ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/148
Karar Sayısı : 2024/70
Karar Tarihi : 7/3/2024
R.G.Tarih-Sayı :
19/4/2024-32522
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Sinop İnfaz Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU: 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 14/7/2023 tarihli ve 7456 sayılı Kanun’un
15. maddesiyle eklenen geçici 10. maddenin (6) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan “...31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerden,...” ibaresinin Anayasa’nın 2. ve 10.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar
verilmesi talebidir.
OLAY: Açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin reddine
yönelik karara karşı şikâyet yoluyla yapılan başvuruda itiraz konusu kuralın
Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ
İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı geçici 10.
maddesi şöyledir:
“Geçici Madde 10- (Ek: 14/7/2023-7456/15 md.)
(1) 31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9 uncu maddenin
beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan
hükümlüler, izin bitimini takip eden onbeş gün içinde infaz işlemlerinin devam
ettiği kurumlara dönmek zorundadır.
(2) 31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9 uncu maddenin
beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan ve
ilgili mevzuat uyarınca cezalarının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak
suretiyle infazına beş yıl ve daha az süre kalan hükümlülerin talebi
aranmaksızın, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına infaz hakimi
tarafından karar verilebilir.
(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca, izinden dönecek
hükümlüler ile hakkında denetimli serbestlik kararı verilecek hükümlülere
ilişkin hususlar, Adalet Bakanlığının resmî internet sitesinde duyurulur.
(4) 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmak suretiyle cezası infaz edilip geçici 9 uncu maddenin beşinci
fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle 31/7/2023 tarihi
itibarıyla izinde bulunan hükümlüler, koşullu salıverilme tarihine kadar olan
süreleri 105/A maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere tabi
olmadan geçirirler.
(5) Geçici 9 uncu maddenin altıncı fıkrası uyarınca açık
ceza infaz kurumuna gönderilen hükümlüler, 31/7/2023 tarihi itibarıyla açık
ceza infaz kurumuna ayrılmış sayılır.
(6) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım
Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele
Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar
hariç olmak üzere, 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerden, toplam hapis cezası on yıldan az ise
bir ayını, on yıl ve daha fazla ise üç ayını bu kurumlarda geçirip ilgili
mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına ayrılmasına üç yıl veya daha az
süre kalanlar, bu şartların oluştuğu tarih itibarıyla açık ceza infaz
kurumlarına ayrılabilir. Bu hükümlüler ile 31/7/2023 tarihinde geçici 9 uncu
maddenin altıncı fıkrası kapsamında açık ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlüler, talepleri hâlinde en az üç ay açık ceza infaz kurumunda kalmış
olmak şartıyla ilgili mevzuat uyarınca cezaların denetimli serbestlik tedbiri
altında infazı uygulamasından üç yıl erken yararlandırılır.
(7) Altıncı fıkra hükümleri 31/7/2023 tarihi itibarıyla;
a) Hapis cezasının infazı 16, 16/A ve 17 nci maddeleri
kapsamında ertelenmiş olan,
b) Hapis cezasının infazı durdurulmuş olan,
hükümlüler hakkında da uygulanır.
(8) Koşullu salıverilmenin geri alınması nedeniyle
31/7/2023 tarihi itibarıyla cezası aynen infaz edilen veya ikinci defa mükerrir
olup 31/7/2023 tarihi itibarıyla bu cezanın infazı için ceza infaz kurumunda
bulunan hükümlülerin bu cezalarının infazı bakımından altıncı fıkra hükümleri
uygulanmaz. Bu hükümlülerin 31/7/2023 tarihi itibarıyla kesinleşmiş ancak infaz
edilmemiş diğer hapis cezaları bakımından altıncı fıkra hükümleri uygulanır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir
ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem
İNCE’nin katılımlarıyla 13/9/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Abdullah ATAY
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü,
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. Mevzuatımızda infaz süresi; ilke olarak kapalı ceza
infaz kurumunda geçirilen süre, açık ceza infaz kurumunda geçirilen süre ve
koşullu salıverilme tarihi ile bihakkın tahliye tarihi arasındaki süre olmak
üzere üç aşamadan oluşmaktadır. Bunun yanı sıra 5275 sayılı Kanun’a 5/4/2012
tarihli ve 6291 sayılı Kanun’la eklenen 105/A maddesiyle denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak cezanın infazına ilişkin aşama getirilmiştir (AYM, E.2017/170, K.2018/77, 5/7/2018, § 14; E.2020/53,
K.2021/55, 14/7/2021, § 48).
4. 5275 sayılı
Kanun’un 14. maddesinin (3) numaralı
fıkrasında hükümlülerin kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna
ayrılmalarına anılan Kanun’un 89. maddesi uyarınca yapılan değerlendirme
sonucunda karar verileceği belirtilmiştir. Kanun’un 89. maddesinde de
hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesine ilişkin usul ve
yöntemler ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup hükümlünün kapalı ceza infaz
kurumundan açık ceza infaz kurumuna ayrılabilmesi için idare ve gözlem kurulu
tarafından iyi hâlinin belirlenmesi gerekmektedir.
5. 14. maddenin (4) numaralı
fıkrasında toplam on yıl ve daha fazla hapis
cezasına mahkûm olanlar ile terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte
üye olmak suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar, kasten öldürme
suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ve uyuşturucu veya uyarıcı
madde imal ve ticareti suçlarından mahkûm olanların kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza
infaz kurumuna ayrılmalarına ilişkin idare ve gözlem kurulu kararlarının infaz
hâkiminin onayından sonra uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
6. Geçici 10. maddenin (6) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde 31/7/2023 tarihi itibarıyla
kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin belirli şartları taşımaları
hâlinde açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilmeleri öngörülmüştür. Anılan
cümleye göre açık ceza infaz kurumuna ayrılabilmek için öncelikle toplam hapis
cezası on yıldan az olan hükümlülerin cezalarının bir ayını, on yıl ve daha
fazla olan hükümlülerin ise cezalarının üç ayını kapalı ceza infaz kurumlarında
geçirmeleri ve ilgili mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına
ayrılmalarına üç yıl veya daha az süre kalmış olması gerekmektedir. Ayrıca söz
konusu cümlede belirli suçlar yönünden istisna öngörülmek suretiyle 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümü’nde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti
kapsamında işlenen suçlardan hüküm giyenler bu düzenlemenin kapsamı dışında
bırakılmıştır.
7. Cümlede yer alan “...31/7/2023 tarihi itibarıyla
kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerden,...” ibaresi itiraz
konusu kuralı oluşturmaktadır. Bu itibarla açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya
ilişkin söz konusu düzenlemeden 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlüler yararlanabilecektir. Başka bir deyişle 31/7/2023 tarihinden sonra kapalı ceza infaz kurumuna
alınan hükümlüler söz konusu cümlede yer alan diğer şartları sağlasa dahi bu
hüküm kapsamında açık ceza infaz kurumuna ayrılamayacaktır.
8. Anılan fıkranın ikinci cümlesinde ise bu fıkra
kapsamında açık ceza infaz kurumuna ayrılan hükümlüler ile 31/7/2023 tarihinde 5275 sayılı Kanun’un geçici
9. maddesinin (6) numaralı fıkrası kapsamında açık ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlülerin, en az üç ay açık ceza infaz kurumunda kalmış olmaları ve
taleplerinin bulunması şartıyla denetimli serbestlik uygulamasından üç yıl
erken yararlanmaları öngörülmüştür.
9. Aynı maddenin (7)
numaralı fıkrası uyarınca (6) numaralı fıkrada
yer alan açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya ilişkin düzenleme 31/7/2023 tarihi
itibarıyla hapis cezasının infazı 5275 sayılı Kanun’un 16., 16/A ve 17.
maddeleri kapsamında ertelenmiş olanlar ile aynı tarih itibarıyla hapis
cezasının infazı durdurulmuş olan hükümlüler hakkında da uygulanacaktır.
10. (8) numaralı fıkrada ise koşullu salıverilmenin geri alınması nedeniyle 31/7/2023
tarihi itibarıyla cezası aynen infaz edilen veya ikinci defa mükerrir olup
31/7/2023 tarihi itibarıyla bu cezanın infazı için ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlülerin bu cezalarının infazı bakımından (6)
numaralı fıkranın uygulanmayacağı, ancak bu
hükümlülerin 31/7/2023 tarihi itibarıyla kesinleşmiş ancak infaz edilmemiş
diğer hapis cezalarının bulunması hâlinde bu cezalar bakımından (6) numaralı fıkranın uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
B. İtirazın Gerekçesi
11. Başvuru kararında özetle; açık ceza infaz kurumuna
ayrılma hakkı için suç tarihi yerine hükümlü olma tarihinin esas alınmasının
infaz hükümlerinin uygulanmasında adil olmayan sonuçlara neden olacağı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
12. Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuki
güvenliği sağlayan, hukuk kurallarıyla kendini
bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
13. Hukuk devletinin temel unsurlarından
biri de belirlilik ilkesidir. Bu ilkeye göre yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem
içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup
kişinin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi
hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale
yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır. Kişi ancak bu durumda
kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir.
Hukuki güvenlik ilkesi bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven
duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici
yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2020/80, K.2021/34, 29/4/2021, §
25; E.2022/9,
K.2022/80, 21/6/2022, § 11).
14. 5275 sayılı Kanun’un geçici 10.
maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı (6) numaralı fıkrasında
31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza
infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin açık ceza infaz kurumlarına
ayrılabilmelerine ilişkin şartlar yönünden özel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre anılan özel düzenleme
kapsamında açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilecek olanlar; 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza kurumlarında
bulunan, cezası 5237 sayılı Kanun’un İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümü’nde tanımlanan suçlardan, 3713 sayılı Kanun
kapsamına giren suçlardan ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan
kaynaklanmayan, toplam hapis cezası on yıldan az ise bir ayını, on yıl ve daha
fazla ise üç ayını kapalı ceza infaz kurumlarında geçirip açık ceza infaz
kurumlarına ayrılmasına üç yıl veya daha az süre kalan hükümlülerdir.
15. Dolayısıyla bu fıkra kapsamında
kapalı ceza infaz kurumlarından açık ceza
infaz kurumlarına ayrılabilecek hükümlüler bakımından aranan şartların herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği
anlaşıldığından kuralda belirlilik ilkesine aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
16. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirleriyle bunların infazına ilişkin kurallar, Anayasa’nın konuya ilişkin
hükümleri başta olmak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve
ekonomik hayatın ihtiyaçları gözönüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre
belirlenir. Buna göre hangi fiilin suç sayılacağı, cezanın türü ve miktarı ile
infaza ilişkin yasal düzenlemeler temelde devletin suç ve ceza politikasına bağlı bir konudur. Suç ve ceza yönünden sınırları
belirtilen bu takdir alanı, ceza sisteminin tamamlayıcı bölümünü oluşturan
infaz hukuku için de geçerlidir (AYM, 2020/53, 2021/55, 14/7/2021, §§ 186-187; E.2022/9, K.2022/80,
21/6/2022, § 17). Kanun koyucunun bu konudaki tercih ve takdirinin
yerindeliğinin incelenmesi, anayasal denetimin kapsamı dışında kalmaktadır
(AYM, E.2017/170, K.2018/77, 5/7/2018, § 12).
17. Kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamındaki düzenlemeleri yaparken de hukuk devleti ilkesi gereğince kamu yararını
gerçekleştirmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Anayasa Mahkemesince kamu
yararı konusunda yapılacak inceleme, kanunun kamu yararı amacıyla yapılıp
yapılmadığının araştırılmasıyla sınırlıdır. Anayasa’nın çeşitli hükümlerinde
yer alan kamu yararı kavramının Anayasa’da bir tanımı yapılmamıştır. Ancak
Anayasa Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği gibi kamu yararı; bireysel,
özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarardır. Kamu yararı
düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya sadece belli kişilerin
yararına kanun hükmü konulamaz. Böyle bir durumun açık bir biçimde ve kesin olarak
saptanması hâlinde söz konusu kanun hükmü Anayasa’nın 2. maddesine aykırı
düşer. Açıklanan istisnai hâl dışında bir kanun hükmünün gereksinimlere uygun
olup olmadığı, hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği kanun
koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda kamu yararı değerlendirmesi yapmak
anayasa yargısıyla bağdaşmaz (AYM, E.2020/53, K.2021/55, 14/7/2021, § 23; E.2022/9, K.2022/80, 21/6/2022, § 15).
18. 5275 sayılı Kanun’un
14. maddesinde tanımlanan açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerine,
çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı
engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum
görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır. Bu kurumlar, çağdaş
ceza infaz sistemlerine uygun olarak, hapis cezasının infazı bakımından,
hükümlünün suçluluk nedeni, suç sicili, fizik ve ruhsal yeteneği ve sınırları,
kişisel doğası, arz edebileceği tehlike hâli ve hapis cezasının süresi de
dikkate alınarak, iş ve çalışma esasına dayalı olarak kurulmuş olup, bu
suretle, hükümlülerin çalışmaları suretiyle iyileştirilmelerini ve meslek
edinmelerini sağlayarak topluma yeniden kazandırılmaları amaçlanmıştır (AYM,
E.2014/26, K.2014/78, 9/4/2014).
19. Kuralla,
hem 31/7/2023 tarihinden sonraki dönemde kapalı
ceza infaz kurumlarında oluşacak
yoğunlukların önlenmesinin hem de açık ceza infaz rejiminin genel amacıyla
bağlantılı olarak hükümlülerin iyileştirilmelerinin ve meslek edinmelerinin
sağlanarak topluma yeniden kazandırılmalarının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın kamu
yararı dışında bir amacı gerçekleştirmeye yönelik olduğu söylenemez.
20. Öte yandan kuralla 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan tüm hükümlülerin doğrudan açık ceza infaz kurumlarına
ayrılabilmeleri öngörülmemiş; hem belirli suç türlerinden kaynaklanan cezaların
infazı kapsam dışında bırakılmış hem de toplam ceza miktarına göre hapis
cezasının bir kısmının kapalı ceza infaz kurumlarında geçirilmesi aranmıştır. Ayrıca,
hükümlünün 31/7/2023 tarihi itibarıyla
kapalı ceza infaz kurumlarında bulunma sebebinin
koşullu salıverilmenin geri alınması nedeniyle cezanın aynen infazı veya
ikinci defa mükerrir olunan cezanın infazı olduğu hâller de kuralın kapsamı
dışındadır. Bu itibarla 31/7/2023 tarihi
itibarıyla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler bakımından açık
ceza infaz kurumuna ayrılabilme yönünden farklı şartların belirlenmesi kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup kuralda hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmayan bir yön bulunmamaktadır.
21. Açıklanan
nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
Engin YILDIRIM, Selahaddin MENTEŞ ve Basri BAĞCI bu
görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda
belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler
kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 10. maddesi yönünden ayrıca
bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 14/7/2023 tarihli ve 7456 sayılı Kanun’un
15. maddesiyle eklenen geçici 10. maddenin (6) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan “...31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerden,...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, Engin YILDIRIM, Selahaddin MENTEŞ ile Basri
BAĞCI’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 7/3/2024 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
|
|
|
|
Karşı Oy
1. İtiraza konu edilen 2575 sayılı Kanun’un Geçici 10.
maddesinin 6. fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…31/7/2023 tarihi
itibariyle kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerden…”
ibaresinin incelenmesinde, çoğunluk kuralda anayasaya aykırı bir durum
bulunmadığı gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar vermiştir.
2. İncelemeye konu edilen norm, 31/7/2023 tarihi
itibariyle kapalı ceza infaz kurumunda bulunan 10 yıl ve daha az cezaya
çarptırılmış bulunan hükümlülerin cezalarının infaz edilmesinde açık ceza infaz
kurumlarına ayrılmalarında ve akabinde denetimli serbestlik uygulamasına tabi
tutulmak suretiyle salıverilmelerinde süre yönünden ciddi indirimlerden
yararlanmalarına imkân sağlamaktadır.
3. Mevcut düzenlemeye göre bu imkândan faydalanmanın iki
koşulu bulunmaktadır. Bunlardan ilk 31/7/2013 tarihinde kapalı ceza infaz kurumlarında
bulunmak, ikinci şart ise söz konusu tarih itibariyle hükümlü statüsünde
olmaktır. Bu iki koşuldan birinin eksik olması durumunda kişi belirlenen
avantajlardan yararlanamayacaktır.
4. Belirlenen bu iki şartın ikisinin aynı anda bir arada
bulunması genel olarak kişilerin kendi inisiyatifinde olan konulardan değildir.
5. Aynı suç nedeniyle yargılaması devam ederken
kovuşturma aşamasında tutuklanan iki sanıktan bir tanesinin yargılamasının daha
erken kesinleşmesi ve belirlenen tarihte hükümlü statüsüne kavuşması durumunda
bu kişi söz konusu kuralın sağladığı kolaylıklardan yararlanacaktır.
6. Aynı suçtan yargılanan diğer kişi ise Cumhuriyet
savcısı tarafından hakkında verilen kararın temyiz edilmesi nedeniyle hükmün
31/7/2023 tarihinden sonra kesinleşmesi durumunda belirlenen bu tarih
itibariyle hükümlü statüsünde olmaması nedeniyle sağlanan avantajlardan
yararlanamayacaktır.
7. Bu durum aynı tarihte aynı suçu işleyen ve belirlenen
tarihte her ikisi de ceza infaz kurumunda bulunan kişiler açısından farklı
uygulamalara sebebiyet vermektedir.
8. Bu konuda eşitsizliğe sebebiyet verecek örneklerin
artırılması mümkündür. Bu eşitsizliğe neden olan en önemli unsur ise
düzenlemenin belirli bir tarihte ceza infaz kurumunda hükümlü sıfatıyla bulunma
şartının aranıyor olmasıdır.
9. Halbuki infaz rejimine dair yapılan düzenlemelerde
genellikle belirli bir tarihten önce işlenmiş suçlar baz alınmaktadır. Örneğin
infaz indirimi olarak kaleme alınan 21.12.2000
günlü 4616 sayılı Yasada 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlardan dolayı
şartla salıverilmeyi, dava ve cezaların ertelenmesi düzenlenmiş olup, Anayasa
Mahkemesi Kanun’un belirlenen tarihten önce işlenen suçlara uygulanmasını
Anayasa’ya aykırı bulmamıştır (AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/07/2001, sh. 17).
10. Aynı şekilde 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un değiştirilen Geçici 6. maddesinde
30/3/2020 tarihinden önce işlenen suçların infaz edilmesinde denetimli
serbestlik uygulanmasında lehe düzenlemeler yapılarak hükümlülerin daha erken
kapalı ceza infaz kurumlarından çıkmalarına olanak sağlanmıştır.
11. Her iki örnekte uygulanan ve Anayasal olarak sorun
oluşturmadığı kabul edilen, infaz koşullarında lehe değişiklik içeren kanunun
belirli bir tarihten önce işlenmiş olan suçlara tatbik edilmesine dair
düzenleme, itiraz talebine konu edilen kuralda farklı bir şekle büründürülerek
belirli bir tarihte hükümlü sıfatı ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunma
şartına dönüştürülmüştür.
12. Bu düzenleme yukarıda verilen örnekte açıklandığı
gibi aynı suçu işlemiş kişiler açısından aynı anda infaz kurumunda bulunsalar
bile haklarındaki cezanın kesinleşme durumuna göre farklı sonuçların ortaya
çıkmasına sebebiyet verecek mahiyettedir.
13. Halbuki suç tarihinin esas alınması durumunda söz
konusu farklılık ortaya çıkmayacaktır.
14. Belirtilen tarihte infaz kurumunda hükümlü olma
kriteri objektif verilere dayanmamakta, anılan tarihte bu iki şartın
gerçekleşmesi yaşanan süreçlerin etkisiyle bir nevi tesadüflere kalmaktadır.
15. İtiraz talebine konu edilen kural aynı konumda
bulunan kişiler açısından farklı uygulamalar yapılmasına kaynaklık teşkil
ettiğinden Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen Kanun Önünde Eşitlik ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir.
16. Diğer taraftan kural belirlenen tarih itibariyle
hükümlü statüsü bulunmasına rağmen çeşitli sebeplerle infaz kurumunda
bulunmayan veya lehe sebeplerle statüsü hükümlüden hükmen tutukluya dönüşen
kişiler açısında belirsizlikler ihtiva etmektedir.
Misalen:
17. Hükümlü statüsünde iken 5271 sayılı Kanunun 280/3
veya 306. maddelerindeki lehe bozmanın kendilerine sirayet etmesi nedeniyle
hukuki konumları hükümlüden hükmen tutuklu durumuna dönüşen kişilerin kanunun
uygulama kapsamına girip girmeyeceği tartışmalıdır.
18. Kapalı ceza infaz kurumunda bulunmasına ve hakkındaki
hüküm infaz edilmekte iken 5275 sayılı Yasa’nın 16 veya 16/A maddesinde yazılı
sebeplerle cezalarının infazı ertelenen ve 31/7/2023 tarihinde infaz kurumunda fiilen
bulunamayan hükümlülerin durumu da belirsizdir.
19. Benzer şekilde değişen mevzuat hükümleri çerçevesinde
uyarlama yargılaması yapılmak üzere hakkındaki infaz durdurulan bir kişinin
durumunun ne olacağı da belirsizlikler içermektedir.
20. Sayılan bu nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
de aykırılıklar ihtiva etmektedir.
21. Yukarıda aktarılan gerekçelerle itiraz talebine konu
kuralın Anayasa’ya aykırı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini
değerlendirdiğimizden aksi yöndeki çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|