“…
III- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na Aykırılık Talebine İlişkin Açıklamalar:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında “yurtdışında yaşayıp çalışan”, “Türkiye’de yaşayıp çalışan” “ayrımı” yapan bu durum Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesindeki eşitlik, 49. maddesindeki çalışma hürriyeti, 60. ve 62. maddelerindeki sosyal güvenlik hakkı maddelerine aykırıdır.
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yurtdışı Sözleşmeler ve Emeklilik Daire Başkanlığının yukarıda anlatılan talebe ilişkin vermiş olduğu yanıtta özetle; 3201 sayılı Kanuna göre aylık tahsisi yapılması için ilgili kanunun 6/A maddesine göre yurda kesin dönüş yapma şartının(“aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmasının sona ermesi, çalışmaya bağlı sosyal ödenekleri olan işsizlik ve hastalık ödeneği ile ikamete bağlı sosyal yardım almaması” ) olduğunu belirtmiş ve müvekkile yaşlılık aylığı tahsisi yapılmamıştır.
3201 sayılı Kanunun uygulanması sırasında çıkan uyuşmazlığın değerlendirilmesi için aşağıda detaylı bir şekilde anlatılan sebeplerden ötürü bu kanunun öngördüğü yurda kesin dönüş koşulunu içeren düzenlemelerin anayasaya uygunluk bakımından değerlendirilmesi gerekmektedir.
A- Eşitlik İlkesine Aykırılık Konusundaki Açıklamalar:
3201 sayılı Kanunda yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu aranması, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan ve çalışan bir yurttaş ilgili kanunlara göre doldurması gereken gerekli prim ve gün sayısını doldurması ve emeklilik yaşının gelmesi halinde emekli olabilmekte emekli olduktan sonra çalışmaya devam edebilmektedir. Oysa 3201 sayılı Kanunda yurt dışında yaşayan ve çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için getirilen yurda kesin dönüş yapma şartı/yurt dışında çalışmama şartı/ yurt dışındaki devletten yardım almama şartı kendi ülkesinde yaşayan bir vatandaş ile eşit haklara sahip olamamasına neden olmaktadır. Özetle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde çalışan ve yaşayan bir vatandaş emekli olup çalışabilmekte ama sırf yurt dışında yaşayan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan biri emekli olması halinde yurt dışındaki çalışamamaktadır. Çünkü 3201 sayılı Kanuna göre “çalışmaması” gerekmektedir.
Kişilerin bazı özellikleri, benzerlik ya da farklılıkları dolayısıyla ayırıp sınıflandıran yasal düzenlemelerin, eşitlik ilkesine aykırı görülmemeleri ancak haklı bir neden temeline dayalı olmaları durumunda mümkündür. “Tek başına yurda kesin dönüş koşulunu aranması, devlete mali yük getirmek bir yana, aksine mali kaynak sağladığı için, söz konusu borçlanma işleminin yapılması konusunda yurt dışında çalıştıktan sonra orada yaşamaya devam eden Türk vatandaşları ile Türkiye’ye dönenler arasında ayrım yapılması hiçbir haklı nedene dayanmamaktadır.” (Başterzi, Süleyman; “Yurt Dışı Borçlanmasında Yurda kesin dönüş Koşulu”, Aydın Özkula Armağan, s.271 vd. )
Bu sebeple, yurt dışı hizmet borçlanmasına dayanılarak yaşlılık aylığına hak kazananlarla, Türkiye’deki çalışmaları esas alınarak yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalılar arasında bir eşitsizlik ortaya çıkmıştır. Birinci grup bakımından yabancı ülkede çalışma, yaşlılık aylığının kesilmesine neden olurken, ikinci grup bakımından yaşlılık aylığı kesilmesi söz konusu olmamaktadır.
Yurt dışı hizmet borçlanmasına dayanılarak yaşlılık aylığı hak kazananlara yurda kesin dönüş koşulunun getirilmesi sosyal güvenlik sistemi finansmanı üzerinde etkili değildir. Yaşlılık aylığı almakta olan bir kişinin aynı zamanda işgücüne katılıp istihdamda sigortalı bir yer işgal etmesi finansman dengesini olumsuz etkiler. Bu sebeple yaşlılık sigortası alanların çalışırken yaşlılık aylıklarını almaya devam etmek istemeleri durumunda, buna olanak tanımak için sosyal güvenlik destek primi ödemeleri öngörülmüştür. Ancak bahsedilen bu mekanizma aynı sosyal güvenlik sistemi içerisinde işler. Yurt dışı hizmet borçlanması ile yaşlılık aylığı alanların yurt dışında çalışmaları veya yardım almaları ülkemizin sosyal güvenlik sistemine olumsuz bir etkisi yoktur.
Bu sebeple 3201 sayılı Kanunun yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu getiren buna dair düzenlemeleri içeren 3., 4. ve 6/A ve 6/B maddeleri Anayasada düzenlenen sosyal güvenlik hakkına açıkça aykırıdır.
15.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E.1998/10-598 sayılı 28.4.1999 tarihli kararının karşı oy yazısıyla söz konusu uygulamanın hukuka aykırı olması şu şekilde ifade edilmiştir: “Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 60ıncı maddesinde yaşlılık aylığı şartları olarak sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı, yazılı istekte bulunmak ve çalıştığı işten ayrılmak ve çalışma yasağı olarak belirlendiği için 3201 sayılı Yasada da yurt dışında çalışan işçiler yönünden 3201 sayılı Yasanın ı maddesinde işten ayrılma ve çalışma yasağı şartına paralel olarak işten ayrılma ve yurda kesin dönüş şartı konulmuştur. Ancak, 506 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin B fıkrasında yapılan değişiklikle yaşlılık aylığı alan kimseler için destek primi ödemek şartıyla, çalışma yasağı kaldırıldı. Yaşlılık aylığı alanların hizmet aktiyle çalışmaları 3279 sayılı Yasa ile kabul edildi. Böylece, çalışan işçinin çalışırken yaşlılık aylığı şartlarına haiz olması halinde işten ayrılmadan yaşlılık aylığı alması mümkün olmuştur. Nitekim, 1479 sayılı Yasanın 5, 2926 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde de yaşlılık aylığı bağlanması için işten ayrılma şartı konulmamıştır. Şu durumda 506 sayılı Kanunun 3/B maddesindeki ( 3279 sayılı Kanunla değişik ) değişiklikle işten ayrılma şartı çalışma yasağı kaldırıldığı için, 3201 sayılı Yasadaki yurda kesin dönüş ve yurt dışında çalışma yasağı da kaldırılmış ve ilga edilmiş olarak kabulü gerekir. Aksi halde, yurt içindeki işçiler ile yurt dışındaki işçiler için ayrı ayrı yaşlılık aylığı şartları kabul edilmiş olur ki, o da Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik, 49 uncu maddesindeki çalışma hürriyeti, 60. ve 62 nci maddelerindeki Sosyal Güvenlik Hakkı maddelerine aykırı olur.”
Bu sebeplerle 3201 sayılı kanunun yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu getiren buna dair düzenlemeleri içeren 3., 4. ve 6/A ve 6/B maddeleri Anayasada düzenlenen eşitlik hakkına açıkça aykırıdır.
B- Çalışma Hakkına Aykırılık Konusundaki Açıklamalar:
16.3201 sayılı Kanunda yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu aranması, anayasanın 49. maddesinde düzenlenen çalışma hakkına aykırıdır. Çünkü 3201 sayılı Kanunun emekli maaşı bağlanabilmesi için getirdiği “yurda kesin dönüş şartı” kişiyi yurtdışında çalıştığı işten alıkoymakta bu nedenle de çalışma hürriyetini kısıtlamaktadır.
Anayasanın 49. maddesinde açıkça devlete bir takım sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumluluklardan bir kaçına değinmek gerekirse; devletin “işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli bir ortam yaratmak” Anayasanın 49. maddesinde sayılmıştır.
3201 sayılı Kanunda yurtdışında çalışan yurttaşa emekli maaşı bağlanabilmesi için “yurda kesin dönüş yani yurt dışında çalışmama ve/veya herhangi bir yardım almama şartı getirilmesinin Anayasanın 49. maddesinde düzenlenen ve devlete yüklenen pozitif yükümlüklerle bağdaşmadığı açıktır.
Devletin işsizleri koruması, çalışmayı desteklemesi, işsizliği önlemeye elverişli bir ortam yaratması gerekirken 3201 sayılı Kanunda emeklilik için getirilen şart, çalışmayı desteklemenin aksi yönde bir uygulamadır. 3201 sayılı kanunda yer alan bu hükümler devlet çalışmayı değil çalışmamayı desteklemektedir. Bu sebeple 3201 sayılı Kanunun yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu getiren buna dair düzenlemeleri içeren 3., 4. ve 6/A ve 6/B maddeleri Anayasada düzenlenen çalışma hakkına açıkça aykırıdır.
C- Sosyal Güvenlik Hakkına Aykırılık Konusundaki Açıklamalar:
3201 sayılı Kanunda yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu aranması, anayasanın 60. maddesinde düzenlenen sosyal güvenlik hakkına aykırıdır. Çünkü; Anayasanın 62. maddesi uyarınca herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve bu maddeye göre Devlete bir takım pozitif yükümlüleri bulunmaktadır. Madde metninde bu yükümlülükler “devletin bu (sosyal güvenlik hakkı) güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alması ve gerekli teşkilatları kurmasıdır.
Ancak somut olayda 3201 sayılı Kanunun emekli maaşı bağlanabilmesi için getirdiği “yurda kesin dönüş şartı” yani yurt dışında çalışmaması ve/veya yardım almaması kişinin yurt dışındaki sosyal güvenlik hakkını yok saymasına neden olmakta, kişiyi yurt dışında yaşasa bile hiçbir güvencesi olmaksızın sadece emekli maaşı ile yaşamak zorunda bırakan bir hal görüntüsü vermektedir.
Ülkemizde asgari ücretle çalışan bir işçinin maaşı iş bu başvuru tarihi itibariyle 2.020,00 TL’dir. Asgari ücretle veya yoksulluk sınırın altındaki bir maaşla çalışan bir işçi emekli olsa dahi ailesinin geçimini sağlamak için çalışmak zorundadır.
3201 sayılı Kanunun yurda dönüş şartı hükümlerine baktığımızda ise kanun hükmü yurt dışında çalışan yurttaşa yurda dönmeyip yurt dışında kalması halinde, hiçbir işte çalışmaması ve oradaki devletten hiçbir yardım almaması şartı ile emekli maaşı vermektedir. Somut olay özelinde davacının yaşadığı İsviçre’nin para birimi karşısında Türk Lirasının değerinin düşüklüğü, genelde ise ülkemizin paralarının birbirleri karşısındaki değeri ve emekli maaşlarının ortalaması düşünüldüğünde davacının yurtdışında çalışmasa ve yaşadığı ülkenin devletinde herhangi bir sosyal yardım almasa Türkiye’den aldığı emekli maaşı ile geçimini sağlamasını beklemek “sosyal güvenlik hakkı”nı kısıtlayan bir durumdur. Bu durum sadece davacı yönünden değil, yurt dışında yaşayan tüm vatandaşlar için ortalama olarak aynı mahiyettedir.
Yurt dışında çalışan vatandaşı olduğu Türkiye’den emeklilik başvuru yapıp, emekli olması ve yurt dışında çalışmasına devam etmesinin ve/veya yurtdışındaki ülkeden yardım almasının devlete maddi bir zararı olmadığı gibi kişi hastalık vs. durumunda o ülkenin hastanelerinde sağlık hizmetinden faydalanacağından ülkemizdeki emekliliğin sunduğu hizmetlerden olan “sağlık hizmeti”nden faydalanmayacak sağlık hizmetleri için devlete bir gider oluşturmayacaktır. Bu konunun ayrıntılı açıklamalarına aşağıda değinilecektir.
3201 sayılı Kanunun emekli maaşı bağlanabilmesi için getirdiği “yurda kesin dönüş şartı” yani yurt dışında çalışmaması ve/veya yardım almaması şartı Anayasanın 62. maddesinde düzenlenen yabancı ülkede çalışan Türk vatandaşları için devlete yüklenen pozitif yükümlülüklere de açıkça aykırıdır. Çünkü Anayasanın 62. maddesi ile devlete yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının “aile birliğinin korunması, çocuklarının eğitiminin sağlanması ve sosyal güvenliklerinin sağlanması” gibi yükümlülükler yüklemektedir. Yurt dışında ailesi ile birlikte yaşayan ve çalışan bir yurttaş vatandaşı bulunduğu ülkede emekli olması halinde yurda kesin dönüş yaptığında veya sırf emekli olabilmek için işten ayrıldığında ve yaşadığı ülkeden hiçbir sosyal yardım almasa ne ailesinin birliğini koruyabilir ne çocuklarının eğitimini sağlayabilir ne de kendisinin ve çocuklarının sosyal güvenliklerini sağlayabilir.
Görüleceği üzere 3201 sayılı kanunun yurt dışı hizmet borçlanması ile emekli olmak için yurda kesin dönüş koşulu getiren hükümleri Anayasanın 62. maddesinde düzenlenen ve devlete yüklenen pozitif yükümlülükleri hükümsüz hale getirmektedir.
IV- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na Aykırılığı İleri Sürülen Kanun Maddesinin Anayasanın 65. maddesi Kapsamında Değerlendirilemeyeceğine İlişkin Açıklamalar:
Kaldı ki söz konusu kanun maddesinin anayasanın 65. maddesi kapsamında değerlendirsek dahi bu durum devlete ek bir mali yükümlülük getirmemektedir. Şöyle ki;
Anayasanın devletin iktisadi ve sosyal ödevleri sınırları başlıklı 65. maddesi “devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerinde getirir.” hükmü çerçevesinde 3201 sayılı Kanununda getirilen sınırlamayla arasında bir bağlantı yoktur. Söz konusu hüküm sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerinin devlete mali yükümlülük getirmesi sebebiyle devletin mali kaynaklarının yeterliliği sınırında sınırlamalar getireceğinden bahsetmiştir. Yani söz konusu sınırlama devlete mali yükümlülük getiren konularda olması gerekmektedir.
“Türkiye de yaşlılık aylığı almakta olanlar yurt dışında çalışmaya başladıklarında, bu çalışmalarının Türkiye’deki istihdam ve sosyal güvenlik sistemine bir etkisi olmayacağı için, anılan sistemlerin korunması amacıyla aylıklarının kesilmesi gereksinimi de doğmaz.” (Başterzi, Süleyman; “Yurt Dışı Borçlanmasında Yurda kesin dönüş Koşulu”, Aydın Özkula Armağan, s.271 vd. )
Türkiye de yaşlılık aylığına hak kazanma yaşının, şimdi kademeli olarak artmakla birlikte uzun yıllar düşük olması ve yaşlılık aylığı alanların aylıklarının geçimlerine yetmemesi nedeniyle SSK’nun 63. maddesinin B bendinde bir istisna hükmüne yer verilerek, yazılı talepte bulunurlarsa, yaşlılık aylığı almakta olanların çalışırken aylıklarını almaya devam edebilecekleri, bunun karşılığında kazançlarından sosyal güvenlik destek primi adı altında bir prim kesileceği öngörülmüştür. 1/4ü işçi, 3/4ü işveren payı olan bu primin miktarı sigortalının prime esas kazancının %30udur. (Tuncay- Ekmekçi, 359-363; Güzel-Okur, 399-403.) Sosyal güvenlik destek priminin amacı da yaşlılık aylığı almakta olanların istihdama katılmalarını frenlemek, bu katılımın sosyal yaşlılık sigortası sisteminin finansmanı üzerindeki etkilerini hafifletmek ve işçiye işyerinde karşılaşması olasılığı bulunan iş kazası ve meslek hastalığı riskine karşı sağlanan güvencenin finansmanını sağlamaktır.
Yaşlılık aylığı almakta olanların yurt dışında çalışmalarının Türkiye’deki istihdama ve yaşlılık sigortasının finansmanına bir etkisi olmadığı gibi, bunların işyerinde karşılaşabilecekleri iş kazası ve meslek hastalığı riski de yabancı sosyal güvenlik sistemlerince güvenceye kavuşturulmaktadır.
3201 sayılı Yasanın söz konusu hükümlerinde yaşlılık aylığının bağlanması için getirilen “yurda dönüş şartı” Anayasanın 65. maddesinde bahsedilen sınırlamanın kapsamına girmemektedir. Yukarıda da detaylı bir şekilde anlatıldığı gibi bu sınırlama devletin mali kaynaklarına olumlu veya olumsuz bir etkiye sahip değildir. Bu sebeple Anayasanın 65. maddesinin kapsamı dâhilinde değerlendirilmemelidir. Anayasanın 65. maddesi bu anlamıyla ihlal edilmiştir.
V- Genel Değerlendirmeler
3201 sayılı Yasanın yurda dönüş koşulunu düzenleyen 3, 4, 6/A - (a) ve 6/B maddelerinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın; kanun önünde eşitlik hakkını düzenleyen 10. maddesine, çalışma hakkı ve ödevini düzenleyen 49. maddesine, sosyal güvenlik hakkını düzenleyen 60. maddesine ve yabancı ülkelerde çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına devletin yardımcı olmasını düzenleyen 62. maddesine açıkça aykırıdır.
Bir vatandaşın; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, sırf yurt dışında yaşadığı ve çalıştığı için vatandaşı bulunduğu ülkedeki bir vatandaş ile aynı sosyal güvenlik haklarına sahip olamaması yukarıda detayları ile açıklandığı üzere Anayasadaki eşitlik hakkına, çalışma hakkına ve sosyal güvenlik hakkına aykırı olduğu açık olup, bu hukuka aykırılığın giderilmesi, 3201 sayılı kanundaki bu hukuksuz hükümler iptal edilmesi kanaati hasıl olmuştur.
Her ne kadar kanunların şekil bakımından Anayasaya aykırılığı da itiraz yolunun konusu olamayacağı genel kural ise de; Anayasanın 152. maddesine göre; bu yolda, bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Anayasanın 152. maddesi uyarıca yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere 3201 sayılı Kanunun hukuka aykırı hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmasını karar verilmiş ve duruşma talik edilmiştir.
Sonuç olarak;
3201 sayılı Kanuna göre borçlanılan yurtdışında geçen hizmetlerinize dayanarak aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda dönüş koşulunu düzenleyen 3, 4, 6/A - (a) ve 6/B maddelerinin Anayasanın; kanun önünde eşitlik hakkını düzenleyen 10. maddesine, çalışma hakkı ve ödevini düzenleyen 49. maddesine, sosyal güvenlik hakkını düzenleyen 60. maddesine ve yabancı ülkelerde çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına devletin yardımcı olmasını düzenleyen 62. maddesine açıkça aykırı olduğundan; somut norm denetimi yapılması ve 3201 sayılı Kanunun;
- 3. maddesindeki “ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri” ibaresinin,
- 4. maddesindeki “yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla” ibaresinin,
- 6/a - (a) bendinin tamamının yani “yurda kesin dönülmüş olması” ibaresinin,
- 6/b maddesinin ilk cümlesinde yazan “kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir.” ibaresinin,
Ayrı ayrı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın kanun önünde eşitlik hakkını düzenleyen 10. maddesine, çalışma hakkı ve ödevini düzenleyen 49. maddesine, sosyal güvenlik hakkını düzenleyen 60. maddesine ve yabancı ülkelerde çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Devletin yardımcı olmasını düzenleyen 62. maddesine iptali edilmesi talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/101
Karar Sayısı:2020/26
Karar Tarihi:11/6/2020
R.G. Tarih - Sayı:21/7/2020-31192
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 8. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un,
A. 17/4/2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 3. maddesinin birinci fıkrasının “...ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri...” bölümünün,
B. 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 4. maddesinin birinci fıkrasının mülga üçüncü cümlesinde yer alan “...yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla...” ibaresinin,
C. 6. maddesinin;
1. (A) fıkrasının (a) bendinin,
2. 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle değiştirilen (B) fıkrasının 16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle değiştirilen birinci paragrafının birinci cümlesinin,
Anayasa'nın 10., 49., 60. ve 62. maddelerine aykırılığı ileri sürerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Yurt dışı hizmet borçlanması yoluyla emekli olabilmek için idareye yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı oldukları kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı;
1. 3. maddesi şöyledir:
“Başvurulacak kuruluşlar
Madde 3- (Değişik:17/4/2008-5754/79 md.)
Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.”
2. 4. maddesi şöyledir:
“Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi
Madde 4- (Değişik: 17/4/2008-5754/79 md.)
Borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32’idir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.
Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir.
Ancak yurt dışında iken borçlanma isteğinde bulunacak sigortalı veya hak sahipleri Yeni Türk Lirası olarak bildirilecek tutarın karşılığını (…) cinsinden, Türkiye'de ise Yeni Türk Lirası olarak öderler.”
3. 6. maddesi şöyledir:
“Aylık tahsisi ve aylığın başlama tarihi
Madde 6- A) Bu Kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
a) Yurda kesin dönülmüş olması,
b) Tahakkuk ettirilen (…) borcunun tamamının ödenmiş olması,
c) (…) borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması,
Şarttır.
(Değişik son paragraf: 17/4/2008-5754/79 md.) Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi hükümlerine göre bağlanır.
B) (Değişik: 17/4/2008-5754/79 md.) (Değişik birinci paragraf: 16/6/2010-5997/15 md.) Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır.
Yurt içinde veya yurt dışında çalışması sona erenlerin veya ikamete dayalı bir ödenek alanlardan ödenekleri sona erenlerin, aylıklarının tekrar ödenmesi için yazılı talepte bulunmaları halinde, talep tarihini izleyen ay başından itibaren aylıkları tekrar ödenmeye başlanır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Recep KÖMÜRCÜ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU ve Selahaddin MENTEŞ’in katılımlarıyla 14/11/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle davada uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. Bakılmakta olan davanın konusunu, davacının yurt dışında geçen hizmetlerini borçlanmak suretiyle emeklilik hakkını kazanmak ve kendisine aylık bağlanması talebi oluşturmaktadır. Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin iptali talep edilen “…ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri…” bölümü ise yurt dışı hizmetlerini borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığı alma hakkı olan kişilerin ölümü hâlinde ölenin Türk vatandaşı olan hak sahiplerinin hukuki durumuna yönelik bir düzenleme getirmektedir. Keza Kanun’un 6. maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesi de bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananların yeniden yurt dışında çalışmaları ya da ikamete dayalı bir ödenek almaya başlamaları hâlinde aylıklarının kesileceğini öngörmektedir. Dolayısıyla anılan kuralların bakılmakta olan davanın konusuyla ilgili olmadığı ve bu davada uygulanma imkânının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
4. Açıklanan nedenlerle 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un,
A. 17/4/2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen;
1. 3. maddesinin birinci fıkrasının “…ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri...” bölümünün itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu bölüme ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
2. 4. maddesinin birinci fıkrasının mülga üçüncü cümlesinde yer alan “…yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla…” ibaresinin esasının incelenmesine,
B. 6. maddesinin;
1. (A) fıkrasının (a) bendinin esasının incelenmesine,
2. 5754 sayılı Kanun'un 79. maddesiyle değiştirilen (B) fıkrasının 16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle değiştirilen birinci paragrafının birinci cümlesinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu cümleye ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
5. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Cengiz ERTEN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
6. 3201 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre yurt dışında çalışan Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler yurt dışında geçen ve belgelendirdikleri sigorta sürelerini ve hizmetlerini, bu süreler arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) borçlanarak yaşlılık aylığı hakkını kazanabilirler.
7. Kanun’un 6. maddesi uyarınca yurt dışı borçlanması ile yaşlılık aylığına hak kazanılabilmek için yaş, prim gün sayısı, sigortalılık süresi şartlarının yanı sıra yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunulduğu tarihte yurt dışında çalışılmaması ve ikamete dayalı sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alınmaması, borçlanma miktarının tamamen ödenmesi, yaşlılık aylığı talebinde bulunulması şartlarının birlikte yerine getirilmesi gerekmektedir.
8. Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının mülga üçüncü cümlesinde yer alan itiraz konusu “...yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla...” ibaresi ile 6. maddesinin (A) fıkrasının itiraz konusu (a) bendi, talepte bulunan hak sahibinin aktif çalışma hayatını sona erdirmesini ifade etmektedir (AYM, E.2000/36, K.2002/198, 12/12/2002).
9. Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının mülga üçüncü cümlesi, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi talebinde bulunanlar için borçlanılan sürelerin 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 41. maddesinin son fıkrasına göre değerlendirileceğini hükme bağlamaktadır. 5510 sayılı Kanun’un 41. maddesinin son fıkrasına göre ise bu Kanun’un yürürlük tarihinden sonraki sürelere ait borçlanmalarda borçlanılan prime esas gün sayısı borçlanılan ilgili aylara mal edilir; seçilen prime esas kazanç, borcun ödendiği tarihteki prime esas asgari kazanca oranlanarak söz konusu oran ilgili ayın prime esas asgari kazancı ile çarpılır; bulunan tutar, ilgili ayın prime esas kazancı kabul edilir ancak hesaplanan prime esas kazanç hiçbir suretle o ayın prime esas azami kazancını geçemez. 3201 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu ibarenin yer aldığı anılan mülga üçüncü cümlesi, Kanun’un 5. maddesiyle ilgili olduğundan söz konusu maddeye 17/7/2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun’la taşınmak suretiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılmış olsa da bakılmakta olan davada uygulanacak kural olma niteliğini sürdürmesi nedeniyle anılan kuralın Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılması gerekmektedir.
10. 3201 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (A) fıkrasının itiraz konusu (a) bendinde bu Kanun’a göre değerlendirilen sürelere dayanılarak aylık bağlanabilmesinin şartlarından biri yurda kesin dönülmüş olması gösterilmiştir. İtiraz konusu ibarenin yer aldığı mülga cümle ise yurda kesin dönüş yapılması şartıyla borçlanılan sürelerin aylık tahsisi için nasıl değerlendirileceği ile ilgili teknik bir düzenlemeyi içermektedir.
B. İtirazın Gerekçesi
11. Başvuru dilekçesinde özetle; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve çalışan bir vatandaşın kanunlarda öngörülen prim ve gün sayısını doldurmak suretiyle emekli olduktan sonra çalışmaya devam edebildiği, yurt dışında yaşayan ve çalışan vatandaşlar bakımından ise borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için yurda kesin dönüş yapma, yurt dışında çalışmama ve yurt dışındaki devletten yardım almama şartlarının aranmasının eşitsizliğe neden olduğu, devletin işsizleri koruması, çalışmayı desteklemesi ve işsizliği önlemeye elverişli bir ortam yaratması gerekmekte iken emeklilik için öngörülen yurda kesin dönüş yapılmış olması şartının, devletin çalışmayı destekleme göreviyle bağdaşmadığı, bu suretle yurt dışında yaşanması hâlinde bile kişinin yurt dışındaki sosyal güvenlik hakkının yok sayılarak hiçbir güvencesi olmaksızın sadece emekli maaşı ile yaşamak zorunda bırakıldığı, yabancı ülkelerde çalışan vatandaşlarla ilgili olarak Anayasa uyarınca devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerin hükümsüz hâle getirildiği, kurallarla öngörülen şartın Anayasa’da belirtilen devletin mali kaynaklarının yeterliliğiyle ilgili sınırlamanın kapsamına girmediği, yurt dışı hizmet borçlanmasına dayanılarak yaşlılık aylığına hak kazananlar bakımından yurda kesin dönüş yapılmış olması koşulunun aranmasının sosyal güvenlik sistemi finansmanı üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı, bu itibarla yurt dışı hizmet borçlanması ile yaşlılık aylığı alanların yurt dışında çalışmalarının veya yurt dışından yardım almalarının ülkemizin sosyal güvenlik sistemine olumsuz bir etkisinin bulunmadığı belirtilerek kuralların Anayasa’nın 10., 49., 60. ve 62. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
12. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
13. Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir./ Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denmektedir. Buna göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir.
14. Anayasa’nın 62. maddesinde de devlete yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçları ile birlikte sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda kesin dönüşlerinde yardımcı olunması için gerekli tedbirleri alma görevi yüklenmiştir. Buna göre Anayasa’nın 60. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca sosyal güvenlik hakkının sağlanmasına yönelik tedbirlerin yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşları yönünden de alınması gerekir.
15. Sosyal güvenlik; bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesi, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasıdır. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malullük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. Kişilere sağlanan bu anayasal güvencelerin yaşama geçirilebilmesi için devlet tüm çalışanlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak ve bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
16. Yaşlılık aylıkları da sosyal güvenlik hakkı kapsamında olup bu aylıkların tahsisine yönelik koşullar öngörülmesi söz konusu hakkı sınırlamaktadır. Yurt dışında bulunan vatandaşlar bakımından yaşlılık aylığı tahsisi için itiraz konusu kurallar uyarınca aranan yurda kesin olarak dönülmüş olması, bir başka deyişle aktif çalışma hayatının sona erdirilmesi koşulunun da bu çerçevede bir sınırlama olduğu açıktır.
17. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren kanuni düzenlemelerin Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir.
18. Anayasa’nın 60. maddesinde, sosyal güvenlik hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu kabul edilmektedir. Öte yandan Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevler özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebilir.
19. 5510 sayılı Kanun’da yaşlılık aylığı tahsisi ile ilgili kuralların incelenmesinden yaşlılık sigortasının belli bir yaşa ulaşılması nedeniyle çalışma gücü azalan sigortalının iş hayatından çekilerek çalışmadan yaşamını sürdürmesini ve bu aşamadaki gelir kaybının giderilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda emeklilik veya yaşlılık aylığı diğer sigorta türlerinden farklı olarak aktif çalışma hayatının sona ermesi nedeniyle bağlanmaktadır. Yaşlılık aylığı, maluliyet ve ölüm aylıklarında olduğu gibi uzun vadeli sigorta kollarındandır. Bu sigorta türünde aktif çalışma hayatı sırasında ödenen primlerin oluşturduğu genel kaynak esas alınarak yapılan aktüerya hesaplamaları sonucunda gerektiğinde hazine katkısı da sağlanarak bir sosyal ödeme yapılmaktadır. Bu çerçevede aktif çalışma hayatı sona ermeden yaşlılık aylığı ödenmesinin sosyal güvenlik sistemindeki aktüeryal dengeyi bozacağı söylenebilir. Bu nedenle kurallar söz konusu şartı öngörmek suretiyle genel olarak sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla kurallarla getirilen sınırlamanın hakkın doğasından kaynaklandığı, bu yönüyle sınırlamanın anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.
20. Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
21. Yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için kurallar ile öngörülen aktif çalışma hayatının sona erdirilmesinin sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesini sağlamak amacı bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
22. Yaşlılık aylığı tahsisi için kurallar gereğince aktif çalışma hayatının sona erdirilmesi gerekmektedir. Buna karşın sigortalının yaşlılık aylığı yerine aktif çalışma hayatını tercih etmesi durumunda yaşlılık aylığına hak kazanamama durumu geçici olup sigortalının aktif çalışma hayatını sürdürdüğü süreyle sınırlıdır. Bu tercih çalışma hayatının sona erdiği herhangi bir anda sigortalının tekrar yaşlılık aylığı talep etme hakkına zarar vermemekte ve hiçbir hâlde sigortalıyı sosyal güvenlik şemsiyesi dışında bırakmamaktadır. Buna göre kuralların sigortalıya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği, kurallarla ulaşılmak istenen kamu yararı ile sigortalıların sosyal güvenlik haklarının korunması arasındaki makul dengenin bozulmadığı, dolayısıyla kuralların orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede kuralların sosyal güvenlik hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna varılmıştır.
23. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
24. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı; aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
25. Sosyal güvenlik hakkı bağlamında eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa'nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamele yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında sosyal güvenlik hakkına müdahale bakımından farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı muamelenin objektif ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve nihayetinde farklı muamelenin ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir.
26. Yaşlılık aylığına hak kazanmanın aynı şartlara bağlı tutulması ve aylığın kaynağının devlet olması karşısında yurt dışında ve yurt içinde çalışan Türk vatandaşlarının kıyaslanabilir birer kategori çerçevesinde benzer durumda oldukları açıktır. Yurt içinde ve yurt dışında çalışanlar için yaşlılık aylığı, kişilerin yaşlılık dolayısıyla çalışma durumu sona erdiğinde çalışamama riski karşılığında sosyal güvenlik sisteminin sağladığı bir aylıktır. Bu çerçevede yaşlılık aylığına hak kazanılabilmesi bakımından gerek yurt içinde gerek ise yurt dışında çalışanların aktif çalışma hayatından ayrılmaları öngörülmüştür. Dolayısıyla kurallarda yer alan yurda kesin dönüş şartı, işten ayrılma yönünden yurt içinde ve dışında çalışanlar arasında bir ayrıma neden olmamaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kurallarda sosyal güvenlik bağlamında Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
27. Öte yandan Anayasa'nın 49. maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilerek çalışma hakkı güvence altına alınmıştır. Kurallarla yaşlılık aylığının alınmaması şartına bağlanmış olsa da çalışma imkânı ortadan kaldırılmamakta, çalışıp çalışmama kişinin tercihine bırakılmaktadır. Buna göre kuralların çalışma hakkına yönelik bir sınırlama öngördüğü söylenemez.
28. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 10., 13., 49., 60. ve 62. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
IV. HÜKÜM
8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un;
A. 17/4/2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 79. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 4. maddesinin birinci fıkrasının mülga üçüncü cümlesinde yer alan “…yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla…” ibaresinin,
B. 6. maddesinin (A) fıkrasının (a) bendinin,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE 11/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI