ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2019/1
Karar Sayısı : 2019/14
Karar Tarihi : 14/3/2019
R.G. Tarih – Sayı :
19/4/2019 - 30750
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. Bursa 3. İdare Mahkemesi (2019/1)
2. Trabzon 1. Sulh Ceza Hâkimliği (2019/18)
İTİRAZLARIN KONUSU: 13/10/1983 tarihli ve
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 67. maddesinin 18/10/2018 tarihli ve
7148 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının üçüncü
cümlesinin Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 35., 38. ve 49. maddelerine aykırılığı
ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi
talepleridir.
OLAY: Araç sahibi olmayan sürücülerin eylemleri
nedeniyle araçların altmış gün süreyle trafikten menedilmesi yönündeki idari
yaptırım kararlarının iptali ve kaldırılması talebiyle araç sahipleri
tarafından açılan davalarda itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu
kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 67. maddesi şöyledir:
“Araç manevralarını düzenleyen kurallar:
Madde 67 – Manevralarda aşağıdaki kurallar
uygulanır.
a) Sürücülerin, park yapmış taşıtlar arasından çıkarken,
duraklarken veya park yaparken taşıt yolunun sağına veya soluna yanaşırken, sağa
veya sola dönerken, karayolunu kullananlar için tehlike doğurabilecek ve
bunların hareketlerini zorlaştıracak şekilde davranmaları yasaktır.
b) Yönetmelikte belirtilen şartlar dışında geriye dönmek
veya geriye gitmek yasaktır. İzin verilen hallerde bu manevraları yapacak
sürücüler, karayolunu kullananlar için tehlike veya engel yaratmamak
zorundadır.
c) Dönüşlerde veya şerit değiştirmelerde sürücülerin
niyetlerini dönüş işaret ışıkları veya kol işareti ile açıkça ve yeterli
şekilde belirtmesi, işaretlerin manevra süresince devam etmesi ve biter bitmez
sona erdirilmesi zorunludur.
d) (Ek:18/10/2018-7148/22 md.) Herhangi bir zorunluluk olmaksızın,
karayollarında dönüş kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin
çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün
değiştirilmesi veya kendi etrafında döndürülmesi yasaktır.
(Değişik:18/10/2018-7148/22 md.) Bu maddenin
birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri hükümlerine uymayan sürücülere 235
Türk lirası idari para cezası verilir. Aynı fıkranın (d) bendi hükümlerine
uymayan sürücülere 5.010 Türk lirası idari para cezası verilir ve sürücü
belgeleri altmış gün süreyle geri alınır. Ayrıca, araç altmış gün süre
ile trafikten menedilir. Bu şekilde sürücü belgesi geri alınanlar
psiko-teknik değerlendirmeden ve psikiyatri uzmanının muayenesinden geçirilerek
sürücü belgesi almasına mâni hâli olmadığı anlaşılanlara bu Kanun kapsamında
verilen trafik idari para cezalarının tahsil edilmiş olması şartıyla geri alma
süresi sonunda belgeleri iade edilir.
(Ek:18/10/2018-7148/22 md.) Son ihlalin gerçekleştiği
tarihten geriye doğru beş yıl içinde bu madde kapsamında sürücü belgesi ikinci
defa geri alınanların sürücü belgeleri iptal edilir. Belgesi iptal edilenlerin
tekrar sürücü belgesi alabilmeleri için; sürücü kurslarına devam etmeleri ve
yapılan sınavlarda başarılı olarak motorlu taşıt sürücüsü sertifikası almaları
gerekir. Bu kişilerin sürücü kurslarında eğitime başlayabilmeleri için tabi
tutulacakları psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesi
sonucunda sürücülüğe engel hâli bulunmadığını gösterir belgenin sürücü kursuna
ibrazı zorunludur.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2019/1 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü
hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan
GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 17/1/2019
tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından
işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2019/18 Sayılı Başvuru Yönünden
2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca
Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ,
Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin
KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun
katılımlarıyla 14/3/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma
talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARI
3. 2918 sayılı Kanun’un 67. maddesinin 7148
sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin
iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talebiyle yapılan
itiraz başvurusuna ilişkin E.2019/18 sayılı davanın, aralarındaki hukuki
irtibat nedeniyle E.2019/1 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının
kapatılmasına, esas incelemenin E.2019/1 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine
14/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
4. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Aydın AYGÜN tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan
Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Sınırlama Sorunu
5. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine
göre Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna
başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı kural ile sınırlıdır.
6. İtiraz yoluna başvuran Mahkemeler, 2918 sayılı Kanun’un 67.
maddesinin ikinci fıkrasının “Ayrıca, araç altmış gün süre ile trafikten
menedilir.” biçimindeki üçüncü cümlesinin iptalini talep etmiştir.
7. İtiraz konusu kural sürücünün araç sahibi olması ya da olmaması
durumuna göre bir ayrım yapmayan, zorunluluk olmaksızın karayollarında dönüş
kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin çekilmesi suretiyle
veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün değiştirilmesi ya da kendi
etrafında döndürülmesi hâlinde uygulanan ortak kural niteliğindedir. İtiraz
yoluna başvuran Mahkemelerde görülmekte olan davalarda uyuşmazlıkların konusunu
ise araç sahibi olmayan sürücülerin eylemleri nedeniyle araçların belirli bir
süre trafikten menedilmesi oluşturmaktadır. Bu itibarla itiraz konusu kurala
ilişkin esas incelemenin sürücünün araç sahibi olmadığı hâl yönünden yapılması
gerekir.
8. Açıklanan nedenlerle 2918 sayılı Kanun’un 67. maddesinin 7148
sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin
esasına ilişkin incelemenin “sürücünün araç sahibi olmadığı hâl” yönünden
yapılmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. İtirazların Gerekçeleri
9. Başvuru kararlarında özetle; 2918 sayılı Kanun’a göre araç
sahibi ile sürücüsünün farklı kişiler olabileceği, ülkemizde çoğu zaman ticari
anlamda taşımacılık yapılmasında araç sürücüsü ile araç sahibinin aynı kişiler
olmadığı, itiraz konusu kural gereği uygulanacak yaptırımın sürücünün araç
sahibi olmadığı durumlarda cezanın şahsiliği ve hukuk devleti ilkeleriyle
çelişeceği, mülkiyet hakkını da kısıtlayacağı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın
2., 5., 10., 13., 35., 38. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
10. 2918 sayılı Kanun’un 67. maddesinin birinci fıkrasının (d)
bendinde, herhangi bir zorunluluk olmaksızın, karayollarında dönüş kuralları
dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin çekilmesi suretiyle veya başka
yöntemlerle aracın ani olarak yönünün değiştirilmesi ya da kendi etrafında
döndürülmesi yasaklanmıştır. Bu yasağın yaptırımı olarak ikinci fıkrada
sürücüler hakkında 5.010 TL idari para cezasının uygulanması ve sürücü
belgesinin altmış gün süreyle geri alınması, ayrıca aracın, sürücüye ait olup
olmadığına bakılmaksızın altmış gün süreyle trafikten menedilmesi
öngörülmüştür. Anılan fıkrada yer alan “Ayrıca, araç altmış gün süre ile
trafikten menedilir.” cümlesi itiraz konusu kuralı oluşturmakta olup
kural, “sürücünün araç sahibi olmadığı hâl” yönünden
incelenmiştir.
11. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve
işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini
bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
12. Kanun koyucu, kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku
alanında düzenleme yaparken hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu
eylemlerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda anayasal
sınırlar içinde takdir yetkisine sahiptir. Bu yetki, idari cezalar bakımından
da geçerlidir.
13. Hukuk devleti olmanın gerekliliklerinden biri de kanunların
kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil
kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesidir. Bu nedenle
kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini
anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini
gözönünde tutarak kullanması gerekir.
14. Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrasında ceza
sorumluluğunun şahsi olduğu belirtilmiştir. Ceza sorumluluğunun şahsiliği
Anayasa’da güvence altına alınan ceza hukukunun temel ilkelerindendir.
Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı
cezalandırılmamasıdır. Diğer bir anlatımla bir kimsenin yalnızca kendi
eyleminden sorumlu olmasıdır. Bu ilkeye göre fail ya da şerik olmayan kişilerin
bir suç sebebiyle cezalandırılmaları mümkün değildir. Anayasa’nın 38.
maddesinin yedinci fıkrası ile ilgili gerekçede de “…fıkra, ceza
sorumluluğunun şahsi olduğu; yani failden gayri kişilerin bir suç sebebiyle
cezalandırılamayacağı hükmünü getirmektedir. Bu ilke dahi ceza hukukuna
yerleşmiş ve ‘kusura dayanan ceza sorumluluğu’ ilkesine dahil, terki mümkün
olmayan bir temel kuralıdır.” denilmektedir. Anayasa’nın 38.
maddesinde idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasında bir ayrım
yapılmadığından her ikisi de bu maddede öngörülen ilkelere tabidir.
15. İtiraz konusu kural herhangi bir zorunluluk olmaksızın,
karayollarında dönüş kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin
çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün
değiştirilmesi ya da kendi etrafında döndürülmesi hâlinde trafikten altmış gün
süreyle menedilmesini öngörmektedir. Kural gereği yaptırıma tabi kabahati
aracın sahibi olmayan sürücünün gerçekleştirmesi hâlinde de araç altmış gün
süreyle trafikten menedilecektir. Kural bu yönüyle söz konusu manevra hükmünün
ihlalinde araç sahibinin kusurunun veya fiile iştirakinin bulunması koşullarını
aramaksızın cezalandırılabilmesine imkân tanımaktadır.
16. Kanun koyucunun itiraz konusu kuralı öngörmek suretiyle
manevra kurallarına aykırı araç idare ve sevkinin önüne geçilmesini ve daha
güvenli bir trafik akışının sağlanmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Ancak
aracının kullanımını başka bir kimseye bırakanın ya da herhangi bir şekilde
oluşturdukları hukuki ilişki çerçevesinde aracı sürücüye teslim eden araç
sahibinin, sürücünün aracı kurallara aykırı şekilde kullanması nedeniyle idari
bir cezaya maruz kalması başkasının fiilinden dolayı cezalandırılması sonucunu
doğurmaktadır. Araç sahibinin bu gibi hâllerde sürücünün manevra kurallarına
uymayacağını önceden bilmesi veya bunu denetleyebilmesi beklenebilecek bir
durum değildir. Manevra kurallarını ihlal eden fiil araç sahibinin eyleminden
değil, sürücünün eyleminden kaynaklanan bir fiildir. Dolayısıyla aracı manevra
kurallarına aykırı şekilde kullanan araç sahibi olmayan sürücünün fiili
nedeniyle aracın trafikten de menedilmesi fiili işlemeyen araç sahipleri
yönünden cezaların şahsiliği ilkesini ihlal etmektedir.
17. Öte yandan araç sahibinin önceden öngörmesinin ve
denetlemesinin beklenemeyeceği sürücünün manevra kurallarına aykırı fiili
nedeniyle idari cezaya maruz bırakılması hukuk devleti olmanın gereklerinden
olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.
18. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 38.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI, M. Emin KUZ ile Kadir ÖZKAYA bu görüşe
katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal
edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 5., 10., 13., 35. ve 49. maddeleri yönünden
incelenmesine gerek görülmemiştir.
V. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
19. Trabzon 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin başvuru kararında
özetle, itiraz konusu kuralın uygulanması hâlinde telafisi güç veya
imkânsız zararlar doğabileceği belirtilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi talep edilmiştir.
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun
67. maddesinin 18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle
değiştirilen ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin “sürücünün araç sahibi
olmadığı hâl” yönünden yürürlüğünün durdurulması talebinin,
koşulları oluşmadığından REDDİNE 14/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
VI. HÜKÜM
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun
67. maddesinin 18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle
değiştirilen ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin;
A. Esasına ilişkin incelemenin “sürücünün araç sahibi
olmadığı hâl” yönünden yapılmasına OYBİRLİĞİYLE,
B. “Sürücünün araç sahibi
olmadığı hâl” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Celal Mümtaz AKINCI, M. Emin KUZ ile Kadir ÖZKAYA’nın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
14/3/2019 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 67. maddesinin değişik
ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin “sürücünün araç sahibi olmadığı hâl”
yönünden Anayasanın 2. ve 38. maddelerine aykırı bulunması sebebiyle iptaline
karar verilmiştir.
Anılan maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde, karayollarında
dönüş kuralları dışında -herhangi bir zorunluluk olmaksızın- bilerek ve
isteyerek el freninin çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın yönünün
ani olarak değiştirilmesinin veya kendi etrafında döndürülmesinin yasak olduğu
hükme bağlanmış; maddenin ikinci fıkrasında ise, mezkûr hükme uymayan
sürücülere idarî para ceza verilmesi ve sürücü belgelerinin altmış gün süreyle
geri alınması yanında aracın da altmış gün süre ile trafikten menedilmesi
öngörülmüştür.
Söz konusu değişikliğe ilişkin gerekçede, başta spin atma fiili
olmak üzere el frenini çekerek veya benzer yöntemlerle kontrolsüz olarak
araçları kaydırmak suretiyle yönünü değiştiren veya aracı kendi etrafında
döndüren sürücülerin trafik güvenliğini tehlikeye attıkları, bu davranışlarıyla
trafik kazalarına neden oldukları, Kanunda bu hususları düzenleyen açık bir
hüküm bulunmadığı ve mevcut yaptırımların yetersiz kaldığı belirtilerek
düzenlemenin kamu yararı amacıyla yapıldığı ortaya konulmuştur.
İptal kararının gerekçesinde ise, kanun koyucunun kamu düzeninin
korunması amacıyla ceza hukuku alanında düzenleme yaparken hangi fiillerin suç
sayılacağı, bu fiillerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı
konusunda anayasal sınırlar içinde takdir yetkisinin bulunduğu ve bu yetkinin
idarî cezalar bakımından da geçerli olduğu; incelenen kuralın, yaptırıma tâbi
kabahati aracın sahibi olmayan sürücünün gerçekleştirmesi hâlinde de araç
sahibine -kusurunun veya fiile iştirakinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmeden- idarî yaptırım uygulanmasını öngörmesinin cezaların
şahsîliği ilkesine aykırılık oluşturduğu, ayrıca araç sahibinin önceden bilmesi
ve denetlemesi beklenemeyecek olan sürücünün mezkûr fiili nedeniyle “idarî
cezaya maruz bırakılması”nın adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığı
belirtilmiştir ( §§ 12-17).
Bilindiği gibi, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 16. maddesinde,
kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımlar, idarî para cezaları
ve idarî tedbirler olarak ikiye ayrılmaktadır. Doktrinde bu ayrım, para
cezaları dışındaki idarî cezaları da kapsayacak şekilde yapılmakta ve idarî
cezalar için -idarî tedbirlerden farklı olarak- ceza hukukunun temel
güvencelerinin uygulanması gerektiği kabul edilmektedir (Ali D. Ulusoy, İdari
Yaptırımlar, İstanbul 2013, s.11)
Diğer taraftan idarî ceza niteliğindeki yaptırımlarda ceza
hukukunun genel ilkelerinin (tamamının değil) “çekirdek” kısmının
uygulanmasının yeterli olduğu belirtilirken, idarî tedbirlerin idare
hukukunun ilke ve kurallarına tâbi olduğu ve idarî tedbirlerin hukuka uygun
olup olmadığının değerlendirilmesinde idare hukukundaki hukuka uygunluk
kriterlerinin dikkate alınması gerektiği ifade edilmektedir (Ulusoy, age.,
s.11, 15-36, 175).
Mahkememiz de bir kararında, ilgililerin geçici olarak kamu
ihalelerine katılamayacaklarını hükme bağlayan ve iptali talep edilen kuralın
“bu kişilerin … cezalandırılması amacını gütme[diğini]”, itiraz konusu kuralda
öngörülen yaptırımın idarî tedbir niteliğinde olduğunu, “kamu güvenliği, kamu
düzeni ve kamu sağlığının korunması ve ortaya çıkması kuvvetle muhtemel bir
tehlikenin önlenmesi amacıyla” kanun koyucu tarafından idarî tedbirler
öngörülebileceğini, bu nedenle kuralın ceza hukukunun temel ilkelerinden olan
“suçsuzluk karinesine aykırılık oluşturduğundan söz edileme[yeceğini]”, bununla
birlikte yasama organı tarafından idarî tedbirler öngörülebilmesinin bu
tedbirler bakımından sınırsız bir yetkiye sahip olunması anlamına gelmediğini
ve idarî tedbirlerin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesine
uygun olması gerektiğini belirterek bu açıdan da aykırılık görmediği kuralın
iptali talebini reddetmiştir (14/1/2010 tarihli ve E. 2007/68, K. 2010/2 sayılı
kararımız).
İdarî cezalarda cezalandırma amacı ön planda iken idarî
tedbirlerin temel amacı mevzuat ihlalini durdurma, engelleme, tekrarlanmamasını
sağlama, yani belli bir faaliyetin geçici olarak engellenmesi, yasaklanması
veya eşyaya geçici olarak elkonulması suretiyle kamu düzeninin bozulmasının
önlenmesi veya belli bir hizmetin aksamasına yol açma riskinin ortadan
kaldırılmasıdır (Ulusoy, age., s. 8-9, 15, 175-177, 182-184). Yukarıda
aktarılan kararımızda da vurgulanan kamu güvenliği ve düzeninin korunması ve
muhtemel bir tehlikenin önlenmesi amacının, iptaline karar verilen bu kural
açısından da söz konusu olduğu açıktır.
İncelenen kuralın, söz konusu fiilin işlendiği aracın altmış gün
süre ile trafikten menedilmesini öngörmek suretiyle, kuralın getiriliş
gerekçesinde de belirtildiği üzere, trafik güvenliğini tehlikeye atan ve trafik
kazalarına neden olan kişilerin bu davranışlarını durdurmayı, engellemeyi ve
ihlalin tekrarlanmamasını sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Doktrinde de
trafik mevzuatına uygun olmayan ve sürücüleri mevzuata uygun davranmayan araçların
trafikten alıkonulması, menedilmesi veya muhafaza altına alınması idarî tedbir
örnekleri arasında sayılmaktadır (Ulusoy, age., s.11, 176 ve 184).
Bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmaması,
yani başkasının fiilinden sorumlu tutulmaması anlamına gelen (§ 14) ve sadece
adlî cezalar için değil idarî cezalar için de mutlak olarak uygulanması gereken
“çekirdek” ceza hukuku güvencelerinden olan (Ulusoy, age., s.119) cezaların
şahsîliği ilkesinin idarî cezalar için de geçerli olduğu Mahkememizce de kabul
edilmektedir (örn. 12/7/2017 tarihli ve E. 2017/122, K. 2017/122 sayılı
kararımız).
Ancak iptaline karar verilen itiraz konusu kural bir idarî ceza
değil idarî tedbir öngördüğünden, idarî cezalardan farklı olarak sadece idarî
işlemlere uygulanan hukukî rejime tâbi olan ve yapılacak değerlendirmede sadece
idare hukuku ölçütlerinin, ilke ve kurallarının uygulanması gereken bu kuralın
ceza hukukunda geçerli olan cezaların şahsîliği ilkesine aykırı bulunarak
iptaline hükmedilmesi isabetli değildir.
Yukarıda aktarılan 14/1/2010 tarihli kararımızda da belirtildiği
üzere, yasama organının idarî tedbirler öngören düzenlemeler yaparken sınırsız
bir yetkiye sahip olmadığı, idarî tedbirlerin de hukuk devleti ilkesinin gereği
olan ölçülülük ilkesine uygun olması gerektiği tartışmasızdır. Bu çerçevede,
kuralda öngörülen iki aylık trafikten men tedbirinin -yukarıda belirtilen kamu
yararı amacı da gözetildiğinde- ulaşılmak istenen amaç için elverişli, gerekli
ve orantılı olmadığı söylenemez.
Çoğunluğun, sürücünün fiili sebebiyle araç sahibinin “idarî cezaya
maruz bırakılması”nın adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığı yönündeki
değerlendirmesine de -yukarıda açıklandığı üzere- bir idarî cezadan söz
edilemeyeceği için katılmamız mümkün olmadığı gibi mezkûr idarî tedbirin adalet
ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmayan bir yönü de bulunmamaktadır.
Ceza hukukunun temel ilkelerine tâbi olmadığı açık olan söz konusu
idarî tedbir bakımından sorumluluğun kusur yerine kanunda belirtilen bir olguya
bağlandığı ve kuralla bir kusursuz (objektif) sorumluluk durumunun öngörüldüğü
anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi teknik araç ve gereçlerin günümüzde ulaştığı
seviye ve modern toplum hayatının gerekleri, cezai sorumluluk dışındaki
alanlarda, kusuru sorumluluğun her durumda zorunlu unsuru olarak görmeyi
imkânsız hâle getirmekte (Halûk Tandoğan, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı
Sorumluluk Hukuku, Ankara 1981, s.1-12; Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel
Hükümler, 12. bs., İstanbul 2010, s. 446-450); özellikle ulaşım araçlarının yol
açtığı zararlı sonucun sebebi olarak insan davranışlarının etkisini ve
kimin kusurlu bir davranışta bulunduğunu belirlemenin çoğu kez mümkün olmadığı
belirtilmektedir (Tandoğan, age., s. 3; Eren. age., s. 450).
Kanunun, iptaline karar verilen hükmün de yer aldığı 67.
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde öngörülen yasak fiili gerçekleştirerek
trafiği tehlikeye düşüren sürücünün kimliğinin idarece tespit edilmesinin her
zaman mümkün olmaması ve idarenin sürücünün kimliğini belirleyerek kamu
güvenliğini ve düzenini tehlikeye düşüren bu fiilleri sadece bu yolla
engellemesini beklemenin, çoğu zaman imkânsız olan bir görevin yerine
getirilmesini beklemek anlamına gelmesi nedeniyle, aynı araçla söz konusu yasak
fiilin işlenmesine devam edilmesine engel olmanın en etkili yolunun plakası
belirlenebilen aracın trafikten menedilmesi olduğu açıktır. Bu nedenle
anılan hükmün -başkalarının temel haklarının korunmasına yönelik amacı da
dikkate alındığında- adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığından değil bu
ilkelerin gereği olduğundan söz edilebilir.
Nitekim objektif sorumluluğu gerektiren temel argümanlardan ilki
olan hakkaniyet görüşüne göre, hakkaniyet gerektiriyorsa, araç sahibinin kusuru
olmasa bile sorumluluğuna ilişkin düzenleme yapılması adalet ve hakkaniyet
ilkelerine aykırılık oluşturmaz (Tandoğan, age., s. 5; Eren, age., s. 451).
Kuşkusuz araç sahibinin incelenen kural gereğince aracının altmış
gün süre ile trafikten menedilmesine ilişkin idarî tedbir sebebiyle uğradığı
zararlar için, yaptırıma neden olan sürücü aleyhine genel hükümlere göre dava
yoluna başvurabileceği de dikkate alındığında bu bakımdan da kuralın adalet ve
hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmadığı söylenemez.
Bu sebeplerle, anılan kuralın Anayasaya aykırı olmadığı
düşüncesiyle çoğunluğun iptal görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|