“…
Davacı … vekili Av. … tarafından, Bingöl ili, Genç İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı emrinde güvenlik korucusu olarak görev yapan davacının, Güvenlik Korucuları Yönetmeliği’nin 17. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin (7) numaralı alt bendi uyarınca Genç Kaymakamlığı İdarî ve Denetim Bürosunun 13/03/2020 tarih ve 2020/2 sayılı kararıyla getirilen teklif doğrultusunda görevine son verilmesine yönelik Bingöl Valiliğinin 25/03/2020 tarihli işleminin iptali istemiyle Bingöl Valiliğine karşı açılan davada, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
2709 sayılı Anayasa’nın 2. maddesinde, “(1) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmü; 38. maddesinde, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. ...” hükmü;
152. maddesinde, “(1) Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. ...
(3) Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır. ...” hükmü öngörülmüştür.
442 sayılı Köy Kanunu’nun Ek 18. maddesinde, “(1) Güvenlik korucuları ile korucu başlarının; görevlendirme şekilleri, göreve alınmalarında aranacak şartlar, görevleri, uygulanacak disiplin cezaları ve görevlerine son verilmesini gerektiren haller, disiplin amirleri, yararlanacakları giyim eşyaları ile bunların şekli ve verilme zamanları, eğitim ve denetim usûl ve esasları, sicil ve izinleri, ilk müracaatlarında sahip olmaları gereken sağlık şartları, başka bir işte çalışma hakları ile bu Kanunda yer alan diğer hususlara ilişkin uygulamalar Cumhurbaşkanınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan 442 sayılı Kanun’un Ek 18. maddesi dayanak alınarak hazırlanan Güvenlik Korucuları Yönetmeliği’nin 17. maddesinde, “(1) Güvenlik korucularına verilecek disiplin cezaları ile disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: ...
ç) Görevden çıkarma: Bir daha güvenlik korucusu olarak görevlendirilmemek üzere görevlendirilmelerindeki esas ve usullere uyularak görevle olan ilişiğin kesilmesidir. Göreve son verme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: ...
7) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri imal etmek veya ticaretini yapmak, kullanılmasını kolaylaştırmak, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanmak. ...” düzenlemesi mevcuttur.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Bingöl ili, Genç İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı emrinde güvenlik korucusu olarak görev yaptığı, 30/07/2019 tarihinde alınan ihbar üzerine adli mercilerden alınan arama izni uyarınca yapılan denetimlerde davacının sürücüsü olduğu aracın durdurulduğu ve aracın içerisinde yapılan aramada esrar maddesinin bulunduğunun tespit edildiği, anılan olayın bildirimi üzerine Genç İlçe Jandarma Komutanlığının 20/08/2019 tarih ve 3660987 sayılı soruşturma emri tanzim edilerek 21/08/2019 tarihinde Genç Kaymakamlığınca onaylanan işlem üzerine disiplin soruşturması başlatıldığı, davacının aynı tarihte görevden uzaklaştırıldığı, davacıya 26/09/2019 tarihinde tebliğ edilen savunma istem yazısıyla savunmasının istenildiği, davacının 26/09/2019 tarihli savunmasında araçta bulunan uyuşturucu maddenin kendisine ait olmadığını beyan ettiği, yapılan soruşturma sonucu 11/03/2020 tarihli idarî soruşturma raporu hazırlandığı; davacı ve tanık ifadeleri ile diğer bilgi ve belgelere göre hazırlanan soruşturma raporunda davacının kan örneklerinin Adlî Tıp Kurumuna gönderildiği ve yapılan inceleme sonucu kan ve idrar numunelerinde uyuşturucu madde (esrar) tespit edildiği, davacının ifadesinde daha önce uyuşturucu madde kullandığını belirttiği ve fakat araç içerisindeki uyuşturucu maddeden haberinin olmadığını ifade ettiği, davacının fiilinin sübûta erdiğinden ilgili mevzuat uyarınca güvenlik korucusu görevinden çıkarılması gerektiği teklif, kanaat ve tespitlerine yer verildiği; davacıya 11/03/2020 tarihinde tebliğ edilen savunma istem yazısına yönelik davacı tarafından sunulan savunmada araçtaki esrar maddesinin kendisine ait olmadığı ve daha önce uyuşturucu madde kullanmış olduğunu beyan ettiği, yine son savunması için yapılan tebliğ üzerine 12/03/2020 tarihli savunmasında da aynı beyanlarda bulunduğu, hazırlanan rapor ve savunmalar uyarınca Genç Kaymakamlığı İdarî ve Denetim Bürosunun 13/03/2020 tarih ve 2020/2 sayılı komisyon kararıyla davacının Güvenlik Korucuları Yönetmeliği’nin 17’nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin (7) numaralı alt bendi uyarınca güvenlik korucusu görevinden çıkarılmasına yönelik teklifte bulunulduğu, anılan teklifin Bingöl Valiliğinin 25/03/2020 tarihli dava konusu işlemiyle onaylanarak davacının güvenlik korucusu görevinden çıkarıldığı, bunun üzerine 03/06/2020 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik bir hukuk devletidir. Hukuk devleti ilkesinin alt görünümlerinden ikisinin ise hukukî belirlilik ve öngörülebilirlik olduğu ifade edilmelidir.
Kamu personeli rejiminde tatbik edilen disiplin cezaları, sürekli ve aslî kamu hizmeti faaliyetini yerine getirmekle görevli olan kamu personelinin, hukuka uygun şekilde hareket etmesini teminen uyması gereken kurallara aykırılık hâlinde uygulanan müeyyidedir. Bu hâliyle yöneldiği amacın yasaklanmış bir eylemin icrası ya da bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle cezalandırma olması nedeniyle, disiplin cezalarına yönelik de Ceza Hukuku ilkelerinden hareket edilerek bir sonuca varılması gerektiği açıktır. Bu çerçevede gerekli usûllere uygun olarak disiplin soruşturması yürütülmesi, usûle uygun disiplin soruşturması kapsamında lehe ve aleyhe olan tüm delillerin toplanması, bu suretle soruşturma raporu tanzim edilmesi ve ilgili kişiye gerekli savunma hakkı verilmesinin yanında, neticede ilgili kamu personelinin fiilinin yasaklanan bir davranış ya da bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi kapsamında kaldığı değerlendiriliyorsa, ceza vermeye yetkili kişilerce disiplin cezası verilmesi gereklidir.
Bu özellikleri havi disiplin soruşturması yapılması ve ceza verilmesi işlemlerinde Ceza Hukukunun genel ilkelerinin uygulanması da kaçınılmazdır. Zira belirli bir usûle tabi olarak ve adil yargılanma ilkesi kapsamında gerekli delillerin toplanması ve savunma alınması gibi hususların mecburiyeti, Disiplin Hukuku ilkelerinin Ceza Hukuku ilkeleri ile özdeş olduğunu ortaya koymaktadır. Ceza Hukukunun bilinen en önemli ilkelerinden birisi de Anayasa’nın 38. maddesinde ifade edilen suçta ve cezada kanunîlik ilkesidir. Suçta ve cezada kanunîlik ilkesinin bilinen en yaygın amacı suçta ve cezada kanunda öngörülen tipikliğin sağlanması ise de, diğer bir amacı suç ve karşılığı yaptırımın öngörülebilir nitelikte olmasıdır. Ceza hukukunun bu temel ilkesi uyarınca disiplin suç ve cezalarının, önceden belirlenmiş olmasının yanında, statü hukukuna tabi olarak görev yapan kamu personeli tarafından önceden öngörülebilir olması, bir diğer ifadeyle önceden açık bir biçimde herkesçe bilinebilir olması gerektiği şüphesizdir. Bunun tek yolunun ise suçta ve cezada kanunîlik ilkesi olarak ifade edilen ilkenin lafzî amacına uygun olarak, disiplin suç ve cezalarının kanun ile düzenlenmesi olduğu değerlendirilmektedir.
Bilindiği üzere normlar hiyerarşisinde anayasadan sonra gelen kanun, yasama organı tarafından yürürlüğe konulan mevzuat türüdür. Normlar hiyerarşisi gereği alt normlar üst normlara aykırı olamayacağı gibi, üst normlarda düzenlenmesi gereken hususların, alt düzeydeki normlar aracılığıyla düzenlenmesi de mümkün değildir. Bu manada Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kanunların, yasama iradesini kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisince çıkarıldığı gözetildiğinde, hukuk devleti ilkesi uyarınca belirlilik ve öngörülebilirliğin kanun ile temin edilebileceği açıktır. Bu yönüyle de Ceza Hukukuna özdeş olan Disiplin Hukuku özelinde, disiplin suç ve cezalarının kanunla düzenlenmesi gerekmekle, herhangi bir statüye tabi olarak görev yapan kamu personeli için, disiplin suç ve cezalarının kanun dışında başka bir düzenlemeyle düzenlenmesinin, suçta ve cezada kanunîlik ilkesine aykırı olacağı değerlendirilmektedir.
Mevcut olay itibarıyla davacının 442 sayılı Köy Kanunu’nun Ek 18. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “uygulanacak disiplin cezaları” ifadesine istinaden çıkarılan Güvenlik Korucuları Yönetmeliği hükmü uyarınca hakkında disiplin soruşturması yürütüldüğü ve neticede fiilinin sübûta erdiğinden bahisle güvenlik koruculuğu görevinden çıkarılmasına dair dava konusu disiplin cezası işleminin tesis edildiği görülmektedir.
Yukarıda izâh edildiği üzere, herhangi bir statüde aslî ve sürekli kamu hizmetini ifa eden güvenlik korucularının kamu görevlisi olduğunda şüphe bulunmamakla, güvenlik korucularının disiplin suç ve cezalarının belirlenmesinin, 442 sayılı Kanun’un Ek 18. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir sınır çizilmeksizin, bu konuda çıkarılacak yönetmelik düzenlemesine bırakıldığı görülmektedir. Bu hâliyle de anılan hükme istinaden çıkarılan Yönetmelik düzeyindeki mevzuatla, güvenlik korucularının disiplin suçları ve karşılığı cezalar tanzim edilmiştir.
Fakat yukarıda da belirtildiği üzere, herhangi bir suretle kamu görevinde bulunan kamu personelinin disiplin suç ve cezalarının, Anayasa’nın 2. maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesi gereği ve 38. maddesinde ifade edilen suçta ve cezada kanunîlik ilkesi gereği gerekli hukukî belirlilik ve öngörülebilirliğin sağlanabilmesi için kanunla düzenlenmesi veya en azından sınırlarının kanunla belirlenmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Ancak netice itibarıyla 442 sayılı Kanun’un Ek 18. maddesi ile disiplin suç ve cezalarının belirlenmesinin, kanuna göre daha altta bulunan yönetmelik düzeyindeki norma bırakılmasında, suçta ve cezada kanunîlik ilkesine uygunluk bulunmamaktadır.
Bu hâliyle de mevcut dava konusu işlemin dayanağı olan Yönetmelik’in dayanağı 442 sayılı Kanun’un Ek 18. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “uygulanacak disiplin cezaları” düzenlemesinin Anayasa’nın 2. maddesine ve 38. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, taraflarca ileri sürülmeksizin re’sen yapılan değerlendirme sonucu, 442 sayılı Köy Kanunu’nun Ek 18. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “uygulanacak disiplin cezaları” düzenlemesinin Anayasa’nın 2. maddesine ve 38. maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığından, Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermek gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; 442 sayılı Köy Kanunu’nun Ek 18. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “uygulanacak disiplin cezaları” düzenlemesinin Anayasa’nın 2. maddesine ve 38. maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığından, Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, bu kararımızın aslı ile birlikte onaylı dosya örneğinin dizi pusulasına bağlanarak incelenmek üzere Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, 17/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2021/2
Karar Sayısı : 2022/20
Karar Tarihi : 24/2/2022
R.G.Tarih-Sayısı : 24/3/2022-31788
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Erzurum 2. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu’na 27/5/2007 tarihli ve 5673 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle eklenen ek 18. maddede yer alan “…uygulanacak disiplin cezaları…” ibaresinin Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Güvenlik korucusu olarak görev yapan davacının görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 18. maddesi şöyledir:
“Ek Madde 18- (Ek: 27/5/2007-5673/2 md.)
Güvenlik korucuları ile korucu başlarının; görevlendirme şekilleri, göreve alınmalarında aranacak şartlar, görevleri, uygulanacak disiplin cezaları ve görevlerine son verilmesini gerektiren haller, disiplin amirleri, yararlanacakları giyim eşyaları ile bunların şekli ve verilme zamanları, eğitim ve denetim usûl ve esasları, sicil ve izinleri, ilk müracaatlarında sahip olmaları gereken sağlık şartları, başka bir işte çalışma hakları ile bu Kanunda yer alan diğer hususlara ilişkin uygulamalar Cumhurbaşkanınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ ve Basri BAĞCI’nın katılımlarıyla 14/1/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Murat ÖZDEN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle; asli ve sürekli bir kamu hizmetini ifa etmesi nedeniyle güvenlik korucularının kamu görevlisi olduğu, kamu görevlilerine ilişkin disiplin suç ve cezalarının kanun ile düzenlenmesi gerektiği, buna karşın itiraz konusu kural ile anılan kamu görevlilerinin disiplin suç ve cezalarının belirlenmesinin herhangi bir sınır çizilmeksizin bu konuda çıkarılacak yönetmeliğe bırakıldığı, bu durumun hukuk devleti ile suç ve cezada kanunilik ilkeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 7. maddesi yönünden de incelenmiştir.
5. 442 sayılı Kanun’un ek 18. maddesinde yer alan “…uygulanacak disiplin cezaları…” ibaresi itiraz konusu kural olup güvenlik korucuları ile korucu başları hakkında uygulanacak disiplin cezalarının Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesini öngörmektedir.
6. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuki güvenliği sağlayan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
7. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına imkân tanımaması gerekir. Belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır.
8. Anayasa’nın 7. maddesinde, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir.
9. Türevsel nitelikteki düzenleyici işlemler bakımından kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir. Bu nedenle Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanması, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmenin türevsel nitelikteki işlemlerine bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz (AYM, E.2011/42, K.2013/60, 9/5/2013; E.2019/36, K.2021/15, 4/3/2021, § 57).
10. Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının ihlali hâlinde uygulanan idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürütenlerin görev, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış; bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezaları ile cezalandırılmaları ilgili kanunlarda öngörülmüştür (AYM, E.2018/30, K.2018/94, 25/09/2018, § 16; E.2021/16, K.2021/62, 22/9/2021, § 12).
11. Kişinin beyanı veya özel hayatla bağlantılı eylemleri nedeniyle disiplin cezası uygulanması durumunda ifade özgürlüğüne veya özel ve aile hayatının gizliliğine saygı gösterilmesi hakkına; aylıktan kesme cezasının uygulanması durumunda ise mülkiyet hakkına müdahale edilmiş olacaktır. Bu itibarla disiplin suç ve cezaları sebebi veya sonucu itibarıyla çeşitli temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması sonucunu doğurabilir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ise ancak kanuni düzenlemelerle mümkündür.
12. Temel hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
13. Esasen temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
14. 442 sayılı Kanun’un 74. maddesinin ikinci fıkrasına göre Cumhurbaşkanınca tespit edilecek illerde, olağanüstü hâl ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hâllerinde valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar güvenlik korucusu görevlendirilebilir. Görevlendirmeyi gerektiren hâllerin ortadan kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usul uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir.
15. İtiraz konusu kural uyarınca güvenlik korucuları ile korucu başlarının disiplin cezaları Cumhurbaşkanınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenecektir. Bu itibarla kural, yaptırım türlerini ve yaptırım konusu eylemleri belirlememek suretiyle ilgililerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun uygulanacağını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımamaktadır.
16. Kuralda disiplin suç ve cezalarıyla ilgili genel ilkeler ortaya konulmadan, kanuni çerçeve çizilmeden, güvenlik korucuları ile korucu başlarına ilişkin disiplin cezaları ve bu cezaları gerektiren eylemler genel hatlarıyla da olsa belirlenmeden, disiplin esaslarıyla ilgili hususların tamamının düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılmak suretiyle yürütmeye sınırsız, belirsiz, geniş bir düzenleme yetkisi tanınmıştır.
17. Bu itibarla kural belirlilik ve yasama yetkisinin devredilmezliği ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
18. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 38. maddesi yönünden incelenmemiştir.
IV. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
19. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmak suretiyle Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
20. 442 sayılı Kanun’un ek 18. maddesinde yer alan “…uygulanacak disiplin cezaları…” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu kurala ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
V. HÜKÜM
18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu’na 27/5/2007 tarihli ve 5673 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle eklenen ek 18. maddede yer alan “...uygulanacak disiplin cezaları...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE 24/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR