“Dava, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan eğitim kurumunda öğretmen olarak çalıştığından bahisle çalışma izni iptal edilen davacı ... tarafından, çalışma izninin iptaline ilişkin işlemin kaldırılması ve çalışma izni verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 29/01/2021 tarih ve 19924664 sayılı işlemi ile bu işlemin dayanağı olan 7141 sayılı Yasa'nın 11. maddesi ile değişik 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun "Kurucu/kurucu temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları" başlıklı 4. maddesinde sayılan suçlar hakkında "kovuşturması bulunması" şartı düzenlemesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
1982 Anayasasının "Anayasaya Aykırılığın Diğer Mahkemelerde İleri Sürülmesi başlıklı 152.maddesinde; "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır..." hükmü yer almıştır.
03.04.2011 tarihli ve 27894 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun "Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi" başlıklı 40.maddesinde; "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa;
a) İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını,
b) Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini,
c) Dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini, dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine gönderir.
Taraflarca ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiasını davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep, gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir. Bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir.
Genel Sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir.
Evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir. Açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları, Mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır." hükmü yer almaktadır.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun "Kurucu/kurucu temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları" başlıklı 4.maddesinin 1.fıkrasında "(Değişik birinci fıkra: 9/5/2018-7141/11 md.) Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır." hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Özel Nakıboğlu Ortaokulunda çalıştığı gerekçesiyle çalışma izni iptal edilen davacı tarafından; çalışma izninin iptali işleminin kaldırılması ve kendisine yeniden çalışma izni verilmesi talebiyle yapılan başvurunun 5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrası gereği reddedildiği ve bu ret işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 4üncü maddesinin birinci fıkrasında "Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır." hükmü yer almaktadır. Kovuşturma ise, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde "İddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre" olarak tanımlanmıştır.
Dava konusu olayda; dava konusu işlemin tesis edildiği sırada "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/31556 sayılı dosyasında soruşturma yapıldığı; iş bu dava devam ederken Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde E:2021/241 K:2022/132 sayılı Karar ile beraatine karar verildiği ve kararın istinaf aşamasında olduğu tespit edilmiştir.
Dolayısıyla davacı hakkındaki kovuşturma halen devam etmektedir ve 5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasında yer alan hüküm gereği davacıya çalışma izni verilememektedir. Görüldüğü üzere uygulanacak Kanun hükmü, bakılan davayı yürütmeye, uyuşmazlığı çözmeye, davayı sona erdirmeye veya kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak kuraldır.
Bu nedenle; 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 4.maddesinin 1.fıkrasında yer alan "(Değişik birinci fıkra: 9/5/2018-7141/11 md.) Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır." hükmünün "veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması" cümlesinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 13, 38, 48 ve 49.maddelerine aykırılığı nedeniyle başvurulmaktadır.
ANAYASAL DÜZENLEME İLE İLGİLİ MEVZUAT
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13.maddesinde; "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmüne yer verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38.maddesinde; "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md.) Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md.) Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md; Mülga fıkra: 7/5/2004-5170/5 md.)
(Değişik onuncu fıkra: 7/5/2004-5170/5 md.) Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.
(Değişik son fıkra: 7/5/2004-5170/5 md.) Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez..." hükmüne yer verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Çalışma ve sözleşme hürriyeti" başlıklı 48.maddesinde; "Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir.", "Çalışma hakkı ve ödevi" başlıklı 49.maddesinde ise; "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir." denilmek suretiyle herkesin çalışma hakkı ile özgürlüğüne sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun "Kurucu/ kurucu temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları" başlıklı 4.maddesinin 1.fıkrasında ise; "(Değişik birinci fıkra: 9/5/2018-7141/11 md.) Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır." hükmüne yer verilmiştir.
ANAYASAYA AYKIRILIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Anayasanın 13.maddesinde; "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz" denilmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa'da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir.
Bu kapsamda çalışma hakkı ve özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp kuralların keyfiliğine izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
Kuralların yer aldığı fıkrada kovuşturma bulunmaması şartı kapsamında hangi suçların özel eğitim kurumu personeli olarak çalışmaya engel oluşturduğu açıkça belirtilmiştir. Bununla birlikte kurala konu Devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçların 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenlendiği ve kuralda yer olan "...kovuşturma..." ibaresinin 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Kanunun 2.maddesinde tanımlandığı gözetildiğinde kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu ve bu yönüyle kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmaktadır.
Anayasanın 13.maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi ise elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
5580 sayılı Kanundaki anılan düzenlemeler gözönüne alındığında; kanun koyucunun özel öğretim kurumlarının yerine getirdiği görevin niteliğini gözeterek özel öğretim kurumlarında görev alacak kişilere karşı bireylerin ve toplumun güven duygusu içinde olmalarını hedeflediği anlaşılmaktadır. Kuralla özel eğitim kurumlarında görev alacak personel hakkında Devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlarından dolayı kovuşturma bulunmaması şartının öngörülmesinin bu personele toplumun ve bireylerin güvenle yaklaşmasına katkı sağlayacağı ve bunu destekleyeceği gözetildiğinde kuralın kamu düzeninin korunması amacına ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez. Ancak kuralın ölçülülük ilkesine uygun olabilmesi için elverişli bir sınırlama getirmesi yeterli olmayıp, sınırlamanın gereklilik ilkesine de uygun olması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı uyarınca Anayasanın 13.maddesi kapsamında bir hakka sınırlama getirilebilmesi için öngörülen sınırlama olmaksızın sınırlama amacına ulaşılamaması gerekir. Bir başka ifadeyle kuralla hedeflenen amaca ulaşmak için en hafif tedbirin öngörülmesi zorunlu olup aynı amaca daha hafif bir araçla ulaşılması mümkün ise daha ağır bir araç seçilmesi gereklilik ilkesi ile çelişir ve sınırlamayı ölçüsüz bir hale getirir. (AYM, E:2014/176, K:2015/53, 27/05/2015; E:2016/13, K:2016/127, 2206/2016; E:2018/71, K:2018/118, 27/12/2018,§§ 26-27)
Kural, kişiler hakkında Devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlarından kovuşturma bulunmamasını, hem özel öğretim kurumlarına alınma sırasında hem de bu kurumlardaki görevin yerine getirildiği dönemde bulunması gereken bir şart olarak öngörmektedir. Kuralla ulaşılmak istenen amaca, özel öğretim kurumlarına alım yönünden ilgili makamlara takdir yetkisi tanımak ya da ilgili makamlara kovuşturma sonuna kadar bekleme yetkisi vermek, halihazırda görev yapan personel yönünden ise kovuşturma durumunun iş sözleşmelerinin askıda kalması hallerinden biri olarak kabulü gibi daha hafif tedbirlerle ulaşılması mümkündür. Nitekim buna benzer tedbirler çeşitli meslek grupları bakımından mevzuatta düzenlenmiştir. Bu itibarla kamu yararının sağlanması amacına daha hafif bir sınırlamayla ulaşılması mümkünken kişiler hakkında Devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlarından kovuşturma bulunmaması şeklindeki sınırlamanın gerekli, dolayısıyla ölçülü olduğu söylenemez.
Bu sebeple maddenin Anayasanın 13.maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca Anayasanın 38.maddesinin 4.fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçla sayılamaz" hükmü yer almasına rağmen 5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasında ise özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucuların yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinin, aynı maddede sayılan suçlardan hakkında kovuşturma bulunmaması denilerek henüz haklarında bir hüküm (cezaya yönelik) olmamasına rağmen kişinin suçluluğu sabit olmuş gibi değerlendirilmesini öngören bir düzenleme yapılmıştır. Bu Anayasa'nın 38.maddesine de aykırıdır.
Genel hukuk doktrininde masumiyet karinesi olarak bilinen bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2.maddesinde de; "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır." şeklinde ifade edilmiştir.
Masumiyet karinesi, suçlu olduğu iddia edilen kişiyi yargılama öncesi veya yargılama sırasında ve hüküm kesinleşmesine kadar koruma amacı gütmektedir.
Oysa 5580 sayılı Kanun'un 4.maddesinin 1.fıkrasında yer alan ve sayılan suçlardan haklarında kovuşturma bulunmamasını zorunlu kılan hüküm kişinin henüz yargılanmasının tamamlanmadığı bir aşamada özel öğretim kurumlarında çalışmasını tamamen engeller niteliktedir.
Dolayısıyla 5580 sayılı Kanun'un 4.maddesinin 1.fıkrasında yer olan "...veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması" ifadesinin Anayasa'nın 38.maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Nitekim; Gaziantep Dördüncü İdari Dava Dairesi tarafından 5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasında yer alan ^..."personelinin"..."veya hakkında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması"^ cümlesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesinin 26/01/2022 günlü ve E:2021/117 K:2022/10 sayılı kararı ile 5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasında yer alan "...veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması" ibaresinin yalnızca anılan fıkrada yer alan "personelinde" ve "dolandırıcılık, sahtecilik" ibareleri yönünden Anayasanın 13, 48 ve 49.maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Sonuç itibariyle; bu dosyada davacı açısından dava konusu uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak olan suç maddesinin dolandırıcılık ve sahtecilik suçları olmayıp silahlı terör örgütüne üye olma suçu olması sebebiyle 5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması" ibaresinin anılan fıkrada yer alan "personelinde" ve "Anayasal düzene karşı işlenen suçlar" ibareleri yönünden 13, 38, 48 ve 49.maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1-5580 sayılı Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasında yer alan "(Değişik birinci fıkra: 9/5/2018-7141/11 md.) Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır." hükmünün, "...personelinde" ve "...veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması" ibaresinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 13, 38, 48 ve 49.maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılması nedeniyle, anılan ifadenin belirtilen sebeplerle yahut 6216 sayılı Kanun'un 43/3.maddesi kapsamında değerlendirilebilecek başka nedenlerle iptaline karar verilmesi talebiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına,
2-Dava dosyasının ve karara dayanak görüşme tutanağının, onaylı bir örneği ile işbu kararın aslının Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karara kadar 5 ay süre ile davanın geri bırakılmasına, bu süre içerisinde Anayasa Mahkemesi'nce bir karar verilmemesi halinde, mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine, kararın bir örneğinin taraflara tebliğine 19/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2022/76
Karar Sayısı : 2022/112
Karar Tarihi : 28/9/2022
R.G. Tarih - Sayı : 4/11/2022 - 32003
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü İdari Dava Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 4. maddesinin 9/5/2018 tarihli ve 7141 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle değiştirilen birinci fıkrasında yer alan “…veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması,…” ibaresinin anılan fıkrada yer alan “…personelinde;…” ve “…anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,…” ibareleri yönünden Anayasa’nın 13., 38., 48. ve 49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacının olağanüstü hâl tedbirleri kapsamında kapatılan bir eğitim kurumunda öğretmen olarak çalıştığı gerekçesiyle çalışma izninin iptal edilmesi üzerine söz konusu idari işlemin kaldırılması ve çalışma izninin verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 4. maddesi şöyledir:
“Kurucu/kurucu temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları
MADDE 4- (Değişik birinci fıkra: 9/5/2018-7141/11 md.) Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır.
Kurum binalarının nitelikleri, bu binalarda açılabilecek kurumlar ile her tür tesis ve donanıma ilişkin standartlar Bakanlıkça belirlenir.
Meyhane, kahvehane, kıraathane, bar, elektronik oyun merkezleri gibi umuma açık yerler ile açık alkollü içki satılan yerlerin, okul binalarından kapıdan kapıya en az yüz metre uzaklıkta bulunması zorunludur. Özel eğitime muhtaç bireylerin devam ettikleri öğretim kurumları ile okullar dışındaki diğer özel öğretim kurumlarında bu zorunluluk aranmaz. Ancak, söz konusu özel öğretim kurumlarıyla yukarıda belirtilen türdeki iş yerleri aynı binada bulunamaz.
Turizmin yoğun olduğu yörelerde bulunan okulların tatil olduğu dönemlerde, yukarıda belirtilen iş yerleri ile okullar arasında yüz metre uzaklık şartı aranmaz.
Uzaklıkla ilgili esaslar İçişleri, Çevre ve Şehircilik, Millî Eğitim, Sağlık, Kültür ve Turizm bakanlıklarının müştereken hazırlayacakları yönetmelikle belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve Kenan YAŞAR’ın katılımlarıyla 21/6/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Burak FIRAT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralın masumiyet karinesine aykırılık teşkil ettiği, henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığı hâlde kişinin hakkında bazı suçlardan kovuşturma bulunması nedeniyle özel eğitim kurumlarında çalışmasının engellendiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 13., 38., 48. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. Kural, özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması şartının aranacağını öngörmekte olup “…personelinde;…” ve “…anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,…” ibareleri yönünden incelenmiştir.
5. Anayasa Mahkemesi, yakın tarihli bir kararında 5580 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması,…” ibaresini, anılan fıkrada yer alan “…personelinde;…” ve “…dolandırıcılık, sahtecilik,…” ibareleri yönünden incelemiş ve söz konusu kuralla çalışma hakkı ve özgürlüğüne sınırlama getirilirken hedeflenen amaca daha hafif bir tedbirle ulaşılması mümkün olduğu hâlde daha ağır bir sınırlama aracının tercih edilmesinin gereklilik ilkesiyle çeliştiği, bu itibarla sınırlamanın ölçüsüz olduğu gerekçesiyle kuralı, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir (AYM, E.2021/117, K.2022/10, 26/1/2022).
6. Belirtilen kararda ilk olarak anılan kural uyarınca özel eğitim personeli olarak çalışacak kişilerde, haklarında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından dolayı kovuşturma bulunmaması şartının arandığı, buna göre söz konusu şartı taşımayan kişilerin özel eğitim kurumu personeli olarak çalışabilmesinin mümkün olmadığı gözetildiğinde kuralla Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde düzenlenen çalışma hakkı ve özgürlüğüne yönelik bir sınırlama getirildiği tespiti yapılmıştır. Bu tespitin ardından, temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren söz konusu kural, Anayasa’nın 13. maddesi gereğince sınırlamanın kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması şartlarını taşıyıp taşımadığı hususları yönünden değerlendirilmiştir.
7. Bu kapsamda söz konusu kuralın yer aldığı fıkrada kovuşturma bulunmaması şartı kapsamında hangi suçların özel eğitim kurumu personeli olarak çalışmaya engel oluşturduğunun açıkça belirtildiği, bu suçların 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği ve kuralda yer alan “…kovuşturma…” ibaresinin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlandığı gözetildiğinde kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu ve bu yönüyle kanunilik şartını taşıdığı belirtilmiştir (AYM, E.2021/117, K.2022/10, 26/1/2022, §§ 12, 16).
8. Anayasa'nın 5. maddesine göre kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamanın devletin temel amaç ve görevlerinden olduğu, doğrudan devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların denetim ve gözetimleri altında sunulan kamu hizmetlerinin doğru ve güvenilir bir şekilde yürütülmesini temin etmek suretiyle kamu düzeninin gerçekleştirilmesinin kişilerin ve toplumun refah, huzur ve güvenliğini sağlamaya hizmet edeceğinin açık olduğu vurgulanan kararda, 5580 sayılı Kanun’un 6., 9. ve 11. maddeleri gözönünde bulundurulduğunda özel öğretim kurumlarında görev alacak personel hakkında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından kovuşturma bulunmaması şartını öngören kuralın kamu düzeninin sağlanması biçimindeki meşru amaca yönelik olduğu ifade edilmiştir (AYM, E.2021/117, K.2022/10, 26/1/2022, § 18).
9. Ölçülülük incelemesinde ise kuralla ulaşılmak istenen amaca, özel öğretim kurumlarına personel alımı yönünden ilgili makamlara takdir yetkisi tanımak ya da kovuşturma sonuna kadar bekleme yetkisi vermek; hâlihazırda görev yapan personel yönünden ise kovuşturma durumunun iş sözleşmelerinin askıda kalması hâllerinden biri olarak kabulü gibi daha hafif tedbirlerle ulaşılmasının mümkün olduğu, nitekim buna benzer tedbirlerin çeşitli meslek grupları bakımından mevzuatta düzenlendiği belirtilerek sınırlamanın gerekli, dolayısıyla ölçülü olduğunun söylenemeyeceği ifade edilmiştir (AYM, E.2021/117, K.2022/10, 26/1/2022, § 22).
10. Eldeki itiraz başvurusunda Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen kural bakımından yapılacak anayasallık denetiminin konusunu da benzer şekilde, özel eğitim personeli olarak çalışacak kişilerde, haklarında anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması şartının aranması hususu oluşturmaktadır.
11. Bu kapsamda itiraz konusu kural açısından da Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan 26/1/2022 tarihli ve E.2021/117 ve K.2022/10 sayılı kararından ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmadığından kural, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 38. maddesi yönünden incelenmemiştir.
IV. HÜKÜM
8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 4. maddesinin 9/5/2018 tarihli ve 7141 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle değiştirilen birinci fıkrasında yer alan “…veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması,…” ibaresinin, anılan fıkrada yer alan “…personelinde;…” ve “…anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,…” ibareleri yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE 28/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR