ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas
Sayısı : 2018/8
Karar Sayısı
: 2018/85
Karar Tarihi
: 11/7/2018
R.G. Tarih –
Sayı : 4/12/2018 – 30615
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara
13. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 8/6/1949 tarihli ve 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 17/1/2012 tarihli ve 6270
sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 89. maddesinin yedinci ve onuncu
fıkralarının Anayasa’nın 10. ve 35. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine
karar verilmesi talebidir.
OLAY: Kamu görevlisi olarak
görev yapmakta iken vefat eden sigortalının (iştirakçinin), dul eşi ile kız
çocuğuna payları oranında emekli ikramiyesi ödenirken erkek çocuğuna ödeme
yapılmamasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan başvurunun reddine
ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralların
Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN
HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 89. maddesi
şöyledir:
“Madde 89 – (Değişik: 17/1/2012-6270/1 md.)
Hizmet sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 31/5/2006 tarihli ve
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü
maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü
aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere,
her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir.
Birinci fıkra kapsamına girmemekle birlikte, bu Kanun ve/veya 5510
sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında hizmeti bulunanlardan mülga
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet
süreleri üzerinden emeklilik, yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise;
bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak
bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 25/8/1971
tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen kıdem
tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla
emekli ikramiyesi ödenir.
İkinci fıkra uyarınca ödenecek emekli ikramiyesi, bu Kanun veya
5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına giren görevlerde geçen her
tam fiili hizmet yılı ile sınırlı olarak bu görevlerden ayrıldıkları tarihteki
emeklilik keseneğine esas aylık tutarı üzerinden ve aylığın başlangıç
tarihindeki katsayılar dikkate alınarak ödenir. Mülga 2829 sayılı Kanunun 12
nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile üçüncü fıkrasının son
cümlesinin bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.
Yukarıdaki fıkralara göre (…)(1) mülga 2829 sayılı Kanunun 8 inci
maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara
ödenecek emeklilik ikramiyesinin hesabında bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun
geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve
ortaklıklarda geçen ve 1475 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine göre kıdem
tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona eren geçmiş hizmet süreleri
ve her ne suretle olursa olsun evvelce iş sonu tazminatı veya bu mahiyette
olmakla birlikte başka bir adla tazminat ödenen süreleri ile kıdem tazminatı ya
da emekli ikramiyesi ödenmiş olan süreleri dikkate alınmaz. Ancak, mülga 2829
sayılı Kanun hükümleri uygulanmış olmakla birlikte, bu Kanun veya 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında hizmetleri arasında başka bir
sigortalılık hali kapsamında çalışması bulunmayanların emekli ikramiyesine esas
fiili hizmet sürelerinin hesabında, 1475 sayılı Kanunun 14 üncü maddesindeki
şartlar aranmaz.(1)
Emekli ikramiyesinin hesabına esas hizmet süresinin tespitinde
dikkate alınmak üzere, emeklilik veya malullük aylığı bağlanması dışında
herhangi bir sebeple görevleri sona erenler için, görevin sona erme sebebinin
bu durumu kanıtlayan belgelerle birlikte yazılı olarak kuruma bildirilmesi ve
bunların özlük dosyasında saklanması zorunludur. Bu zorunluluğa uymayanlar
ikinci fıkra hükümlerinden yararlandırılmazlar.
İştirakçilerden, kanunlarla belirlenen bekleme süreleri sonunda
kadrosuzluk veya yaş haddi sebebiyle emekliye sevk edilenler ve vazife
malullüğü hükümlerine göre vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile ölüm
sebebiyle haklarında emeklilik işlemi uygulananlara; bu Kanuna göre aylığa hak
kazandıkları tarihi takip eden üç ay içinde emekli ikramiyesinin hesaplanmasına
esas alınan katsayılarda meydana gelecek artış nedeniyle oluşacak ikramiye
farkları ile ilk mali yılın birinci ayında katsayılar dışındaki diğer unsurlarda
meydana gelecek artışa, bu tarihte yürürlükte olan katsayılar uygulanmak
suretiyle bulunacak ikramiye farkları, emekli ikramiyesi ile ilgili hükümlere
göre ayrıca ödenir. Ancak, aylığa hak kazandıkları tarihi takip eden üç ay
içinde katsayılarda artış yapılmadığı takdirde, müteakiben katsayılarda altı ay
içinde yapılacak ilk artıştan doğan ikramiye farkları da bunlara ayrıca ödenir.
Emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmadan
veyahut toptan ödeme yapılmadan ölen iştirakçiler için yukarıdaki esaslara göre
hesaplanacak ikramiyenin tamamı, aylığa veya toptan ödemeye hak kazanan dul ve
yetimlere, bu Kanunun mülga 68 inci maddesinde gösterilen hisseleriyle orantılı
olarak ödenir.
Emekli ikramiyesini aldıktan sonra yeniden iştirakçi durumuna girenlerin
tekrar emekliye ayrılmalarında, sadece sonradan geçen hizmetlerine karşılık
yukarıdaki esaslara göre emekli ikramiyesi ödenir. (Mülga ikinci cümle:
4/4/2015-6645/41 md.)(…)
Bu Kanunun mülga 88 inci maddesi kapsamına girenlerin emekli
ikramiyeleri hakkında da yukarıdaki hükümlere göre işlem yapılır.
Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek
emekli ikramiyelerini almadan ölenler ile ölüm tarihinde aylığa müstahak dul ve
yetim bırakmadan ölen iştirakçilerin ikramiyeleri, kanuni mirasçılarına ödenir.
Bu madde gereğince Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenen emekli
ikramiyeleri, düzenlenecek fatura üzerine Sayıştay ve Danıştay başkanları için
kendi kurumları, diğerleri için emekliye sevk onayını veren kurum tarafından
karşılanır. Özelleştirilen, faaliyeti durdurulan, kapatılan veya tasfiye edilen
kamu idareleri tarafından karşılanması gereken emekli ikramiyesi tutarları ise,
emekliye sevk onayı aranmaksızın ve faturası karşılığında Hazine tarafından
karşılanır. Bu fıkraya göre Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemelerin,
fatura düzenlenmesini müteakip iki ay içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna
aktarılması zorunludur.
Ölenlerin hak sahiplerine ödenecek emekli ikramiyesinin tahsili
hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü
hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal
Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA,
Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 14/2/2018
tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve
sınırlama sorunları görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine
göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun
veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde
veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu
kanısına varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurmaya yetkilidir. Ancak bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa
Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin
görevine giren bir davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada
uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın
değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı
sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan
kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun’un 89. maddesinin yedinci
ve onuncu fıkralarının iptalini talep etmiştir.
4. Kanun’un itiraz konusu yedinci fıkrası emekli, adi malullük
veya vazife malullüğü aylığı bağlanmadan veyahut toptan ödeme yapılmadan ölen
iştirakçiler için Kanun’da belirtilen esaslara göre hesaplanacak ikramiyenin
tamamının aylığa veya toptan ödemeye hak kazanan dul ve yetimlere ödeneceğini
düzenlemektedir. Dolayısıyla yedinci fıkra kapsamında ölen iştirakçilerin
ikramiyelerinin dul ve yetimlerine ödenebilmesi için bu kişilerin aylığa
veya toptan ödemeye hak kazanmış olmaları gerekmektedir.
5. Bakılmakta olan davada, ölen iştirakçinin geride kalan dul eşi
ile kızına dul ve yetim aylığına müstahak olmaları nedeniyle emekli ikramiyesi
ödenirken erkek yetime söz konusu aylığa müstahak olmadığı gerekçesiyle emekli
ikramiyesinden pay verilmemesi uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır. İtiraz
başvurusu da miras hukukuna göre tereke üzerinde eşit hak sahibi olan kardeşler
arasında emekli ikramiyesi paylaştırılırken aylığa müstahak olup olmama
yönünden ayrım yapılamayacağı gerekçesine dayanmaktadır. Bu bakımdan Kanun’un
yedinci fıkrasına ilişkin esas incelemenin “aylığa veya toptan ödemeye
hak kazanan” ibaresiyle sınırlı olarak yapılması gerekir.
6. Kanun’un itiraz konusu onuncu fıkrası ise Sosyal Güvenlik
Kurumunca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan ölenler
ile ölüm tarihinde aylığa müstahak dul ve yetim bırakmadan ölen iştirakçilerin
ikramiyelerinin kanuni mirasçılarına ödeneceğini düzenlemektedir. Bakılan
davanın konusunu, görevi başında iken vefat eden bir iştirakçinin geride
kalanlarına emekli ikramiyesinden eksik ödenen kısmın iadesine karar verilmesi
talebi oluşturmaktadır. İtiraz konusu onuncu fıkra “ile” bağlacı
ile birbirinden ayrılmış iki ayrı hukuki duruma işaret etmekte ve bu durumlara
özgü şekilde ölenlerin ikramiyelerinin kanuni mirasçılarına ödenmesini
öngörmektedir. Öncelikle bu iki ayrı hukuki durumun ortaya konulması ve bakılan
davada uygulanması gereken kısmın hangisi olduğunun tespit edilmesi
gerekmektedir. Bunlardan ilki olan “Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk
ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan ölenler” ibaresi
emeklilik talebinde bulunup bu talebi kurumunca onaylanan ancak henüz
ikramiyesini alamadan ölen kişileri ifade etmektedir. Fıkranın “ile” den
sonraki kısmı ise herhangi bir emeklilik başvurusu olmayıp görevi başında iken
aylığa müstahak dul ve yetim bırakmadan ölen iştirakçileri ifade etmektedir.
Fıkrada yer alan “-in ikramiyeleri kanuni mirasçılarına ödenir” ibaresi “ile” bağlacıyla
ayrılmış iki ayrı hukuki durum için ortak ibare niteliğindedir.
7. Bakılan davada, ölen iştirakçinin ölümünden önce emeklilik
talebinde bulunmadığı, görevi başında iken vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla vefatından önce emeklilik talebinde bulunanlara ilişkin olan “Sosyal
Güvenlik Kurumunca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini
almadan ölenler ile”ibaresinin bakılmakta olan davada uygulanma olanağı
bulunmamaktadır. Bu bölüme ilişkin başvurunun, Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle reddi gerekir.
8. Öte yandan, itiraza konu onuncu fıkranın geriye kalan ve
uygulanacak kural olan “…ölüm tarihinde aylığa müstahak dul ve yetim
bırakmadan ölen iştirakçilerin ikramiyeleri, kanuni mirasçılarına ödenir.”bölümünün
esasının incelenmesi gerekmektedir. İlgili bölüm, kanuni mirasçılara ancak ölüm
tarihinde aylığa müstahak dul ve yetim bırakılmadığı takdirde emekli ikramiyesi
ödenebileceğinin düzenlemektedir. Kural bu hâliyle kanuni mirasçı olmakla
birlikte aylığa müstahak olmayan dul ve yetimlerin emekli ikramiyesinden pay
alabilmesini aylığa müstahak dul ve yetim bulunmaması koşuluna bağlamıştır. Bu
bakımdan Kanun’un onuncu fıkrasına ilişkin esas incelemenin “aylığa
müstahak” ibareleriyle sınırlı olarak yapılması gerekir.
9. Açıklanan nedenlerle 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı Kanun’un
1. maddesiyle değiştirilen 89. maddesinin;
A. Yedinci fıkrasının esasının incelenmesine, esasa ilişkin
incelemenin “... aylığa veya toptan ödemeye hak kazanan ..” ibaresi
ile sınırlı olarak yapılmasına,
B. Onuncu fıkrasının;
1. “Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk
ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan ölenler ile” bölümünün,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı
bulunmadığından, bu bölüme ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle
REDDİNE,
2. “…ölüm tarihinde aylığa müstahak dul ve
yetim bırakmadan ölen iştirakçilerin ikramiyeleri, kanuni mirasçılarına
ödenir.” bölümünün esasının incelenmesine, esasa ilişkin
incelemenin “... aylığa müstahak ...”ibaresi ile sınırlı olarak
yapılmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
10. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Elif
KARAKAŞ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun
hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların
gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
11. 5434 sayılı Kanun’da kamu kurum ve kuruluşlarında
memur ya da diğer kamu görevlisi olarak görev yapan ve aktif şekilde bu Kanun’a
tabi biçimde prim ödeyen sigortalılar için “iştirakçi” ibaresi
kullanılmaktadır.
12. İştirakçilerin emeklilik işlemlerinde 5434
sayılı Kanun hükümleri uygulanmakta iken 2008 yılı Ekim ayı başı itibarıyla
yürürlüğe giren 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile 5434 sayılı Kanun, 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu
ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu kapsamında bulunanlar sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden aynı
sisteme bağlı tutulmuştur.
13. Anayasa Mahkemesi, 5510 sayılı Kanun’un bazı
maddelerinin iptali istemiyle açılan iptal davasında verdiği 15/12/2006 tarihli
ve E.2006/111, K.2006/112 sayılı karar ile aynı hukuksal konumda bulunmayan
memur ve diğer kamu görevlileri ile bunların dışında kalan sigortalıların
birbirinden farklı olan özellikleri gözetilmeksizin aynı sisteme bağlı
tutulmasını Anayasa’ya aykırı bularak Kanun’un bazı hükümlerini memurlar ve
diğer kamu görevlileri yönünden iptal etmiştir.
14. Söz konusu iptal kararı üzerine 5510 sayılı
Kanun'un 5754 sayılı Kanun ile değişik geçici 4. maddesinde 5434 sayılı Kanun'a
ilişkin geçiş hükümleri düzenlenmiş ve 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
tarihte, 5434 sayılı Kanun'a göre iştirakçi olanlar ve bunların dul ve
yetimleri hakkında sosyal sigortalar bakımından bu Kanun hükümlerinin
uygulanmasına devam edileceği öngörülmüştür. Buna göre 5510 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçi olanların emekli ikramiyeleri
Kanun'un geçici 4. maddesinin beşinci fıkrası gereğince yürürlükten kaldırılan
hükümleri de dikkate alınmak şartıyla 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre
hesaplanacaktır.
B. Anlam ve Kapsam
15. 5434 sayılı Kanun, vefat eden iştirakçinin
dul ve yetimlerine belirli koşulların varlığı hâlinde dul ve yetim aylığı
bağlanmasını öngörmektedir. Kanun’a göre ölen iştirakçinin eşi dul;
anne ve babası ile çocukları ise yetim sayılmaktadır.
16. 5434 sayılı Kanun’un “Dul ve yetim
aylığı bağlanacak haller” kenar başlıklı 66. maddesine göre dul ve
yetim aylıkları, bu maddede sayılan koşullarda ölmüş olan iştirakçinin ölüm
tarihinde bu Kanun’a göre aylığa müstahak dul ve yetimlerine bağlanır.
17. Kanun’un 68. maddesine göre ölenin bağlanmış
veya bu Kanun hükümlerine göre hesaplanacak emekli, adi malullük veya vazife
malullüğü aylıklarının dul eş için %50’si dul aylığı olarak; çocuklarla anne
veya babanın her biri için ise %25’i yetim aylığı olarak bağlanır. Geride
aylığa müstahak dul eş ya da yetim kalmaması durumunda yahut yetim sayısına
göre bağlanacak aylığın oran ve miktarı değişmektedir.
18. Kanun’a göre geride kalan eşe dul aylığı
bağlanabilmesi için ölüm tarihinde iştirakçi ile evli olunması yeterlidir. Eş,
dul olduğu sürece bu aylıktan yararlanır.
19. Kız çocuğuna, memur ya da diğer kamu
görevlisi olmaması ve yaşı ne olursa olsun evli olmaması, evli olmakla beraber
sonradan boşanması ya da dul kalması hâllerinde yetim aylığı bağlanabilir.
20. Erkek çocuğuna 18 yaşına kadar şarta tabi
olmaksızın verilen yetim aylığı; ortaöğrenim görenlerde 20, yükseköğrenim
görenlerde ise 25 yaşına kadar ödenmektedir. Malul durumda olduğu sağlık raporu
ile tespit edilen erkek çocuklarının yetim aylığı ise muhtaç olmaları şartıyla
süresiz ödenir.
21. Ölenin geride kalan annesine yetim aylığı
bağlanması için iştirakçi olmaması ile dul ve muhtaç olması şartı aranır.
Ölenin babasının yetim aylığı alabilmesi için iştirakçi olmaması ve muhtaç
olması; 65 yaşını tamamlamamış ise ayrıca çalışarak geçimini sağlamayacak
derecede malul olması gerekmektedir.
22. Toptan ödeme ise yaş haddi, malullük, gaiplik
veya ölüm gibi sebeplerle iştirakçiliği sona eren ancak fiilî hizmet süresi
emekli aylığı bağlanması için yeterli olmayanlara yahut bu durumda iken
ölenlerin dul ve yetimlerine yapılan ödemedir. Toptan ödeme 5434 sayılı
Kanun’un mülga 82 ila 86. maddelerinde düzenlenmiş olup mülga 84. maddede dul
ve yetimlere yapılacak toptan ödemeler için Kanun’un dul ve yetim aylığı bağlanmasını
düzenleyen ilgili maddelerine atıfta bulunulmuştur.
23. İtiraz konusu kurallar, iştirakçi iken vefat
eden kişinin emekli ikramiyesinin tamamının dul ve yetim aylığına ya da toptan
ödemeye hak kazanan dul ve yetimlere ödenmesini; bu niteliği haiz dul ve yetim
bulunmaması hâlinde ikramiyenin diğer kanuni mirasçılara ödeneceğini
öngörmektedir.
24. Öte yandan Kanun, görevi başında iken vefat
eden iştirakçinin emekli ikramiyesinin öncelikle aylığa müstahak dul ve
yetimlere ödeneceğini öngörürken Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk ettirilmiş
veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan ölenlerin emekli ikramiyelerinin
ise doğrudan kanuni mirasçılara ödenmesini öngörmüştür.
C. İtirazın Gerekçesi
25. Başvuru kararında özetle, 5434
sayılı Kanun’un yetim aylığı bağlanması için öngördüğü koşulların kız ve erkek
yetimler açısından farklılık arz ettiği, kız yetimler lehine yapılan bu ayrımın
kız çocuklarının çalışma hayatına daha az katılması ve korunmaya daha muhtaç
olmasından kaynaklandığı, bu durumun devam eden bir koruma sağlayan aylık
ödemeler yönünden pozitif ayrımcılık ilkesinin bir gereği olarak
görülebileceği, ancak bir defaya mahsus olarak ödenen emekli ikramiyesinin
niteliğinin yetim aylığından farklı olduğu, bu nedenle iştirakçinin ölüm
tarihinde yetim aylığına müstahak kardeşlere ikramiyeden pay verilirken kız ya
da erkek fark etmeksizin anılan tarihte aylığa müstahak olma koşullarını
taşımayan kardeşlerin bundan mahrum bırakılmasının ayrımcılığa neden olduğu,
bunun yanında ölüm tarihinden önce emeklilik talebinde bulunulmuş olup
olmamasına göre ikramiyenin verileceği kişilerin farklı düzenlenmiş olmasının
da eşitlik ilkesi ve miras hakkı ile bağdaşmadığı belirtilerek itiraz konusu
kuralların Anayasa’nın 10. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
D. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
26. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca
kurallar Anayasa’nın 60. maddesi yönünden de incelenmiştir.
27. Kanun’un 89. maddesinin itiraz konusu ibareyi
içeren yedinci fıkrasında emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı
bağlanmadan veyahut toptan ödeme yapılmadan ölen iştirakçiler için Kanun’da
belirlenen esaslara göre hesaplanacak ikramiyenin tamamının, aylığa veya toptan
ödemeye hak kazanan dul ve yetimlere, bu Kanun’un mülga 68. maddesinde
gösterilen hisseleriyle orantılı olarak ödeneceği belirtilmiş olup bu kurala
yönelik esas inceleme “aylığa veya toptan ödemeye hak
kazanan” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Maddenin onuncu fıkrasının itiraz konusu bölümünde ise ölüm tarihinde aylığa
müstahak dul ve yetim bırakmadan ölen iştirakçilerin ikramiyelerinin kanuni
mirasçılarına ödeneceği düzenlenmekte olup bu kurala ilişkin esas
inceleme “aylığa müstahak” ibaresi ile sınırlı olarak
yapılmıştır.
28. Her iki kural da iştirakçinin ölümü üzerine
emekli ikramiyesinin kimlere ödeneceği hususunu açıklığa kavuşturan ve bu
anlamda birbirini tamamlayan düzenlemelerdir. Yedinci fıkra ikramiyenin
tamamının aylığa veya toptan ödemeye hak kazanan dul ve yetimlere ödenmesini
öngörürken onuncu fıkra bu niteliği haiz dul ve yetim bulunmaması hâlinde
ikramiyenin diğer kanuni mirasçılara ödenmesini öngörmektedir.
29. Anayasa'nın 60. maddesinde, "Herkes, sosyal güvenlik
hakkına sahiptir./Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar" denilmektedir. Buna göre sosyal güvenlik herkes
için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir.
30. Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri
dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü
oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı
etkilerinin en aza indirilmesi, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının
güvence altına alınmasıdır. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal
güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin, yaşlılık, hastalık, malullük,
kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması
amaçlanmaktadır.
31. Emekli ikramiyesi; emeklilik, yaşlılık ya da
malullük aylığı almaya hak kazanan kamu çalışanlarına, aylıklarda yapılan
emekli kesintilerinden bağımsız olarak çalışmada istikrar ve devamlılığı
sağlamak amacıyla ve sosyal devlet ilkesi gereğince bir defaya mahsus olmak
üzere yapılan bir ödemedir.
32. Anayasal ilkelere aykırı olmamak kaydıyla
emekli ikramiyesinin kimlere hangi koşullarda ödeneceğini belirleme konusunda
kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir. Kanun koyucu itiraz konusu kurallar ile
emekli ikramiyesinin ölüm tarihinde aylığa müstahak olan dul ve yetimlere
ödenmesini, aylığa müstahak dul ve yetim bulunmaması durumunda ise bu haktan
kanuni mirasçıların yararlandırılmasını öngörmüştür.
33. 5434 sayılı Kanun’a göre dul eş, çocuklar ile
anne ve baba arasından Kanun’un belirlediği şartları sağlayanlara dul ve yetim
aylığı bağlanmaktadır. Kamu görevlisi olmamak, evli olmamak, muhtaç durumda
olmak, öğrenim durumuna göre belirli bir yaşı doldurmamış olmak gibi ekonomik
yönden zayıflığın göstergesi sayılabilecek bu şartların temelinde ölenin
desteğine ihtiyaç duyulması yatmaktadır.
34. Emekli ikramiyesi de tıpkı dul ve yetim
aylığı gibi bir sosyal güvenlik ödemesi olup kanun koyucu bu ikramiyenin
verileceği kişilerin belirlenmesinde ölen iştirakçinin vefatıyla onun maddi
desteğinden yoksun kalanları gözetmiş, onların sosyal güvenliğini sağlamayı
amaçlamıştır. Bir başka deyişle, kanun koyucu tarafından dul ve yetim
aylığı bağlanmasında olduğu gibi emekli ikramiyesinin de ölenin desteğinden
yoksun kalan kişilere ödenmesi öngörülmüş, diğer kanuni mirasçılara emekli
ikramiyesi ödenmesi ise ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin olmaması
koşuluna bağlanmıştır.
35. Emekli ikramiyesi, iştirakçinin emekli
olduktan sonraki hayatını kolaylaştırma amacını gütmektedir. Bu husus, onunla
birlikte yaşayıp onun desteğine ihtiyaç duyan kişiler yönünden de geçerlidir.
Dolayısıyla, iştirakçinin ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kalan kişilere bu
ödemenin yapılması, sosyal güvenlik hakkının bir parçası olarak
değerlendirilebilir.
36. Bu itibarla kanun koyucu tarafından emekli
ikramiyesinin ödeneceği kişiler belirlenirken kişilere asgari yaşam düzeyi
sağlamayı amaçlayan sosyal güvenlik ilkesi gereğince ölenin alt soyu olarak
kanuni mirasçıları arasından ölenin desteğine muhtaç olanların korunmasında ve
bu kişilere öncelik tanınmasında sosyal güvenlik ilkesi ile çelişen bir yön
bulunmamaktadır.
37. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar ve erkekler eşit haklara
sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile
malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./ Devlet organları
ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek suretiyle “kanun
önünde eşitlik ilkesi”ne yer verilmiştir.
38. Kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal
durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal
eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı; aynı durumda bulunan kişilerin
kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım
yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Kanun önünde eşitlik, herkesin
her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve
uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi
zedelenmez.
39. Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir./Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır.
40. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında
emeklilik ikramiyesi gibi sosyal güvenlik ödemelerinin ekonomik birer mal
varlığı değeri olduğundan Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil
ettiğini kabul etmiştir (Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621,
25/7/2017, § 47).
41. Mülkiyet hakkı bağlamında
eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa'nın
10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı
muamelenin mevcut olup olmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer
durumdaki kişiler arasında mülkiyet hakkına müdahale bakımından farklılık
gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı muamelenin
objektif ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve nihayetinde farklı
muamelenin ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir.
42. Görevi başında iken ölen
iştirakçinin yetim çocuklarının tümünün kanuni mirasçı statüsünde bulunduğu
açıktır. İtiraz konusu kurallar ile iştirakçinin ölmeden önce emeklilik
başvurusu yapıp yapmadığına bağlı olarak emekli ikramiyesinin bu kanuni
mirasçılardan hangilerine ödeneceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle emekli
ikramiyesinin ödenmesi konusunda kanuni mirasçılar arasında farklı bir muamele
yapıldığı görülmektedir. Bu durumda iştirakçinin mirasçılarının
karşılaştırma yapmaya müsait olacak şekilde benzer durumda oldukları
açıktır. Öte yandan emekli ikramiyesinin, hepsi
kanuni mirasçı statüsünde bulunan çocuklardan dul ve yetim aylığına müstahak
olanlar ile olmayanlar arasında iştirakçinin ölmeden önce emeklilik
başvurusu yapıp yapmadığı yönünden ödenmemesinin farklı
muamele teşkil ettiği de söylenebilir.
43. İtiraz konusu kuralların ölen iştirakçinin
kanuni mirasçıları arasında dul ve yetim aylığına müstahak olanlar ile olmayanlar
arasında farklı muameleye yol açması nedeniyle söz konusu farklı muamelenin
makul ve objektif bir temele dayanıp dayanmadığının değerlendirilmesi
gerekmektedir.
44. Daha önce de ifade edildiği üzere emekli
ikramiyesi; aylıklarda yapılan emekli kesintilerinden bağımsız olarak yaşlılık
ve malullük aylığı almaya hak kazanan kamu çalışanlarına sosyal devlet ilkesi
gereğince bir defaya mahsus olmak üzere verilen bir ödemedir. Bu nedenle söz
konusu ödemenin kimlere hangi koşullarda verileceğini belirleme konusunda kanun
koyucunun geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır.
45. Ölen iştirakçinin geride kalan kanuni
mirasçılarının miras hukuku çerçevesinde elde ettikleri kanuni mirasçılık
sıfatı yönünden birbirleriyle eşit hukuki konumda oldukları şüphesizdir. İtiraz
konusu kurallar söz konusu eşitliği daha önce emeklilik başvurusunda bulunmuş
ancak henüz ikramiyesini alamadan ölmüş kişilerin emekli ikramiyesinin
ödenmesinde korumakta iken görevi başında vefat eden iştirakçinin ikramiyesinin
ödenmesi hususunda bu korumadan ayrılarak dul ve yetim aylığına müstahak olan
ve olmayan kanuni mirasçıları farklı hükümlere tabi kılmaktadır. Kanun
koyucunun birinde eşitliği koruyan diğerinde ise farklı muameleyi öngören iki
ayrı tutumu göz önünde bulundurularak emekli ikramiyesinin bu iki durum
çerçevesinde ve mülkiyet hakkı bağlamında hukuki niteliğinin ortaya konulması
gerekmektedir.
46. Kanun’un TBMM’deki kabul sürecine
ilişkin yasama belgelerinden; kanun koyucunun ölmeden önce emeklilik
başvurusunda bulunanlar ve bulunmayanlar arasında farklılık gözetirken emekliye
ayrılma talebi üzerine emeklilik işlemleri başlatılan bir iştirakçiye ödenecek
emekli ikramiyesinin o kişi adına tahakkuk ettiği ve kişinin mal varlığına
dâhil olduğu, dolayısıyla vefatı hâlinde terekeden sayılması gerekeceği ve
tereke üzerinde hak sahibi olan tüm kanuni mirasçıların bu ikramiyeden pay
alması gerektiği anlayışına dayandığı anlaşılmaktadır.
47. Kanun’da yer alan koşulun ikmal
edilmesiyle tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyesi iştirakçinin
terekesine intikal ederek mevcut mülk niteliğine dönüşürken,
anılan koşul ikmal edilmeden, dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk
ettirilmeden görevi başında ölen kişinin emekli ikramiyesi meşru beklenti
temelinde mülkiyet hakkı kapsamında elde edilmesi umulmakla birlikte
henüz mevcut mülke girmeyen sosyal güvenlik alacağı niteliğindedir.
Dolayısıyla tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan
ölenlerin kanuni mirasçılarına ödenecek emekli ikramiyesi ile emeklilik
başvurusu olmadığı için emeklilik ikramiyesi tahakkuk ettirilmemiş
iştirakçilerin kanuni mirasçılarına ödenecek emekli ikramiyesinin hukuki
niteliği aynı değildir.
48. Bu durumda kanun koyucunun henüz mevcut mülk
halini almamış sosyal güvenlik alacağı niteliğinde olan emekli ikramiyesinin
kimlere ödeneceği konusunda sahip olduğu takdir yetkisinin mevcut mülk
niteliğindeki emekli ikramiyesine nazaran daha geniş değerlendirilmesi
gerekeceği muhakkaktır.
49. İtiraz konusu
kurallarla aylık veya toptan ödemeye müstahak olmayan dul ve yetimlerin
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ayrıca ölçülü olması gerekir. Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete
uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. Diğer bir ifadeyle bu ilke,
farklı muamelenin öngörülen objektif amaç ile orantılı olmasını
gerektirmektedir.
50. İtiraz konusu kurallar ile aylığa müstahak
dul ve yetimlere öncelik tanınmakla birlikte aylığa müstahak olmayan kanuni
mirasçıların ikramiyeden yararlanmasının tümüyle engellenmediği, aylığa
müstahak dul ve yetim bulunmaması hâlinde bu kişilerin de ikramiyeden pay
alabilecekleri, ayrıca görevi başında vefat eden iştirakçilerin geride
kalanlarına ödenecek emekli ikramiyesinin hukuken henüz mevcut mülk niteliği
almamış bir sosyal güvenlik alacağı niteliği taşıdığı ve bu nedenle kanun
koyucunun bu alacağın ödeneceği kişilerin tespitinde sahip olduğu geniş takdir
yetkisi göz önünde bulundurulduğunda amaç ve araç arasında uygun bir ilişki
kurulduğu ve itiraz konusu kuralların mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak
eşitlik ilkesini ihlal etmediği sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın
10. ve 35. maddelerine de aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile Hasan Tahsin
GÖKCAN bu görüşe katılmamışlardır.
IV. HÜKÜM
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu’nun 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen
89. maddesinin;
A. Yedinci fıkrasında yer alan “…aylığa veya toptan ödemeye hak
kazanan…” ibaresinin,
B. Onuncu fıkrasında yer alan “…aylığa
müstahak…” ibaresinin,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE, Zühtü ARSLAN,
Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile Hasan Tahsin GÖKCAN’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, 11/7/2018 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 89.
maddesinin yedinci ve onuncu fıkralarının iptali talebi Mahkememiz çoğunluğunca
reddedilmiştir. İtiraz konusu kurallar, emeklilik başvurusu yapmadan görevi
başında vefat eden kamu görevlisinin hak kazandığı emekli ikramiyesinin
tamamının murisin geride kalan eşi ve kızına ödenmesi, oğluna ise herhangi bir
ödemenin yapılmaması sonucunu doğurmaktadır.
2. Çoğunluk tarafından da kabul edildiği üzere genel olarak sosyal
güvenlik ödeme ve yardımları, bu bağlamda emeklilik ikramiyesi mülkiyet hakkı
kapsamında görülmektedir (Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621,
25/7/2017, §§ 46-47; Şerif Yılmazkaya, B. No: 2015/6908, 27/6/2018,
§ 26). Emekli ikramiyesinin mülk olarak kabul edilmesi için kanunda öngörülen
şartların gerçekleşmiş olması yeterlidir. Kanuni şartlar gerçekleştiği halde
sosyal güvenlik ödemelerinin azaltılması veya kesilmesi mülkiyet hakkını ihlal
edebilmektedir (Adnan Alver, B. No: 2014/5800, 9/11/2017, § 40; Kuddis
Büyükakıllı, B. No: 2014/3941, 5/10/2017, §§ 44-45).
3. İtiraz konusu kuralların uygulandığı somut olayda uyuşmazlık,
iştirakçinin ölümü tarihinde hak kazandığı mal varlığı olan emekli
ikramiyesinin kimlere ve hangi oranlarda dağıtılacağına ilişkindir. Bu yönüyle
kurallar mülkiyet hakkının yanısıra miras hakkıyla da doğrudan ilgilidir.
4. Öncelikle belirtmek gerekir ki emekli ikramiyesi ile dul ve
yetim aylıklarının mahiyetleri farklıdır. Birincisi, kişinin çalışmaları
karşılığında bir anlamda yıpranma payı olarak bir defaya mahsus ve atıfet
niteliğinde olduğu halde, ikincisi ölen iştirakçinin dul ve yetimlerine sürekli
koruma sağlayan bir ödemedir. Ayrıca, her iki sosyal güvenlik ödemesi de
mülkiyet hakkı kapsamında olmakla birlikte malikler farklıdır. Dul ve yetim
aylıkları mirasçıların mal varlığı kapsamında değerlendirilebilirken, emekli
ikramiyeleri iştirakçiler bakımından bir ekonomik değer ifade etmektedir.
5. İtiraz konusu kurallar, emeklilik başvurusunda bulunmadan vefat
eden iştirakçinin emekli ikramiyesinden yararlanmada kız çocukları ile erkek
çocukları arasında ikincisi aleyhine ayrım yapmaktadır. Esasen Anayasa’ya
aykırılık hususu, tam da erkek çocuk aleyhine söz konusu farklı muamelenin
objektif ve makul bir nedene dayanıp dayanmadığı noktasında odaklanmaktadır.
Aynı hukuki konumda bulunan kişiler arasında farklı muamele yapılmasının haklı
nedeni yoksa bu durum Anayasa’nın 10. maddesine aykırılık teşkil edecektir.
6. Benzer şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de sosyal
güvenlik ödemelerinde cinsiyet ve medeni hâl gibi temeller esas alınarak farklı
muamelelerde bulunulduğunda bunu haklı kılacak ağırlıklı gerekçelerin bulunması
gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda AİHM, örneğin, kadınlara ödenen dul
aylığının erkeklere ödenmemesinin ve bir sosyal güvenlik aylığının cinsiyet
temelinde daha az ödenmesinin objektif ve makul bir gerekçe gösterilemediği
için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 35. maddesi bağlamında 14. maddesini
ihlal ettiğine karar vermiştir (Willis/Birleşik Krallık, B. No:
36042/97, 11/6/2002, §§ 40-42; Wessels-Bergervoet/Hollanda, B.
No: 34462/97, 4/6/2002, § 54).
7. Mahkememiz çoğunluğuna göre kurallardan kaynaklanan farklı
muamelenin bir gerekçesi “desteğe muhtaç” kişilerin gözetilmesidir. “Desteğe
muhtaç olma” gerekçesi, sürekli ödenen ve ölenin mal varlığı arasında
değerlendirilmeyen dul ve yetim aylıklarının bağlanmasında gözetilen objektif
ve makul bir neden olarak görülebilir. Ancak, bu gerekçenin ölenin mal varlığı
arasında bulunan ve miras hukuku kapsamına giren emekli ikramiyesinin
dağılımında makul bir neden olarak kabul edilmesi zordur.
8. Daha da önemlisi, ölmeden önce emeklilik için başvuran
iştirakçinin emekli ikramiyesinin dağıtılmasında dul ve yetim aylığına müstahak
olup olmama bakımından bir ayrım yapılmamakta, ölenin hak ettiği ikramiye erkek
çocuğa da ödenmektedir. Desteğe muhtaç olma olgusu haklı bir gerekçe olsaydı
ölmeden önce emeklilik başvurusunda bulunanla bulunmayan iştirakçilerin
mirasçıları arasında bir ayrım yapılmadan erkek çocuğun ilkinde de emekli
ikramiyesinden yararlanamaması gerekirdi. Hâlbuki başvuruya konu somut olayda
iştirakçi emeklilik başvurusu yaptıktan sonra ölmüş olsaydı, erkek çocuğu da
emeklilik ikramiyesinden pay alacaktı. Kişilerin “desteğe muhtaç olma” durumu
iştirakçinin ölmeden önce bir dilekçe verip vermemesine bağlı olamayacağından,
ödemenin erkek çocuğa da yapılmasında müracaat şartı dikkate alınamaz. Nitekim
emekli ikramiyesine benzer nitelikte olan kıdem tazminatı, işçinin ölümünden
önce herhangi bir başvurusunun olup olmadığına bakılmaksızın tüm mirasçılarına
ödenmektedir.
9. Diğer yandan çoğunluk kararında, yasama belgelerine atıfla,
ölmeden önce emekliye ayrılma talebinde bulunan iştirakçi ile bulunmayan
iştirakçinin mirasçıları arasında yapılan ayrımın bir nedeninin de ilkinde ölen
için tahakkuk etmiş ve mal varlığına dâhil olmuş, diğerinde ise tahakkuk ettirilecek
bir emeklilik ikramiyesinin bulunması olduğu belirtilmiştir. Başka bir
ifadeyle, ölmeden önce emekliliğini isteyen kişinin emekli ikramiyesi “mevcut
mülk”, emeklilik dilekçesi vermeden veya veremeden ölen iştirakçinin
ikramiyesi ise “mevcut mülke girmeyen sosyal güvenlik alacağı” olarak
nitelendirilmiştir (§§ 46, 47).
10. Burada tekrar belirtmek gerekir ki, emeklilik ikramiyesi
kanuni şartları gerçekleştiğinde iştirakçi için mülk teşkil etmektedir.
İştirakçinin ölmeden önce emeklilik ikramiyesi için müracaat edip etmemesi
durumu değiştirmemektedir. Zira ölmeden önce iştirakçinin emeklilik dilekçesi
vermesi zaten hakettiği ödemenin yapılmasını sağlayan bir usul işleminden
ibarettir. Her iki durumda da kanuni şartların sağlanması sonucu elde edilen (birinde
tahakkuk etmiş, diğerinde edecek olan) bir mal varlığı söz konusudur. Bu
nedenle ölmeden önce emeklilik için dilekçe verilip verilmemesi gibi bir usulî
işlem, iştirakçinin zaten hak kazandığı bir toptan ödemede farklı bir muamele
yapılmasını haklı kılamaz.
11. İştirakçinin borçlarından müteselsilen sorumlu olan
mirasçılarının emekli ikramiyesinden yararlanma bakımından farklı durumda
olmaları da kabul edilemez. İtiraz yoluna başvuran mahkemenin de vurguladığı
gibi, “emekli ikramiyesi mahiyeti gereği bir kez ödenen ve bu haliyle terekeye
dâhil durumda olan bir toptan ödeme olup kanuni mirasçı olarak dul kalan eş,
kız ve erkek çocuklar nasıl varislerinin borçlarından müteselsilen kanuni
mirasçı sıfatıyla eşit olarak sorumlu tutuluyorsa bir ödül olarak bir kereye
mahsus verilen emekli ikramiyesinden de durumlarındaki özdeşlik nedeniyle her
iki grubun kanunun öngördüğü haklardan aynı esaslara göre yararlanmaları
gerekmekte”dir.
12. Diğer yandan, itiraz konusu kuralların ortaya çıkardığı
farklılığın sosyal güvenlik sistemi bakımından makul görülebilecek gerekçelerle
açıklanması da mümkün değildir. İştirakçinin emekli ikramiyesinden erkek
çocukların da pay alması, ödenecek toplam miktarı değiştirmediğinden, sosyal
güvenlik sistemine ilave bir yük getirmemektedir. Başka bir ifadeyle
ikramiyenin mirasçıların tamamına ödenmesi, ödeme miktarında bir değişikliğe
yol açmamakta, sadece aynı miktardaki tutarın farklı şekilde dağıtılması
sonucunu doğurmaktadır. Bu açıdan da farklı muameleyi zorunlu kılan bir durum
söz konusu değildir.
13. Esasen itiraz konusu kuralların kanunlaşma sürecine
bakıldığında da amacın, ölmeden önce başvuruda bulunmayan iştirakçinin geride
aylığa müstahak dul ve yetim bırakılmaması halinde kanuni mirasçılarına emekli
ikramiyesi ödenmemesi şeklinde ortaya çıkan haksızlığın giderilmesi olduğu
anlaşılmaktadır. Kanun teklifinin gerekçesinde ölmeden önce müracaatta bulunan
iştirakçinin mirasçılarına ikramiye ödenirken, emeklilik talebinde bulunmadan
ölenlerin mirasçılarının bundan yararlanamadıkları, bu farklı durumun “eşitlik
ilkesini ihlal edici mahiyette” ve “evvelce öngörülemeyen ve kabulü
mümkün olmayan adaletsiz, diğer kanun hükümlerine ters düşen ve kamu vicdanını
rahatsız edecek derecede haksız sonuçların ortaya çıkmasına neden” olduğu
vurgulanmıştır. Teklif gerekçesinin devamında şu değerlendirme yer almaktadır:
“Devlet, çalıştırdığı personelinden topladığı emeklilik aidatlarını,
emeklilik dilekçesi verilmedi gerekçesi ile kanuni mirasçılarına vermemek gibi
Miras Hukukumuzun temel ilkesi ile bağdaşması mümkün olmayan bir duruma sebep
olmaktadır…”. Gerekçeye göre “değişiklikle, yukarıda açıklanmış olan
adalet ve eşitlik prensiplerine, Miras Hukukumuzun temel ilkesine ve Medeni
Kanunumuzun 315 nci ve 452 nci maddelerinde yer alan hükümlere ters düşen
uygulamaya son verilerek kamu vicdanını rahatsız eden haksızlıklar giderilmiş
olacaktır”.
14. Kanun teklifinde yer alan bu ifadelerden anlaşılacağı üzere,
itiraz konusu kurallardan 89. maddenin 10. fıkrasının gerekçesi ile ortaya
çıkan metin arasında bir uyumsuzluk bulunmaktadır. Nitekim kanunlaşan metinde
yer alan “aylığa müstahak” ibaresi, emeklilik başvurusu yapamadan, yine
gerekçede ifade edildiği üzere “örneğin bir kalp krizi veya bir kaza sonrası
ölen iştirakçinin mirasçılarının” tamamının yararlanamamasına neden olmuş,
dolayısıyla “eşitsizlik”, “adaletsizlik” ve “haksızlık” giderilememiştir.
15. Sonuç olarak, ölmeden önce emeklilik müracaatında bulunmayan
iştirakçinin “sosyal güvenlik alacağı” niteliğinde de olsa emeklilik
ikramiyesinden erkek çocuğun mahrum bırakılmasının objektif ve makul bir nedeni
bulunmamaktadır. Bu durum da Anayasa’nın 10. maddesine aykırılık teşkil
etmektedir.
16. Diğer yandan, erkek çocuğa emekli ikramiyesinden pay vermemeyi
öngören itiraz konusu kurallar, Anayasa’nın 35. maddesinde korunan mülkiyet ve
miras haklarına yönelik bir sınırlama niteliğindedir. Bu sınırlamanın
Anayasa’ya aykırı olmaması için gerek 35. maddede gerekse Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen şartlara uygun olması gerekir.
17. Bu kapsamda yapılacak incelemede, öncelikle sınırlamanın meşru
bir amacının olup olmadığına bakılmalıdır. Sınırlama için meşru amaç varsa
bunun ayrıca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olması
gerekmektedir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mülkiyet ve miras hakkına
yönelik söz konusu sınırlamanın meşru bir amacı olduğu söylenemez. Emekli
ikramiyesinin dağıtımında aylığa müstahak olmayanların da hesaba katılmasının
sosyal güvenlik kurumuna ilave bir yük getirmediği de dikkate alındığında,
kuralların herhangi bir kamusal veya toplumsal yarara yönelik olmadığı
ortadadır.
18. Çoğunluğun “aylığa müstahak olmayan yetimlerin ikramiyeden
yararlanmasının tümüyle engellenmediği, aylığa müstahak dul ve yetim
bulunmaması halinde bu kişilerin de ikramiyeden pay alabilecekleri”,
dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin “ölçülü” olduğu (§ 50)
yönündeki görüşüne de katılmak mümkün değildir. Kuraldaki ölçüsüzlük aylığa
müstahak olan dul ve yetimlerin bulunması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu
durumda aylığa müstahak olmayan mirasçının (somut davada ölen iştirakçinin
erkek evladının) emekli ikramiyesinden hiçbir şekilde pay alamaması, onun
mülkiyet ve miras haklarına ölçüsüz bir müdahale teşkil etmektedir. Bu nedenle
itiraz konusu kurallar Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine de aykırıdır.
19. Açıklanan gerekçelerle red yönündeki çoğunluk görüşüne
katılmıyoruz.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|