“Uşak Seri Muhakeme Usulü Soruşturma Bürosu'nun 20/09/2021 tarih ve 2021/3864 esas sayılı iddianamesi ile açılan ve mahkememize tevzi edilen Mahkememizin 2021/894 Esas 2021/956 karar sayılı dosyasında; mahkememizce sanık .... üzerine atılı suça ilişkin sevk maddesinin kanunda öngörülen üst sınırı itibariyle 7188 sayılı kanunun 24. maddesiyle değişik CMK nın 251 maddesi kapsamında bulunduğu anlaşıldığından, yargılamanın basit yargılama usulüne göre yapılmasına karar verildiği, Mahkememizce CMK 251 maddesine göre yapılan yargılama sonucunda; sanığın sonuç olarak 1 Ay 19 Gün hapis cezası ile cezalandırıldığı ve mahkememiz kararına sanık tarafından itiraz edildiği anlaşılmakla CMK 252/2 gereğince genel hükümlere göre yargılama yapılmak üzere Mahkememizin 2022/884 yeni esas sırasına kaydı yapılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun md. 283, md. 307/4, md. 309/4’de düzenlenmiş olan aleyhe değiştirme yasağı Anayasa m. 36 ve AİHS m. 6’da düzenleme alanı bulan adil yargılanma hakkıyla doğrudan ilişkilidir.
Kanun yoluna başvurma hakkı temel bir insan hakkıdır. AİHS’de kanun yoluna başvurma hakkı düzenlenmemekle birlikte AİHS m. 6’da düzenlenen adil yargılanma hakkının bir uzantısı olarak 22.11.1984 tarihli İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokolün 2. maddesiyle bu hak açıkça tanınmaktadır.
Hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”
Bu anayasal hüküm, kanun yolları muhakemesine ilişkin yasal düzenlemelerin temel dayanağını oluşturmaktadır.
Diğer yandan, Anayasa m. 40/1’e göre, “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir”.
Aleyhte değiştirme yasağı ceza muhakemesi’ne ilişkin olan ve çoğu da kaynağını Anayasa’da bulan birçok ilkeyle ilişkilidir. Bunlardan en önemlisi, hak arama hakkı (Anayasa 36 md) ve verilen karara karşı yasal yollara başvurma hakkıdır. Aleyhe değiştirme yasağının pozitif fonksiyonu, sanığın hak arama özgürlüğünün korunmasıdır. Söz konusu yasağın olmadığı bir sistem düşünülecek olursa; hiçbir sanık, hakkında verilmiş olan bir mahkûmiyet hükmüne karşı kanun yolu denetimine başvurma kararlılığını gösteremeyecektir. Zira bu başvuruyla ortaya çıkacak neticenin her zaman daha ağır sonuçlar yaratma riski söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda biçimsel anlamda kanun yoluna başvurma, yani hak arama özgürlüğünün tanınmış olması yeterli olmayacaktır. Bu biçimsel hakka içerik kazandıracak olan şey; hak arama özgürlüğünü kullanmanın, kullanan açısından daha ağır sonuçlara sebebiyet vermeyeceği noktasında bir güvence tesis edilmesidir.
Ayrıca adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi konumunda bulunan silahların eşitliği ilkesinin de aleyhe değiştirme yasağı ile doğrudan doğruya bir ilişkisinin olduğu söylenebilir. Aleyhe değiştirme yasağının benimsenmediği bir ceza muhakemesinde, savcı karşısında güçsüz durumda kalması tehlikesi, silahların eşitliği ilkesinin ihlalini gündeme getirecektir. Yalnızca sanık lehine yapılan bir hukuki çare neticesinde mahkemece verilen hükmün sanık aleyhine değiştirilememesi yargılamanın süjesi konumunda bulunan sanık ile Cumhuriyet Savcısı arasındaki eşitsizliğin kısmen de olsa dengeleme fonksiyonunu üstlenmektedir. Bu yasak sayesinde sanığın ikilemde kalmadan kanun yollarına başvurmasının önü açılmış ve bu yolla bir anlamda adil yargılanma hakkının teminat altına alınması sağlanmış olmaktadır. Yine yalnız sanık lehine kanun yoluna başvurulan bir olayda hükmün sanığın aleyhine değiştirilebilme imkanının var olması sanığın bu yola başvurmasını engelleyebilecektir. Böyle bir durumda sanık yargılamanın süjesi olmaktan vazgeçip objesi olmaya razı olacaktır ki bu durum hukuki dinlenilme hakkının da ihlali sonucunu doğurabilecektir. Bu itibarla denilebilir ki, aleyhe değiştirme yasağı adil yargılanma hakkı ile doğrudan ilgilidir.
Sanık, lehine yapılan bir kanun yolu denetiminde, karşılaşılabilecek muhtemel tüm neticelerin (hükmün onanması veya bozulması) kendisini en azından başvuru gerçekleşmeden önceki pozisyondan daha kötü bir duruma düşürmeyeceği güvencesiyle hareket edebilmelidir. Hükmün aleyhine sonuç doğuracağı endişesi taşıyan sanık hukuka aykırı olduğunu düşünse bile hükmün aleyhine değiştirilebileceği korkusu ile yasal yollara başvuramama yolunu seçebilir. Bu ise sanığa tanınan hak arama hakkı ve yasal yollara başvurma hakkının ihlali anlamına gelir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun basit yargılama usulünde itirazı düzenleyen 252/3 maddesi: "Mahkeme, ikinci fıkra uyarınca hüküm verirken, 251. madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirim Korunur." şeklindedir.
Maddenin ikinci cümlesindeki "itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hallerde 251. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirim korunur" şeklindeki hüküm aleyhe bozma yasağına aykırı olup hukuki dinlenilme hakkına, hak arama hürriyetine, kanun yollarına başvurma hakkına, silahların eşitliği ilkesine ve netice itibariyle adil yargılanma hakkına ve bu itibarla Anayasa'nın 36/1, 40/1 maddelerine aykırı olması sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 252. maddesinin üçüncü bendinin ikinci cümlesindeki "sanık dışındaki kişiler tarafından" ibaresinin iptali gerektiği kanaatine varılmakla Anayasa’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Yasa'nın 40. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi'ne başvurma zorunluluğu hasıl olmuştur.
Açıklanan nedenlerle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun üçüncü bendinin ikinci cümlesindeki 2709 sayılı 1982 Anayasasının 36/1 ve 40/1 maddelerine aykırı bulunduğu değerlendirilen "sanık dışındaki kişiler tarafından" ibaresinin iptali gerektiği kanaatine varılmıştır.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2022/137
Karar Sayısı : 2022/140
Karar Tarihi : 30/11/2022
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ Edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Uşak 3. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 252. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…sanık dışındaki kişiler tarafından…” ibaresinin Anayasa’nın 36. ve 40. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan açılan ceza davasında itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un 252. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“(3) Mahkeme, ikinci fıkra uyarınca hüküm verirken, 251 inci madde kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapılan indirim korunur.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ahmet Hakan SOYTÜRK tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır” denilmektedir. Anılan fıkra uyarınca aynı mahkeme tarafından aynı kurala ilişkin birden fazla itiraz başvurusunda bulunulması mümkün değildir.
3. 6216 sayılı Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde ise Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiş ve anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Yapılan incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin 5271 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 251. ve 252. maddelerinin iptali talebiyle 13/10/2022 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmasına karar verdiği anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin E.2022/131 esasına kayıtlı ilk başvurunun diğer dava dosyaları için bekletici mesele yapılması gerekirken aynı kuralın iptali talebiyle tekrar başvuruda bulunulmuş olması sebebiyle bu başvurunun incelenme imkânı bulunmamaktadır.
5. Açıklanan nedenlerle 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun anılan Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemesine geçilmeksizin reddi gerekir.
III. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 252. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…sanık dışındaki kişiler tarafından…” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (2) ve 40. maddesinin (4) numaralı fıkraları gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 30/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE