“…
İptal başvurusuna konu edilen yasal düzenlemenin Yargıtay içtihatlarındaki uygulama biçimi incelendiğinde, "5510 sayılı Yasanın 21. maddesinde düzenlendiği üzere, iş kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunan işveren ve 3. kişiler kurum zararının ödenmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları halde iş kazasında vefat eden kusurlu sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilemeyeceği yönündeki düzenlemeyle bir istisna getirilmiş ve kusurlu ancak vefat etmiş sigortalının hak sahiplerinin sorumluluğu yasa ile kaldırılmıştır. Bu durumda rücu imkansızlığı yasadan kaynaklanmaktadır ve diğer müteselsil borçluların durumu ağırlaştırılmamalıdır. Yasa koyucu kusurlu olan sigortalının hak sahiplerini borçtan sorumlu tutmamayı amaçlamış ve bilinçli olarak bu alacak miktarının talebinden vazgeçmiştir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki açıklamalar uyarınca dava konusu uyuşmazlıkta TBK 166 ve 168. maddeler kıyas yoluyla uygulanmalı ve bu kapsamda değerlendirilme yapılmalıdır. 5510 sayılı Yasanın 21/son maddesinde yer alan düzenleme ile hem Kurumun, kusurlu olan ve aynı kazada vefat eden sigortalıya rücu etme imkanı kaldırılmış hem de diğer borçluların iç ilişkide bu borçluya rücu etmeleri engellenmiştir. Dolayısıyla kusurlu olan sigortalının hak sahipleri borçtan sorumlu olmayacağından, bu durum diğer müteselsil borçlulara da sirayet edecek ve onlar da rücu edilemeyen borçlunun hissesi oranında borçtan kurtulacaklardır.
Somut dosyada alınan kusur raporunda sürücü … kazanın meydana gelmesinde %75 oranında kusurlu bulunmuştur. … vefat eden diğer sigortalı ile aynı işverene bağlı olarak çalışmaktadır ve aynı kazada vefat etmiştir. 5510 sayılı Yasanın 21/son maddesi gereğince … hak sahiplerine Kurumca rücu edilmesi mümkün olmadığı gibi diğer müteselsil borçlular da vefat eden sigortalının kusuru oranında borçtan sorumlu olmayacaklardır." (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 27.03.2019 t., 2016/16270 E., 2019/2846 K.)
"Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte neden olan sorumlular işveren ve üçüncü kişi olsa idi, yapılan harcama ve ödemeler yönünden ayrık bir durum söz konusu olmadığından, toplam kusurlarına düşen ödemelerden müteselsilen sorumluluklarına hükmedilecekti. Ancak burada rücu engeli bulunduğu için yani müteselsil sorumluların iç ilişkide diğer sorumlulara, Yasada belirtilen sorumsuzluk hali/rücu engeli nedeniyle müracaat edemeyecek olmaları nedeniyle, bu kişiler yönünden de o oranla sorumlu olmayacakları sonucu çıkmalıdır. Dolaysıyla burada, davalı işveren, yasa gereği, iç ilişkide diğer kusurlu işçi, ölen … hak sahiplerine rücu edemeyeceğinden, bu kişiye ait kusurdan da sorumlu tutulmamalıdır.
Mahkemece yapılacak iş; 21/son düzenlemesi gereği, rücu edilemeyecek kısımdan diğer davalı da faydalanacağından, hükme esas alınan kusur raporu doğrultusunda davalı işveren kusuruna tekabül eden kusur karşılığı ilk peşin sermaye değerinin davalıdan tahsiline karar vermekten ibarettir."(Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 18.09.2018 t., 2018/1374 E., 2018/6728 K.) yaklaşımının sergilendiği gözlenmektedir.
İş kazası sonucu ölüm veya sürekli iş göremezlik halinin ortaya çıkması durumuna bağlı olarak gerçekleşen Kurum zararı, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı, sigortalının prime esas kazancı, bakıma muhtaç olup olmadığı, bakiye ömrü gibi unsurlar veya geride kalan hak sahiplerinin sayısı, sigortalının prime esas kazancı ve bakiye ömürlerine göre ortaya çıkmakta olup; sürekli iş göremezlik durumuna düşen sigortalı nedeniyle oluşan Kurum zararının, iş kazası sonucu ölene oranla çok daha yüksek tutarla ortaya çıkması mümkün bulunmakta iken, yasal düzenleme salt ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler yönünden rücu muafiyeti getirirken, sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir yönünden bu olanağı tanımayarak; aynı iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahipleri arasında gerekçesiz bir ayırım yapmış bulunmaktadır.
Yasal düzenlemenin amacı, iş kazası sonucu desteklerinin ölümü nedeniyle acı ve yoksunluk yaşayan kişilerin, aynı kaza nedeniyle bir de tazmin sorumluluğu tehlikesi yaşamasının önüne geçmek iken; kaza sonucu desteklerini yitiren aynı konumdaki kişiler yönünden, iş kazası geçiren sigortalının ölümü veya sağ kalması durumuna bağlı olarak farklı yaklaşım göstermek suretiyle, eşitliğe aykırı bir düzenleme öngörülmüştür. Tazmin sorumluları, aynı kazada murislerini kaybetmek yönünden eşit durumda bulunmaktayken; kaza geçiren sigortalının ölmediği durumlarda, ağır tazmin yükümlülüğü altına sokulmaktadır. Bu yaklaşım, yasal düzenlemenin yöneldiği, aynı iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerini koruma sosyal amacıyla çelişen bir durum ortaya çıkarmakta olup; hiçbir somut ölçüte dayanmayan bu ayırımın, anayasal eşitlik ilkesi ışığında kabulüne olanak bulunmamaktadır.
YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı:
31.05.2006 tarih, 5510 sayılı Yasanın "İş Kazası ve Meslek Hastalığı ile Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu" başlıklı 21. maddesi; "İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
İş kazasının, 13. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, Kurumca işverenden tahsil edilir.
Çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir.
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücû edilmez. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücû edilmez."
B- Dayanılan Anayasa Kuralı:
Madde 10 - "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."
TALEP:
5510 sayılı Yasanın 21/son. maddesindeki “ ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine” ibaresinin, Anayasa'nın 10. maddesine aykırılığı gerekçesiyle 6216 sayılı Yasanın 40. maddesi uyarınca itiraz yolu ile iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına karar verilmiştir..”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2022/73
Karar Sayısı : 2022/149
Karar Tarihi : 30/11/2022
R.G.Tarih-Sayı : 16/2/2023-32106
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesinin beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine…” ibaresinin Anayasa’nın 10. maddesine aykırılığının ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: İş kazası nedeniyle oluşan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı zararının rücuen tahsili amacıyla açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un 21. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı beşinci fıkrası şöyledir:
“İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücû edilmez. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücû edilmez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve Kenan YAŞAR’ın katılımlarıyla 21/6/2022 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Alparslan KOÇAK tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. SGK, iş kazası veya meslek hastalığına maruz kalan sigortalıya veya bu nedenle sigortalının ölümü hâlinde hak sahiplerine, uğradıkları maddi zararın karşılanması amacıyla kısa vadeli sigorta kollarından birtakım ödemeler yapmakta veya gelir bağlamaktadır. SGK’nın söz konusu ödemeler ve gelirler nedeniyle oluşan zararını, iş kazası veya meslek hastalığına kusuruyla neden olan işveren veya üçüncü kişilere rücu hakkı 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinde düzenlenmiştir.
4. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında üçüncü kişilerin iş kazası, meslek hastalığı veya hastalık nedeniyle sorumlulukları kusurlarının varlığı şartına bağlanmış ve sorumluluk oranlarına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
5. Maddenin beşinci fıkrasında SGK tarafından rücu edilemeyecek alacaklar sayılmış ve bu bağlamda anılan fıkranın ikinci cümlesinde iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, söz konusu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ile yapılan ödemeler için iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine SGK tarafından rücu edilemeyeceği öngörülmüştür. Anılan cümlede yer alan “…ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine…” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
6. Bu itibarla kural uyarınca iş kazası veya meslek hastalığı sonucu yalnızca ölüm meydana gelmiş olması durumunda iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilmeyecek, ölüm dışındaki hâllerde ise kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine rücu edilecektir.
7. İş kazası veya meslek hastalığına maruz kalan sigortalı, sosyal sigorta ödemeleri ile geçici veyahut sürekli iş göremezlik durumu veya ölüm riski maddi açıdan güvence altına alınmış kişi konumundadır. Bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığının oluşumunda kusuru bulunsa dahi kendisine bağlanan gelirler ile yapılan ödemeler yine kendisinden veya ölümü hâlinde aynı sigortalının hak sahiplerinden rücu edilemez. Ancak aynı kazada bir başka sigortalının da geçici veyahut sürekli iş göremezlik durumuna girmesi ya da ölmesi mümkündür. Bu durumda bir başka sigortalı yönünden oluşan zarardan kusurlu sigortalı ya da hak sahiplerinin sorumluluğu söz konusu olmaktadır.
B. İtirazın Gerekçesi
8. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla iş kazasına bağlı olarak sürekli iş göremez duruma gelen sigortalı ağır bir tazmin yükümlülüğü altına sokulurken aynı iş kazası nedeniyle ölen sigortalının hak sahipleri yönünden rücu muafiyeti öngörülmesinin mağdurlar arasında nesnel ve makul olmayan bir ayrıma neden olduğu, bu durumun eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
9. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
10. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez (AYM, E.2020/95, K.2022/3, 26/1/2022, § 25).
11. Eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamele yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Yapılacak bu belirlemenin ardından ise farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir. Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. Diğer bir ifadeyle bu ilke, farklı muamelenin öngörülen objektif amaç ile orantılı olmasını gerektirmektedir (AYM, E.2021/1, K.2021/32, 29/4/2021, § 32).
12. Sürekli iş göremezlik gelirleri de tıpkı ölüm gelirleri gibi hem iş yerinde meydana gelme ihtimali bulunan risklerin önlenmesini hem de risklerin doğurduğu zararların giderilmesini amaçlayan çok yönlü bir koruma sağlamaktadır. Bu bağlamda kusurlu davranışlarıyla iş kazası veya meslek hastalığının gerçekleşmesinde kusuru bulunanlar bu kusurları nedeniyle sebep oldukları zararı tazminle yükümlü tutulmaktadır.
13. İtiraz konusu kuralla sigortalının geçici veyahut sürekli iş göremez duruma gelmesi ile ölmesi arasında bir ayrıma gidilmiştir. İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan ve iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan sigortalının hak sahipleri ile aynı iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde bizatihi kusuru bulunan hak sahipleri ölüm hâlinde bağlanacak gelir ve yapılacak ödemeler yönünden SGK’nın kendilerine rücu etme imkânından muaf tutulmuştur. Bu itibarla söz konusu yardımlardan oluşan zarar SGK’nın üzerinde bırakılmaktadır.
14. Kural, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölenlerin hak sahiplerinin sorumluluklarının kapsamını belirlemektedir. Söz konusu hak sahipleri, murislerinin ölümüne neden olan iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde başka bir sigortalının ölümü durumunda anılan sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarından sorumlu tutulmamaktadır. Ancak diğer bir sigortalının ölmemesi ve sadece yaralanması durumunda yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle bu tür bir muafiyet söz konusu değildir. Kusuruyla meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüme neden olanlar ile yaralanmaya neden olanların karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olmadıkları açıktır. İtiraz konusu kural, kusuruyla iş kazası veya meslek hastalığı meydana gelmesine ve bunun sonucunda ölüm olayına neden olan herkesi kapsadığından farklı muamelenin varlığından söz edilemez. Dolayısıyla kuralın eşitlik ilkesini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.
15. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
IV. HÜKÜM
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesinin beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 30/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE