“Belirtilen konu ile ilgili olarak, mahkememizce, somut norm denetimi yolu ile itiraz başvurusuna konu edilen kanun hükmünün, Anayasanın 13. ve 35. maddelerine uygun düşmediği mülahaza edilmiştir. Aykırılık başvurusunun esbabı mucibesinin izah olunmasından evvel, belirtilen Anayasa maddelerine yer vermekte fayda olacaktır.
II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
Madde 13 – Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
II. Mülkiyet hakkı
Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
İtiraz başvurusunun konusu olan kanun hükmünün, Anayasanın, belirtilen maddelerindeki bir takım kurallar, temel hak ve hürriyetler ile bu hakların amaç, kapsam ve sınırlarının bir arada değerlendirilmesi neticesinde, kanun hükmünün, ilk ve hususi olarak, Anayasanın mülkiyet hakkı başlıklı maddesine açıkça ve doğrudan aykırı olduğu, belirtilen diğer maddeye ise dolaylı ve bağlantılı olarak aykırı olduğu değerlendirilmiştir. Öyleyse, ilk olarak 35. madde çerçevesinde izahatlar yapılmalıdır.
Kanun hükmünün 35. maddeye neden aykırı olduğunu anlayabilmek ve anlatabilmek içün evvela itirazın iptali davasına kısaca değinmek lazım gelir.
İtirazın iptali davasının hukuki niteliği, genel dava teorisi içerisinde eda davasıdır. Aynı zamanda bu davanın takip hukuku bakımından sonuçları olan bir eda davası olduğunu da vurgulamak gerekir.
İİK 58/3 hükmündeki emredici kural, esasında icra takibinin hukuken kabul edilebilir olup olmaması ile ilgilidir. Bir yönüyle, takip talebinde hangi hususların bulunduğunun belirlenmesini sağlayan kural icra takibinde aranan temel ve mecburi şartların neler olduğuna dairdir. İtirazın iptali davasının açılabilmesi ve davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için bir takım usuli şartların bulunması gerekmektedir.
Medeni usul hukuku kuralları çerçevesinde bir davanın açılmasıyla taraflar ve mahkeme nezdinde usul hukuku bağlantısı başlar. Davanın açılmasıyla birlikte mahkeme uyuşmazlığın esasına girebilmek için öncelikle usuli sorunları çözmelidir. Bunun için öncelikle dava şartları incelenir. Dava şartları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 114. maddesinde a harfinden i harfine kadar sayılmıştır. Aynı kanunun ikinci fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Buna göre dava şartları sadece HMK'da değil diğer kanunlarda da mevcut olabilmektedir.
HMK 115 maddesine göre ise, mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
HMK'da düzenlenen genel dava şartlarının yanı sıra itirazın iptali davasına özel dava şartları da mevcuttur. İlamsız icra takiplerinde kanun borçluya (ilamlı icranın aksine) itiraz hakkı verdiği için taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesinin sağlanması için alacaklıya da itirazı hükümden düşürmesi yönünde başvuru hakkı verilmiştir. İtirazın ve bunun mefhumu bir iddianın olabilmesi için evvela hukuken geçerli bir ilamsız icra takibinin mevcudiyeti zaruridir.
Her şeyden önce belirtilmelidir ki, itirazın iptali davasının görülebilmesi için ortada usulüne uygun bir icra takibinin varlığı aranır. Mesela bu davalara özgü dava şartlarından biri, icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmasıdır. Aynı şekilde İİK 58/3 hükmündeki kural da itirazın iptali davaları için bir tür dava şartıdır. Şayet takip talebinde yabancı para alacağı talep edilmiş ise bunun hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği yazılmak zorundadır.
Davaya konu icra takibi Küçükçekmece İcra Müdürlüğü'nde başlatılmış ve davalıdan 25 bin dolar alacak talebinde bulunulmuştur. Takip talebinde, alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği yazılmamıştır. Ne var ki, taraflar arasındaki ihtilaflı alacak meselesinin hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği tartışmalı değildir. Alacak, takibin başlatıldığı 13 Temmuz 2023 tarihindeki kur üzerinden talep edilmiştir. Aksi yönde bir bilgi yahut beyan bulunmamaktadır.
Takip talebinde alacak miktarının hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin yazılmamış olması dava şartı eksikliği olarak nitelendirilebilir. Konu ile ilgili olarak Yargıtay 12. HD'nin 2023/5490 esas ve 2023/5543 karar sayılı kararı kanun hükmünün aynen tatbik edilmesi gerektiği yönündedir. Yine aynı konu ile alakalı olarak Yargıtay 12. HD'nin 2022/9928 esas ve 2023/2712 karar sayılı ilamında şu şekilde karar verilmiştir: "...Somut olayda takip talebinde ve icra emrinde, toplam. 200.000.00 USD alacağın tahsili istenmekle birlikte yabancı para alacağının TL karşılığı gösterilmemiş olup harca esas değerinin de Türk Lirası olarak yazılı olmadığı görülmektedir. Anılan noksanlık kamu düzeni ile ilgili ve devletin hükümranlık haklarına ilişkin olması nedeniyle takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK’nun 12.05.1999 tarih 99/12-271 E, 99/301 K. sayılı kararı). O halde, mahkemece takibin açıklanan nedenle iptaline karar verilmesi gerekirken..."
İstinaf mahkemeleri de İİK 58/3. maddesi gereğince yabancı paranın takibe konmuş olması durumunda TL karşılığının takibe yazılması gerektiği yönünde karar vermektedir. İlk derece mahkemelerinde de benzer durumlar yaşanmaktadır.
Konunun uygulamada nasıl yorumlandığına değinildikten sonra kanundaki hükmün anayasal temel haklardan olan mülkiyet hakkı ile neden bağdaşmadığı izah olunmalıdır. Bilindiği üzere icra takipleri hem yazılı hem sözlü ve hem de elektronik ortamda gerçekleştirilebilmektedir. Son dönemlerdeki teknolojik gelişmelere bağlı olarak icra takiplerinin neredeyse tamamının elektronik imkanlar ile UYAP sistemi üzerinden yapıldığı bilinmektedir. Bu şekilde hazırlanan takip talepleri bakanlık tarafından önceden hazırlanan takip talebi şablonlarının kullanılması ile olmaktadır. Yani takip talebini hazırlayanlar UYAP sistemindeki şablonları kullanmak mecburiyetindedirler. Takipler daha çok TL üzerinden açıldığı için somut olaydaki hadiseler ile karşılaşılmamaktadır. Ne var ki yabancı para cinsinden olan alacak takipleri için aynı durum söz konusu değildir. Bu tür bir takipte bulunan alacaklı takip talebini UYAP üzerinden hazırladığında sistem otomatik olarak yabancı paranın o tarihteki kur üzerinden olan TL karşılığını takip talebine eklememektedir.
Başvurunun yapılmasını gerektiren en can alıcı nokta tam burada cereyan etmektedir. Yabancı para alacağının hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğini takip talebine ekleme imkanı bulamayan alacaklı taraf sistemden kaynaklanan bir eksiklikten ötürü ciddi bir hak ihlali ile karşı karşıya kalmaktadır. Talebe, sonradan ekleme yapılması gibi bir durum akla gelse de takip talebinde bulunması lazım gelen diğer bütün hususlar sistem tarafından kendiliğinden oluşturulduğu halde yabancı paranın en azından takibin başlatıldığı tarihteki kur üzerinden TL karşılığının da takip talebine otomatik olarak eklenmesine dair mevzuat eksikliğinin olduğunu ifade etmek gerekir. Bu kadar basit bir yazılımsal bir meseleden dolayı ileride açılması muhtemel bir itirazın iptali davasının sırf bu sebeple dava şartı noksanlığına bağlı olarak usulden de olsa reddedilmesi mülkiyet hakkının sağladığı güvencelere uygun düşmemektedir.
Bunun yanında, yabancı para alacaklarına dair takip taleplerinde belirtilen eksikliğin olduğu alacaklılarca fark edilememektedir. Alacaklılar, ne de olsa takibin başlatıldığı tarihteki Merkez Bankası kurları belirli olduğundan ve bu kurların UYAP sisteminde de kayıtlı olmasından dolayı takipte herhangi bir sorun olduğunu düşünmemektedirler. İleride itirazın iptali davası açıldığından aniden verilen usulden ret kararı ile oldukça sürpriz bir durum ile karşı karşıya kalınmaktadır. Öyle ki, takip talebinde alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin yazılı olmadığı hususu çoğu zaman tarafların dahi dikkatinde olmamaktadır. Somut olayda da her iki taraf bu yönde bir beyanda yahut itirazda dahi bulunmamışlardır. Konu ile ilgili Yargıtay ve istinaf mahkemesi kararlarında, ilk derece mahkemelerinin takip talebinde yer alması zorunlu kılınan bu hususun eksik olduğunu incelemeleri karşılaşılan bir durum değildir. Diğer bir ifade ile, taraflar ve uygulayıcılar, alacağın takip tarihindeki kur üzerinden talebe otomatik olarak eklenmiş olacağını yahut da zaten o tarihteki kur karşılığının belirli olduğunu düşünmektedirler. Halbuki durum hiç de öyle değildir. Binaenaleyh, kanundaki emredici hükmün yol açtığı vaziyet ağır bir hak ihlali ile neticelenmektedir.
Yabancı para alacağının karşılığı UYAP sistemine günlük olarak eklendiğinden bu konuda bir belirsizlik olduğunu söylemek güç olacaktır. Kanundaki düzenlemenin hakiki bir karşılığının ve hukuki bir yararının bulunmadığı vurgulanmalıdır. Ortada belirsizliğe yol açan bir durum bulunmamaktadır. Takip taleplerine konu olan yabancı para alacaklarının takip tarihinden önceki bir tarihe ait olması halinde zaten bu husus talebe yazılmaktadır. Talebe bu tür bir ayrıksı durum yazıldığında önceki tarihe ait bir yabancı para alacağının o tarihteki kur karşılığı dahi belirlidir. Ayrıca, takip talebinde bu tür bir hususun yazılması gerektiği kabul edilse dahi, bu eksiklik her zaman tamamlanabilecek ve giderilebilecek bir meseledir. İçtihatlarda, özel bir dava şartı olarak mevcut olan bu şartın, sonradan giderilebilir bir dava şartı olduğu da kabul edilmemektedir. Bu bakımdan da kanun hükmünün mülkiyet hakkı ile uyumlu olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Kural, 2003 senesinde kanuna eklenmiş olsa da teknolojideki gelişmelere uyum sağlayamadığının üzerinde durulmalıdır. Takip hukukundaki kuralların temel amacının alacağa bir an önce ulaşılmasını sağlamak olduğu gözetildiğinde, bu kadar basit sayılabilecek bir konu sebebi ile genel mahkemelerde görülen itirazın iptali davasının reddini doğuracak sonuçlara yol açan kuralın anayasaya aykırı olduğu ortadadır.
Kural bir yönüyle adil yargılanma hakkına da aykırıdır. Lakin mahkememiz 35. maddeye göre aykırılık ileri sürdüğünden bu yöndeki takdir ve değerlendirmenin Anayasa Mahkemesi'nde olduğu düşünülmüş ve belirtilen madde ile alakalı başkaca bir mülahazada bulunulmamıştır.
Anayasa'nın 13. maddesinde; temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Buna göre, Anayasa'nın 13. maddesi hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğini temel bir kural olarak benimsemiştir. Bu çerçevede, Anayasa'nın temel hak ve hürriyetler kısmında düzenlenen mülkiyet hakkına yapılan sınırlamaların Anayasa hükümlerine uygun, ölçülü ve orantılı olması gerekmektedir. Kuralın, temel hak ve hürriyetleri, özüne dokunacak şekilde sınırladığı açıktır.
İzah olunan hususlar bağlamında, başvuruya konu kanun hükmünün, Anayasa'nın 13 ve 35. maddelerine açıkça aykırı olduğu yargısına varılmış ve itiraz başvurusu bu şekilde gerekçelendirilmiştir.
ARA KARAR : ( Gerekçeleri Yukarıda Açıklandığı Üzere;)
1-Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca, İcra İflas Kanununun 58/3 maddesindeki " "alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği" ibaresinin Anayasanın 13 ve 35. maddelerine aykırı olması sebebiyle, somut norm denetimi yolu ile iptali için Anayasa Mahkemesi'ne müracaatta BULUNULMASINA,
2-Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 46. maddesi uyarınca, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, kurumlardan gelen yazı cevapları, tarafların diğer dilekçelerinin onaylı örnekleri ile dosyaya sunulan diğer belgelerin tarih sırasına göre başlıklar hâlinde sıralandığı dizi pusulası halinde Anayasa Mahkemesi'ne üst yazı ile GÖNDERİLMESİNE,
Dair; karar verilmiştir.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/127
Karar Sayısı : 2024/228
Karar Tarihi : 25/12/2024
R.G.Tarih-Sayı : 12/3/2025-32839
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinin ikinci fıkrasının 17/7/2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle değiştirilen (3) numaralı bendinin “…alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği…” bölümünün Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: İlamsız icra takibine yapılan itiraz üzerine alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davasında itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 58. maddesi şöyledir:
“Takip talebi ve muhtevası:
Madde 58- (Değişik: 18/2/1965-538/30 md.)
(Değişik birinci fıkra: 2/7/2012-6352/9 md.) Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır.
Talepte şunlar gösterilir:
1. (Değişik: 2/7/2012-6352/9 md.) Alacaklının ve varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin adı, soyadı; alacaklı veya vekili adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri; varsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası; şöhret ve yerleşim yeri; alacaklı yabancı memlekette oturuyorsa Türkiye’de göstereceği yerleşim yeri (Yerleşim yeri gösteremezse icra dairesinin bulunduğu yer yerleşim yeri sayılır.);
2. (Değişik: 2/7/2012-6352/9 md.) Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı, soyadı, alacaklı tarafından biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, şöhret ve yerleşim yeri;
Bir terekeye karşı yapılan taleplerde kendilerine tebligat yapılacak mirasçıların adı,soyadı, biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, şöhret ve yerleşim yerleri;
3. (Değişik: 17/7/2003-4949/12 md.) Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi;
4. Senet, senet yoksa borcun sebebi;
5. Takip yollarından hangisinin seçildiği;
Alacak belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş, borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine tevdii mecburidir.
Alacaklıya takip talebinde bulunduğuna ve verdiği belgelere, talep ve takip masraflarına dair bedava ve pulsuz bir makbuz verilir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca, Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL ve Ömer ÇINAR’ın katılımlarıyla 27/6/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle sınırlama sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görev kapsamına giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 2004 sayılı Kanun’un 58. maddesinin ikinci fıkrasının (3) numaralı bendinin “…alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği…” bölümünün iptalini talep etmiştir. İtiraz konusu kuralda icra takibine konu alacağın veya teminatın yabancı para olması hâlinde alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin takip talebinde gösterileceği öngörülmüştür.
4. Bakılmakta olan davanın konusu alacağa dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Bu itibarla kuralda yer alan “…veya teminat…” ibaresinin bakılmakta olan davada uygulanma imkânının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
5. Öte yandan kuralın “…yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği…” bölümü konusu hem alacak hem de teminat olan icra takipleri bakımından geçerli, ortak kural niteliğindedir. Bu itibarla bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek kuralın kalan kısmının esasına yönelik incelemenin “…alacak…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılması gerekir.
6. Açıklanan nedenle 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinin ikinci fıkrasının 17/7/2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle değiştirilen (3) numaralı bendinin;
A. “…alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi;…” bölümünde yer alan ”…veya teminat…” ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. Anılan bölümünün kalan kısmının esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin bölümde yer alan “…alacak…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
7. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
8. Bir miktar paranın ödenmesine veya teminat verilmesine ilişkin alacaklar, ilamsız icra takibine konu edilebilir. Söz konusu alacaklara ilişkin icra takibi 2004 sayılı Kanun’un 42. maddesi gereğince takip talebiyle başlar. Anılan Kanun’un 58. maddesi uyarınca alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının takip talebinde gösterilmesi gerekir.
9. Taraflar arasında alacağın yabancı para olarak kararlaştırılması durumunda alacaklı icra takibini vade veya fiilî ödeme günündeki kura göre belirlenen rayiç bedel üzerinden Türk parası olarak başlatabilmektedir. Zira 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesinin üçüncü fıkrasında konusu para olan borçların Türk parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifadenin bulunmadığı hâllerde borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklının bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Yargıtay da alacaklının bu bağlamda seçimlik hakka sahip olduğunu, talebi hâlinde borcun fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden Türk parası olarak ödenmesi gerektiğini değerlendirmektedir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E.2021/5981, K.2022/5251, 31/5/2022).
10. 2004 sayılı Kanun’un 58. maddesinin ikinci fıkrasının (3) numaralı bendinde icra takibine konu alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin takip talebinde gösterilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Anılan bentte yer alan “…alacak…” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu kurala göre alacaklı yabancı para alacağını hangi tarihteki kur üzerinden talep ettiğini takip talebinde belirtmesi gerekmektedir. Bu itibarla kural uyarınca takip talebinde icraya konu edilen yabancı para alacağının Türk parası karşılığının gösterilmesi takip talebi ile buna göre düzenlenen ödeme emrinin geçerlilik şartları arasında yer almaktadır (bkz. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E.2016/19481, K.2018/700, 15/2/2018; E.2014/16025, K.2015/4056, 23/3/2015).
B. İtirazın Gerekçesi
11. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kurala göre yabancı para alacağıyla ilgili icra takip taleplerinde alacağın hangi kur üzerinden hesaplanacağının belirtilmesinin zorunlu olduğu, bakılmakta olan davaya konu itirazın iptali talebinde genel dava şartlarının yanı sıra özel bir dava şartı olarak kabul edilen hukuken geçerli ilamsız icra takibinin bulunup bulunmadığının mahkemece resen dikkate alınacağı, bu nedenle takip talebinin kanuna uygun olup olmadığının mahkemece değerlendirileceği, icra takiplerinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) sistemi üzerinden yapıldığı ve sistemde yabancı para alacağının takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak doğrudan takip taleplerinde gösterilmediği, alacaklının iradesi dışında sistemden kaynaklanan bu durum nedeniyle icra takibinin mahkemelerce geçersiz sayılabileceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
12. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesi yönünden de incelenmiştir.
13. Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir. Mülkiyet hakkı; kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, onun üzerinde tasarruf etme ve ürünlerinden yararlanma imkânı veren temel bir haktır.
14. Anayasa’nın 5. maddesinde insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Devlet, kişilerin mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanabilmeleri ve etkili bir şekilde mülkiyet hakkının korunması amacıyla yasal, idari, mali, yargısal ve diğer önlemleri almak zorundadır.
15. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin bu hakka müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Anayasa’nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu kapsamda devletin -özel kişiler arası uyuşmazlıklarla ilgili olsun ya da olmasın- yargı kararlarının uygulanması ve kişilerin alacaklarına kavuşması bakımından etkili bir icra sistemi kurma sorumluluğu bulunmaktadır. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri, karşılıklı hak ve menfaatler dengesine dayanmaktadır. Alacakların icrasına ilişkin süreç bakımından da durum böyledir (AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, § §13, 14; Eyyüp Boynukara [1.B.], B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi [2.B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 44; Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, § 71).
16. Alacağın ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibinde alacaklı ve borçlunun mülkiyet hakkından kaynaklanan menfaatleri çatışmaktadır. Bu durumda çatışan taraf menfaatlerinin dengelenme biçimi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Devlet bu sistemi kurarken gerek alacaklının gerekse de borçlu ve ilgili üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerini gözetmek, kişilerin mülkiyet haklarının korunması için gerekli tedbirleri almak durumundadır. Buna göre bir yandan alacaklının mülkiyet hakkı kapsamında bulunan alacağına kavuşması için etkin bir icra yolunun oluşturulması, diğer yandan da icradan etkilenen borçlu ve ilgili diğer kişilere, mülkiyet haklarına yapılan müdahalelerin keyfî veya hukuka aykırı olduğunu ileri sürebilmeleri için etkin biçimde itiraz edebilme imkânının tanınması gerekmektedir (AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, §15; Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [GK], § 72; Nihal Soydan [2.B.], B. No: 2015/3112, 23/1/2019, § 35).
17. Bununla birlikte kanun koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine ölçüsüzlüğe neden olması mülkiyet hakkı yönünden pozitif yükümlülüklerle bağdaşmayabilir. Bu bağlamda her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir netice doğuracak şekilde sonuçlandırılmaması gerekir. Menfaatler dengesinin adil bir şekilde kurulup kurulmadığının değerlendirilmesinde ise taraflara tanınan tüm imkânların gözönünde bulundurulması zorunludur (AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, §16).
18. 2004 sayılı Kanun’un 66. maddesinde genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde borçlunun borca ya da takibin dayanağı senet altındaki imzaya itiraz etmesi üzerine icra takibinin duracağı öngörülmüştür. Bu durumda alacaklı, takibinin devamını sağlamaya yönelik olarak anılan Kanun’un 68. maddesine göre icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep edebileceği gibi borçlu aleyhine itirazın iptali davası da açabilmektedir. Anılan Kanun’un itirazın iptali davasının düzenlendiği 67. maddesine göre takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat etmek suretiyle borçlunun takibe yönelik itirazının iptalini sağlayabilir. İtirazın iptali davası genel mahkemelerde görülen ve alacak davası niteliği bulunan icra hukukuna özgü bir dava türü olup yargılama sonunda takibe konu alacağın varlığı (kısmen veya tamamen) ya da yokluğu tespit edilerek icra takibinin devamına ya da takibin kısmen iptali ile belirlenen alacak miktarı üzerinden devamına ya da takibin tamamen iptaline karar verilmesi gerekecektir.
19. Yargıtay kararlarında itirazın iptali davasında geçerli bir ilamsız icra takibinin varlığının özel dava şartlarından biri olduğu belirtilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2004/19-410, K.2004/471, 6/10/2004; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E.2014/17062, K.2014/18059, 19/9/2014; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E.2016/19481, K.2018/700, 15/2/2018). Dolayısıyla Yargıtayın yerleşik içtihadı doğrultusunda itirazın iptali davasına bakan mahkemece, tarafların geçerli bir ilamsız icra takibinin varlığı ve bu kapsamda takip talebi ile ödeme emrinin Kanun’a uygun olup olmadığı resen değerlendirilmektedir.
20. Kural uyarınca icra takibine konu alacağın yabancı para cinsinden olması durumunda alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin gösterilmesi zorunluluğunun, yabancı para birimindeki alacaklar bakımından takip sürecinde oluşabilecek belirsizliğin önlenmesi amacına hizmet ettiği anlaşılmaktadır. Zira yabancı para birimi üzerinden yürütülen takip işleminde Türk parasıyla tahsilat yapılması gibi farklı para birimleri arasında oluşabilecek uyumsuzluğun takip işlemlerini zorlaştıracağı söylenebilir. Dolayısıyla borcun ve takibin öngörülebilirliğine katkı sunacağı anlaşılan bu durum nedeniyle hem alacaklı hem de borçlu açısından lehe sonuçların ortaya çıkacağı açıktır.
21. Bu bağlamda kuralda alacaklı yönünden icra takip sürecinin işlevsiz kalmaması amacıyla alınması gereken tedbirlere ilişkin düzenleme yapılırken borçlu açısından da takip konusu borcun öngörülebilirliği sağlanarak borçlunun bu süreçte oluşabilecek hukuka aykırı veya keyfî uygulamalara karşı iddialarını ileri sürebilmesi bakımından gerekli hukuki güvencelerin sağlandığı görülmektedir.
22. Bu itibarla alacaklı aleyhine aşırı bir külfete yol açmadığı ve tarafların çatışan menfaatleri arasındaki makul dengeyi bozmadığı anlaşılan kuralda devletin mülkiyet hakkından kaynaklanan pozitif yükümlülüğüyle çelişen bir yön bulunmamaktadır.
23. Öte yandan itiraz başvurusunda ileri sürülen UYAP üzerinden başlatılan yabancı para alacağıyla ilgili takip taleplerinde alacağın hangi kur üzerinden talep edildiğinin gösterilememesi nedeniyle takibin geçersizliği sonucunun ortaya çıkmasının UYAP’tan kaynaklanan bir durum olduğu, dolayısıyla uygulamayla ilgili sorunlar nedeniyle kuralda herhangi bir belirsizliğin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 5. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinin ikinci fıkrasının 17/7/2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle değiştirilen (3) numaralı bendinde yer alan “...alacak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 25/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI