ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/37
Karar Sayısı:2019/87
Karar Tarihi:14/11/2019
R.G.Tarih-Sayısı:4/2/2020-31029
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU:
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun;
A. 32. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının,
B. 57. maddesinin
(1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarının,
Anayasa’nın 5., 10., 11., 17., 19. ve 20. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sanığın,
cinsel taciz suçundan cezalandırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu
kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için
başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı;
1. 32. maddesi
şöyledir:
“Akıl hastalığı
Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği
fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak
davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza
verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte
işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan
kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis
cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza,
altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi
aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik
tedbiri olarak da uygulanabilir.”
2. 57. maddesi şöyledir:
“Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri
Madde 57- (1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan
kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir.
Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık
kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.
(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl
hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum
açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının
belirtilmesi üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir.
(3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve
işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin
gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.
(4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve
aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili
uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.
(5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı
itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan
rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine
hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler
tekrarlanır.
(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden
davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve
ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık
kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi
aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına
özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
(7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı
madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya
uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına
karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde
bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği
kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hakim
kararıyla serbest bırakılabilir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi
DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN,
Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız
SEFERİNOĞLU’nun katılımlarıyla 10/4/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle sınırlama sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40.
maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak
bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
hükümlerini Anayasa’ya aykırı gördüğünde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına vardığında bu hükümlerin iptalleri
için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca
bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince
açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen
kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise
bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde
veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte
bulunan kurallardır.
3. Başvuru kararında 5237 sayılı Kanun’un 32. maddesinin
(1) numaralı fıkrası ile 57. maddesinin (1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı
fıkralarının iptalleri talep edilmiştir.
4. 5237 sayılı Kanun’un 32. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği
önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmeyeceği ancak bu kişiler
hakkında güvenlik tedbirine hükmolunacağı öngörülmüştür. Anılan maddenin (2) numaralı
fıkrasında ise (1) numaralı fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği
fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiler
hakkında verilecek cezanın -aynı sürede olmak koşuluyla- kısmen veya tamamen,
akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabileceği hüküm altına
alınmıştır. Bu bağlamda Kanun’un 57. maddesinin fiili işlediği sırada akıl
hastası olan kişi hakkında koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine
hükmedileceğini, hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastalarının
yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınacaklarını
öngören (1) numaralı fıkrası hükümleri 32. maddenin (1) numaralı fıkrası
kapsamındaki kişilerin yanı sıra (2) numaralı fıkrasında belirtilen kişiler
bakımından da geçerli ortak kural niteliğindedir.
5. Bu itibarla bakılmakta olan davanın konusunun 32.
maddenin (1) numaralı fıkrası kapsamındaki sanığın cezalandırılması talebi
olduğu gözetilerek Kanun’un 57. maddesinin (1) numaralı fıkrasına yönelik esas
incelemenin 32. maddenin (1) numaralı fıkrası yönünden yapılması gerekir.
6. Açıklanan nedenlerle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun;
A. 1. 32.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
2. 57. maddesinin
(1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarının,
esasının incelenmesine,
B. 57. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına ilişkin esas incelemenin 32. maddenin (1) numaralı
fıkrası yönünden yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
7. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun
hükümleri, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Kanun’un 32. ve 57. Maddelerinin (1)
Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
8. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu
kurallar gereğince fiili işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan
veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli
derecede azalmış olan kişilere ceza verilmediği, koruma ve tedavi amaçlı olarak
güvenlik tedbirine hükmedilerek bunların yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında
koruma ve tedavi altına alındıkları, söz konusu kişilerin uygulamadan
kaynaklanan bazı nedenlerle yeterli süre geçmeden mahkeme veya hâkim kararıyla
serbest bırakılmalarının toplum açısından tehlike yarattığı, bu durumun ise
kamu yararı ve mağdur haklarına aykırı olduğu belirtilerek kuralların
Anayasa’nın 5., 10., 11., 17., 19. ve 20. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
9. İtiraz konusu kurallarla, akıl hastalığı
nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu
fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede
azalmış olan kişiye ceza verilmeyeceği, ancak bu kişiler hakkında güvenlik
tedbirine hükmedileceği, hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl
hastalarının yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına
alınacağı öngörülmüştür.
10. Anayasa’nın 19.
maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına
sahip olduğu ilke olarak ortaya konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında
şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüklerinden
mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla
kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan
maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz
konusu olabilir.
11. Anayasa’nın 19.
maddesinin ikinci fıkrasında “Şekil ve şartları kanunda gösterilen:/
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin
yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.” hükmüne
yer verilmiştir. Anılan hükme göre bir kişinin hürriyetinden yoksun
bırakılmasının Anayasa’ya uygun olabilmesi için mahkemelerce verilmiş hürriyeti
kısıtlayıcı bir ceza veya güvenlik tedbirinin bulunması ve bu tedbirin şekil ve
şartlarının kanunda gösterilmiş olması gerekmektedir.
12. İtiraz konusu kurallarda, ceza
mahkemelerince, akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını
yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmemesi,
fakat bu kişiler hakkında koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine
hükmedilmesi öngörülmekte olup kurallarda sadece anılan Anayasa maddesinde
öngörülen koşulların gerçekleşmesi hâlinde kişilerin hürriyetinden yoksun
bırakılabileceği düzenlenmiştir. Söz konusu tedbirin nasıl uygulanacağına
ilişkin şekil ve şartlar ise 5237 sayılı Kanun’un 32. ve 57. maddelerinde
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
13. İtiraz konusu kuralların gerekçelerinde
kusur yeteneğini etkileyen bir neden olan akıl hastalığının varlığı durumunda
kişinin işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamadığı veya bu fiille
ilgili olarak irade yeteneğinin önemli ölçüde etkilendiği, bu durumda kusurlu
olamayacağından kişinin hakkında cezaya hükmedilemeyeceği, ancak fiili hukuka
aykırı niteliğe sahip olduğundan kişi hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik
tedbirlerine başvurulacağı belirtilmiştir.
14. Ceza hukukunda cezai bir sorumluluğun
doğabilmesi için suç şeklinde tanımlanan insan davranışının tipe uygun, hukuka
aykırı bir fiil olması ve bu fiili işleyen kişinin kusur yeteneğinin bulunması
gerekir. Suçun manevi unsurunun varlığından söz edebilmek için failin kusurlu
bir şekilde hareket etme yeteneğinin olması şarttır. Çağdaş hukuk sistemlerinde
yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır-dilsizlik, istemeyerek sarhoşluk veya
uyuşturucu madde etkisi gibi durumlar kusur yeteneğini ortadan kaldıran veya
azaltan nedenler olarak kabul edilmektedir.
15. 5237 sayılı Kanun’da suçun manevi
unsuru olan kusur yeteneğini kaldıran veya azaltan nedenler yaş küçüklüğü, akıl
hastalığı, sağır ve dilsizlik, geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol
ve uyuşturucu madde etkisinde olma şeklinde belirlenmiş ve bu nedenlerin
bulunması hâlinde faile hiç ceza verilmeyeceği veya verilen cezanın
indirileceği düzenlenmiştir.
16. Güvenlik tedbirleri suç karşılığı
olarak ve suçludaki tehlike hâliyle orantılı bir biçimde hükmedilen ve esas
itibarıyla suça ve suçluya karşı toplumun korunması amacına yönelmiş bulunan
yaptırımlardır. Suçları önlemek ve suç işleyenlerin yeniden suç işlemelerine
engel olmak için çoğu kez ceza yaptırımları yetmemekte, kimi suçlular çeşitli
kanuni nedenlerle sorumsuz olduklarından cezalandırılamamakta veya yerine
getirilen ceza yaptırımları suçluların düzelmesini tek başına
sağlayamamaktadır. Toplumun tehlikeden korunması ise suçluları olabildiğince
eğitmek, ıslah hatta toplumsal ve psikolojik yönlerden tedavi etmek ve
dolayısıyla onları topluma yeniden zarar vermeyecek, bir tehlike de teşkil
etmeyecek hâle getirmekle mümkündür. Bu sonuçların gerçekleşmesini sağlamak
için de bazı suçlular hakkında, ceza yaptırımlarından ayrı veya onlarla
birlikte olmak üzere suç ve dolayısıyla suçluya karşı bazı tedbirlerin alınması
gerekebilir. Bu bakımdan güvenlik tedbirleri, cezaların yanında veya onların
yerini tutmak üzere kabul edilmiş olan ve sosyal korunma ile birlikte başka
yarar ve nedenlere de dayanan, dolayısıyla ceza hukuku alanında ayrı ve özel
bir yer alan yaptırımlardır (AYM, E. 1970/42, K. 1971/30,
9/3/1971).
17. Kanun koyucu, itiraz konusu kurallarla
akıl hastalarının kusur yeteneğinin bulunmadığından hareketle ceza
sorumluluğunu ortadan kaldırmış, bunlar hakkında güvenlik tedbirlerine
hükmolunacağını ve bunların yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve
tedavi altına alınacağını hüküm altına almıştır.
18. İtiraz konusu
kurallarla Anayasa’nın 19. maddesinde belirtilen koşullarda kişilerin
özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarına izin verildiğinden kuralın özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal eden bir yönü
bulunmamaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle
Kanun’un 32. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile anılan fıkra yönünden Kanun’un
57. maddesinin (1) numaralı fıkrası Anayasa’nın 19. maddesine aykırı değildir.
İtirazın reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 17. maddesine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 19. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele
alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralların Anayasa’nın 5., 10., 11. ve 20.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
B. Kanun’un 57. Maddesinin (2), (3), (4)
ve (5) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
20. Başvuru kararında özetle; suç işleyen
akıl hastalarının, koruma ve tedavi için yerleştirildikleri kurumlarda fiziki
yetersizlik ve benzeri zorunlu nedenlerle yeterli süre geçmeden mahkeme veya
hâkim kararıyla serbest bırakılmalarının toplum açısından tehlike oluşturduğu,
durumu daha hafif olan ve işlediği fiille ilgili davranışlarını yönlendirme
yeteneği azalmış kişilerin cezalarının tamamını akıl hastalarına özgü güvenlik
tedbiri olarak çekmesi gerekmekte iken durumu daha ağır olan akıl hastaları
için daha erken serbest kalma imkânı bulunmasının eşitlik ilkesine aykırı
olduğu belirtilerek kuralların Anayasa’nın 5., 10., 11., 17., 19. ve 20.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
21. İtiraz konusu kurallarla, hakkında
güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastasının, yerleştirildiği kurumun
sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan
kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim
kararıyla serbest bırakılabileceği, sağlık kurulu raporunda akıl hastalığının
ve işlenen fiilin niteliğine göre güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve
takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise bunun süre ve aralıklarının
belirtileceği, tıbbi kontrol ve takibin raporda gösterilen süre ve aralıklarla,
Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan
sağlık kuruluşuna gönderilmeleriyle sağlanacağı, tıbbi kontrol ve takipte
kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı
anlaşıldığında hazırlanan rapora dayanılarak yeniden koruma ve tedavi amaçlı
olarak güvenlik tedbirine hükmedileceği, bu durumda (1) numaralı ve devamı
fıkralarda belirlenen işlemlerin tekrarlanacağı hüküm altına alınmıştır.
22. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu ifade
edilmiş, 5. maddesinde ise kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak ile kişilerin maddi ve manevi varlığını geliştirme görevi bir ödev
olarak devlete yüklenmiştir. Anayasa’nın anılan hükümleri uyarınca devletin
kişilerin maddi ve manevi varlıklarını üçüncü kişilerin yaratacağı tehdit ve
tehlikelere karşı koruma ile toplumun refah ve huzurunu sağlama yükümlülüğü
bulunmaktadır.
23. Kanun’un 57. maddesinin itiraz konusu
(2) numaralı fıkrasında hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl
hastalarının serbest bırakılmasına imkân tanınmış ise de söz konusu kişilerin
anılan maddede öngörülen koşullarla serbest bırakılmasının öngörülmesi
nedeniyle kişilerin maddi ve manevi varlıklarının korunması hakkının ve
devletin toplumun refah ve huzurunu sağlama yükümlülüğünün zedelenmemesi için
gerekli tedbirlerin alındığı görülmektedir.
24. Bu kapsamda maddenin (2) numaralı
fıkrasında hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastasının ancak
yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından
tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının
belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilmesine
imkân tanınmıştır.
25. Öte yandan maddenin (3) ve (4) numaralı
fıkralarında söz konusu sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen
fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin
gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıklarının belirtileceği;
tıbbi kontrol ve takibin, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet
savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık
kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanacağı belirtilerek söz konusu kişilerin
serbest bırakılmalarından sonra da güvenlik bakımından takiplerine devam
edilmesi öngörülmüştür.
26. Maddenin (5) numaralı fıkrasında ise
tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından
tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden
koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedileceği, bu durumda,
maddenin (1) ve devamı fıkralarda belirlenen işlemlerin tekrarlanacağı
düzenlenmiştir.
27. Buna göre 57. maddenin itiraz konusu
(2) numaralı fıkrasında güvenlik tedbiri uygulanan akıl hastalarının serbest
bırakılmasına izin verilmiş ise de Kanun’da bu serbest bırakmanın kişiler ve
toplum açısından bir tehlike oluşturmaması için gerekli tedbirlerin alındığı,
bu yönüyle itiraz konusu kuralların Anayasa’nın 5. ve 17. maddelerine aykırı
bir yönünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
28. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul
ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine
aykırı sayılmaz./ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz./ Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek
suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
29. Anayasa’nın anılan maddesinde yer verilen kanun
önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu
ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı,
aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı
tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir.
Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı
anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için
değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı,
ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen
eşitlik ilkesi zedelenmez.
30. Ceza hukukunda kusur yeteneğinin temel unsuru olan
irade serbestisi tam olan kişiler, irade serbestisi bulunmayan, işlediği fiilin
hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak
davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan akıl hastaları
ile bu derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını
yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan ve dolayısıyla kısmen irade
serbestisi bulunan kişiler aynı hukuksal durumda bulunmadıklarından bunların
farklı kurallara tabi tutulmalarında eşitlik ilkesine aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
31. Hakkında güvenlik
tedbirine hükmedilen akıl hastalarının yerleştirildikleri
yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında, güvenlik tedbirinin amacına uygun olarak
topluma yeniden zarar vermeyecek ve tehlike teşkil etmeyecek hâle gelmesi için
toplumsal ve psikolojik yönlerden tedavi edilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Başvuru kararında belirtilen akıl hastalarının fiziki
yetersizlik ve benzeri nedenlerle koruma ve tedavi için yeterli süre geçmeden,
dolayısıyla tehlikeliliklerinin tamamen ortadan kalkması beklenmeden serbest
bırakılmalarına yönelik hususlar ise uygulamadan kaynaklanan sorunlara ilişkin
olup anayasallık denetiminin kapsamı dışındadır.
32. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 5., 10. ve
17. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 11., 19. ve 20. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun;
A. 32. maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
B. 57. maddesinin;
1. (1) numaralı fıkrasının 32. maddenin (1) numaralı
fıkrası yönünden,
2. (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarının,
Anayasa’ya aykırı
olmadıklarına ve itirazın REDDİNE 14/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|