ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2022/9
Karar Sayısı : 2022/80
Karar Tarihi : 21/6/2022
R.G. Tarih - Sayı : 29/6/2022
- 31881
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çorum İnfaz Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU:
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun’un 107. maddesinin (12) numaralı fıkrasında yer alan “…kasıtlı
bir suç işlemesi…” ibaresinin “sırf askerî suçlar” yönünden Anayasa’nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Koşullu
salıverilme kararının geri alınması talebiyle açılan davada itiraz konusu
kuralın “sırf askerî suçlar” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ
İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un 107. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer
aldığı (12) numaralı fıkrası şöyledir:
“(12) Koşullu
salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı
bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, infaz hâkiminin
uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı
geri alınır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN,
Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ,
Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve Kenan YAŞAR’ın katılımlarıyla
24/2/2022 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Onur MERCAN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. Koşullu salıverilme, mahkûm edildiği hürriyeti
bağlayıcı cezalardan kanunun gösterdiği bir kısmını iyi hâlle ve kurallara
uyarak geçirmiş bulunan hükümlünün konulmuş olan şartlara riayet etmediği
takdirde geri alınması şartı ile hükümlülük süresini tamamıyla bitirmeden,
infaz hâkimince alınacak bir kararla
salıverilmesini ve böylece serbest hayata dönmesini ya da bu hayata geçişin
kolaylaştırılmasını sağlayan bir hukuki kurumdur (benzer
yöndeki kararlar için bkz. AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/7/2001;
E.2020/44, K.2020/41, 17/7/2020, § 25).
4. 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin (12) numaralı
fıkrasında, koşullu salıverilen hükümlünün denetim süresinde hapis cezasını
gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere
infaz hâkiminin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu
salıverilme kararının geri alınacağı öngörülmüş olup anılan fıkrada yer alan “…kasıtlı bir suç işlemesi…” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır. Kural “sırf askerî suçlar” yönünden incelenmiştir.
5. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde 5275 sayılı Kanun’un koşullu
salıverilme ve koşullu salıverilme kararının geri alınmasına ilişkin
hükümlerinin askerî şahıslar hakkında da uygulanacağı, ayrıca koşullu
salıverilme kararı alanların askerî yükümlülüklerinin tahliyeleri sonrasında
tamamlattırılacağı belirtilmiştir.
6. 1632 sayılı Kanun’un ek 11. maddesinin ikinci fıkrasında ise bu Kanun’un 60., 62., 65., 66.,
67., 68., 70., 79., 81., 82., 85., 87., 88., 89., 90., 91., 97., 98., 100.,
101., 102. ve 136. maddelerinde düzenlenen ve asker kişiler tarafından işlenen
suçların sırf askerî suç olduğu belirtilmiştir.
7. Sırf askerî suçlar anılan ek 11. maddede sayma yoluyla
belirlendiğinden kuralın sırf askerî suçlar yönünden kapsamı anılan maddede
sayılanlarla sınırlıdır. Kuralla hükümlünün denetim süresi içinde kasten
işlediği ve hapis cezası gerektiren suç ile infazı devam eden cezayı aldığı
suçun sırf askerî suç veya diğer suçlardan biri olmasına göre ayrım
yapılmaksızın denetim süresinde işlenen ve hapis cezasını gerektiren kasıtlı
herhangi bir suçun koşullu salıverilme kararının geri alınmasına neden olacağı
öngörülmüştür. Bu itibarla koşullu salıverilen hükümlünün önceki suçu hangi suç
olursa olsun sonraki sırf askerî suçu koşullu salıverilme kararının geri
alınmasına neden olmaktadır.
8. 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin (13) numaralı
fıkrasında ise koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün
sonraki suçu işlediği tarihten itibaren başlamak ve hak ederek tahliye tarihini
geçmemek şartıyla sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki
katı sürenin ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceği, koşullu
salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili
hakkında bir daha koşullu salıverilme kararının verilemeyeceği hükme
bağlanmıştır.
B. İtirazın
Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle; 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58. maddesinin (4) numaralı fıkrasında sırf askerî suçlar
ile diğer suçlar arasında tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağının hükme
bağlanması suretiyle sırf askerî suçların diğer kasıtlı suçlardan ayrı bir yere
konulduğu, bu hükümle sırf askerî suçların kişilerin sivil hayatlarında etki
doğurmamasının amaçlandığı, askerlik hizmeti sırasında işlenen ve hayatın başka
bir evresinde işlenme imkânı bulunmayan sırf askerî suçların askerlik hayatı
dışında etki doğurmasının hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmadığı,
kişinin işlediği sırf askerî suç nedeniyle koşullu salıverilme kararının geri
alınarak ağır bir infaz koşuluna tabi tutulmasının hakkaniyet ve adalet
ilkelerini ihlal ettiği, denetim süresi içinde sırf askerî suç işleyenler ile
diğer suçları işleyenlerin aynı hukuki durumda olmadıkları, devletin temel amaç
ve görevleri kapsamında askerlik hizmetini yerine getiren kişilerin işledikleri
sırf askerî suçların sivil hayatlarını etkilememesi için koşullu salıverilme
konusunda da düzenleme yapılması gerektiği belirtilerek kuralın “sırf askerî suçlar” yönünden Anayasa’nın
2., 5. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya
Aykırılık Sorunu
10. Anayasa’nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini
bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
11. Hukuk devletinin temel unsurlarından
biri de belirlilik ilkesidir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem
kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer
vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca
kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.
Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup kişinin kanundan belirli
bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya
sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini
bilmesini zorunlu kılmaktadır. Kişi ancak bu durumda kendisine düşen
yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir. Hukuki güvenlik
ilkesi bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini,
devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden
kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2020/80, K.2021/34, 29/4/2021, § 25).
12. 5237
sayılı Kanun’un “Kast” başlıklı 21. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmıştır. Anılan Kanun’un 50. maddesinin (5)
numaralı fıkrasında ise uygulamada asıl mahkûmiyetin bu madde hükümlerine göre
çevrilen adlî para cezası veya tedbir olduğu ifade edilmiştir.
13. Diğer yandan 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin
(15) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde “Hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir
suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse…” denilerek koşullu salıverilme kararının geri alınmasına
neden olan kasıtlı suçun sonuç ceza olarak hapis cezası verilmiş kasıtlı suç
olduğu ortaya konulmuştur. Bu itibarla denetim süresinde işlenen kasıtlı suç
nedeniyle verilen kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilip
çevrilmeyeceğine bağlı olarak koşullu salıverilme kararının geri alınıp
alınmayacağı farklılık gösterebilmektedir. Başka bir deyişle koşullu
salıverilme kararı ancak mahkemenin vereceği sonuç cezanın hapis cezası olması
hâlinde geri alınmaktadır. Bununla birlikte 5237 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına
veya anılan fıkrada sayılan tedbirlere çevrilmesine karar verilirken suçlunun
kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve
suçun işlenmesindeki özellikler gözetilecektir. Hapis cezasının seçenek
yaptırımlara çevrilmesine karar verilirken gözetilmesi gereken hususlar kanunla
düzenlenerek keyfî uygulamalara karşı
koruyucu önlem alındığı açıktır.
14. Anılan hükümler dikkate alındığında açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olan
kuralın belirlilik ilkesiyle çelişmediği ve öngörülebilir nitelikte olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
15. Hukuk devleti ilkesi gereğince
kanunların kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılması gerekir. Anayasa
Mahkemesince kamu yararı konusunda yapılacak inceleme, kanunun kamu yararı
amacıyla yapılıp yapılmadığının araştırılmasıyla sınırlıdır. Anayasa’nın
çeşitli hükümlerinde yer alan kamu yararı kavramının Anayasa’da bir tanımı
yapılmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği gibi
kamu yararı; bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal
yarardır. Kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya
sadece belli kişilerin yararına kanun hükmü konulamaz. Böyle bir durumun açık
bir biçimde ve kesin olarak saptanması hâlinde söz konusu kanun hükmü
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı düşer. Açıklanan istisnai hâl dışında bir kanun
hükmünün gereksinimlere uygun olup olmadığı, hangi araç ve yöntemlerle kamu
yararının sağlanabileceği kanun koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda
kamu yararı değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla bağdaşmaz (AYM,
E.2020/53, K.2021/55, 14/7/2021, § 23).
16. Kuralla koşullu salıverilen hükümlünün iyi hâlli
şekilde hayatına devam etmesi ve bu bağlamda denetim süresi içinde suç
işlemesinin engellenmesi suretiyle kamu düzeninin sağlanması hedeflenmektedir.
Bu itibarla kuralın kamu yararı dışında bir amaca yönelik olduğu söylenemez.
17. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirleriyle bunların infazına ilişkin kurallar, Anayasa’nın konuya ilişkin
kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve
ekonomik hayatın ihtiyaçları gözönüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre
belirlenir. Buna göre hangi fiilin suç sayılacağı, cezanın türü ve miktarı ile
infaza ilişkin yasal düzenlemeler temelde devletin suç ve ceza politikasına bağlı bir konudur. Suç ve ceza yönünden
sınırları belirtilen bu takdir alanı, ceza sisteminin tamamlayıcı bölümünü
oluşturan infaz hukuku için de geçerlidir (AYM, 2020/53, 2021/55, 14/7/2021, §§
186-187).
18. Almış olduğu cezanın tamamı infaz edilmeden koşullu
salıverilen hükümlünün denetim süresinde belirli yükümlülüklere tabi tutulması
mümkündür. Sırf askerî suçlar; askerî disiplini
korumak ve sürdürmek, adalet ile disiplin arasında denge sağlamak, adil ve
sürekli bir disiplin düzeni oluşturmak amacıyla ihdas edilmiştir. Başka bir
ifadeyle bu suçlar, askerî disiplini korumak ve sürdürmek ile askerî hizmete
veya göreve bağlı olan kamusal menfaati korumak amacıyla öngörülmüştür (AYM,
E.2018/161, K.2019/13, 14/3/2019, § 17).
19. Bununla birlikte kanun koyucuyu koşullu salıverilme
kararının geri alınması bağlamında denetim süresinde işlenen sırf askerî suçlar
ile diğer suçlar arasında ayrım yapmaya zorlayacak anayasal bir neden
bulunmamaktadır. Bu itibarla hakkında koşullu salıverilme kararı verilen
hükümlünün denetim süresinde sırf askerî bir suç işlememesinde toplumsal bir
fayda görerek diğer suçlar gibi bu suçları da işlemesini engelleyebilecek bir
kural öngörmesi kanun koyucunun takdirindedir.
20. Kanun koyucu, takdir yetkisi kapsamındaki
düzenlemeleri yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük
ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere
üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik getirilen kuralın ulaşılmak
istenen amaç için elverişli olmasını, gereklilik getirilen kuralın
ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, orantılılık ise
getirilen kural ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade
etmektedir. Bir kuralda öngörülen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında
da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur (AYM,
E.2020/95, K.2022/3, 26/1/2022, § 17). Buna göre
denetim süresinde kasten işlenen sırf askerî suç nedeniyle verilen hapis cezasının koşullu salıverilme kararının
geri alınmasına neden olacağını öngören kuralın elverişlilik, gereklilik ve
orantılılık alt ilkelerine uygun olması gerekir.
21. Denetim süresinde hapis cezasını gerektiren sırf
askerî suç işleyen hükümlü hakkında daha önce verilmiş olan koşullu salıverilme
kararının geri alınmasının yeni bir suçun işlenmesini caydırıcı ve önleyici
etkiye neden olacağı gözetildiğinde kuralın kamu düzeninin sağlanması
biçimindeki meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı
söylenemez.
22. Kuralla hükümlünün denetim süresinde işlediği tüm
suçların değil yalnızca hapis cezası gerektiren kasıtlı suçların koşullu
salıverilme kararının geri alınmasına neden olacağı öngörülmüştür. Başka bir
deyişle denetim süresinde kasıtlı bir suç işleyen hükümlüye hapis cezası
verilmemesi durumunda koşullu salıverilme kararı geri alınmayacaktır. Bu
itibarla kuralın sırf askerî suçlar yönünden hükümlüye katlanamayacağı bir
külfet yüklemediği dolayısıyla sınırlama amacı ve aracı arasında makul olmayan
bir dengesizliğin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre orantılılık alt
ilkesi yönünden de kuralın ölçülülük ilkesini ihlal etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Selahaddin MENTEŞ ve Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 5. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu
bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan
değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesi
yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinin (12) numaralı fıkrasında
yer alan “…kasıtlı bir suç işlemesi…” ibaresinin “sırf askerî suçlar” yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan
YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 21/6/2022 tarihinde
karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Koşullu salıverilme kararının geri alınması talebiyle
açılan davada 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinin
(12) numaralı fıkrasında yer alan “…kasıtlı bir suç işlemesi…” ibaresinin
“sırf askerî suçlar” yönünden Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, itiraz yoluna başvurmuştur. Sayın
çoğunluk kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
2. İtiraz konusu kuralla koşullu salıverilen hükümlünün
denetim süresi içinde hapis cezası gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi hâlinde
koşullu salıverilme kararının geri alınacağı öngörülmüştür. Bununla birlikte
5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Bölge
Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların
Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 25.
maddesi ile değişik (15) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde “Hükümlü, geri
kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm
edilirse…” ifadesi kullanılmıştır. Anılan fıkrada hükümlünün hapis
cezasına mahkûm edilmesinden bahsedilmesi sebebiyle koşullu salıverilme
kararının geri alınması için denetim süresi içinde işlenen suç için hapis
cezası öngörülmüş olmasının yeterli olmadığı, hükümlünün bahse konu suçtan
dolayı hapis cezası ile cezalandırılması gerektiği, başka bir deyişle
hükümlünün denetim süresinde işlediği kasıtlı suçtan dolayı verilen sonuç
cezanın hapis cezası olmaması hâlinde koşullu salıverilme kararının geri
alınamayacağı anlaşılmaktadır. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir (bkz.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2016/5358, K.2016/3896, 14/11/2016).
3. Diğer yandan kuralın yer aldığı maddenin (13) numaralı
fıkrası uyarınca koşullu salıverilme kararının geri alınması durumunda hükümlünün
sonraki suçu işlediği tarihten itibaren başlamak ve hak ederek tahliye tarihini
geçmemek koşuluyla sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının
iki katı sürenin ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilecek ve koşullu
salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili
hakkında bir daha koşullu salıverilme kararı verilemeyecektir.
4. 24/6/2021 tarihli ve 7329 sayılı Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesinde sırf askerî suçlar sayma yoluyla belirlenerek, 22/5/1930 tarihli ve
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 60., 62., 65., 66., 67., 68., 70., 79., 81.,
82., 85., 87., 88., 89., 90., 91., 97., 98., 100., 101., 102. ve 136.
maddelerinde düzenlenen ve asker kişiler tarafından işlenen suçların sırf
askerî suç olduğu hükme bağlanmıştır. Kanun teklifinin bahse konu 1. maddeye
ilişkin gerekçesinde “1632 sayılı Askerî Ceza Kanununa eklenen ek 11 inci
maddeyle, kanunilik ilkesine uygun olarak askerî suçların tanımı yapılmakta ve
sırf askerî suçlar belirlenmektedir. Yürürlükteki askerî mevzuatta askerî suç
ve sırf askerî suç tanımı bulunmamaktadır. Söz konusu tanımlar Askerî Yargıtay
içtihatlarıyla şekillenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında askerî suçlar, 1632
sayılı Kanunda düzenlenen suçlar ile asker kişinin askerlik hizmet ve
görevleriyle ilgili olarak işlediği suçlar olarak tanımlanmaktadır. Belirtmek
gerekir ki, 1632 sayılı Kanunda düzenlenen bazı suçlar asker olmayan kişiler
tarafından da işlenebilmektedir. Bu durumda yine 1632 sayılı Kanun uygulanacak
ve belirlenen askeri suçlara ilişkin davalara bakacak mahkemelerde yargılama
yapılacaktır. Maddenin ikinci fıkrasında, sırf askerî suçların hangi suçlar
olduğu düzenlenmektedir. Bu suretle, sırf askerî suçlara bağlanan sonuçların
sadece bu fıkrada düzenlenen suçlar bakımından uygulanması sağlanmaktadır.” denilmiştir.
5. Anayasallık denetimi kapsamında öncelikle kuralın
amacının ortaya konulması gerekir. Bu bağlamda kural incelendiğinde, hükümlünün
denetim süresi içinde hapis cezası gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi
durumunda iyi hâlli olduğuna ilişkin kabulün ortadan kalkacağı
değerlendirilerek bu hükümlü hakkındaki koşullu salıverilme kararının geri
alınmamasının adalet duygusunu zedeleyebileceğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan hükümlünün denetim süresinde hapis cezası gerektiren kasıtlı bir suç
işlemesinin sosyal hayata uyum sağlayamadığını ve tehlike oluşturduğunu
göstereceği kabul edilerek kuralla toplumsal huzurun sağlanması da
hedeflenmektedir. Bu itibarla kuralın adil hukuk düzenini sürdürme ve toplumun
huzurunu sağlama bağlamında kamu yararı amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
6. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına yol
açacak durumları belirleme konusunda kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisi
bulunmakla birlikte, bu konuda yapılacak düzenlemelerin hukuk devleti ilkesinin
bir gereği olarak ölçülülük ilkesi yönünden denetlenmesi gerektiği açıktır. Bu
itibarla kuralın sırf askerî suçlar yönünden elverişlilik, gereklilik ve
orantılılık alt ilkelerine aykırı olmaması gerekir.
7. Askerî suçlar ve sırf askerî suçlar;
askerî disiplini korumak ve sürdürmek, adalet ile disiplin arasında denge
sağlamak, adil ve sürekli bir disiplin düzeni oluşturmak amacıyla ihdas
edilmiştir. Başka bir ifadeyle askerî suçlar ve sırf askerî suçlar, askerî
disiplini korumak ve sürdürmek ile askerî hizmete bağlı olan kamusal menfaatin
korunması amacıyla öngörülmüştür (AYM,
E.2017/32, K.2018/81, 11/7/2018, § 11).
8. 22/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun
5. maddesinde sırf askerî suçlara ilişkin
mahkûmiyet hükümlerinin adli sicil kaydına işlenmeyeceği, 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58. maddesinin (4) numaralı fıkrasında ise sırf
askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağı
öngörülerek sırf askerî suçlar ile diğer
suçlar arasında belirgin bir fark olduğu ortaya konulmuştur. Özellikle sırf askerî
suçlara ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin adli sicil kaydına işlenmemesi bu
suçları işleyen kişilerin sivil hayatta toplum için tehdit oluşturduklarını
düşünmeye engel teşkil etmektedir.
9. Koşullu salıverilme kararının geri alınması bağlamında
sırf askerî suçlar değerlendirilir iken,
sivil hayatta söz konusu olmayan bu suçların koruduğu hukuki değer yanında asker
kişiler tarafından işlenebildikleri, asker kişilerin ise ağır disiplin ve
hizmet koşulları altında görev yaptıkları, daha da önemlisi yükümlüler yönünden
askerî kurallara tabi olmanın yasal bir
zorunluluk olduğu hususları da göz önünde bulundurulmalıdır.
10. Sırf askerî suçların
diğer suçlardan farklı olarak askerî hizmetlerdeki disiplini ve düzeni koruması
nedeniyle bu suçlar arasında failin tehlikeliliği bakımından doğrudan ilişki
kurulması mümkün değildir. Bu bağlamda hükümlünün denetim süresinde sırf askerî suç işlemesinin önceki diğer suçundan
pişmanlık duymadığını göstereceğine ilişkin bir genelleme yapılamaz. Hükümlünün
sivil hayatta söz konusu olmayan askerî disiplini
sağlamaya yönelik bir kuralı ihlal etmesinden yola çıkılarak toplumsal hayata uyum
sağlayamadığı sonucuna varılması da olanaksızdır.
11. Bu itibarla diğer suçlardan mahkûm olan ve koşullu
salıverilen hükümlülerin denetim süresinde sırf askerî suç işlemeleri nedeniyle haklarındaki koşullu salıverilme
kararının geri alınması suretiyle adil hukuk düzenini sürdürme ve toplumun
huzurunu sağlama amaçlarına ulaşılması mümkün değildir.
12. Sırf askerî suçlar
dışındaki suçlardan mahkûm olanlar yönünden denetim süresinde kasten işlenen ve
hapis cezası gerektiren sırf askerî suçlar
dışındaki suçların koşullu salıverilme kararının geri alınmasına neden
olacağının öngörülmesi ile yetinildiğinde amaca ulaşılamayacağı da söylenemez.
13. Bu itibarla denetim süresinde kasten işlenen ve hapis
cezası gerektiren sırf askerî suçların
her durumda koşullu salıverilme kararının geri alınmasına neden olacağını
öngören kural elverişlilik ve gereklilik alt ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır.
14. Bununla birlikte kuralın orantılılık alt
ilkesi yönünden de incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Bu alt ilke uyarınca
kural ile amaç arasında makul bir dengenin bulunması gerekmektedir.
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında hükmedilen bir yıl veya daha az süreli
hapis cezasının kısa süreli hapis cezası olduğu belirtilmiş, 50. maddesinde ise
kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi düzenlenmiştir.
Koşullu salıverilen hükümlünün denetim süresinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle
verilen hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi durumunda koşullu
salıverilme kararı geri alınmamaktadır.
16. Bununla birlikte 1632 sayılı Kanun’un 23/6/2016
tarihli ve 6722 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 11. maddesiyle değişik ek 8.
maddesinde kısa süreli hapis cezalarının; 16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı
Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu hükümlerine göre askerlik
hizmetini yerine getiren yükümlüler ile yükümlü erbaş ve erler hakkında Türk
Ceza Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen seçenek
yaptırımlara, diğer askerî şahıslar
hakkında ise aynı fıkranın (a), (b) ve (d) bentlerinde belirtilen seçenek
yaptırımlara çevrilebileceği, ancak sırf askerî
suçlardan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan netice cezanın dört ay
veya daha fazla süreli hapis cezası olması hâlinde seçenek yaptırımlara
çevrilemeyeceği öngörülmüştür. Bu itibarla 5237 sayılı Kanun’un 49. maddesinin
(2) numaralı fıkrasında hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının
kısa süreli hapis cezası olduğu belirtilmiş ise de 1632 sayılı Kanun’un ek 8.
maddesinin ikinci cümlesi uyarınca sırf askerî
suçlardan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan netice cezanın dört ay
veya daha fazla süreli hapis cezası olması hâlinde seçenek yaptırımlara
çevrilmesi olanaksızdır.
17. Sırf askerî
suçlar nedeniyle verilen hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilme
şartıyla ilgili farklı hüküm öngörülmesi bu suçları işleyen kişilerin diğer
suçları işleyen kişilerden daha tehlikeli oldukları anlamına gelmemektedir.
Sırf askerî suçlar yönünden öngörülen
bazı farklı hükümlerin temelinde bu suçların diğer suçlardan farklı niteliklere
sahip olmaları ve askeri disiplini sağlamak bakımından önem taşımaları
yatmaktadır. Bu itibarla koşullu salıverilmenin geri alınması bağlamında sırf
askerî suç işleyen kişilerin diğer
suçları işleyen kişilerden daha tehlikeli oldukları gibi dolaylı bir sonuç
doğmaması için belli tedbirler öngörülmesi gerektiği açıktır.
18. Hükümlünün denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suç
nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmesine bağlı olarak koşullu salıverilme
kararının geri alınacağı öngörüldüğü hâlde sivil hayatta söz konusu olan ve
toplumsal huzuru doğrudan ilgilendiren suçlar nedeniyle verilen hapis cezaları
ile esas itibarıyla askerî disiplini
sağlamaya yönelik olan sırf askerî suçlar
nedeniyle verilen hapis cezaları arasındaki seçenek yaptırımlara çevrilebilme
şartı yönünden mevcut olan farklılığın gözetilmemesi kuralla amaç arasında
makul olmayan bir dengesizliğe neden olmaktadır.
19. Diğer yandan asker kişilerin askerliğin doğası gereği
ağır hükümlere tabi olarak zorlu hizmet koşulları altında görev yapabilecek
psikolojik ve fiziksel yapıya sahip olmaları gerekmektedir. Bununla birlikte
silahlı kuvvetlerde görev yapanlar için hizmetin niteliği nedeniyle öngörülen
ağır hükümlere bu hizmete yabancı kişilerin uyum sağlamalarının belirli bir
süreç gerektirebileceği açıktır. Sivil hayatta kuralları ihlal etmeyen
bireylerin dahi askerler için öngörülen hükümlere uyum sağlamakta zorlanmaları
mümkündür. Kişinin sağlık yönünden askerliğe elverişli olması da silahaltına
alındıktan sonra tabi olacağı hükümlere uyum sağlamakta zorlanmayacağı anlamına
gelmemektedir.
20. 1632 sayılı Kanun’un 22/3/2000 tarihli ve 4551 sayılı
Askerî Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 13. maddesi ile değişik 53.
maddesinde, askerî mahkemeler tarafından mahkum edilen askerî şahıslar hakkında
şartla salıverilme ve şartla salıverilme kararının geri alınması hususlarında
765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun
ilgili hükümleri uygulanacağı, gerek askerî mahkemelerden ve gerekse adliye
mahkemelerinden şartla tahliye kararı alanların tamamlanacak askerî
yükümlülükleri varsa, tahliyelerinde tamamlattırılacağı hükme bağlanmıştır.
5275 sayılı Kanun’un 120. maddesinde diğer kanunlarda 647 sayılı Kanun’un hapis
cezaları ile tedbirlerin infazına ilişkin hükümlerine yapılan yollamaların bu
Kanunda düzenlenen ilgili hükümlere yapılmış sayılacağı, ek 20. maddesinde ise
kanunlarda geçen Askerî mahkeme kavramının bu Kanun uyarınca belirlenen asliye
ceza mahkemesini, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından
ise ağır ceza mahkemesini ifade ettiği belirtilmiştir. Öte yandan 1632 sayılı
Kanun’un 53. maddesindeki düzenlemeye koşut olarak 10/11/2021 tarihli ve 31655
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Yönetmeliği’nin 2. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da 5275 sayılı Kanun’un
105/A maddesi gereğince ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin,
cezalarının koşullu salıverilmeye kadar olan kısmını denetimli serbestlik
altında tamamladıktan sonra askere alınacakları belirtilmiştir.
21. Bu itibarla askerî
yükümlülüğü bulunan hükümlülerin koşullu salıverilmeleri durumunda silah altına
alınmaları gerektiğinden vatan hizmetini ertelemelerini mümkün kılan hukuki
durumlar dışında denetim süresi içinde askerî
kurallara tabi olmaları kaçınılmazdır.
22. 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz
süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerektiği belirtilmiştir. Bahse konu
maddenin (9) numaralı fıkrasında hükümlünün sosyal uyumu ve sorumluluk
bilincindeki gelişme infaz hâkiminin hükümlüye rehberlik etmesi için görevlendirdiği
kişinin rapor düzenleyeceği konular arasında sayılmıştır. Öte yandan anılan
maddenin (10) numaralı fıkrasında infaz hâkiminin denetimli serbestlik
tedbirlerine ilişkin vereceği kararlarda koşullu salıverilen hükümlünün
kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulunduracağı
öngörülmüştür. Ayrıca söz konusu Kanun’un 89. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında hükümlünün ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla
konulmuş kurallara uyup uymadığı, uygulanan iyileştirme programlarına göre
toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya
başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı idare ve gözlem kurulu
tarafından iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere en geç altı ayda bir
değerlendirmeye tabi tutulacak hususlar arasında, (2) numaralı fıkrasında ise
hükümlünün işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlık birinci fıkra uyarınca
yapılacak değerlendirmede dikkate alınacak hususlar arasında sayılmıştır.
Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında ise kanunlarda iyi hâlliliğin arandığı
durumlarda, hükümlülerin tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi bakımından
bu madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Söz konusu düzenlemelerden
koşullu salıverilme yoluyla iyi hâlli hükümlünün sosyal hayata hazırlanmasının
hedeflendiği ve bu doğrultuda mahkûm olduğu cezanın tamamı infaz edilmeden
belirli koşullarla tahliye edilmesine imkân tanındığı anlaşılmaktadır.
23. Koşullu salıverilme kurumunun esas amacı hükümlünün
sosyal hayata hazırlanması olmakla birlikte denetim süresi içinde silah altına
alınan hükümlülerin bu süreçte kural uyarınca sırf askerî suç işleyip işlemedikleri de dikkate alınacaktır. Bu itibarla
hükümlünün koşullu salıverildikten sonra denetim süresinde işlediği ve hapis
cezası gerektiren sırf askerî suç,
askerî disiplinin sağlanması için
öngörülen yaptırımın dışında tabi olacağı infaz hükümleri bakımından da ağır
sonuçlar doğurmaktadır. Orantılılık alt ilkesi yönünden yapılacak
denetimde kural özellikle asker kişiler arasında bulunan yükümlüler yönünden
incelenmeli, bu kişilerin askerî kurallara
yabancı oldukları ve zorunlu olarak hayatlarının kısa bir döneminde bu
kurallara tabi oldukları da göz önünde bulundurulmalıdır.
24. Koşullu salıverilen hükümlünün silah altına
alınmasını öngörmek kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Bununla
birlikte sosyal hayata uyum sürecini dahi henüz tamamlamamış ve askerî kurallara yabancı olan hükümlünün silah
altına alındıktan sonra sırf askerî bir
suç işlemesine bağlı olarak sosyal hayata uyum sağlayamadığının kabul edilmesi
de kuralla amaç arasındaki dengeyi bozmaktadır.
25. Başka bir deyişle koşullu salıverilerek sosyal hayata
hazırlanmaya çalışılan hükümlünün denetim süresi içinde yasal yönden zorunlu
olarak bulunduğu ve hayatının kısa bir bölümünü kapsayan statü içinde sırf
askerî suç olarak öngörülen bir fiili
gerçekleştirmiş olmasından yola çıkılarak önceki suçundan pişmanlık duymadığı
ve toplum için tehlike oluşturduğu sonucu varılması da kuralla amaç arasında
makul olmayan bir dengesizlik yaratmaktadır.
26. Bu itibarla orantılılık alt ilkesi ile de
bağdaşmayan kural sırf askerî suçlar
yönünden hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak uyulması gereken ölçülülük
ilkesini ihlal etmektedir.
Açıklanan nedenlerle kuralın sırf askerî suçlar yönünden Anayasa’nın
2. maddesine aykırı olduğu kanaatine ulaştığımızdan aksi yöndeki çoğunluk
görüşüne katılmadık.
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Kenan YAŞAR
|