ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2021/121
Karar Sayısı : 2022/88
Karar Tarihi : 20/7/2022
R.G. Tarih - Sayı : 23/9/2022
- 31962
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 231. maddesine 6/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 23.
maddesiyle eklenen (12) numaralı fıkranın Anayasa’nın 10., 35., 36. ve 40.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sanık hakkında tehdit ve cinsel taciz suçlarından açılan
davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 231. maddesi
şöyledir:
“Hükmün
açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
Madde 231- (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede
belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak
gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun
yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl
varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan
dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli
hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç
doğurmamasını ifade eder.
(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış
bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki
tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği
hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı
zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul
etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve
kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim
süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014 6545/72 md.) Denetim süresi içinde,
kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere
mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek
veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam
etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu
kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının
gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere
devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka
yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı
durur.
(9) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Altıncı fıkranın (c)
bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında
mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde
ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilebilir.
(10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde
kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin
yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm
ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde
kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin
yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme,
kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu
değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz
edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının
ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir
mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) (Ek:
6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına
itiraz edilebilir.
(13) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar,
ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı,
hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç
için kullanılabilir.
(14) (Değişik: 23/1/2008 – 5728/562 md.) Bu maddenin
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü
maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili
olarak uygulanmaz.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal
Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ,
Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın
katılımlarıyla 8/12/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2.
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Aydın AYGÜN tarafından hazırlanan işin
esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü ve dayanılan Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A.
Genel Açıklama
3.
5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinde hükmün açıklanması ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılması düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması, ceza yargılaması sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının
belirli şartlara bağlı olarak ertelenmesini ifade etmektedir.
4.
Anılan maddenin (5) ve (6) numaralı fıkralarına göre sanık hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için sanığa yüklenen
suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az
süreli hapis veya adlî para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan
mahkûm olmamış bulunması, mahkemece -sanığın kişilik özellikleri ile
duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak- yeniden suç
işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, mağdurun veya kamunun uğradığı
zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi ve sanığın
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi şartları aranmaktadır.
5.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi hâlinde sanık beş
yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde kasıtlı bir
suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı
verilemez. Denetim süresi içinde mahkeme bir yıldan fazla olmamak üzere maddede
belirtilen denetimli serbestlik tedbirlerine karar verebilir. Denetim süresi
içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirlerine
ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan
hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir.
B.
Anlam ve Kapsam
6.
5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin itiraz konusu (12) numaralı fıkrasında
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebileceği
öngörülmüştür. Bu itibarla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına
karşı başvurulabilecek kanun yolu itiraz olacaktır.
7.
Anılan Kanun’un 267. ila 271. maddelerinde ise itiraz edilebilecek kararlar,
itiraz usulü, inceleme mercileri, itirazın kararın yerine getirilmesine etkisi
ile itirazı inceleyecek mercilerin uygulayacağı usul düzenlenmiştir.
8.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz hâlinde Yargıtay hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ülkemizde uygulanmaya başladığı ilk
zamanlar, itirazı incelemeye yetkili makamın hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kurumunun yalnızca şeklî şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında
sınırlı bir inceleme yapması ve hüküm içeriğindeki hukuka aykırılıklara ilişkin
bir inceleme yapmaması gerektiği yönünde kararlar vermiştir (Yargıtay Ceza
Genel Kurulu, E.2009/3-64, K.2009/83, 7/4/2009).
9.
Daha sonra Yargıtay, içtihat değişikliğine giderek hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili makamın hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kurumunun şeklî şartlarının yanı sıra maddi yönden de bir
inceleme yapması gerektiği yönünde kararlar vermiştir (Yargıtay Ceza Genel
Kurulu, E.2012/10-534, K.2013/15, 22/1/2013).
10.
Buna karşılık bazı Yargıtay daireleri tarafından itiraz mercilerinin esas
incelemesi yapamayacağına dair kararlar verilmesine devam edilmiştir (Yargıtay
11. Ceza Dairesi, E.2013/25594, K.2014/3461, 16/2/2014; Yargıtay 6. Ceza
Dairesi, E.2013/32810, K.2013/25480, 18/12/2013; Yargıtay 11. Ceza Dairesi,
E.2016/9684, K.2016/7622, 16/11/2016).
11.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu daha yeni tarihli içtihatlarında ise itiraz
mercilerinin sadece şeklî şartlar bakımından değil açıkça maddi yönden de
inceleme yapması gerektiğini belirtmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu,
E.2012/6-1452, K.2014/195, 15/4/2014; E.2016/11-1150, K.2020/148, 3/3/2020;
E.2017/5.MD-1119, K.2020/349, 23/6/2020; E.2017/5.MD-620, K.2019/704,
10/12/2019; E.2016/7-1413, K.2019/489, 20/6/2019; E.2017/5.MD-621, K.2018/476,
25/10/2018).
12.
Bu çerçevede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılacak
itirazlarda incelemenin kapsamına ilişkin yerleşmiş bir uygulamanın olmadığı
anlaşılmıştır (Atilla Yazar ve diğerleri [GK], B. No: 2016/1635,
5/7/2022, § 76).
13.
Deneme süresi sonunda sanık hakkında verilecek düşme kararının veya geri
bırakma şartlarına uyulmaması hâlinde verilecek mahkûmiyet kararının ise
istinaf denetimine konu edilmesi mümkündür.
C.
İtirazın Gerekçesi
14. Başvuru
kararında özetle; 5271 sayılı Kanun’a göre hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararlarının hukuki sonuç doğurmaması gerektiği, buna karşılık son
yıllarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına sonuç bağlayan
kanun ve yönetmeliklerin çıkarıldığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararlarına yönelik itiraz incelemelerinin ilke olarak dosya üzerinden
yapıldığı, kararların esasına ilişkin bir incelemenin gerçekleştirilmediği, bu durumun
iki dereceli yargılanma, etkin başvuru ve adil yargılanma
haklarını
ihlal ettiği, bu itibarla kişinin suç işlediği kanaatini barındıran hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararlarının gerçek anlamda bir kanun yolundan
geçmediği ve bu kararların istinaf incelemesine tabi olması gerektiği
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10., 35., 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Ç.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
15. Anayasa’nın
“Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci
fıkrası “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes,
yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına
sahiptir” hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre kişilerin yargı makamları
ile idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân
sağlanması anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, temel hak ve özgürlüğü
ihlal edilen ya da ihlal edildiğini iddia eden kişilerin ilgili yargı veya
idari merciler nezdinde şikâyetlerini dile getirmesi hususunda devlete gerekli
ve yeterli mekanizmaları oluşturarak uygun koşulları sağlama yükümlülüğü
getirmektedir (AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019, § 16).
16. Bu çerçevede Anayasa’nın anılan
maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının
ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını
inceletebileceği makul, erişilebilir, etkili, ihlalin gerçekleşmesini veya
sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya elverişli idari ve
yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanmasını teminat altına
almaktadır (AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019, § 17).
17. İtiraz konusu
kural, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz edilebilmesini
öngörmektedir. Anayasa Mahkemesi, itiraz konusu kural da dahil olmak üzere 5271
sayılı Kanun’un 231. maddesinin birçok hükmünü anayasallık
denetimine tabi tutmuş ve bu hükümlerin Anayasa’ya
aykırı olmadığı sonucuna ulaşmıştır (AYM, E.2007/14, K.2009/48 12/3/2009; E.2008/45, K.2009/53, 12/3/2009; E.2008/106, K.2009/54, 12/3/2009; E.2009/22, K.2009/55, 7/5/2009; E.2011/41, K.2012/25, 16/2/2012).
18. Anayasa
Mahkemesi; bireysel başvurunun yürürlüğe girmesi üzerine hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kurumunun ve bu kurumun işleyişinin cezasızlıkla bağlantılı
olarak yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağıyla ilgili sorunlara neden
olduğunu, bunların yanı sıra başta ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere birçok temel hak ve özgürlüğe müdahale
teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu kapsamda Anayasa
Mahkemesi; kolluk görevlisinin güç kullandığı olayda yaşam hakkının maddi
boyutunun ihlal edildiğine karar vermiş, olayın faili olan kolluk görevlisi
hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin -ihlalin ağırlığı dikkate alındığında- başvurucunun mağduriyetini
gidermediği kanaatine varmış ve bu durumun cezasızlığa
neden olduğunu belirterek yaşam hakkının usul yönünün de ihlal edildiğine
hükmetmiştir ( Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, §§
194-197).
19. Anayasa
Mahkemesi, izinsiz patlayıcı madde üretimi yapılan binada meydana gelen patlama
sonucu gerçekleşen ölüm ve yaralanma olayında yaşamı koruma yükümlülüğünün
ihlal edildiğine karar vermiş; olayda ihmali bulunan kamu görevlileri hakkında
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin ise yaşamı koruma
yükümlülüğünün ihlali yönünden uygun ve yeterli bir giderim sağlamadığı
sonucuna ulaşmıştır (Necla
Kara ve diğerleri, B.
No: 2018/5075, 15/3/2022, §§ 103-110). Yine işkence ve kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddialarının ileri sürüldüğü birçok bireysel başvuruda da
Anayasa Mahkemesi benzer yönde kararlar vermiştir (Memduh Yılmaz ve Naciye
Yılmaz, B. No: 2018/36717, 7/10/2021; Özgür Ulaş Armutcuoğlu, B. No:
2018/27396, 29/6/2021; Yunus Kalkan, B. No: 2013/4383, 18/2/2016).
20. Anılan kararların dışında Anayasa
Mahkemesi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının özellikle ifade
özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil
ettiğini ve bu müdahalenin hak ihlaline neden olduğunu tespit etmiştir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019; Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015; Osman Erbil, B. No:
2013/2394, 25/3/2015).
21. Ayrıca Anayasa Mahkemesi müsadere kararının şikâyet
edildiği başvuruda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi
durumunda hangi aşamada müsadere kararının infaz edileceğine ilişkin açık bir
kanun hükmünün bulunmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile
birlikte müsadere kararının infazına girişilmesinin mülkiyet hakkına müsadere
yoluyla yapılan müdahalenin keyfî veya hukuka aykırı olup olmadığının ileri
sürülebileceği bir yol olan temyiz yoluna başvuru imkânını askıya aldığını, yol
açılan bu belirsizlik ve yeterli güvencelerin sağlanmaması nedeniyle başvurucuya
şahsi olarak aşırı bir külfet yüklendiğine hükmetmiştir (Süleyman Başmeydan
[GK], B. No: 2015/6164, 20/6/2019, §§ 59-63).
22. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve
bu kurumun işleyişinin birçok temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil etmesi
nedeniyle itiraz konusu kuralın bireysel başvuru kapsamında görünür hâle gelen
bu yeni hususlar gözönünde bulundurularak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen
etkili başvuru hakkı bağlamında incelenmesi gerekir.
23. Verilen bir kararın hatalı ya da hukuka
aykırı olduğu iddiası ile ortaya çıkan uyuşmazlığın çözülmesi amacıyla bireyler
için bir hukuki çare olarak kanun yoluna başvurma imkânı tanınmıştır. Kanun
yolunun amacı, yargı yerleri tarafından verilen kararların kural olarak başka
bir yargı yeri tarafından denetlenmesine imkân tanımak suretiyle daha güvenceli
bir yargı hizmeti sunmaktır (AYM, E.2014/164, K.2015/12, 14/1/2015). Kanun
yoluna başvurmak, hukuka uygun ve doğru kararlar vermek için önemli olduğundan
sanık açısından olduğu kadar toplum için de bir teminattır. Bunun yanı sıra
adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin kanun yolu aşamasında da
sağlanması gerekir (Emine Karagülmez, B. No: 2013/3673, 11/12/2014, §
21). Bu nedenle ilk derece mahkemelerinin anayasal güvencelere aykırı bir şekilde
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı vermeleri hâlinde bu
aykırılıkların itiraz mercilerince değerlendirilip değerlendirilmediği meselesi
temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından son derece önemlidir (Atilla
Yazar ve diğerleri, § 143).
24. İtiraz konusu kuralla, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı açıkça itiraz kanun yolu
öngörülmüştür. Olağan bir kanun yolu olan itiraz, hâkim kararları ile -kanunun
gösterdiği hâllerde- mahkeme kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun
yoludur. İtiraz, maddi ve hukuki meselelere ilişkin yapılabildiği için asıl
derece kanun yoludur. İkinci derece olarak da adlandırılan asıl derece kanun
yolları, bir hükme karşı gidilip gidilememesine göre istinaf ve itiraz olarak
ikiye ayrılır. İtiraz kanun yolu, hüküm dışındaki kararlara karşı kabul
edilmiştir. İtiraz kanun yolunda itiraz mercii -temyizden farklı olarak-
gerekiyorsa hukuki sorunun yanında maddi sorunu da ele alabilir, Kanun’un 270.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre gerekli gördüğü araştırmaları yapabilir
ya da yapılmasını emredebilir. Yine kanun yolu incelemesi yapan itiraz mercii
Kanun’un 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca duruşma açabilir;
Cumhuriyet savcısını, müdafiyi ya da vekili dinleyebilir.
25. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre
ilke olarak kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemenin
kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir
atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486,
4/12/2013, § 57). Buna karşılık ilk derece mahkemesi kararında esaslı
iddiaların karşılanmaması veya bu iddialara makul bir gerekçe ile cevap
verilmemesi hâlinde kanun yolu incelemesi yapan mercinin -aynı iddiaların
kendisi önünde de ileri sürülmesi hâlinde- ilgili iddialara yönelik atıf
yapacağı bir ilk derece mahkemesi değerlendirmesi söz konusu olmayacaktır. Bu
durumda kanun yolu incelemesi yapan mercinin davayla doğrudan ilgili olan bu
hukuka aykırılık iddialarını ayrıca değerlendirerek makul bir gerekçe ile cevap
vermesi anayasal yükümlülük gereğidir (Ümmügülsüm Salgar [GK], B.
No: 2016/12847, 21/10/2021, § 69; Atilla Yazar ve diğerleri, §145).
26. Bu bağlamda hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kurumunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolunun inceleme
kapsamına ve dolayısıyla karşılanması gereken hukuka aykırılıkların neler
olduğuna dair ciddi uygulama farklılıkları göze çarpmaktadır. Nitekim hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz hâlinde Yargıtay ilk zamanlar
itirazı incelemeye yetkili makamın hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yalnızca şeklî şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında
sınırlı bir inceleme yapması ve suçun sübutuna ilişkin bir inceleme yapmaması
gerektiği yönünde, daha sonra ise söz konusu kurumun şeklî şartlarının yanı
sıra maddi yönden de bir inceleme yapması gerektiği yönünde kararlar vermiş;
aynı süreç içinde Yargıtay daireleri arasında farklı uygulamalara gidildiği
görülmüştür(bkz. §§ 8-12).
27.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu Türk hukuk sisteminde yeni
sayılabilecek bir kurum olmasına karşın geniş bir uygulama alanı bulmuştur.
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün açıkladığı 2020
yılı verilerine göre ceza mahkemelerinde verilen mahkûmiyet kararlarının
yaklaşık dörtte birini hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları
oluşturmaktadır (Atilla Yazar ve diğerleri,
§ 108).
28. Türk yargısında
oldukça geniş bir uygulama alanı bulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma imkânının yer alması mevcut uygulanış
şekli itibarıyla tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda uygulamada da
başarı şansı sunması gerekmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu,
müdahalenin dayanağı kuralın yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerini
sağlayamaması anlamına geleceğinden temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol
açacaktır(Atilla Yazar ve diğerleri, § 154).
29. Bu çerçevede daha önce ihlal
sonucuna ulaştığı birçok bireysel başvuru dosyasında (bkz. §§ 18-21) Anayasa
Mahkemesi; itiraz makamlarının başvurucuların iddialarını ve delillerini
dikkate almadığına, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde
olmadığına, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve
müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar
vermiştir. Mevcut sistemde itiraz mercilerinin hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların dosya üzerinden
yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şeklî koşullar yönünden, ilk derece
mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple
de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluştuğu
görülmüştür (Atilla Yazar ve diğerleri, § 155).
30. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğunu düzenleyen kural; bu
kanun yoluna başvuranların iddia ve delillerinin dikkate alınmasında, çatışan
menfaatlerin dengelenmesinde, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve ölçülülüğünün
belirlenebilmesinde belirli ve etkili bir denetim yolu öngörmemektedir. Bu
durum temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin giderilmesinde ve kamu
gücünü kullananların keyfî davranışlarının önüne geçilmesinde bireye tanınmış
olan yetkili makama başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkını ihlal
etmektedir. Nitekim
kuralın anılan hususları karşılayacak şekilde uygulanamadığı da görülmektedir.
Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu
tür bir muhakemenin yokluğu etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle kural
Anayasa’nın 40. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın
40. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 10., 35. ve 36. maddeleri yönünden incelenmemiştir.
IV. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
32. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte; 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak
Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de yayımlandığı günden
başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere
ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
33. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (12) numaralı
fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal
edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal
hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra
yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
V. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 231. maddesine 6/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 23.
maddesiyle eklenen (12) numaralı fıkranın Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün,
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE 20/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|