“…
Anayasa’da mülkiyet hakkının kapsamı diğer bazı maddelerde yer alan hükümlerle çerçevelenmiştir. Bu bağlamda, ormanlara ilişkin 169. ve 170. maddelerde Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı güvencesinin çerçevesini belirleyen kurallar yer almaktadır. Temel bir değer olarak çevrenin korunması ve herkesin çevreden eşit şekilde yararlanması hakkının bir uzantısı olarak Anayasa’nın 169. maddesinde ormanların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilerek bu alanlarda özel mülkiyet yasaklanmıştır. Bu nedenle, belli bir sürenin geçmesiyle söz konusu alanlarda özel mülkiyet edinilmesi olanaklı değildir (Erdem Yurdaer, B. No: 2012/1315, 16/04/2013, § …).
Diğer taraftan, Anayasa’nın 169. maddesinde, herhangi bir ayrıma gidilmeksizin tüm orman çeşitleri bakımından devlete koruma ve genişletme için gerekli kanunları koyma ve tedbirleri alma yükümlülüğü getirilmiş, bütün ormanların gözetiminin devlete ait olması ve hangi çeşit olursa olsun ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemeyeceği belirtilmiş, dolayısıyla devlet ormanlarının işletilmesinde gözetilmesi gereken anayasal ilkeler sayılmıştır.
Orman vasıflı taşınmazlar ve bunların kullanımına ilişkin usul ve esaslar 6831 sayılı Orman Kanunu’nda düzenlenmiştir. 6831 sayılı Kanun'un 17. maddesinin birinci fıkrasında, "(...) her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır." kuralına yer verilmek suretiyle orman arazileri üzerinde yapılaşma kural olarak yasaklanmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında ise, savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğal gaz, altyapı, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerinin; baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi ve mezarlıkların; Devlete ait sağlık, eğitim, adlî hizmet ve spor tesisleri ile ceza infaz kurumlarının ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilebileceği kurala bağlanmıştır.
6831 sayılı Kanun’un 17. maddesine göre, genel kamu hizmetlerine yönelik izinlerin ancak söz konusu maddede sınırlı olarak sayılmış belirli konularla ilgili bina ve tesislerin orman üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zorunluluk bulunması hâlinde verilebilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Bu noktada, ormanlar için de verilebilen yapı kayıt belgesinin hukukî niteliğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Hukukî niteliğe ilişkin değerlendirmeler, hukuk düzeninde daha önce var olmayan, mevzuat değişikliği veya teknolojik gelişmeler neticesinde sonradan ortaya çıkan yeni hukukî durumların, hukukta var olan yerleşik kurumlarla açıklanma ihtiyacı nedeniyle yapılmaktadır. Yapı kayıt belgesi, yapının hukukî statüsünde önemli değişiklikler yaratan idarî bir işlemdir. İdarenin mülkiyetinde olan yerler üzerine inşa edilen yapılar için de verilebilen yapı kayıt belgesi tapuya dönüşünceye kadar, kişiler için hak sahipliğini ve fiili kullanmayı belirlemektedir (ÇAKIR, Hüseyin Melih, Yapı Kayıt Belgesi, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 5 (2), 2018, s. 43-45). Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10/06/2020 tarih ve E:2020/15-168, K:2020/394 sayılı kararında da, yapı kayıt belgesinin, ilgililer tarafından yapılan başvuru sonucu alındığı, yapının kullanılması ile ilgili bir yetki verdiği, yapının kullanımı ve zilyetliği hususunda idarî bir statü sağladığı belirtilmiştir.
Yapı kayıt belgesi, 3194 sayılı Kanun'a eklenen geçici 16. madde ile düzenlenmiştir. Maddede, özel kanuna tâbi olan orman alanlarında bireysel yarar kamu yararına üstün tutulmak suretiyle idarî bir işlem niteliğindeki yapı kayıt belgesinin alınması, ormanlar üzerinde yapıları bulunan yapı sahiplerinin hukuken zilyetlik kazanmasını sağlamıştır. Kuralda, imara aykırı yapılara ne zamana kadar geçerli olacağı belirtilmeyen su, elektrik ve doğal gaz bağlanabileceğinin öngörülmesi ve zaman içerisinde söz konusu yapıların üzerinde bulunduğu ormanların bu vasfını kaybedebileceği dikkate alındığında, yapı kayıt belgesi ormanlar üzerinde mülkiyet hakkı kazanmanın bir aracı hâline dönüşebilecektir. Dolayısıyla herhangi bir sınırlama yapılmadan ormanlar üzerinde bulunan yapılar için de yapı kayıt belgesi verilmesinin, kanun koyucunun kuralı düzenlemesindeki "afet risklerine hazırlık" ve "imar barışının sağlanması" amacını aştığı ve kamu yararıyla bağdaşmadığı açıktır.
Hukuk devleti ilkesi gereğince yasama işlemlerinin kişisel yararları değil, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılması gerekir. Bir kuralın Anayasa'ya aykırılık sorunu çözümlenirken kamu yararı konusunda Anayasa Mahkemesi'nin yapacağı inceleme, kuralın kamu yararı amacıyla yapılıp yapılmadığını araştırmakla sınırlıdır. Anayasa'nın çeşitli hükümlerinde yer alan kamu yararı kavramının Anayasa'da bir tanımı yapılmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında da belirtildiği gibi, kamu yararı bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarardır. Bu saptamanın doğal sonucu olarak da kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya yalnız belli kişilerin yararına olarak kural konulamaz. Böyle bir durumun açık bir biçimde ve kesin olarak saptanması hâlinde söz konusu kural, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı düşecektir (AYM, E:2018/7, K:2018/80, 05/07/2018, § …).
Kamusal hukukî rejim kuralları çerçevesinde de Anayasal koruma altında bulunan ormanların, yapı kayıt belgesine konu edilmesinin toplumsal yararla açıklanması mümkün değildir. Yapı kayıt belgesinden sağlanacak gelirle yapı stoğunun yenileneceği ve imara aykırı yapıların deprem, heyelan gibi doğal afetlerden olumsuz etkilenmesinin önleneceği ileri sürülmüş ise de, Anayasa'nın 169. maddesinde yer alan ilkelerin ormanların korunmasına yönelik genel bir kamusal yararı içerdiği açıktır. Aksi bir kabul hâlinde ise, ormanlar gibi korunması gerekli alanların yapılaşmaya açık alanlar olduğu sonucuna varılır ki, bu durumda kanunla orman alanları Anayasa'nın lafzına ve amacına aykırı olarak fiilen daraltılabilir.
Öğretide de, orman tanımı ne şekilde yapılırsa yapılsın, bu tanıma giren ve orman niteliğine sahip olan alanların yönetimi, tasarrufu ve mülkiyeti yönünden kendine has özellikleri bulunan kurallara bağlandığı kabul edilmektedir. Bu kurallar, genel sınıflandırmada statü doğurucu kurallar bütünüdür. Söz konusu kurallar bütünü, ormanların kamu ajanları tarafından yönetilmesini, işletilmesini ve kontrol edilmesini, böylece orman varlığının ve mülkiyetinin en etkin bir şekilde korunmasını amaçlamaktadır (ÜNAL, Mehmet/BAŞPINAR, Veysel, Orman Hukuku, 2017, Ankara, s. 57).
Hâl böyle iken, kanun koyucunun ormanlar üzerinde bulunan yapılar için hiçbir kısıtlama ve koşul öngörmeden yapı kayıt belgesi alınabileceğini düzenlemesi, ormanların tâbi olduğu hukukî rejimin bölünmezliği ilkesinin ihlâlidir. Bir başka deyişle, söz konusu ihlâl ormanların hukukî rejimini belirleyen Anayasa'nın 169. maddesi ile 6831 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerinin bir kısmının uygulanması, diğer kısmının ise 3194 sayılı Kanun'un geçici 16. maddesi gereğince uygulanamamasıdır.
Bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, bakılan davaya konu kiralama ihalesi ile davacının yapı kayıt belgesine sahip 2 adet yapının işletme hakkı kiralanan yerin içerisinde bulunup bulunmadığının bildirilmesi, bulunuyorsa kiralanan yerin içerisinden çıkarılmasına yönelik yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki Mahkeme kararının temyiz incelemesinin yapılmasında uygulanacak 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesinin Anayasa'nın 2. ve 169. maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o davada uygulanacak bir kanun hükmünü Anayasa'ya aykırı görürse ilgili kanun hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurabileceğini düzenleyen Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesinin birinci fıkrası gereğince, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun geçici 16. maddesinin Anayasa'nın 2. ve 169. maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle bu kuralın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına; iptali istenen kuralın Anayasa'nın hangi maddelerine aykırı olduğunu açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslının, başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin, dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilmesine, 15/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi..”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2021/15
Karar Sayısı : 2022/63
Karar Tarihi : 1/6/2022
R.G. Tarih-Sayısı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay Onüçüncü Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’na 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen geçici 16. maddenin Anayasa’nın 2. ve 169. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Orman niteliği haiz mesire yerinin işletilmesi hakkının kiraya verilmesi ihalesine konu parselde yer alan ve yapı kayıt belgesine konu olan yapıların ihale kapsamından çıkarılmasına yönelik başvurunun reddi ile söz konusu ihalenin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un geçici 16. maddesi şöyledir:
“Geçici Madde 16- (Ek: 11/5/2018-7143/16 md.)
Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir.
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun (İptal ibare: Anayasa Mahkemesinin 24/9/2020 tarihli ve E.:2019/21; K.:2020/51 sayılı Kararı ile) (…) uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin 31/12/2019 tarihine kadar yapacakları satın alma talepleri üzerine taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası, yapı ve tesisler hakkında ise onbirinci fıkrası hükmü uygulanmaz. (Ek cümleler:4/7/2019-7181/14 md.) Yapı kayıt belgesine konu taşınmaz için 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre tapu tahsis belgesi alınması ve bu belgeye esas arsa bedellerinin ödenmiş olması hâlinde bu madde uyarınca ayrıca satış bedeli alınmaz. Yapı kayıt belgesi alınan taşınmazların satışa konu edilen kısımlarından yapı kayıt belgesi tarihi ile satış tarihi arasındaki dönem için ecrimisil alınmaz, tahakkuk ettirilen ecrimisiller terkin edilir, satış tarihi itibarıyla tahsil edilen ecrimisil tutarı satış bedelinden mahsup edilir, bu tutardan fazlası iade edilmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır.
Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz.
Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.
Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın katılımlarıyla 3/3/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ahmet CANPOLAT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
3. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görev kapsamına giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
4. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 3194 sayılı Kanun’un geçici 16. maddesinin iptalini talep etmiştir. İtiraz konusu maddede, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanmasına yönelik usul ve esaslar düzenlenmiştir.
5. Bu bağlamda kural, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılardan gerekli şartları sağlayanlara yapı kayıt belgesi verilebileceğini, anılan belgeye konu yapının ve arsasının mülkiyet durumunun, yapı sınıf ve grubunun ve diğer hususların yapı kayıt sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedileceğini ve bu belgenin yapının yeniden yapılmasına ve kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olacağını düzenlemektedir. Kuralın kapsamından yapı kayıt belgesi ile 3194 sayılı Kanun’a aykırı yapıların tespit edilerek kayıt altına alınmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
6. Ayrıca kuralda; yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili talep hâlinde su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilmesi suretiyle geçici olarak kullanım hakkının sağlanabileceği, anılan Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği, cins değişikliği ve kat mülkiyetinin tesis edilebileceği ve Hazine ya da belediyeye ait taşınmazlar üzerinde inşa edilmiş olan yapıların yapı kayıt belgesi sahiplerine satılabileceği düzenlenmiştir.
7. Öte yandan kuralda; üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlar üzerindeki yapılar, Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar ve 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alandaki yapılar, İstanbul tarihî yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlardaki yapılar ile 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde belirlenmiş tarihî alandaki yapılar hakkında kuralın uygulanmayacağı belirtilmiştir.
8. Bakılmakta olan dava, orman niteliği haiz mesire yerinin işletilmesi hakkının kiraya verilmesi ihalesine konu parselde yer alan ve yapı kayıt belgesine konu olan yapıların ihale kapsamından çıkarılmasına yönelik başvurunun reddi ile söz konusu ihalenin iptali talebine ilişkindir.
9. Bu bağlamda kuralın bakılmakta olan davada uygulanma imkânının bulunup bulunmadığının tespiti için özel kanunlarla korunan yerlerde bulunan yapılar hakkında uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekir.
10. 3194 sayılı Kanun’un “İstisnalar” başlıklı 4. maddesinde 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, bu Kanun’un ilgili maddelerine uyulmak kaydıyla 2960 sayılı Kanun ve 10/7/2014 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nu ile diğer özel kanunlarla belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu Kanun’un özel kanunlara aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
11. Orman niteliğini haiz arazilerin hukuki rejimi ise 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nda düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 17. maddesinin birinci fıkrasında hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılmasının, tarla açılmasının, işlenmesinin, ekilmesinin ve orman içinde yerleşilmesinin yasak olduğu hükme bağlanmış; söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında da yalnızca savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğalgaz, hava ayrıştırma, altyapı, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerinin, baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi ve mezarlıkların, devlete ait sağlık, eğitim, adli hizmet ve spor tesisleri ile ceza infaz kurumlarının ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilebileceği öngörülmüştür.
12. Bu itibarla 6831 sayılı Kanun’a göre ormanlarda yapılaşma yasağının bulunduğu, itiraz konusu kuralın ise anılan Kanun’a aykırı hükümler içerdiği gözetildiğinde ormanlarda inşa edilen yapılar hakkında 3194 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca özel kanun niteliğinde olan 6831 sayılı Kanun’un uygulanacağı anlaşıldığından itiraz konusu kuralın bakılmakta olan davada uygulanma imkânının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2019/109, K.2019/91, 4/12/2019).
13. Nitekim idari yargı içtihatları da özel kanunlar kapsamında korunan alanlarda bulunan yapılar hakkında itiraz konusu kuralın uygulanmayacağı yönündedir (Danıştay 6. Dairesi, E.2019/22013, K.2021/1143, 3/2/2021; Danıştay Onuçüncü Dairesi, E.2020/2682, K. 2021/2208, 15/6/2021; Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi, E.2021/346, K.2021/1091, 26/10/2021; E.2021/787, K.2021/1088, 26/10/2021; Adana Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi, E.2021/22, K. 2021/1481, 22/9/2021; İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi, E. 2020/1650, K. 2020/2272, 16.12.2020; Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi, E. 2020/267 K. 2020/781, 10/12/2020; İzmir Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, E. 2020/1919 K. 2020/1702 11/12/2020).
14. Açıklanan nedenlerle kuralın itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
IV. HÜKÜM
3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’na 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen geçici 16. maddenin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE 1/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR