alınmamasına yönelik Sosyal Güvenlik Kurumu (Kurum) işleminin iptali ile yaşlılık aylığı bağlanması ve süresi içinde ödenmemiş aylıkların yasal faiziyle Kurumdan tahsil edilmesi talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 4. maddesi şöyledir:
“Aylık bağlanması
Madde 4 – Bu Kanun kapsamına girenlerden;
a) Engelli hâle gelerek bağlı oldukları sosyal güvenlik mevzuatına göre emekliye sevk edilenlere görev malullüğü aylığı bağlanır.
b) Emekli aylığı almakta iken engelli hâle gelenlerin almakta oldukları aylıkları görev malullüğü aylığına dönüştürülür.
c) Ölenlerin kendilerine bağlanması gereken görev malullüğü aylığı, dul ve yetimlerine intikal ettirilir.
Bu madde gereğince ilgili sosyal güvenlik kurumlarınca kendi mevzuatlarına göre bağlanan aylıklar, (…) % 25 artırılarak ödenir.
d) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayanların engelli hâle gelmeleri halinde, öğrenim durumlarına göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 36 ncı maddesi hükümlerine göre belirlenecek giriş derece ve kademeleri üzerinden (Öğrenimi bulunmayanların ilkokul mezunu gibi) kendilerine, ölümlerinde dul ve yetimlerine 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre T.C. Emekli Sandığınca görev malullüğü aylığı % 25 artırılarak bağlanır.
(Değişik fıkra: 12/7/2013-6495/80 md.) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri hükümleri uygulanarak aylık bağlananlara aylık bağlama tarihi itibarıyla sosyal güvenlik kurumlarınca kendi sigortalılığı nedeniyle ödenmekte olan gelir ve/veya aylıkların toplamı, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesi gereğince öğrenim durumuna göre belirlenecek giriş derece ve kademesi ile 30 yıl fiili hizmet süresi esas alınarak mülga hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre hesaplanacak vazife malullüğü aylığının %25 artırımlı tutarından az olamaz ve bu şekilde belirlenen gelir ve/veya aylıklar ilgili sigortalılık hâlindeki aylık artışları dikkate alınarak artırılır. Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamına girenler, aylıklara ilişkin hükümler hariç olmak üzere (d) bendi kapsamına girenlerin malullük hâline bağlı olarak yararlandığı haklardan da aynı esas ve usuller çerçevesinde yararlandırılır. Bu Kanuna veya bu Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre aylık bağlanan maluller ile 5434 sayılı Kanunun 56 ncıve mülga 64 üncü maddesi kapsamında aylık bağlanan malullerin, malul sayılmaları sebebiyle aylık bağlandığı tarihten önceki her türlü sigortalılık ve prim ödeme süreleri, iştirakçilik ve fiili hizmet süreleri ile bunların itibari ve fiili hizmet süresi zammı olarak değerlendirilen süreleri, malullük aylığı bağlanmasından sonra geçecek çalışma veya sigortalılık süreleriyle hiçbir sebeple birleştirilemez. Bu şekilde aylık bağlanmasından önce geçen söz konusu süreler; malullük aylığı bağlanmasından sonra geçen sigortalılık ve çalışma sürelerinin tabi olacağı sigortalılık hâli ile mülga 2829 sayılı Kanun uygulaması yönünden dikkate alınmayacağı gibi, sonradan geçen sigortalılık veya çalışma süreleri yaşlılık/emeklilik, malullük ya da ölüm/dul veya yetim aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında ilgili mevzuatına göre ayrı bir çalışma veya sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Ancak, bu Kanuna göre aylık bağlandığı tarihten sonra çalışmaya başlayanlardan, aylık bağlandıktan sonraki çalışmaları 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra olanlar için 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümleri uygulanamaz. Yukarıda belirtilen kanunlara göre malullük aylığı bağlanmasına esas alınmış hastalık ya da engellilik hâlleri ve bu hastalık ya da engellilik hallerindeki ilerlemeler, sonradan geçen çalışmalar sebebiyle yaşlılık aylığına hak kazanılması koşullarının belirlenmesinde dikkate alınmaz. (Ek cümle: 25/3/2020-7226/6 md.) Ancak, bu kapsamdakiler aylık bağlandığı tarihten sonra geçen çalışmaları esas alındığında en az 20 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 5000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla talepleri halinde ayrıca yaşlılık aylığından yararlanırlar.
(Ek fıkra: 12/7/2013-6495/80 md.) Bu madde hükümleri 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi kapsamındakiler ve harp malulleri hakkında da uygulanır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Onur MERCAN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükümleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği belirtilmiş; anılan fıkranın (b) bendinde “Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ve (c) bentlerinde de başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği ile dava dosyasında sunulan belgelerin tarih sırasına göre başlıklar hâlinde sıralandığı dizi pusulası Anayasa Mahkemesine sunulacak belgeler arasında sayılmıştır.
4. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
5. Yapılan incelemede Mahkemenin gönderdiği belgeler arasında dava dosyasında sunulan belgelerin tarih sırasına göre başlıklar hâlinde sıralandığı dizi pusulası ve başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurunun yöntemine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6. Açıklanan nedenle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasına ve İçtüzük’ün 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ile (c) bentlerine aykırı olduğu anlaşılan başvurunun anılan Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un 80. maddesiyle değiştirilen;
iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 11/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI