ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2018/123
Karar Sayısı : 2022/138
Karar Tarihi : 9/11/2022
R.G.Tarih-Sayı :
5/4/2023-32154
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile
birlikte 140 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (4)
numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer
Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 54. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “…personelinin görev ve yetkileri,
görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin
diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
bölümünün,
B. 55. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının,
C. 63. maddesinin,
Ç. 68. maddesinin
(8) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin “Herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna tabi olmayan rehberler hariç olmak üzere…” bölümünün,
D. 143. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinde yer alan “…her türlü bilgi, veri ve
istatistiği toplamak…” ibaresinin,
E. 155. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
F. 163.
maddesinin,
G. 234. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (t) bendinde yer alan “…her türlü bilgi ve veriyi
almak ve analiz etmek.” ibaresinin,
Ğ. 257.
maddesinin,
H. 304. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında yer alan “…ile yurtdışı şube ve bürolarının…”
ibaresinin,
I. 343. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının,
İ. 409. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (e) bendinin,
J. 542. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının,
K. 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin,
L. 594. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü
bilgileri…” ibaresinin,
M. 619. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendinin,
N. 647.
maddesinin,
O. 675. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının,
Ö. 678. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü her türlü
bilgiyi…” ibaresinin,
P. 688. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının,
R. 690. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü her
türlü bilgiyi…” ibaresinin,
S. 738. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (g) bendinin,
Ş. 759. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının,
T. 782. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi ile (2) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinin,
U. 799. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (i) bendi ile 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 338.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin,
Anayasa’nın 2., 8., 10., 20., 60., 70., 104., 123., 128.,
133. ve 137. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ KURALLARI
VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKMÜ İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME KURALLARI
A. İptali İstenen Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Kuralları
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) iptali talep
edilen kuralların da yer aldığı:
1. 54. maddesi
şöyledir:
“Düzenleme yetkisi
MADDE 54 – (1) İl afet ve acil durum müdürlükleri
ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinin norm kadro ilke
ve standartları, ilgili kurumların görüşü üzerine Başkanlıkça her bir il
müdürlüğü için ayrı ayrı belirlenir. İl afet ve acil durum müdürlüğü ile afet
ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görev ve
yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline
ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
2. 55. maddesi
şöyledir:
“Uzman ve denetçi
istihdamı
MADDE 55 – (1) Başkanlıkta 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun ek 41 inci maddesine göre Afet ve Acil Durum
Yönetimi Uzman ve Uzman Yardımcıları istihdam edilebilir.
(2) Başkanlık merkez teşkilatında 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 24 üncü maddesine göre Afet ve Acil Durum Yönetimi
Denetçisi ve Denetçi Yardımcıları istihdam edilebilir. Başkanlık, Afet ve Acil
Durum Yönetimi Denetçisi ve Denetçi Yardımcıları bağımsız genel müdürlüklerin
müfettiş ve müfettiş yardımcılarına tanınan mali ve sosyal hak ve yardımları
ile diğer özlük haklara sahiptir.
(3) (Ek: RG-9/6/2022-31861-C.K-103/16 md.) Başkanlık
taşra teşkilatında 657 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesine göre İl Afet ve Acil
Durum Uzmanı ve İl Afet ve Acil Durum Uzman Yardımcısı istihdam edilebilir.”
3. 63. maddesi
şöyledir:
“Yurt dışı teşkilatı
MADDE 63- (1)
Başkanlık, yurt dışı teşkilatı kurmaya yetkilidir.
(2) Yurt dışı teşkilatında görevlendirileceklerin hâlen
Avrupa Birliği İşleri Uzmanı veya daha üst kadrolarda çalışıyor olmaları
gerekir.
(3) Avrupa Birliği nezdinde daimi temsilci yardımcısı
olarak atananlara, Daimi Temsilci Yardımcısı kadrosuna atananların malî ve
sosyal haklarına ilişkin hükümleri aynı usûl ve esaslar çerçevesinde uygulanır.”
4. 68. maddesinin
(8) numaralı fıkrası şöyledir:
“(8) Merkezde hizmetler ilgisine göre, 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 23 üncü, ek 25 inci, ek 26
ncı ve ek 27 nci maddelerine göre istihdam edilen personel eliyle yürütülür.
Ayrıca Merkez, Avrupa Birliği eğitim ve gençlik programlarının tanıtımı
amacıyla toplam yetmiş kişiyi geçmemek üzere geçici süre ile rehberler
görevlendirebilir. Rehberler hariç olmak üzere Merkezde her ne şekilde olursa
olsun istihdam edilecek personel sayısı ikiyüzyirmiden fazla, uzman ve uzman
yardımcısı sayısı ise yüzotuzdan az olamaz. Sözleşmeli personele 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun disiplin hükümleri kıyasen
uygulanır. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan rehberler
hariç olmak üzere Merkez personeli 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun
4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir.”
5. 143. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (ğ) bendi şöyledir:
“Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığı
MADDE 143 – (1)
Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
…
ğ) Vergiye gönüllü uyumu artırmak, vergi kayıp ve kaçağı
ile mücadele etmek ve tahsilatta etkinliği artırmak amacıyla mükellefiyet,
vergilendirme ve vergiye uyum düzeyine ilişkin yapılacak çalışmalar için her
türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak suretiyle oluşturulacak Risk
Analizi Sistemi üzerinden risk analizi yapmak ve vergiye gönüllü uyum düzeyini
ölçmek.
...”
6. 155. maddesi
şöyledir:
“Uzman personel çalıştırılması
MADDE 155 – (1)
Başkanlık merkez teşkilatında 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun ek 41 inci maddesine göre Devlet gelir uzmanı ve Devlet gelir uzman
yardımcısı; taşra teşkilatında ise anılan Kanunun ek 44 üncü maddesine göre
vergi istihbarat uzmanları, gelir uzmanları, gelir uzman yardımcıları istihdam
edilir.
(2) Başkanlıkta,
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 26 ncı maddesine
göre sözleşmeli personel çalıştırılabilir. (Mülga cümle:
RG-26/12/2019-30990-CK-54/3 md.) (…)
(3) Gelir İdaresi grup müdürü, vergi dairesi müdürü,
müdür, vergi dairesi müdür yardımcısı ve müdür yardımcısı kadrolarına
atanacakların, yapılacak yazılı ve sözlü sınavlardan ayrı ayrı yüz tam puan
üzerinden en az yetmiş puan almaları şarttır. Ancak Devlet gelir uzmanlığına
atandıktan sonra bu unvanda en az beş yıl hizmeti bulunanlar sınava tabi
tutulmadan müdür olarak atanabilirler. Bu sınavlara katılacak personelin
belirlenmesi ile sınavlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
7. 163. maddesi
şöyledir:
“Yurtdışı teşkilatı
MADDE 163 – (1)
Genel Müdürlük, yurtdışı teşkilatına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
esaslarına uygun olarak yurtdışı teşkilatı kurmaya yetkilidir.
(2) Büyükelçiliklerde görev alan göç müşavirlerinin
görevleri şunlardır:
a) Görevli oldukları ülkelerdeki kurum ve kuruluşlarla
Genel Müdürlük arasında göç alanına ilişkin iş birliği ve koordinasyonu
sağlamak.
b) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konulardaki
gelişmeleri izlemek ve Genel Müdürlüğe iletmek.
c) Bulundukları ülkeyle ülkemiz arasında göç alanındaki
mevzuatın uygulanmasını takip etmek.
ç) Düzensiz göçe konu yabancıların sınır dışı edileceği
veya gönüllü geri dönüşlerinin sağlanacağı ülkelerde bu faaliyetleri
kolaylaştırmak amacıyla gerekli temas ve bağlantıları kurmak.
d) Menşe ülke bilgilerine ilişkin işlemleri yürütmek.
e) Genel Müdürlükçe insan ticaretiyle mücadele ve
mağdurların korunması alanına ilişkin olarak verilecek görevleri yapmak.
f) Görevli oldukları ülkelerle müştereken yürütülecek göç
ve insan ticaretiyle mücadele ve mağdurların korunması alanına ilişkin proje
tekliflerini önermek, hazırlamak ve yürütülen projeleri takip etmek.
g) Genel Müdürlükçe verilecek diğer görevleri yapmak.
(3) Konsolosluklarda görev alan göç ataşelerinin
görevleri şunlardır:
a) Konsolosluklara yapılacak vize ve ikamet izni
başvurularını almak ve sonuçlandırmak.
b) Başvurularla ilgili bilgi ve belgeleri toplamak, eksik
bilgi ve belgeleri yabancıdan talep etmek, gerektiğinde ilgiliyle mülakatlar
yaparak değerlendirmek ve bunları kayıt altına almak.
c) Konsolosluklarca karara bağlanabilecek vize
başvurularını doğrudan, ikamet izni başvuruları ile Genel Müdürlüğün kararını
gerektiren vize başvurularını ise Genel Müdürlüğün kararını aldıktan sonra
konsolosun onayına sunmak.
ç) Türkiye’den sınır dışı edilecek veya gönüllü geri
dönecek yabancıların, gidecekleri ülkedeki iş ve işlemlerinde yardımcı olmak.
d) Görev yaptıkları ülkede göç konuları ile ilgili
gelişmeleri takip etmek ve yıllık raporlar hazırlamak.
e) Göç alanına ilişkin konsoloslar tarafından verilen
diğer görevleri yürütmek.
f) Genel Müdürlükçe verilecek diğer görevleri yürütmek.”
8. 234. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (t) bendi şöyledir:
“Başkanlığın görevleri
MADDE 234 – (1) Başkanlığın görevleri
aşağıda belirtilmiştir:
…
t) KOBİ ve girişimcilere yönelik belirlenen destek
politikalarının tasarım süreçlerinde faydalanılmak ve sunulan hizmetlerin
hızlı, kaliteli, basitleştirilmiş ve düşük maliyetli bir şekilde yerine
getirilmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel
kişilerden işletme ve girişimcilere ait bu hususlara ilişkin her türlü bilgi
ve veriyi almak ve analiz etmek.”
9. 257. maddesi
şöyledir:
“Malî haklar
MADDE 257- (1) Başkan, yönetici personel ve diğer
personelin ücret, malî ve sosyal hakları, Bakanlık genel müdürüne yapılan
ödemeleri aşmamak kaydıyla Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun onayı ile
belirlenir.
(2) Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerine, 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu maddesine göre ayda dörtten fazla olmamak
üzere her bir toplantı için uhdesinde kamu görevi bulunanlara (2000) gösterge
rakamının, uhdesinde kamu görevi bulunmayanlara ise (3000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda huzur hakkı
ödenir.
(3) Uhdesinde kamu görevi bulunmayan sektör komitesi
başkan ve üyelerine, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu
maddesine göre yılda altıdan fazla olmamak üzere her bir toplantı başına (2000)
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda huzur hakkı ödenir.”
10. 304. maddesi
şöyledir:
“Taşra ve yurtdışı teşkilatı
MADDE 304 – (1) İdare, ilgili mevzuat hükümlerine göre taşra teşkilatı ile
yurtdışı şube ve bürolarının kurulmasına veya kaldırılmasına yetkilidir.”
11. 343. maddesi
şöyledir:
“Uzman ve uzman yardımcısı
MADDE 343 – (1) Genel Müdürlükte 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun ek 41 inci maddesine göre Orman Uzmanı ve Orman Uzman Yardımcıları
istihdam edilebilir.
(2) Orman Uzmanı ve Uzman Yardımcıları mali ve sosyal
hak ve yardımlar ile diğer özlük hakları bakımından 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 30 uncu maddesi uyarınca Adalet Uzmanı ve Adalet Uzman
Yardımcısına denktir.”
12. 409.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi şöyledir:
“Yönetim Kurulunun görevleri
MADDE 409 – (1)
Yönetim Kurulunun görevleri şunlardır:
…
e) Kurum personeline ödenecek ek ödeme, ikramiye ve fazla
mesai ücretine ilişkin usul ve esasları belirlemek.
...”
13. 542. maddesi
şöyledir:
“Cumhurbaşkanlığı bildiri ve konuşmaları
MADDE 542 – (1) Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu, Cumhurbaşkanlığı bildirilerini,
sadece Cumhurbaşkanlığını bağlamak kaydıyla yayınlamakla yükümlüdür. Ancak,
bunların Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunu yayın sırasında açıklar.
Cumhurbaşkanlığı bildirilerine ait metinlerin, Cumhurbaşkanlığından yazılı
yayın isteği ile verilmesi ve yetkililerin imzasını taşıması şarttır.
(2) Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu, olağanüstü haller
ile seferberlik ve savaş haline inhisar etmek üzere Cumhurbaşkanının
konuşmalarını yayınlamakla yükümlüdür.”
14. 587.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi şöyledir:
“Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri
MADDE 587 – (1) Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri
şunlardır:
...
c) Kurumun personel kadroları, ücret cetvelleri ile
personel performans değerlendirme kriterlerini, bu değerlendirmeler kapsamında
yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen pozisyonları
Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlamak.
...”
15. 594. maddesi
şöyledir:
“Bilgi ve belge talebi
MADDE 594 – (1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu, araştırma ve inceleme konuları için gerekli
gördüğü bilgileri kamu kurum ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim
kurumları dâhil tüm yükseköğretim kurumlarından doğrudan doğruya istemeye
yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen kurum ve kuruluşlar bu bilgileri mümkün
olan en kısa zamanda vermekle yükümlüdürler. Bu yoldan sağlanan bilgilerden sır
mahiyetinde olanların gizliliğine riayet edilir.”
16. 619.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Genel Kurul,
Bakanın veya görevlendireceği kişinin başkanlığında;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen Bakan tarafından
belirlenecek üyeler,
b) Üye sayıları itibarıyla en fazla üyeye sahip ilk üç
sıradaki işçi konfederasyonlarınca üye sayıları oranları dikkate alınarak
belirlenecek on yedi, üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip işveren
konfederasyonunca belirlenecek on, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden beş,
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonundan üç, Türkiye Sakatlar
Konfederasyonundan her engel grubunu temsilen birer olmak üzere toplam dört,
Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden iki, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek
dört öğretim üyesi, Kurumda temsil yetkisine sahip kamu görevlileri
sendikasınca belirlenecek bir,
temsilciden oluşur.
...”
17. 647. maddesi
şöyledir:
“Fikri Haklar
MADDE 647– (1) Kurum tarafından yürütülen projelerin
gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkan eser, buluş, endüstriyel tasarım,
faydalı model ve teknik bilgi gibi her türlü fikrî ürün üzerindeki haklar
Kuruma aittir.
(2) Kurumun taraf olduğu sözleşmelere dayanarak
yürütülen projelerin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkması muhtemel fikrî
ürünler üzerindeki haklar sözleşmeyle düzenlenir.
(3) Kurum, elde edilen patent ve buluşlar ile ilgili
olarak üretim ve satış yapabilir.
(4) Kuruma ait fikrî hakların ekonomik olarak
değerlendirilmesi sonucunda elde edilecek gelirin en fazla yüzde ellisi
yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde fikrî ürün sahibine
verilir.”
18. 675. maddesi
şöyledir:
“Personel değerlendirmesi
MADDE 675-
(1) Başkanlık kadrolarında çalıştırılanlar ve görevlendirilenler Ar-Ge,
bilimsel faaliyetler ve uygulama gibi görev alanlarıyla ilgili yıllık
periyotlarda performans değerlendirmesine tabi tutulur. Bu değerlendirme
sonucuna göre sözleşmelerinin uzatılıp uzatılmamasına veya sözleşme bitiş
süresinden önce feshine karar verilir.”
19. 678. maddesi
şöyledir:
“Bilgi isteme ve gizliliğe uyma
MADDE 678- (1)
TÜSEB, görevleri kapsamında Ar-Ge konuları için gerekli gördüğü her türlü
bilgiyi, kamu kurum ve kuruluşları ile vakıflara ait olanlar dâhil tüm
yükseköğretim kurumlarından talep edebilir. Kendilerinden bilgi talep
edilenler, fikrî hakları saklı kalmak kaydıyla bu bilgileri vermek ve gereken
kolaylığı göstermekle yükümlüdürler. Bu şekilde elde edilen bilgilerden gizli
mahiyetinde olanların gizliliğine ilgili mevzuat uyarınca riayet edilir.”
20. 688. maddesi
şöyledir:
“Malî haklar
MADDE 688- (1) Başkanın Enstitüde görevli olacağı sürede
eski görevleri ile ilişkileri kesilir.
(2) Enstitü Başkanı, bakanlık genel müdürlerinin mali ve
sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük haklarına, koordinatörler GAP İdaresi
Başkan Yardımcısının mali ve sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük haklarına
sahiptir.”
21. 690. maddesi
şöyledir:
“Bilgi isteme ve gizliliğe uyma
MADDE 690– (1) Enstitü, araştırma ve inceleme konuları
için gerekli gördüğü her türlü bilgiyi kamu kurum ve kuruluşlarından
istemeye yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen kamu kurum ve kuruluşları, söz
konusu isteğe cevap vermek ve gereken kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
Enstitü personeli gizlilik taşıyan bilgileri açıklayamaz, kendilerinin veya
başkalarının menfaatine kullanamaz.”
22. 738.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendi şöyledir:
“Yurtdışı Vatandaşlar Daire Başkanlığı
MADDE 738- (1)
Yurtdışı Vatandaşlar Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
…
g) Görev alanına giren konularla ilgili her türlü veri ve
bilgiyi toplamak ve değerlendirmek.
...”
23. 759. maddesi
şöyledir:
“Personel ve mali haklara ilişkin hükümler
MADDE 759‒ (1) Enstitüde hizmetler, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabi personel eliyle yürütülür. Enstitüde 657 sayılı
Kanunun ek 41 inci maddesine göre uzman ve uzman yardımcısı istihdam
edilebilir.
(2) Enstitüde 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 26 ncı maddesine göre yerli ve yabancı sözleşmeli
personel çalıştırılabilir.
(3) Enstitü Başkanı, bakanlık genel müdürlerinin mali ve
sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük haklarına, koordinatörler bakanlık
daire başkanlarının mali ve sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük haklarına
sahiptir.”
24. 782. maddesi
şöyledir:
“Personel
MADDE 782 – (1) MAPEG personeli 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbidir. Genel Müdürlükte, 657 sayılı
Kanunun ek 41 inci maddesine göre Maden ve Petrol Uzmanı ve Maden ve Petrol
Uzman Yardımcısı ile Uzman ve Uzman Yardımcısı istihdam edilebilir. Maden
ve Petrol Uzman ve Maden ve Petrol Uzman Yardımcıları mali ve sosyal hak ve
yardımlar ile diğer özlük hakları bakımından 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 30 uncu maddesi uyarınca Adalet Uzmanı ve Adalet Uzman
Yardımcısına denktir.
(2) Genel
Müdürlükte, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 24 üncü maddesine göre
müfettiş ve müfettiş yardımcısı istihdam edilebilir. Bunlar mali ve sosyal hak ve yardımlar ile diğer
özlük haklan bakımından 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 30 uncu
maddesi uyarınca bağımsız genel müdürlük müfettiş ve müfettiş yardımcılarına
denktir.
(3) Genel Müdürlükte, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 26 ncı maddesine göre personel istihdam edilebilir.”
25. 799.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendi ile (1) numaralı CBK’nın başlığı
ile birlikte değiştirilen 338. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Genelkurmay Başkanlığı ile Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanına bağlıdır. Cumhurbaşkanı
gerekli gördüğünde Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları ve bağlılarından
doğrudan bilgi alabilir, bunlara doğrudan emir verebilir. Verilen emir herhangi
bir makamdan onay alınmaksızın derhal yerine getirilir.”
B. İlgili Görülen Kanun Hükmü ile Kanun Hükmünde
Kararname Kuralları
1. 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ek 41. maddesi şöyledir:
“Uzman istihdamı
Ek Madde 41- (Ek:
11/10/2011 – KHK-666/3 md.)
(Değişik fıkra: 2/7/2018- KHK-703/174 md.) Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
teşkilatlanmalarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde öngörülmesi
kaydıyla kurumun görev alanına giren konularda çalıştırılmak üzere merkez
teşkilatlarında, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığında, Genelkurmay Başkanlığı ve
kuvvet komutanlıklarının merkez karargâhlarında uzman ve uzman yardımcısı
istihdam edilebilir.
Uzman yardımcılığına atanabilmek için; 48 inci maddede
sayılan şartlara ek olarak, yapılacak yarışma sınavında başarılı olma ve (…) en
az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme,
iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden veya bu bakanlıklar ve kurumlarca
yürütülen kurumsal hizmet gerekleri çerçevesinde en az dört yıllık lisans
eğitimi veren ve yönetmelikle belirlenen yükseköğretim kurumlarından ya da
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya
yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olma şartı aranır.
Uzman yardımcıları mesleğe özel yarışma sınavı ile
alınır. Uzman yardımcılığı giriş sınavı merkezi sınav sonuçlarına göre; yazılı
ve sözlü sınav veya yalnızca sözlü sınavdan oluşur. Öğrenim dalları itibarıyla
belirlenecek uzman yardımcılığı kadrolarına giriş sınavı için, eleme sınavı
sonucunda aranacak puan türleri, taban puanları ve sınavda alınan başarı
derecelerine göre çağrılacak aday sayısı tespit edilerek, giriş sınavı
duyurusuyla ilan edilir. Ancak, giriş sınavına çağrılacak aday sayısı, atama
yapılacak kadro sayısının yirmi katından, yalnızca sözlü sınav yapılması
hâlinde sözlü sınava çağrılacak aday sayısı giriş sınavı duyurusunda belirtilen
kadronun dört katından fazla olamaz. Yazılı sınav, kurumun görev alanına göre
yönetmelikle belirlenen konulardan yapılır. Yazılı sınav sonucunda yetmiş
puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlanarak giriş sınavı duyurusunda
belirtilen kadronun dört katına kadar aday sözlü sınava çağrılır. Sözlü sınav,
adayların;
a) Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve
muhakeme gücü,
c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin
mesleğe uygunluğu,
d) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
e) Genel yetenek ve genel kültürü,
f) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı,
yönlerinden değerlendirilerek, ayrı ayrı puan verilmek
suretiyle gerçekleştirilir.
Adaylar, komisyon tarafından üçüncü fıkranın (a) bendi
için elli puan, (b) ila (f) bentlerinde yazılı özelliklerin her biri için onar
puan üzerinden değerlendirilir ve verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir.
Bunun dışında sözlü sınav ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz.
Sınav komisyonu, kurum içinden veya dışından yönetmelikle belirlenen kişilerden
oluşur. Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, komisyon başkan ve üyelerinin yüz
tam puan üzerinden verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az yetmiş
olması şarttır. Başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle giriş
sınavı duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısı kadar asıl adayın
isimleri ilan edilir. Yapılan sınavlarda başarılı olmak şartıyla, giriş sınavı
duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısının yarısını geçmemek üzere
komisyon tarafından belirlenen sayıda yedek adayın isimlerini kapsayan bir
liste belirlenerek ilan edilir.
Uzman yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve
istihdam edildikleri birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları
uzmanlık tezi, oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmek kaydıyla,
yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini
sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez
hazırlamaları için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik
sınavında başarılı olanların uzman kadrolarına atanabilmeleri, Kamu Personeli
Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C), Dışişleri Uzmanlığı
için asgari (B) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından bunlara denkliği kabul
edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye yeterlik
sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına bağlıdır. Sınavda
başarılı olamayanlar veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli mazereti
olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı
verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa
hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı
gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil
yeterliliği şartını yerine getirmeyenler, uzman yardımcısı unvanını kaybederler
ve kurumlarında durumlarına uygun memur unvanlı kadrolara atanırlar.
Uzman ve uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları,
yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavı ile uzman ve
uzman yardımcılarıyla ilgili diğer hususlar, Devlet Personel Başkanlığının görüşü
alınarak kurumlarınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarda
yer alan hükümler, 36 ncı maddenin “Ortak Hükümler” bölümünün (A) fıkrasının
(11) numaralı bendinde belirtilen uzman ve uzman yardımcılarından merkez
teşkilatına ait kadrolarda bulunanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı yasama uzman ve yasama uzman yardımcıları ile 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı Cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların uzman ve uzman yardımcıları hakkında da
uygulanır.
(Değişik fıkra: 2/7/2018- KHK-703/174 md.) Bu madde kapsamında istihdam edilen uzman ve uzman
yardımcıları bakanlıkların merkez teşkilatı kadrolarında bulunan uzman ve uzman
yardımcıları için mevzuatında öngörülmüş olan mali ve sosyal hak ve yardımlar
ile 36 ncı maddenin “Ortak Hükümler” bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı
bendi hükmünden aynı usul ve esaslar çerçevesinde yararlanırlar.
(Ek fıkra: 2/7/2018- KHK-703/174 md.) Bu madde kapsamında istihdam edilen uzman ve uzman
yardımcılarına teşkilatlanmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde
öngörülmesi kaydıyla diğer görevlerinin yanı sıra yönetmelikle belirlenen usul
ve esaslar çerçevesinde araştırma, analiz, teftiş, denetim, inceleme ve
soruşturma yaptırılabilir. Denetime tabi gerçek ve tüzel kişiler, denetim için
gereken gizli dahi olsa bütün belge, defter ve bilgileri talep edildiği
takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve ayniyatı ilk talep
halinde denetimle görevli uzman ve uzman yardımcılarına göstermek, sayılmasına
ve incelemesine yardımcı olmak zorundadır. Araştırma, inceleme, analiz, teftiş,
denetim, inceleme ve soruşturma ile görevli uzman ve uzman yardımcıları,
görevleri sırasında tüm resmi daire, kurum, kuruluş ve kamuya yararlı
derneklerle, gerçek ve tüzel kişilerden gerekli yardım, bilgi, evrak, kayıt ve
belgeleri istemeye yetkili olup, kanuni bir engel olmadıkça bu isteğin yerine
getirilmesi zorunludur. Uzman ve uzman yardımcılarına teftiş, denetim, inceleme
ve soruşturma işlerine ilişkin görevlendirmelerinde, 10/2/1954 tarihli ve 6245
sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) fıkrası hükmü uygulanır.
Bunların görevlendirme ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar Devlet Personel
Başkanlığının görüşü alınarak çıkarılacak kurumsal yönetmelikle düzenlenir.”
2. 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin;
a. Ek 29. maddesi
şöyledir:
“Huzur hakkı
Ek Madde 29- (Ek:
2/7/2018- KHK-703/178 md.)
Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının
teşkilatlanmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde öngörülmesi ve
gösterge rakamı belirlenmesi kaydıyla, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye
kurulu, danışma kurulu üyelikleri ve komisyon, heyet, komite ile benzeri
organlarda görev alanlara, ayda dörtten fazla olmamak üzere her bir toplantı
için (1000) ila (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunacak miktarda, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi
tutulmaksızın huzur hakkı ödenir. Gösterge rakamları Cumhurbaşkanınca üç katına
kadar artırılabilir.”
b. Ek 30. maddesi
şöyledir:
“Unvan itibarıyla ilk kez ihdas edilen kadro ve
pozisyonlara karşılık belirlenmesi
Ek Madde 30- (Ek:
2/7/2018- KHK-703/178 md.)
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle unvan itibarıyla ilk
kez ihdas edilen kadro veya pozisyonların, mevzuatta yer alan kadro veya
pozisyonlardan hangisine mali ve sosyal hak ve yardımlar ile diğer özlük
hakları bakımından karşılık geldiği Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde
gösterilir. İhdas edilen kadro veya pozisyonlarda bulunanlara, karşılık
gösterilen kadro veya pozisyonda bulunan emsali personele mali ve sosyal hak ve
yardımlar ile diğer özlük hakları kapsamında yapılan ödemeler aynı usul ve
esaslar çerçevesinde ödenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer
TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai
AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 17/10/2018 tarihinde yapılan
ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör
Hülya ÇOŞTAN ÇETİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava
konusu CBK
kuralları ve ilgili görülen kanun hükmü ile kanun hükmünde kararname (KHK)
kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların
gerekçeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Anayasal Çerçevesi
ve Yargısal Denetimi
3. 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa’nın bazı
maddelerinde değişiklik yapılmıştır. Yapılan değişikliklerle yeni bir hükûmet
sistemine geçilmiş ve buna bağlı olarak Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri
yeniden düzenlenmiştir. Anayasa’nın 8. maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna ait olduğu ifade edilmekte iken maddede
yapılan değişiklikle Bakanlar Kurulu kaldırılarak yürütme yetkisi ve görevi tek
başına Cumhurbaşkanı’na verilmiştir. Anayasa’da Bakanlar Kuruluna verilen görev
ve yetkilere ilişkin maddelerde de aynı doğrultuda değişiklik yapılarak daha
önce Bakanlar Kuruluna ait olan görev ve yetkilerin Cumhurbaşkanı tarafından
yerine getirilmesi öngörülmüştür.
4. Yeni hükûmet sisteminin en önemli özelliklerinden biri
Cumhurbaşkanı’na “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” adı altında düzenleme
yapma yetkisinin tanınmasıdır. CBK’ların en belirgin özelliği ise
Cumhurbaşkanı’na belirli konularda ilk elden düzenleme yapma yetkisinin
verilmiş olmasıdır. Yürütmenin diğer düzenleyici işlemlerinden farklı olarak
Cumhurbaşkanı Anayasa’da belirlenen yetki çerçevesinde herhangi bir kanuna
dayanmadan ya da yasama organının onayı olmadan CBK’lar yoluyla düzenleme
yapabilecektir.
5. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
birinci cümlesinde Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin konularda CBK
çıkarabileceği hüküm altına alınmıştır. Düzenlemeyle yürütme yetkisine
ilişkin olmak kaydıyla CBK çıkarma konusunda Cumhurbaşkanı’na genel bir
yetki verilmiştir. Maddenin gerekçesinde, yeni hükûmet sistemi gözetilerek
Cumhurbaşkanı’nın genel siyasetin yürütülmesinde yürütme yetkisi ile ilgili
olarak ihtiyaç duyduğu konularda CBK çıkarabilmesine imkân tanımak amacıyla ilk
elden düzenleme yapma yetkisinin tanındığı ifade edilmiştir.
6. Cumhurbaşkanı’na yürütme yetkisine ilişkin konularda
CBK çıkarma yetkisinin genel olarak verilmesinin yanı sıra Anayasa’nın diğer
bazı maddelerinde belirtilen kimi konuların CBK ile düzenleneceği ayrıca ifade
edilmiştir. Bu kapsamda Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasında üst
kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasların; 106.
maddesinin on birinci fıkrasında bakanlıkların kurulması, kaldırılması,
görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulmasının; 108. maddesinin dördüncü fıkrasında Devlet Denetleme Kurulunun
işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işlerinin; 118. maddesinin
altıncı fıkrasında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve
görevlerinin CBK’larla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa’nın 123.
maddesinin üçüncü fıkrasında ise kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya CBK ile
kurulacağı belirtilmiştir.
7. Anayasa’nın 148. maddesinde CBK’ların şekil ve esas
bakımdan Anayasa’ya uygunluğunun denetlenmesi öngörülmüş, yargısal denetim
görev ve yetkisi de Anayasa Mahkemesine verilmiştir.
8. Anayasa’da Cumhurbaşkanı’na CBK çıkarma yetkisi
verilmekle birlikte bu yetki sınırsız değildir. Kanunlardan farklı olarak
Anayasa’da CBK’yla düzenlenecek konular sınırlandırılmıştır. Konu bakımından
yetki yönünden getirilen bu sınırlamalar Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının ilk dört cümlesinde düzenlenmiştir.
9. Anılan fıkranın birinci cümlesinde Cumhurbaşkanı’nın yürütme
yetkisine ilişkin konularda CBK çıkarabileceği ifade edilmiştir. Buna göre
yürütme yetkisine ilişkin konular dışında CBK ile düzenleme yapılması mümkün
değildir.
10. Fıkranın ikinci cümlesinde “Anayasa’nın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin” CBK’yla
düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca belirtilen alanlarda CBK
ile düzenleme yapılamaz.
11. Fıkranın üçüncü cümlesinde de Anayasa’da münhasıran
kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda CBK çıkarılamayacağı hüküm altına
alınmıştır. Ancak Anayasa’da hangi konuların münhasıran kanunla düzenleneceğine
ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin
yerleşik içtihadında anayasa koyucunun kanunla düzenlenmesini öngördüğü
konuların bu kapsamda görülmesi gerektiği kabul edilmektedir (AYM, E.2016/150,
K.2017/179, 28/12/2017, § 57; E.2016/180, K.2018/4, 18/1/2018, § 17; E.2017/51,
K.2017/163, 29/11/2017, § 13; E.2016/139, K.2016/188, 14/12/2016, § 9;
E.2013/47, K.2013/72, 6/6/2013). Buna göre Anayasa’da kanunla düzenleneceği
belirtilen alanlarda Cumhurbaşkanı’nın CBK çıkarma yetkisi bulunmamaktadır.
12. Fıkranın dördüncü cümlesinde ise kanunda açıkça
düzenlenen konularda CBK çıkarılamayacağı ifade edilmiştir. Anılan hükme
göre Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin konularda CBK çıkarabilmesi
için CBK’yla düzenlenecek konunun kanunlarda açıkça düzenlenmemiş olması
gerekir.
13. CBK’ların yukarıda belirtilen konu bakımından yetki kurallarına
uygun olarak çıkarılması gerekmektedir. Aksi takdirde içeriği Anayasa’ya
aykırılık oluşturmasa bile bu düzenlemelerin Anayasa’ya uygunluğundan söz
edilemez. Dolayısıyla CBK’ların yargısal denetiminde öncelikle Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında belirtilen konu bakımından yetki kurallarına
uygunluğunun ele alınması gerekir. Anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık
tespit edilmemesi durumunda ise bu defa CBK’ların içerik yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi yapılmalıdır.
B. CBK’nın 54.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin “… personelinin görev
ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük
personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.” Bölümünün İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
14. (4) numaralı CBK’nın İkinci Bölümü’nde Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) kuruluşu, teşkilatı, görev ve yetkilerine
ilişkin hususlar düzenlenmiştir. Anılan CBK’nın 30. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında AFAD’ın afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri
yürütmek üzere İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulduğu belirtilmiştir.
15. CBK’nın 52. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde illerde bütünleşik afet ve acil durum yönetiminin tüm
unsurlarını içerecek şekilde, Başkanlığın taşra teşkilatı olarak valiye bağlı
il afet ve acil durum müdürlüklerinin kurulması öngörülmüş, 53. maddesinde ise
Başkanlık tarafından belirlenecek illerde il afet ve acil durum müdürlüğü
bünyesinde afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlükleri
kurulabileceği belirtilmiştir.
16. CBK’nın 54. maddesinin birinci cümlesinde il afet ve
acil durum müdürlükleri ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
müdürlüklerinin norm kadro ilke ve standartlarının ilgili kurumların görüşü
üzerine Başkanlıkça her bir il müdürlüğü için ayrı ayrı belirleneceği ifade
edilmiş, dava konusu kuralın da yer aldığı ikinci cümlesinde il afet ve acil
durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü
personelinin görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu
müdürlük personeline ilişkin diğer hususların Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin ikinci
cümlesinin “… personelinin görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul
ve esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” bölümü dava konusu kuralı
oluşturmaktadır.
17. Kurala göre il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet
ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görev ve
yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline
ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecektir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
18. Dava dilekçesinde
özetle; AFAD personelinin kamu görevlisi olması nedeniyle görev ve yetkileri,
görevlendirilmeleri, çalışma usul ve esasları ile personele ilişkin diğer
hususların münhasıran kanunla düzenlenmesi gerektiğinden belirtilen hususların
CBK ile düzenlenmesini öngören kuralın Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
i. “…görev ve yetkileri,…” İbaresi
19. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme, anılan fıkra
kapsamında yapılacaktır.
20. Dava konusu kural, il
afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
müdürlüğü personelinin görev ve yetkilerinin Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceğini düzenlemektedir.
21. Belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan
kamu kurum ve kuruluşlarının personelinin görev ve yetkilerinin belirlenmesine
ilişkin düzenlemeler, kurumun teşkilat yapısıyla ve o hizmet alanında yerine
getirmesi gereken görevler ve bu amaçla kullanabileceği yetkilerle ilgili olup
dolayısıyla idarenin teşkilat yapısı ile görev ve yetkilerinin belirlenmesinin
bir parçasını oluşturmaktadır.
22. Personelin görev ve yetkilerinin kamu kurum ve
kuruluşlarının teşkilat yapısı ile görev ve yetkilerine ilişkin olduğu ve
kuralla il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve
kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görev ve yetkilerine ilişkin düzenleme
öngörüldüğü gözetildiğinde kuralın yürütme yetkisine ilişkin konulardan
olduğu anlaşılmaktadır.
23. İl
afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
müdürlüğü personelinin görev ve yetkilerinin Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceğini öngören kural, Anayasa’nın CBK ile düzenlenmesi
yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci
Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü
Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir
düzenleme de içermemektedir.
24. Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca CBK’lar bakımından aranan bir diğer
husus, CBK kuralının Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken
konulara ilişkin olmaması gereğidir. Anayasa koyucunun bir konunun kanunla
düzenlenmesini özel olarak öngörmesi bu alanın münhasıran kanunla
düzenlenmesini istediği anlamına gelir. Bu kapsamda Anayasa bir konunun kanunla
düzenleneceğini öngörmüşse bu konuda CBK çıkarılamaz. Bununla birlikte
Anayasa’da CBK’larla düzenleneceği özel olarak belirtilen konularda CBK’larla
düzenleme yapılması mümkündür (AYM,
E.2018/127, K.2021/18, 18/3/2021, § 40).
25. Anayasa’nın 123. maddesinin birinci
fıkrasına göre “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla
düzenlenir.” Ancak Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve
taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.”
denilmek suretiyle bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri,
teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrası uyarınca CBK ile düzenlenebileceği özel olarak
belirtilen konular kapsamında kalmaktadır (AYM,
E.2018/119, K.2020/25, 11/6/2020, § 25).
26. Anayasa’nın 123. maddesinin üçüncü
fıkrasında da “Kamu tüzelkişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle kurulur.” denilmesi ve kurulma yetkisinin doğası itibarıyla
düzenlemeyi de içermesi nedeniyle Anayasa’da CBK ile kurulmasına imkân tanınan kamu
tüzel kişilerine ilişkin teşkilat düzenlemelerinin CBK ile yapılması mümkündür.
27. AFAD, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulmuş olup
Bakanlığın teşkilat yapısı içinde yer almaktadır. Bu çerçevede, kuralın Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında
CBK ile düzenlenmesi öngörülen İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısı ile görev
ve yetkilerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Zira yukarıda da belirtildiği üzere kamu kurum ve
kuruluşlarının dolayısıyla personelin görev ve yetkileri ile teşkilat arasında
yakın bir ilişki olup görev ve yetkiler belirlenmeden bir kurum ve kuruluşun
teşkilatlanmasından söz edilmesi zordur. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
28. Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının dördüncü cümlesinde “Kanunda açıkça düzenlenen konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” denilmiştir. Buna göre CBK’ların
anılan Anayasa hükmü yönünden yapılacak denetiminde öncelikle karşılaştırmaya
esas olabilecek, daha önce kabul edilmiş bir kanun hükmünün bulunup
bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Sonrasında ise -böyle bir kanun hükmü
varsa- incelenen CBK kuralının kanunun açıkça düzenlediği konuya ilişkin olup
olmadığı belirlenmelidir. Bu değerlendirme yapılırken önce ilgili kanunun CBK
ile düzenlenen alanda hüküm ifade edip etmediğinin belirlenmesi, ardından da
kanundaki düzenlemenin açık olup olmadığının tespit edilmesi gerekir (AYM, E.2018/78, K.2020/6, 11/6/2020, § 21).
29. Başkanlığın kuruluş ve teşkilatı ile görev ve
yetkileri 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun’da düzenlenmekte iken bu Kanun’un adı 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Anayasada Yapılan
Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 62.
maddesi ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler
Hakkında Kanun olarak değiştirilmiş ve anılan hususlara ilişkin maddeleri de
yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun dışında da AFAD’ın il afet ve acil durum
müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü
personelinin görev ve yetkilerine yönelik olarak yürürlükte olan herhangi bir
kanuni düzenleme saptanmamıştır. Bu itibarla kural, kanunda açıkça düzenlenen
bir konuya ilişkin değildir.
30. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR
bu görüşe katılmamışlardır.
ii. Kuralın Kalan Kısmı
31. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra
kapsamında yapılacaktır.
32. Dava konusu kural, il
afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
müdürlüğü personelinin görevlendirilmesi, çalışma usul ve esasları ile bu
müdürlük personeline ilişkin diğer hususların Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceğini düzenlemektedir.
33. İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olan AFAD’ın il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum
arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görevlendirilmesi, çalışma usul
ve esasları ile bu personele ilişkin diğer hususların Başkanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirlenmesini öngören kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ilk cümlesinde
belirtilen yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu anlaşılmaktadır.
34. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme içermemektedir.
35. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci
fıkrasında kanunla düzenlenmesi gereken konular memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işleri şeklinde
sınırlandırılmıştır. Bu itibarla AFAD’ın il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum
arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görevlendirilmesi, çalışma usul
ve esasları ile bu personele ilişkin diğer hususların kanunla düzenlenmesi
gereken konulardan olmadığı anlaşılmaktadır.
36. AFAD’ın il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum
arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görevlendirilmesine, çalışma
usul ve esaslarına ile bu personele ilişkin diğer hususlara yönelik olarak
yürürlükte olan herhangi bir kanuni düzenleme saptanmamıştır. Bu itibarla
kural, kanunda açıkça düzenlenen konulara ilişkin değildir.
37. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43.
maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden
incelenmiştir.
39. Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrasında bakanlıkların kurulmasının, kaldırılmasının,
görev ve yetkilerinin, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulmasının CBK ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasında, bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve
yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının CBK ile
düzenleneceği öngörülmüş ise de bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşlara ilişkin
ayrıca bir hükme yer verilmemiştir. CBK’lar ile bakanlıkların kurulmasını,
kaldırılmasını, görevleri ve yetkilerini, teşkilat yapısını düzenleyebilme
yetkisini haiz Cumhurbaşkanı’nın, bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşların da
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilat yapısını CBK ile
düzenleyebileceğinin evleviyetle kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki
Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasına göre
bakanlık bünyesinde kurarak teşkilatını düzenleyebileceği bir kurumu tercihen
bakanlıklara bağlı kurum veya kuruluş olarak kurması hâlinde bu kurum ve
kuruluş için Anayasa’nın 123. maddesinde belirtilen sınırlardan dolayı CBK ile
düzenleme yapamayacağının kabulü Anayasa’nın genel sistematiğine ve
bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı
ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması konusunda CBK çıkarma
yetkisi tanıyan anayasal hükmün amacına aykırı olacaktır.
40. Dolayısıyla anılan hüküm uyarınca
Cumhurbaşkanı CBK’yla idarenin teşkilatlanması konusunda Anayasa’nın temel
ilkelerine ve bu alanla ilgili öngördüğü kurallarına bağlı kalmak koşuluyla
bakanlıkların ve bakanlıklara dair yetki kapsamında kaldığı değerlendirilen bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşların teşkilat yapısının ne şekilde olacağını belirleme
hususunda takdir yetkisine sahiptir.
41. Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasında bakanlıkların ve bakanlıklara dair yetki kapsamında kalan bağlı kurum ve kuruluşların teşkilatı kapsamında personele ilişkin olarak kanunla düzenlenmesi
gerekenler dışında kalan konuların düzenlenmesi CBK’ya bırakılmış olup CBK’ya bırakılan bu asli yetkinin başka bir
idari organ tarafından kullanılması mümkün değildir. Bununla birlikte yürütme
organının CBK çıkarmaya yetkili olduğu konuya ilişkin her türlü ayrıntıyı CBK
ile düzenlemesi ve bu düzenlemelerin gereğini bizzat yerine getirmesi gerekli
olmayıp CBK ile konuya ilişkin temel kuralları belirledikten ve genel çerçeveyi
çizdikten sonra bu çerçevenin içinde kalan hususları, düzenleyici nitelikteki
diğer işlemlerle belirleme yetkisini ilgili idareye bırakması mümkündür (benzer
yönde değerlendirme için bkz. AYM, E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, § 36;
E.2018/124, K.2020/56, 15/10/2020, § 25).
42. Dava konusu kuralın yer aldığı
CBK’nın AFAD’ın kuruluşu, teşkilatı, görev
ve yetkilerine ilişkin hususları düzenleyen İkinci Bölümü’nde yer alan kurallar
incelendiğinde personelin görev ve yetkileri, görevlendirilmesi, çalışma usul
ve esasları ile personele ilişkin diğer hususlar konusunda düzenleme
yapılmadığı görülmektedir.
43. Bu itibarla konuya ilişkin genel çerçeve ve temel
kurallar CBK ile belirlenmeksizin dava konusu kuralla düzenleme yetkisinin
yönetmeliğe bırakıldığı anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle
kural, Anayasa'nın 106. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
C. CBK’nın 55.
Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
1. Birinci Cümle
a. Anlam ve Kapsam
45. Kuralda AFAD merkez teşkilatında 375 sayılı KHK’nın
ek 24. maddesine göre afet ve acil durum yönetimi denetçisi ve denetçi
yardımcıları istihdam edilebileceği hüküm altına alınmıştır.
46. Kuralın atıfta bulunduğu 375 sayılı KHK’nın ek 24.
maddesinin birinci fıkrasında bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının teşkilatlanmasına ilişkin CBK’larda öngörülmesi kaydıyla
bakanlık, kurum ya da birim düzeyinde müfettiş, denetmen, denetçi, kontrolör,
aktüer ile müfettiş yardımcısı, denetmen yardımcısı, denetçi yardımcısı, aktüer
yardımcısı ve stajyer kontrolör istihdam edilebileceği düzenlenmiştir.
47. Anılan maddenin ikinci fıkrasında merkez teşkilatına
ait kadro veya pozisyonlarda istihdam edilecekler hakkında, 657 sayılı Kanun’un
ek 41. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile yabancı dil şartı
hariç olmak üzere beşinci fıkrasında yer alan hükümlerin kıyasen uygulanacağı
belirtilmiştir. Söz konusu Kanun’un ek 41. maddesinin ikinci fıkrasında uzman
yardımcılığına atanabilmek için gerekli şartlar belirlenmiş, üçüncü fıkrasında
uzman yardımcılarının mesleğe özel yarışma sınavı ile alınacağı düzenlenmiş,
beşinci fıkrasında uzman yardımcılığına atananların en az üç yıl çalışmış olma
ve hazırlayacakları uzmanlık tezinin kabul edilmesi şartıyla yeterlik sınavına
girmeye hak kazanacakları kurala bağlanmıştır.
48. 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesinin üçüncü
fıkrasında taşra teşkilatına ait kadro veya pozisyonlarda istihdam edilecekler
hakkında 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü
fıkraları ile yabancı dil ve tez şartı hariç olmak ve yeterlik sınavı yazılı ve
sözlü aşamalardan oluşmak üzere beşinci fıkrada yer alan hükümlerin kıyasen
uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
49. 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesinin dördüncü
fıkrasında bu madde kapsamında istihdam edilen yardımcı veya stajyerlerden
verilen ilave süre içerisinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa
hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenlerin, ikinci sınavda da başarı
gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanların, yardımcı veya stajyer
unvanını kaybedecekleri ve kurumlarında durumlarına uygun kadro veya
pozisyonlara atanacakları düzenlenmiştir.
50. 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesinin altıncı
fıkrasında bu madde kapsamında istihdam edilecek personelin mesleğe alınmaları,
yetiştirilmeleri, yarışma ve yeterlik sınavları, çalışma usul ve esasları,
hizmetin gerektirmesi hâlinde birim veya görev yeri itibarıyla yer değiştirme
esasları ile diğer hususların Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınarak
kurumlarınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
51. Kuralın atıfta bulunduğu 375 sayılı KHK’nın ek 24.
maddesinde bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında denetçi veya
denetçi yardımcısı istihdam edilebilmesi anılan kurumların teşkilatlanmalarına
ilişkin CBK’larda bu hususun öngörülmüş olması şartına bağlanmıştır. Dava
konusu kuralla söz konusu maddede belirtilen usul ve esaslara göre AFAD’da denetçi
veya denetçi yardımcısı istihdam edilmesine imkân tanınmıştır.
b. İptal Talebinin Gerekçesi
52. Dava dilekçesinde özetle; Başkanlıkta istihdam edilecek denetçi ve denetçi
yardımcılarının niteliklerinin, görev ve yetkilerinin, aylık ve ödenekleri ile
diğer özlük işlerinin Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca münhasıran kanunla
düzenlenmesi gerektiği, belirtilen hususların CBK ile düzenlenmesine imkân
tanıyan kuralın Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
c. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
53. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
54. Kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarının ihdası veya
iptali, başka bir deyişle kadro usulüne ilişkin düzenlemeler idarenin teşkilat
yapısı ile ilgili olup idarenin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinin bir
parçasını oluşturmaktadır (AYM, E.1965/32, K.1966/3, 4/2/1966; E. 2018/119, K.
2020/25, 11/6/2020, § 18; E.2020/8, K.2021/25, 31/3/2021, § 17).
55. Kural, AFAD merkez
teşkilatında denetçi ve denetçi yardımcılarının istihdamını öngörmektedir.
Personel istihdamı da kadro ihdasının doğal bir sonucu olduğundan idarenin
teşkilat yapısı ile ilgili olup idarenin kuruluş ve görevlerinin bir parçasını
teşkil etmektedir. Bu yönüyle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında yürütme
yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir.
56. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme içermemektedir.
57. Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında
bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı
ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması yönünden CBK’larla düzenleme
yapılmasına açıkça izin verilmiştir.
58. AFAD, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulmuş olup
onun teşkilat yapısı içinde yer almaktadır.
Bu çerçevede, kuralın Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında CBK ile
düzenlenmesi öngörülen İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısına ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere CBK ile ihdas edilen kadrolarda
personel istihdam edilmesi ile teşkilat arasında yakın bir ilişki olup istihdam
hususu düzenlenmeden bir kurum ve kuruluşun teşkilatlanmasından söz edilmesi
zordur. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasıyla
bağlantılı olarak 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı
bir yönü de bulunmamaktadır (AYM, E.2018/119, K.2020/25, 11/6/2020, § 28; E.2020/8,
K.2021/25, 31/3/2021, § 23).
59. Dava konusu CBK kuralının atıfta
bulunduğu 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesinin birinci fıkrasında “Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
teşkilatlanmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde öngörülmesi
kaydıyla bakanlık, kurum ya da birim düzeyinde müfettiş, denetmen, denetçi,
kontrolör, aktüer ile müfettiş yardımcısı, denetmen yardımcısı, denetçi
yardımcısı, aktüer yardımcısı ve stajyer kontrolör istihdam edilebilir” denilerek
bu madde uyarınca personel istihdam edilmesi CBK’da öngörülme şartına
bağlanmıştır. Diğer bir ifadeyle 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesi AFAD’da
denetçi ve denetçi yardımcısı istihdam edilmesine yönelik doğrudan bir
düzenleme öngörmemektedir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir
konuya ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
60. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
61. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
62. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti
eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuki
güvenliği sağlayan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine
açık olan devlettir.
63. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri
belirliliktir. Belirlilik ilkesi yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş
anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir. Hukuki belirlilik ilkesinde
asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk
düzeninde öngörülebilir olmasıdır. Yasal düzenlemeye dayanılarak erişilebilir, bilinebilir
ve öngörülebilir olması koşuluyla yargısal içtihatlar ile de hukuki belirlilik
sağlanabilir. Asıl olan, muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli
bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir
normun varlığıdır.
64. Anayasa’nın 2. maddesi kapsamında hukuk devleti
ilkesinin unsurları arasında yer alan hukuki güvenlik ilkesi kişilerin
hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlarken belirlilik ilkesi ise kanunlar gibi
CBK’ların da hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını,
ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini
ifade etmektedir.
65. Belirlilik ilkesi, düzenlenen
konudan yalnız kavram, ad ve kurum olarak söz edilmesini değil, bunların CBK
metninde kurallaştırılmasını gerekli kılar. Kurallaştırma ise düzenlenen alanda
temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder. Buna
karşılık söz konusu düzenlemelerin tamamının aynı CBK’da yapılması zorunlu
olmayıp incelenen CBK dışındaki CBK’lar ya da kanunlarla yapılmış olması da
belirlilik ilkesi açısından yeterli bulunmaktadır.
66. Dava konusu kuralla AFAD merkez teşkilatında afet ve acil durum yönetimi denetçisi ve denetçi
yardımcıları istihdamına ilişkin usul ve esaslar hakkında 375 sayılı KHK’nın ek
24. maddesine atıf yapılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu kuralda düzenlemeye
konu olan bu alanda hukuk devletinin temel unsurlarından biri olan belirlilik
ilkesinin gereği olarak kurallaştırmanın yapıldığından söz edilebilmesi için
kuralın atıfta bulunduğu KHK hükmünde anılan personelin istihdamına ve bununla
bağlantılı olarak hukuki statülerine ilişkin temel ilkelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya
ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olarak belirlenmiş olması gerekir.
67. Bu bağlamda söz konusu KHK’nın ek 24. maddesinde,
anılan madde kapsamında personel istihdamına ilişkin usul ve esasların açık, net,
anlaşılır, uygulanabilir ve
nesnel şekilde saptanmış olduğu
görüldüğünden dava konusu kural bu yönüyle bir belirsizlik içermemektedir (§§
46, 50).
68. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin
reddi gerekir.
2. İkinci Cümle
a. Anlam ve Kapsam
69. Kuralda AFAD merkez teşkilatında istihdam edilen
denetçi ve denetçi yardımcılarının, bağımsız genel müdürlüklerin müfettiş ve
müfettiş yardımcılarına tanınan mali ve sosyal hak ve yardımları ile diğer
özlük haklarına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
70. 375 sayılı KHK’nın ek 30. maddesinde CBK’lar ile
unvan itibarıyla ilk kez ihdas edilen kadro veya pozisyonların, mevzuatta yer
alan kadro veya pozisyonlardan hangisine mali ve sosyal hak ve yardımlar ile
diğer özlük hakları bakımından karşılık geldiğinin CBK’larda gösterileceği ve
ihdas edilen kadro veya pozisyonlarda bulunanlara, karşılık gösterilen kadro
veya pozisyonda bulunan emsali personele mali ve sosyal hak ve yardımlar ile
diğer özlük hakları kapsamında yapılan ödemelerin aynı usul ve esaslar
çerçevesinde ödeneceği belirtilmiştir.
71. Buna göre CBK ile ilk kez ihdas edilen kadro veya
pozisyonların mali ve sosyal hak ve yardımlar ile diğer özlük hakları
bakımından hangi kadro veya pozisyonlara karşılık geldiği yine CBK ile
düzenlenecektir. Dava konusu kuralla AFAD merkez teşkilatında istihdam edilen
denetçi ve denetçi yardımcılarının, bağımsız genel müdürlüklerin müfettiş ve
müfettiş yardımcılarına tanınan mali ve sosyal hak ve yardımları ile diğer
özlük haklarına sahip olması öngörülmüştür.
b. İptal Talebinin Gerekçesi
72. Dava dilekçesinde özetle; AFAD’da görev
yapan denetçi ve denetçi yardımcılarının mali ve sosyal hak ve yardımları ile
diğer özlük haklarının münhasıran kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek
kuralın Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
c. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
73. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
74. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesinde Anayasa’nın İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer
alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile Dördüncü Bölümü’nde yer alan
siyasi haklar ve ödevlerin CBK’yla düzenlenemeyeceği belirtilmiştir.
75. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, §
20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan
menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni
haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da
mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No:
2014/11441, 1/2/2017, § 60).
76. Anayasa Mahkemesinin norm denetimi ve bireysel başvuruya
ilişkin kararlarında da kişilere ödenmesi öngörülen ücret, maaş, yaşlılık
aylığı, emeklilik ikramiyesi ve kıdem tazminatı gibi ödemeler mülkiyet hakkı
kapsamında değerlendirilmektedir (norm denetimine konu karar için bkz. AYM,
E.2019/50, K. 2019/96, 25/12/2019, § 13; bireysel başvuruya konu kararlar için
bkz. Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 32; Naci
Altınbulduk, B. No: 2017/38608, 11/12/2019, § 19; Muzaffer Peker, B.
No: 2016/7192, 7/11/2019, § 30).
77. Bu bağlamda AFAD denetçi ve denetçi yardımcılarına
mali ve sosyal haklar kapsamında yapılacak ödemeler söz konusu kişilere
ekonomik menfaat temin etmeyi içerdiğinden “mülkiyet hakkı”
kapsamındadır. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan yasak, CBK’yla Anayasa’nın İkinci Kısım Birinci ve İkinci
Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile Dördüncü
Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili olarak sadece sınırlama
yapılmasını değil, düzenleme yapılmasını da içermektedir. Kuralın mali ve
sosyal hak ve yardımlara ilişkin kısmı Anayasa’nın İkinci Kısım İkinci
Bölümü’nde yer alan mülkiyet hakkına ilişkin bir düzenleme içerdiğinden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK
ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
78. Diğer yandan Anayasa’nın 128. maddesine göre memurlar
ve diğer kamu görevlilerinin özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi gerekmekte
olup kuralla AFAD’da görevli denetçi ve denetçi yardımcılarına tanınan özlük
haklarına yönelik düzenleme öngörülmektedir.
79. Bu itibarla Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca
münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda düzenleme yapan kuralın
özlük haklarına ilişkin kısmının Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
80. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca
konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine
aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
Ç. CBK’nın 63. Maddesinin İncelenmesi
1. (1) Numaralı Fıkra
a. İptal Talebinin Gerekçesi
81. Dava dilekçesinde özetle; Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin
kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunun ve kanunla düzenleneceğinin genel
ilke olarak belirlendiği, bu ilkenin iki istisnasının bulunduğu, bunlardan
ilkinin Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında yer verilen ve bakanlıkların
kurulmasının, kaldırılmasının, görev ve yetkilerinin, teşkilat yapısı ile
merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının CBK ile düzenlenmesini öngören
hüküm, diğerinin ise Anayasa’nın 123. maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen
ve kamu tüzel kişiliğinin CBK ile de kurulmasına izin veren kural olduğu, söz
konusu hükümlerin istisna niteliğinde olmaları sebebiyle dar yorumlanmaları
gerektiği, Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında bakanlıkların
sadece merkez ve taşra teşkilatlarının CBK ile kurulmasından söz edildiği, yurt
dışı teşkilatına ise yer verilmediği, bu itibarla kamu tüzel kişiliğinin yurt
dışı teşkilatının CBK ile kurulmasının mümkün olmadığı belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 104. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
82. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 123. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
83. CBK’nın Üçüncü Bölümü’nde Avrupa Birliği
Başkanlığının teşkilat, görev, yetki ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Bu kapsamda
CBK’nın 59. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Avrupa Birliği Başkanlığının
Dışişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olduğu belirtildikten sonra (2) numaralı
fıkrasında Avrupa Birliği Başkanlığının merkez ve yurt dışı teşkilatından
oluştuğu ifade edilmiştir.
84. Kuralda Avrupa Birliği Başkanlığının (Başkanlık) yurt
dışı teşkilatı kurmaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Kural ayrı bir kamu tüzel
kişiliği bulunmayan Avrupa Birliği Başkanlığının yurt dışı teşkilatı kurmaya
yetkili olduğunu düzenlemektedir.
85. Dava konusu kuralın Dışişleri Bakanlığının bağlı
kuruluşu olan Başkanlığın yurt dışı teşkilatına ilişkin düzenleme öngördüğü bu
itibarla yürütme yetkisine ilişkin bir hususu düzenlediği açıktır.
86. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme de içermemektedir.
87. Anayasa’nın 123. maddesinin birinci
fıkrasında idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla
düzenleneceği belirtilmiş; 106. maddesinin on birinci fıkrasında ise
bakanlıkların kurulmasının, kaldırılmasının, görev ve yetkilerinin, teşkilat
yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının CBK ile düzenleneceği
hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla anılan fıkra kapsamındaki konular Anayasa’nın
CBK ile düzenlenmesini ayrıca ve özel olarak öngördüğü konulardır.
88. Teşkilat yapısı kavramı, belirli bir hizmeti yürütmek
üzere kurulan kamu kurum ve kuruluşlarının bu amaçla üstlendikleri görev ve
yetkilerin ifa edilebilmesi için oluşturulan ve söz konusu hizmetin
yürütülmesinde doğrudan ya da dolaylı olarak rol alan, aynı kurum bünyesindeki
farklı düzey ve nitelikteki birimlerin bütününü ifade etmektedir. Bu itibarla
bir kurumun bu mahiyetteki merkez ve taşra teşkilatının yanı sıra yurt dışı
teşkilatı da teşkilat yapısı kavramına dâhildir
(AYM, E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, § 21; E.2018/124, K.2020/56,
15/10/2020, § 21; E.2018/134, K.2021/13, 3/3/2021, § 61).
89. Dava konusu kuralla Başkanlığın yurt dışı
teşkilatının oluşturulması ve Başkanlığın da oluşturulan bu yurt dışı
teşkilatını kurmaya yetkili kılınması öngörülmektedir. Dolayısıyla kuralın
Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında CBK ile düzenlenmesi özel
olarak öngörülen konulardan biri olan bakanlıkların teşkilat yapısına ilişkin
olduğu anlaşılmaktadır.
90. Bu itibarla kuralın ilişkin olduğu
konunun CBK ile düzenlenmesinin Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci
fıkrasında açıkça hükme bağlanmış olması karşısında düzenlemenin kanunla
yapılmamasının konu bakımından Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
91. Öte yandan kamu kurum ve kuruluşlarının yurt dışı
teşkilatının kurulmasına, görevlerine, yetkilerine, idaresine ve merkezle olan
ilişkilerine ilişkin esasları düzenleyen 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
703 sayılı KHK’nın 58. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre
Başkanlığın yurt dışı teşkilatı kurabilmesine ilişkin olarak yürürlükte bir
kanun hükmü bulunmadığı anlaşılmakta olup bu yönüyle kurallar kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin değildir (benzer yönde değerlendirme için bkz.
AYM, E.2018/134, K.2021/13, 3/3/2021, § 62).
92. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
93. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden
incelenmiştir.
94. Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasında bakanlıkların ve bakanlıklara dair yetki kapsamında kaldığı
değerlendirilen bakanlıklara bağlı kurum ve
kuruluşların teşkilatı kapsamında yurt dışı
teşkilatı kurulması yetkisi CBK’ya bırakılmış olup CBK’ya bırakılan bu asli
yetkinin başka bir idari organ tarafından kullanılması mümkün değildir.
95. Daha önce de ifade edildiği üzere
yürütme organının CBK çıkarmaya yetkili olduğu konuya ilişkin her türlü
ayrıntıyı CBK ile düzenlemesi gerekli olmayıp CBK ile konuya ilişkin temel
kuralları belirledikten ve genel çerçeveyi çizdikten sonra bu çerçevenin içinde
kalan hususları, düzenleyici nitelikteki diğer işlemlerle belirlemesi ve bu
düzenlemeler kapsamında yerine getirilmesi gerekli tasarrufları da ilgili
idareye bırakması mümkündür (bkz. § 41).
96. (4) numaralı CBK’da bakanlıklara bağlı, ilgili,
ilişkili kurum ve kuruluşlar ile diğer kurum ve kuruluşların teşkilatı
düzenlenmiştir. Bu kapsamda kuralla Başkanlık yurt dışı teşkilatı kurmaya
yetkilendirilmiştir. Kuralın CBK ile oluşturulan
söz konusu teşkilatın fiilen faaliyete geçirilmesi için gerekli idari
tasarrufların ilgili kurum veya kuruluş tarafından yerine getirilmesini
öngördüğü anlaşılmaktadır. Bunun dışında kural; söz konusu yurt dışı
teşkilatının doğrudan düzenlenmesiyle ilgili bir yetkiyi bu kapsamda örneğin
yurt dışı teşkilatının niteliği, kurulacağı yer, görevleri, yer itibarıyla
görev alanı gibi konularda düzenleme yapma yetkisini Başkanlığa tanımamıştır.
Kuralın anılan yetkiyi bırakmadığı tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ve
Cumhurbaşkanlığının teşkilatını düzenleyen (1) numaralı CBK’nın “Ortak
Hükümler” başlıklı bölümünde düzenlenen 510/B maddesinin başlığından ve
içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır. “Yurtdışı teşkilatı kurulma usulü”
başlıklı söz konusu maddede “Yurtdışı teşkilatı kurulurken niteliği,
kurulacağı yer, görevleri, yer itibarıyla görev alanı, bağlı veya ilgili
olacağı misyon, konsolosluk şefliği ve geçici olanların süresi, Cumhurbaşkanı
kararında belirtilir.” hükmüne yer verilmiştir (AYM, E.2019/105, K.2020/30,
12/6/2020, § 37).
97. Buna göre (1) numaralı CBK, yurt
dışı teşkilatının kurulmasına ilişkin olarak yurt dışı teşkilatının niteliği,
kurulacağı yer, görevleri, yer itibarıyla görev alanı gibi temel esasları
belirleme yetkisini dava konusu kuralla ilgili kuruma bırakmamış; bunların
düzenlenme yetkisini 510/B maddesiyle Cumhurbaşkanı kararına tanımıştır. CBK
ile söz konusu hususlarda düzenleme yapma yetkisinin anayasal olarak
Cumhurbaşkanı kararına bırakılıp bırakılamayacağı bu davanın konusunu
oluşturmamakla birlikte bu hüküm anılan konularda doğrudan düzenleme yapma
yetkisinin Başkanlığa bırakılmadığını göstermektedir. Dolayısıyla kuralla
tanınan yetkinin konuya ilişkin temel kurallar ve genel çerçeve belirlenmeden
yurt dışı teşkilatının kurulması veya düzenlenmesini de içerdiğinin
söylenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrası kapsamında CBK ile oluşturulan Başkanlığın yurt dışı
teşkilatına ilişkin olarak doğrudan düzenleme yapma yetkisini Başkanlığa
bırakmayan dava konusu kuralın anılan fıkrayı ihlal eden bir yönü
bulunmamaktadır (benzer yönde değerlendirme için bkz. AYM,
E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, § 37).
98. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 106.
maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe farklı gerekçeyle
katılmıştır.
2. (2) Numaralı Fıkra
a. İptal Talebinin Gerekçesi
99. Dava dilekçesinde özetle; yurt dışı teşkilatının kurulması
ve bu kapsamda yurt dışı teşkilatında görevlendirmeye ilişkin hususların
kanunla düzenlenmesi gerektiği, Anayasa’nın 128. maddesinde kamu görevlilerinin
niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hak ve yükümlülüklerinin,
aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesinin
öngörüldüğü belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
100. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
101. CBK’nın 63. maddesinin dava konusu (2) numaralı
fıkrasında yurt dışı teşkilatında görevlendirileceklerin hâlen Avrupa Birliği
işleri uzmanı veya daha üst kadrolarda çalışıyor olmaları gerektiği
düzenlenmiştir.
102. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında
memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin,
aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği öngörülmek
suretiyle memurlar ve diğer kamu
görevlileri özlük hakları bakımından anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.
103. Dava konusu kural, Başkanlığın yurt
dışı teşkilatında görevlendirileceklerin hâlihazırda Avrupa Birliği işleri
uzmanı kadrosunda veya daha üst kadrolarda çalışıyor olmaları gerektiğini
öngörmek suretiyle yurt dışı teşkilatına atanma için personelin haiz olması
gereken nitelikleri düzenlemektedir. Bu itibarla kural, Anayasa’nın 128.
maddesi gereğince münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuyu
düzenlemektedir.
104. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, ikinci ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
3. (3) Numaralı Fıkra
a. İptal Talebinin Gerekçesi
105. Dava dilekçesinde özetle; Başkanlık
bünyesinde Avrupa Birliği nezdinde daimî temsilci yardımcısı olarak atananların
mali ve sosyal haklarının daimi temsilci yardımcısı kadrosunun mali ve sosyal
haklarıyla aynı usul ve esaslara kıyasen tespit edildiği, kamu görevlilerinin
niteliklerine, görev ve yetkilerine, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük
işlerine ilişkin hususların kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
106. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
107. Kuralda Başkanlıkta Avrupa Birliği nezdinde daimî
temsilci yardımcısı olarak atananlara, daimî temsilci yardımcısı kadrosuna
atananların mali ve sosyal haklarına ilişkin hükümlerin aynı usul ve esaslar
çerçevesinde uygulanması öngörülmektedir.
108. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…mali
ve sosyal hak ve yardımları ile…” ibaresinin
Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural
yönünden de geçerlidir.
109. Avrupa Birliği nezdinde daimî temsilci yardımcısı
olarak atananlara mali ve sosyal haklar kapsamında yapılacak ödemeler söz
konusu kişilere ekonomik menfaat temin etmeyi içerdiğinden “mülkiyet hakkı”
kapsamındadır. Bu nedenle kural, Anayasa’nın İkinci Kısım İkinci Bölümü’nde yer
alan mülkiyet hakkına ilişkin bir düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek
yasak alan içinde kalmaktadır.
110. Açıklanan nedenle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
D. CBK’nın 68. Maddesinin (8) Numaralı Fıkrasının Beşinci
Cümlesinin “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan rehberler
hariç olmak üzere…” Bölümünün İncelenmesi
111. Dava konusu kuralda yer alan “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan
rehberler” ibaresi 19/6/2019 tarihli ve 30806 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan (39) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve
Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile Üst Kademe Kamu Yöneticileri İle Kamu Kurum ve Kuruluşlarında
Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesiyle “75 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 26 ncı maddesine göre
istihdam edilen personel” şeklinde değiştirilmiştir.
112. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
kurala ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar
vermek gerekir.
E. CBK’nın 143. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (ğ)
Bendinde Yer Alan “…her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…” İbaresinin
İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
113. Dava dilekçesinde özetle; kişisel verilerin
toplanması ve işlenmesine ilişkin faaliyetlerin kanunla düzenlenmesi gerektiği,
kanunla genel çerçevesi belirlenmeksizin kurumlara veri toplama yetkisi
verilmesinin hukuki belirlilik ilkesine aykırılık oluşturduğu, kişisel
verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla
işlenebileceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 20. ve 104. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
114. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 20. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş
ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
115. (4) numaralı CBK’nın Onikinci Bölümü’nde Gelir
İdaresi Başkanlığının (GİB) kuruluş, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin
usul ve esaslar düzenlenmiştir. CBK’nın 134. maddesinde GİB’in Hazine ve Maliye
Bakanlığına bağlı olduğu ifade edilmiştir.
116. CBK’nın 143. maddesinde ise GİB’in ana hizmet
birimlerinden olan Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığının görevleri
düzenlenmiştir. Maddenin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinde, vergiye gönüllü
uyumu artırmak, vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele etmek ve tahsilatta
etkinliği artırmak amacıyla mükellefiyet, vergilendirme ve vergiye uyum
düzeyine ilişkin yapılacak çalışmalar için her türlü bilgi, veri ve istatistiği
toplamak suretiyle oluşturulacak Risk Analizi Sistemi üzerinden risk analizi
yapmanın ve vergiye gönüllü uyum düzeyini ölçmenin Uygulama ve Veri Yönetimi
Daire Başkanlığının görevi olduğu belirtilmiştir. Dava konusu kural anılan
bentte yer alan “…her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…”
ibaresidir.
117. Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde CBK ile düzenlenemeyecek konular Anayasa’nın
İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları
ve ödevleriyle Dördüncü Bölüm’de yer alan siyasi haklar ve ödevler olarak
belirtilmiştir.
118. Kişisel verilerin korunması hakkı
Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında anayasal güvenceye bağlanmıştır. Anılan
maddenin üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahip olduğu ifade edilmiş; kişisel verilerin ancak
kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği
belirtilmiştir. Buna göre Anayasa’nın anılan maddesinde düzenlenen ve “Kişinin
Hakları ve Ödevleri” başlıklı İkinci Bölümü’nde yer alan kişisel verilerin
korunması hakkına ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
119. CBK’nın 137. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında GİB’in görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Bu kapsamda
GİB’in devlet gelirleri politikasının plan,
program, genel ekonomik politika ve stratejiler çerçevesinde oluşturulmasına
ilişkin çalışmalar yapma ve devlet gelirlerinin maliye politikalarıyla uyumlu
şekilde tatbikini sağlama, vergilendirmeyle ilgili bilgileri toplama ve bilgi
işlem faaliyetlerini yürütme, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi konusunda
gerekli tedbirleri alma, gelir mevzuatının uygulanmasına ilişkin olarak diğer
kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapma, bu amaçla veri alışverişini
gerçekleştirme gibi konularda görevli ve yetkili kılındığı görülmektedir.
120. CBK’nın 143. maddesi kapsamında ise GİB’in hizmet
birimi olan Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığının, işlemlerin hızlı ve
etkin bir şekilde yürütülmesi için gerekli bilgi işlem sistemlerini kurma,
teknolojik gelişmelere uygun bir şekilde geliştirme ve bilişim faaliyetlerini yürütme,
tüm ekonomik faaliyetlere ilişkin ulusal mali bilgi alt yapısını tek merkezden
geliştirme, yönetme ve bu bilgileri ilgili birimlerin kullanımına sunma,
kurumsal veri tabanını oluşturma ve ulusal veri alt yapısının hazırlanmasına
katkıda bulunma, vergilendirme, denetim, planlama ve kayıt dışı ekonomiyle
mücadele konularında veri sağlama, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamındaki kamu idarelerine verilmesi gereken her
türlü beyanname, bildirge ve benzeri belgeleri, bu idarelerin mevzuatı
gereğince elektronik ortamda bunlar adına alma gibi hususlarda görevli ve
yetkili kılındığı anlaşılmaktadır.
121. Anılan görev ve yetkiler dikkate alındığında
Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığının görev ve yetkilerinin önemli
ölçüde veri işlenmesi ile buna ilişkin iş ve işlemlerden oluştuğu
anlaşılmaktadır.
122. Anayasa Mahkemesi Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığına (MASAK) her türlü bilgi ve belgeyi isteme yetkisi
veren kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermiştir. Mahkeme 26/5/2022
tarihli E.2019/96, K.2022/17 sayılı kararında kuralın yalnızca teşkilatlanma
ile kurumsal yapı ve işleyişin düzenlenmesinden ibaret olmadığını, MASAK’ın
görev ve yetkileri kapsamında veri toplama görev ve yetkisinin açıkça düzenlendiğini,
MASAK’ın yürüttüğü faaliyetler kapsamında istenecek bilgi ve belgelerin
doğrudan kişisel verilere ilişkin olduğunu belirtmiştir (anılan kararda bkz.
§ 78).
123. Dava konusu kuralla Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığına vergiye
gönüllü uyumu artırmak, vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele etmek ve tahsilatta
etkinliği artırmak amacıyla mükellefiyet, vergilendirme ve vergiye uyum
düzeyine ilişkin yapılacak çalışmalar için her türlü bilgi, veri ve
istatistiği toplama yetki ve görevi verildiği
görülmektedir. Bu kapsamda toplanacak bilgi ve verilerin vergi
mükelleflerinin kişisel nitelikteki verilerini de kapsayacağı açıktır.
124. Bu itibarla kural, kişisel verilere ilişkin bir
düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
125. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN ile
Engin YILDIRIM bu görüşe farklı gerekçeyle katılmışlardır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın
birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
F. CBK’nın 155. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının İkinci
Cümlesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
126. Dava dilekçesinde özetle; müdür kadrosuna atama için
objektif koşullar ile usul ve esasların belirlenmediği, sınav şartı
kaldırılarak idareye sınırsız bir takdir yetkisi tanındığı, kamu görevlilerinin
niteliklerinin ve atanmalarının kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek
kuralın Anayasa’nın 2., 70., 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
127. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 2., 70. ve 128. maddelerine de aykırı olduğu
ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki
inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
128. CBK’nın 155. maddesinde Gelir İdaresi Başkanlığında
uzman personel çalıştırılmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Maddenin (1) numaralı fıkrasında adı geçen Başkanlığın merkez teşkilatında 657
sayılı Kanun’un ek 41. maddesine göre devlet gelir uzmanı ve devlet gelir uzman
yardımcısı; taşra teşkilatında ise anılan Kanun’un ek 44. maddesine göre vergi
istihbarat uzmanları, gelir uzmanları ve gelir uzman yardımcıları istihdam
edileceği ifade edilmiştir.
129. CBK’nın 155. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde gelir idaresi grup müdürü, vergi dairesi müdürü, müdür,
vergi dairesi müdür yardımcısı ve müdür yardımcısı kadrolarına atanacakların,
yapılacak yazılı ve sözlü sınavlardan ayrı ayrı yüz tam puan üzerinden en az
yetmiş puan almalarının şart olduğu belirtilmiş, dava konusu ikinci cümlesinde
ise devlet gelir uzmanlığına atandıktan sonra bu unvanda en az beş yıl hizmeti
bulunanların sınava tabi tutulmadan müdür olarak atanabilecekleri kurala
bağlanmıştır. Bu itibarla devlet gelir uzmanlığı kadrosuna atandıktan sonra bu
unvanda asgari beş yıl çalışmış olanların sınava tabi tutulmaksızın müdür
kadrosuna atanabilmelerine imkân tanınmıştır.
130. Kuralla, devlet gelir uzmanı
unvanında en az beş yıl çalışmış olanların sınav şartı aranmaksızın müdür
olarak atanabilecekleri düzenlenmekte olup anılan hususun yürütme yetkisine
ilişkin konu kapsamında kaldığı açıktır.
131. Anayasa’nın 70. maddesinin birinci fıkrasında, her
Türk’ün, kamu hizmetlerine girme hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra
ikinci fıkrasında hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka
hiçbir ayrımın gözetilemeyeceği kurala bağlanmıştır. Buna göre, Anayasa’nın
anılan maddesinde düzenlenen ve “Siyasî Haklar ve Ödevler” başlıklı
Dördüncü Bölümü’nde yer alan kamu hizmetlerine girme hakkına ilişkin olarak CBK
ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
132. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında, kamu
hizmetine girişin şartlarını belirleyen kuralların kamu hizmetine girme hakkı
kapsamında olduğu kabul edilmektedir (AYM, E.2011/107, K.2012/184,
22/11/2012; E.2018/89, K.2019/84, 14/11/2019, § 16).
133. Dava konusu kuralda ise hâlihazırda kamu görevlisi olan devlet gelir uzmanlarının
müdür olarak atanabilmesi hususu düzenlenmekte olup kamu hizmetine girme
şartlarına yönelik herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Bu itibarla kural, kamu hizmetine girme hakkına ilişkin bir düzenleme
niteliğinde olmadığından Anayasa’nın CBK ile düzenlenmesi yasaklanan “Siyasî
Haklar ve Ödevler” kapsamında bir düzenleme öngörmemektedir.
134. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci
fıkrasında ise “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin
toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” hükmüne yer verilerek memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmalarına ilişkin hususların münhasıran
kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
135. Dava konusu kural, devlet gelir
uzmanı kadrosunda bulunan kamu görevlilerinin bu kadroda beş yıl çalışmış
olmaları hâlinde sınav şartı aranmaksızın müdür olarak atanabilmelerini
öngörmek suretiyle müdür kadrosuna atanmanın şartlarını düzenlemektedir. Kamu
görevlilerinin atanma usulüne ilişkin düzenlemelerin CBK ile yapılması mümkün
ise de (AYM, E.2018/124, K.2020/56, §§ 43-45) kamu görevlilerinin niteliklerine
dolayısıyla atanma şartlarına yönelik düzenlemelerin Anayasa’nın 128. maddesi
uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gerekir.
136. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın dördüncü cümlesi yönünden incelenmesine
gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
G. CBK’nın 163. Maddesinin İncelenmesi
1. (1) Numaralı Fıkra, (2) Numaralı Fıkranın (a), (b),
(e) ve (g) Bentleri ile (3) Numaralı Fıkranın (c) ve (f) Bentleri
137. 29/10/2021
tarihli ve 31643 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan (85) numaralı Bazı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle dava konusu kuralın (1) numaralı fıkrası ile (2)
numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “Genel Müdürlük” ibareleri “Başkanlık”
şeklinde, (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ile (3) numaralı fıkrasının (c)
bendinde yer alan “Genel Müdürlüğün” ibareleri “Başkanlığın”
şeklinde, (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “Genel Müdürlüğe”
ibaresi “Başkanlığa” şeklinde, (2) numaralı fıkrasının (e) ve (g)
bentleri ile (3) numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan “Genel Müdürlükçe”
ibareleri “Başkanlıkça” şeklinde değiştirilmiştir.
138. Açıklanan nedenle dava konusu
kuralın (1) numaralı fıkrasına, (2) numaralı
fıkrasının (a), (b), (e) ve (g) bentleri ile (3) numaralı fıkrasının (c) ve (f)
bentlerine ilişkin iptal talepleri hakkında
karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
2. Kuralın Kalan Kısmı
a. Anlam ve Kapsam
139. CBK’nın 163. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Göç
İdaresi Başkanlığına bağlı olarak büyükelçiliklerde görev alan göç
müşavirlerinin görevleri, (3) numaralı fıkrasında ise konsolosluklarda görev
alan göç ataşelerinin görevleri düzenlenmiştir.
140. (2) numaralı fıkrada büyükelçiliklerde görevli göç
müşavirlerinin bulundukları ülkeyle ülkemiz arasında göç alanındaki
mevzuatın uygulanmasını takip etmek, düzensiz göçe konu yabancıların sınır dışı
edileceği veya gönüllü geri dönüşlerinin sağlanacağı ülkelerde bu faaliyetleri
kolaylaştırmak amacıyla gerekli temas ve bağlantıları kurmak, menşe ülke
bilgilerine ilişkin işlemleri yürütmek, görevli oldukları ülkelerle müştereken
yürütülecek göç ve insan ticaretiyle mücadele ve mağdurların korunması alanına
ilişkin proje tekliflerini önermek, hazırlamak ve yürütülen projeleri takip
etmekle görevli oldukları belirtilmiştir.
141. (3) numaralı fıkrada konsolosluklarda görevli göç
ataşelerinin konsolosluklara yapılacak vize ve ikamet izni başvurularını almak
ve sonuçlandırmak, başvurularla ilgili bilgi ve belgeleri toplamak, eksik bilgi
ve belgeleri yabancıdan talep etmek, gerektiğinde ilgiliyle mülakatlar yaparak
değerlendirmek ve bunları kayıt altına almak, Türkiye’den sınır dışı edilecek
veya gönüllü geri dönecek yabancılara gidecekleri ülkedeki iş ve işlemlerinde
yardımcı olmak, görev yaptıkları ülkede göç konuları ile ilgili gelişmeleri
takip etmek ve yıllık raporlar hazırlamak, göç alanına ilişkin olarak
konsoloslar tarafından verilen diğer görevleri yürütmekle görevli oldukları
hükme bağlanmıştır.
b. İptal
Talebinin Gerekçesi
142. Dava dilekçesinde özetle; CBK’nın 63. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 104. ve 123.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
c. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
143. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralların Anayasa’nın 123. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş
ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
144. Dava konusu kurallar büyükelçiliklerde görev alan
göç müşavirleri ile konsolosluklarda görev alan göç ataşelerinin görevlerini
düzenlemektedir.
145. CBK’nın 54. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…görev
ve yetkileri,…” ibaresinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural için de
geçerlidir.
146. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR
bu görüşe katılmamışlardır.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
147. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
148. Anayasa’nın 2. maddesinde ifadesini bulan belirlilik
ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, kanundan belirli bir
kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya
sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini
zorunlu kılmaktadır (AYM, E.2019/35, K.2019/53, 26/6/2019, § 15; E.2018/70,
K.2019/54, 26/6/2019, § 10; E.2017/33, K.2019/20, 10/4/2019, § 31; E.2018/1,
K.2018/83, 11/7/2018, § 12).
149. Anılan ilkenin yürütmenin asli düzenleyici işlemi
niteliğinde olan CBK’lar bakımından da geçerli olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
Dolayısıyla CBK’ların da hem kişiler hem idare
yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net,
anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması gerekir.
150. Kuralın hem kişiler hem de idare yönünden belirli ve
öngörülebilir olduğu anlaşılmaktadır.
151. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Ğ. CBK’nın 234. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (t)
Bendinde Yer Alan “…her türlü bilgi ve veriyi almak ve analiz
etmek.” İbaresinin İncelenmesi
152. CBK’nın 234. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının dava konusu kuralın yer aldığı (t) bendi “KOBİ ve
girişimcilere yönelik belirlenen destek politikalarının tasarım süreçlerinde
faydalanılmak ve sunulan hizmetlerin hızlı, kaliteli, basitleştirilmiş ve düşük
maliyetli bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak üzere kamu kurum ve
kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden işletme ve girişimcilere ait bu
hususlara ilişkin her türlü bilgi ve veriyi almak ve analiz etmek.”
şeklinde iken 8/4/2020 tarihli ve 31093 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (58)
numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer
Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 7. maddesiyle “İşletmelere ve girişimcilere yönelik belirlenen destek
politikalarının tasarım süreçlerinde faydalanılmak ve sunulan hizmetlerin
hızlı, kaliteli, basitleştirilmiş ve düşük maliyetli bir şekilde yerine
getirilmesini sağlamak, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel
kişilerden işletme ve girişimcilere ait bu hususlara ilişkin her türlü bilgi ve
veriyi almak ve analiz etmek, raporlamak, ilgili mevzuatı çerçevesinde gerçek
ve tüzel kişilerle paylaşmak.” şeklinde değiştirilmiştir.
153. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar
vermek gerekir.
H. CBK’nın 257. Maddesinin İncelenmesi
1. Genel Açıklama
154. (4) numaralı CBK’nın Ondokuzuncu Bölümü’nde Meslekî
Yeterlilik Kurumunun (MYK) teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve
esaslar düzenlenmiştir. CBK’nın 239. maddesiyle kamu tüzel kişiliğini haiz,
idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli MYK kurulmuş ve MYK’nın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşu olduğu hükme bağlanmıştır.
CBK’nın 241. maddesinde MYK’nın Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve hizmet
birimlerinden oluştuğu belirtilmiştir.
155. CBK’nın 251. maddesinin (1) numaralı fıkrasında MYK
tarafından görevlendirilen kurum ve kuruluşlarca hazırlanan meslek
standartlarının ulusal meslek standardı, yeterliliklerin de ulusal yeterlilik
olarak kabul edilebilmesi için gerekli incelemeyi yaparak Yönetim Kurulunun
onayına sunmak üzere sektör komiteleri kurulacağı hükme bağlanmıştır. Bu
maddenin (2) numaralı fıkrasında ise sektör komitelerinin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, meslekle
ilgili diğer Bakanlıklar, işçi ve işveren kuruluşları, meslek kuruluşları ve
Kurumun birer temsilcisinden oluşacağı hüküm altına alınmıştır. Ayrıca
çalışmalara üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğretim üyelerinin de danışman
olarak davet edilebileceği belirtilmiştir.
156. 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik
Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un MYK personelinin atanma
şartlarını ve statüsünü düzenleyen 24. maddesinin (7) numaralı fıkrasında “Kurum
personeli, emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendine tabidir. Ancak, sosyal güvenlik yönünden 5510
sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında görev yapmakta iken Yönetim
Kurulu Başkanı seçilen Kurum Başkanı, emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden
Bakanlık genel müdürünün sahip olduğu gösterge, ek gösterge, makam, temsil ve
diğer tazminatları aynen uygulanarak 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi ile ilişkilendirilir ve Kurumda geçmiş olan
hizmeti bu esasa göre değerlendirilir.” kuralına yer verilmiştir.
157. 5510 sayılı Kanun’un birinci fıkrasının (a) bendi
hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların
sigortalı sayılacaklarını düzenlemektedir. 5544 sayılı Kanun’un ve 5510 sayılı
Kanun’un anılan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde MYK personelinin hizmet
akdi ile çalıştığı anlaşılmaktadır.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
158. Dava dilekçesinde özetle; kurallarla kamu görevlilerinin mali haklarının
belirlendiği, kamu görevlilerinin mali hakları konusunda kanunla düzenleme
yapılması gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 8., 104. ve 128.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
159. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 8. ve 128. maddelerine de aykırı olduğu
ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki
inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
160. CBK’nın dava konusu 257. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında MYK’nın başkanının, yönetici personel ve diğer personelinin ücret,
mali ve sosyal haklarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı genel müdürüne
yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun
onayı ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Buna göre kural uyarınca Kurumun
başkanının, yönetici personelinin ve diğer personelinin ücret, mali ve sosyal
haklarının belirlenmesinde Bakanlık genel müdürüne yapılan ödemelerin üst sınır
olarak esas alınması gerekmekte olup ayrıca bu haklar Yönetim Kurulu kararı ve
Genel Kurulun onayı ile belirlenecektir.
161. Kuralın (2) numaralı fıkrası Yönetim Kurulu başkan
ve üyelerine, 375 sayılı KHK’nın ek 29. maddesine göre ayda dörtten fazla
olmamak üzere her bir toplantı için uhdesinde kamu görevi bulunanlara (2000)
gösterge rakamının, uhdesinde kamu görevi bulunmayanlara ise (3000) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda huzur
hakkı ödenmesini öngörmektedir.
162. Kuralın (3) numaralı fıkrası ise uhdesinde kamu
görevi bulunmayan sektör komitesi başkan ve üyelerine 375 sayılı KHK’nın ek 29.
maddesine göre yılda altıdan fazla olmamak üzere her bir toplantı başına (2000)
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda huzur hakkı ödenmesini düzenlemektedir.
163. 375 sayılı KHK’nın ek 29. maddesinde bakanlıklar
ile kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatlanmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde
öngörülmesi ve gösterge rakamı belirlenmesi kaydıyla yönetim kurulu, denetim
kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyelikleri ve komisyon, heyet, komite
ile benzeri organlarda görev alanlara ayda dörtten fazla olmamak üzere her bir
toplantı için (1000) ila (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonucunda bulunacak miktarda, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye
tabi tutulmaksızın huzur hakkı ödeneceği ve gösterge rakamlarının
Cumhurbaşkanınca üç katına kadar artırılabileceği belirtilmiştir.
164. Anılan düzenlemenin belirli bir kurum bakımından uygulanabilmesi,
bu hususun ilgili CBK’da öngörülmesi ve gösterge rakamı belirlenmesi şartına
bağlanmıştır. Söz konusu hüküm uyarınca ödenecek huzur hakkının belirlenmesinde
(1000) ila (3000) gösterge rakamları esas alınabilecek olup Cumhurbaşkanı’na da
bu rakamları üç katına kadar artırma yetkisi tanınmaktadır. Buna karşılık söz
konusu hüküm doğrudan MYK’nın Yönetim Kurulu başkanı ve üyeleri ile uhdesinde
kamu görevi bulunmayan sektör komitesi başkan ve üyelerine ödenecek huzur
hakkının hesaplanmasında esas alınacak gösterge rakamına ilişkin herhangi bir
düzenleme içermemektedir. Dolayısıyla dava konusu CBK kuralları olmasaydı
yalnızca KHK’nın ek 29. maddesi hükmünden hareketle MYK Yönetim Kurulu başkanı
ve üyeleri ile uhdesinde kamu görevi bulunmayan sektör komitesi başkan ve
üyelerine huzur hakkı ödenmesinin söz konusu olamayacağı açıktır.
165. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…mali
ve sosyal hak ve yardımları ile…” ibaresinin
Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural
yönünden de geçerlidir.
166. Dava konusu kural uyarınca yapılacak ödemeler söz
konusu kişilere ekonomik menfaat temin etmeyi içerdiğinden “mülkiyet hakkı”
kapsamındadır. Bu nedenle kural, Anayasa’nın İkinci Kısım İkinci Bölümü’nde yer
alan mülkiyet hakkına ilişkin bir düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile
düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
167. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
I. 304. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “…ile
yurtdışı şube ve bürolarının…” İbaresinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
168. Dava dilekçesinde özetle; CBK’nın 63. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına yönelik gerekçelerle kuralın
Anayasa’nın 104. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
169. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 123. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra
kapsamında yapılacaktır.
170. (4) numaralı CBK’nın Yirmibirinci Bölümü’nde Milli
Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş, teşkilat, görev ve yetkilerine
ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. CBK’nın 283. maddesinde Milli Piyango
İdaresi Genel Müdürlüğünün Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olduğu ifade
edilmiştir. CBK’nın 304. maddesinde ise Milli Piyango İdaresi Genel
Müdürlüğü’nün ilgili mevzuat hükümlerine göre taşra teşkilatı ile yurtdışı şube
ve bürolarının kurulmasına veya kaldırılmasına yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.
Anılan maddede yer alan “…ile yurtdışı şube ve bürolarının…” ibaresi
dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
171. CBK’nın 63. maddesinin (1) numaralı fıkrasının konu
bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen
gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
172. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
173. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden
incelenmiştir.
174. CBK’nın 63.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi
bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
175. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 106. maddesine aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe farklı gerekçeyle
katılmıştır.
İ. CBK’nın 343. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının
İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
176. Dava dilekçesinde özetle; kamu görevlilerinin özlük
haklarının kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104.
ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
177. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
178. CBK’nın 343. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
Orman Genel Müdürlüğünde 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine göre orman uzmanı
ve orman uzman yardımcıları istihdam edilebileceği belirtilmiş, dava konusu (2)
numaralı fıkrasında ise orman uzmanı ve uzman yardımcılarının mali ve sosyal
hak ve yardımlar ile diğer özlük hakları bakımından 375 sayılı KHK’nın ek 30.
maddesi uyarınca adalet uzmanı ve adalet uzman yardımcısına denk olduğu hükme
bağlanmıştır.
179. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen
gerekçeler dava konusu yönünden de geçerlidir.
180. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca
konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine
aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
J. 409. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (e) Bendinin
İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
181. Dava dilekçesinde özetle; Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) personelinin kamu görevlisi niteliğinde olduğu,
kamu görevlilerinin aylık ve ödeneklerinin kanunla düzenlenmesi gerektiği
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
182. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
183. (4) numaralı CBK’nın Otuzuncu Bölümü’nde SGK’nın
kuruluş, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
CBK’nın 403. maddesinin (2) numaralı fıkrasında SGK’nın kamu tüzel kişiliğini
haiz, idari ve mali açıdan özerk nitelikte olduğu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının ilgili kuruluşu olduğu ifade edilmiştir. CBK’nın 406. maddesinde
SGK’nın organları Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Başkanlık olarak
belirlenmiştir.
184. CBK’nın 409. maddesinin dava konusu (e) bendinde SGK
personeline ödenecek ek ödeme, ikramiye ve fazla mesai ücretine ilişkin usul ve
esasları belirlemek yönetim kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.
185. Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek olan haklar
arasında mülkiyet hakkı da yer almaktadır.
186. SGK personeline yapılacak ek ödeme, ödenecek
ikramiye ve fazla mesai ücreti mülkiyet hakkı kapsamındadır. Bu itibarla dava
konusu kuralın CBK ile düzenlenemeyecek haklardan olan mülkiyet hakkını
düzenlediği anlaşılmaktadır.
187. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
K. 542. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
188. CBK’nın 533. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla
tarafsız bir kamu tüzel kişiliğine sahip Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu (TRT)
kurulmuştur. Anılan maddenin (3) numaralı fıkrasında TRT’nin ilişkili kuruluş olduğu
ifade edilmiştir.
189. CBK’nın 542. maddesinin dava konusu (1) numaralı
fıkrasının ilk cümlesinde TRT’nin Cumhurbaşkanlığı bildirilerini sadece
Cumhurbaşkanlığını bağlamak kaydıyla yayımlamakla yükümlü olduğu, ikinci
cümlesinde bunların Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunun yayın sırasında
açıklanması gerektiği, üçüncü cümlesinde ise Cumhurbaşkanlığı bildirilerine ait
metinlerin Cumhurbaşkanlığından yazılı yayın isteği ile verilmesi ve
yetkililerin imzasını taşıması gerektiği hükme bağlanmıştır.
190. 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo
Televizyon Kanunu’nun 20. maddesinde ise Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının ve
faaliyetlerinin yayımlanmasının bunların haber değeri ve niteliği taşıması
şartına bağlı olduğu düzenlenmiştir.
191. Anılan hüküm, dava konusu kuraldan farklı olarak
Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının yayımlanmasını düzenlemektedir. Bu
açıklamalar yazılı nitelikte olabileceği gibi sözlü nitelikte de olabilecektir.
Diğer yandan dava konusu kural, Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının yayımlanmasını
değil Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin yayımlanmasını düzenlemekte olup bu
bildirilerin yayımlanabilmesi için Cumhurbaşkanlığından yazılı yayın isteği ile
gönderilmesi ve yetkililerin imzasını taşıması şartlarını öngörmektedir. Kelime
anlamı itibarıyla bildiri, ilgililere duyuru amacı taşıyan yazılı metni ifade
etmektedir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin -Cumhurbaşkanı’nın
açıklamalarından farklı olarak- yetkililerin imzasını taşıması koşulu sebebiyle
resmî belge niteliğindeki duyuru şeklinde olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Kural ayrıca bu duyuruların Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunun yayın
sırasında açıklanmasını ve Cumhurbaşkanlığı makamını bağlamak kaydıyla
yayımlanmasını öngörmektedir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
192. Dava dilekçesinde özetle; Cumhurbaşkanlığı
bildirilerinin kapsamının belirlenmediği, bildirilerin süresi ve yayımlanma
sıklığı hususunda düzenleme öngörülmediği, Cumhurbaşkanı’na tanınan yetkinin
sınırsız olmasının yayının tarafsız yapılmasını engelleyici nitelikte olduğu
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 133. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından
Yetki Yönünden İncelenmesi
193. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 104. maddesi yönünden
incelenmiştir.
194. Kuralın Cumhurbaşkanlığı
bildirilerinin yayımlanmasına dair düzenlemeler öngördüğü, bu itibarla yürütme
yetkisine ilişkin bir hususu düzenlediği açıktır.
195. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme de içermemektedir.
196. Anayasa’nın 123. maddesinin birinci fıkrasında “İdare,
kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.” denilmiştir.
Söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya CBK
ile kurulacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa Mahkemesinin 12/6/2020 tarihli ve
E.2019/105, K.2020/30 sayılı kararında da belirtildiği üzere anılan fıkrada yer
alan “…kurulur.” ibaresinin CBK ile kurulan bir kamu tüzel kişiliğinin
CBK ile düzenlenmesini de içerdiği anlaşılmaktadır. Zira Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasındaki koşullara bağlı olmak kaydıyla kamu tüzel
kişiliğinin organları, görevleri, yetkileri ve yapısı gibi unsurların CBK’yla
düzenlenemeyeceğinin kabulü, kamu tüzel kişiliğinin CBK’yla kurulmasını mümkün
kılan anayasal hükmü işlevsiz, dolayısıyla anlamsız kılabilecektir (AYM, E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, § 45).
197. Bir kamu tüzel kişiliğinin gerçek anlamda
kurulduğundan bahsedebilmek için organları, görevleri, teşkilat yapısı gibi
unsurlarının da belirlenmesi gerekmektedir. Bunlar gibi konular düzenlenmeden
bir kamu tüzel kişiliğinin faaliyette bulunması düşünülemez. Kamu tüzel
kişileri belli bir kamu hizmetini yerine getirmek amacıyla kurulur. Bu hizmetin
yerine getirilebilmesi için tüzel kişinin kurulması yeterli olmayıp teşkilat
yapısının ve bu kapsamda organlarının oluşturulması, görev ve yetkilerinin de
belirlenmesi gerekir.
198. Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin
yayımlanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyen kurallar TRT’yi bu yayını
yapmakla yükümlü kılmaktadır. Bu yönüyle TRT’nin Cumhurbaşkanlığı bildirilerini
yayımlama görevini düzenlemektedir. TRT, CBK’nın
533. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla kamu tüzel kişisi olarak kurulmuştur. Anayasa’nın 123. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca
CBK ile kurulan bu Kurumun görev ve yetkileriyle ilgili düzenlemelerin de CBK
ile yapılması mümkündür. Bu itibarla kuralın münhasıran kanunla düzenlenmesi
öngörülen bir konuya ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
199. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
dördüncü cümlesinde “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamaz.” denilmiştir. 2954 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasında “Bu
Kanunda belirtilen yayın esaslarına uymak ve diğer siyasi partilere cevap hakkı
doğuracak bir unsur taşımamak kaydıyla; Cumhurbaşkanının ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin açıklama ve faaliyetlerinin
yayınlanması, bunların haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlıdır.”
kuralına yer verilerek Cumhurbaşkanı’nın açıklama ve faaliyetlerinin
yayımlanması, bunların haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlanmıştır.
Anılan hüküm bu yönüyle dava konusu kuraldan farklı olarak Cumhurbaşkanı’nın
açıklama ve faaliyetlerinin yayımlanmasına ilişkin düzenleme öngörmektedir.
Dava konusu kural ise idari bir yapı olarak Cumhurbaşkanlığı teşkilatının resmî
nitelikteki bildirilerinin yayımlanması yükümüne ve bu bildirilerin taşıması
gereken niteliklere ilişkindir. Bu itibarla anılan Kanun hükmünün dava konusu
kuralla aynı alanda hüküm ifade etmediği, başka bir deyişle açıkça aynı konuyu
düzenlemediği görülmektedir.
200. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, M. Emin
KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamışlardır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
201. Kural, Cumhurbaşkanlığı makamınca yazılı yayın
talebi ile gönderilen ve yetkililerin imzasını taşıyan metinlerin
Cumhurbaşkanlığı bildirisi niteliğinde olduğunu, bu metinlerin Cumhurbaşkanlığı
bildirisi niteliğinde olduğunun yayın sırasında açıklanarak ve sadece
Cumhurbaşkanlığını bağlamak üzere yayınlanacağını düzenlemektedir. Bildiri
yukarıda da açıklandığı üzere kelime anlamı itibarıyla ilgililere duyurulmak
amacıyla hazırlanan yazılı metin anlamına gelmektedir. Cumhurbaşkanlığı
bildirilerinin de halka yazılı olarak duyuru yapılması gereken hususlara
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
202. Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin kapsamının halka
duyurulması gereken konuların nitelik ve içeriğine göre Cumhurbaşkanlığı
tarafından belirlenmesi gerektiği açıktır. Bu bildirilerin yayın süresi ve
yayımlanma sıklığı konusunda dava konusu kuralla herhangi bir düzenleme
öngörülmemiş olduğundan bu hususlarda karar verme yetkisinin TRT’ye bırakıldığı
görülmektedir. Söz konusu hususların bildirinin içeriğinden hareketle duyurunun
önem ve aciliyetine göre belirlenmesi gerektiği ortadadır. Bu yönüyle kuralın belirsiz olduğu söylenemez.
203. Anayasa'nın 133. maddesinde “Radyo
ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar
çerçevesinde serbesttir./Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve
denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu dokuz üyeden oluşur.
Üyeler, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna
düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunca seçilir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve
yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev süreleri kanunla
düzenlenir./Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon
kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve
yayınlarının tarafsızlığı esastır.” denilerek TRT’nin özerkliği ve
yayınlarının tarafsızlığı hüküm altına alınmıştır.
204. Yukarıda da belirtildiği üzere
Cumhurbaşkanlığı bildirileri yetkililerin imzasını taşıması gereken resmî belge
niteliğindedir. Bu itibarla belge kapsamının, dolayısıyla bildirinin içeriğinin
belgeyi düzenleyen olarak Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenmesi gerekeceği
açıktır. Yayın sıklığı ve yayın süresi konusunda ise dava konusu kuralla
herhangi bir düzenleme öngörülmemiş, böylelikle bu hususlarda karar verme
yetkisi TRT’ye bırakılmıştır. İdari bir teşkilat olarak Cumhurbaşkanlığı
bildirilerinin yayımlanmasını öngören ve yayın için bildirinin taşıması gereken
şartları belirleyen kuralın TRT’nin tarafsızlığını öngören anayasal hükme
aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
205. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 2. ve 133. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi
gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamışlardır.
L. CBK’nın 587. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c)
Bendinin İncelenmesi
1. Genel Açıklama
206. (4) numaralı CBK’nın Kırkbirinci Bölümü’nde Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) kuruluş, teşkilat, görev
ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. CBK’nın 582. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında TÜBİTAK’ın tüzel kişiliğe, idari ve mali özerkliğe
sahip, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla ilgili ve özel bütçeli olduğu ifade
edilmiştir. Maddenin (2) numaralı fıkrasında ise TÜBİTAK’ın CBK’nın Kırkbirinci
Bölümü’nde hüküm bulunmayan hâllerde özel hukuk hükümlerine tabi olduğu hükme
bağlanmıştır.
207. CBK’nın 582. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
TÜBİTAK’ın Türkiye’nin rekabet gücünü ve refahını artırmak ve sürekli kılmak
için toplumun her kesimi ve ilgili kurumlarla iş birliği içinde, ulusal
öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları hakkında çalışmak, bunları
gerçekleştirecek altyapının ve araçların oluşturulmasına katkı sağlamak,
araştırma ve geliştirme faaliyetlerini özendirmek, desteklemek, koordine etmek,
yürütmek, bilim ve teknoloji kültürünün geliştirilmesinde öncülük yapmak
amacıyla kurulduğu belirtilmiştir. 17/7/1963 tarihli ve 278 sayılı Türkiye
Bilimsel Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında
Kanun’da ise TÜBİTAK’a tanınan kamu gücü ayrıcalıkları düzenlenmiştir. Bu
çerçevede Kanun’un 13. maddesinde TÜBİTAK’a yapılacak bağışların vergi, resim
ve harçtan muaf olduğu, 14. ve 15. maddelerinde TÜBİTAK’ın bazı vergi, harç ve
ücretlerden muaf kılındığı, 16. maddesinde TÜBİTAK tarafından yapılan bazı
harcamaların 5018 sayılı Kanun’a göre denetleneceği, 20. maddesinde TÜBİTAK’a
ait malların devlet malı hükmünde olduğu ve 23. maddesinde TÜBİTAK’ın yapacağı
araştırma ve incelemeler için hiçbir ilmühaber, ruhsatname veya imtiyaz almak
zorunda olmadığı belirtilmiştir.
208. TÜBİTAK’ın CBK ile kurulmuş olması ve açıklanan
kamusal ayrıcalıklarla donatılmış olması hususları birlikte
değerlendirildiğinde haiz olduğu tüzel kişiliğin niteliğinin kamu tüzel
kişiliği olduğu sonucuna varılmaktadır (AYM E.2008/88, K.2011/85, 2/6/2011).
2. Anlam ve Kapsam
209. CBK’nın 585. maddesinde Yönetim Kurulu ve Başkanlık
TÜBİTAK’ın organları olarak sayılmış, araştırma merkezleri ve enstitüler ile
Kurumun görevlerini yerine getirebilmesi için gerek duyulan bilim parkı, bilim
merkezi, müze ve benzeri diğer birimlerin TÜBİTAK’ı oluşturan birimler olduğu
belirtilmiştir.
210. CBK’nın 588. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
Başkanlığın başkan ve iki başkan yardımcısı ile genel sekreterden oluşacağı
hükme bağlanmıştır.
211. CBK’nın “Personel” başlıklı
592. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise TÜBİTAK’ta 375 sayılı KHK’nın ek 25. ve ek 26. maddelerine göre
yerli veya yabancı geçici süreli anlaşmalı araştırıcı ve danışman
çalıştırılabileceği, (2) numaralı fıkrasında da 375 sayılı KHK’nın ek 28.
maddesine göre iş mevzuatı çerçevesinde personel istihdam edilebileceği hükme
bağlanmıştır.
212. Anılan KHK’nın ek 25. maddesi kurumlar arasında
geçici görevlendirmeyi, ek 26. maddesi 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlere bağlı olmaksızın, özel
bilgi ve uzmanlık gerektiren geçici mahiyetteki işlerde yerli veya yabancı
personelin tam zamanlı, kısmi zamanlı veya projelerle sınırlı olarak
sözleşmeyle istihdam edilebileceğini, ek 28. maddesi ise 657 sayılı Kanun’a
tabi personel istihdam edilmeyen kamu kurum ve kuruluşlarından
teşkilatlanmalarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde öngörülenlere ait
hizmetlerin iş mevzuatı hükümlerine göre istihdam edilen personel eliyle
yürütüleceğini düzenlemektedir.
213. Dava konusu kural; kurumun personel kadrolarını,
ücret cetvelleri ile personel performans değerlendirme kriterlerini, bu
değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve
karşılık gelen pozisyonlarını Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara
bağlamanın Yönetim Kurulunun görev ve yetkisi kapsamında olduğunu
düzenlemektedir.
3. İptal Talebinin Gerekçesi
214. Dava dilekçesinde özetle; TÜBİTAK personelinin ücret
cetvelleri ile performans değerlendirme kriterlerini, bu değerlendirmeler
kapsamında yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen
pozisyonları belirleme yetkisini Başkanlığın önerisi üzerine Yönetim Kuruluna
bırakan kuralın CBK ile düzenlenemeyeceği, kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek
Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
215. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra
kapsamında yapılacaktır.
i. Kuralın “Kurumun
personel kadroları…ve göreve karşılık gelen pozisyonları…” Bölümünün İncelenmesi
216. Dava konusu kural, Kurumun personel kadroları ile
göreve karşılık gelen pozisyonlarını karara bağlama konusunda Yönetim Kurulunun
görevli ve yetkili olduğunu düzenlemektedir.
217. CBK’nın 54. maddesinin ikinci
cümlesinde yer alan “…görev ve
yetkileri,…” ibaresinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimine ilişkin olarak
belirtilen gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
218. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR
bu görüşe katılmamışlardır.
ii. Kuralın “...iş tanımlarını…” Bölümünün
İncelenmesi
219. Dava konusu kural, Kurumdaki iş tanımlarını karara
bağlama konusunda TÜBİTAK Yönetim Kurulunun görevli ve yetkili olduğunu
düzenlemektedir.
220. Kuralın TÜBİTAK
içindeki iş tanımlarının belirlenmesi konusunda yetkili birime ilişkin
düzenleme öngördüğü bu itibarla yürütme yetkisine ilişkin bir hususu
düzenlediği açıktır.
221. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme de içermemektedir.
222. Yukarıda da açıklandığı üzere Anayasa’nın 123.
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…kurulur.”
ibaresi CBK ile kurulan bir kamu tüzel kişiliğinin CBK ile düzenlenmesini de
içermektedir (bkz. § 196).
223. Bir tüzel kişiliğin gerçek anlamda kurulduğundan
bahsedebilmek için organları, görev ve yetkileri, teşkilat yapısı gibi
unsurların da belirlenmesi gerekmektedir. Bunlar gibi konular düzenlenmeden bir
kamu tüzel kişiliğinin faaliyette bulunması düşünülemez (bkz. § 197). Bu
bağlamda görev ve yetkileri CBK’nın 584. maddesinde belirlenmiş olan TÜBİTAK’ın
kurum içindeki iş tanımlarının belirlenmesi konusunda Yönetim Kurulunu yetkili
ve görevli sayan kuralın tüzel kişinin teşkilat yapısına ilişkin olduğu görülmektedir. Bu itibarla kuralın münhasıran kanunla
düzenlenmesi öngörülen bir konuya ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
224. 17/7/1963 tarihli ve 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun’un adı 703 sayılı KHK’nın
98. maddesi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı
Düzenlemeler Hakkında Kanun olarak değiştirilmiş ve bu Kanun’un birçok maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır. 16/8/1983 tarihli ve 77 sayılı Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kurulu Kurulmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname de 703 sayılı
KHK’nın 106. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. TÜBİTAK bünyesinde iş
tanımlarının belirlenmesine yönelik olarak yürürlükte olan herhangi bir kanuni
düzenleme saptanmamıştır. Bu itibarla kural, kanunda açıkça düzenlenen konulara
ilişkin değildir.
225. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR
bu görüşe katılmamışlardır.
iii. Kuralın “…, ücret cetvelleri…bu değerlendirmeler
kapsamında yapılacak ödemeler ile…” Bölümünün İncelenmesi
226. Dava konusu kural, TÜBİTAK personelinin ücret
cetvelleri ile personel performans değerlendirme kriterleri kapsamında
yapılacak ödemelerin Başkanlığın önerisi üzerine görüşülerek karara
bağlanmasını Yönetim Kurulunun görevi olarak düzenlemektedir. Kural, ücret
cetvelleri ile performans değerlendirme kriterlerine göre gerçekleştirilecek
ödemelerin belirlenmesini Yönetim Kuruluna bırakmaktadır.
227. TÜBİTAK personelinin ücret cetvelleri ile personel
performans değerlendirme kriterleri kapsamında yapılacak ödemelerin Başkanlığın
önerisi üzerine görüşülerek karara bağlanmasını Yönetim Kurulunun görevi sayan
kural, yürütme yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir.
228. 278 sayılı Kanun’un
17. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde diğer kanunlardaki
düzenleme ve kısıtlamalara tabi olunmaksızın toplu iş sözleşmesi kapsamında
bulunanlar dışındaki Kurum personeline ödenecek aylık net ücretin, toplu iş
sözleşmesi kapsamındaki personele ödenen ve Yönetim Kurulu tarafından referans
olarak belirlenen göreve karşılık gelen pozisyona yapılan ödemelerin iki
katını; bu Kanun’un 19. maddesi uyarınca Kurumda görevlendirilen kişilere
yapılacak aylık net ödemenin ise toplu iş sözleşmesi kapsamındaki personele
ödenen ve Yönetim Kurulu tarafından referans olarak belirlenen göreve karşılık
gelen pozisyona yapılan ödemeleri geçmemek üzere Yönetim Kurulu tarafından
belirleneceği belirtilmiştir. Söz konusu fıkranın son cümlesinde ise Yönetim
Kurulunun bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları
belirlemeye, ücretin bir kısmını performansa bağlamaya yetkili olduğu hükme
bağlanmıştır.
229. Anılan hüküm toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında
kalan personel ile Kurumda görevlendirilen personele yapılacak ödemelerin üst
sınırını tespit etmekte ve bu üst sınırı aşmamak kaydıyla yapılacak ödemenin
belirlenmesini Yönetim Kuruluna bırakmaktadır. Bunun yanında ödemelere ilişkin
usul ve esasların belirlenmesi ile ödemelerin bir kısmının performansa
bağlanması konusunda yetkiyi Yönetim Kuruluna tanımaktadır.
230. Dava konusu kural ise ücret cetvelleri ile personel
performans değerlendirme kriterlerine göre gerçekleştirilecek değerlendirmeler
kapsamında yapılacak ödemelerin Yönetim Kurulu tarafından belirleneceğini
düzenlemektedir. Personele ödenecek ücret ve performans değerlendirmesine göre
ödeme, söz konusu kişilere ekonomik menfaat temin etmeyi içerdiğinden “mülkiyet
hakkı” kapsamındadır. Bu nedenle kural, Anayasa’nın İkinci Kısım İkinci
Bölümü’nde yer alan mülkiyet hakkına ilişkin bir düzenleme içerdiğinden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK
ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
231. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden
incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
iv. Kuralın Kalan Kısmının İncelenmesi
232. Dava konusu kural, TÜBİTAK’ta personel performans değerlendirme kriterlerinin
Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlanmasını Yönetim Kurulunun
görevi olarak düzenlemektedir.
233. TÜBİTAK personelinin performans değerlendirme
kriterlerinin Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlanmasını Yönetim
Kurulunun görevi sayan kural, yürütme yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemekte
olup ayrıca Anayasa’nın İkinci Kısım Birinci ve
İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü
Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlere ilişkin düzenleme de
öngörmemektedir.
234. Personelin başarı, verimlilik,
gayret gibi hususlar bakımından değerlendirmeye tabi tutularak potansiyelinin
tespit edilmesini amaçlayan performans değerlendirme kriterleri, kurum içi
işleyişin düzenlenmesi ve verimliliğin artırılması amacıyla oluşturulmaktadır.
235. Bu itibarla performans değerlendirme kriterlerinin Başkanlığın
önerisi üzerine görüşülerek karara bağlanmasını Yönetim Kurulunun görevi olarak
düzenleyen dava konusu kuralın münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuya ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
236. Yapılan incelemede TÜBİTAK’ta performans değerlendirme kriterlerinin
belirlenmesini düzenleyen bir kanun hükmüne
rastlanmamıştır.
237. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi
gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
238. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 123. maddesi yönünden
incelenmiştir.
239. Anayasa’nın 123. maddesinin son
fıkrasında kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya CBK ile kurulabilmesi
öngörülmüştür. Anılan hüküm uyarınca Cumhurbaşkanı, CBK’yla idarenin
teşkilatlanması konusunda Anayasa’nın temel ilkelerine ve bu alanla ilgili
öngördüğü kurallarına bağlı kalmak koşuluyla kamu tüzel kişilerinin teşkilat
yapısının ne şekilde olacağını belirleme hususunda takdir yetkisine sahiptir.
240. Bununla birlikte yürütme organının
CBK çıkarmaya yetkili olduğu konuya ilişkin her türlü ayrıntıyı CBK ile düzenlemesi
ve bu düzenlemelerin gereğini bizzat yerine getirmesi gerekli olmayıp CBK ile
konuya ilişkin temel kuralları belirledikten ve genel çerçeveyi çizdikten sonra
bu çerçevenin içinde kalan hususları, düzenleyici nitelikteki diğer işlemlerle
belirlemesi ve bu düzenlemeler kapsamında yerine getirilmesi gerekli
tasarrufları da ilgili idareye bırakması mümkündür (AYM, E.2019/105, K.2020/30,
12/6/2020, § 36; E.2018/124, K.2020/56, 15/10/2020, § 25).
241. Dava konusu kuralla TÜBİTAK’ın personel kadroları, personel performans
değerlendirme kriterleri ile iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen
pozisyonlarını Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlamak Yönetim
Kurulunun görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir. Kuralda TÜBİTAK’ın Yönetim
Kuruluna bırakılan yetkinin genel çerçevesinin belirlendiği anlaşılmaktadır.
242. Açıklanan nedenle kural, Anayasa’nın
123. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
M. CBK’nın 594.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…gerekli
gördüğü bilgileri…” İbaresinin İncelenmesi
1. Genel Açıklama
243. Kişisel verilerin
korunması hakkı Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında anayasal güvenceye bağlanmış
olup kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla
düzenleneceği belirtilmiştir. Buna göre veri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin
yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esaslar bu konuda kabul edilmiş genel
kanun niteliğindeki 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu’nda düzenlenmiş, bazı kanunlarda da kişisel verilerle ilgili
hükümlere yer verilerek konuya ilişkin yasal güvencenin sağlanması
amaçlanmıştır.
244. 6698 sayılı Kanun’un 3. maddesinin
(e) bendinde kişisel verilerin elde
edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden
düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle
getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler
üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlem kişisel verinin işlenmesi olarak
ifade edilmiştir.
245. Anılan Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında kişisel verilerin ancak bu Kanun’da ve diğer kanunlarda öngörülen
usul ve esaslara uygun olarak işlenebileceği belirtilmiştir. Yine Kanun’un 4.
maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 5. ve 6. maddelerinde kişisel verilerin
işlenmesinde uyulması zorunlu genel ilkeler, kişisel verilerin ilgili kişinin
rızasıyla veya rızaya dayalı olmaksızın işlenmesi şartları düzenlenmiş; kişisel
verilerin silinmesi, yok edilmesi, anonim hâle getirilmesi şartları ise
Kanun’un 7. maddesinde ayrıca belirtilmiştir. Kanun’un Üçüncü Bölümü ve Beşinci
Bölümü’nde ise kişisel verileri işlenen gerçek kişiler ile kişisel verileri
işleyen gerçek veya tüzel kişilerin hak ve yükümlülükleri ile kanun hükümlerine
aykırı hareket edenler yönünden uygulanacak cezai hükümlere yer verilmiştir.
246. Kural olarak kişisel verisi işlenen gerçek kişinin
açık rızası olmaksızın kişisel verilerin yurt içindeki veya yurt dışındaki
üçüncü kişilere aktarılması mümkün olmamakla birlikte Kanun’un 8. ve 9.
maddelerinde kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerin aktarılması
şartları ile buna ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Buna göre kişisel
verinin aktarıldığı gerçek veya tüzel kişinin kimliğinden bağımsız olarak
kişisel verinin aktarılmasına ilişkin işlemlerin anılan maddelerde belirtilen
usul ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilmesi zorunludur.
247. 6698 sayılı Kanun’un uygulanması bakımından genel
olarak Kanun’a tabi bulunan kişiler, kurum veya kuruluşlar tek tek belirtilmek
suretiyle herhangi bir istisna öngörülmemiş olup yalnızca Kanun’un 28.
maddesinde kişisel verinin işlenmesindeki amaç ve kapsam yönünden birtakım
istisnalara yer verilmiştir. Buna göre anılan Kanun kapsamında kalan ve kişisel
veriyi ilk defa elde edenler ile kişisel veriyi herhangi bir surette elinde
bulunduran tüm gerçek ve tüzel kişilerin, kurum ve kuruluşlar ile bunların
personelinin Kanun’da belirtilen usul ve esaslara uygun hareket etmesi
gerekecektir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
248. Dava dilekçesinde özetle; kişisel verilerin
toplanması ve işlenmesine ilişkin faaliyetlerin kanunla düzenlenmesi gerektiği,
kanunla genel çerçevesi belirlenmeksizin kurumlara veri toplama yetkisi
verilmesinin hukuki belirlilik ilkesine de aykırılık oluşturduğu, kişisel
verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla
işlenebileceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 20. ve 104. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
249. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 20. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya
ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında
yapılacaktır.
250. CBK’nın “Bilgi ve belge talebi” başlıklı 594.
maddesinin birinci cümlesinde TÜBİTAK’ın, araştırma ve inceleme konuları için
gerekli gördüğü bilgileri kamu kurum ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim
kurumları dâhil tüm yükseköğretim kurumlarından doğrudan doğruya istemeye
yetkili olduğu belirtilmiştir. Anılan cümlede yer alan “…gerekli gördüğü
bilgileri…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
251. CBK’nın 584. maddesine göre TÜBİTAK bilimsel ve
teknolojik alanlarda araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek,
koordine etmek, izlemek, yapmayı özendirmek ve yapmak, bu amaçla program ve
projeler geliştirmek, ülkemizin bilim ve teknolojiye, buluş ve yeniliğe dayalı
rekabet gücünün yükseltilmesine, ekonomik ve sosyal gelişimine, ülke
güvenliğine, insan ve çevre sağlığına katkı sağlamaya dönük stratejik alanlarda
araştırmalar yapmak ve yaptırmak, teknoloji altyapısını güçlendirmek amacıyla
merkezler ve enstitüler kurmak, Kurum bünyesinde araştırma ve geliştirme
faaliyetlerini yapan merkezlerde, enstitülerde ve birimlerde geliştirilen
teknolojilerin üretimde ve ihtiyaç duyulan alanlarda tanıtılmasını,
kullanılmasını veya bunlardan daha kolay yararlanılmasını sağlamak için gerekli
ortamları ve yönetim yöntemlerini hazırlamak, bu teknolojilerin ülke
ekonomisine, sınai ve sosyal gelişmeye katkıda bulunacak ticari değerlere
dönüşmesini sağlamak, bu amaçla ilgili Bakanın onayı üzerine şirket kurmak,
kurulmuş şirketlere ortak olmak, Türkiye’nin taraf olacağı bilimsel ve
teknolojik yardım ve iş birliği anlaşmalarının hazırlanması ve müzakeresinde
Cumhurbaşkanlığına önerilerde bulunmak, bu anlaşmaların izlenme ve
uygulanmasında ilgili mevzuat çerçevesinde görev almak, dokümantasyon, bilgi
sistemleri, bilgi bankaları, veri tabanları, kütüphane ve arşiv gibi bilimsel
ve teknolojik destek birimleri kurmak, mevcut ulusal ve uluslararası yapı ve
sistemlerle iş birliği yapmak, araştırma ve eğitim kuruluşları arasında
araştırma ve eğitim amaçlı elektronik haberleşme hizmeti verecek ağlar kurmak,
işletmek ve bu ağların yurt içi ve yurt dışındaki ağlarla bağlantısını sağlamak
gibi konularda görevli ve yetkili kılınmıştır.
252. TÜBİTAK’ı anılan görevleri kapsamında gerekli
gördüğü bilgileri istemeye yetkili kılan kuralın yürütme yetkisine ilişkin
konuyu düzenlediği anlaşılmaktadır.
253. TÜBİTAK’ın bilimsel ve teknolojik alanlarda
araştırma ve geliştirme faaliyetlerini esas alan görevleri dikkate alındığında
gerekli olan bilgileri isteyebilmesinin görevleriyle ilgili olduğu açıktır.
Diğer bir ifadeyle istenebilecek bilgiler TÜBİTAK’ın görevleriyle ilgili
olanlar ile sınırlı tutulmuş olup kural, kişisel verilere ilişkin bir düzenleme
niteliğinde değildir.
254. 6698 sayılı Kanun kapsamında yer
alan ve kişisel verilere ilişkin yükümlülükler ile uyulacak usul ve esasları
düzenleyen çeşitli hükümlere “Genel Açıklama” bölümünde yer verilmiştir (bkz.
§§ 243-247). Kuralın kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerinin
uygulanmasını engelleyen, sınırlandıran, genişleten, uygulanmasına istisna
getiren veya herhangi bir surette bu hükümlere temas eden bir yönü bulunmadığı
gibi kişisel verilere ilişkin her türlü işlemin 6698 sayılı Kanun ile kişisel
verilere ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümlere uygun olarak
gerçekleştirilmesi gerektiği açıktır.
255. Bu itibarla kişisel verilere
ilişkin düzenleme içermeyen ve kişisel verilerle ilgili bulunmayan kuralın Anayasa’nın
İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları
ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevler kapsamında
bulunduğu söylenemez (benzer bir değerlendirme için bkz. AYM, E.2018/134,
K.2021/13, 3/3/2021, § 23-25; AYM, E.2018/133, K.2021/70, 13/10/2021, § 43-45).
256. Daha önce ifade edildiği üzere CBK ile kurulan bir kamu tüzel kişisinin görev ve
yetkilerine dair düzenlemelerin CBK ile yapılması
mümkündür (bkz §196). Buna göre Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak
CBK ile kurulmuş bulunan ve kamu tüzel kişisi olan TÜBİTAK’ın görevleriyle
ilgili bilgi isteme yetkisini düzenleyen kuralın Anayasa’nın 123. maddesinin
üçüncü fıkrası bağlamında 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü
cümlesini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.
257. 278 sayılı Kanun’da TÜBİTAK’ın
bilgi isteme yetkisine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Dolayısıyla TÜBİTAK’ın bilgi isteme yetkisine yönelik kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
258. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi
gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
259. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
260. Kuralın
TÜBİTAK’ın CBK’da açıkça düzenlenmiş olan görevlerini yerine getirebilmesi
amacıyla düzenlendiği ve istenebilecek bilgilerin TÜBİTAK’ın görevleriyle
ilgili ve gerekli olanlarla sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Gerekli görülen
bilgilerin istenmesindeki amaç, kapsam ve sınır
açıkça gösterilmiş olup kuralın hem kişiler hem de idare yönünden belirli ve
öngörülebilir olduğu açık olduğundan kuralda belirsizlik bulunmamaktadır.
261. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
N. CBK’nın 619.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
262. Dava dilekçesinde özetle; Türkiye İş Kurumunun
(İŞKUR) Genel Kurulunda kamu kurum ve kuruluşlarını temsil edecek üyelerin
niteliklerinin, sayısının ve hangi usullere göre belirleneceği hususlarının
düzenlenmediği, bu hususların belirlenmesinin çalışma ve sosyal güvenlik
bakanının takdirine bırakıldığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki
Yönünden İncelenmesi
263. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 104. maddesi yönünden
incelenmiştir.
264. CBK’nın Kırküçüncü Bölümü’nde İŞKUR’un kuruluş,
görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
CBK’nın 615. maddesinde İŞKUR’un Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili
kuruluşu olup özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, idari ve mali
bakımdan özerk bir kamu kuruluşu olduğu ifade edilmiştir. CBK’nın 618.
maddesinde Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Genel Müdürlük ve İl İstihdam Kurulları
İŞKUR’un organları olarak sayılmıştır.
265. CBK’nın 619. maddesinde Genel Kurul ve görevleri
düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında Genel Kurulun
oluşumu hükme bağlanmıştır. Genel Kurulun bu fıkranın dava konusu (a) bendine
göre kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen
bakan tarafından belirlenecek üyeler ile (b) bendine göre üye sayıları itibarıyla en fazla üyeye sahip ilk üç
sıradaki işçi konfederasyonlarınca üye sayıları oranları dikkate alınarak
belirlenecek on yedi, üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip işveren konfederasyonunca
belirlenecek on, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden beş, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonundan üç, Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan her
engel grubunu temsilen birer olmak üzere toplam dört, Türkiye Ziraat Odaları
Birliğinden iki, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek dört öğretim üyesi,
Kurumda temsil yetkisine sahip kamu görevlileri sendikasınca belirlenecek bir temsilciden
oluşacağı belirtilmiştir. Kamu kurum ve
kuruluşlarını temsilen bakan tarafından belirlenecek üyelerin Genel Kurulun oluşumunda yer
almasını öngören (a) bendi dava konusu
kuralı oluşturmaktadır.
266. Kuralla İŞKUR Genel Kuruluna kamu kurum ve
kuruluşlarını temsilen çalışma ve sosyal güvenlik bakanı tarafından üye
belirlenmesi hükme bağlanmış olup yürütme yetkisine ilişkin bir konu
düzenlenmektedir.
267. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme de içermemektedir.
268. Anayasa’nın 123. maddesinin üçüncü fıkrasında kamu
tüzel kişiliğinin kanunla veya CBK ile kurulacağı hükme bağlanmıştır. Kuruluş
görev, yetki ve sorumlulukları (4) numaralı CBK’nın Kırküçüncü Bölümü’nde düzenlenen
İŞKUR’un tüzel kişiliği haiz olduğu belirtilmekle birlikte bu tüzel kişiliğin
kamu tüzel kişiliği niteliğinde olup olmadığı belirtilmediğinden öncelikle
Kurumun kamu tüzel kişisi vasfını haiz olup olmadığı değerlendirilmelidir.
269. 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu
ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un 1. maddesinin son fıkrasında
Kurumun malları, alacakları ve banka hesaplarının 9/6/1932 tarihli ve 2004
sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu
bakımından devlet malı hükmünde olup haczedilemeyeceği, alacaklarının da devlet
alacağı derecesinde imtiyazlı olduğu ve Kurum malları hakkında 2004 sayılı
Kanun’un iflasa ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağı ifade edilmiştir. Bunun
yanında Kanun’un 6. maddesinin dört ve beşinci fıkralarında İŞKUR Yönetim
Kurulu üyelerinin taşıması gereken nitelikler ve görevden uzaklaştırılmaları
konularında 657 sayılı Kanun’a atıfta bulunulmuş, 20. maddesinde İŞKUR’a idari
para cezası uygulama yetkisi verilmiş ve Kanun’un 23. maddesiyle İŞKUR’a vergi,
resim, harç muafiyeti yanında belediyelerce yürütülen hizmetlerden alınan
ücretlerden muafiyet ile kurumun doğrudan hizmetlerinden yararlanmadığı fon ve
kuruluşlara katkı payından muafiyet tanınmıştır.
270. İŞKUR’un kuruluşuna ilişkin usul ve esasların CBK
ile düzenlenmiş olması ve açıklanan kamusal ayrıcalıklarla donatılmış olması
hususları birlikte değerlendirildiğinde İŞKUR’un kamu tüzel kişiliğini haiz
olduğu sonucuna varılmaktadır.
271. Daha önce de ifade edildiği gibi Anayasa’nın 123.
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca CBK ile kurulan bir tüzel kişinin organları
da dâhil olmak üzere teşkilat yapısına yönelik düzenlemelerin CBK ile yapılması
mümkündür. Dolayısıyla İŞKUR’un organlarının Anayasa’nın 123. maddesi uyarınca
CBK ile düzenlenmesinde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesini ihlal eden bir yön bulunmamaktadır.
272. İŞKUR’un Genel Kurulunun
oluşturulmasına yönelik olarak yürürlükte olan herhangi bir kanuni düzenleme
saptanmamıştır. Bu itibarla kural, kanunda açıkça düzenlenen konulara ilişkin
değildir.
273. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
274. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 123. maddesi yönünden
incelenmiştir.
275. Kural, İŞKUR’un organlarından olan Genel Kurula kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen bakan tarafından
belirlenecek üyelerin temsilci olarak katılacağını düzenlemektedir. Bununla
birlikte kuralda hangi kamu kurum ve kuruluşlarının Genel Kurulda temsil
edileceği, temsilci sayısı ve temsilcilerin nitelikleri hususları
belirtilmemiştir. Başka bir ifadeyle kamu tüzel kişisi olarak CBK ile kurulan
İŞKUR’un tüzel kişiliğin bir unsuru olan Genel Kurul organında kamu kurum ve
kuruluşlarının temsiline ilişkin olarak bakana bırakılan yetkinin kapsamı
konusunda genel bir çerçeve çizilmemiştir.
276. Açıklanan nedenle kural, Anayasa’nın
123. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 123. maddesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. maddesi
yönünden incelenmemiştir.
O. CBK’nın 647. Maddesinin İncelenmesi
277. (4) numaralı CBK’nın dava konusu
647. maddesi 28/3/2020 tarihli ve 31082
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (57)
numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
278. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
Ö. CBK’nın 675. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının
İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
279. CBK’nın Kırkyedinci Bölümü’nde Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığının (TÜSEB) kuruluş, teşkilat ve görevlerine ilişkin usul
ve esaslar düzenlenmiştir. CBK’nın 665. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
TÜSEB’in kamu tüzel kişiliğine, bilimsel ve idari özerkliğe sahip, özel bütçeli
olduğu, (2) numaralı fıkrasında ise TÜSEB’in ilgili olduğu bakanlığın, Sağlık
Bakanlığı olduğu ifade edilmiştir.
280. CBK’nın dava konusu 675. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birinci cümlesinde Başkanlık kadrolarında çalıştırılanlar ve
görevlendirilenlerin sağlık bilimi ve teknoloji alanındaki araştırma ve
geliştirme faaliyetleri (Ar-Ge), bilimsel faaliyetler ve uygulama gibi görev
alanlarıyla ilgili yıllık periyotlarda performans değerlendirmesine tabi
tutulacağı belirtilmiş; ikinci cümlesinde de bu değerlendirme sonucuna göre
sözleşmelerinin uzatılıp uzatılmamasına veya bitiş süresinden önce feshine
karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
281. CBK’nın 673. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde Başkanlık personelinin 375 sayılı KHK’nın ek 28. maddesine
göre çalıştırılacağı belirtilmiş, (2) numaralı fıkrasında ise TÜSEB'de, 375
sayılı KHK’nın ek 26. maddesine göre sözleşme ile yerli veya yabancı uzman
istihdam edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan KHK’nın ek 28. maddesi
657 sayılı Kanun’a tabi personel istihdam edilmeyen kamu kurum ve
kuruluşlarında iş mevzuatına tabi personel istihdamını, ek 26. maddesi ise yerli
veya yabancı sözleşmeli personel istihdamını düzenlemektedir. Ek 26. maddeye
göre sözleşmeli personel 657 sayılı Kanun’un ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırılması hakkındaki hükümlere bağlı olmaksızın, özel bilgi ve
uzmanlık gerektiren geçici mahiyetteki işlerde tam zamanlı, kısmi zamanlı veya
projelerle sınırlı olarak istihdam edilebilecektir. Böylelikle bu personelin
geçici mahiyetteki işlerde istihdam edileceği hükme bağlanmıştır.
282. TÜSEB’de Ar-Ge projelerinin gerektirdiği alanlarda
sözleşmeyle personel istihdam edilmesine ilişkin hususlar 19/11/20014 tarihli
ve 6569 sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da
düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 12. maddesinin (4) numaralı fıkrasında Ar-Ge
projelerinin gerektirdiği niteliklere sahip olanların, enstitülerde proje
süresi ile sınırlı olmak üzere, belirli süreli iş sözleşmesiyle istihdam
edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu maddenin (6) numaralı
fıkrasında ise yabancı uyruklu uzmanların 27/2/2003 tarihli ve 4817 sayılı
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun hükümlerine tabi olmaksızın ve
haklarında 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanmak
suretiyle bir yıla kadar çalıştırılabileceği ifade edilmiştir.
283. CBK’nın 669. maddesinde Başkanlık teşkilatının
başkana, Genel Sekreterliğe ve başkana bağlı olarak faaliyet gösteren enstitülerden
oluştuğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla dava konusu kural uyarınca Başkanlık
kadrolarında çalıştırılan ve görev yapanların Genel Sekreterlik ve başkana
bağlı enstitülerde çalışan ve görev yapanları ifade ettiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu kural uyarınca performans değerlendirmesine tabi tutularak
sözleşmelerinin uzatılıp uzatılmamasına veya sözleşme bitiş süresinden önce
feshine karar verilecek personelin Başkanlık teşkilatında sözleşmeyle istihdam
edilen personel olduğu görülmektedir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
284. Dava dilekçesinde özetle; kamu görevlilerinin hak ve
yükümlülükleri ile özlük haklarına ilişkin düzenlemelerin kanunla yapılması
gerektiği, periyodik performans değerlendirmesi yoluyla idareye sınırları
belirsiz bir yetki verildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 104. ve 128.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Birinci Cümle
i. Kuralın Konu Bakımından Yetki
Yönünden İncelenmesi
285. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra
kapsamında yapılacaktır.
286. Kuralla Başkanlık kadrolarında çalıştırılanlar ile
görevlendirilenlerin Ar-Ge, bilimsel faaliyetler ve uygulama gibi görev
alanlarıyla ilgili olarak yıllık periyotlarda performans değerlendirmesine tabi
tutulacağı hükme bağlanmış olup yürütme yetkisine ilişkin bir konu
düzenlenmektedir.
287. Kural, performans değerlendirmesine
herhangi bir hüküm ve sonuç bağlamamakta olup bu yönüyle Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme içermemektedir.
288. Yukarıda da belirtildiği üzere
performans değerlendirme kriterleri, kurum içi işleyişin düzenlenmesi ve
verimliliğin artırılması amacıyla oluşturulmaktadır (bkz. § 234). Bu itibarla
Başkanlık kadrolarında çalıştırılanlar ile görevlendirilenlerin yıllık periyotlarda performans değerlendirmesine tabi
tutulmasını öngören dava konusu kuralın
münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuya ilişkin olmadığı
anlaşılmaktadır.
289. Yapılan incelemede Başkanlık kadrolarında
çalıştırılanlar ile görevlendirilenlerin yıllık periyotlarda performans
değerlendirmesine tabi tutulmasını düzenleyen
kanun hükmüne rastlanmamıştır.
290. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi
gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
291. Kural, Başkanlık kadrolarında çalıştırılanlar ve
görevlendirilenlerin yıllık periyotlarda performans değerlendirmesine tabi
tutulmasını öngörürken performans değerlendirmesinin kapsamını ilgili
personelin görev alanıyla ilgili konularla sınırlandırmıştır. Bu itibarla kural hem kişiler hem de idare yönünden belirli ve
öngörülebilir niteliktedir.
292. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
b. İkinci Cümle
293. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra
kapsamında yapılacaktır.
294. TÜSEB kadrolarında çalıştırılanlar ve
görevlendirilenlerin yıllık periyotlarda tabi tutuldukları performans
değerlendirmesi sonucuna göre sözleşmelerinin uzatılıp uzatılmamasına veya
sözleşme bitiş süresinden önce sözleşmelerinin feshine karar verileceğini
düzenleyen kuralın yürütme yetkisine ilişkin konulardan olmadığı söylenemez.
295. Kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısım Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenleme içermemektedir.
296. Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının üçüncü cümlesinde “Anayasada münhasıran kanunla
düzenlenmesi gereken konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.”
denilmiştir. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında ise memurların ve
diğer kamu görevlileri, nitelikleri ve atanmaları ile özlük işleri gibi
hususların kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
297. Dava konusu kural uyarınca
performans değerlendirmesine tabi tutulacak personel; CBK’nın 673. maddesinin
atfıyla 375 sayılı KHK’nın ek 26 ile ek 28. maddeleri ve 6569 sayılı Kanun’un
12. maddesinin (4) ile (6) numaralı fıkraları uyarınca istihdam edilmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere KHK’nın ek 26. maddesi yerli veya yabancı sözleşmeli
personel istihdamını düzenlemekte olup maddeye göre sözleşmeli personel 657
sayılı Kanun’un ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki hükümlere bağlı olmaksızın, özel bilgi ve uzmanlık gerektiren geçici
mahiyetteki işlerde tam zamanlı, kısmi zamanlı veya projelerle sınırlı olarak
sözleşmeyle istihdam edilebilecektir. KHK’nın ek 28. maddesi ise 657 sayılı
Kanun’a tabi personel istihdam edilmeyen kamu kurum ve kuruluşlarında iş
mevzuatına tabi personel istihdamını düzenlemektedir. 6569 sayılı Kanun’da ise Ar-Ge
projelerinin gerektirdiği niteliklere sahip olanların, proje süresi ile sınırlı
olmak üzere, belirli süreli iş sözleşmesiyle istihdamı ve yabancı uyruklu
uzmanların 4857 sayılı Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle bir yıla kadar
istihdamı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla kamu görevlisi niteliğinde
olmayan bu personelin Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında
değerlendirilemeyeceği açıktır.
298. Öte yandan Anayasa’nın “Sosyal ve Ekonomik Haklar
ve Ödevler” başlıklı Üçüncü Bölümü’nde yer alan 48. maddesinin birinci
fıkrasında “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine
sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilerek çalışma ve
sözleşme hürriyeti düzenlenmiştir. Anayasa’nın 13. maddesinde ise temel hak ve
hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla
çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik düzenlemelerin kanunla yapılması
gerekir.
299. Sözleşmeli olarak çalıştırılan personelin yıllık
periyotlarda performans değerlendirmesine tabi tutulmasını ve bu değerlendirme sonucuna göre sözleşmelerinin uzatılıp
uzatılmamasına veya sözleşme bitiş süresinden önce feshine karar verileceğini
belirten dava konusu kural çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik sınırlama
öngörmektedir.
300. Bu durumda kuralla Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca
münhasıran kanunla yapılması gereken temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması
hususuna ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. Bu
itibarla kuralda Anayasa’nın 13. maddesi bağlamında 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı şekilde düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
301. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca aynı fıkranın
dördüncü cümlesi yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
P. 678. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer
Alan “…gerekli gördüğü her türlü bilgiyi…” İbaresinin İncelenmesi
1.
İptal Talebinin Gerekçesi
302. Dava dilekçesinde özetle; CBK’nın 143. maddesinin
(ğ) bendinde yer alan “…her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…”
ibaresine yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 20. ve 104. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
303. Dava dilekçesinde konu bakımından yetki yönünden
kuralın Anayasa’nın 20. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya
ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında
yapılacaktır.
304. CBK’nın “Bilgi isteme ve gizliliğe uyma”
başlıklı 678. maddesinin birinci cümlesinde TÜSEB’in görevleri kapsamında Ar-Ge
konuları için gerekli gördüğü her türlü bilgiyi, kamu kurum ve kuruluşları ile
vakıflara ait olanlar dâhil tüm yükseköğretim kurumlarından talep edebileceği
düzenlenmiştir. Dava konusu kural, cümlede yer alan “…gerekli gördüğü her
türlü bilgiyi…” ibaresidir.
305. CBK’nın 666. maddesinin (1) numaralı fıkrası
kapsamında TÜSEB’in Cumhurbaşkanı’nın sağlık bilimi ve teknolojileri konusunda
aldığı kararları uygulamak veya bu kararların uygulanmasında eş güdüm sağlamak,
sağlık bilimi ve teknolojilerindeki gelişme, buluş ve yeniliklerin sağlık
hizmetlerinde kullanımına ve yaygınlaştırılmasına, toplum ve bireyin sağlık
düzeyinin yükseltilmesine dönük Ar-Ge yapmak ve/veya yaptırmak, bu maksatla
Ar-Ge merkezleri ve ihtiyaç duyulan diğer birimleri kurmak veya kurdurmak,
teşhis ve tedavi standartlarının oluşturulmasına ve yeni tedavi yöntemlerinin
geliştirilmesine katkıda bulunacak Ar-Ge yapmak veya yaptırmak gibi hususlarda
görevli ve yetkili kılındığı anlaşılmaktadır. Anılan maddenin (3) numaralı
fıkrasında da Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca talep edilecek saha
araştırmalarının, Ar-Ge, yayın ve danışmanlık hizmetlerinin TÜSEB tarafından
yerine getirilebileceği hükme bağlanmıştır.
306. Anılan görev ve yetkiler dikkate
alındığında TÜSEB’in görev ve yetkilerinin önemli bir kısmının kişisel veri
niteliği taşıyan sağlık alanındaki verilerin toplanmasını gerekli kılan iş ve
işlemlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
307. CBK’nın 143. maddesinin (ğ) bendinde yer alan “…her
türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen
gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
308. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN ile
Engin YILDIRIM bu görüşe farklı gerekçeyle katılmışlardır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın
birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
R. CBK’nın 688.
Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
309. (4) numaralı CBK’nın dava konusu
fıkranın da yer aldığı 688. maddesi (57)
numaralı CBK’nın 12. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
310. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
S. 690. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci
Cümlesinde Yer Alan “…gerekli gördüğü her türlü bilgiyi…” İbaresinin
İncelenmesi
311. CBK’nın dava konusu kuralın yer
aldığı 690. maddesi “Enstitü, araştırma ve inceleme konuları için gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi kamu kurum ve kuruluşlarından istemeye yetkilidir.
Kendilerinden bilgi istenen kamu kurum ve kuruluşları, söz konusu isteğe cevap
vermek ve gereken kolaylığı göstermekle yükümlüdürler. Enstitü personeli
gizlilik taşıyan bilgileri açıklayamaz, kendilerinin veya başkalarının
menfaatine kullanamaz.” şeklinde iken (57) numaralı CBK’nın 14. maddesiyle
“Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü başkaca bir
işleme gerek kalmaksızın kapatılmıştır. Kapatılan Türkiye Atom Enerjisi
Kurumuna, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsüne ve Nadir Toprak Elementleri
Araştırma Enstitüsüne mevzuatta yapılan atıflar Türkiye Enerji, Nükleer ve
Maden Araştırma Kurumuna yapılmış sayılır.” şeklinde değiştirilmiştir.
312. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
Ş. CBK’nın 738. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (g)
Bendinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
313. Dava dilekçesinde özetle; CBK’nın 143. maddesinin
(ğ) bendinde yer alan “…her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…”
ibaresine yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 20. ve 104. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
314. CBK’nın Ellibirinci Bölümü’nde Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığının (Başkanlık) kuruluş, teşkilat, görev ve
yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. CBK’nın 735. maddesinde
Başkanlığın kamu tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli ve Kültür ve Turizm
Bakanlığına bağlı olduğu ifade edilmiştir. CBK’nın Başkanlığın teşkilat birimi
olan Yurtdışı Vatandaşlar Daire Başkanlığının görevlerini düzenleyen 738.
maddesinin (g) bendi dava konusu kuralı oluşturmaktadır. Kural, Yurtdışı
Vatandaşlar Daire Başkanlığının görev alanına giren konularla ilgili her
türlü veri ve bilgiyi toplamak ve değerlendirmekle görevli olduğunu
düzenlemektedir.
315. CBK’nın 737. maddesinde Başkanlığın hizmet birimleri
düzenlenmiş ve 738. ila 746. maddelerinde de bu birimlerin görevleri
belirlenmiştir Bu kapsamda Yurtdışı Vatandaşlar Daire Başkanlığının yurt
dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, kaybettirme hâlleri dışında
vatandaşlıktan çıkmış olanların ve 29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanunu’nun 28. maddesi gereği Türk vatandaşlarına tanınan
haklardan aynen yararlananların ülkemizle sosyal, kültürel ve ekonomik
bağlarını muhafaza etmeleri ve geliştirmeleri için gerekli çalışmaların ilgili
kurumlarla eş güdüm içinde yapılmasını sağlamak, yurt dışında yaşayan
vatandaşlar ve kaybettirme hâlleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olanlara dair
yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca gerçekleştirilecek çalışmaların
koordinasyonunun bir plan dâhilinde yapılmasını sağlamak, yurt dışında yaşayan
vatandaşların ve kaybettirme hâlleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olanların
bulundukları toplumda kanuni haklardan tam olarak yararlanabilmeleri için
gerekli çalışmaları yapmak; ayrımcılık, asimilasyon, yabancı düşmanlığına karşı
korunmaları için faaliyette bulunmak ve aynı amaç için çalışan kişi ve
kuruluşlarla iş birliği yapmak, görev alanına giren konularda hizmetlerin
etkililiğini ve yararlanıcı memnuniyetini analiz ederek araştırmak ve bunların
sonuçlarını ilgili kurumlarla paylaşarak gereken çalışmaların başlatılmasını
sağlamak gibi hususlarda görevli ve yetkili kılındığı anlaşılmaktadır.
316. Anılan görev ve yetkiler ile bu
görev ve yetkiler kapsamında Yurtdışı
Vatandaşlar Daire Başkanlığına her türlü veri
ve bilgiyi toplama ve değerlendirme yetkisi verildiği birlikte değerlendirildiğinde kuralın yalnızca teşkilatlanma
ile kurumsal yapı ve işleyişin düzenlenmesinden ibaret olmadığı, kişisel veri
niteliği taşıyan veri ve bilgilerin toplanmasını ve değerlendirilmesini de
kapsadığı anlaşılmaktadır.
317. CBK’nın 143. maddesinin (ğ) bendinde yer alan “…her
türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…” ibaresinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk
denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler kural yönünden de geçerlidir.
318. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın
birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden
içerik yönünden incelenmemiştir.
T. CBK’nın 759. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının
İncelenmesi
319. (4) numaralı CBK’nın dava konusu
fıkranın da yer aldığı 759. maddesi (57) numaralı CBK’nın 16. maddesiyle
yürürlükten kaldırılmıştır.
320. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
U. CBK’nın 782. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci
Cümlesi ile (2) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
321. Dava dilekçesinde özetle; maden
ve petrol uzmanı, maden ve petrol uzman yardımcısı kadrolarında görev
yapanların kamu görevlisi olduğu, bu nedenle anılan personelin niteliklerine, görev ve yetkilerine, aylık ve ödenekleri
ile diğer özlük işlerine ilişkin hususların münhasıran kanunla düzenlenmesi
gerektiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 104. ve 128. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
2.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. (1) Numaralı Fıkranın İkinci Cümlesi
i. “…ile Uzman ve Uzman Yardımcısı…” İbaresi
322. (4) numaralı CBK’nın 782.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ile Uzman ve Uzman Yardımcısı…” ibaresi 8/4/2020 tarihli ve 31093 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan (58) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum
ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin 44. maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır.
323. Açıklanan nedenle konusu kalmayan
ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar
vermek gerekir.
ii. Cümlenin Kalan Kısmı
(1) Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
324. Dava dilekçesinde
konu bakımından yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı
olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki
inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
325. CBK’nın 766. maddesiyle mevzuatla verilen görevleri
yürütmek üzere kamu tüzel kişiliğine sahip, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına bağlı, merkezi Ankara’da olan, özel bütçeli Maden ve
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) kurulmuştur. Dava konusu kural, MAPEG’de 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine göre
maden ve petrol uzmanı ile maden ve petrol uzman yardımcısı istihdam
edilebileceğini düzenlemektedir.
326. 657 sayılı Kanun’un “Uzman istihdamı”
başlıklı ek 41. maddesi bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
teşkilatlanmalarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde öngörülmesi
kaydıyla kurumun görev alanına giren konularda çalıştırılmak üzere merkez
teşkilatlarında, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığında, Genelkurmay Başkanlığı ve
kuvvet komutanlıklarının merkez karargâhlarında uzman ve uzman yardımcısı
istihdam edilebileceğini belirtmekte ve uzman yardımcılığı ile uzman
kadrolarına atanmanın şartlarını düzenlemektedir. Anılan madde uyarınca uzman veya uzman yardımcısı istihdam edilebilmesi
CBK’da bu hususun öngörülmüş olması şartına bağlanmıştır. Dava konusu kural da
bu maddeye göre maden ve petrol uzmanı ve maden
ve petrol uzman yardımcısı istihdamını öngörmektedir.
327. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinin konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava
konusu kural yönünden de geçerlidir.
328. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
(2) Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
329. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
330. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinin içerik yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de
geçerlidir.
331. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin
reddi gerekir.
b. (2) Numaralı Fıkranın İkinci Cümlesi
332. Dava dilekçesinde konu bakımından
yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan
fıkra kapsamında yapılacaktır.
333. CBK’nın 782. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde MAPEG’de 375 sayılı KHK’nın
ek 24. maddesine göre müfettiş ve müfettiş yardımcısı istihdam edilebileceği
belirtilmiş, dava konusu ikinci cümlede ise bu müfettiş ve müfettiş yardımcılarının mali ve sosyal hak ve yardımlar
ile diğer özlük hakları bakımından 375 sayılı KHK’nın ek 30. maddesi uyarınca
bağımsız genel müdürlük müfettiş ve müfettiş yardımcılarına denk olduğu hüküm
altına alınmıştır.
334. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen
gerekçeler dava konusu yönünden de geçerlidir.
335. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca
konu bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine
aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
Ü. CBK’nın 799. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (i)
Bendi ile (1) Numaralı CBK’nın Başlığı ile Birlikte Değiştirilen 338.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci ve Üçüncü Cümlelerinin İncelenmesi
a. İptal Talebinin Gerekçesi
336. Dava dilekçesinde özetle; Türk Silahlı Kuvvetlerine
(TSK) ilişkin hususlar 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanunu’nda düzenlendiğinden kanunda açıkça düzenlenen konularda CBK
ile düzenleme yapılamayacağı, konusu suç teşkil eden emirlerin yerine
getirilemeyeceği, bu hususta askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hâllerde
kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin korunmasına ilişkin emirlere dair
istisnaların kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın
104. ve 137. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Kuralın Konu Bakımından
Yetki Yönünden İncelenmesi
337. Dava dilekçesinde
konu bakımından yetki yönünden kuralın Anayasa’nın 137. maddesine de aykırı
olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki
inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
338. CBK’nın 338. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde Genelkurmay Başkanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanlıklarının Millî Savunma Bakanına bağlı olduğu belirtilmiştir. Dava
konusu kuralla Cumhurbaşkanı’nın gerekli görmesi hâlinde Genelkurmay Başkanı
ile kuvvet komutanları ve bağlılarından doğrudan bilgi alabileceği, bunlara
doğrudan emir verebileceği ve verilen emrin herhangi bir makamdan onay
alınmaksızın doğrudan yerine getirileceği hükme bağlanmıştır.
339. Kural, Cumhurbaşkanı’nın
gerekli görmesi hâlinde Genelkurmay Başkanından, kuvvet komutanlarından ve
bağlılarından doğrudan bilgi alabileceğini, bunlara doğrudan emir
verebileceğini ve verilen emrin herhangi bir makamın onayına gerek olmaksızın
doğrudan yerine getirileceğini belirtmekte olup
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında yürütme
yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir.
340. Kural, CBK ile düzenlenemeyecek
olan hak ve ödevlere ilişkin bir düzenleme içermemektedir.
341. Anayasa’nın 123. maddesinin birinci
fıkrasında idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla
düzenleneceği belirtilmiş; 106. maddesinin on birinci fıkrasında ise
bakanlıkların kurulmasının, kaldırılmasının, görev ve yetkilerinin, teşkilat
yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının CBK ile düzenleneceği
hükme bağlanmıştır. Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında CBK’yla
düzenleneceği özel olarak belirtilen konular arasında Cumhurbaşkanlığı merkez
teşkilatına yer verilmemiş ise de Anayasa Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli ve
E.2019/71, K.2020/82 sayılı kararında Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatının da
anılan madde kapsamında CBK’yla düzenlenebileceğine hükmedilmiştir (bkz. §§
24-26).
342. CBK’lar ile bakanlıkların
kurulmasını, kaldırılmasını, görevleri ve yetkilerini, teşkilat yapısını
düzenleyebilme yetkisini haiz Cumhurbaşkanı’nın Cumhurbaşkanlığı merkez
teşkilatı ile Cumhurbaşkanlığının yürütmeye ilişkin görev ve yetkilerini de CBK
ile düzenleyebileceği evleviyetle kabul edilmelidir.
343. Anayasa’nın 104. maddesinin on
üçüncü fıkrasında Cumhurbaşkanı’nın millî güvenlik politikalarını belirleyeceği
ve gerekli tedbirleri alacağı ifade edilmiştir.
344. Dava konusu kural (1) numaralı
CBK’nın Millî Savunma Bakanlığını düzenleyen Onikinci Bölümü’nde yer almaktadır.
Anılan CBK’nın 338. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi
Genelkurmay Başkanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının
Millî Savunma Bakanına bağlı olduğunu belirtmektedir. Söz konusu CBK’nın Millî
Savunma Bakanlığının görev ve yetkilerini düzenleyen 336. maddesinin (b)
bendinde ise Millî Savunma Bakanlığının Silahlı
Kuvvetlerin faaliyet ve hizmetlerinin Cumhurbaşkanınca kararlaştırılacak
savunma politikası çerçevesinde, Genelkurmay Başkanlığı tarafından tespit
olunan ve Millî Savunma Bakanı tarafından onaylanan ilkeye, önceliğe ve ana
programlarına göre yürüteceği belirtilmiştir.
345. Buna göre kuralla Cumhurbaşkanı’nın savunma
politikasının belirlenmesine ve gerekli tedbirleri almasına ilişkin görev ve
yetkisi kapsamında olan hususlar düzenlenmekte olup Anayasa’nın 106. maddesinin
on birinci fıkrası çerçevesinde CBK ile düzenlenmesi özel olarak öngörülen konu
kapsamında kalmaktadır.
346. Bu bağlamda
Anayasa’nın CBK’lar tarafından düzenleneceğini özel olarak öngördüğü konularda
düzenleme yaptığı anlaşılan kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
347. Yukarıda da açıklandığı üzere Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesi uyarınca kanunda açıkça
düzenlenen konularda CBK çıkarılamaz (bkz. § 28).
348. TSK içinde emir verilmesi ve bu emre uyulmasına
ilişkin kurallar 211 sayılı Kanun’da “V- Emir” başlığı altında yer alan
19. ila 24. maddelerde düzenlenmiştir. Kanun’un 19. maddesinde astların üniformalı
veya üniformasız asker amirleri ile sivil amirlerinin verdiği emirleri yerine
getirmek zorunda olduğu, 20. maddesinde emirlerin astlar tarafından kural
olarak değiştirilemeyeceği, 21. maddesinde emirlerin, kaideten birbirine bağlı
makamlar ve kumandanlar tarafından bir silsile takip edilerek verileceği ve 22.
maddesinde bir amirin verdiği emir yerine getirilirken daha büyük bir amirden
önceki emre muhalif ikinci bir emir alınması hâline ilişkin usul ve esaslar
düzenlenmiştir. Kanun’un emir verilmesine ve emre uyulmasına ilişkin bu
hükümlerinin TSK içinde emir verilmesine ve bu emrin uygulanmasına ilişkin
hususları düzenlediği anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle Cumhurbaşkanı ile
Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve bağlıları arasında anılan Kanun
anlamında ast ve amir ilişkisi olmadığı sonucuna varılmaktadır.
349. Cumhurbaşkanı’nın Genelkurmay Başkanından, kuvvet komutanlarından ve
bağlılarından doğrudan bilgi almasına, bunlara emir vermesine ve bu emrin
yerine getirilmesine ilişkin olarak yürürlükte
olan herhangi bir kanuni düzenleme saptanmamıştır. Bu itibarla kural, kanunda
açıkça düzenlenen konulara ilişkin değildir.
350. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe farklı gerekçeyle
katılmıştır.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
351. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 117. ve 123. maddeleri yönünden
incelenmiştir.
352. Anayasa'nın 123. maddesinde,
idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği
belirtildikten sonra idarenin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve
yerinden yönetim esaslarına dayandığı hükme bağlanmış; kamu tüzel kişiliğinin
ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı ifade
edilmiştir.
353. İdarenin bütünlüğü,
idari görevleri yerine getiren kurumlar arasında birliğin sağlanması ve idari
yapı içinde yer alan kurumların bir bütünlük içinde çalışmasını öngörmektedir.
İdarede bütünlüğü sağlamak için başlıca iki hukuksal araç hiyerarşi ve
idari vesayet kullanılmaktadır. Hiyerarşi, hem merkezî yönetim içinde yer
alan örgütler ve bunlara bağlı birimler arasındaki hem de yerinden yönetim
kuruluşlarının kendi içindeki bütünleşmeyi sağlamaktadır.
354. Makam silsilesi şeklinde
tanımlanabilecek olan hiyerarşi kelimesi, idare hukuku bakımından en genel
anlamıyla idare içinde yer alan görevliler arasındaki tabiiyet ilişkisini,
başka bir ifadeyle ast-üst ilişkini ifade etmektedir. Hiyerarşi kapsamında üst
kademede yer alması sebebiyle amir konumunda olan görevlinin yetkileri, bizzat
alt kademede yer alan görevliye ilişkin olarak atama, terfi, disiplin vb.
işlemleri yapma yetkisi yanında alt kademede yer alan görevli tarafından yerine
getirilecek faaliyet veya işlemleri düzeltme ya da iptal etme yetkisini de
kapsamaktadır.
355. Öğretide de kabul edildiği üzere
hiyerarşi içinde alt kademede yer alan görevlilerin yükümlülüklerini, amir
konumunda olan görevlilerin emir ve talimatı altında yerine getireceği açıktır.
Bu yönüyle hiyerarşi, astlar ile üst kademedeki amirler arasındaki emir ve
talimat ilişkini de içermektedir.
356. Hiyerarşi içinde üst kademede yer
alan amirin alt kademede yer alan astlara emir ve talimat verme yetkisi, amirin
tabiiyeti altındaki görevlilerin faaliyet ve işlemlerinden dolayı sorumlu
tutulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu itibarla ilgili faaliyet veya
işlemden dolayı nihai olarak sorumluluğu bulunan her amirin kendi tabiiyeti
altındaki astlara hiyerarşi içindeki silsileyi gözetmeksizin doğrudan emir ve
talimat verebileceği ve astın da bu emir ve talimatları yerine getirmekle
yükümlü olduğu açıktır.
357. Dava konusu kural, Cumhurbaşkanı’nın gerekli gördüğünde Genelkurmay Başkanı
ile kuvvet komutanları ve bağlılarından doğrudan bilgi alabileceğini, bunlara
doğrudan emir verebileceğini ve verilen emrin herhangi bir makamdan onay
alınmaksızın derhâl yerine getirileceğini düzenlemektedir. Bu bağlamda
öncelikle Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları
arasındaki hiyerarşik ilişki değerlendirilmelidir.
358. Anayasa’nın 104. maddesinin birinci fıkrasında
Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olduğu ve yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı’na
ait olduğu belirtilmiştir. Anılan maddenin sekizinci fıkrasında Cumhurbaşkanı
yardımcıları ile bakanların, dokuzuncu fıkrasında ise üst düzey kamu
yöneticilerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanacağı ve görevden alınacağı
düzenlenmiştir. Böylelikle devlet tüzel kişiliği içinde en yüksek hiyerarşik
amirin Cumhurbaşkanı olduğu anlaşılmaktadır.
359. Anayasa’nın 117. maddesinin üçüncü fıkrasında
Genelkurmay Başkanının Cumhurbaşkanı tarafından atanacağı, Silahlı Kuvvetlerin
komutanı olduğu ve savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına
yerine getireceği belirtilmiştir. Genelkurmay Başkanının Cumhurbaşkanı
tarafından atandığı ve savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı
namına yerine getireceği dikkate alındığında Cumhurbaşkanı’nın Genelkurmay
Başkanının hiyerarşik amiri olduğu görülmektedir.
360. 211 sayılı Kanun’un 1. maddesinde Silahlı
Kuvvetlerin Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinden teşekkül eden silahlı devlet
kuvveti olduğu belirtilmiştir. (3) numaralı CBK’nın 9. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinde ise albaylıktan tuğgeneral/tuğamiral rütbelerine
terfiler ile general ve amirallikte bir üst rütbeye terfiler ve atamaların
Cumhurbaşkanınca yapılacağı düzenlenmiştir. Anayasa’nın 104. maddesinin on
dördüncü fıkrasında Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) adına
Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanlığını temsil ettiği, on beşinci
fıkrasında ise Türk Silahlı Kuvvetlerin kullanılmasına karar vereceği hükme
bağlanmıştır. Anayasa’nın anılan hükümleri ile üst düzey kamu yöneticileri
olarak kuvvet komutanlarının Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına dayanak teşkil
eden 104. maddesinin dokuzuncu fıkrası birlikte değerlendirildiğinde
Cumhurbaşkanı’nın kuvvet komutanlarının hiyerarşik amiri olduğu
anlaşılmaktadır.
361. Anayasa’nın 104. maddesinin on üçüncü ve on dördüncü
fıkralarında Cumhurbaşkanı’nın millî güvenlik politikalarını belirleyeceği,
TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanlığını temsil edeceği
düzenlenmiştir. Anayasa’nın 117. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında da
başkomutanlığın Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunacağı, millî
güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına
hazırlanmasından TBMM’ye karşı, Cumhurbaşkanı’nın sorumlu olduğu kurallarına
yer verilmiştir.
362. Devletin başı olarak yürütme yetkisini kullanan
Cumhurbaşkanı’nın Başkomutanlığı temsilen TSK’nın en üst amiri olduğu
kuşkusuzdur. Anayasa’da emir ve talimatların hiyerarşi silsilesine uygun olarak
verilmesini öngören bir hükme yer verilmediği, Cumhurbaşkanı’nın Başkomutanlığı
temsil ettiği ve Cumhurbaşkanı’na Anayasa’nın 104. ve 117. maddeleriyle verilen
sorumluluklar gözönünde bulundurulduğunda Cumhurbaşkanı’nın en üst hiyerarşik
amir olarak gerekli görmesi hâlinde Genelkurmay Başkanından, kuvvet
komutanlarından ve bağlılarından bilgi almasına, bunlara emir vermesine ve bu
emrin yerine getirilmesine yönelik kuralın Anayasa’nın 123. maddesine aykırı
olmadığı anlaşılmaktadır.
363. Anayasa’nın 117. maddesinin birinci fıkrasında “Başkomutanlık,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı
tarafından temsil olunur.” denilmektedir. Anayasa’nın 104. maddesinin on
dördüncü fıkrasında da benzer şekilde Cumhurbaşkanı’nın TBMM adına TSK’nın
Başkomutanlığını temsil edeceği hükme bağlanmıştır. Anılan kurallar
değerlendirildiğinde Cumhurbaşkanı’na Başkomutanlığı temsil yetkisinin
tanındığı anlaşılmaktadır.
364. Anayasa’nın 117. maddesinin üçüncü fıkrasında ise “Cumhurbaşkanınca
atanan Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin Komutanı olup, savaşta
Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.” kuralına
yer verilmiştir. Kuralın gerekçesinde “Genelkurmay Başkanı…, savaş halinde
de Başkomutanlık görevini, selahiyetlerini Cumhurbaşkanı namına kullanır.”
denilmiştir.
365. Anayasa’nın anılan kuralları birlikte
değerlendirildiğinde Anayasa’da başkomutanlığı temsil yetkisi ve görevi ile
başkomutan olarak Silahlı Kuvvetlerin komutanlığı yetkisi ve görevi arasında
ayrım yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu kuralla barış ve savaş hâli
arasında ayrım yapılmaksızın Cumhurbaşkanı’nın bilgi alma ve emir verme yetkisi
ile emri alanın bu emre itaat yükümlüğü düzenlenmektedir. Anayasa’da savaş
hâlinde başkomutanlık görevlerinin Cumhurbaşkanı namına Genelkurmay
Başkanı tarafından yerine getirileceğinin düzenlenmiş olması, dava konusu
kuralla Cumhurbaşkanı bakımından öngörülen yetki ve yükümlülüklerin savaş
hâlinde Genelkurmay Başkanı için geçerli olacağına işaret etmektedir. Başka bir
ifadeyle savaş hâlinde başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine
getirme görevi Anayasa uyarınca Genelkurmay Başkanına geçtiğinden dava konusu
kuralla Cumhurbaşkanı bakımından öngörülen görev ve yükümlülüklerin de
Genelkurmay Başkanı bakımından hüküm ifade edeceği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle
kuralın Anayasa’nın 117. maddesine aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
366. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 117. ve 123.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
IV. İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
367. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrasında kanunun, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün belirli
kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu
doğuruyorsa bunların da Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilebileceği
öngörülmektedir.
368. (4) numaralı CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “… personelinin görev ve yetkileri,
görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin
diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” bölümünün iptali nedeniyle uygulanma imkânı
kalmayan anılan cümlenin kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4)
numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
369. (4) numaralı CBK’nın 143. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ğ) bendinde yer alan “…her türlü bilgi, veri ve istatistiği
toplamak…” ibaresinin iptali
nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan anılan bendin kalan kısmının 6216
sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
370. (4) numaralı CBK’nın 678. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü her türlü
bilgiyi…” ibaresinin iptali nedeniyle
uygulanma imkânı kalmayan anılan cümlenin kalan kısmı ile ikinci ve
üçüncü cümlelerin 6216 sayılı Kanun’un 43.
maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
V. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
371. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak
Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de yayımlandığı günden
başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere
ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
372. (4) numaralı CBK’nın 54. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal
edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun
doldurulabilmesi amacıyla Cumhurbaşkanı tarafından gerekli düzenlemelerin
yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu cümleye ilişkin iptal
hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra
yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
373. (4) numaralı CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk
kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya
çıkardığı hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli
düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu cümleye
ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
374. (4) numaralı CBK’nın 63. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal
edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun
doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkraya ilişkin iptal hükmünün
kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
375. (4) numaralı CBK’nın 143. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ğ) bendinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu
yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı
hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli düzenlemelerin
yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu bende ilişkin iptal
hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra
yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
376. (4) numaralı CBK’nın 257. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden
iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla TBMM
tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince bu maddeye ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
377. (4) numaralı CBK’nın 343.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal
edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun
doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkraya ilişkin iptal hükmünün
kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
378. (4) numaralı CBK’nın 409.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal
edecek nitelikte iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun
doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu bende ilişkin iptal hükmünün
kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
379. (4) numaralı CBK’nın 587. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (c) bendinde yer alan “…, ücret cetvelleri…bu değerlendirmeler
kapsamında yapılacak ödemeler ile…” bölümünün iptal
edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek
nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun
doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu bölüme ilişkin iptal hükmünün
kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
380. (4) numaralı CBK’nın 619. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin iptal edilmesi nedeniyle
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden
iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla
Cumhurbaşkanı tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı
fıkrası gereğince bu bende ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
381. (4) numaralı CBK’nın 678. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden
iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla TBMM
tarafından gerekli düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince maddeye ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
382. (4) numaralı CBK’nın 738. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (g) bendinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu
yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı
hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli
düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince maddeye
ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
383. (4) numaralı CBK’nın 782. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk
kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya
çıkardığı hukuki boşluğun doldurulabilmesi amacıyla TBMM tarafından gerekli
düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu cümleye
ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
384. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların uygulanmaları
hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve
Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin;
A. 1. 63.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına,
2. 155. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
3. 675. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
yönelik yürürlüğün durdurulması taleplerinin koşulları
oluşmadığından REDDİNE,
B. 1. 54.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “…personelinin görev ve
yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline
ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.” bölümüne,
2. 55. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
3. 63. maddesinin
(3) numaralı fıkrasına,
4. 143. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinde yer alan “…her türlü bilgi, veri ve
istatistiği toplamak…” ibaresine,
5. 257. maddesine,
6. 343. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına,
7. 409. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (e) bendine,
8. 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “…, ücret cetvelleri…bu
değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile…” bölümüne,
9. 619. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendine,
10. 678.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi…” ibaresine,
11. 738.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendine,
12. 782.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
yönelik iptal hükümlerinin yürürlüğe
girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu madde ve ibareye ilişkin yürürlüğün
durdurulması taleplerinin REDDİNE,
C. 1. 55.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesine,
2. 63. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına,
3. 163.
maddesinin;
a. (2) numaralı
fıkrasının (c), (ç), (d) ve (f) bentlerine,
b. (3) numaralı
fıkrasının (a), (b), (ç), (d) ve (e) bentlerine,
4. 304. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında yer alan “…ile yurtdışı şube ve bürolarının…”
ibaresine,
5. 542. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına,
6. 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “Kurumun personel kadroları…ile
personel performans değerlendirme kriterlerini,…iş tanımlarını ve göreve
karşılık gelen pozisyonları Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara
bağlamak.” bölümüne,
7. 594. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü
bilgileri…” ibaresine,
8. 675. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesine,
9. 782. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “Genel
Müdürlükte, 657 sayılı Kanunun ek 41 inci maddesine göre Maden ve Petrol Uzmanı
ve Maden ve Petrol Uzman Yardımcısı…istihdam edilebilir.” bölümüne,
10. 799. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (i) bendi ile (1) numaralı CBK’nın başlığı ile birlikte
değiştirilen 338. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerine,
yönelik iptal talepleri 9/11/2022 tarihli ve E.2018/123,
K.2022/138 sayılı kararla reddedildiğinden bu fıkralara, bentlere, cümlelere,
bölümlere ve ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
D. 1. 68.
maddesinin (8) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin “Herhangi bir sosyal
güvenlik kurumuna tabi olmayan rehberler hariç olmak üzere…” bölümüne,
2. 163.
maddesinin;
a. (1) numaralı
fıkrasına,
b. (2) numaralı
fıkrasının (a), (b), (e) ve (g) bentlerine,
c. (3) numaralı
fıkrasının (c) ve (f) bentlerine,
3. 234. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (t) bendinde yer alan “…her türlü bilgi ve veriyi
almak ve analiz etmek.” ibaresine,
4. 647. maddesine,
5. 688. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına,
6. 690. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü her
türlü bilgiyi…” ibaresine,
7. 759. maddesinin
(3) numaralı fıkrasına,
8. 782. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ile Uzman ve Uzman
Yardımcısı…” ibaresine,
yönelik iptal talepleri hakkında 9/11/2022 tarihli ve
E.2018/123, K.2022/138 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar
verildiğinden bu maddeye, fıkralara, bentlere, bölüme ve ibarelere ilişkin
yürürlüğün durdurulması talepleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
9/11/2022 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII. HÜKÜM
15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve
Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin;
A. 54. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin;
1. “…personelinin
görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük
personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.” bölümünün;
a. Konu bakımından
yetki yönünden;
i. “…görev ve
yetkileri,…” kısmının Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan
YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
ii. “…personelinin…görevlendirme,
çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin diğer hususlar
Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin
REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. İçeriği itibarıyla
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,
iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ
GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Kalan bölümünün
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin
(4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
B. 55. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının;
1. Birinci cümlesinin;
a. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. İkinci
cümlesinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
C. 63. maddesinin;
1. (1) numaralı
fıkrasının;
a. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
2. (2) numaralı
fıkrasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,
3. (3) numaralı
fıkrasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
Ç. 68. maddesinin
(8) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin “Herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna tabi olmayan rehberler hariç olmak üzere…” bölümüne ilişkin iptal
talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
D. 143. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinin;
1. “…her türlü
bilgi, veri ve istatistiği toplamak…” kısmının konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE
OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı
fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı
fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY
SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
E. 155. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,
F. 163.
maddesinin;
1. (1) numaralı
fıkrasına ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA
OYBİRLİĞİYLE,
2. (2) numaralı
fıkrasının;
a. (a), (b), (e)
ve (g) bentlerine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
b. Kalan kısmının;
i. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
ii. İçeriği itibarıyla
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
3. (3) numaralı
fıkrasının;
a. (c) ve (f)
bentlerine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA
OYBİRLİĞİYLE,
b. Kalan kısmının;
i. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
ii. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
G. 234. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (t) bendinde yer alan “…her türlü bilgi ve veriyi
almak ve analiz etmek.” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında
KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
Ğ. 257. maddesinin
konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE
OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
H. 304. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında yer alan “…ile yurtdışı şube ve bürolarının…”
ibaresinin;
1. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
I. 343. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
İ. 409. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (e) bendinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
J. 542. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının;
1. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Yusuf Şevki HAKYEMEZ
ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
K. 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin;
1. Konu bakımından
yetki yönünden;
a. “Kurumun
personel kadroları…ve göreve karşılık gelen pozisyonları...” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin
REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
b. “…iş
tanımlarını…” bölümünün Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan
YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
c. “…, ücret
cetvelleri…bu değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile…”
bölümünün konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,
iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ
GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
d. “…ile
personel performans değerlendirme kriterlerini,…Başkanlığın önerisi üzerine
görüşerek karara bağlamak.” bölümünün Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
L. 594. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü
bilgileri…” ibaresinin;
1. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
M. 619. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendinin;
1. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
N. 647. maddesine
ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
O. 675. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının;
1. Birinci
cümlesinin;
a. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
2. İkinci
cümlesinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,
Ö. 678. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin;
1. “…gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi…” kısmının konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE
OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Birinci
cümlesinin kalan kısmı ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı
fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı
fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY
SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
P. 688. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE
YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
R. 690. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü her
türlü bilgiyi…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE
YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
S. 738. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (g) bendinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,
Ş. 759. maddesinin
(3) numaralı fıkrasına ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
T. 782.
maddesinin;
1. (1) numaralı
fıkrasının;
a. İkinci
cümlesinde yer alan “…ile Uzman ve Uzman Yardımcısı…” ibaresine ilişkin
iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
b. İkinci
cümlesinin kalan kısmının;
i. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
ii. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
2. (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, iptal hükmünün
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
U. 799. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (i) bendi ile (1) numaralı CBK’nın başlığı ile birlikte
değiştirilen 338. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerinin;
1. Konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
2. İçeriği
itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
9/11/2022 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
FARKLI GEREKÇE VE KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 15/7/2018 tarihli
ve (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile
Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
(CBK) 143. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinde yer alan “…her
türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…” ibaresi ile 678. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü her
türlü bilgiyi…” ibaresinin konu bakımından yetki yönünden iptallerine
karar verilmiştir. Diğer yandan Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın; (a) 54.
maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri,…” ibaresinin
konu bakımından yetki yönünden, (b) 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinin, (c) 163. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen bentleri dışında kalan
kısımlarının, (d) 542. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, (e) 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin bazı bölümlerinin, (f) 594. maddesinin
birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü bilgileri…” ibaresinin,
(g) 782. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin hakkında karar
verilmesine yer olmadığına karar verilen “…ile Uzman ve Uzman Yardımcısı…”
ibaresi dışında kalan kısmının, konu bakımından yetki ve içerik yönünden
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına karar vermiştir. Belirtilen iptal kararlarına
farklı gerekçe ile katılmakla birlikte, red yönündeki kararlara katılma imkânı
olmamıştır.
I. FARKLI
GEREKÇE
2. CBK’nın 143.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinde “mükellefiyet, vergilendirme
ve vergiye uyum düzeyine ilişkin yapılacak çalışmalar için her türlü bilgi,
veri ve istatistiği toplamak suretiyle oluşturulacak Risk Analizi Sistemi
üzerinden risk analizi yapmak ve vergiye gönüllü uyum düzeyini ölçmek”, Gelir
İdaresi Başkanlığının (GİB) ana hizmet birimlerinden olan Uygulama ve Veri
Yönetimi Daire Başkanlığının görevleri arasında sayılmaktadır. Benzer şekilde
CBK’nın 678. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi uyarınca da Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB), “görevleri kapsamında Ar-Ge konuları
için gerekli gördüğü her türlü bilgiyi, kamu kurum ve kuruluşları ile vakıflara
ait olanlar dâhil tüm yükseköğretim kurumlarından talep edebilir”.
3. Anılan maddelerde
yer alan “…her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak…” ibaresi
ile “…gerekli gördüğü her türlü bilgiyi…”
ibaresinin konu bakımından yetki yönünden iptaline yönelik çoğunluk
gerekçesinde, Mali Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığına (MASAK) her türlü bilgi ve belgeyi isteme yetkisi veren kuralın
iptaline dair Anayasa Mahkemesi kararına
atıf yapılmak suretiyle bilgi isteme ve toplama yetkisine sahip olan
kurumların görev alanına vurgu yapılmıştır (AYM,
E.2019/96, K.2022/17, 26/5/2022). Bu kapsamda GİB’in ve TÜSEB’in görev
ve yetkilerinin önemli ölçüde veri işlenmesi ile buna ilişkin iş ve işlemlerden
oluşması sebebiyle toplanacak bilgilerin kişisel veri niteliğindeki verileri de
kapsayacağının açık olduğu, bu nedenle kişisel verilere ilişkin bir düzenleme
niteliğinde olan kuralların CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığı
belirtilmiştir (§§ 120-125, 305-308).
4. Anayasa
Mahkemesinin 2019/96 esas sayılı kararında
yazdığımız farklı gerekçede de belirtildiği üzere, kendilerine gerçek ve/veya
tüzel kişilerden her türlü bilgiyi isteme görev ve yetkisi verilen kurumların
görev alanlarının genişliği dikkate alındığında istenen bilgiler arasında
kişisel verilerin bulunmaması neredeyse imkânsızdır. Zira kişisel veri
sadece kişinin adı ve soyadı, doğum yeri ve tarihi gibi kimlik bilgilerini
değil, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, pasaport numarası, özgeçmiş
bilgileri, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler,
etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri ve aile bağları gibi kişiyi
belirlenebilir kılan tüm bilgileri kapsamaktadır (AYM,
E.2019/96, K.2022/17, 26/5/2022, Farklı Gerekçe, §§ 5-8).
5. Diğer yandan bir
CBK hükmünün Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi
çerçevesinde yasak alanda düzenleme içerip içermediğini belirlerken kurumun
görev alanının ağırlıklı olarak veya önemli ölçüde kişisel
verilerin toplanmasına veya işlenmesine ilişkin olması gerekmemektedir. Esasen
böyle bir kriteri kabul etmek, görevi ağırlıklı olarak veri toplanmasına ve
işlenmesine yönelik olan birkaç kamu kurumu dışında tüm kurum ve kuruluşların
görevleriyle ilgili her türlü bilgiyi herkesten isteme yetkisine CBK ile sahip
kılınabileceği anlamına gelecektir. Bunun da CBK’lara ilişkin yasak alan
sınırlamasını işlevsiz hale getireceği açıktır.
6. Hâlbuki Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca temel haklar,
kişi hakları ve siyasi haklar CBK ile düzenlenemez. Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı,
Anayasa’da CBK ile düzenlenemeyeceği öngörülen “yasak alan” kapsamında
kalan temel haklar arasındadır. Buradaki düzenleme yasağı, sınırlandırmayı da
içine alan ancak onunla sınırlı olmayan ve sınırlama mahiyetinde olmasa da
anılan hak ve özgürlüklere yönelik olan her türlü düzenlemeyi içermektedir.
7. Kişilerden ve
kurumlardan her türlü bilgiyi isteyen kurumun görev alanının kapsamının ne
olduğu belirleyici kriter olarak kabul edilemez. Burada bilgileri isteyen
kurumdan ziyade istenen bilgilerin niteliği, dolayısıyla istenen bilgiler
arasında kişisel verilerin olup olmayacağı belirleyicidir. Görevi “önemli ölçüde”
veri işlemek olmayan, dahası bu yönde hiçbir görevi bulunmayan kurum ve
kuruluşların diğer görevleri kapsamında da kişisel verileri toplayabileceği
izahtan varestedir. Bu sebeple kurumlara her türlü bilgiyi toplama/isteme
yetkisi veren kuralların kişisel verilerin korunması hakkına ilişkin düzenleme
mahiyetinde olduğu kabul edilmelidir.
8. Dava konusu
ibarelerin iptallerine açıklanan farklı gerekçeyle katılıyorum.
II. KARŞIOY
GEREKÇESİ
A. CBK’nın
54. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinde Yer Alan “…görev ve
yetkileri…” İbaresi
9. Dava konusu kural,
il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
müdürlüğü personelinin görev ve yetkilerinin Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı (AFAD) tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceğini
düzenlemektedir. Mahkememiz, kuralın konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
aykırı olmadığına karar verirken, personelin görev ve yetkilerine ilişkin
hususların genel çerçevesinin ve temel ilkelerin CBK ile belirlenmeden konunun
düzenlenmesini yönetmeliğe bıraktığı gerekçesiyle içerik yönünden iptaline
hükmetmiştir.
10. Esasen kural
içerik yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetki yönünden iptal
edilmeliydi. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü
cümlesinde Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
CBK çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anayasa’nın 128. maddesi, diğer
hususlar yanında, memurların ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkilerinin
kanunla düzenleneceğini belirtmektedir.
11. Anayasa Mahkemesi,
hazine ve maliye müfettişlerinin, görev, yetki ve sorumluluklarının
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceğini öngören CBK hükmünü iptal
etmiştir. Mahkeme bu kararında, görev ve yetkilerinin yönetmelikle düzenlenmesi
öngörülen personelin “Anayasa’nın 128. maddesi anlamında memur veya diğer
kamu görevlisi sıfatına sahip” olduğunu, bu nedenle münhasıran kanunla
düzenlenmesi gereken bir konunun CBK ile düzenlenmesinin Anayasa’ya aykırılık
teşkil ettiğini vurgulamıştır (AYM, E.2019/96, K.2022/17, 24/02/2022, §§
58-61).
12. İptali istenen
kural bakımından bu karardan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Dolayısıyla kural konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
B. CBK’nın
55. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesi
13. Kural, AFAD merkez
teşkilatında 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) ek 24. maddesine göre
AFAD Denetçi ve Denetçi Yardımcılarının istihdam edilebileceğini
belirtmektedir.
14. 375 sayılı KHK’nın
ek 24. maddesinde ve onun atıf yaptığı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
ek 41. maddesinin ilgili hükümlerinde, diğer memur ve kamu görevlileri yanında,
denetçi ve denetçi yardımcılarının kamu hizmetine girişine ve bu hizmete
girdikten sonra denetçi olarak atanmak için sahip olmaları gereken niteliklere
ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
15. Yaptığı atıf
nedeniyle dava konusu kural, AFAD merkez teşkilatında istihdam edilebilecek
olan denetçi ve denetçi yardımcılarının giriş şartları ve niteliklerini de düzenlemiş
olmaktadır. Nitekim Mahkememiz kuralın içerik yönünden Anayasa’ya aykırı
olmadığına karar verirken, atıf yapılan 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesinde
anılan personelin istihdamına ilişkin usul ve esasların açık, net, anlaşılır,
uygulanabilir ve nesnel şekilde belirlenmiş olduğuna vurgu yapmıştır (§§
66-67).
16. Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde Anayasa’nın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin CBK’yla
düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Başka bir ifadeyle temel hak ve özgürlüklere
ilişkin yasak alanda CBK çıkarılmaz.
17. Kamu hizmetine
girme hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 70. maddesi, Anayasa’nın ikinci kısmının
siyasi haklar ve ödevler başlıklı dördüncü bölümünde yer almaktadır. Bu
maddenin “Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir
ayrım gözetilemez” şeklindeki ikinci fıkrası, kamu hizmetine girmek için
öngörülen şartlar ve aranan niteliklerin söz konusu hak kapsamında olduğunu
göstermektedir. Bu bağlamda AFAD Denetçi Yardımcılarının kamu hizmetine girmek
için gerekli olan şartları ve nitelikleri atıf yoluyla belirleyen dava konusu
kuralın yasak alanda düzenleme yaptığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın bu
kısmı Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine
aykırıdır.
18. Diğer yandan dava
konusu kural, atıf yoluyla, aynı zamanda AFAD’da denetçiliğe atanmak için
gerekli şartları ve nitelikleri de düzenlemektedir. Oysa Anayasa’nın 128.
maddesi uyarınca kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmaları
kanunla düzenlenmelidir.
19. Anayasa Mahkemesi,
atamaya yetkili merciin belirlenmesi gibi atama usulüne ilişkin
hususların kamu tüzel kişiliğinin kurulmasının “zorunlu sonucu” olarak
görülebileceğini, dolayısıyla bu konunun CBK ile düzenlenebileceğini kabul
etmektedir (AYM, E.2018/124, K.2020/56, 15/10/2020, § 44). Bununla birlikte,
kamu görevlilerinin “görev ve yetkileri” gibi “nitelikleri ve atanma
esasları” da teşkilatın kurulmasının zorunlu sonuçları değildir. Bu nedenle
denetçilerin atanmaları için öngörülen şartlar ve aranan niteliklerin münhasıran
kanunla düzenlenmesi gerektiğinden, dava konusu CBK kuralı Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
C. CBK’nın
163. Maddesinin (2) ve (3) Numaralı Fıkralarının İlgili Kısımları
20. CBK’nın 163.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında Göç İdaresi Başkanlığına bağlı olarak
büyükelçiliklerde görev alan göç müşavirlerinin, (3) numaralı fıkrasında ise
konsolosluklarda görev alan göç ataşelerinin görevleri düzenlenmiştir. Bu
görevlerden bazılarını düzenleyen (2) numaralı fıkranın (a), (b), (e) ve (g)
bentleri ile (3) numaralı fıkranın (c) ve (f) bentleri hakkında karar
verilmesine yer olmadığına, kalan kısmının ise CBK’nın 54. maddesinin ikinci
cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri…” ibaresine ilişkin
gerekçelerle Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
21. Kuralların,
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen bentler dışındaki
kısımlarında da göç müşavirlerinin ve göç ataşelerinin görevleri sayılmaktadır.
Dolayısıyla yukarıda (A) başlığı altında açıklanan muhalefet gerekçeleri bu
kurallar için de geçerlidir. Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında memur veya
kamu görevlisi olan göç müşavirleri ve göç ataşelerinin görevlerinin münhasıran
kanunla düzenlenmesi gerektiğinden, dava konusu CBK kuralları Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
D. CBK’nın
542. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrası
22. CBK’nın 542.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesine göre “Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu, Cumhurbaşkanlığı bildirilerini, sadece
Cumhurbaşkanlığını bağlamak kaydıyla yayınlamakla yükümlüdür”. Fıkranın
ikinci cümlesinde bunların Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunun yayın sırasında
açıklanacağı, üçüncü cümlesinde de bildiri metinlerinin Cumhurbaşkanlığından
yazılı yayın isteği ile verilmesi ve yetkililerin imzasını taşımasının şart
olduğu belirtilmektedir.
a. Konu
Bakımından Yetki Yönünden
23. Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesinde kanunda açıkça
düzenlenen konularda CBK çıkarılamayacağı ifade edilmiştir.
Cumhurbaşkanının, yürütme yetkisine ilişkin konularda CBK çıkarabilmesi için
CBK’yla düzenlenecek konunun kanunlarda açıkça düzenlenmemiş olması gerekir.
24. Anayasa Mahkemesi
CBK’lar için öngörülen bu kriteri uygularken bazı esaslar belirlemiştir.
Öncelikle CBK’ların anılan Anayasa hükmü yönünden yapılacak denetiminde
karşılaştırmaya esas olabilecek, daha önce çıkarılmış bir kanun olup
olmadığının tespit edilmesi gerekir. Sonrasında ise -böyle bir kanun varsa-
incelenen CBK kuralının kanunun açıkça düzenlediği konuyu düzenleyip
düzenlemediği belirlenmelidir. Bu değerlendirme yapılırken önce ilgili kanunun
CBK ile düzenlenen alanda hüküm ifade edip etmediğinin belirlenmesi, ardından
da kanundaki düzenlemenin açık olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Bu
bağlamda CBK kuralı olmasaydı, karşılaştırmaya esas alınan kanun hükmünün CBK
ile düzenleme yapılan konuya uygulanacak olup olmaması, CBK kuralının kanun ile
düzenlenen konuda çıkarılıp çıkarılmadığına dair bir gösterge olacaktır (AYM,
E.2019/96, K.2022/17, 24/02/2022, § 40).
25. Bu açıklamalar
ışığında dava konusu CBK hükmüne bakıldığında, Cumhurbaşkanının açıklamalarının
TRT’de yayınlanmasına ilişkin konunun daha önce 11/11/1983 tarihli ve 2954
sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanunu’nun 20. maddesinin birinci fıkrasında
düzenlendiği görülmektedir. Buna göre “Bu Kanunda belirtilen yayın
esaslarına uymak ve diğer siyasi partilere cevap hakkı doğuracak bir unsur
taşımamak kaydıyla; Cumhurbaşkanının ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan siyasi partilerin açıklama ve faaliyetlerinin yayınlanması, bunların
haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlıdır.”
26. CBK kuralı,
Cumhurbaşkanının açıklamalarının yayınlanmasına ilişkin olarak kanunun açıkça
düzenlediği bir konuda -bazı farklılıklarla birlikte- bir düzenleme
yapmaktadır. Çoğunluk kararında, CBK kuralının Cumhurbaşkanının değil “Cumhurbaşkanlığı
teşkilatının resmi nitelikteki bildirilerinin yayınlanması yükümüne”
ilişkin olduğu, dolayısıyla Cumhurbaşkanının açıklama ve faaliyetlerinin
yayınlanmasına dair kanuni düzenlemenin dava konusu CBK kuralıyla aynı alanda
hüküm ifade etmediği belirtilmektedir (§ 199). Çoğunluğun bu görüşüne birkaç
nedenle katılmak mümkün değildir.
27. Birincisi, dava
konusu CBK kuralında yayınlanması zorunlu olan Cumhurbaşkanlığı bildirileri
bakımından “resmi” ya da “resmi olmayan” şeklinde bir ayrıma yer
verilmemektedir. Bildirinin yazılı olarak ve yetkililerin imzasıyla gönderilmiş
olmasının onu “resmi” hale getireceği söylenebilirse de, 2954 sayılı
Kanun uyarınca yayınlanacak Cumhurbaşkanı açıklamalarının “resmi”
olmadığını söylemek kolay değildir. Esasen bu şekilde bir farklılaştırmanın
yasal dayanağı bulunmamaktadır.
28. İkincisi, “Cumhurbaşkanı” ile “Cumhurbaşkanlığı”nın
açıklamalarının/bildirilerinin kesin olarak ayrılması kolay değildir. Dava
konusu kural, Cumhurbaşkanının “Cumhurbaşkanlığı bildirisi” adı
altındaki açıklamalarının TRT’de yayınlanmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla
burada esas olan yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanının aldığı bir kararın
veya herhangi bir konuya ilişkin görüşlerinin “bildiri” şeklinde
yayınlanması yükümlülüğünün bulunmasıdır. Bu yükümlülük, dava konusu CBK
hükmünde yayın sırasında bunun Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunun
belirtilmesi ve bildirinin yazılı/imzalı olarak ve yayın isteği ile iletilmesi
olarak belirtilen şekil şartlarına bağlı kılınırken, 2954 sayılı Kanun’un 20.
maddesinin birinci fıkrasında ise esasa yönelik şartlar öngörülmektedir.
29. Üçüncüsü ve en
önemlisi, dava konusu CBK hükmü olmasaydı TRT’de yayınlanması öngörülen
açıklamalar/bildiriler konusunda anılan kanun hükmünün uygulanacağı açıktır.
Kanun hükmü Cumhurbaşkanının açıklamalarının ve faaliyetlerinin yayınlanması
konusunda, diğer siyasi partilere cevap hakkı doğuracak bir unsur taşımamak ve
haber değeri taşımak gibi, belli esaslı şartların gerçekleşmesini
öngörmektedir. Hâlbuki, dava konusu CBK hükmü -basit şekil şartları dışında-
Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin yayınlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu haliyle
CBK hükmü, kanunda öngörülen şartlara istisna getiren bir düzenleme
mahiyetindedir. Dolayısıyla kanunun açıkça düzenlediği bir konuda düzenleme
yapan CBK kuralı Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü
cümlesine aykırıdır.
b. İçerik
Yönünden
30. Anayasa’nın 2.
maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti kanunların ve CBK’ların iki
temel niteliğe sahip olmasını gerektirmektedir. Birincisi, bu düzenlemeler
kişiler ve idare yönünden herhangi bir
duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır,
uygulanabilir, nesnel ve öngörülebilir olmalıdır. İkincisi, kanunlar ve CBK
hükümleri kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı bireyleri koruyucu,
onların temel hak ve özgürlüklerini güvenceye alan önlemler içermelidir (bkz. AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, § 153).
31. Dava konusu CBK
kuralı, basit şekil şartları dışında, gerek yayınlanması zorunlu olan
Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin içeriğine ve kapsamına, gerekse yayınların
sıklığına ve süresine ilişkin olarak herhangi bir açıklamaya yer vermemektedir.
Aynı şekilde kural, sözgelimi siyasi nitelikteki bildirilerin yayınlanması gibi
kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarını önleyecek tedbirleri de
içermemektedir. Bu sebeple kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır.
32. Diğer yandan,
Anayasa’nın 133. maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Devletçe kamu
tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu
tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının
tarafsızlığı esastır.” Maddenin ilk halinin gerekçesinde radyo ve
televizyonun kamuoyunun oluşumunda oynadığı önemli rol dikkate alınarak
“tarafsızlık ilkesi”nin getirildiği belirtilmiştir. 1993 yılında yapılan
Anayasa değişikliği ile kamu tüzel kişiliğine sahip tek radyo ve televizyon
kurumunun -kamu tüzel kişilerinden yardım gören haber ajansları gibi-
özerkliğinin ve yayınlarının tarafsızlığının esas olduğu ifade edilmiştir. Bu
Anayasa değişikliğine ilişkin kanun teklifinin gerekçesinde “evrensel
demokrasinin giderek kitle iletişim araçlarında çoğulculuk ve rekabet
anlayışına” yöneldiği, bu alanda devlet tekelini korumanın “çağın
geldiği demokratik seviyede artık düşünce özgürlüğünün tarifi dışında kalmakta”
olduğu, radyo ve televizyon alanında da “çok sesliliğe geçme”nin zorunlu
hale geldiği vurgulanmıştır.
33. Bu bağlamda
Anayasa’nın 133. maddesine dayanılarak kurulan TRT’nin kurumsal özerkliğe sahip
olması ve yayınlarında tarafsızlık ilkesine uyması anayasal bir zorunluluktur.
Nitekim 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanunu’nun 1. maddesinde Kanun’un
amaçlarından birinin “özerkliği ve tarafsızlığı Anayasada hükme bağlanan
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ilişkin esas ve usulleri belirlemek”
olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle kanun koyucunun TRT’ye ilişkin usul ve esasları
belirlerken özerklik ve tarafsızlık ilkelerinin gereklerine
aykırı düzenlemelerden kaçınması gerekir.
34. Özerklik ilkesi en
genel anlamda TRT’nin yayın politikasını belirleme konusunda sahip olduğu
takdir yetkisini ifade eder. Elbette bu yetki sınırsız değildir. Kanun koyucu
kurumun takdir yetkisini ortadan kaldırmayacak ve özerkliğini işlevsiz hale
getirmeyecek şekilde ve ölçüde bazı düzenlemeler yapabilir. Sözgelimi, yukarıda
değinildiği gibi, 2954 sayılı Kanun’un 20. maddesi Cumhurbaşkanının ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin açıklamalarının
yayınlanmasını, yasal yayın esaslarına uymak ve diğer siyasi partilere cevap
hakkı doğuracak bir unsur taşımamak şartına bağlamıştır. Kanun koyucu
bununla da yetinmemiş, devamında söz konusu açıklamaların yayınlanmasını
“bunların haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlı” kılmıştır. Tüm
bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine, dolayısıyla açıklamaların
yayınlanıp yayınlanmayacağına karar verecek olan TRT’dir. Kuşkusuz TRT bu
yetkisini kullanırken tarafsızlık ilkesine uygun hareket etmek
durumundadır.
35. Özerklik ve
tarafsızlık ilkeleri konusunda kanun koyucu için geçerli olan yükümlülükler CBK
koyucu için de geçerlidir. Dava konusu CBK hükmü, basit şekil şartları dışında,
hiçbir şart öngörmemekte, dolayısıyla TRT’nin gönderilen bildirileri yayınlayıp
yayınlamama konusundaki takdir yetkisini tamamen ortadan kaldırmaktadır.
36. Diğer yandan,
kural yayınlanması zorunlu olan bildirilerin içeriği, kapsamı, uzunluğu, yayın
sıklığı ve yayın süreleri konularında herhangi bir düzenleme içermemektedir.
Çoğunluğun “yayın sıklığı ve yayın süresi” konusunda karar verme
yetkisinin TRT’ye bırakıldığı şeklindeki görüşünün de (§ 204) hiçbir kanuni
dayanağı bulunmamaktadır. Aksine CBK hükmü bu konularda TRT’ye hiçbir yetki
bırakmamaktadır. Dolayısıyla CBK hükmünü özerklik ilkesiyle bağdaştırmak
mümkün değildir.
37. Yayınlanması
zorunlu olan bildirilerin içerik denetiminin yapılması da söz konusu
değildir. Bu durum TRT yayınlarına yönelik tarafsızlık ilkesini zedeleyebilir.
Kural Cumhurbaşkanlığının hangi tür bildirilerinin yayınlanacağına dair bir
sınırlama getirmediğinden, günlük siyasete ilişkin konuları içeren bildirilerin
de yayımlanması söz konusu olabilir. Bu noktada belirtmek gerekir ki kuralın bu
şekilde uygulanıp uygulanmadığının anayasallık denetiminde bir önemi yoktur.
Önemli olan kuralın “keyfi” uygulamaya izin verip vermediğidir.
38. Kural bu haliyle
siyasi içerikli Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin yayınlanamayacağına dair bir
güvenceye yer vermemektedir. Ayrıca kuralda bildirilerin yayınlanması, 2954
sayılı Kanun’un 20. maddesinde öngörülen “diğer siyasi partilere cevap hakkı
doğuracak bir unsur taşımamak” gibi bir şarta da bağlanmış değildir. 2017
Anayasa değişikliği sonrasında benimsenen yeni hükümet sisteminde
Cumhurbaşkanının mensup olduğu siyasi partiden istifa etme zorunluluğunun
kaldırıldığı da dikkate alındığında kuralın tarafsızlık ilkesiyle
bağdaşmayacak şekilde uygulanması söz konusu olabilecektir.
39. Tüm bu
gerekçelerle dava konusu CBK kuralı, içerik yönünden de Anayasa’nın 2. ve 133.
maddelerine aykırıdır.
E. CBK’nın
587. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinin İlgili Bölümleri
40. CBK’nın 587.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Yönetim Kurulunun görev ve yetkilerinden birini
düzenlemektedir. Buna göre, “Kurumun personel kadroları, ücret cetvelleri
ile personel performans değerlendirme kriterlerini, bu değerlendirmeler
kapsamında yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen
pozisyonları Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlamak” Yönetim
Kurulunun görev ve yetkileri kapsamındadır. Mahkememiz, kuralın “… ücret
cetvelleri ile… bu değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile…”
kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline,
kalan kısmının ise konu bakımından yetki ve içerik yönlerinden reddine karar
vermiştir. Kuralın iptal edilmeyen diğer bazı bölümlerinin konu bakımından
yetki yönünden, tamamının ise içerik yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu
kanaatindeyim.
a. Konu
Bakımından Yetki Yönünden
41. Kural “Kurumun
personel kadroları… ve göreve karşılık gelen pozisyonları…” ile “…iş
tanımlarını…” karara bağlama konusunda TÜBİTAK Yönetim Kurulunun görevli ve
yetkili olduğunu düzenlemektedir.
42. Anayasa
Mahkemesinin 2018/119 esas sayılı kararına yazdığımız muhalefet şerhinde
belirttiğimiz üzere, kamu kurumlarının kadrolarının ihdası ve iptali yetkisi
bütçe hakkıyla ilgili olup yasama yetkisi kapsamındadır. Aynı şekilde,
Anayasa’nın 128. maddesi kamu görevlilerinin kadrolarına ilişkin hususların
münhasıran kanunla düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu sebeplerle kadro
ihdasına veya iptaline yönelik CBK kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin
birinci ve üçüncü cümlelerine aykırılık teşkil eder (bkz. AYM, E.2018/119,
K.2020/25, 11/6/2020, Karşıoy Gerekçesi, §§ 14- 29, 30-34).
43. Diğer yandan,
CBK’nın 54. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri,…”
ibaresinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin olarak
yukarıda (A) başlığı altında açıklanan muhalefet gerekçeleri bu kurallar için
de geçerlidir. Bu nedenle kurallar Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
b. İçerik
Yönünden
44. Dava konusu kural,
TÜBİTAK’ın personel kadroları, personel performans değerlendirme kriterleri ile
iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen pozisyonlarını Başkanlığın önerisi
üzerine görüşerek karara bağlamak görev ve yetkisini Yönetim Kuruluna
bırakmaktadır.
45. Anayasa’nın 123.
maddesinin son fıkrasında kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya CBK ile
kurulabileceği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi, anılan fıkradaki “kurulur”
ibaresinin “CBK ile kurulan bir kamu tüzel kişiliğinin CBK ile
düzenlenmesini de içermekte” olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2018/124,
K.2020/56, 15/10/2020, § 44).
Kuşkusuz bir konunun düzenlenmesi en azından temel
kuralların ve genel çerçevenin belirlenmesini gerektirmektedir.
46. Çoğunluğa göre,
kuralda “Yönetim Kuruluna bırakılan yetkinin çerçevesinin belirlendiği
anlaşılmaktadır” (§ 241). Lakin konuya ilişkin çerçevenin nasıl
belirlendiği çoğunluk gerekçesinden anlaşılamamaktadır. Kural, genel çerçeveyi
belirlememenin ötesinde, konuyu bizzat düzenlememekte, düzenleme yapma görev ve
yetkisini tamamen Yönetim Kuruluna devretmektedir.
47. Anayasa’nın 2.
maddesinde güvence altına alınan ve bir anlamda devletin diğer tüm
niteliklerini de belirleyen hukuk devleti ilkesi, toplumsal hayatı düzenleyen
kuralların açık, belirli ve öngörülebilir olmasını gerektirmektedir. Bu durum
demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz şartlarından biridir.
48. Hukuki belirlilik
ilkesinin yürütmenin ilk elden düzenleyici işlemi olan CBK’lar bakımında da
geçerli olduğu izahtan varestedir. Bu anlamda CBK ile düzenlenebilecek bir
konuda Cumhurbaşkanı tarafından usulüne uygun, şekil şartlarını taşıyan bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin çıkarılması yeterli değildir. CBK hükümlerinin
keyfi uygulamalara izin vermeyecek şekilde açık, belirli ve herkes için
öngörülebilir nitelikte olması zorunludur.
49. Diğer yandan ele
alınan konuya ilişkin her ayrıntının mutlaka CBK’da düzenlenmesi gerekmez.
Kanun koyucunun bazı durumlarda yaptığı gibi, CBK koyucu da düzenlediği konuya
ilişkin genel çerçeveyi, temel kural, ilke, esas ve şartları belirledikten
sonra idare tekniği ve uzmanlığa dair diğer hususların düzenlenmesini alt idari
işlemlere bırakabilir. Bu şartları taşımayan bir CBK hükmü konu bakımından
Anayasa’ya uygun olsa bile bir anlamda CBK çıkarma yetkisini devrettiği için
içerik yönünden Anayasa’ya aykırı olacaktır.
50. Bu yetkinin devri,
diğer sakıncalarının yanında, yargısal denetimin mahiyetini ve mercilerini
değiştirebilecektir. Nitekim CBK’ların konu ve içerik bakımından anayasallık
denetimi Anayasa Mahkemesince yapılırken, diğer idari işlemlerin denetimi idari
yargı tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple CBK ile düzenlenmesi
gereken bir konunun diğer idari işlemlerle düzenlenmesi durumunda, normalde
anayasa yargısı kapsamında denetlenmesi gereken bir düzenlemenin idari yargı
alanına taşınması mümkün olacaktır.
51. Bunun yanında CBK
ile düzenlenmesi gereken bir konunun genel çerçevesi, temel ilke ve esasları
belirlenmeden dava konusu kuralda olduğu gibi Yönetim Kuruluna bırakılması, bu
işlemlerin CBK’ya uygunluk denetimini de işlevsiz kılabilecektir. Zira CBK’nın
hiçbir esas, kriter ve ilke belirlemeden bir görevin alanını belirleme
yetkisini idareye bırakması halinde söz konusu idari işlemlerin yargısal
denetiminin etkili bir şekilde yapılması mümkün değildir (aynı yönde bkz. AYM,
E.2019/96, K.2022/17, 24/02/2022, §§ 13-23).
52. Sonuç olarak,
hiçbir çerçeve çizmeden, temel ilke, esas ve şartları belirlemeden kurumun
personel kadroları, personel performans değerlendirme kriterleri ile iş
tanımlarını ve göreve karşılık gelen pozisyonlarını Başkanlığın önerisi üzerine
görüşerek karara bağlamak görev ve yetkisini Yönetim Kuruluna devreden CBK
hükmü içerik yönünden de Anayasa’nın 2. ve 123. maddelerine aykırıdır.
F. CBK’nın
594. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…gerekli
gördüğü bilgileri…” İbaresi
53. Kural, TÜBİTAK’ın
araştırma ve inceleme konuları için gerekli gördüğü bilgileri kamu kurum
ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim kurumları dâhil tüm yükseköğretim
kurumlarından doğrudan doğruya istemeye yetkili olduğunu belirtmektedir.
Kuralın konu bakımından yetki ve içerik yönlerinden Anayasa’ya aykırı olduğu
kanaatindeyim.
a. Konu
Bakımından Yetki Yönünden
54. Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde Anayasa’nın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi hakların CBK’yla
düzenlenemeyeceği belirtilmiştir.
55. Çoğunluğa göre “istenebilecek
bilgiler TÜBİTAK’ın görevleriyle ilgili olanlar ile sınırlı tutulmuş olup
kural, kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde değildir.” (§
253). Bu görüşe katılmak mümkün değildir, zira kuralla istenecek bilgilerin
kurumun görevleriyle sınırlı olması ile kuralın kişisel verilere ilişkin olması
arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Görevle ilgili bilgiler arasında da
kişisel verilerin bulunmasının kaçınılmaz olduğu, dolayısıyla kuralın kişisel
verilerin korunması hakkını sınırlandırıcı bir mahiyette olduğu açıktır.
CBK’nın TÜBİTAK’ın görevlerini düzenleyen 584. maddesine bakıldığında -bilgi
sistemleri, bilgi bankaları ve veri tabanları oluşturmak dahil- bu görevler
kapsamında istenebilecek bilgi ve belgelerin kişisel verileri içermemesinin
mümkün olmadığı anlaşılacaktır.
56. Nitekim ibarenin
de içinde bulunduğu fıkranın üçüncü cümlesinde “Bu yoldan sağlanan
bilgilerden sır mahiyetinde olanların gizliliğine riayet edilir” denilmektedir.
Bu bağlamda kuralın ilgili kurum ve kuruluşlardan “sır” niteliğindeki
bilgiler dahil her türlü bilginin istenmesine imkân tanıdığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca fıkranın ikinci cümlesi, kendilerinden bilgi istenen kurum ve
kuruluşların bunları en kısa zamanda vermekle yükümlü olduklarını
düzenlemektedir. Tüm bu hususlar kuralın kişisel verilerin korunmasına ilişkin
olduğunu, dolayısıyla CBK hükmünün yasak alanda düzenleme yaptığını
göstermektedir.
57. Kaldı ki, Mahkememiz
mevcut iptal davası kapsamında (4) numaralı CBK’nın benzer mahiyette olan 678.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi…” ibaresini konu bakımından yetki yönünden iptal
etmiştir (§§ 305-308). İptal edilen ibarenin de içinde bulunduğu fıkranın
birinci cümlesinde TÜSEB’in “görevleri kapsamında Ar-Ge konuları için gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi kamu kurum ve kuruluşları ile vakıflara ait
olanlar dahil tüm yükseköğretim kurumlarından talep edebilir” hükmü yer
almaktaydı. Fıkranın ikinci cümlesinde kendilerinden bilgi istenenlerin “fikri
hakları saklı kalmak kaydıyla” bu bilgileri vermekle yükümlü oldukları,
üçüncü cümlesinde ise bu şekilde elde edilen bilgilerden “gizli”
olanların gizliliğine riayet edileceği belirtilmektedir.
58. Görüldüğü gibi,
iptali istenen ibare ile iptal edilen ibare neredeyse aynıdır. Kuşkusuz bazı
farklılıklar bulunmaktadır. Sözgelimi kuralların birinde “araştırma ve
inceleme konuları için”, diğerinde “Ar-Ge konuları için” bilgiler
istenebilmektedir. Aynı şekilde iptali istenen ibare “gerekli gördüğü
bilgileri” iken iptal edilen ibare “gerekli gördüğü her türlü bilgiyi” şeklindedir.
Ancak bu farklılıkların işin esasına yönelik olmadığı, bu nedenle anayasallık
denetiminde farklı sonuçlara ulaşmayı gerektirmediği açıktır.
59. Diğer yandan,
çoğunluğun TÜSEB’in görev ve yetkilerine atıf yaparak bunların “önemli bir
kısmının kişisel veri niteliği taşıyan sağlık alanındaki verilerin toplanmasını
gerekli kılan iş ve işlemlerden oluştuğu” gerekçesini (§ 306), TÜBİTAK
bakımından neden geçerli görmediği anlaşılamamıştır. Her ne kadar, TÜSEB’le
ilgili ibarenin iptaline yukarıda belirtilen farklı gerekçeyle katılmışsam da
(§§ 3-7), çoğunluğun iptal gerekçesinin dava konusu ibare için de geçerli olduğu
söylenebilir.
60. TÜSEB gibi
TÜBİTAK’ın da görev ve yetkilerinin önemli bir kısmı kişisel verilerin
toplanmasını gerekli kılan iş ve işlemlerden oluşmaktadır. Tam da bu nedenle,
TÜSEB’in ve TÜBİTAK’ın Ar-Ge veya araştırma/inceleme konuları için kendilerinden
bilgi isteyecekleri kurumlar aynıdır. Her iki kurum da dava konusu kurallarla kamu
kurum ve kuruluşları ile vakıflara ait olanlar dahil tüm yükseköğretim
kurumlarından her türlü bilgiyi istemeye yetkili kılınmıştır. Dolayısıyla,
CBK’nın 678. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi…” ibaresiyle benzer mahiyette olan dava konusu
ibarenin de iptal edilmesi gerekirdi.
b. İçerik
Yönünden
61. Anayasa
Mahkemesinin 2018/134 esas sayılı kararlarına yazdığım muhalefet şerhinde
belirtilen gerekçeler dava konusu kuralın içerik denetimi bakımından da
geçerlidir (bkz. AYM, E.2018/134, K.2021/13, 3/3/2021, Karşıoy Gerekçesi, §§
18-31).
62. Aynı
gerekçelerle, TÜBİTAK’ın araştırma ve
inceleme konuları için gerekli gördüğü bilgileri kamu kurum ve
kuruluşları ile vakıf yükseköğretim kurumları dâhil tüm yükseköğretim
kurumlarından doğrudan doğruya istemeye yetkili olduğunu belirten kural, içerik yönünden Anayasa’nın 2., 13. ve 20. maddelerine
aykırıdır.
G. CBK’nın
782. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İlgili Kısmı
63. CBK’nın 782.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin hakkında karar verilmesine
yer olmadığına karar verilen “…ile Uzman ve Uzman Yardımcısı…” ibaresi
dışında kalan kısmı uyarınca Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünde “657
sayılı Kanunun ek 41 inci maddesine göre Maden ve Petrol Uzmanı ve Maden ve
Petrol Uzman Yardımcısı istihdam … edilebilir”.
64. Mahkememiz
çoğunluğu, CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının -AFAD merkez teşkilatında
Afet ve Acil Durum Yönetimi Denetçisi ve Denetçi Yardımcıları istihdamını
öngören- birinci cümlesinin konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçelere
atıf yapmak suretiyle dava konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına karar
vermiştir. CBK’nın anılan hükmüne ilişkin olarak yukarıda (B) başlığı altında
yazdığımız karşıoy gerekçeleri dava konusu kural için de geçerlidir. Aynı
gerekçelerle kural Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve
üçüncü cümlelerine aykırıdır.
65. Yukarıda
(A), (B), (C), (D), (E), (F) ve (G) başlıkları altında açıklanan gerekçelerle
dava konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğunu düşündüğümden, aksi yöndeki
çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 4 Numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar
ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin anayasal denetimine ilişkin olarak;
CBK’nını 143. Maddesinin 1 numaralı fıkrasının (ğ) bendi
ile 678. maddesinin 1 numaralı fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “…gerekli
gördüğü her türlü bilgiyi” ibaresine ilişkin iptal kararlarının gerekçesinde;
kural ile yetki verilen Kurumların görev ve yetkilerinin önemli ölçüde veri
işlenmesine ilişkin olmasından hareketle kuralın da kişisel verileri
kapsadığının kabul edildiğine ilişkin olarak yapılan değerlendirmenin hukuken
sorunlara neden olması, esasen görev alanının kişisel verilerin işlenmesiyle
ilgili olmasa dahi yürütülen kamu hizmetinin gereği olarak bir kısım kişisel
verilerin de işlenmesinin gerekebileceği karşısında, ulaşılan iptal sonucuna
sayın Zühtü Arslan’ın farklı gerekçesindeki açıklamaları doğrultusunda farklı
gerekçe ile katılmaktayım.
Diğer taraftan; 54. maddenin 2. cümlesinin “görev ve
yetkileri…” kısmının konu bakımından yetki yönünden; 55. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının; 1. cümlesinin konu bakımından yetki yönünden; 163.
maddesinin 2 numaralı fıkrasının a, b, e ve g bentleri dışında kalan kısmının
konu bakımından yetki yönünden; 163. maddenin 3 numaralı fıkrasının c ve f
bentleri dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden; 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin Kurumun personel kadroları…ve göreve
karşılık gelen pozisyonları...” bölümü ile “…iş tanımlarını…”
bölümünün konu bakımından yetki ve içerik yönlerinden; 594. maddesinin birinci
cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü bilgileri…” ibaresinin konu
bakımından yetki ve içerik yönlerinden; 782. maddesinin 1 numaralı fıkrasının
2. cümlesindeki “…ile Uzman ve Uzman Yardımcısı…” ibaresi dışında kalan
kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına yönelik
çoğunluk gerekçelerine katılmayarak, sayın Zühtü Arslan’ın karşıoy gerekçesinde
açıklanan görüşler doğrultusunda anılan kuralların iptal edilmesi gerektiği
görüşündeyim.
|
|
|
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
A) 15/7/2018
tarihli ve (4) Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) 54. Maddesinin
İkinci Cümlesinde Yer Alan “…görev ve yetkileri…” İbaresinin Konu Bakımından
Yetki Yönünden İncelenmesi
1. CBK’nın 54.
maddesinin ikinci cümlesinde il afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil
durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görev ve yetkileri, görevlendirme,
çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin diğer hususların
Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.
2. Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine göre “Anayasa’da münhasıran
kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarılamaz.” Dolayısıyla, CBK kuralının Anayasa’da münhasıran kanunla
düzenlenmesi gereken konulara ilişkin olmaması gerekir. Anayasa koyucunun bir konunun kanunla düzenlenmesini belirtmesi, bu
alanın münhasıran kanunla düzenlenmesini arzuladığını gösterdiğinden, o konuda
CBK çıkartılmaması beklenir.
3. AFAD teşkilatının
amacı ve mevzuatta yazılı görevleri göz önüne alındığında AFAD’ın afet ve acil
durum hizmetleri görevinin, müşterek mahallî ihtiyaçları karşılamak ve kamu
yararını sağlamak amacıyla yapılan genel idare esaslarına göre yürütülmesi
gereken kamu hizmeti niteliği taşıdığı açıktır. Bu görevi yerine getiren il
afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
müdürlüğü personelinin Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında memur veya diğer
kamu görevlisi sıfatını taşıdıkları açık olduğundan, bu personelin görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
(AYM, E.2019/96, K.2022/17, 24/2/2022, §§ 59- 60).
4. Sonuç olarak,
Anayasa’nın 128. maddesi gereğince münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuda düzenleme yapan kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı düşmektedir.
B) “…personelin…görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük
personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.” İbaresinin İçerik
Yönünden İncelenmesi
5. İptali
istenen kuralı içeren CBK’nın AFAD’ın
kuruluşu, teşkilatı, görev ve yetkilerine ilişkin hususları düzenleyen İkinci
Bölümünde yer alan kurallara bakıldığında personelin görevlendirilmesi, çalışma
usul ve esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin diğer hususlar konusunda
düzenleme yapılmadığı görülmektedir. Bu nedenle, konuya ilişkin genel çerçeve
ve temel kuralların CBK ile düzenlenmediği ve dava konusu kuralla düzenleme
yetkisinin yönetmeliğe bırakıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kural, Anayasa'nın 106. maddesiyle bağdaşmamaktadır.
C) CBK’nın 55.
Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinin Konu Bakımından Yetki
Yönünden İncelenmesi
6. Kuralda AFAD merkez
teşkilatında, 375 sayılı KHK’nın ek 24. maddesine göre afet ve acil durum
yönetimi denetçisi ve denetçi yardımcıları istihdam edilebileceği hüküm altına
alınmıştır. Burada denetçi ve denetçi yardımcılarıyla ilgili olarak anayasaya
aykırılık bakımından bir ayrım yapılmasında fayda vardır.
a) Denetçi
Yardımcıları Yönünden
7. Dava konusu kural
denetçi yardımcıları yönünden kamu hizmetine giriş bağlamında hiçbir koşul
öngörmemekte, denetçiler bakımından da atanma şartlarını düzenlememektedir.
Kural, denetçi yardımcısının 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine atıfla 375
sayılı KHK’da ki ek 24. maddeye göre çalıştırılacağını düzenlemektedir.
8. Anayasamızın 70.
maddesinde güvenceye bağlanan kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın siyasi
haklar ve ödevler başlıklı dördüncü bölümünde kendisine yer bulmuştur.
Dolayısıyla, kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen kural Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırılık oluşturmaktadır.
b) Denetçiler
Yönünden
9. Kural denetçi
olarak atanmak için aranan şartlarla ilgilidir. Anayasa’nın 128. maddesinde
memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmalarının kanunla
düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
10. Mahkememiz bir
kararında (AYM, E.2018/124, K.2020/56,
15/10/2020, § 44) atama usulü hususundaki bazı düzenlemelerin CBK ile
yapılabileceğini kabul etmiştir. Önümüzdeki kural ise atama usulünü değil 375
sayılı KHK’da 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine yapılan atıfla atanacak
personelin niteliklerini belirlemektedir.
11. Netice itibarıyla
AFAD denetçisi olarak atanmak için aranan niteliklere ilişkin düzenlemelerin de
münhasıran kanunla düzenlenmesi gerekli olduğundan dava konusu kural
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesiyle uyumlu
değildir.
D) CBK’nın 163.
Maddesinin (2) ve (3) Numaralı Fıkralarının Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
12. Buradaki
kurallardan Mahkememizce karar verilmesine yer olmadığına karar verilen kısımları
dışında kalan kurallar Anayasa’nın 128. maddesi
uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda düzenleme
içerdiğinden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırı düşmektedir.
E) CBK’nın 542.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrası
a) Konu
Bakımından Yetki Yönünden İnceleme
13. CBK’nın 542.
maddesinin dava konusu (1) numaralı fıkrasının ilk cümlesinde TRT’nin,
Cumhurbaşkanlığı bildirilerini, sadece Cumhurbaşkanlığını bağlamak kaydıyla
yayınlamakla yükümlü olduğu, ikinci cümlesinde bunların Cumhurbaşkanlığı
bildirisi olduğunun yayın sırasında açıklanması gerektiği, üçüncü cümlesinde
ise Cumhurbaşkanlığı bildirilerine ait metinlerin, Cumhurbaşkanlığından yazılı
yayın isteği ile verilmesi ve yetkililerin imzasını taşıması gerektiği
düzenlenmektedir.
14. Çoğunluk, dava
konusu kuralın idari bir yapı olarak Cumhurbaşkanlığı teşkilatının resmi
nitelikteki bildirilerinin yayınlanması yükümüne ve bu bildirilerin taşıması
gereken niteliklere ilişkin olduğunu düşüncesiyle kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuda çıkarılmadığını kabul etmiştir. Bununla birlikte dava
konusu kural Cumhurbaşkanlığının resmi ya da resmi olmayan açıklama ve
bildirimleri hususunda bir farklılık gözetmemektedir. Kural, böyle bir ayrım
yapmamaktadır. Bu nedenle kural sadece resmî açıklama veya bildirimleri
kapsamamaktadır.
15. 2954 sayılı
Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasında “Bu Kanunda belirtilen yayın
esaslarına uymak ve diğer siyasi partilere cevap hakkı doğuracak bir unsur
taşımamak kaydıyla; Cumhurbaşkanının ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan siyasi partilerin açıklama ve faaliyetlerinin yayınlanması, bunların
haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlıdır.” düzenlemesi
bulunmaktadır. İptali istenen kural, TRT’nin Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını
yayınlama şartlarını açıkça düzenleyen bahse konu kanuni düzenlemede, bir
anlamda istisna yaratmaktadır.
16. Kanun’un açıkça
düzenlediği bir konuda düzenleme yapan dava konusu kural Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine uymayan bir durumun ortaya
çıkmasına neden olmaktadır.
b) İçerik
Yönünden İnceleme
17. TRT’nin kendisine
gönderilen Cumhurbaşkanlığı bildirilerini yayınlama üzerinde
“Cumhurbaşkanlığından yazılı yayın isteği ile verilmesi ve yetkililerin
imzasını taşıması” şartını arama ve “Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunu yayın
sırasında” açıklama dışında TRT’nin hiçbir yetkisi bulunmamaktadır.
Bildirilerin içeriği, kapsamı, yayın süresi ve yayınlanma sıkılığı hususlarında
da TRT’nin herhangi bir takdir hakkı bulunmamaktadır. Kural,
Cumhurbaşkanlığının tamamen günlük siyasetle bağlantılı ve ilgili olabilecek
bildirileri bakımından da herhangi bir sınırlama getirmemektedir. Bu durum,
Anayasa’nın 133. maddesinin son fıkrasında yer alan, “Devletçe kamu
tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu
tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının
tarafsızlığı esastır.” hükmüyle bağdaşmamaktadır.
F) CBK’nın 587.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinin “Kurumun personel
kadroları…ve göreve karşılık gelen pozisyonları…” İbaresinin Konu
Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
18. TUBİTAK, CBK ile
kurulan ve kamusal ayrıcalıklara sahip olan bir kamu tüzel kişisidir.
Anayasa’nın 128. maddesinde, “…kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.”
denilmektedir. Dolayısıyla TUBİTAK personelinin en azından yönetici
kadrolarının kamu görevlisi olarak kabul edilmeleri gerekir. İlgili mevzuatta
TUBİTAK yöneticilerinin özel hukuka göre istihdam edileceğinin belirtilmesi bu
kişilerin anayasal özerk yorum yönünden kamu görevlisi olarak
nitelendirilmelerine önünde bir engel değildir. Sonuç olarak kural Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü
cümlesiyle uyumlu değildir.
G) CBK’nın 587.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinin “…ile iş tanımları…” İbaresinin
Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
19. Dava konusu kural
kapsamı içindeki kamu görevlilerinin iş tanımlarını yani görev ve yetkileri
düzenlemektedir. Anayasa’nın 128. maddesi gözetildiğinde kural Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırılık taşımaktadır.
H) CBK’nın 587.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinin Bütün Olarak İçerik Yönünden
İncelenmesi
20. Mahkememiz
içtihadına göre kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarının ihdası veya iptali,
başka bir deyişle kadro usulüne ilişkin düzenlemeler idarenin teşkilat yapısı
ile ilgili olup idarenin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinin bir parçasını
oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarında konuyla ilgili olarak “Bir
kurumun kuruluşu deyince her şeyden önce o kurumu yürütecek personele ait
kadrolar hatıra gelir. Zira kurumun temelinden çatısına kadar bütün örgütünün
bu kadrolar teşkil eder. Personel kadroları mevcut olmayan bir kurum, henüz
kuruluş haline geçmemiş demektir. Şu hâlde bir kurumu çalışır hale getirecek
olan Personel kadrolarının, en küçüğünden en büyüğüne kadar, bütününü
kuruluştan ayrı düşünmeğe imkân yoktur.” denilmektedir (AYM, E. 2018/119,
K. 2020/25, 11/6/2020, § 18, AYM, E.2020/8, K.2021/25, 31/03/2021, § 17).
21. İptali talep
edilen kural, “idarenin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinin bir parçası”
olarak değerlendirilen kadroları düzenlememekte, bu hususta düzenleme yapma
yetkisini TUBİTAK Yönetim Kuruluna devretmeyi öngörmektedir. Burada yetki
devrinin söz konusu olması, kuralın Anayasa’nın 123. maddesinin üçüncü
fıkrasına aykırı düşmesine neden olmaktadır.
İ) CBK’nın 594. Maddesinin Birinci Cümlesinde Yer Alan “…gerekli
gördüğü bilgileri…” İbaresinin Konu Bakımından Yetki Yönünden
İncelenmesi
22. Kural kişisel
verileri içeren bilgileri de kapsadığından Anayasa’nın 20. maddesinde koruma
altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması
hakkına müdahaleye neden olabilecek bir düzenleme getirmektedir. Dolayısıyla, yasak
alanda vücut bulan kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesi aykırıdır.
J) CBK’nın 594. Maddesinin Birinci Cümlesinde Yer Alan “…gerekli
gördüğü bilgileri…” İbaresinin İçerik Yönünden İncelenmesi
23. Kural,
TUBİTAK’a tanınan yetki istenilecek bilgiler arasında kişisel verilerin olması
durumunda nasıl bir yol izleneceği, bu verilerin toplanması, işlenmesi,
saklanması ve imhası konularında ne gibi güvencelerin sunulacağına dair
herhangi hüküm içermemektedir.
24. Kişisel
veri kavramı kimliği belirli veya belirlenebilir kişiye ilişkin her türlü
bilgiyi ifade eder. Kişisel verilerin korunması hakkı, Anayasa Mahkemesi
kararlarında vurgulandığı gibi, insanın “onurunun korunmasının ve kişiliğini
serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak, bireyin hak ve
özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır”
(AYM, E. 2014/87, K. 2015/112, 8/12/2015, § 164). Bir başka kararında da
Mahkememiz “Özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması hakkı,
temel hak ve özgürlükler arasında önemli bir yer tutar…Kişisel verilerin
korunması hakkı ise özel hayatın gizliliği hakkının özel bir biçimi olarak
bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı
amaçlamaktadır” tespitinde de bulunmuştur (AYM E: 2017/16, K.
2019/64, 24/7/2019, § 48).
25. Anayasa’nın
20. maddesinde, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin
açık rızasıyla işlenebileceği belirtilmiştir. Dava konusu kuralla TUBİTAK’a
verilen yetkinin son derece geniş olması kişisel verileri koruma hakkına
yönelik herhangi bir sınırı olmayan müdahalelere yol açabilir. Bu nedenle,
Kişisel verilerle ilgili yasal düzenlemelerde verilerin toplanması,
kullanılması, ne kadar süre ile tutulacağı, amaca uygun kullanılıp,
kullanılmadığının nasıl denetleneceği ve imhası gibi hususların açık ve net
olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Kötüye kullanımları engellemek ve keyfî
uygulamaların önüne geçmek amacıyla belli güvenceler ortaya konulmalı ve
bunların etkin bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır. Kişisel verilere dönük
müdahalelerin demokratik toplum düzeni gereklerine uygun ve ölçülü olması da
anayasal bir zorunluluktur.
26. Anayasa’nın
13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın ölçülülük
ilkesine uygun şekilde, yasayla sınırlandırılabileceği belirtilmektedir.
Ölçülülük ilkesi sınırlamada başvurulan aracın sınırlama amacını
gerçekleştirmeye elverişli olmasını; bu aracın sınırlama amacı açısından
gerekli olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde
bulunmamasını ifade eder. Burada kısıtlama için kullanılan araçla amaç arasında
hak ve özgürlüğü en az sınırlayacak dengeli bir orantı aranmaktadır.
27. Elverişlilik
ölçütüne göre bir yasal düzenlemenin sınırlama amacı bakımından elverişli
sayılması için bu düzenlemenin arzulanan amaca veya amaçlara katkı yapması
gerekmektedir. İncelediğimiz kural bu niteliği taşımaktadır. Gereklilik ise bir
temel hakkı en az sınırlayan aracın seçilmesini gerektirmekle birlikte dava
konusu kuralın hakkı en az sınırlayan bir araç olduğunu söylemek mümkün
değildir. Çünkü kural, çok geniş bir çerçeveyi kapsayarak her türlü kişisel
verinin toplanmasını, aktarılmasını ve işlenmesini mümkün hale getirmektedir.
28. Özel
hayatın gizliliği ve bu kapsamda kişisel verilerin korunması konusu her şeyden
önce insan haysiyetine saygı ve kişilik haklarına dayanmaktadır. Kişisel
verilerin toplanması ve işlenmesi sırasında bireyin bu veriler üzerindeki
hakkı, onun devlet veya üçüncü kişiler tarafından sıradan bir veri nesnesine
indirgenmesini önlemek amacını taşımaktadır. Kişisel verilerin ilgili kişinin
açık rızası olmadan toplanması, işlenmesi ve aktarılması, kişinin basit bir
veri nesnesi olarak değerlendirilmesine yol açtığından insan haysiyetini de
zedelemektedir.
29. Belirtilen
nedenlerle dava konusu kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu
düşüncesindeyim.
K) CBK’nın 782.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin Konu Bakımından Yetki
Yönünden İncelenmesi
30. Kuralda Maden ve
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nde 657 sayılı Kanun’un ek 41. Maddesine göre
Maden ve Petrol Uzmanı ve Maden ve Petrol Uzman Yardımcılarının istihdamı
konusunu düzenlemektedir. Burada Maden ve Petrol Uzmanı ve Maden ve Petrol Uzman
Yardımcılarıyla ilgili olarak anayasaya aykırılık bakımından bir ayrım
yapılmasında fayda vardır.
a) Maden ve
Petrol Uzman Yardımcıları Yönünden
31. Dava konusu kural
Maden ve Petrol Uzman Yardımcılarının kamu hizmetine giriş şartlarını ilk kez
ve ilk elden düzenlemektedir. Anayasamızın 70. maddesinde güvenceye bağlanan
kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın siyasi haklar ve ödevler başlıklı
dördüncü bölümünde yer almaktadır. Dolayısıyla, kamu hizmetine girme hakkını
düzenleyen kural Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesiyle bağdaşmamaktadır.
b) Maden ve
Petrol Uzmanları Yönünden
32. Anayasa’nın 128.
maddesinde memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmalarının
kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
33. Maden ve Petrol uzmanı
olarak atanmak için aranan niteliklere ilişkin düzenlemelerin de münhasıran
kanunla düzenlenmesi gerekli olduğundan dava konusu kural Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırılık oluşturmaktadır.
FARKLI GEREKÇE
Dava konusu kuralla ilgili olarak Sayın Zühtü Arslan’ın farklı
gerekçesine katılıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ VE FARKLI GEREKÇE
(4) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin (CBK) bazı
hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, bazılarının ise Anayasaya
aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
A. Bu hükümlerden konu yönünden Anayasaya aykırı olmadığı
sonucuna ulaşılanlarla ilgili çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle karşıyım.
CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinin “…personelinin görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve
esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” bölümünün, 55. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinin, 63. maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
163. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a), (b), (e) ve (g) bentleri dışında
kalan kısmı ile (3) numaralı fıkrasının (c) ve (f) bentleri dışında kalan
kısmının, 304. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki “…ile yurtdışı şube ve
bürolarının” ibaresinin, 542. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, 587.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin iptal edilen ibareler dışında
kalan kısmının, 594. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki
“…gerekli gördüğü bilgileri…” ibaresinin, 619. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin, 675. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinin, 782. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “…ile
Uzman ve Uzman Yardımcısı…” ibaresi dışında kalan kısmının Anayasaya aykırılığı
iddiasının konu yönünden reddine ilişkin kararların gerekçelerinde; anılan
kurallarda öngörülen hususların yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu,
kuralların Anayasanın İkinci Kısmının Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümünde yer alan siyasî
haklara ve ödevlere ilişkin düzenleme içermediği, Anayasanın 123. maddesinin
birinci fıkrasında idarenin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği hükme
bağlansa da, 106. maddesinin son fıkrasında bakanlıklar için öngörülen
istisnanın bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları da kapsaması ve 123.
maddesinin son fıkrasında kamu tüzelkişiliğinin CBK ile kurulmasına imkân veren
hükmün, kurma yetkisinin niteliği itibariyle düzenlemeyi de içermesinden dolayı
bunların organları ile görev ve yetkilerinin CBK ile düzenlenmesini mümkün
kılması sebebiyle Anayasanın bu hükümleri uyarınca, bütün bu kuruluşların da
görevleri ve yetkileri ile teşkilât düzenlemelerinin CBK ile yapılmasının
Anayasaya aykırılık teşkil etmediği, ayrıca bu konuların daha önce kanunlarda
açıkça düzenlenmediği belirtilerek, kuralların konu yönünden Anayasanın 104.
maddesine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu karar da dahil olmak üzere konuya ilişkin
kararlarımızın, CBK’ların anayasal çerçevesine ilişkin genel açıklamalar
bölümlerinde ifade edildiği üzere, 6771 sayılı Kanunla yapılan Anayasa
değişikliği ile hukuk sistemimize giren CBK’ların esasları Anayasanın 104.
maddesinin onyedinci fıkrasında düzenlenerek Cumhurbaşkanına yürütme yetkisine
ilişkin konularda CBK ile düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. Ancak aynı
fıkranın ikinci ve üçüncü cümlelerinde; Anayasanın İkinci Kısmının Birinci ve
İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü
Bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin CBK ile düzenlenemeyeceği ve
Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda CBK çıkarılamayacağı
belirtilmiştir.
1. CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasında,
İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının taşra teşkilâtı olarak illerde kurulacak il afet ve acil durum
müdürlükleri ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlükleri
personelinin görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usûl ve esasları ile
müdürlük personeline ilişkin diğer hususların yönetmelikle belirleneceği; 55.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, anılan Başkanlığın
merkez teşkilâtında denetçi ve denetçi yardımcıları istihdam edilebileceği; 63.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında da Dışişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu
olan Avrupa Birliği Başkanlığının yurtdışı teşkilâtı kurmaya yetkili olduğu
hükme bağlanmıştır.
Öncelikle Mahkememizin, (14) numaralı CBK’nın bazı
hükümlerinin iptali talebiyle açılan davanın reddine ilişkin kararıyla ilgili
karşıoy gerekçemde ayrıntılı olarak belirtilen sebeplerle, Anayasanın 106.
maddesinin son fıkrasında geçen “bakanlık” kavramı kapsamında
değerlendirilemeyecek olan mezkûr Başkanlıkların görev ve yetkilerinin
Anayasanın 123. maddesinin birinci fıkrasına göre kanunla düzenlenmesi
gerektiğinden ve bu hususun Anayasanın 106. maddesinin son fıkrasında
bakanlıklar için belirtilen istisnalar kapsamında kabul edilmesi mümkün
olmadığından, incelenen hükümler Anayasanın 104. maddesinin onyedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır (geniş açıklama için bkz. 30/12/2020
tarihli ve E.2019/71, K.2020/82 sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem).
Aynı şekilde, yukarıda açıklandığı üzere bağlı kuruluş
olan Avrupa Birliği Başkanlığı Anayasanın 106. maddesinin son fıkrasında geçen
“bakanlık” kavramı kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi yurtdışı teşkilâtının
kurulması bakanlıklar için bile Anayasanın söz konusu hükmünde tahdidî olarak
sayılan konular arasında yer almadığından, 63. maddenin (1) numaralı fıkrası bu
yönden de Anayasanın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır (bkz. 12/6/2020 tarihli ve E.2019/105, K.2020/30 sayılı; 13/10/2021
tarihli ve E.2018/133, K.2021/70 sayılı kararlara ilişkin karşıoy
gerekçelerim).
Diğer taraftan, Başkanlığın taşra teşkilâtı personelinin
görev ve yetkileri ile merkez teşkilâtında Afet ve Acil Durum Yönetimi
Denetçisi ve Denetçi Yardımcıları istihdam edilmesine ilişkin hükümler,
Anayasanın 128. maddesi uyarınca memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri ile görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve
ödeneklerinin ve diğer özlük işlerinin yanında atanmalarının da kanunla
düzenlenmesi gerektiğinden 104. maddenin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
göre CBK ile düzenlenemez (ayrıntılı açıklama için bkz. 23/10/2020 tarihli ve
E.2019/78, K.2020/6 sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem).
2. CBK’nın 163. maddesinin, (1) numaralı fıkrasında
İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Göç İdaresi Başkanlığının yurtdışı
teşkilâtı kurmaya yetkili olduğu hükme bağlanarak, (2) numaralı fıkrasında
büyükelçiliklerde görev alan göç müşavirlerinin; (3) numaralı fıkrasında da
konsolosluklarda görev alan göç ataşelerinin görevleri düzenlenmiştir.
Yukarıda (1) numaralı bölümde açıklanan sebeplerle, Göç
idaresi Başkanlığının da Anayasanın 123. maddesine göre kanunla kurulması,
görev ve yetkilerinin, yurtdışı teşkilâtı da dahil olmak üzere teşkilâtının ve
buralarda görevlendirilecek müşavir ve ataşelerin görevlerinin Anayasanın 128.
maddesine göre kanunla düzenlenmesi gerektiğinden, dava konusu kurallar
Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konulara ilişkindir. Bu sebeple,
mezkûr kurallar da Anayasanın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
3. CBK’nın 304. maddesinin (1) numaralı fıkrasında,
Hazine ve Maliye Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Millî Piyango İdaresi Genel
Müdürlüğünün, yurtdışında şube ve bürolar kurulmasına ve kaldırılmasına yetkili
olduğu hükme bağlanmıştır.
Yukarıda ilk iki bölümde belirtilen sebeplerle Millî
Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün de Anayasanın 123. maddesine göre kanunla
kurulması ve yurtdışı teşkilâtı da dahil olmak üzere teşkilâtının kanunla
düzenlenmesi gerektiğinden, söz konusu düzenleme de onyedinci fıkranın üçüncü
cümlesine aykırıdır.
4. CBK’nın 542. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, kamu
tüzelkişiliğine sahip ilişkili bir kuruluş olan Türkiye Radyo-Televizyon (TRT)
Kurumunun, Cumhurbaşkanlığı bildirilerini yayınlamakla yükümlü olduğu hükme
bağlanarak, bildiri metinlerinin taşıması gereken şartlar düzenlenmiştir.
Çoğunluğun red gerekçesinde, yukarıda bütün maddeler için
belirtilen ortak red gerekçelerine ek olarak, TRT’nin kamu tüzelkişiliğine
sahip olmasından dolayı Anayasanın 123. maddesinin son fıkrasında belirtilen
istisna kapsamında olduğu ifade edilerek, anılan fıkradaki “kurulur” hükmünün
tüzelkişiliğin organları ile görev ve yetkilerinin de CBK ile düzenlenmesine
imkân verdiği belirtilmiştir. Çoğunluğun bu konuda atıf yaptığı kararımıza
ilişkin karşıoy gerekçemde de ayrıntılı olarak açıkladığım üzere bu yoruma
katılmak mümkün değildir (bkz. 12/6/2020 tarihli ve E.2019/105, K.2020/30
sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem).
Aynı şekilde, yukarıda (1) numaralı bölümde belirtildiği
üzere, TRT’nin ilişkili kuruluş olması sebebiyle, bağlı ve ilgili kuruluşlar
gibi Anayasanın 106. maddesinin son fıkrasında bakanlıklar için öngörülen
istisna kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğu da kabul edilemez.
Bu sebeple, mezkûr kural da, Anayasanın 104. maddesinin
onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine göre kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuya ilişkin olduğundan Anayasaya aykırıdır.
5. CBK’nın 587. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c)
bendinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili kuruluşu olan ve kamu
tüzelkişiliğine sahip bulunan TÜBİTAK’ta Yönetim Kurulunun; personel kadroları,
ücret cetvelleri ile personel performans değerlendirme kriterlerini, bu
değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve
karşılık gelen pozisyonları karara bağlamaya yetkili olduğu; 594. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde de TÜBİTAK’ın “gerekli gördüğü
bilgileri” kamu kurum ve kuruluşları ile bütün yükseköğretim kurumlarından
istemeye yetkili, bunların da istenen bilgileri en kısa zamanda vermekle
yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.
Çoğunluğun 587. maddenin (1) numaralı fıkrasının (c)
bendinin iptali talebinin reddedilen kısımlarına ilişkin gerekçesinden,
yukarıdaki ortak red gerekçelerinin yanında kamu tüzelkişiliğine sahip olan
Kurumun, Anayasanın 123. maddesinin son fıkrasına göre organları ile görev ve
yetkilerinin CBK ile düzenlenebileceğinin kabul edildiği, personelinin de
Anayasanın 128. maddesi kapsamında görülmediği anlaşılmakta ise de, yukarıdaki
bölümlerde yapılan açıklamalarda da vurgulandığı üzere, anılan Kurumun Bakanlık
ilgili kuruluşu olması Anayasanın 106. maddesinin; kamu tüzelkişiliğinin
bulunması da 123. maddesinin son fıkraları kapsamında CBK ile görev ve
yetkilerinin düzenlenmesine imkân tanımamaktadır.
Kurum personelinin statüleri dikkate alındığında,
Anayasanın 128. maddesindeki “diğer kamu görevlileri” kapsamında olduğu
anlaşıldığından, bunların anılan hükme tâbi olmadığı yönündeki
değerlendirmelere katılmak da mümkün değildir.
Kısaca, TÜBİTAK’ın CBK ile kurulması 123. maddenin son
fıkrası uyarınca mümkün olmakla birlikte, bunun dışında organlarının,
teşkilâtının, görev ve yetkilerinin CBK ile düzenlenmesi ve incelenen 594.
madde ile verilen yetkinin Anayasanın 106. ve 123. maddelerin son fıkraları
kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından, bu kural da 104. maddenin
onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu gibi aşağıdaki sebeplerle
ikinci cümlesine de aykırıdır.
Çoğunluğun 594. maddenin birinci cümlesindeki “…gerekli
gördüğü bilgileri…” ibaresinin iptali talebine ilişkin red gerekçesinde;
kuralın kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerinin
uygulanmasını engelleyen, sınırlandıran veya uygulanmasına istisna getiren bir
yönünün bulunmadığı ve her türlü işlemin kişisel verilere ilişkin kanunlara
uygun olarak gerçekleştirileceği belirtilmekte ise de, Anayasanın 104.
maddesinin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesinde CBK’lar bakımından belirlenen
yasak alanın Anayasanın İkinci Kısmının “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı
İkinci Bölümünde yer alan 20. maddedeki hakla ilgili -sınırlama getirmeyen-
düzenlemeleri de kapsadığı tartışmasızdır.
Başka bir deyişle, kuralın, red gerekçesinde belirtilenin
aksine kişisel verilere ilişkin bir düzenleme içerdiği açıktır. Kuralın, çoğunluğun
belirttiği gibi bu hakkı sınırlandırmadığı ve kişisel verilerin korunmasına
ilişkin 6698 sayılı Kanunun uygulanmasına istisna getirmediği kabul edilse
bile, kişisel verilerle ilgili olmadığı ve bunlara ilişkin düzenleme içermediği
yönündeki kabule katılmak mümkün değildir. Anayasanın 104. maddesinin onyedinci
fıkrasının ikinci cümlesinde kişi hakları ile ilgili olarak öngörülen yasak
alan ise “sınırlama” kavramından daha geniş olan “düzenleme” yasağına
ilişkindir (ayrıntılı bilgi bkz. 3/3/2021 tarihli ve E.2018/134, K.2021/13
sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem. Aynı yönde bkz. 13/10/2021 tarihli ve
E.2018/133, K.2021/70 sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem).
Bu nedenle, incelenen ibare, Anayasanın 104. maddesinin
onyedinci fıkrasının ikinci cümlesine de aykırıdır.
Sonuç olarak, incelenen kuralların, yukarıda açıklanan
sebeplerle, konu bakımından yetki yönünden Anayasanın 104. maddesinin onyedinci
fıkrasına aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun bunlara
ilişkin red kararlarına da katılmıyorum.
6. CBK’nın 619. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşu olan ve kamu
tüzelkişiliğine sahip bulunan İŞKUR’un Genel Kurulunun fıkrada sayılan diğer
üyelerin yanında “kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen Bakan tarafından
belirlenecek üyeler”den oluşacağı hükme bağlanmıştır.
Çoğunluğun red gerekçesinde, yukarıdaki bölümlerde
belirtildiği gibi, kamu tüzelkişiliğinin CBK ile kurulmasına imkân veren 123.
maddenin son fıkrasının, onun organları ile görev ve yetkilerinin
düzenlenmesine de imkân verdiği belirtilmiştir. Bu yoruma yukarıda belirttiğim
gerekçelerle katılmadığımdan, incelenen hükmün de Anayasanın 104. maddesinin
onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu düşüncesiyle red yönündeki
karara karşıyım.
7. CBK’nın 675. maddesinin (1) numaralı fıkrasında,
Sağlık Bakanlığının ilgili kuruluşu olan ve kamu tüzelkişiliği bulunan TÜSEB
kadrolarında görevlendirilen ve çalıştırılan personelin yıllık performans
değerlendirilmesine tâbi tutulması öngörülmüş; fıkranın ikinci cümlesi iptal
edilmekle birlikte birinci cümlesi çoğunluk tarafından Anayasaya aykırı
bulunmamıştır.
Yukarıda diğer bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlar ile
kamu tüzelkişileri açısından da belirttiğim gibi, bu kuruluşun da Anayasanın
106. ve 123. maddelerinin son fıkralarındaki istisnalar kapsamında
değerlendirilmesi mümkün olmadığından kanunla düzenlenmesi gerekir. Bu sebeple
incelenen kural da Anayasanın 104. maddenin onyedinci fıkrasının üçüncü
cümlesine aykırıdır.
8. CBK’nın 782. maddesinin (1) numaralı fıkrasında,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı olan ve kamu tüzelkişiliği bulunan
MAPEG personelinin 657 sayılı Kanuna tâbi olduğu ve Genel Müdürlükte anılan
Kanunun ek 41. maddesine göre uzman ve uzman yardımcıları istihdam
edilebileceği hükme bağlanmıştır. Anılan cümlede bir ibare yürürlükten
kaldırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına oybirliğiyle karar
verilmiş; cümlenin kalan kısmının iptali talebi ise yukarıda 55. maddenin (2)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinin konu bakımından yetki yönünden
denetiminde belirtilen gerekçelerle reddedilmiştir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, bu kuruluşun da
Anayasanın 106. ve 123. maddelerinin son fıkralarında belirtilen istisnalar
arasında olmadığı, bu nedenle ve Anayasanın 128. maddesi gereğince kanunla
düzenlenmesi gerektiği ve söz konusu hükmün de konu bakımından Anayasanın 104.
maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu ve iptal
edilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun aksi yöndeki kararına karşıyım.
B. İçerik yönünden Anayasaya aykırı olmadığı sonucuna
ulaşılan aşağıdaki hükümlerle ilgili çoğunluk görüşüne de yine aşağıda
belirtilen sebeplerle karşıyım.
1. CBK’nın 587. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c)
bendinin içerik yönünden Anayasaya aykırı olmadığına ilişkin çoğunluk
gerekçesinde; Anayasanın 123. maddesinin son fıkrasında kamu tüzelkişiliğinin
CBK ile kurulabileceğinin hükme bağlanması nedeniyle bu teşkilât yapısının da
CBK ile düzenlenebileceği, ancak konuya ilişkin temel kurallar belirlendikten
ve genel çerçeve çizildikten sonra ayrıntıların idarenin tasarruflarına
bırakılabileceği, bu itibarla kuralda sayılan hususların karara bağlanmasının
Yönetim Kuruluna bırakılmasında Anayasaya aykırı bir yön bulunmadığı belirtilerek
anılan bendin içerik yönünden de Anayasanın 123. maddesine aykırı olmadığı
sonucuna varılmıştır.
Anayasanın 123. maddesinin son fıkrasında kamu
tüzelkişiliğinin CBK ile kurulmasına imkân verilmesinden dolayı bunun organları
ile görev ve yetkilerinin de CBK ile düzenlenebileceği yönündeki mezkûr yoruma
yukarıda belirttiğim gerekçelerle katılmak mümkün olmadığı gibi CBK’nın
incelenen hükmünün konuya ilişkin temel kuralları belirlediği ve genel
çerçeveyi çizdikten sonra ayrıntıları belirleme görev ve yetkisini idareye
bıraktığı yönündeki tespit de isabetli değildir.
Hukuk devletinin temel unsurlarından biri olan belirlilik
ilkesi, Mahkememizin yerleşik içtihadına göre, yasal düzenlemelerin herhangi
bir tereddüte ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve nesnel
olmasını ve kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına engel olacak tedbirleri
içermesini; hukukî güvenlik ilkesiyle bağlantılı olarak da, kanunda belirli bir
kesinlik içinde hangi somut olgulara hangi sonuçların bağlandığının görülebilmesini
zorunlu kılmaktadır (bu ilkeyle ilgili ayrıntılı açıklama için bkz. 3/6/2021
tarihli ve E.2020/9, K.2021/37 sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem). Kuşkusuz
söz konusu ilke CBK’lar bakımından da geçerlidir.
İncelenen kuralda hiçbir esas belirlenmeden ve çerçeve
çizilmeden, bentte sayılan bütün hususlarda düzenleme ve belirleme yetkisi
Kurumun Yönetim Kuruluna bırakılmıştır.
Bu sebeple kural içerik yönünden de Anayasanın 2. ve 123.
maddelerine aykırıdır.
2. CBK’nın 594. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birinci cümlesindeki “…gerekli gördüğü bilgileri…” ibaresinin içerik yönünden
Anayasaya aykırı olmadığına ilişkin gerekçede de; kuralın Başkanlığın CBK’da
açıkça düzenlenmiş olan görevlerini yerine getirebilmesini amaçladığı ve
istenebilecek bilgilerin Başkanlığın görevleriyle ilgili ve gerekli olanlarla
sınırlandırıldığının anlaşıldığı, böylece bilgi isteme amacı, kapsamı ve
sınırının açıkça belirlendiği, bu nedenle belirli ve öngörülebilir olduğu ve
belirlilik ilkesine aykırı bir yönünün bulunmadığı belirtilerek Anayasanın 2.
maddesine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yukarıdaki bölümde, belirlilik ilkesine ilişkin olarak
yapılan açıklamalar incelenen ibare bakımından da geçerlidir. Ancak incelenen
kuralın yer aldığı 594. maddede (veya CBK’nın başka bir hükmünde) kuralın
belirsizliğini giderecek ve belirlilik ilkesinin yukarıda belirtilen
gereklerine uygun şekilde keyfî uygulamalara engel olacak tedbirleri de içeren
açık, anlaşılır ve nesnel bir hükme yer verilmemiştir (aynı yönde bkz. 13/10/2021
tarihli ve E.2018/133, K.2021/70 sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçem).
Bu sebeple, söz konusu ibarenin de içerik yönünden
Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluğun red kararına
karşıyım.
C. Çoğunluğun CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinin incelenen bölümünün ve 619. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinin içerik yönünden iptaline ilişkin gerekçesinde;
ilk kuralla ilgili olarak bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarının da Anayasanın 106. maddesinin son fıkrasındaki istisna
kapsamında kaldığı ve kuralın anılan hükme aykırı olduğu, ikinci kuralla ilgili
olarak da Bakana bırakılan yetkinin kapsamının belirlenmemesinin Anayasanın
123. maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir.
Anılan hükümlerin konuya ilişkin genel ilkeler ve çerçeve
getirilmeden, düzenleme ve temsilcilerin belirlenmesi yetkilerini devretmesi
sebebiyle belirlilik ilkesine aykırı olduğu yönündeki tespitler ve iptal
sonucuna ulaşılması isabetli olmakla birlikte, her iki kural yönünden de
incelemenin Anayasanın 2. maddesi kapsamında yapılması gerektiği ve bağlı,
ilgili ve ilişkili kuruluşların Anayasanın 106. maddesinin son fıkrası
kapsamında olmadığı düşüncesiyle iptal sonucuna farklı gerekçeyle katılıyorum.
D. Çoğunluğun, CBK’nın 63. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ve 304. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki “…ile yurtdışı şube ve
bürolarının…” ibaresinin içerik yönünden incelenmesine ilişkin olarak
belirttiği gerekçelere yukarıda kısaca belirttiğim ve konuya ilişkin önceki karşıoy
gerekçelerimde ayrıntılı olarak açıkladığım sebeplerle; (1) numaralı CBK’nın bu
CBK ile değiştirilen 338. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve
cümlelerinin konu bakımından incelenmesine ilişkin olarak belirttiği
gerekçelerden bir kısmına (§§ 341-342) ise, çoğunluğun gerekçesinde de atıf
yapılan 30/12/2020 tarihli ve E.2019/71, K.2020/82 sayılı karara ilişkin
karşıoy gerekçemdeki sebeplerle katılmamakla birlikte, anılan kuralların
Anayasaya aykırı olmadığı görüşüne ve iptal talebinin reddi sonucuna,
15/10/2020 tarihli ve E.2018/124, K.2020/56 sayılı karara ilişkin farklı
gerekçemdeki açıklamalar doğrultusunda farklı gerekçeyle katılıyorum (bkz.
anılan farklı gerekçenin (2) numaralı paragrafındaki açıklamalar).
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğunun 15/7/2018 tarihli ve (4)
numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili
Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile
ilgili gerçekleştirilen Anayasa’ya uygunluk denetiminde ulaştığı kanaatlere
aşağıda belirttiğim kurallarda, açıklayacağım gerekçelerle katılmamaktayım.
A. 54. maddenin ikinci
cümlesinin “…personelinin görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve
esasları ile bu müdürlük personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” bölümündeki “görev ve
yetkileri” kısmı:
2. Dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmü ile il
afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik
personelinin görev ve yetkileri düzenlenmektedir.
3. Bahse konu personelin görev ve yetkileri yürütme
yetkisi bağlamında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenebilecek konular
arasında yer almakta ve yine Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının
ikinci cümlesi bağlamında yasak alanda bir düzenleme içermemektedir. Bununla
birlikte “görev ve yetki”lerin Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi
gereken konulardan olduğu aşikardır.
4. Her ne kadar Afet ve Acil Yönetim Durumu Başkanlığı
İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulmuş olup Bakanlığın teşkilat yapısı
içinde yer alıyor ve Anayasa’nın 106. maddesinin
on birinci fıkrasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve
yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” şeklinde bir hüküm yer
alıyorsa da Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında “Memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir” şeklinde bir kurala yer verilmektedir.
5. Dolayısıyla Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci
fıkrasındaki açık hüküm gereğince dava konusu kuraldaki personelin “görev ve
yetkileri” ile ilgili hususlardaki düzenlemelerin Anayasa’nın 104. maddesinin
onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesi gereğince münhasıran kanunla yapılması
gerekmektedir.
6. Bu itibarla Afet ve Acil Yönetim Durumu Başkanlığı
bünyesinde yer alan personelin görev ve yetkilerinin Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile düzenlenmesi mümkün olmadığından “görev ve yetkileri” kısmının
“konu bakımından yetki” yönü ile Anayasa’ya aykırı olduğundan iptali
gerekmektedir.
B. 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi:
7. Dava konusu cümle “Başkanlık merkez teşkilatında 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 24 üncü maddesine göre Afet ve Acil Durum
Yönetimi Denetçisi ve Denetçi Yardımcıları istihdam edilebilir” şeklindedir.
Kural Afet ve Acil Yönetim Durumu Başkanlığı merkez teşkilatında istihdamla
ilgili bir düzenleme olarak görülebilir.
8. Kuralın referansta bulunduğu 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 24. maddesi merkez teşkilatına ait kadro ve pozisyonlarda
istihdam edilecekleri düzenlerken ikinci fıkrasında 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun ek 41. maddesindeki bazı hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiğine
yer verilmektedir.
9. Dolayısıyla referansta bulunduğu kuralların içeriğine
bakıldığında dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmü kamu hizmetine
girme hakkı yanında esasında istihdam edilecek personelle ilgili nitelikleri
düzenleyen bir özelliği de bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle de kural hem
Anayasa’nın 70. maddesindeki kamu hizmetine girme hakkı ile ilgili bir konuyu
hem de açıkça Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında belirtildiği
şekilde münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuyu düzenlemektedir. Bu
nedenle de konu bakımından yetki yönüyle Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci
fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırılık taşıdığından dava konusu
kuralın iptali gerekmektedir.
C. 163. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a), (b), (e)
ve (g) bentleri dışındaki kısmı ile (3) numaralı fıkrasının (c) ve (f) bentleri
dışında kalan kısmı:
10. Dava konusu (2) numaralı fıkrada büyükelçiliklerde
görev alan göç müşavirlerinin görevleri, (3) numaralı fıkrada ise
konsolosluklarda görev alan göç ataşelerinin görevleri düzenlenmektedir.
11. Göç İdaresi Başkanlığının yurtdışı teşkilatında görev
alan göç müşavirleri ile göç ataşelerinin görevlerini düzenleyen kural bu yönü
ile Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası ile ilgilidir. Göç müşavirleri
ve göç ataşelerinin Anayasa’nın 128. maddesi kapsamına giren kamu
görevlilerinden kabul edilmesi gerektiği konusunda ihtilaf olmadığına göre 128.
maddenin ikinci fıkrası hükmünün bir gereği olarak bunların görevlerinin
münhasıran kanunla düzenlenmesi Anayasal bir zorunluluktur.
12. Göç müşavirleri ile göç ataşelerinin görevlerini
düzenleyen dava konusu bentlerin Anayasa’nın 128. maddesi gereğince kanunla
düzenlenmesi zorunlu olduğuna göre dava konusu bentler Anayasa’nın 104.
maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğundan konu
bakımından yetki yönü ile Anayasa’ya aykırı olup iptali gerekmektedir.
13. Öte yandan dava konusu bentler arasında yer alan (3)
numaralı fıkranın (b) bendinde başvurularla ilgili belgeleri toplama, eksik
bilgi ve belgeleri yabancıdan talep etme, gerektiğinde ilgiliyle mülakatlar
yaparak değerlendirme ve bunları kayıt altına alma şeklindeki göç ataşesinin
görevi aynı zamanda Anayasa’nın 20. maddesindeki kişisel verilerle ilgili bir
düzenleme niteliğindedir. Bu yönü ile bahse konu bent aynı zamanda Anayasa’nın
104. maddesinin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki yasak alana ilişkin
bir düzenleme yaptığından bu yönü ile de Anayasa’ya aykırılık söz konusudur.
D. 542. maddesinin (1) numaralı fıkrası:
14. “Cumhurbaşkanlığı bildiri ve konuşmaları” başlıklı
542. maddenin dava konusu (1) numaralı fıkrası şu şekildedir: “Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu, Cumhurbaşkanlığı
bildirilerini, sadece Cumhurbaşkanlığını bağlamak kaydıyla yayınlamakla
yükümlüdür. Ancak, bunların Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunu yayın sırasında
açıklar. Cumhurbaşkanlığı bildirilerine ait metinlerin, Cumhurbaşkanlığından
yazılı yayın isteği ile verilmesi ve yetkililerin imzasını taşıması şarttır”.
15. Dava konusu kuralın konu bakımından yetki yönüyle ve
içerik yönünden Anayasa’ya aykırı olduğundan iptali gerektiği gerekçesiyle
çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmamaktayım.
16. Kural, Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun
Cumhurbaşkanlığının bildirilerini yayınlama konusunu ve buna ilişkin bazı usuli
konuları düzenlemektedir. Bu yönü ile bahse konu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
hükmünün konu bakımından yetki yönü ile Anayasa’ya uygunluk denetiminde
aykırılığı gündeme getiren asıl sorunlu husus aynı konunun kanunla düzenlenip
düzenlenmediği noktasında karşımıza çıkmaktadır.
17. 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanunu’nun
“Cumhurbaşkanı ve siyasi parti açıklamalarının ve faaliyetlerinin yayınlanması”
başlıklı 20. maddesi şu şekilde bir hüküm içermektedir: “Bu Kanunda
belirtilen yayın esaslarına uymak ve diğer siyasi partilere cevap hakkı
doğuracak bir unsur taşımamak kaydıyla; Cumhurbaşkanının ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin açıklama ve faaliyetlerinin
yayınlanması, bunların haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlıdır”.
18. Her ne kadar ifadelerde ve cümlelerde farklılıklar
söz konusu ise de dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmü ile 2954
sayılı Kanun’un 20. maddesi hükmünün aynı konu ile ilgili olmadığını
söyleyebilmek mümkün değildir. Zira dava konusu kural hiçbir ayrım yapmaksızın
tüm Cumhurbaşkanlığı bildirilerinin yayınlanmasını düzenlemekte olup kuralın benzeri
2954 sayılı Kanun’un 20. maddesinde de yer almaktadır. Dava konusu kuralda aynı
zamanda idari bir yapı olarak Cumhurbaşkanlığı teşkilatının resmi nitelikteki
bildirileri ile siyasi bir aktör olarak Cumhurbaşkanının yayınlamasını istediği
bildiriler arasında bir ayrıma gidilmiş değildir. Benzer biçimde açıklama ve
faaliyetlerin yayınlanması konusunu düzenleyen 2954 sayılı Kanun’un 20.
maddesinde de Cumhurbaşkanının açıklama ve faaliyetleri ile ilgili bir ayrıma
gidilmemiştir.
19. Bu nedenle dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
hükmü Kanun’da düzenlenmiş bir konuyu yeniden düzenlemesi nedeniyle Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesindeki “Kanunda açıkça
düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” hükmü ile
çeliştiğinden konu bakımından yetki yönü ile Anayasa’ya aykırılık taşımaktadır.
20. Öte yandan kuralın içerik yönünden yapılan
denetiminde de Anayasa’ya aykırılık sonucuna ulaşmak gerekmektedir. Zira
kuralda yayınlanacak Cumhurbaşkanlığı bildirileri ile ilgili olarak Türkiye Radyo
Televizyon Kurumunun bir yetkisine yer verilmiş değildir. Yayınlanmak üzere
gönderilen Cumhurbaşkanlığı bildirisinin içeriği, yayınlanma süresi, yayınlanma
sıklığı, yayınlayıp yayınlamama konusunda Türkiye Radyo Televizyon Kurumunca
bir inisiyatif kullanılması durumu ve benzeri konularda kuralda hiçbir hüküm
yer almamaktadır.
21. Yine kuralda aynı zamanda siyasi bir aktör olduğu da
düşünüldüğünde Cumhurbaşkanının yayınlanmak üzere göndereceği bildirilerin
siyasi veya merkezi idarenin en üstünde yer alan bir kişi olması ve hatta
devleti temsil etmesi gibi farklı boyutlar arasında bir ayrıma gidilmemiş
olması da kuralın içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminde dikkate
alınmalıdır.
22. Bu bağlamda bildirileri yayınlamakla yükümlü olan Türkiye
Radyo Televizyon Kurumunun devlet eliyle kurulan, yayın konusunda uzmanlaşmış,
ayrı bir kamu tüzel kişiliği ve bütçesi olan, sunduğu hizmetin niteliği
gereğince özerkliği ön plana çıkan bir kamu kurumu olduğunu dikkate almak
gerekir.
23. Bu konuda Anayasa’nın 133. maddesinin ikinci fıkrası
şöyle bir düzenleme içermektedir: “Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak
kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören
haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır”.
24. Anayasa’nın bu konuda ön plana çıkardığı özerklik ve
tarafsızlık şeklindeki iki ilke bağlamında düşünüldüğünde dava konusu kuralda
bu ilkelere aykırılığı giderecek bir hüküm yer almadığından dava konusu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmünün Anayasa’nın 133. maddesine uygun
olduğundan bahsetmek zordur. Bu nedenle kuralın içerik yönüyle Anayasa’nın 133.
maddesine aykırılık nedeniyle iptali gerekmektedir.
E. 587. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi:
25. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun
(TÜBİTAK) Yönetim Kurulunun görev ve yetkilerinin düzenlendiği 587. maddenin
(1) numaralı fıkrasının dava konusu (c) bendi şöyledir: “Kurumun personel
kadroları, ücret cetvelleri ile personel performans değerlendirme kriterlerini,
bu değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve
karşılık gelen pozisyonları Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara
bağlamak”.
26. Dava konusu kuraldaki “Kurumun personel
kadroları…ve göreve karşılık gelen pozisyonları...” ile “…iş
tanımlarını…” kısmının da konu bakımından yetki yönü ile Anayasa’ya aykırı
olduğu için iptali gerektiği kanaatindeyim.
27. Esasında “Kurumun personel kadroları…ve göreve
karşılık gelen pozisyonları...” ibaresinin kadro ile ilgili bir düzenleme
niteliğinde olduğu açıktır. Benzer biçimde Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile kadro ihdası konusunu düzenleyen bir kurala ilişkin Anayasa
Mahkemesinin daha önce verdiği bir kararda bu konunun Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile düzenlenmesinin Anayasa’ya aykırılık teşkil ettiği görüşünde
olduğumdan Mahkememiz çoğunluğunun iptal isteminin reddi yönündeki kanaatine
katılmamıştım (Bkz.: E. S.: 2018/119, K. S.: 2020/25, K. T.: 11/06/2020 §§ 6-22, 27-31, 33).
Aynı hukuki gerekçelerin kadro ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı dava konusu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükümlerinde de geçerli olduğu kanaatinde
olduğumdan E. S.: 2018/119, K. S.: 2020/25 sayılı kararın karşıoyunda yer
verdiğim gerekçelerle dava konusu ibarenin iptali gerekmektedir.
28. Dava konusu “…iş
tanımlarını…”nın da esasında TÜBİTAK’ta çalışanların görev ve yetkilerini
ifade ettiği içindir ki bu ibarenin de yukarıda “A. 54. maddenin ikinci cümlesinin ‘…personelinin
görev ve yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük
personeline ilişkin diğer hususlar Başkanlık tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.’ bölümündeki ‘görev ve yetkileri’ kısmı” başlığı
altında yazdığım gerekçelerle Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi
mümkün olmadığından “…iş tanımlarını…” kısmının konu bakımından yetki
yönü ile Anayasa’ya aykırı olduğundan iptali gerektiği kanaatindeyim.
29. Öte yandan 587.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin içerik yönü ile de Anayasa’ya
aykırı olduğundan iptali gerektiği kanaatindeyim. Zira TÜBİTAK’ın personel
kadroları, personel performans değerlendirme kriterleri ile iş tanımlarını ve
göreve karşılık gelen pozisyonlarını Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek
karara bağlamayı yönetim kurulunun görev ve yetkisi olarak düzenleyen kural
belirsiz olduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık taşımaktadır.
F. 594. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…gerekli
gördüğü bilgileri…” ibaresi:
30. TÜBİTAK’ın, araştırma ve inceleme konuları için
gerekli gördüğü bilgileri kamu kurum ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim
kurumları dâhil tüm yükseköğretim kurumlarından doğrudan doğruya istemeye
yetkili olduğunu düzenleyen kural Anayasa’nın 20. maddesindeki kişisel
verilerle ilgili bir düzenleme niteliğindedir. Bu yönü ile bahse konu bent aynı
zamanda Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki
yasak alana ilişkin bir düzenleme yaptığından konu bakımından yetki yönü ile
Anayasa’ya aykırıdır.
31. Öte yandan hiçbir belirleme yapmadan gerekli gördüğü
bilgileri doğrudan isteme yetkisini TÜBİTAK’a veren kuralın belirli olduğu
söylenemeyeceğinden kural aynı zamanda içerik yönünden de Anayasa’ya aykırılık
taşımaktadır.
G. 782. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “…ile Uzman Ve Uzman Yardımcısı…” ibaresi dışındaki
kısım:
32. Dava konusu kural Maden ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğünde 657 sayılı Kanunun ek 41. maddesine göre Maden ve Petrol Uzmanı ve
Maden ve Petrol Uzman Yardımcısı istihdam edilebileceğini düzenlemektedir. Bu
kuralın da bu dosyadaki yukarıda “B. 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
birinci cümlesi” başlığı altında sıraladığım gerekçelerle konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğundan iptali gerektiği kanaatindeyim.
KARŞI OY GEREKÇESİ
A. 54. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci
Cümlesinde Yer Alan “…görev ve yetkileri,…” İbaresi
1. (4) numaralı CBK’nın 54. maddesinin ikinci cümlesinde
yer alan “…görev ve yetkileri,..” ibaresinin konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar
verilmiştir.
2. CBK’nın 54. maddesinin ikinci cümlesi Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bünyesindeki il afet ve acil durum müdürlüğü
ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görev ve
yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline
ilişkin diğer hususların Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirleneceğini düzenlemektedir. Söz konusu cümlede yer alan “…görev ve
yetkileri,..” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
3. İl afet ve acil durum müdürlüğü ile afet ve acil durum
arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin kamu hizmeti niteliği taşıyan
görevleri yerine getirdiği dolayısıyla Anayasa’nın 128. maddesi anlamında memur
veya diğer kamu görevlisi sıfatını haiz oldukları açıktır (AYM, E.2019/96,
K.2022/17).
4. Anayasa'nın 128. maddesinde Devletin,
kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
görüleceği ifade edilmiş; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
5. Anayasa Mahkemesi de 24.02.2022 tarihli ve E.2019/96,
K.2022/17 sayılı kararına konu (43) numaralı CBK’nın 14. maddesiyle (1)
numaralı CBK’ya eklenen 227/B maddesinin (4) numaralı fıkrasının “…hazine ve
maliye başmüfettişleri, müfettişleri ve müfettiş yardımcılarının görev, yetki
ve sorumlulukları ile…” şeklindeki kuralı münhasır alanda düzenleme
yapıldığı gerekçesi ile iptal etmiştir. Bu sebeple dava konusu kuralın
Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuda düzenleme yaptığı anlaşılmaktadır.
6. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
B. 163. Maddesinin (2) Ve (3) Numaralı Fıkraları
7. CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri…” ibaresinin konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimine ilişkin gerekçelerimle çoğunluğun
görüşüne katılmıyorum.
8. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
E. 587. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinde
Yer Alan “…iş tanımlarını…” Kısmı
9. Dava konusu kural TÜBİTAK personelinin iş tanımlarının
Başkanlığın önerisi üzerine görüşülerek karara bağlamasını yönetim kurulunun
görev ve yetkisi olarak düzenlemektedir.
10. CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri…” ibaresinin konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimine yönelik gerekçelerimle çoğunluğun
görüşüne katılmıyorum.
11. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
12. Açıklanan nedenlerle kuralın iptali gerekir. Bu
gerekçeyle Sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
KARŞI OY
1. Mahkememiz çoğunluğu (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı,
İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı
Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK);
54. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…görev ve
yetkileri,…” kısmının, 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinin, 163. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının, 542. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının, 587. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde
yer alan “Kurumun personel kadroları…ve göreve karşılık gelen
pozisyonları...” kısmı ile “…iş tanımlarını…” kısmının, 594.
maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…gerekli gördüğü bilgileri…”
ibaresinin ve 782. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin konu
bakımından yetki yönünden,
542. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, 587. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinin ve 594. maddesinin birinci cümlesinde yer
alan “…gerekli gördüğü bilgileri…” ibaresinin içerik yönünden
Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
Aşağıda açıklanan nedenlerle bu karara katılma imkânı olmamıştır.
A. 54. Maddesinin İkinci Cümlesinde Yer Alan “…görev
ve yetkileri,…” Kısmı
2. CBK’nın 54. maddesinin ikinci cümlesinde Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bünyesindeki il afet ve acil durum müdürlüğü
ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin görev ve
yetkileri, görevlendirme, çalışma usul ve esasları ile bu müdürlük personeline
ilişkin diğer hususların Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Anılan cümlenin “…görev ve
yetkileri,..” bölümü dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
3. AFAD’ın afet ve acil durum hizmetleri görevinin,
müşterek mahallî ihtiyaçları karşılamak ve kamu yararını sağlamak amacıyla yapılan
genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmeti niteliği taşıdığı
açıktır. Afet ve acil durum hizmetlerinin kendine özgü nitelikleri, bu
hizmetlerin genel idare esaslarına göre memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevler kapsamında
değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Kamu hizmeti niteliği taşıyan anılan
görevlerin yerine getirilebilmesi bağlamında il afet ve acil durum müdürlüğü
ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlüğü personelinin
Anayasa’nın 128. maddesi anlamında memur veya diğer kamu görevlisi sıfatına
sahip bulunduklarında tereddüt bulunmamaktadır (AYM, E.2019/96, K.2022/17).
4. Anayasa'nın 128. maddesinde Devletin,
kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
görüleceği ifade edilmiş; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
5. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 24.02.2022 tarihli ve
E.2019/96, K.2022/17 sayılı kararına konu (43) numaralı CBK’nın 14. maddesiyle
(1) numaralı CBK’ya eklenen 227/B maddesinin (4) numaralı fıkrasının “…hazine
ve maliye başmüfettişleri, müfettişleri ve müfettiş yardımcılarının görev,
yetki ve sorumlulukları ile…” şeklindeki kuralı münhasır alanda düzenleme
yapıldığı gerekçesi ile iptal etmiştir. Bu itibarla dava konusu kuralın
Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuda düzenleme yaptığı anlaşılmaktadır.
6. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
B. 55. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesi
7. Dava konusu kural, 375 sayılı KHK’ya ve anılan KHK’nın
da 657 sayılı Kanun’a yaptığı atıfla AFAD
bünyesindeki denetçi ve denetçi yardımcılarının kamu
hizmetine girişini ve bu hizmete girdikten sonra denetçi olarak atanmak için
sahip olması gereken nitelikleri düzenlenmektedir. Yukarıda da belirtildiği
üzere AFAD bünyesindeki denetçi yardımcıları ve denetçilerin kamu görevlisi
niteliği taşıdıkları açıktır (§ 3).
8. Yukarıda da açıklandığı üzere Anayasa’nın 128.
maddesinde kamu görevlilerinin niteliklerinin kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür (§ 4).
9. Dava konusu kural 375 sayılı KHK’ya atıfla denetçi ve
denetçi yardımcılarının haiz olması gereken nitelikleri düzenlemektedir. Bu
niteliklerin bizzat CBK kuralı ile düzenlenmesi ile CBK kuralında kanuna atıfla
düzenlenmesi arasında fark bulunmamaktadır.
10. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
C. 163. Maddesinin (2) Ve (3) Numaralı Fıkraları
11. CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri…” ibaresinin konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimine yönelik gerekçelerimle çoğunluğun
görüşüne katılmıyorum.
12. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
D. 542. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrası
a. Konu Bakımından Yetki Yönünden
13. Kural, Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun (TRT), Cumhurbaşkanlığı
bildirilerini, sadece Cumhurbaşkanlığını bağlamak kaydıyla yayınlamakla yükümlü
olduğunu ancak, bunların Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunu yayın sırasında
açıklayacağını; Cumhurbaşkanlığı bildirilerine ait metinlerin,
Cumhurbaşkanlığından yazılı yayın isteği ile verilmesinin ve yetkililerin
imzasını taşımasının şart olduğunu düzenlemektedir.
14. Dava konusu kural olmasaydı Cumhurbaşkanlığının
TRT’ye yayımlanmak üzere göndereceği bildirilere 2954 sayılı Kanun’un 20.
maddesinin birinci fıkrasındaki “Bu Kanunda belirtilen yayın
esaslarına uymak ve diğer siyasi partilere cevap hakkı doğuracak bir unsur
taşımamak kaydıyla; Cumhurbaşkanının ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan siyasi partilerin açıklama ve faaliyetlerinin yayınlanması, bunların
haber değeri ve niteliği taşıması şartına bağlıdır.” şeklindeki hüküm
uygulanacaktı. Dava konusu kural bir anlamda TRT’nin Cumhurbaşkanının
açıklamalarını yayımlama koşullarını açıkça düzenleyen anılan Kanun hükmüne bir
istisna getirmektedir. Bu çerçevede dava konusu CBK kuralı ile kanunun açıkça
düzenlediği bir konuda düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
15. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine
aykırıdır.
a. İçerik Yönünden
16. Anayasa'nın 133. maddesinde “Devletçe kamu
tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu
tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının
tarafsızlığı esastır.” denilerek TRT’nin özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
hüküm altına alınmıştır.
17. Dava konusu kural uyarınca TRT’nin gönderilen
bildirileri yayınlama konusunda sadece şekli nitelikte olan “Cumhurbaşkanlığından
yazılı yayın isteği ile verilmesi ve yetkililerin imzasını taşıması”
şartının bulunup bulunmadığına bakma ve “Cumhurbaşkanlığı bildirisi olduğunu
yayın sırasında” açıklama şeklindeki sınırlı yetkisi dışında hiçbir
yetkisi bulunmamaktadır.
18. Kuralla bildirilerin içeriğinin, kapsamının, yayın
süresinin ve yayınlanma sıklığının belirlenmesine yönelik düzenleme
öngörülmediği gibi bu hususlarda TRT’ye takdir yetkisi de tanınmamıştır.
19. Açıklanan nedenlerle kurallar,
Anayasa’nın 2. ve 133. maddelerine aykırıdır.
E. 587. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendi
a. Kuralın “Kurumun personel kadroları…ve göreve
karşılık gelen pozisyonları...” Kısmı ile “…iş tanımlarını…”
Kısmının Konu Bakımından Yetki Yönünden Değerlendirilmesi
20. Dava konusu kurallar TÜBİTAK’ın personel kadrolarını,
iş tanımlarını ve göreve karşılık gelen pozisyonlarını Başkanlığın önerisi
üzerine görüşerek karara bağlamanın yönetim kurulunun görev ve yetkisi
kapsamında olduğunu düzenlemektedir.
21. CBK’nın 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “…görev ve yetkileri…” ibaresinin konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimine yönelik gerekçelerimle çoğunluğun
görüşüne katılmıyorum.
22. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
b. İçerik Yönünden
23. Dava konusu kural TÜBİTAK’ın personel kadrolarını,
ücret cetvellerini ile personel performans değerlendirme kriterlerini, bu
değerlendirmeler kapsamında yapılacak ödemeler ile iş tanımlarını ve göreve
karşılık gelen pozisyonlarını Başkanlığın önerisi üzerine görüşerek karara bağlamanın
yönetim kurulunun görev ve yetkisi kapsamında olduğunu düzenlemektedir.
24. Anayasa’nın 123. maddesinin birinci
fıkrasına göre “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla
düzenlenir.” Ancak Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması,
görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” denilmek suretiyle
bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı
ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrası uyarınca CBK ile düzenlenebileceği özel olarak belirtilen
konular kapsamında kalmaktadır.
25. Bu bağlamda Anayasa’nın CBK tarafından
düzenleneceğini özel olarak öngördüğü yukarıda belirtilen idarelerin kurulması,
kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı, merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması ile düzenlenmesi kapsamında, bu konularla sınırlı
olmak üzere Anayasa’nın 123. maddesinin anılan hükmünde belirtilen hususlarda
CBK ile düzenleme yapılabilir.
26. TÜBİTAK CBK’nın 582. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığıyla ilgili kuruluş olarak düzenlenmiştir.
27. Kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarının ihdası veya
iptali, başka bir deyişle kadro usulüne ilişkin düzenlemeler idarenin teşkilat
yapısı ile ilgili olup idarenin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinin bir
parçasını oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi Kararlarında konuyla ilgili olarak
“Bir kurumun kuruluşu deyince her şeyden önce o kurumu yürütecek personele
ait kadrolar hatıra gelir. Zira kurumun temelinden çatısına kadar bütün
örgütünün bu kadrolar teşkil eder. Personel kadroları mevcut olmayan bir kurum,
henüz kuruluş haline geçmemiş demektir. Şu hâlde bir kurumu çalışır hale
getirecek olan Personel kadrolarının, en küçüğünden en büyüğüne kadar, bütününü
kuruluştan ayrı düşünmeğe imkân yoktur.” denilmektedir (AYM, E.1965/32,
K.1966/3, 4/2/1966; E. 2018/119, K. 2020/25, 11/6/2020, § 18).”
28. Dava konusu kural yukarıdaki içtihat kapsamında ele
alındığında kuralın “idarenin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinin bir
parçası” olarak görülen kadroları bizzat düzenlemediği bu konuda düzenleme
yapma yetkisini TÜBİTAK Yönetim Kuruluna devrettiği görülmektedir. Bu bağlamda
AYM içtihadında (AYM, E.2018/124, K.2020/56, 15/10/2020) “Anayasa’nın 123.
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…kurulur.” ibaresi CBK ile kurulan bir
kamu tüzel kişiliğinin CBK ile düzenlenmesini de içermektedir.”
değerlendirmesine yer verilmiş ise de dava konusu kuralın TÜBİTAK kadroları
başta olmak üzere personele ilişkin diğer hususları düzenlemek, en azından
çerçevesini çizmek yerine düzenleme yetkisini devrettiği görülmektedir.
29. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 123.
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır.
F. CBK’nın 594.
Maddesinin Birinci Cümlesinde Yer Alan “…gerekli gördüğü bilgileri…”
İbaresi
a. Konu Bakımından Yetki Yönünden
30. CBK’nın “Bilgi ve belge talebi” başlıklı 594.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde TÜBİTAK’ın, araştırma ve
inceleme konuları için gerekli gördüğü bilgileri kamu kurum ve kuruluşları ile
vakıf yükseköğretim kurumları dâhil tüm yükseköğretim kurumlarından doğrudan
doğruya istemeye yetkili olduğu belirtilmiştir. Dava konusu kural anılan cümlede
yer alan “…gerekli gördüğü bilgileri…” ibaresi iptali istenen kuralı
oluşturmaktadır.
31. Anayasa’nın 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca temel haklar, kişi hakları ve siyasi
haklar CBK ile düzenlenemez.
32. Anayasa’nın 20. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine
dokunulamayacağı belirtilmiş; üçüncü fıkrasında da “Herkes, kendisiyle
ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin
kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme,
bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda
öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin
korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” denilerek kişisel
verilerin korunması özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye
kavuşturulmuştur.
33. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, Anayasa’da CBK ile
düzenlenemeyeceği öngörülen “yasak alan” kapsamında kalan temel haklar
arasındadır.
34. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.
b. İçerik Yönünden
35. Anayasa’nın 20. maddesinde, kişisel
verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla
işlenebileceği belirtilmiştir. Dava konusu kuralla tanınan yetkinin son derece
geniş olması kişisel verileri koruma hakkına yönelik herhangi bir sınırı
olmayan müdahalelere neden olma potansiyelini bünyesinde taşımaktadır. Bu
nedenle, kişisel verilerin korunması hakkıyla ilgili yasal düzenlemelerin açık,
net ve anlaşılabilir olması ve keyfi ve amaca uygun olmayan kullanımlara karşı
güvenceler sağlaması gerekmektedir.
36. Anayasa’nın 13. maddesinde, temel
hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun şekilde,
yasayla sınırlandırılabileceği belirtilmektedir. Ölçülülük ilkesi sınırlamada
başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını;
bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla amacın
ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder.
37. Bu itibarla, Anayasa’nın 13. ve 20.
maddeleri kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ancak
kanunla sınırlanabileceği, dava konusu CBK kuralıyla bu hakka yönelik düzenleme
yapıldığı anlaşılmaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırıdır.
G. 782. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesi
39. CBK’nın 55. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk
denetimine yönelik gerekçelerimle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
40. Açıklanan gerekçelerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine
aykırıdır.