"...
Bu Anayasaya Aykırılık düşüncemizi bir kısım genel açıklamalar ve daha sonra da özel konumuza dair açıklamalar ile şu şekilde açıklıyoruz:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun YARGILAMA GİDERLERİNİN
KAPSAMI başlıklı 323. Maddesinde yargılama giderlerinin sayıldığı 1. Fıkranın ğ bendinde
'Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.' yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
Avukatlık Kanunu'nun 'Avukatlık ücreti' başlıklı 164. Maddesi şu şekildedir:
“Avukatlık ücreti
Madde 164 - Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”
Vekalet ücretleri ise Bu vekalet ücreti ise her yıl Türkiye Barolar Birliği'nce yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre belirlenmektedir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin asıl ve ilk amacı avukatların tarifede belirtilen ücretten daha aşağı ücret kabul etmesine mani olunarak mesleğin saygınlığının korunması ve asıl olarak da avukatlar arasında serbest rekabetin düzenlenmesidir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163/4 maddesinde 'Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir’ denilmektedir.
Ancak yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret taifelerinde bunun yanında mahkemelerce hangi hallerde hangi yargılama aşamasında ve ne kadar taraflar leh ve aleyhine ne kadar vekalet ücretine hükmedileceğini düzenlenmektedir.
Nitekim halen cari olan 21.12.2015 tarihli Avukatlık Asgari Ücret tarifesinde kapsam ve amaç başlıklı 1. Maddesinin 1. Fıkrasında 'Mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, Avukatlık Kanunu ve işbu Tarife hükümleri uygulanır.' denilmekte 2. Fıkrasında da 'Taraflar arasında akdi avukatlık ücreti kararlaştırılmamış veya kararlaştırılan akdi avukatlık ücretinin geçersiz sayılması halinde; mahkemelerce, dava konusu edilen tutar üzerinden işbu Tarife gereğince hesaplanacak avukatlık ücretinin altında bir ücrete hükmedilemez.' denilmekte olup bu hükümlerden açıkça Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri asıl amacı dışında yani avukatların iş sahiplerinden kabul edecekleri işlerin asgari bedelini belirlemekten çok mahkemelerce hükmedilecek vekalet ücretini belirlemeye ve iş sahipleri ile vatandaşlar arasındaki avukatlık ücretleri konusunda ihtilaf çıkması halinde pek çoğu hukuki bilgiye sahip olmayan ve bu sebeple avukat tutan iş sahiplerinin değil profesyonel ve kanuna dayalı hizmet sunan avukatların korunması amacına hizmet etmektedir. Aynı şekilde avukatlık kanununun iş sahipleri ile arasındaki ilişkileri ve ihtilafları ve ücretleri düzenleyen hükümleri de Avukatlık Asgari Ücret tarifeleri gibi çoğu tüketici olan iş sahiplerinden ziyade avukatları korumaya hizmet etmektedir. Oysa Avukattan hukuki yardım isteyen kişinin esasen hukuki bilgi olmaması veya yetersiz olması sebebi ile buna gerek görmesi sebepleri ile asıl olanın iş sahibinin haklarının ön planda olması, mahkemelerce taraf lehine hükmedilecek vekalet ücretinin aksi iş sahibine avukat tarafından açıklanarak açık kabulü olmadıkça iş sahibine ait olması şeklindeki düzenleme getirilmesi ve düzenleme getirilmeyen veya açıkça kararlaştırılamayan hallerde iş sahibi lehine yorum yapılması çoğu tüketici olan iş sahiplerinin korunması açısında daha uygundur. Bu ise pek çok hususta kanuni düzenleme gerektirmektedir. Olması gereken hukuk açısından bu açıklama ve eleştirimizi belirtmek istedik.
Bu düzenlemeler hukuk devleti gereklerine tam olarak uygun olmayıp pek çok halde hakkaniyet duygusunu zedeleyecek sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin vekalet ücretinin daha fazla hükmedilmesi sonucunu doğuracak şekilde tek bir ihtilaf bölünebilmekte, bu şekilde özellikle miktarı küçük uyuşmazlıklarda vekalet ücreti asıl alacak kadar bazan daha fazla karşı taraf üzerinde bir yük oluşturmakta, bu vekalet ücreti de uygulama şekli ve kanuni hükümler sebebi ile taraf lehine değil iş takibi yapana avukat lehine olmaktadır.
Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin uygulanmasının mahzurlu olacağı bazı halleri kanun koyucu da kabul ederek mesela Kadastro Kanunu, Kamulaştırma Kanunu ve bu başvuru konusunu oluşturan Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gibi kanunlarda genel kuralların aksine istisnai düzenlemeler getirilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun “Karar ve karara itiraz başlıklı 70. Maddesinin 6. Fıkrasındaki tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında kararın iptali durumunda tüketici aleyhine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekalet ücretine hükmedilir “ şeklindeki kanun hükmü de bu istisnalardan birisidir. Ne var ki kanaatimize göre bu düzenleme eşitliğe ve hukuk devleti ilkesine uygun değildir.
Bu düzenleme ile Avukatlık Asgari Ücret tarifesindeki nisbi vekalet ücretinin belli miktardan Tüketici Mahkemesi'nde 2016 yılı için 900 TL eğer dava değeri daha az ise dava konusu değerden az olmaması kuralı tersine ancak sadece tüketici vekili lehine düzenleme getirilmektedir.
Bu düzenleme olmasa idi Tüketici aleyhine açılacak bir Tüketici Sorunları Hakem heyeti itiraz davasında kaybeden taraf aleyhine, dava konusu miktar 900 TL'nin üzerinde ise 900 TL'nin altında olmayacak şekilde nisbi vekalet ücretine eğer uyuşmazlık konusu miktar 900 TL'nin altında ise dava konusu miktar kadar tüketici aleyhine vekalet ücretine hükmedilebilmesi gerekecek ile bu kural nedeni ile 900 TL'lik alt sınır ve dava konusu miktar sınırı olmaksızın tüketici aleyhine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte ancak karar tüketici lehine ise genel kural uygulanmakta örneğin 900 TL'lik bir davada yarı oranında tüketici lehine yarı oranında tüketici aleyhine karar verilmiş ise tüketici lehine 450 TL ancak tüketici aleyhine 54 TL vekalet ücretin hükmedilmektedir
Bu kanun hükmü Avukatlık ücreti konusunda bu ayrımı tüm satıcı ve hizmet sunan kişilerin güçlü olduğu varsayımına dayanarak Tüketicinin Korunması amacı ile getirtilmiş ise de her zaman doğru ve haklı değildir satıcı ve hizmet sunan kişilerin pek çoğu küçük esnaftır ve tüketici kadar korunmaya layıktır. Dava konumuzda olduğu gibi bu kanun hükmü sebebi ile esasında tek bir davaya veya başvuruya konu olabilecek ihtilaflar bölünerek çoğalmaktadır. Sonuçta bu hüküm satıcı ile tüketici arasında eşitsizliğe neden olan bir kanun hükmüdür. Bu eşitsizlik kanun hükmünün tümden iptali ile, eğer bu hale tüketici aleyhine yükletilecek vekalet ücretleri yüksek olacağı ve bunun da sosyal devlet ilkesi ile çelişeceği kabul edilir ise hem tüketici hem de satıcı leh ve aleyhine kanun hükmünün uygulanması sağlanarak sorun çözülebileceğinden sadece kanun hükümdeki '...tüketici aleyhine” kelimelerinin metninden çıkarılarak kısmi iptal kararı verilmesi ile sorun çözülebilecektir.
IV- SONUÇ OLARAK:
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun “ Karar ve karara itiraz başlıklı 70. Maddesinin 6. Fıkrasındaki tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında kararın iptali durumunda tüketici aleyhine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekalet ücretine hükmedilir “ şeklindeki kanun hükmünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının devletin niteliklerini açıklayan ve devletin bir hukuk devleti olduğunu açıklayan 2. maddesine ve kanun önünde eşitlik başlıklı 10. maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından Anayasanın 152. maddesi gereğince itiraz başvurumuzun kabulü ile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Karar ve karara itiraz başlıklı 70. maddesinin 6. fıkrasının tümden veya Kanun metindeki 'tüketici lehine “ve”... kararın iptali durumunda tüketici aleyhine …’ ibarelerinin iptaline karar verilmesini talep ederiz".”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/162
Karar Sayısı : 2017/156
Karar Tarihi : 15.11.2017
R.G.Tarih-Sayısı : 8.12.2017-30264
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bursa 7. Tüketici Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 7.11.2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 70. maddesinin (6) numaralı fıkrasının Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Tüketici Hakem Heyetince tüketici lehine verilen kararların iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın yer aldığı 70. maddesi şöyledir:
“Karar ve karara itiraz
MADDE 70 (1) İl ve ilçe tüketici hakem heyetinin verdiği kararlar tarafları bağlar. (Ek cümle: 10/9/2014 - 6552/140 md.) Tüketici hakem heyetlerince vekâlet ücreti ödenmesine karar verilemez.
(2) Tüketici hakem heyeti kararları 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre taraflara tebliğ edilir. Tüketici hakem heyetinin kararları, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir.
(3) Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz, tüketici hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, tüketici hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.
(4) İtiraz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı itirazın kabul edilmesi gerektiği veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı gerektirmediği takdirde tüketici mahkemesi evrak üzerinde, kararı değiştirerek veya düzelterek onama kararı verebilir. Tarafların kimliklerine, ticari unvanlarına ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır. Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek veya düzeltilerek onanır.
(5) Tüketici hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.
(6) Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.
(7) Uyuşmazlıkla ilgili olarak tüketici hakem heyeti tarafından tüketici aleyhine verilen kararlarda tebligat ve bilirkişi ücretleri Bakanlıkça karşılanır. Uyuşmazlığın tüketicinin lehine sonuçlanması durumunda ise, tebligat ve bilirkişi ücretleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre karşı taraftan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA ve Rıdvan GÜLEÇ’in katılımlarıyla 7.9.2016 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatma KARAMAN ODABAŞI tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle tüketici tarafın her zaman zayıf ve korunmaya muhtaç, satıcı veya hizmet sağlayıcıların ise güçlü konumda bulundukları varsayımından hareketle itiraz konusu kuralda tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesinin öngörüldüğü, sadece tüketici lehine getirilen düzenlemenin satıcı ve hizmet sağlayıcılar ile tüketici arasında eşitsizliğe neden olduğu, satıcı ve hizmet sağlayıcıların pek çoğunun küçük esnaf olup tüketici kadar korunmaya layık bulundukları belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle kural Anayasa’nın 172. maddesi yönünden de incelenmiştir.
5. İtiraz konusu kuralda; tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedileceği öngörülmektedir.
6. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti” insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen, millî gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir.
7. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen “kanun önünde eşitlik” ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
8. Anayasa’nın 172. maddesinde; devletin tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alacağı, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimleri teşvik edeceği ifade edilerek tüketicilerin haklarının korunmasına ilişkin doğrudan ve özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Maddenin gerekçesinde de özetle tüketicilerin korunmasının “tüketici toplumu” diye adlandırılan belli bir gelişmişlik seviyesindeki ülkelerde ortaya çıkmış olmakla birlikte- bu ölçüde gelişmemiş ülkelerde de toplumsal bir problem olduğunun sonradan görüldüğü ve bu konuda getirilecek tedbirlerin tüketicileri koruyacağı, tüketicinin korunmasının bir serbest piyasa ekonomisi tedbiri olduğu, her şeyden önce tüketicilerde “tüketici bilinci” nin oluşturulması gerektiği, devletin tüketicileri koruyucu başka tedbirler de alabileceği belirtilmiştir.
9. 6502 sayılı Kanun, tüketicileri korumak amacıyla çıkarılmış ve Kanun’un amacı, 1. maddesinde “kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek” şeklinde belirtilmiştir.
10. İtiraz konusu kuralın gerekçesinde ise uygulamada, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı itiraz edilmesi ve mahkemenin tüketici hakem heyetinin kararını bozması durumunda tüketicilerin, dava konusu edilen miktara göre yüksek meblağlarda vekâlet ücreti ödemek zorunda kaldıkları, bu durumun tüketicilerin haklarını kullanmaları konusunda isteksiz davranmalarına yol açtığı, tüketicilerin haklarını aramaları konusunda tüketicileri özendirmek maksadıyla tüketici hakem heyeti kararına karşı mahkemede vekil vasıtasıyla itiraz edilmesi durumunda tüketicinin tarifeye göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücreti ödeyeceği, tarifenin maktu vekâlete ilişkin asgari tutarlarının uygulanmayacağı belirtilmiştir.
11. İtiraz konusu kuralla konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen davalar yönünden vekâlet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nisbi tarife üzerinden belirlenecektir. İtiraz konusu kural gerekçesiyle birlikte değerlendirildiğinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin birinci fıkrasında, ücretin maktu vekâlet ücretinin altında kalmayacağı ve ikinci fıkrasında, ücretin davanın kabul veya reddedilen miktarını geçemeyeceği şeklindeki kuralların itiraz konusu kural yönünden geçerli olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre yalnızca tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarıyla sınırlı olmak üzere kararın iptali hâlinde tüketici aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti herhangi bir sınır gözetilmeksizin nisbi tarife üzerinden hesaplanacaktır.
12. Anayasa’nın sosyal hukuk devleti anlayışını öngören 2. maddesi ve tüketicilerin korunmasına ilişkin 172. maddesi birlikte göz önüne alındığında satıcı veya hizmet sağlayıcılar ile onlara göre zayıf konumda bulunan tüketiciler arasında doğal olarak bulunan dengesizliğin giderilmesi için Anayasa’da belirtilen kurallara dayanılarak yürürlükteki hukuk kurallarında genel olarak tüketici haklarının korunmasına ve sosyal adaletin gerçekleştirilmesine yönelik düzenlemeler yapıldığı, bunlardan birinin de tüketici hakem heyeti kararına karşı tüketici mahkemelerinde tüketici aleyhine açılacak itiraz davalarında kararın iptali durumunda tüketici aleyhine nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi olduğu anlaşılmaktadır.
13. Tüketici hakem heyetlerince lehine verilen bir kararın mahkeme önüne taşınması ihtimali bulunan tüketicilerin reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde tüketicilerin en baştan haklarını aramaları konusunda isteksiz davranmalarına sebebiyet verebilecek ve bu bakımdan caydırıcı olabilecektir. Davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının da asgari sınırını teşkil etmektedir. Dava değerine yakın veya dava değeri kadar vekâlet ücretinin karşı tarafa ödenmesi riski ile karşı karşıya kalan tüketicinin en baştan itibaren hakkını aramakta isteksiz davranması ve bu şekilde hak arama özgürlüğünün engellenmesi kuvvetle muhtemeldir. Mevcut düzenleme ile kanun koyucu dava değeri ve davalının sıfatını dikkate alarak vekâlet ücretini orantılı ve makul bir seviyede tutmayı amaçlamıştır.
14. Kuralda öngörülen nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi, tüketicilerin haklarını kolaylıkla arayabilmelerine imkân sağlayan, hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırarak tüketicileri en başından itibaren hak arama konusunda cesaretlendiren bir düzenlemedir. Böyle bir düzenleme de anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Kanun koyucunun belirtilen amaçları gerçekleştirmek için tüketicileri korumak amacıyla çıkardığı düzenleme Anayasa’nın 172. maddesinin bir gereğidir.
15. Öte yandan Anayasa’da özel olarak korunan tüketici konumundaki davalılarla satıcı veya hizmet sağlayıcı konumundaki davacılar aynı hukuki durumda olmadıklarından bunlar arasında eşitlik karşılaştırılması yapılamaz.
16. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 10. ve 172. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
IV. HÜKÜM
7.11.2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 70. maddesinin (6) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 15.11.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ