ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2014/101
Karar Sayısı : 2017/142
Karar Tarihi : 28.9.2017
R.G. Tarih – Sayı : 27.12.2017 - 30283
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri M. Akif HAMZAÇEBİ,Engin ALTAY ve Muharrem İNCE ile birlikte 119
milletvekili (E.2014/101)
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Marmaris 2. Asliye
Ceza Mahkemesi (E.2015/8)
DAVA VE İTİRAZIN KONUSU: 6.10.1983 tarihli ve
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun;
A. 2.3.2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen 6. maddesinin,
B. 6529 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle
değiştirilen 7. maddesinin,
C. 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen 10. maddesinin,
D. 11. maddesine 6529 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen
ikinci fıkranın,
E. 20. maddesinin,
F. 22. maddesinin birinci fıkrasının,
G. 23. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinin,
Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 12., 13., 26., 34., 68. ve 90.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine; 6529 sayılı Kanun’un 5.
maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan “…ve vatandaşların günlük yaşamını
zorlaştırmayacak…”, “...Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan...” ve “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından
belirlenir.”ibareleri ile beşinci fıkrasında yer alan “…ve
vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…”ibaresi ile 11.
maddesine, 6529 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen ikinci
fıkranın yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
İptali istenen kuralların yer aldığı 2911 sayılı Kanun’un;
1. 6529 sayılı Kanun’la değiştirilen 6. maddesi şöyledir:
“Madde 6- (Değişik: 2/3/2014-6529/5 md.)Toplantı ve gösteri
yürüyüşleri, tüm il ve ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak
şartıyla her yerde yapılabilir.
İl ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı,
kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını
zorlaştırmayacak şekilde ve 22 nci maddenin birinci fıkrasında sayılan
sınırlamalara uyulması kaydıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan
siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il
belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin görüşleri alınarak
mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir. İl ve ilçenin büyüklüğü,
gelişmişliği ve yerleşim özellikleri dikkate alınarak birden fazla toplantı ve
gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı belirlenebilir.
Belirlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı yerel
gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinden ilan edilerek halka
duyurulur.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yer ve güzergâhı hakkında sonradan
yapılacak değişiklikler de aynı yöntemle yapılır. Bu değişiklikler duyurudan on
beş gün sonra geçerli olur.
Birden fazla toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının
belirlendiği il ve ilçelerde düzenleme kurulu, kamu düzenini ve genel asayişi
bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde belirlenen
yer ve güzergâhlardan birisini tercih edebilir.”
2. 6529 sayılı Kanun’la değişiklik yapılan 7. maddesi şöyledir:
“Madde 7- Toplantı ve yürüyüşlere ve bu amaçla toplanmalara
güneş doğmadan başlanamaz.
(Değişik ikinci fıkra: 2/3/2014-6529/6 md.) Açık yerlerdeki
toplantılar ile yürüyüşler güneş batmadan önce dağılacak şekilde, kapalı
yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00’e kadar yapılabilir.”
3. 4471 sayılı Kanun’la değiştirilen 10. maddesi şöyledir:
“Madde 10- (Değişik: 3/8/2002-4771/5 md.) Toplantı
yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir
bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma
saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya
kaymakamlığa verilir.
Bu bildirimde;
a) Toplantının amacı,
b) Toplantının yapılacağı yer, gün, başlayış ve bitiş saatleri,
c) Düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin açık kimlikleri,
meslekleri ikametgahları ve varsa çalışma yerleri,
Belirtilir ve bildirime yönetmelikte gösterilecek belgeler
eklenir.
Bu bildirim karşılığında gün ve saati gösteren alındı belgesi
verilmesi zorunludur.
Bu bildirim, valilik veya kaymakamlıkça kabul edilmez veya
karşılığında alındı belgesi verilmez ise keyfiyet bir tutanakla tespit edilir.
Bu halde noter vasıtasıyla ihbar yapılır. İhbar saati bildirimin verilme saati
sayılır.
Aynı yerde, aynı gün toplantı yapmak üzere ayrı ayrı düzenleme
kurullarınca bildirim verilmişse ilk verilen bildirim geçerlidir. Diğerlerine
durum hemen yazılı olarak bildirilir.”
4. 11. maddesi şöyledir:
“Madde 11- Toplantı, 6 ncı madde hükümlerine uymak suretiyle
bildirimde belirtilen yerde yapılır. Düzenleme kurulu, kendi üyelerinden başkan
dahil en az yedi kişiyi toplantının yapıldığı yerde bulundurmakla yükümlüdür.
(Değişik üçüncü cümle: 2/3/2014-6529/7 md.) Bu yükümlülüğün yerine
getirildiğine dair tutulan tutanak, düzenleme kurulu tarafından hazırlanarak
yetkili kolluk amirine teslim edilir.
(Ek fıkra: 2/3/2014-6529/7 md.) Toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri kolluk
tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebilir. Elde edilen kayıt ve
görüntüler şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında başka bir amaçla
kullanılamaz.”
5. 20. maddesi şöyledir:
“Madde 20- Gösteri yürüyüşlerinin şekil ve şartları ile
ertelenmesi veya yasaklanması hakkında da bu Kanunun 3 üncü ve 4 üncü
bölümlerindeki hükümler uygulanır.
Şehir ve kasaba içindeki genel yollar üzerinde yapılacak
yürüyüşlere ait bildirimlerde, 6 ncı madde gereğince ilan olunan yol ve yönlere
uyulmak şartıyla, yürüyüşe geçmek için seçilecek toplanma yeri ile izlenecek
yol ve dağılma yerinin belirtilmesi zorunludur.”
6. 22. maddesi şöyledir:
“Madde 22- Genel yollar ile parklarda, mabetlerde, kamu
hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz ve
şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez.
Genel meydanlardaki toplantılarda, halkın ve ulaşım araçlarının
gelip geçmesini sağlamak üzere valilik ve kaymakamlıklarca yapılacak
düzenlemelere uyulması zorunludur.”
7. 23. maddesi şöyledir:
“Madde 23- a) 9 ve 10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde
bildirim verilmeden veya toplantı veya yürüyüş için belirtilen gün ve saatten
önce veya sonra;
b) (Değişik: 30/7/1998 - 4378/1 md.) Ateşli silahlar veya havai
fişek, molotof ve benzeri el yapımı olanlar dâhil patlayıcı maddeler veya her
türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma
teli veya zincir, demir bilye ve sapan gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya
yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her
türlü sis, gaz ve benzeri maddeler ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait
amblem ve işaret taşınarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran
üniformayı andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla
yüzlerini tamamen veya kısmen bez ve sair unsurlarla örterek toplantı ve
gösteri yürüyüşlerine katılma ve kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş,
pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu nitelikte
sloganlar söylenerek veya ses cihazları ile yayınlanarak,
c) 7 nci madde hükümleri gözetilmeksizin,
d) 6 ve 10 uncu maddeler gereğince belirtilen yerler dışında,
e) 20 nci maddedeki yöntem ve şartlara ve 22 nci maddedeki yasak
ve önlemlere uyulmaksızın,
f) 4 üncü madde ile Kanun kapsamı dışında bırakılan konularda
kendi amaç, kural ve sınırları dışına çıkılarak,
g) Kanunların suç saydığı maksatlar için,
h) Bildirimde belirtilen amaç dışına çıkılarak,
i) Toplantı ve yürüyüşün 14, 15, 16, 17 ve 19 uncu maddelere
dayanılarak yasaklanması veya ertelenmesi halinde tespit edilen erteleme veya
yasaklama süresi sona ermeden,
j) (Değişik: 2/3/2014-6529/9 md.) 12 nci madde gereğince
toplantının dağılmasına karar verilmesi hâlinde,
k) 21 inci madde hükmüne aykırı olarak,
l) 3 üncü maddenin 2 nci fıkrası hükmüne uyulmadan,
Yapılan toplantılar veya gösteri yürüyüşleri Kanuna aykırı
sayılır.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2014/101 Sayılı Dava Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ,
Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ,
Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN, M. Emin KUZ ve Hasan Tahsin
GÖKCAN’ın katılımlarıyla 28.5.2014 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE
karar verilmiştir.
B. E.2015/8 Sayılı Başvuru Yönünden
2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN,
Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan
ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI,
Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN ve Kadir
ÖZKAYA’nın katılımlarıyla 18.2.2015 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı ve uygulanacak
kural sorunları görüşülmüştür.
3. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi”
başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak
başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı
fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun
veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde
veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu
kanısına varması durumunda, bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine
bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği belirtilmiş; anılan fıkranın (a)
bendinde, “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine
aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” Anayasa
Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmak suretiyle başvuru kararının
Anayasa’ya aykırılık gerekçelerini içermesi gerektiği vurgulanmıştır. Anılan
maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya
yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının, Anayasa Mahkemesi tarafından
esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde de, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli
kararında Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin
Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve
gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
5. Yine İçtüzüğün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b)
bendinde, Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin
bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye
geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği; (2) numaralı fıkrasında ise
anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin
eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
6. Başvuru kararının incelenmesinden, 2911 sayılı Kanun’un 6529
sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından…”
ibaresi ile dördüncü fıkrasının birinci cümlesi dışında kalan bölümü ve
Kanun’un 10. maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarının Anayasa’nın
2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine hangi nedenlerle
aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmediği
anlaşılmıştır.
7. Bu nedenle bu hükümlere yönelik başvurunun, 6216 sayılı
Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun
olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
8. Öte yandan Anayasa’nın 152. ve 6216
sayılı Kanun’un 40. maddelerine göre mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde
kararname kurallarını Anayasa’ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri
sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırlarsa o hükmün iptali
için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidirler. Ancak bu kurallar uyarınca
bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince
açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen
kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa
kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya
davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte
bulunan kurallardır.
9. 2911 sayılı Kanun’un 7.
maddesi, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin zaman yönünden sınırlarını
düzenlemektedir. Maddenin birinci fıkrasında, toplantı ve yürüyüşlere ve
bu amaçla toplanmalara güneş doğmadan başlanamayacağı belirtilmiş; 6529 sayılı
Kanun’un 6. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasında, açık yerlerdeki toplantılar
ile yürüyüşlerin güneş batmadan önce dağılacak şekilde, kapalı yerlerdeki
toplantıların ise saat 24.00’e kadar yapılabileceği ifade edilmiştir. İtiraz
yoluna başvuran Mahkemenin önündeki uyuşmazlık konusu olay, güneş doğmadan
başlayan veya kapalı yerde yapılan bir “toplantı ve yürüyüş”e ilişkin
değildir. Dolayısıyla 7. maddenin bu hususlara ilişkin olmayan bölümlerinin
bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu nedenle 7. maddeye
ilişkin esas incelemenin dava konusu olaya uygulanma imkânı bulunan ve ikinci
fıkrasında yer alan “…güneş batmadan önce dağılacak şekilde…” ibaresiyle
sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.
10. Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasında gösteri
yürüyüşlerinin şekil ve şartları ile ertelenmesi veya yasaklanması hakkında da
bu Kanun’un 3. ve 4. bölümlerindeki hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Buna göre düzenleme kurulu, bildirimin şekil ve şartları, toplantının
yapılmasında uygulanacak esaslar ve düzenleme kurulunun toplantı esnasındaki
görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak Kanun’un 9 ila 12. maddelerini
kapsayan üçüncü bölümünde yer alan hükümler ile toplantının ertelenmesi ve
yasaklanmasına dair Kanun’un 14. ila 19. maddelerini kapsayan dördüncü
bölümünde yer alan hükümler gösteri yürüyüşleri hakkında da uygulanacaktır.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemede görülen dava gösteri yürüyüşünün ertelenmesi
veya yasaklanmasına ilişkin bulunmadığından Kanun’un 20. maddesinin birinci
fıkrasına yönelik esas incelemesinin “Gösteri yürüyüşlerinin şekil ve
şartları…” ibaresi ile sınırlı yapılması gerekmektedir.
11. Kanun’un 22. maddesinde ise toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
yasaklandığı yerler sayılmıştır. Buna göre genel yollar ile parklarda,
mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) bir kilometre uzaklıktaki alan içinde
toplantı yapılamaz ve şehirlerarası kara yollarında gösteri yürüyüşleri
düzenlenemez. İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin önündeki uyuşmazlık konusu olay
genel yol üzerinde gerçekleşmiş olup olayın maddede belirtilen diğer yerlerle
bir ilgisi bulunmadığından maddenin “Genel yollar…” ibaresi dışında
kalan kısmının davada uygulanma imkânı yoktur. Bu nedenle 22. maddeye ilişkin
esas incelemenin dava konusu olaya uygulanma imkânı bulunan ve birinci
fıkrasında yer alan “Genel yollar…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılması
gerekmektedir.
12. Kanun’un 23. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde de
Kanun’un 9. ve 10. madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden veya
toplantı ya da yürüyüş için belirtilen gün ve saatten önce veya sonra yapılan
toplantılar ya da gösteri yürüyüşlerinin Kanun’a aykırı sayılacağı
öngörülmüştür. Kanun’un 9. maddesi, Kanun’a göre yapılacak toplantılarda
bildirimi yapacak düzenleme kurulunun oluşumuna ve tüzel kişilerin toplantı ve
gösteri yapabilme esaslarına ilişkin kurallar içermektedir. İtiraz yoluna
başvuran Mahkemenin önündeki uyuşmazlık konusu olayda, bir düzenleme kurulu
bulunmadığı gibi olayın herhangi bir tüzel kişiyle ilgisi de bulunmamaktadır.
Dolayısıyla bakılmakta olan davada 23. maddenin (a) bendinin atıfta bulunduğu
9. maddenin uygulanması mümkün değildir. İtiraz yoluna başvuran Mahkemede dava
konusu olan uyuşmazlıkta sanıkların bildirimde bulunarak toplantı ve yürüyüş
için herhangi bir gün belirlemeleri söz konusu olmadığından itiraz konusu
bendin “veya toplantı veya yürüyüş için belirtilen gün ve saatten önce veya
sonra” ibaresinin de davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu nedenle
itiraz konusu bende ilişkin esas incelemenin dava konusu olaya uygulanma imkânı
bulunan ve bentte yer alan “…10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim
verilmeden…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.
13. Açıklanan nedenlerle 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun;
A. 1- 2.3.2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen 6. maddesinin;
a- İkinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…mahallin en
büyük mülki âmiri tarafından…” ibaresi,
b- Dördüncü fıkrasının birinci cümlesi,
dışında kalan bölümünün,
2- 10. maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarının,
iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun,
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun
olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin REDDİNE,
B. 1- 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 6.
maddesinin, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…mahallin en
büyük mülki amiri tarafından…” ibaresi ile dördüncü fıkrasının birinci
cümlesinin esasının incelenmesine,
2- 7. maddesinin esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin
maddenin ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan önce dağılacak
şekilde…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılmasına,
3- 10. maddesinin 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Kanun’un 5.
maddesiyle değiştirilen birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının esasının
incelenmesine,
4- 20. maddesinin esasının incelenmesine, esasa ilişkin
incelemenin maddenin birinci fıkrasında yer alan “Gösteri yürüyüşlerinin
şekil ve şartları…” ibaresi ve ikinci fıkrasıyla sınırlı olarak
yapılmasına,
5- 22. maddesinin birinci fıkrasının esasının incelenmesine, esasa
ilişkin incelemenin “Genel yollar…” ibaresiyle sınırlı
olarak yapılmasına,
6- 23. maddesinin;
a- (a) bendinin esasının incelenmesine, esas incelemenin “…10
uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden…” ibaresiyle
sınırlı olarak yapılmasına,
b- (c), (d) ve (e) bentlerinin esasının
incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARI
14. 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun;
A. 2.3.2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…mahallin
en büyük mülki âmiri tarafından…” ibaresi ile dördüncü fıkrasının birinci
cümlesinin,
B. 7. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan
önce dağılacak şekilde…” ibaresinin,
C. 10. maddesinin, 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Kanun’un 5.
maddesiyle değiştirilen birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının,
D. 20. maddesinin, birinci fıkrasında yer alan “Gösteri
yürüyüşlerinin şekil ve şartları…” ibaresi ile ikinci fıkrasının,
E. 22. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ Genel yollar…” ibaresinin,
F. 23. maddesinin, (a) bendinde yer alan “…10 uncu madde
hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden…” ibaresi ile (c), (d) ve (e)
bentlerinin,
iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun,
aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2014/101 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, E.2015/8 sayılı dosyanın esasının kapatılmasına, esas
incelemenin E.2014/101 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 18.2.2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
15. Dava dilekçesi ile başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayhan
KILIÇ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava ve itiraz konusu
kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Kanun’un 6529 Sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle Değiştirilen 6.
Maddesinin İkinci Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…ve
vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…”, “...Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan...” ve “…mahallin en
büyük mülki amiri tarafından belirlenir.” İbarelerinin, Dördüncü
Fıkrasının Birinci Cümlesinin ve Beşinci Fıkrasında Yer Alan “…ve
vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…” İbaresinin
İncelenmesi
16. 2911 sayılı Kanun; 1. maddesinde ifade edildiği üzere toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart
ve usuller ile gerçek ve tüzelkişilerin düzenleyecekleri toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin yerini, zamanını, usul ve şartlarını, düzenleme kurulunun görev
ve sorumluluklarını, yetkili merciin yasaklama ve erteleme hâllerini, güvenlik
kuvvetlerinin görev ve yetkileri ile yasakları ve ceza hükümlerini
düzenlemektedir.
17. Kanun’un 6. maddesi de toplantı ve gösteri yürüyüşünün
yapılacağı yer ve güzergâhın belirlenmesine ilişkin hükümler içermektedir. Söz
konusu madde 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle tamamen değiştirilmiştir.
Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
tüm il ve ilçe sınırları içinde, maddede belirtilen hükümlere uyulmak şartıyla
her yerde yapılabileceği ifade edilmiştir. “Toplantı” ve “gösteri
yürüyüşü” tanımının yapıldığı Kanun’un 2. maddesinde “toplantı”nın, “belirli
konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu
benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde
düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını”, “gösteri yürüyüşü”nün
ise “belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak
suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun
çerçevesinde düzenlenen yürüyüşleri” ifade ettiği belirtilmiştir.
1. 6. Maddenin İkinci Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer
Alan “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir.”
İbaresi
a. İptal Taleplerinin Gerekçeleri
18. Dava dilekçesinde ve başvuru kararında özetle, il ve
ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının mahallin
en büyük mülki amiri tarafından belirlenmesini öngören kuralda, mahallin en
büyük mülki amirinin bu yetkisini kullanırken TBMM’de grubu bulunan siyasi
partilerin il ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın bulunduğu ilçe ve il belediye
başkanlarının, en çok üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerini alacağı
düzenlenmiş ise de bu görüşlerin bağlayıcı olup olmadığı hususunda belirsizlik
bulunduğu, toplantı ve gösteri yürüyüşü güzergâhının belirlenmesiyle ilgili
olarak mahallin en büyük mülki amirine geniş takdir yetkisi tanındığı ve
düzenlemenin kamunun ve iskân yerlerinin çok uzağında bulunan ıssız yerlerin
toplantı ve gösteri yeri olarak gösterilmesine imkân verdiği, anayasal güvence
altında bulunan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının gösterinin
yapılacağı alanın belirlenmesini de kapsadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) içtihatlarının da bu yönde olduğu, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer
ve güzergâhının mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenmesinin hakkın
özünü zedelediği, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yer ve güzergâhın
belirlenmesi yetkisinin mahallin en büyük mülki amirine bırakılmak suretiyle
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin zorlayıcı
bir toplumsal ihtiyaca cevap vermediği ve demokratik toplum düzeni bakımından
gerekli olmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13.,
26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
19. Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde,
il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının kamu düzenini
ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak
şekilde ve 22. maddenin birinci fıkrasında sayılan sınırlamalara uyulması
kaydıyla TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile
güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç
sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe
temsilcilerinin görüşleri alınarak mahallin en büyük mülki amiri tarafından
belirleneceği öngörülmektedir. Kanun’un 6.
maddesinin ikinci fıkrada yer alan “…mahallin en büyük mülki amiri
tarafından belirlenir.” ibaresi dava ve itiraz konusu kuralı
oluşturmaktadır.
20. Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle temel
hak ve özgürlükler arasında yer alan ifade özgürlüğü güvence altına
alınmıştır. Anayasa’da sadece düşünce ve kanaatler değil bunları
açıklama ve yayma biçimleri ve araçları da güvenceye bağlanmıştır. Anayasa’nın
26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında
başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak
ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının
anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir.
21. Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes,
önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı güvenceye bağlanmaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı, bireylerin düşünce açıklamalarında bulunmak amacıyla açık veya
kapalı mekânlarda, kamu otoriteleri ile üçüncü kişilerin müdahalesi olmaksızın,
geçici olarak bir araya gelebilme serbestisini korumaktadır.
22. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, düşünceyi ifade
biçimlerinden birini oluşturmaktadır. Bu hak, bireylerin bir fikri
açıklamak, ortak çıkarları savunmak, belli fikir ve kanaatler çerçevesinde
kamuoyu oluşturmak ve siyasal karar organlarını etkilemek için bir araya gelebilmeleri
amacına hizmet etmektedir. Bu nedenle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı, ifade özgürlüğüyle de yakından ilgili olup ifade özgürlüğü ile birlikte
demokratik toplumun temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla demokratik bir
toplumda ifade özgürlüğüne gösterilen önem ve hassasiyetin, toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı için de sergilenmesi gerekmektedir.
23. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ayrıca
memleket meselelerinin barışçıl yöntemlerle ve uzlaşı yoluyla çözülebilmesine
imkân tanımaktadır. Bireyler, bu hak aracığıyla ülkeyi yönetenleri ve bunların
tayin ettiği politikaları belirli ölçülerde etkileme imkânı elde ettiklerinden
bu hak yönetime katılma araçlarından birini oluşturmaktadır. Dolayısıyla bir
ülkenin demokratik ilkelere uygun yönetildiğinden söz edilebilmesi için
bireylerin barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olması
gerekmektedir.
24. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması
bakımından toplantı veya gösteriyi tertip edenlerin savunduğu ve ifade ettiği
düşüncenin içeriğinin bir önemi bulunmamaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı, ifade özgürlüğünde olduğu gibi sadece toplumun geneli
tarafından savunulan ve kabul gören düşünce ve fikirleri korumakla yetinmez;
bunun haricinde toplumun genelini rahatsız edebilecek, endişelendirecek, hatta
şok edecek veya onların belirli düzeyde tepkilerini çekebilecek fikirleri
savunmak amacıyla da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilir. Bir toplantı
veya gösteri yürüyüşünde açıklanan düşünce ve görüşlerin sırf çoğunluk ya da
siyasal iktidar tarafından benimsenmemesi veya onlarda rahatsızlık uyandırması
nedeniyle yasaklanması veyahut sınırlanması mümkün değildir. İfade edilen görüş
ve eleştiriler ne derece sert ve rahatsız edici olursa olsun şiddet içermediği
ve barışçıl niteliğini koruduğu müddetçe, yetkili makamların her türlü toplantı
ve gösteri yürüyüşüne tahammül göstermesi ve hoşgörüyle yaklaşması demokrasinin
bir gereğidir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Abdullah Öcalan [GK],
B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 95; Emin Aydın, B. No: 2013/2602,
23/1/2014, § 41; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014,
§ 94; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567,
25/2/2016, § 86).
25. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının amacı ve
mahiyeti dikkate alındığında bu hakkın, toplantı veya gösteri yürüyüşünün
yapılacağı mekânı seçme serbestisini de kapsadığı anlaşılmaktadır. Zira
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemenin amacı bir fikri açıklamak, ortak
çıkarları savunmak, belli fikir ve kanaatler çerçevesinde kamuoyu oluşturmak ve
siyasal karar organlarını etkilemek olup gösteri ve toplantı yürüyüşünün
düzenlendiği mekân, açıklanan düşüncenin muhataplarına ulaşabilmesi ve tesir
oluşturabilmesi bakımından önem taşımaktadır. Bu nedenle toplantı ve gösteri
yürüyüşünün yapılacağı mekânın seçiminin kural olarak düzenleyicilerin
takdirinde olması gerekmektedir. Bu itibarla bireylerin toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleyecekleri yeri belirleme serbestîsini sınırlayan düzenlemeler
bu hakka müdahale niteliği taşır.
26. Dava konusu kuralda, il ve ilçelerde toplantı ve gösteri
yürüyüşü yer ve güzergâhının mahallin en büyük amirince belirlenmesi öngörülmekte,
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek alanlar onun tarafından belirlenen
yer ve güzergâhlarla sınırlandırılmaktadır. Kanun’un 2. maddesinde de mahallin
en büyük mülki amirinin illerde vali, ilçelerde kaymakam olduğu; bir ile bağlı
ilçelerin o ilin belediye sınırları içindeki kısımlarına ilişkin olarak bu
Kanun’un uygulanması yönünden mahallin en büyük mülki amirinin ise ilin valisi
olduğu belirtilmektedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek
alanların mahallin en büyük mülki amirince belirlenen yer ve güzergâhla
sınırlandırılmasının bireylerin toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapılacağı
mekânı seçme hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.
27. Demokratik toplum bakımından taşıdığı öneme rağmen bu hak
sınırsız olmayıp Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen güvencelere uygun olmak
koşuluyla birtakım kısıtlamalara tabi tutulabilir. Anayasa’nın 13.
maddesinde "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz." denilmiştir. Buna göre toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sınırlandırılmasında göz önünde
bulundurulacak güvencelerden biri “Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı” kalınması koşuludur.
28. Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında, toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak
ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği ifade
edilmiştir. Buna göre demokratik toplumda vazgeçilmez bir hak teşkil eden
toplantı ve gösteri yürüyüşleri, Anayasa’da belirtilen meşru amaçlardan birine
dayanılarak ancak istisnai hâllerde sınırlandırılabilir. Ayrıca anılan maddenin
üçüncü fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği belirtilmek
suretiyle kanun koyucuya düzenleme yetkisi tanınmıştır.
29. Anayasa’nın 34. maddesinin önceki hâlinde yer alan, “Şehir
düzeninin bozulmasını önlemek amacıyla yetkili idari merci, gösteri yürüyüşünün
yapılacağı yer ve güzergâhı tespit edebilir.” biçimindeki (ikinci)
fıkranın, 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’un 13. maddesiyle yeniden
düzenlenen madde metninde yer almamış olması mülki amire bu şekilde bir yetkinin
kanunla verilemeyeceği anlamına gelmez. Anılan değişiklikle doğrudan Anayasa’da
yer almasının gereksiz olduğu düşünülen bir hüküm 34. madde metninden
çıkartılmıştır. Kanun koyucunun diğer tüm temel hak ve özgürlüklerde olduğu
gibi Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen sebeplere dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapılacak yer ve güzergâhlara yönelik meşru ve ölçülü sınırlamalar getirmesi
mümkündür.
30. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek alanları belirleme
yetkisinin mahallin en büyük mülki amirine verilmesinin kamu düzeninin
sağlanması ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarına
dayandığı anlaşılmaktadır. Şehrin bazı yerlerinde toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlenmesinin, trafik düzeninde bozulmalara neden olabileceği, aşırı ses ve
gürültüye yol açabileceği, bu durumun kamu düzenini olumsuz etkileyebileceği ve
diğer bireylerin hak ve özgürlüklerini belli ölçüde zedeleyebileceği
muhakkaktır. Anayasa, kanun koyucunun kamu düzeninin korunması amacıyla
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek yerlerin belirlenmesi bakımından söz
konusu hakkın sınırlandırabilmesini mümkün kılmaktadır. Bu nedenle toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin meşru bir amaca
dayandığı ve Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen özel
sınırlama sebeplerine bağlı kalındığı görülmektedir.
31. Bununla birlikte toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sınırlama getirilebilmesi için meşru bir amaca dayanılması yeterli
olmayıp Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen diğer güvencelere de uyulması
gerekmektedir. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik
sınırlamalar hakkın özüne dokunmamalı, demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamalıdır.
32. Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş
ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri
büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne
dokunur. Dava konusu kuralla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek
alanlar, mahallin en büyük mülki amirince belirlenen yer ve güzergâhla
sınırlandırılmak suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
sınırlama getirilmiş ise de anılan hak tamamen ortadan kaldırılmamaktadır. Zira
kural; toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlenmesini engellememekte, sadece
bunların yapılabileceği alanların mahallin en büyük mülki amirince
belirlenmesini öngörmektedir. Bunun da tek başına hakkı anlamsız kılacak
nitelikte olmadığı tartışmasızdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
imkânı devam ettiğinden dava konusu kuralın, hakkın özüne dokunduğu söylenemez.
33. Demokratik toplum; çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik
temeline dayanmaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı,
demokratik toplumun vazgeçilmez bir unsurudur. Demokratik bir toplumda bu hakka
müdahale edilebilmesi ancak zorlayıcı nedenlerin varlığına bağlıdır. Diğer bir
ifadeyle bu özgürlüklere yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeni
bakımından gerekli olduğundan söz edilebilmesi için zorunlu bir nitelik
taşıması gerekmektedir.
34. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, devlete birtakım
pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Bu yükümlülükler devletin, toplantı veya
gösteriye katılanların bu haktan tam anlamıyla yararlanabilmesi için ve
katılımcıların kısmen ya da tamamen şiddete yönelmesi veya toplantı veyahut
gösterinin bütünüyle kamu düzenini bozucu bir yöne evirilmesi durumuna karşı
ihtiyaç duyulan koruyucu tedbirleri almasını gerektirmektedir. Devlete yüklenen
pozitif yükümlülüklerin zorunlu kıldığı bu tedbirler toplantı ve gösterinin
büyüklüğüne, mahiyetine ve katılımcı sayısının yanında toplantı veya gösterinin
yapıldığı yer ve mekâna bağlı olarak da değişebilmektedir. Ancak her yer ve
güzergâhın bu tür tedbirlerin hakkıyla alınmasına elverişli olmadığı da bilinen
bir gerçektir. Mahiyeti, amacı, büyüklüğü ve katılımcı sayısı itibarıyla ciddi
tedbirler alınmasını gerektiren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bu
tedbirlerin gereği gibi alınmasını güçleştiren yerlerde yapılmasının kamu
düzenini bozucu nitelikleri dikkate alındığında mahallin en büyük amirine
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılabileceği yer ve güzergâhları belirleme
yetkisi tanınmasının demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna ulaşılamaz.
35. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün sınırlandırılmasında
gözetilmesi gereken diğer bir ölçüt de ölçülülük ilkesidir. Ölçülülük, temel
hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile sınırlama araçları arasındaki
ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak
bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple kuralın
hedeflenen amaca ulaşabilmek için elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
36. Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mahallin en
büyük mülki amiri, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve
güzergâhı belirleme yetkisini tek başına kullanmamakta; TBMM’de grubu bulunan
siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il
belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerini
aldıktan sonra karar vermektedir. Bu suretle karar alım sürecine siyasi
partiler, sendikalar, meslek kuruluşları ve ilgili belediyelerin de katılması
sağlanmaktadır.
37. Öte yandan düzenlemenin objektif anlamına bakıldığında
kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenleneceği yer ve güzergâhı seçme
serbestîsinin bütünüyle göz ardı edilmesine imkân tanıdığı da söylenemez. Yer
ve güzergâhın, toplantı veya gösterinin amacına ulaşabilmesi ve açıklanan
görüşlerin muhataplarına ulaşabilmesi için taşıdığı önemin büyüklüğü
yadsınamaz. Bu nedenle mülki amirin, bu yetkisini düzenleyicilerin mekân tercih
etme serbestîsine saygı gösterecek şekilde kullanması gerekeceği tabiidir. Yer
ve güzergâh tayininde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyen
bireylerin mekân seçme serbestîsine sahip olmalarındaki bireysel yarar ile kamu
düzeninin ve üçüncü kişilerin haklarının korunmasındaki kamusal yarar
arasındaki hassas dengenin gözetilmesi ölçülülük ilkesinin bir gereğidir.
Kural, mahallin en büyük mülki amirinin toplantı veya gösteri yürüyüşünün
amacını, büyüklüğünü, mahiyetini ve katılımcı sayısını göz önünde bulundurarak
kamu düzeninin ve üçüncü kişilerin haklarının korunması amacı çerçevesinde yer
ve mekân belirlemesini dışlamamaktadır. Bu kapsamda mülki amirin kamu yararı
ile bireysel yarar arasında dengeyi sağlamak bağlamında gerekirse toplantının
büyüklüğüne ve amacına göre farklı yer ve güzergâhlar belirlemesi ve bu
mekânlar arasında kademelendirme yapması mümkündür.
38. Menfaatler dengesinin sağlanması amacı çerçevesinde nerelerin
toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı olarak belirlenmesi hâlinde daha
etkili sonuçlar doğuracağının takdiri yetkili mülki amire ait olmakla birlikte
bu yetki mutlak ve sınırsız değildir. Dava ve itiraz konusu kural, mülki amire
sınırsız bir yetki vermemektedir. Bu yetki hukuk devleti ve hukuk devletinin
bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle sınırlı olup idari yargı denetimine
tabidir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü güzergâhının bireylerin mekân seçme
hususundaki tercih hakkını aşırı biçimde kısıtlayacak, toplantı veya gösteri
yürüyüşüne katılımı caydırıcı hâle getirecek veya bu hakkın kullanımını
zedeleyecek şekilde belirlenmesi durumunda buna dair idari kararın idari yargı
yerlerince denetlenerek gerekirse iptal edilebileceği açıktır. Dolayısıyla
toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhını belirleme yetkisinin mülki
amire tanınması suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yapılan müdahale
ölçüsüz değildir.
39. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.
40. Engin YILDIRIM ve Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe
katılmamışlardır.
41. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
2. 6. Maddenin İkinci Fıkrasının Birinci Cümlesi ile Beşinci Fıkrasında
Yer Alan “…ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…” İbareleri
a. İptal Taleplerinin Gerekçesi
42. Dava dilekçesinde özetle, anayasal güvence altında bulunan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının toplantı ve gösterinin yapılacağı alanın
belirlenmesini de kapsadığı, “toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde yapılması” şartının
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile ifade özgürlüğünün
kullanmasını ölçüsüz bir şekilde sınırlandırdığı, toplantı ve gösteri
yürüyüşünün vatandaşların günlük yaşamını belli ölçüde etkilemesinin işin
mahiyeti gereği olduğu, bu nedenle sınırlamanın “zorlayıcı bir sosyal
ihtiyaca”cevap vermediği, ayrıca kanun koyucunun toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasını bu şekilde sınırlandırıcı hükümler
ihdas etmesinin hukuk devleti ilkesi ve Anayasa’nın 5. maddesiyle devlete
yüklenen temel ödevlerle bağdaşmadığı belirtilerek itiraz konusu kuralların
Anayasa’nın 2., 5., 26. ve 34. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
43. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
44. Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde,
il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının kamu düzenini
ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak
şekilde ve 22. maddenin birinci fıkrasında sayılan sınırlamalara uyulması
kaydıyla TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile
güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç
sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe
temsilcilerinin görüşleri alınarak mahallin en büyük mülki amiri tarafından
belirleneceği öngörülmektedir.
45. Kanun’un 6. maddenin beşinci fıkrasında ise birden fazla
toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının belirlendiği il ve ilçelerde
düzenleme kurulunun kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların
günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde belirlenen yer ve güzergâhlardan
birini tercih edebileceği belirtilmektedir. Söz konusu fıkralarda yer alan “…ve
vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…” ibareleri dava konusu
kuralları oluşturmaktadır.
46. Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde,
il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhını belirleme
yetkisi mahalli mülki amire tanınmıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve
güzergâhı belirlenirken “vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmaması”
kriterinin de dikkate alınması gerekmektedir. Kanun’un 6. maddesinin beşinci
fıkrasında ise mahallin en büyük mülki amiri tarafından birden fazla toplantı
ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının belirlendiği il ve ilçelerde bu tercihi
düzenleme kurulunun yapacağı ve tercihini yaparken dikkate alacağı kriterlerden
birinin de “vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmaması” olduğu belirtilmektedir.
Düzenleme kuruluna tanınan yetki, mahallin en büyük mülki amirince belirlenen
yer ve güzergâhlardan dilediği birini tercih etme yetkisidir.
47. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilecek yer ve
güzergâhın vatandaşların günlük yaşamlarının zorlaştırmayacak şekilde
belirlenecek olması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilecek mekânların
sınırlandırılmasına yol açacağından bu hakka yönelik bir müdahale niteliği
taşımaktadır.
48. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, kamuya açık alanlarda
düzenlenmektedir. Bu alanlarda toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlenmesinin
diğer insanların hak ve özgürlüklerini belli ölçüde sınırlandıracağı açıktır.
Bu nedenle kamuya açık alanlarda yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerine
belli ölçülerde sınırlama getirilmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması açısından gerekli olabilir. Dava konusu kurallarla “vatandaşların
günlük yaşamını zorlaştırmama” kriteri getirilmek suretiyle
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Ancak meşru bir amaca dayanan bu sınırlamanın ayrıca Anayasa’nın 13. maddesi
uyarınca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olması
gerekir. Ölçülülük ilkesi, yasal önlemin öngörülen amaç için gerekli ve
amaca ulaşmaya elverişli olmasını, ayrıca amaç ve araç arasında makul bir
dengenin bulunması gereğini ifade eder.
49. Kamuya açık alanlar, toplantı ve gösteri yürüyüşünün
düzenlendiği etkili ve doğal yerlerdir. Bu yerler aynı zamanda, halkın
dinlenme, seyahat etme ve eğlenme gibi birtakım sosyal ve kültürel
ihtiyaçlarına da hizmet etmektedir. Dolayısıyla bu alanların farklı amaçlarla
kullanımı, farklı özgürlüklerin çatışmasına yol açabilmektedir. Temel hak ve
özgürlüklerin çatışması durumunda, özgürlükler arasında makul bir denge
kurularak her ikisinin de gerektiği ölçüde korunduğu bir yolun benimsenmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda, bir kamusal alanda toplantı ve gösteri yürüyüşünün
düzenlenmesinin bu alanı farklı amaçlarla kullanan kişilerin hak ve
özgürlüklerini kısıtlaması, o alanda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasının
yasaklanmasını gerektirmez. Her iki kesimin de haklarını kullanmalarını temin
edecek uygun bir çözümün bulunması gerekmektedir.
50. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı mekân ve
güzergâhların belirlenmesinde o mekân ve güzergâhı kullanan diğer bireylerin
hak ve özgürlüklerine mutlak bir üstünlük tanınması durumunda, sadece şehir
merkezlerinden uzak yerlerin toplantı ve gösteri yürüyüş yer ve güzergâhı
olarak belirlenmesi sonucu ortaya çıkabilmektedir. Oysa yukarıda ifade edildiği
üzere toplantı veya gösteri yürüyüşünün muhataplarını etkileyebilmesi
bakımından düzenlendiği mekânın büyük bir önemi bulunmaktadır.
51. AİHM kararlarında da vurgulandığı üzere toplantı ve gösteri
yürüyüşünün başkalarının günlük yaşamlarını bir miktar zorlaştırması
kaçınılmazdır. Demokratik toplumun önemli yapı taşlarından olan toplantı ve
gösteri yürüyüşünün gündelik yaşamı bir miktar zorlaştırmasının hoşgörüyle
karşılanması gerekir (DİSK ve KESK/Türkiye, B. No: 38676/08,
27/11/2012, § 29; Bukta ve diğerleri/Macaristan, B. No:
25691/04, 17.7.2007, § 37; Oya Ataman/Türkiye, §§ 41, 42; Galstyan/Ermenistan, B.
No: 26986/03, 15.11.2007, §§ 116, 117). Toplantı veya gösteri yürüyüşünün
yapılacağı alanlar belirlenirken vatandaşların günlük yaşamlarının zorlaşıp
zorlaşmadığının da göz önünde bulundurulması, haklar arasında denge
kurulabilmesi bakımından gerekli ise de vatandaşların günlük yaşamlarını
zorlaştırmama ölçütüne mutlak bir üstünlük tanınması, toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı ile başkalarının hak ve özgürlükleri arasındaki
dengenin başkalarının hak ve özgürlükleri lehine ölçüsüz bir şekilde bozulması
sonucunu doğuracaktır.
52. Demokratik bir toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına ancak zorlayıcı nedenlerin bulunması koşuluyla müdahalede
bulunulabilir. Bir yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin
vatandaşın gündelik yaşamını zorlaştırmasının, o yerin toplantı ve gösteri
yürüyüşlerine kapatılmasını haklılaştırabilmesi için gündelik yaşamın “aşırı
ve katlanılamaz derecede” zorlaşması gerekmektedir. Dava konusu kurallarda
ise gündelik yaşamın etkilenme boyutuna yönelik herhangi bir ölçüt
getirilmemiştir. Kural bu hâliyle demokratik toplumda hoşgörüyle karşılanması
gereken birtakım zorluklar gözetilerek toplantı veya gösteri yürüyüşü
mekânlarının sınırlandırılmasına da imkân tanımaktadır. Bu ise toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi demokratik bir toplumda
gerekli olmaktan çıkarmakta ve ölçüsüz hâle getirmektedir.
53. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
54. Kurallar Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı
görülerek iptal edildiğinden kuralların Anayasa’nın 2. ve 5. maddeleri yönünden
ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
3. 6. Maddenin İkinci Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “...Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan...” İbaresi
a. İptal Talebinin Gerekçesi
55. Dava dilekçesinde özetle, il ve ilçelerde toplantı ve gösteri
yürüyüşü yer ve güzergâhı belirlenirken sadece TBMM’de grubu bulunan siyasi
partilerin il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerinin alınması öngörülerek diğer
siyasi partilerin göz ardı edilmesinin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı
gibi eşitlik ilkesini de zedelediği belirtilerek itiraz konusu kuralın Anayasa’nın
2., 10. ve 68. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
56. Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasında, mahallin en büyük
mülkî âmirinin il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhlarını
belirlerken TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcilerinin
de görüşlerini alması öngörülmüş olup, “Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır. Buna göre
mahallin en büyük mülki amirinin bu yetkisini kullanırken görüşüne başvuracağı
siyasi partiler, TBMM’de grubu bulunanlarla sınırlanmış olup TBMM’de üyesi
bulunup da grup kuramayan siyasi partiler ile TBMM’de üyesi bulunmayan siyasi
partilerin görüşlerine başvurulması öngörülmemiştir.
57. Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk
devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun
olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her
alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
58. Hukuk devletinde kanunların kamu yararı gözetilerek
çıkarılması zorunludur. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik
olması; genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini
gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki
düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde
adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması
gerekir.
59. Dava konusu kuralla, mahallin en büyük mülki amirinin il ve
ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhlarını belirlerken
TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcilerinin de
görüşlerini alması öngörülmüş ise de bildirilen görüşlerin bağlayıcılığı
bulunmamakta; bu husustaki nihai yetki mahallin en büyük mülki amirine
tanınmaktadır. Anayasa’da toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhlarının
belirlenmesi sürecine siyasi partilerin katılımını zorunlu kılan bir hüküm yer
almamakta, kanun koyucunun takdir yetkisi çerçevesinde TBMM’de grubu bulunan
siyasi partilerin görüşüne de başvurulması zorunluluğunun getirildiği
anlaşılmaktadır. Ülkemizde yasal olarak kurulmuş ve faaliyette bulunan siyasi
partilerin tümünün görüşüne başvurulmasının yaratacağı zorluklar dikkate
alındığında görüşüne başvurulacak siyasi partilerin TBMM’de grubu bulunanlarla
sınırlandırılması kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Bu nedenle
kural, hukuk devleti ilkesine aykırı değildir.
60. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi, hukuksal
durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal
eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan
kişilerin kanunlarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanun
karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle,
aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun
karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her
yönden ayrı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli
kılabilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara
bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmaz.
61. TBMM’de grubu bulunan partiler ile diğer partilerin demokratik
temsil gücünün aynı olmadığı açıktır. Kanun koyucunun, objektif bir ölçüt
niteliği taşıyan demokratik temsil gücünü esas alarak TBMM’de grubu bulunan
siyasi partileri farklı kurallara tabi kılması eşitlik ilkesini zedelemez. Bu
bağlamda mahallin en büyük mülki amirinin il ve ilçelerde toplantı ve gösteri
yürüyüşü yer ve güzergâhlarını belirlerken TBMM’de grubu bulunan siyasi
partilerin il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerinin alınmasını öngören dava
konusu kuralın eşitlik ilkesine aykırı olduğu söylenemez.
62. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
63. Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
64. Kuralın Anayasa’nın 68. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
4. 6. Maddenin Dördüncü Fıkrasının Birinci Cümlesi
a. İtirazın Gerekçesi
65. Başvuru kararında özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü
güzergâhının belirlenmesiyle ilgili olarak mahallin en büyük mülki amirine çok
geniş takdir yetkisi tanındığı ve bu durumun iskân yerlerinin çok uzağında
bulunan ıssız yerlerin toplantı ve gösteri yeri olarak gösterilmesini mümkün
kıldığı ifade edilerek Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
66. İtiraz konusu kuralda, toplantı ve gösteri yürüyüşleri
yer ve güzergâhı hakkında sonradan yapılacak değişikliklerin de aynı yöntemle
yapılacağı kurala bağlanmıştır. Buna göre il ve ilçelerde toplantı ve gösteri
yürüyüşü yer ve güzergâhı değişiklikleri, kamu düzenini ve genel asayişi
bozmayacak şekilde ve 22. maddenin birinci fıkrasında sayılan sınırlamalara
uyulması kaydıyla TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe
temsilcileri ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok
üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il
ve ilçe temsilcilerinin görüşleri alınarak mahallin en büyük mülki amiri
tarafından yapılır. Değiştirilen toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı
yerel gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinden ilan edilerek
halka duyurulur.
67. Kanun’un, 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 6.
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…mahallin en
büyük mülki amiri tarafından belirlenir.” ibaresinin Anayasa’ya
uygunluğunun denetimi kısmında belirtilen gerekçeler itiraz konusu kural
yönünden de geçerlidir.
68. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
69. Engin YILDIRIM ve Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe
katılmamışlardır.
70. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgilisi görülmemiştir.
B. Kanun’un 7. Maddesinin 6529 sayılı Kanun’un 6. Maddesiyle
Değiştirilen İkinci Fıkrasında Yer Alan “…güneş batmadan önce dağılacak
şekilde…” İbaresinin İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
71. Başvuru kararında özetle, günümüzün koşulları ve teknolojik
imkânları göz önünde bulundurulduğunda gece ile gündüz arasında ayrım
yapılmasının bir anlamının kalmadığı, gece gerçekleşen olaylar karşısında
kendiliğinden ve ani demokratik tepkilerin ortaya çıkabileceği ve ayrıca günün
yirmi dört saati devam eden ve tamamen barışçıl nitelik taşıyan nöbet tutma
biçimindeki eylemlerin de söz konusu olabileceği, itiraz konusu kuralın bu tür
eylemleri kanuna aykırı hâle getirdiği, toplanma hakkına zaman yönünden meşru
olmayan sınırlamalar getirilemeyeceği, konusu ve amacının gerekli kılması
durumunda gece saatinde yapılan toplantıların da “barışçıl toplanma
özgürlüğü” kapsamında korunması gerektiği, bu nedenle gece saatlerinde
toplantı yapılmasının yasaklanmasının ve bunlara cezai müeyyide uygulanmasının
Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
72. Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrasında, toplantı ve yürüyüşlere
ve bu amaçla toplanmalara güneş doğmadan başlanamayacağı; ikinci fıkrasında
açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşlerin güneş batmadan önce dağılacak
şekilde, kapalı yerlerdeki toplantıların ise saat 24.00’e kadar yapılabileceği
hükme bağlanmıştır. 7. maddenin ikinci fıkrasında yer alan “…güneş
batmadan önce dağılacak şekilde…” ibaresi, itiraz konusu kuralı
oluşturmaktadır. İtiraz konusu kuralla açık alanlardaki toplantı veya
yürüyüşlerin güneşin batmasından sonra devam etmesi yasaklanmaktadır.
73. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin açık alanlarda güneşin
batışıyla sınırlandırılmasının, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
müdahale niteliği taşıdığı açıktır. Açık alanlardaki toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin güneşin batışıyla sınırlandırılması suretiyle toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkına yapılan müdahalenin kamu düzeninin ve başkalarının hak
ve özgürlüklerinin korunması amacına dayandığı anlaşılmaktadır. Ancak meşru bir
amaca dayanan bu sınırlamanın ayrıca Anayasa’nın 13. maddesi
uyarınca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olması
gerekir.
74. Gece vaktinde toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesi,
evlerinde istirahat eden insanların huzur ve sükûnet içinde dinlenmelerine engel
teşkil edebilir. Bu risk özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde daha da
artabilmektedir. Aynı şekilde gece saatlerinde toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının devlete yüklediği pozitif ödevlerin yerine getirilmesinde ve
dolayısıyla kamu düzeninin korunması için gereken önlemlerin alınmasında
güçlükler yaşanabilir. Dolayısıyla gerek başkalarının gece vaktinde rahatsız
edilmesini önlemek gerekse kamu düzeninin bozulmasını engellemek amacıyla
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sınırlanması gerekli hâle
gelebilir.
75. Bununla birlikte kamu düzeni bakımından tehdit oluşturmayan ve
barışçıl niteliğini koruyan toplantıların sırf güneşin batışından sonraki
döneme sarkmış olması nedeniyle dağılmasının demokratik bir toplumda gerekli
olduğu söylenemez. Bu tür toplantılarda da toplantıya katılanların şiddet
içermeyen yöntemlerle düşünce ve kanaatlerini açıklama fırsatı bulmasının
demokratik bir toplumda hoşgörüyle karşılanması gerekir. İtiraz konusu kural
ise güneşin batmasından önce başlamış olan toplantıların da iletilmek istenen
mesajın verilip verilmediğine bakılmaksızın güneşin batış saati itibarıyla
dağılmasını zorunlu kılmaktadır.
76. Öte yandan kanun koyucunun başkalarının haklarının ve kamu
düzeninin korunması ödeviyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
arasında makul bir denge kurması ve her iki değeri de gözetmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda başkalarının haklarının ve kamu düzeninin korunması amacı için
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının gereğinden fazla sınırlandırılması,
sınırlama için seçilen aracı orantısız kılar.
77. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının mahiyeti ve
demokratik toplum bakımından önemi gözetildiğinde havanın kararmasından sonra
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin kategorik olarak yasaklanması,
hakkın gereğinden fazla sınırlandırılması sonucunu doğurabilecek niteliktedir.
Katılanların sayısı ve yöntemi itibarıyla diğer insanların dinlenmesini
engelleyecek nitelik taşıyan ve özellikle gecenin ilerleyen saatlerine denk
gelen toplantıların yasaklanması ölçülü görülebilirse de başkalarını aşırı
derecede rahatsız etmeyen ve kamu düzeni yönünden ciddi bir tehlike yaratmayan
toplantıların güneşin batmasından sonra devam etmesinin yasaklanması, haklar
arasında kurulması gereken adil dengenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkı aleyhine bozulmasına yol açabilir.
78. İtiraz konusu kuralda, bu yönüyle bir değerlendirme
yapılmasına imkân tanınmaksızın, gün içinde açık alanlarda başlayan toplantı ve
gösteri yürüyüşlerinin güneşin batmasından sonra devam etmesi mutlak olarak
yasaklanmaktadır. Toplantının türü, mahiyeti, kapsamı, amacı, biçimi,
katılanların sayısı, yapıldığı zaman dilimi gibi etkenler göz önünde
bulundurulmak suretiyle toplantının güneş battıktan sonra devam etmesinin kamu
düzenini etkileyip etkilemediği, başkalarının hak ve özgürlüklerini zedeleyip
zedelemediği değerlendirildikten sonra yasaklama kararı verilmesinin gerekip
gerekmediğine ilişkin değerlendirme yapılmasına imkân tanınmadan açık
alanlardaki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin güneşin batmasından sonra devam
etmesinin mutlak olarak yasaklanması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılmaktadır. Bu şekildeki kategorik bir
yasağın özellikle insanların nispeten günlük aktivitelerine devam ettiği akşam
saatleri bakımından daha da sorunlu hâle geldiği ifade edilmelidir.
79. Bu bağlamda itiraz konusu kuralla toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı
bulunmamaktadır.
80. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
81. Kural, Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı
görülerek iptal edildiğinden Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleri
yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Kanun’un 10. Maddesinin 4771 Sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle
Değiştirilen Birinci Fıkrası ile İkinci Fıkrasının İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
82. Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kurallarda yer alan
bildirime ilişkin şekil şartlarının toplantı düzenleme hakkının kullanımını
zorlaştırdığı, toplantının yapılmasını zorlaştıran bürokratik zorunlulukların
yanı sıra toplantının kırk sekiz saat önceden idareye bildirilmesi şartının
getirilmesinin hakkın özünü zedelediği ve bildirim şartını izne dönüştürdüğü,
bildirim şartının, ani gelişen ve bildirimde bulunulması imkânı bulunmayan
olaylar üzerine düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerini kanunsuz hâle
getirdiği, AİHM içtihatları dikkate alındığında, spontane gelişen tepkilerin de
toplantı özgürlüğü kapsamında koruma görmesi gerektiği belirtilerek kuralların
Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
83. Kanun’un 10. maddesiyle toplantı yapılabilmesi bildirim
usulüne tabi kılınmıştır. Maddenin birinci fıkrasında, toplantı yapılabilmesi
için düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacağı bir bildirimin
toplantının yapılmasından en az kırk sekiz saat önce ve çalışma saatleri
içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa
verileceği hükme bağlanmış; ikinci fıkrasında ise bu bildirimde, toplantının
amacının toplantının yapılacağı yer, gün, başlayış ve bitiş saatlerinin,
düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin açık kimlikleri, meslekleri,
ikametgâhları ve varsa çalışma yerlerinin belirtileceği ve bildirime
yönetmelikte gösterilecek belgelerin ekleneceği ifade edilmiştir. Kanun’un 10.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları itiraz konusu kuralları oluşturmaktadır.
84. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bildirim şartına
bağlanmasının bu hakka müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahalenin
Anayasa’ya uygun düşebilmesi için Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
ölçütlere aykırı olmaması gerekir. Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
ölçütlerden biri de “Anayasa’nın sözüne aykırı olmama” kriteridir. Anayasa’nın
sözü kavramıyla Anayasa’nın lafzının kastedildiği hususunda tereddüt
bulunmamaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın çeşitli maddelerinde düzenlenen hak ve
özgürlüklere ilişkin olarak Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilenlere ek olarak
getirilen güvencelerle uyumlu olmayan sınırlamalar Anayasa’nın sözüne aykırı
olur.
85. Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes,
önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenlenmesinin izin alma koşuluna bağlanamayacağı açıkça ifade
edilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin önceden izin alma şartına tabi
tutulamayacağı hususu bu hakka ilişkin Anayasa’nın 34. maddesiyle getirilen ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilenlere ek bir güvence mahiyeti taşımaktadır.
Bununla birlikte buradaki güvencenin toplantı ve gösteri yürüyüşünün izin
şartına bağlanamayacağına ilişkin olduğu açıktır.
86. Hukuk sistemlerinde toplantı hürriyetinin kullanımı konusunda
izin ve bildirim olmak üzere iki sistem uygulanmaktadır. İzin sisteminde,
toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılabilmesi için kanunlarla yetkili kılınan
makamın onayı gerekmektedir. Bildirim sisteminde ise toplantı ve gösteri
yürüyüşünün yapılabilmesi için yetkili makama bildirimde bulunulması yeterli
olup yetkili makamın onayı aranmamaktadır. Anayasa’da toplantı ve gösteri
yürüyüşünün izin şartına bağlı kılınması yasaklanmakla birlikte bildirim
şartına tabi kılınamayacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Anayasa’nın 34. maddesinin üçüncü fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda
gösterileceği belirtildiğinden kanun koyucunun bu hükme dayanarak bildirim
şartı öngörmesi mümkündür. Dolayısıyla bildirim şartı getirilmesinin Anayasa’ya
aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
87. Bildirimin amacı, toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna
aykırı bir unsur içerip içermediğini tespit etmek ve ayrıca devletin pozitif
yükümlülüğünün bir gereği olarak güvenlik dâhil ihtiyaç duyulan tüm tedbirlerin
alınabilmesi için yetkili idareye fırsat tanımaktır. Bu amacın kamu düzeninin
sağlanmasına yönelik olduğu ve dolayısıyla bildirim şartı getirilmekle toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin Anayasa’nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “kamu düzeninin korunması” sebebine
dayandığı anlaşılmaktadır.
88. Ayrıca bildirim şartı getirilmek suretiyle toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı da
incelenmelidir. Bildirim şartının zımni bir izne dönüştürülmesi veya
toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılmasını engelleyecek biçimde düzenlenmesi
ya da bildirime ilişkin olarak getirilen şekil şartlarının bireylere aşırı
külfet yüklemesi hâlinde sınırlamanın ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılabilir.
89. İtiraz konusu kurallarda, bildirimin toplantının yapılmasından
en az kırk sekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde yetkili makama sunulması
öngörülmektedir. Bildirim şartı getirilmesindeki amaçlardan birinin devletin
pozitif yükümlülüğünün bir gereği olarak güvenlik dâhil ihtiyaç duyulan tüm
tedbirlerin alınabilmesi için yetkili idareye fırsat tanımak olduğu yukarıda
ifade edilmiştir (bkz. § 87). Kamu otoritelerinin durumun gerektirdiği güvenlik
önlemlerini alabilmek ve bu çerçevede personel ve araç planlaması yapabilmek
için belli bir süreye ihtiyaç duyacağı açıktır. Dolayısıyla bildirimin, toplantı
veya gösterinin düzenleneceği günden önce yapılması zorunluluğu getirilmesinin
bir ihtiyaçtan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu sürenin makul olması ve
bireyler açısından toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesini imkânsız ya da
anlamsız kılmayacak şekilde belirlenmesi gereklidir. Diğer bir ifadeyle
bildirimin verilmesi için öngörülecek sürenin kamu düzeninin korunmasındaki
kamu yararı ile bireylerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını
kullanabilmelerindeki bireysel menfaat arasında makul bir denge kurularak
belirlenmesi gerekmektedir.
90. Kamu otoritelerinin alması gereken tedbirlerin mahiyeti göz
önüne alındığında kırk sekiz saatlik sürenin makul olduğu ve kamu yararı ile
bireysel yarar arasındaki dengenin gözetildiği kanaatine varılmaktadır. Ayrıca
bildirim şartının, toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesini zımnen izne
bağlaması veya ciddi surette güçleştirmesi ya da örtülü bir şekilde toplantı ve
gösteri yürüyüşlerini yapılamaz hâle getirmesi söz konusu değildir. Zira
bildirimde bulunmak, idarenin onayına ihtiyaç duyulmaksızın (idarece yasaklama
veya erteleme kararı verilmedikçe) toplantı veya gösteri yürüyüşünün
yapılmasını mümkün hâle getirmektedir.
91. Nitekim AİHM içtihatlarına göre toplantıların izne veya
bildirim şartına bağlanması tek başına AİHS’in 11. maddesine aykırılık teşkil
etmemektedir (Skiba/Polonya, B. No: 10659/03, 7.7.2009). AİHM, toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerin
yerine getirilmesini temin etmek amacıyla bu hakkın kullanımının önceden
bildirim veya izin şartına bağlanmasının mümkün olduğunu kabul etmekte (DİSK
ve KESK/Türkiye kararı, B. No: 38679/08, 27.11.2012, § 28; Djavit
An/Türkiye kararı, B. No: 20652/92, 20.2.2003, §§ 66, 67) ancak bildirim ve
izin sisteminin toplantının yapılmasını engelleme veya ortadan kaldırmaya
yönelik gizli bir engel oluşturma amacıyla kullanılamayacağını ifade etmektedir (Skiba/Polonya,
B. No: 10659/03, 7.7.2009; Sergey Kuznetsov/Rusya, B. No:
10877/04, 23.10.2008, § 42).
92. Öte yandan kırk sekiz saat önceden yetkili idareye verilecek
bildirimde, toplantının amacının, toplantının yapılacağı yer, gün, başlayış ve
bitiş saatlerinin; düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin açık kimlikleri,
meslekleri, ikametgâhları ve varsa çalışma yerlerinin belirtilmesi ve bildirime
yönetmelikte gösterilecek belgelerin eklenmesi zorunluluğu getirilmesi yine
kamu düzeninin korunması amacına yönelik olup bireylere aşırı ve katlanılamaz
bir külfet yüklememektedir.
93. Bu bağlamda bildirim şartı getirilmek suretiyle toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu
anlaşılmaktadır.
94. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
95. Engin YILDIRIM ve Osman Alifeyyaz
PAKSÜT Kanun’un 10. maddesinin 4771 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen birinci fıkrası yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
96. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
D. Kanun’un 11. Maddesine 6529 Sayılı Kanun’un 7. Maddesiyle
Eklenen İkinci Fıkranın İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
97. Dava dilekçesinde özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde
katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından
yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilmesinin, toplanma ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının kullanımı bakımından caydırıcı bir etki gösterdiği ve hakkın
kullanımını zorlaştırdığı, bunun da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına ölçülü olmayan bir müdahale teşkil ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın
2., 5., 26. ve 34. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
98. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
99. Dava konusu kuralla, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde
katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından
yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebileceği ve elde edilen kayıt ve
görüntülerin şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında bir amaçla
kullanılamayacağı düzenlenmiştir.
100. Demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından birini teşkil
eden toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılımların sınırlandırılması veya
bireylerin bu hakkı kullanmaktan caydırılması sonucunu doğuran düzenlemeler,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil
eder. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve
konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kaydedilmesinin,
toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılım bakımından belli ölçüde caydırıcı
bir etki göstermesi mümkündür. Bu nedenle toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk
tarafından kaydedilmesinin öngörülmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına müdahale oluşturmaktadır.
101. Bu müdahalenin suç işlenmesinin önlenmesi amacına dayandığı
anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 34. maddesinde, suç işlenmesinin önlenmesi
amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının sınırlanabileceği kabul
edildiğinden bu amaçla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan
müdahalede, Anayasa’da belirtilen sınırlama sebeplerine bağlı kalındığı ve
dolayısıyla meşru bir amaca dayanıldığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak meşru bir amaca dayanan bu sınırlamanın ayrıca Anayasa’nın 13.
maddesi uyarınca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü
olması gerekir.
102. Kanuna uygun olarak düzenlenen barışçıl bir toplantının
başladıktan sonra kanuna aykırı hâle gelmesi veya bu toplantıda suç teşkil eden
birtakım eylemlerin gerçekleşmesi mümkündür. Toplantı veya gösteri
yürüyüşlerinin kalabalık gruplar tarafından gerçekleştirilmesi nedeniyle suç
teşkil eden eylemlerin kimler tarafından yapıldığının tespiti bazı durumlarda
mümkün olamamaktadır. Bu hâllerde suçluların cezasız kalması sonucu ortaya
çıkabilmektedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve
konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kayıt altına alınmasının,
bu tür ispat güçlüklerinin aşılmasına yardımcı olacağı ve suçluların
cezalandırılabilmesini sağlayacağı açıktır.
103. Toplantı ve
gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin
kolluk tarafından kayıt altına alınması, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılım
bakımından kimi bireyler üzerinde caydırıcı bir etki gösterse de bu durum
oldukça sınırlı kalmakta ve suç delillerinin tespiti ile suçluların
cezalandırılması yönünden elde edilecek yararlardan vazgeçilmesini gerektirecek
bir boyuta ulaşmamaktadır. Ses ve görüntü kaydının suç delillerinin tespiti ve
suçluların cezalandırılması bakımından sağlayacağı yararlar dikkate alındığında
toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılım bakımından bireyler üzerinde yaratacağı
sınırlı etkinin ihmal edilebilir olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Ayrıca
kuralda, elde edilen kayıt ve görüntülerin şüphelilerin ve suç delillerinin
tespiti dışında bir amaçla kullanılamayacağı açıkça düzenlenmektedir. Bu
bağlamda, şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti amacıyla sınırlı olarak
kullanılmak üzere toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların
ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kayıt altına alınması
öngörülmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleme hakkına yapılan
müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı ve orantısız bulunduğu
söylenemez.
104. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
105. Kuralın Anayasa’nın 2. ve 5. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
E. Kanun’un 20. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer Alan “Gösteri
yürüyüşlerinin şekil ve şartları…” İbaresi ile İkinci Fıkrasının
İncelenmesi
1. İtirazların Gerekçesi
106. Başvuru kararında özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapmanın amacının demokratik anlamda birtakım hak taleplerinin kamuoyu ile
paylaşılmasını sağlamak olduğu, toplantı veya gösteri yürüyüşünün halkın ilgili
toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapıldığından haberdar olmasının mümkün
bulunmadığı yerlerde düzenlenmesi hâlinde anayasal hakkın aslında kullanılmaz
hâle geleceği, bazı yerlerde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin
yasaklanmasına imkân tanıyan kuralların Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26.,
34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Maddenin Birinci Fıkrasında Yer Alan “Gösteri yürüyüşlerinin
şekil ve şartları…” İbaresi
107. Maddenin birinci fıkrasında “gösteri yürüyüşlerinin şekil ve
şartları” hakkında bu Kanun’un üçüncü bölümündeki hükümlerin
uygulanacağı öngörülmüştür. Buna göre düzenleme kurulu, bildirimin şekil ve
şartları, toplantının yapılmasında uygulanacak esaslar ve düzenleme kurulunun
toplantı esnasındaki görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak Kanun’un 9 ila
12. maddelerini kapsayan üçüncü bölümünde yer alan hükümler gösteri yürüyüşleri
hakkında da uygulanacaktır.
108. Gösteri yürüyüşünün şekil ve şartları bakımından toplantıya
ilişkin hükümlere atıf yapan itiraz konusu kurala münhasır iptal talebini
içeren bu başlıkta Kanun’un 9 ila 12. maddelerinde düzenlenen şekil ve
şartların da Anayasa’ya uygunluğunun incelenmesi mümkün değildir. Bu nedenle
inceleme sadece gösteri yürüyüşünün şekil ve şartları bakımından toplantıya
ilişkin hükümlere atıf yapılmış olması hususuyla sınırlı tutulmuştur.
109. Anayasa’nın 34. maddesinin üçüncü fıkrasında, toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve
usullerin kanunda gösterileceği belirtilmek suretiyle bu konuların
düzenlenmesinde kanun koyucuya takdir yetkisi tanınmıştır. Toplantının şekil ve
şartlarına ilişkin hükümlerin gösteri yürüyüşleri hakkında da uygulanmasının
öngörülmesi kanun koyucunun takdirinde olup her ikisinin de aynı şekil ve
şartlara tabi kılınmasının Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
110. Açıklanan nedenlerle Kanun’un 20. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “Gösteri yürüyüşlerinin şekil ve şartları…” ibaresi
Anayasa’nın 26. ve 34. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
111. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
b. Maddenin İkinci Fıkrası
112. Maddenin itiraz konusu ikinci fıkrasında, şehir ve kasaba
içindeki genel yollar üzerinde yapılacak yürüyüşlere ait bildirimlerde,
yürüyüşe geçmek için seçilecek toplanma yeri ile izlenecek yol ve dağılma
yerinin belirtilmesinin ve ayrıca 6. madde gereğince ilan olunan yol ve yönlere
uyulmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
113. Kanun’un 10. maddesinin 4771 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının incelendiği bölümde,
bildirim usulünün Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Şehir ve
kasaba içindeki genel yollar üzerinde yapılacak yürüyüşlere ait bildirimlerde,
yürüyüşe geçmek için seçilecek toplanma yeri ile izlenecek yol ve dağılma
yerinin belirtilmesi zorunluluğu getirilmesi, yetkili makamların gerekli
önlemleri alabilmelerini sağlama amacına yönelik bir şekil şartıdır. Yürüyüşe
geçmek için seçilecek toplanma yeri ile izlenecek yol ve dağılma yerinin
belirtilmesi şartı, düzenleyicilerin arzu ettikleri yerde gösteri yürüyüşü
yapılmasını engellemediğinden bireylere katlanılamaz bir yük yüklememekte,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına demokratik bir toplumda gerekli
olmayan ve ölçüsüz bir müdahale niteliği taşımamaktadır.
114. Maddenin ikinci fıkrasında yer alan “…6. madde
gereğince ilan olunan yol ve yönlere uyulmak şartıyla,…” ibaresi,
gösteri yürüyüşünün Kanun’un 6. maddesi uyarınca belirlenerek önceden ilan
edilen yol ve güzergâhlarda düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Yukarıda
Kanun’un 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…mahallin en büyük mülki amiri
tarafından belirlenir.” ibaresinin incelendiği bölümde açıklandığı üzere
Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
yapılacağı yer ve güzergâhların mahallin en büyük mülki amirince önceden
belirlenerek ilan edilmesi öngörülmektedir. Anılan bölümde bazı yerlerin,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilecek alanların önceden mahallin en
büyük mülki amirince belirlenmesi yoluyla her türlü toplantı ve gösteri
yürüyüşüne kapalı hâle getirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı belirtilmiş
olup aynı gerekçeler itiraz konusu kural yönünden de geçerlidir.
115. Açıklanan nedenlerle Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrası
Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
116. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
F. Kanun’un 22. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer Alan “Genel
yollar…” İbaresinin İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
117. Başvuru kararında özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapmanın amacının demokratik anlamda birtakım hak taleplerinin kamuoyu ile
paylaşılmasını sağlamak olduğu, toplantı veya gösteri yürüyüşünün halkın ilgili
toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapıldığından haberdar olmasının mümkün
bulunmadığı yerlerde düzenlenmesi hâlinde anayasal hakkın aslında kullanılmaz
hâle geleceği, bazı yerlerde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin
yasaklanmasının Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
118. Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasında toplantı yapılması
yasak yerler belirlenmiş olup “genel yollar”ın toplantı
yapılamayacak yerler arasında sayılması, itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
119. Genel yollarda toplantı düzenlenmesi, halkın ulaşım hakkını
zedeleyebilir. Nitekim maddenin gerekçesinden, kanun koyucunun genel yolların
toplantı yeri olarak belirlenmesini yasaklama nedeninin trafik düzeninin
aksatılmaması olduğu anlaşılmaktadır. Trafik düzeninin aksamasının diğer
bireylerin seyahat özgürlüğünü etkileyebileceği açıktır.
120. Genel yolların toplantı yeri olarak belirlenmesinin yasaklanması,
toplantı düzenlenebilecek mekânları sınırlandıracağından toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale niteliği taşımaktadır. Genel yolların
toplantı yeri olarak belirlenmesinin yasaklanması suretiyle hakka yapılan
müdahalenin başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacına dayandığı ve
meşru olduğu anlaşılmaktadır. Ancak meşru bir amaca dayanan bu sınırlamanın
ayrıca Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun ve ölçülü olması gerekir.
121. Genel yolların farklı amaçlarla kullanımı, farklı
özgürlüklerin çatışmasına yol açabilmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere
temel hak ve özgürlüklerin çatışması durumunda, özgürlükler arasında makul bir
denge kurularak her ikisinin de korunduğu bir yolun benimsenmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda genel yollarda toplantı düzenlenmesinin bu yolları kullanan
kişilerin seyahat özgürlüklerini kısıtlaması, otomatik olarak bu yollarda
toplantı yapılmasının yasaklanmasını gerektirmez. Diğer bir ifadeyle trafik
akışının bozulması riski, genel yolların toplantılara tamamen kapatılmasına
haklılık kazandırmamaktadır. Daha öncede vurgulandığı üzere toplantı ve gösteri
yürüyüşünün başkalarının günlük yaşamlarını bir miktar zorlaştırması
kaçınılmazdır (bkz. § 51).
122. Toplantının yapılacağı mekânın belirlenmesinde o mekânı
kullanacak olan diğer bireylerin hak ve özgürlüklerine mutlak bir üstünlük
tanınması durumunda, sadece şehir merkezlerinden uzak yerlerin toplantı yeri
olarak belirlenmesi sonucu ortaya çıkabilmektedir. Oysa bazı durumlarda
toplantının muhataplarını etkileyebilmesi bakımından düzenlendiği mekânın büyük
bir önemi bulunmaktadır. Bu nedenle her iki kesimin de haklarını kullanmalarını
temin edecek uygun bir çözümün bulunması ve ancak zorlayıcı nedenlerin varlığı
durumunda genel yollarda toplantı düzenlenmesinin yasaklanması yolunun tercih
edilmesi gerekmektedir. Toplantının yapılacağı alanlar belirlenirken trafik
düzeninin etkilenip etkilenmeyeceğinin de göz önünde bulundurulması haklar
arasında denge kurulabilmesi bakımından gerekli ise de tek başına bu ölçütün
esas alınması, toplantı düzenleme hakkı ile başkalarının hak ve özgürlükleri
arasındaki dengenin başkalarının hak ve özgürlükleri lehine ölçüsüz bir şekilde
bozulmasına yol açacaktır.
123. Genel yol niteliği taşıyan bir yerde toplantı düzenlenmesinin
trafiği aksatacak olmasının, o yerin toplantıya kapatılmasını haklı kılabilmesi
için gündelik yaşamın “aşırı ve katlanılamaz” düzeyde zorlaşması
gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda ise gündelik yaşamın etkilenme boyutuna
yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın genel yollarda toplantı
yapılması mutlak olarak yasaklanmaktadır. Bu ise toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi demokratik toplumda gereksiz ve
ölçüsüz hâle getirmektedir.
124. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
125. Rıdvan GÜLEÇ ve Recai AKYEL bu görüşe
katılmamışlardır.
126. Kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı
görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90.
maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
G. Kanun’un 23. Maddesinin (a) Bendinde Yer Alan “…10 uncu
madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden…” İbaresinin
İncelenmesi
1. Sınırlama Sorunu
127. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Kanun’un 40. maddelerine
göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna
başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile
sınırlıdır.
128. Başvuran Mahkeme, Kanun’un 23. maddesinin (a) bendinin
tamamının iptalini talep etmiş; Mahkememizce ilk inceleme aşamasında sadece
kuralda yer alan “…10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim
verilmeden …” ibaresi ile sınırlı olarak inceleme yapılmasına karar
verilmiştir.
129. Bununla birlikte “…uncu madde hükümlerine uygun
biçimde bildirim verilmeden …”ibaresi, kuralda yer alan “9 ve…” ibaresi
ile “…10…” ibaresi yönünden de ortak hüküm olduğundan itiraz konusu
“…10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden…” ibaresine
yönelik esas incelemenin “…10…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılmasına
karar verilmiştir.
2. İtirazın Gerekçesi
130. Başvuru kararında özetle, Kanun’un 10. maddesinin 4771 sayılı
Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen birinci ve ikinci fıkraları için belirtilen
gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
131. Kanun’un 23. maddesinin (a) bendinde yer alan itiraz konusu
ibareyle, “…10...”madde hükümlerine uygun biçiminde bildirim
verilmeden yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanuna aykırı sayılacağı
öngörülmektedir.
132. Kanun’un 10. maddesiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı, bildirim usulüne tabi kılınmıştır. Maddenin birinci
fıkrasında, toplantı yapılabilmesi için düzenleme kurulu üyelerinin tamamının
imzalayacakları bir bildirimin toplantının yapılmasından en az kırk sekiz saat
önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu
valilik veya kaymakamlığa verileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin ikinci
fıkrasında ise bu bildirimde toplantının amacının; toplantının yapılacağı yer,
gün, başlayış ve bitiş saatlerinin; düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin
açık kimlikleri, meslekleri ikametgâhları ve varsa çalışma yerlerinin
belirtileceği ve bildirime yönetmelikte gösterilecek belgelerin ekleneceği
ifade edilmiştir.
133. Kanun’un 10. maddesiyle getirilen bildirim şartına uyulmaması
durumunda kanunda öngörülen şekil şartlarına aykırı davranılmış sayılacağı
açıktır. İtiraz konusu kuralla bildirim şartına aykırı toplantı ve gösteri
yürüyüşü yapılmasının kanuna aykırı olduğunun hükme bağlanmış olması bu durumun
tespitinden öte bir anlam taşımamaktadır. Bildirim şartının Anayasa’ya aykırı
olmadığı, Kanun’un 10. maddesinin 4771 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen birinci ve ikinci fıkralarının incelendiği bölümde saptanmıştır.
Aynı gerekçeler bu kural için de geçerlidir.
134. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
135. Engin YILDIRIM, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Hasan
Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamışlardır.
136. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
H. Kanun’un 23. Maddesinin (c) Bendinin İncelenmesi
1. Sınırlama Sorunu
137. Kanun’un 23. maddesinin itiraz konusu (c) bendiyle, 7. madde
hükümleri gözetilmeksizin yapılan toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin Kanun’a
aykırı sayılacağı belirtilmektedir.
138. Kanun’un 7. maddesi, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin zaman
yönünden sınırlarını düzenlemektedir. Maddenin birinci fıkrasında,
toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ve bu amaçla toplanmalara güneş doğmadan
başlanamayacağı kurala bağlanmak suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşleri
sabah güneşin doğuşuyla sınırlanmış, güneşin doğuşundan önceki zamanda ise
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi ve bu amaçla toplanması
yasaklanmıştır. Anılan maddenin ikinci fıkrasında ise açık yerlerdeki
toplantılar ile yürüyüşlerin güneş batmadan önce dağılacak şekilde, kapalı
yerlerdeki toplantıların ise saat 24.00’e kadar yapılabileceği öngörülmüştür.
Bu durumda güneşin batışından sonra açık alanlarda toplantı ve gösteri
yürüyüşü, saat 24.00’ten sonra ise kapalı alanlarda toplantı düzenlenmesi
mümkün değildir. Belirtilen düzenlemelere aykırı şekilde yapılacak toplantı ve
gösteriler, kanuna aykırı sayılacaktır.
139. Başvuru kararında, Kanun’un 7. maddesinin tamamının iptali
talep edilmiş ancak Mahkememizce ilk inceleme aşamasında, 7. maddenin esasına
yönelik esas incelemenin ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan
önce dağılacak şekilde…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılmasına karar
verilmiştir. Kanun’un 23. maddesinin (c) bendinde, 7. maddeye atıfta bulunularak
Kanun’a aykırı sayılan fiillerden biri düzenlendiğinden aynı sınırlamanın
Kanun’un 23. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi yönünden de yapılması
gerekmektedir. Bu durumda Kanun’un 23. maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendine yönelik esas incelemenin Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan “…güneş batmadan önce dağılacak şekilde…” ibaresi
yönünden sınırlı olarak yapılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2. İtirazın Gerekçesi
140. Başvuru kararında özetle, Kanun’un 7. maddesinin 6529 sayılı
Kanun’un 6. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasında yer alan “…güneş
batmadan önce dağılacak şekilde…” ibaresi için belirtilen gerekçelerle
kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
141. İtiraz konusu kuralla, güneşin batışından sonra toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin Kanun’a aykırı sayılması öngörülmektedir.
142. Kanun’un 7. maddesinin 6529 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle
değiştirilen ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan önce dağılacak
şekilde…” ibaresi iptal edildiğinden konusu kalmayan talep hakkında
karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
I. Kanun’un 23. Maddesinin (d) Bendinin İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
143. Başvuru kararında özetle, Kanun’un 6529 sayılı Kanun’un 5.
maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir...”
ibaresi için belirtilen gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13.,
26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
144. Kanun’un 23. maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu (d)
bendiyle, Kanun’un 6. ve 10. maddeleri gereğince belirlenen yerler dışında
yapılan toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin Kanun’a aykırı sayılacağı
öngörülmektedir.
145. Kanun’un 6. maddesinde, toplantı ve gösteri yürüyüşünün
yapılacağı yer ve güzergâhın belirlenmesine ilişkin hükümler yer almaktadır.
Anılan maddenin ikinci fıkrasıyla il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü
yer ve güzergâhının belirlenmesi hususunda mahallin en büyük mülki amirine
yetki tanınmış, onun bu belirlemeyi yaparken kamu düzeni ve genel asayişin
bozulmaması ve 22. maddenin birinci fıkrasında sayılan sınırlamalara uyulması
kriterlerini dikkate alması ve ayrıca TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il
ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının,
en çok üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerine başvurması öngörülmüştür.
Kanun’un 10. maddesinde de bildirim şartına yer verilmiş, ikinci fıkrasının (b)
bendinde toplantının yapılacağı yer bildirimde bulunması gereken hususlar
arasında sayılmıştır.
146. Bir toplantı veya gösterinin mahallin en büyük mülki amiri
tarafından belirlenen yerler dışında düzenlemesi durumunda bunun Kanun’daki
düzenlemelere aykırı olacağı açıktır. İtiraz konusu kuralla Kanun’un 6. ve 10.
maddeleri gereğince belirlenen yerler dışında toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlenmesinin Kanun’a aykırı olduğunun hükme bağlanmış olması, bu durumun
tespitinden öte bir anlam taşımamaktadır. Kanun’un, 6529 sayılı Kanun’un 5.
maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir.”
ibaresinin incelendiği bölümde, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve
güzergâhlarının mahalli en büyük mülki amir tarafından belirlenmesinin
Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anılan gerekçeler bu kural
yönünden de aynen geçerlidir.
147. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
148. Engin YILDIRIM ve Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe
katılmamışlardır.
149. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
İ. Kanun’un 23. Maddesinin (e) Bendinin İncelenmesi
1. Sınırlama Sorunu
150. Başvuran Mahkeme, Kanun’un 23. maddesinin (e) bendinin
iptalini talep etmiştir. İtiraz konusu kuralda, 20. maddedeki yöntem ve şartlar
ile 22. maddedeki yasak ve önlemlere uyulmaksızın yapılan toplantı veya gösteri
yürüyüşlerinin Kanun’a aykırı sayılacağı öngörülmektedir.
151. Başvuran Mahkeme, kuralda yer alan Kanun’un 22. maddesinin
birinci fıkrasının da iptalini talep etmiş ancak Mahkememizce ilk inceleme
aşamasında 22. maddenin birinci fıkrasına ilişkin esas incelemenin “Genel
yollar...” ibaresiyle sınırlı olarak yapılmasına karar verilmiştir. Aynı
sınırlandırmanın, 22. maddedeki yasak ve önlemlere uyulmaksızın düzenlenen
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin Kanun’a aykırı sayılmasını öngören itiraz
konusu kural yönünden de yapılması gerekmektedir. Bu durumda itiraz konusu
kuralda yer alan “…ve 22. maddedeki yasak ve önlemlere uyulmaksızın…”
ibaresine yönelik esas incelemenin Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “Genel yollar…” ibaresi yönünden sınırlı olarak
yapılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2. İtirazın Gerekçesi
152. Başvuru kararında özetle, Kanun’un 20. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “Gösteri yürüyüşlerinin şekil ve şartları…” ibaresi
ile ikinci fıkrası ve Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel
yollar…” ibaresi için belirtilen gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2.,
5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. “20 nci maddedeki yöntem ve şartlara ve…” İbaresinin
İncelenmesi
153. İtiraz konusu kuralla, 20. maddedeki yöntem ve şartlara
uyulmaksızın düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin Kanun’a aykırı
sayılacağı öngörülmektedir.
154. Kanun’un 20. maddesinde, gösteri yürüyüşlerinin şekil ve
şartları ile ertelenmesi veya yasaklanmasına ilişkin olarak toplantıya dair
hükümlere atıfta bulunulmakta; ayrıca gösteri yürüyüşüne ilişkin bildirimlerde
bulunması gereken diğer bazı hususlara yer verilmektedir. Kanun’da öngörülen
şekil ve şartlar ile ertelenme veya yasaklanmaya ilişkin hükümlere uyulmaması
durumunda kanuna aykırı davranılmış sayılacağı açıktır. İtiraz konusu kuralla
Kanun’da öngörülen şekil ve şartlara ya da ertelenme veya yasaklanmaya ilişkin
hükümlere aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasının kanuna aykırı
olduğunun hükme bağlanmış olması bu durumun tespitinden öte bir anlam
taşımamaktadır. Gösteri yürüyüşlerinin bu şekil ve şartlara tabi olarak
yapılması mecburiyetinin Anayasa’ya aykırı olmadığı hususu Kanun’un 20.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Gösteri yürüyüşlerinin şekil ve
şartları…” ibaresi ile ikinci fıkrasının incelendiği bölümde
saptanmıştır. Aynı gerekçeler bu kural için de geçerlidir.
155. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
156. Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
157. Kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12. ve 90. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
b. “…22. maddedeki yasak ve önlemlere uyulmaksızın,” İbaresinin “Genel
yollar…”İbaresi Yönünden İncelenmesi
158. İtiraz konusu kuralla genel yollarda toplantı yapılmasının
Kanun’a aykırı sayılacağı öngörülmektedir.
159. Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel
yollar…” ibaresi iptal edildiğinden konusu kalmayan talep hakkında
karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
V. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
160. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun,
kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak,
Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazete’de yayımlandığı günden
başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere
ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
161. 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun 7. maddesinin, 6529 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle
değiştirilen ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan önce dağılacak
şekilde…” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk
kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince bu ibareye ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
162. Dava dilekçesinde özetle, iptali istenen hüküm ve
ibarelerin uygulanması hâlinde hukuk devleti ilkesinin, toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının, ifade özgürlüğünün, kişinin temel hak ve
hürriyetlerinin, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlanamayacağı prensibinin ve kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal
edilmiş olacağı ve bu anayasal ilke ve güvenceler yönünden telafisi imkânsız
zararların doğacağı belirtilerek kuralların yürürlüklerinin durdurulması
talep edilmiştir.
6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu’nun;
A. 2.3.2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde ve beşinci
fıkrasında yer alan “…ve vatandaşların günlük yaşamını
zorlaştırmayacak…” ibarelerine yönelik yürürlüğün durdurulması
taleplerinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B. 1. 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 6.
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan...” ve “…mahallin en
büyük mülki amiri tarafından belirlenir.” ibarelerine,
2. 11. maddesine, 6529 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen
ikinci fıkraya,
yönelik iptal talepleri, 28.9.2017 tarihli, E.2014/101, K.2017/142
sayılı kararla reddedildiğinden bu fıkra ve ibarelere ilişkin yürürlüğün
durdurulması taleplerinin REDDİNE,
28.9.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII. HÜKÜM
6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu’nun;
A. 2.3.2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen 6. maddesinin;
1. İkinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan;
a. “…ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b. “...Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE, Engin YILDIRIM’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
c. “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir.” ibaresinin Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve iptal taleplerinin REDDİNE, Engin YILDIRIM ile Hasan
Tahsin GÖKCAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Engin YILDIRIM ile Hasan Tahsin
GÖKCAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3. Beşinci fıkrasında yer alan “…ve
vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B. 7. maddesinin, 6529 sayılı Kanun'un 6. maddesiyle değiştirilen
ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan önce dağılacak şekilde…” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C. 10. maddesinin;
a. 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle
değiştirilen birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, Engin YILDIRIM ile Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
b. İkinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D. 11. maddesine, 6529 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen
ikinci fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
E. 20. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Gösteri
yürüyüşlerinin şekil ve şartları…”ibaresi ile ikinci
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
F. 22. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel
yollar…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Rıdvan
GÜLEÇ ile Recai AKYEL’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
G. 23. maddesinin;
1. (a) bendinde yer alan “…10 uncu madde hükümlerine
uygun biçimde bildirim verilmeden…” ibaresine yönelik esas incelemenin
“…10…” ibaresiyle sınırlı olarak yapılmasına, OYBİRLİĞİYLE,
2. (a) bendinde yer alan “…10…”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Engin
YILDIRIM, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Hasan Tahsin
GÖKCAN'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3. (c) bendine yönelik esas incelemenin, Kanun’un
7. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…güneş batmadan önce
dağılacak şekilde…” ibaresi yönünden sınırlı olarak
yapılmasına, bu yönden inceleme yapılan kural hakkında KARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
4. (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, Engin YILDIRIM ile Hasan Tahsin GÖKCAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
5. (e) bendinin;
a. “20 nci maddedeki yöntem ve şartlara ve...” ibaresinin Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Engin YILDIRIM’ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
b. “…22 nci maddedeki yasak ve önlemlere uyulmaksızın,”
ibaresine yönelik esas incelemenin, Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “Genel yollar…” ibaresi yönünden sınırlı olarak
yapılmasına, bu yönden inceleme yapılan kural hakkında KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
28.9.2017 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
A. “…Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan...”
ibaresi yönünden
1. 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının “…Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunansiyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri
ile… görüşleri alınarak mahallin en büyük mülki amiri
tarafından belirlenir” hükmü yer almaktadır. Kural, mahallin en
büyük mülki amirinin bu yetkisini kullanırken Türkiye Büyük Millet Meclisinde
(TBMM) grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın
geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç sendikanın ve
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin
görüşlerini almasını öngörmektedir.
2. İl ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı
belirlenirken görüşlerinin alınacağı ifade edilen siyasi partilerin il ve ilçe
temsilcilerinin sadece TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerle
sınırlandırılması çoğulcu ve katılımcı demokratik hukuk devleti ilkesine uygun
düşmemektedir.
3. Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”, hükmü yer almaktadır.
Buradaki “herkes” kavramının içine Anayasa’nın 68. maddesinde “demokratik
siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” olarak nitelendirilen siyasi
partilerin de girdiği kuşkusuzdur. Çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez
unsurlarından olan siyasi partilerden sadece belli bir güce ulaşmış olanlar
lehine getirilen söz konusu kural TBMM’de grubu bulunmayan siyasi partiler
aleyhine ayrımcılığa sebebiyet vermekte ve 10. maddenin ilk fıkrasındaki kanun
önünde eşitlik ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
4. Kanun koyucu, kamuoyunda “tabela partileri” olarak bilinen ve
aktif olarak herhangi bir siyasi faaliyet içerisinde bulunmayan partilerin
temsilcilerinin görüşlerinin alınmasını uygun görmemiş olabilir. Bununla
birlikte ülkemizdeki siyasi partilerden en azından bazılarının çeşitli il ve
ilçelerde örgütlenmiş olduğunu ve bir takım siyasi faaliyetlerde de bulunduğunu
düşünürsek, bu partilerin il ve ilçe temsilcilerinin toplantı ve gösteri
yürüyüşü yer ve güzergâhının tespitinde görüşlerinin alınmaması anayasanın 68.
maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen siyasi partilerin demokratik siyasi
hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu şeklindeki hükme aykırı düşmektedir. En
önemli temel hak ve siyasi faaliyetlerden olan toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin düzenlenmesiyle ilgili bir konuda bu partilerin görüşlerinin
alınmaması demokratik siyasi hayat açısından anayasada vücut bulan ifadenin
tersine vazgeçilebilir oldukları anlamına gelmektedir.
5. Belirtilen nedenlerle, “…Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10. ve 68. maddelerine
aykırı düştüğü kanaatiyle çoğunluk kararına
katılmıyorum.
B. “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir” ve “Toplantı
ve gösteri yürüyüşleri yer ve güzergâhı hakkında sonradan yapılacak
değişiklikler de aynı yöntemle yapılır” ibareleri yönünden
6. Kurala göre il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü
yer ve güzergâhı yukarıda sayılan kuruluş temsilcilerinin görüşü alınarak
mahallin en büyük mülkî âmiri tarafından belirlenecektir.
7. Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında
başvurulabilecek araçlar arasında yer alan “başka yollar” ibaresiyle her
türlü ifade aracının anayasal güvence altında olduğu kabul edilmiştir.
8. Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes,
önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı anayasal koruma altına alınmıştır.
9. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
anayasada mutlak bir hak olarak düzenlenmemiş, 34. maddenin ikinci fıkrasında,
bu hakkın, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel
sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği ifade edilmiştir. Ayrıca
anılan maddenin üçüncü fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda
gösterileceği belirtilmek suretiyle kanun koyucuya düzenleme yetkisi
tanınmıştır.
10. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, ifade
özgürlüğüyle de yakından bağlantılı olup, bu özgürlükle birlikte demokratik
toplum düzeninin en önemli parçalarından birini oluşturmakta ve bireylerin
belli bir konudaki düşüncelerini ifade etmelerine ve bunları kamuoyuyla
paylaşıp, karar vericiler üzerinde etki yaratmak için bir araya gelebilmelerine
imkân tanımaktadır. Bu hak, tıpkı ifade özgürlüğünde olduğu gibi, toplumun geneli
tarafından savunulan ve kabul gören düşünce ve fikirlerin yanı sıra toplumun
genelini rahatsız edebilecek, endişelendirecek, hatta şok edecek veya onların
belirli düzeyde tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla da
kullanılabilir.
11. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) barışçıl toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkının, tıpkı ifade özgürlüğü gibi, demokratik toplumun
temellerinden birini teşkil ettiğini ve bu sebeple dar bir yoruma tabi
tutulmaması gerektiğine işaret etmiştir.1
12. AİHM, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının devlete
yüklediği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesini temin amacıyla bu hakkın
kullanımının önceden bildirim veya izin şartına bağlanmasının mümkün olduğunu
kabul etmekte ve bunun tek başına Sözleşmenin 11. maddesinde güvence altına
alınan barışçıl toplanma özgürlüğüne gizli bir engel oluşturmadığına işaret
etmektedir.2
13. Bununla beraber bildirim ve izin sisteminin, toplantının
yapılmasını engelleme amacıyla kullanılamayacağını vurgulayan Strazburg
Mahkemesi bazı kamusal mekânlar yönünden getirilecek sınırlamanın, Sözleşmede
belirtilen sınırlama nedenlerinden birine dayanması ve meşru bir amacın var
olduğunun somut ve inandırıcı gerekçelerle ortaya konulması gerektiğini
belirterek hedeflenen kitlenin görüş ve duyuş alanı içinde olmayan ve bu
nedenle etkisi zayıf kalacak olan bir toplantı ve gösteriye izin verilmiş
olmasının Sözleşme’nin 11. maddesine uygun davranıldığı anlamına gelmeyebileceğine
de dikkati çekme ihtiyacı duymuştur.3
14. BM İnsan Hakları Komitesi, Barışçıl Toplantı ve Örgütlenme
Özgürlüğü BM Özel Raportörü ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT)
Toplantı Özgürlüğü Uzmanlar Paneli toplantı ve gösteri yürüyüşünün hedeflenen
kitlenin görüş ve duyuş alanı içinde olması gerektiğine işaret etmişlerdir.4 Toplantı
ve gösteri kamuoyunca hissedilmeli, bildirimde bulunma şartı gereksiz
bürokratik işlemlere boğulmamalıdır.5 Yetkili otoriteler
tarafından zaman ve mekân konusunda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyicilerine
telkinlerde bulunmak, onlarla bu hususta müzakere etmek hakkın sınırlanması
anlamına geleceğinden, sınırlamaların BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin
21. maddesindeki gereklilik ve ölçülülük ilkeleriyle uyumlu olması
gerekmektedir.6
15. Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin “önceden
izin almadan” bu hakka sahip olduğu belirtilmiştir. Toplantı ve
gösteri yürüyüşünün yapılabilmesi için önceden izin alınması zorunluluğunun
bulunmaması, hak sahibinin, toplantı ve gösteri yürüyüşünü istediği yerde
yapabilme imkânına sahip olduğu anlamına gelmektedir.
16. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının amacı ve
mahiyeti dikkate alındığında, bu hakkın, toplantı veya gösteri yürüyüşünün
yapılacağı yer ve güzergâhı tespit etme ve seçme hakkını da kapsadığı açıktır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği yer ve güzergâhın, açıklanan
düşüncenin muhataplarına ulaştırılması ve onlar üzerinde yaratacağı etkinin
büyüklüğü bakımından önem taşıdığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle
toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergâhın seçiminin kural
olarak, düzenleyicilerin takdirinde olması gerekir.
17. Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin,
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği ve bu sınırlamaların,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
18. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek alanların mahallin
en büyük mülki amirince belirlenen yer ve güzergâhlarla sınırlandırılmasının,
bireylerin toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânı seçme hakkına
müdahale teşkil ettiği ve bu müdahalenin de kanunilik ölçütüne uygun olduğu
açıktır.
19. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek alanların mahallin
en büyük mülki amirince belirlenmesinin ve bu nedenle hakkın kullanılmasında
sınırlama yapılmasının, kamu düzeninin sağlanması ve başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması gibi Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında
düzenlenen meşru amaçlara hizmet ettiği söylenebilir. Diğer taraftan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sınırlama getirilebilmesi için meşru bir
amacın varlığı yeterli olmayıp Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen diğer
güvencelere de uyulması gerekmektedir.
20. Dava konusu kurallarla, toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapılabilecek alanlar, mahallin en büyük amirince belirlenen yer ve
güzergâhlarla sınırlandırılmak suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına müdahalede bulunulup, bir sınırlama getirilmişse de anılan hakkın özüne
dokunulduğunu söylemek mümkün değildir. Bununla beraber, demokratik bir
toplumda bu hakka müdahale edilebilmesi, ancak zorlayıcı nedenlerin varlığına
bağlıdır.
21. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı alan ve
güzergâhların önceden belirlenmesi katılımcılar ve toplum açısından bazı
güvenceler sağlasa da haktan yararlanma üzerinde caydırıcı bir etki yaratabilir
çünkü kişiler toplantı ve gösteri yürüyüşünün gerçekleştirileceği mekândan
dolayı etkisiz olabileceğini düşünebilirler ve toplantı ve gösteri yürüyüşüne
katılmaktan vazgeçebilirler. Bu nedenle toplantı yerinin önceden mülki amirce
belirlenmesinin hakkın kullanımını, dolayısıyla da etkisini azaltıcı bir işlev
gördüğünü söylemek mümkündür. Kaldı ki, bir toplantı ve gösteri yürüyüşü katılımcılar
için belli siyasi ve toplumsal anlamları ve simgesel önemi olan ve toplumsal
bellekte yer edinmiş mekânlarda gerçekleştirilmek istenebilir. Bu mekânlar
dışında hakkın kullanılması hakkın özneleri ve amaçları açısından çok da
anlamlı olmayabilir.
22. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün türü, mahiyeti, kapsamı,
amacı, biçimi, katılanların sayısı gibi unsurlar dikkate alınmak suretiyle
toplantının talep edilen yerde yapılmasının kamu düzenini etkileyip
etkilemediği veya başkalarının hak ve özgürlüklerini zedeleyip zedelemediği
hususu değerlendirildikten sonra yasaklama kararının gerekliliği noktasında bir
karar verilmesine imkân tanımadan, toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlenebilecek alanların önceden mahallin en büyük mülki amirince belirlenmesi
yoluyla bazı yerlerin her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşüne kapalı hale
getirilmesi demokratik toplum düzeni bakımından gerekli değildir ve zorlayıcı
acil bir toplumsal ihtiyaca da cevap vermemektedir.
23. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kuralların Anayasa’nın 13.,
26. ve 34. maddelerine aykırılık taşıdığı düşüncesiyle çoğunluk kararına
katılmak mümkün olmamıştır.
C. “…en az kırksekiz saat önce…”, ve “10 uncu…”
ibareleri bakımından
24. Kanun’un 10. maddesiyle, toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı, bildirim usulüne tabi kılınmıştır. Maddenin birinci
fıkrasında, toplantı yapılabilmesi için düzenleme kurulu üyelerinin tamamının
imzalayacakları bir bildirimin, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat
önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu
valilik veya kaymakamlığa verileceği hükme bağlanmıştır.
25. Kanun’un 23. maddesinin itiraz konusu ibarenin yer aldığı (a)
bendinde, 10. madde hükümlerine uygun olarak bildirimde bulunulmadan düzenlenen
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanuna aykırı sayılacağı öngörülmektedir.
26. Bildirim şartına uyulmadan düzenlenen toplantı ve gösteri
yürüyüşünün kanuna aykırı sayılmasının hakka müdahale teşkil ettiği açıktır.
Bildirim şartıyla kamu güvenliği ve kamu düzeninin korunması hedeflendiğinden
bu şarta uyulmadan düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı
sayılmasının meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla asıl
tartışılması gereken mesele, bu şarta uyulmadan düzenlenen toplantı ve gösteri
yürüyüşünün kanuna aykırı sayılmasının demokratik bir toplumda gerekli olup
olmadığı ve ölçülü bir müdahale teşkil edip etmediği hususudur.
27. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün kırksekiz saat önceden
bildirilmesi şartına tabi tutulması ani ve hızlı bir şekilde gelişen ve bu
nedenle kırksekiz saat önceden bildirimde bulunulması mümkün olmayan olaylar
üzerine düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasa dışı hale
getirmektedir. Bildirim şartına uyulmadan gerçekleştirilen bir toplantı ve
gösteri yürüyüşü yasa dışı bir hale geldiğinde kolluk güçleri tarafından zor
kullanma da dâhil olmak üzere dağıtılabilmektedir. Böyle bir bir toplantı veya
gösteri yürüyüşünü düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine
katılanların, bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılacakları Kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasında
belirtilmektedir.
28. Ortaya çıkan çok yeni bir duruma bazı kişiler derhal tepki
göstermek ve bu tepkilerini kamuoyuna ve yetkililere toplantı ve gösteri
yürüyüşü şeklinde göstermek ve iletmek isteyebilirler. Toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenlenmesinin aciliyet taşıdığı bazı hallerde bildirim şartının
aranması, toplantı veya gösteri yürüyüşünün amacına ulaşmasına mani
olabilecektir. Bu gibi durumlarda, bildirim şartı yerine getirildikten sonra
toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesi, bu toplantı ve gösteri yürüyüşünün
yapılmasını anlamsızlaştırabilecek ve bu konudaki mesajların sıcağı sıcağına
verilmesine engel teşkil edebilecektir. Bu nedenle, güncel ve somut bir olaya
anlık olarak tepki gösterilmesi gereken hâllerde, önceden bildirimde bulunma
gerekliliği yerine getirilmeden toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenebilmesi
gerekir. AİHM de bu tür durumlarda söz konusu toplantı ve gösterinin (barışçıl
olmak şartıyla) önceden izin veya haber verme şartı yerine getirilmemiş olsa
dahi yapılabilmesi gerektiğini kabul etmektedir.7
29. Kırksekiz saatlik süre içinde bildirimde bulunulmasının
anlamsız kalacağı olaylar ile bildirimsiz olsa bile kamu güvenliği ve düzeni
bakımından tehdit oluşturmayan barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin,
toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların düşüncelerini ifade etmelerine
yetecek derecede müsamaha gösterilmeden dağıtılması sonucunu doğuran kural,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına demokratik toplum düzeni
açısından zorlayıcı acil bir toplumsal ihtiyacı karşılamayan ve ölçülü
olmayan bir sınırlama getirmektedir.
30. Diğer taraftan, itiraz konusu kural, nitelik yönünden herhangi
bir ayrım yapılmasına imkân vermeksizin bildirimsiz yapılan her türlü toplantı
ve gösteri yürüyüşünü düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine
katılanların, asgari bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılmasını hükme bağlamıştır. Kamu güvenliği ve düzeni bakımından
tehdit oluşturmayan barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen veya
yönetenler ile katılanlara, sırf bildirimde bulunulmamış olması
nedeniyle asgari bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilmesi
biçimindeki yaptırımın uygulanması ve bu yaptırımın ani gelişen olaylara
tepkinin bir ifadesi olarak düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerine
katılanları da kapsaması orantılı değildir.
31. Belirtilen nedenlerle dava konusu kuralların Anayasa’nın
13., 26., 34. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle karara muhalif
kalınmıştır.
D. “6 ve 10 uncu maddeler gereğince belirtilen yerler dışında” ve
“20 nci maddedeki yöntem ve şartlara ve…” ibareleri yönünden
32. Kanun’un 23. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle,
Kanun’un 6. ve 10. maddeleri gereğince belirlenen yerler dışında düzenlenen
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanuna aykırı sayılması öngörülmektedir.
Buna göre, mahallin en büyük mülki amirince belirlenen yer ve güzergâhların
dışında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi kanuna aykırı sayılmaktadır.
33. Kanun’un, 6529 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen 6.
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…mahallin en büyük
mülki amiri tarafından belirlenir.” ibaresi yukarıda incelenmiştir.
Buradaki gerekçeler, mahallin en büyük mülki amirince belirlenen yerler dışında
kalan alanlarda düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı
sayılmasını öngören itiraz konusu kural yönünden de geçerlidir. Dolayısıyla
mahallin en büyük mülki amirince belirlenen yerler dışında kalan alanlarda
düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin dağıtılması ve
bunu düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine
katılanların cezalandırılması sonucunu doğuran kural, demokratik toplum
düzeni bakımından gerekli bir müdahale niteliği taşımamaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kuralla Anayasa’nın 13., 26.
ve 34. maddelerine aykırılık taşıdığı gerekçesiyle karara katılmıyorum.
Başkanvekili
Engin
YILDIRIM
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
1. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun itiraz
yoluyla iptali istenen 10. maddesinde; toplantı yapılabilmesi için, düzenleme
kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirimin, toplantının
yapılmasından en az 48 saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının
yapılacağı yerin bağlı bulunduğu yerin valilik veya kaymakamlığına verileceği
öngörülmektedir.
Kanun’un iptal davasına konu 23. maddesinin (a) bendinde yer
alan “… 10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden
…” yapılan toplantıların, maddenin son cümlesine göre kanuna aykırı
sayılacağı belirtilmektedir.
Buna göre, en az 48 saat önce bildirimde bulunmaksızın toplantı ve
gösteri yürüyüşleri kanuna aykırı sayılacak olup, toplantıya ve yürüyüşe
katılanların Kanun’un 28. maddesi gereğince bir yıl altı aydan üç yıla kadar
hapis cezasıyla cezalandırılacakları anlaşılmaktadır.
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü, aynı zamanda ifade özgürlüğünün
bir aracı olup, Anayasa’nın 34. maddesinde ayrı bir temel hak olarak
düzenlenmiştir. Bu nedenle, bu hakka yapılacak sınırlamaların, maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen sınırlama nedenlerine dayanması ve Anayasa’nın 13.
maddesinde belirlenen güvencelere uygun olması yani, demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekir. Çoğunluk
gerekçesinde de belirtildiği gibi, AİHM içtihatları, bu hakkın demokratik
toplumun temellerinden birini teşkil ettiğini ve bu sebeple dar yoruma tabi
tutulmaması gerektiğini kabul etmiştir (Ezelin/Fransa, 11800/85).
3. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyenlerin amacı sadece kendi
görüşlerini kendi aralarında dile getirmekten ibaret olmayıp, daha ziyade belli
bir konuda bu görüşlerini farklı düşünen veya o konuda fikir sahibi olmayanlara
duyurmak, benimsetmeye çalışmak, sadece yerel değil ülke ve dünya ölçeğinde de
yaşanmış veya yaşanabilecek bir olayı, bir olguyu, alınacak bir kararı, siyasi
veya idari bir eylem veya işlemi desteklemek veya protesto etmek, bir sonucun
gerçekleşmesini veya gerçekleşmemesini talep etmek için karar alıcıların
dikkatini çekmek, toplumsal bir farkındalık yaratmaya çalışmaktır.
Günümüzde uluslararası veya ülke içi gelişmelerin seyri ve hızı,
siyasi ve idari tasarrufların gelişen olaylar karşısında çok süratli bir
şekilde kararlar alınmasını gerektirmekte; gündemler çok hızlı değişebilmektedir.
Bu nedenle, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin etkisini yitirmeden, olayların
gerisinde kalarak anlamsız hale gelmeden yapılabilmesine ihtiyaç vardır.
4. Bildirimin en az 48 saat önce ve çalışma saatleri içinde
yapılması, aksi halde toplantı veya gösteri yürüyüşünün yasaya aykırı hale
gelmesi sonucunu doğuran kurallar, hazırlık süresi ve resmi tatiller de hesaba
katılacak olursa, bazı durumlarda toplantı veya gösteri yürüyüşünün makul
olmayan uzun bir süre gecikmesine ve etkisiz kalmasına yol açabilecektir. Öte
yandan, bu kadar uzun bir süre, bildirimi yapılmış bir toplantı veya gösteri
yürüyüşünün yasal olarak başlamakla birlikte sonradan yasa dışı bir toplantı
veya gösteriye dönüşmesini önlemek amacıyla da izah edilemez. Bu nedenle, iptal
istemine konu 10. maddeyle öngörülen 48 saat önce bildirimde bulunma koşulunun,
Anayasa’nın 34. maddesindeki temel hakka ölçüsüz ve gereksiz bir müdahale
teşkil ettiği görüşündeyim.
5. İptal istemine konu olan Kanun’un 23. maddesindeki “…10
uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden veya toplantı veya
yürüyüş için belirtilen gün ve saatten önce veya sonra” biçimindeki
(a) bendinin incelemesi Mahkememizce sadece “10 uncu madde hükümlerine
uygun biçimde bildirim verilmeden” ibaresiyle sınırlı olarak yapılmış
ise de, 10 uncu maddede 48 saat önce bildirim yükümlülüğü getirildiği getirdiği
ve buna uyulmaması halinde toplantı veya gösteri yürüyüşünün belirtilen gün ve
saatten önce veya sonra yapıldığına bakılmaksızın kendiliğinden yasa dışı hale
geleceği öngörüldüğünden, kuraldaki atıf (10 uncu madde), yukarıda açıklanan
aynı gerekçelerle, Anayasa’ya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
1. 2911 Sayılı Kanunun 6529 sayılı Kanunla değişik 6. maddesinin
ikinci fıkrasında; toplantı ve gösteri yürüyüşünün yer ve güzergahının, anılan
fıkrada belirtilenlerin görüşü alınarak mahallin en büyük mülki amiri
tarafından belirleneceği belirtilmektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, küçük ya da büyük bir
toplumsal sorunu dile getirmeyi veya siyasi bir fikri savunmayı kapsayan, bir
grup insanın ifade özgürlüğünü açıklama biçimini kapsamaktadır. Bir yönüyle
örgütlenme özgürlüğünü, diğer yönüyle de ifade özgürlüğünü ilgilendirmekle
birlikte Anayasanın 34. maddesinde bağımsız bir hak olarak düzenlenmiştir.
Anayasal bir güvenceye kavuşturulan bu hakkın sosyal sorunları dile getirme,
siyasal katılmaya katkısı ve ifade özgürlüğünü gerçekleştirme gibi
fonksiyonları nedeniyle, demokratik toplumun temelini oluşturduğu kabul
edilmektedir.
Anayasanın 34/1. maddesinde “herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir”
denilmektedir. İfade ediliş biçimi ve hakkın özü gereği bu hükümden, toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının izne tabi tutulamayacağı ve kural olarak
hakkı kullanmak isteyenlerin, etkili olacakları yer ve güzergahta icra
edebileceklerinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Buna karşın elbette birtakım
kamusal zorunluluklar veya başkalarının haklarının korunmasına bağlı nedenlerle
hakkın sınırlanabilmesi gerekir. Nitekim 2. fıkrada sınırlama nedenleri
gösterilmektedir. Fakat birinci fıkrada belirtilen temel kuraldan, hakkı
kullananların yer ve güzergahı belirlemeye de haklarının olduğu sonucunu çıkarmak
mümkündür. Nitekim kimi durumda eylemin belirli bir yerde yapılması, (örneğin
mahalle yolundaki kazaları protesto edenlerin, eylemlerini bu yerde yapmak
istemeleri gibi) etkili olunması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Belirttiğimiz yorumun dayanağının gerek hakkın anayasal düzenleniş biçiminde,
gerekse hakkın özünde mündemiç olduğunu düşünmekteyiz. Diğer taraftan, 2001
yılında 4709 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği sırasında (değişiklik
gerekçesinde belirtildiği üzere demokratik standartlara ve insan hakları
hukukunun evrensel ilkelerine uygunluğu sağlamak amacıyla), 34. maddede yer
alan “…yetkili idari merci gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergahı
tespit edebilir” şeklindeki ikinci fıkranın yürürlükten kaldırılması
da bu yorumu teyit etmektedir.
İkinci fıkra uyarınca kanunla sınırlama nedenlerine uygun biçimde,
bazı yer ve güzergahların bu tür eylemler için uygun olmayabileceği
düzenlenebilir. Örneğin şehir trafiğinin yoğun olarak işlediği yollarda, mabet,
hastane, askeri birlik, vb. yerlerin önlerinde geniş katılımlı toplantılar
yapılması yasaklanabilir. Başka bir anlatımla Anayasadaki düzenlemede hakkın
kullanılamayacağı yerlerin belirlendiği, diğer herhangi bir yerde ise toplantı
ve gösteri yürüyüşünün yapılabileceğinin kabul edilmiş olduğu sonucu
çıkartılmalıdır. Fakat tersinden bir bakışla Anayasa hükmünün, mülki amir
tarafından sadece hakkın kullanılabileceği yerlerin sınırlı bir biçimde
belirlenmesini içerdiğinin yorumlanması, hakkın özünü ihlal eder niteliktedir.
Gerçekten de incelenen kanun hükmünde “il ve ilçelerde toplantı
ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergahı … mahallin … mülki amiri
tarafından belirlenir” biçimindeki ifade ile bir taraftan güzergahı
belirleme yetkisi hakkı kullananlardan alınarak mülki amire verilmekte, diğer
taraftan da sadece belirli birkaç yerde hakkın kullanımına izin verilip,
şehirdeki diğer tüm alanların kategorik biçimde yasaklanması mümkün
kılınmaktadır. Ayrıca, mülki amir tarafından belirlenen yer dışında hakkın
kullanılmasının kanun dışı sayılarak aynı kanunda hapis cezası yaptırımı ile
karşılanması da hakkın özüne yönelik bu olumsuz müdahalenin etkisini oldukça
artırmaktadır. Dolayısıyla, incelenen kural hakkın özünü zedeler nitelikte
olduğundan, Anayasanın 13 ve 34. maddelerine aykırıdır. Bu nedenle ikinci
fıkradaki, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergahının tespitini öngören “mahallin
en büyük mülki amiri tarafından belirlenir” ibaresinin iptali gerektiği
düşüncesindeyim.
2. Denetlenen diğer kural; 2911 Sayılı Kanunun değişik 6.
maddesinin dördüncü fıkrasıdır. Bu fıkrada, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve
güzergahı hakkında sonradan yapılan değişikliklerin de ikinci fıkrada
gösterilen yöntemle yapılacağı düzenlenmektedir. İkinci fıkradaki “en büyük
mülki amir tarafından belirlenir” ibaresine ilişkin olarak açıkladığımız
gerekçe, dördüncü fıkra yönünden de geçerlidir. Güzergah değişikliği aynı
yönteme tabi tutulmakla, bu düzenleme de Anayasanın 13 ve 34. maddelerine
aykırıdır.
3. 2911 Sayılı Kanunun 23. maddesinin (a) bendinde, “10.
madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden …” yapılan toplantı ve
gösteri yürüyüşleri kanuna aykırı sayılmaktadır. Bu maddede öngörülen kanuna
aykırılık başlıbaşına bir müeyyide niteliğinde olmakla birlikte, bu durumda
Kanunun ileriki maddelerinde toplantının zorla dağıtılması ve hapis cezası gibi
maddi yaptırımlar da öngörülmektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri çoğu kez önceden belirlenen bir
amaca uygun olarak düzenlenmektedir. Bu nedenle bu tür eylemler için yer ve
güzergah belirlenmesinin istenilmesi, güvenliğin sağlanabilmesi için zorunlu
görülebilir. Dolayısıyla bu tür eylemlere ilişkin olarak 10. maddede öngörülen
düzenleyici kurala aykırı davranışın kanuna aykırılıkla sonuçlandırılmasında
Anayasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Buna karşın, kimi toplantı veya
gösteri yürüyüşleri güncel bir soruna işaret etmek maksadıyla aynı gün
içerisinde (sıcağı sıcağına) gerçekleştirilmelidir. Hatta bu tür durumlarda
toplantının sonraya bırakılması, eylemin anlamsızlaşmasına veya etkisinin son
derece azalmasına neden olabilmektedir. Bu nedenledir ki AİHM böyle hallerde
barışçıl bir toplantı veya gösterinin izin ya da önceden haber verme şartına
uyulmasa dahi yapılabilmesi gerekliliğine işaret etmektedir (AİHM Bukta
ve diğ./Macaristan, 17.7.2017, 25691/04, par. 36-38).
İncelenen kuralda, önceden haber verme imkanı olan eylemler ile
niteliği gereği bildirimsiz yapılması gereken eylemler arasında bir ayrım
yapılmaksızın, her ikisinin de kanuna aykırı sayılarak, gayrı meşru eylem
olarak nitelenip, Kanundaki diğer müeyyidelerin uygulanabilmesi yolunun
açılması, toplantı ve gösteri yürüyüşünü yapma hakkının özünü zedelemektedir.
Bu nedenle kural, Anayasanın 13 ve 34. maddelerine aykırıdır.
4. 2911 Sayılı Kanunun 23. maddesinin (d) bendinde; “6 ve
10. maddeler gereğince belirlenen yerler dışında” yapılan toplantı ve
gösteri yürüyüşleri kanuna aykırı sayılmaktadır.
Bu kural ile de 6. maddenin 2. fıkrasında belirtilen yöntemle ve
mahallen en büyük mülki amiri tarafından belirlenen toplantı ve gösteri
yürüyüşü yapılacak yerler dışındaki eylemler kanun dışı kabul edilmektedir.
Yukarıda 6. maddenin ikinci fıkrası yönünden açıkladığım gerekçelerle, 23.
maddenin (d) bendindeki (6) ibaresinin iptali gerektiğini düşünmekteyim.
Açıklanan gerekçelerle, 2911 Sayılı Kanunun 6529 sayılı
Kanunla değişik 6. maddesinin ikinci fıkrasındaki “mahallin en büyük mülki
amiri tarafından belirlenir” ibaresinin; değişik 6. maddesinin dördüncü
fıkrasının; 23. maddesinin (a) bendindeki “10. madde hükümlerine uygun
biçimde bildirim verilmeden …” ibaresinin ve aynı
maddenin (d) bendindeki “6 ve 10. maddeler gereğince belirlenen
yerler dışında” ibaresinin iptali gerektiği görüşünde olduğumdan, çoğunluğun
ret yönündeki görüşlerine katılmıyorum.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
1) 6.10.1983 tarihli, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun; 22. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’nın ilgili
maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle verilen iptal kararına aşağıda açıklanan
gerekçelerle katılmamaktayız.
2) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı mutlak bir hak
olmayıp kanun ile sınırlandırılması mümkündür. Bu hak, Anayasa’nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen, “başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması” amacıyla sınırlandırılabilir.
3) Dava konusu ibareyle genel yollarda toplantı düzenlenmesi
yasaklanmak suretiyle toplantı düzenleme hakkı sınırlandırılmıştır. Çoğunluk
görüşünde de kabul edildiği üzere sınırlama, “başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması”meşru amacına dayanmaktadır. Bu yönüyle çoğunluk
kararına katılmakla birlikte söz konusu sınırlamanın ölçülülüğü hususunda
çoğunluk görüşünden ayrışmaktayız.
4) Dava konusu kuralda, genel yollarda toplantı yapılamayacağı
belirtilmiştir. Dolayısıyla mahallin en büyük mülki amirince Kanun’un 6.
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca toplantı alanları belirlenirken genel
yolların toplantı alanı olarak gösterilmesi imkansızdır. Yasak, sadece
toplantılara yönelik olup, gösteri yürüyüşlerine ilişkin değildir. Bu nedenle
mahallin en büyük mülki idare amirince genel yolların gösteri yürüyüşü
güzergahı olarak belirlenmesi mümkündür. Mahiyetleri itibariyle gösteri
yürüyüşlerinin genel yollarla yapılması işin doğasından kaynaklanmaktadır.
5) Çoğunluk görüşüne göre, genel yol niteliği taşıyan bir yerde
toplantı düzenlenmesinin trafiği aksatacak olmasının o yerin toplantıya
kapatılmasını haklılaştırabilmesi için gündelik yaşamın “aşırı ve
katlanılamaz” derecede zorlaşması gerekmekte; gündelik yaşamın etkilenme
boyutuna yönelik herhangi bir değerlendirme yapma imkânı tanımayan itiraz
konusu kural toplantı hakkına ölçüsüz müdahale teşkil etmektedir. Bize göre
itiraz konusu kuralla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan
müdahale ölçülülük ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır.
6) Genel yolların asıl tahsis amacı yaya ve yolcu sirkülasyonunun
sağlanması olup, buralarda toplantı düzenlenmesi halkın ulaşım hakkını zedeler.
Maddenin gerekçesinden, kanun koyucunun genel yolları toplantı yeri olarak
belirlenmesini yasaklamasının nedeninin trafik düzeninin aksatılmaması olduğu
anlaşılmaktadır. Genel yollarda trafik düzeninin aksatılmadan da gösteri
yürüyüşü düzenlenmesi mümkün olduğundan kanun koyucu, buraların gösteri
yürüyüşü güzergahı olarak belirlenmesine yönelik herhangi bir yasak
öngörmemiştir.
7) Genel yolların toplantı yeri olarak belirlenmesinin
yasaklanması, toplantı düzenlenecek mekanları sınırlandıracağından toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale niteliği taşıdığı ileri
sürülebilir. Genel yolların toplantı yeri olarak belirlenmesinin yasaklanması
suretiyle hakka yapılan müdahalenin başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacına dayandığı ve meşru olduğu anlaşılmaktadır. Meşru amaca
dayanan bu sınırlandırma Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü bulunması da ayrıca gerekmektedir.
Sınırlandırma getirilen hakkın özüne dokunmayan ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun ve ölçülü olan genel yollarda gösteri yürüyüşü yapılmasına
yasaklama getirmeyen sadece bu yollarda toplantı yapılmasını yasaklayan
düzenleme, çoğunluk görüşünde ileri sürülen argümanların aksine Anayasa’ya uygun
bulunmaktadır.
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
1Ezelin/Fransa, Başvuru No: 11800/85, Karar Tarihi:.
26.4.1991, § 37.
2Oya Ataman/Türkiye Başvuru No: 74552/01,
Karar Tarihi: 05.12.2006 § 36; Bukta ve Diğerleri
/Macaristan Başvuru No: 25691/04, Karar Tarihi: 17. 7. 2007 §§
35-36; Skiba/Polonya, Başvuru No: 10659/03, Karar Tarihi:
7.7.2009; DİSK ve KESK/Türkiye Başvuru No: 38679/08, Karar
Tarihi: 27.11.2012, § 28; Djavit An/Türkiye Başvuru No:
20652/92, Karar Tarihi: 20.2.2003, §§ 66-67; Balçık ve
diğerleri/Türkiye, Başvuru No: 25/02, Karar Tarihi: 29.10. 2007.
3DİSK ve KESK/Türkiye, Başvuru No: 38676/08,
Karar Tarihi: 27.11.2012, § 27; Galstyan/Ermenistan, Başvuru
No: 26986/03, Karar Tarihi: 15.11.2007, § 114; Sergey Kuznetsov/Rusya,
Başvuru No: 10877/04, Karar Tarihi: 23.10.2008, § 42.
4 UN Human Rights Council, Second Thematic Report of the
Special Rapporteur on the rights to freedom of peaceful assembly and of
association, Maina Kiai, UN Doc. A/HRC/23/39, 24 April 2013, § 60.
5 UN Human Rights Council, Second Thematic Report of the
Special Rapporteur on the rights to freedom of peaceful assembly and of
association, Maina Kiai, UN Doc. A/HRC/23/39, 24 April 2013 § 54;
Guidelines on Freedom of Peaceful Assembly prepared by the OSCE/ODIHR (2010)
Panel of Experts on The Freedom of Assembly, OSCE Office for Democratic
Institutions and Human Rights (ODIHR) Warsaw https://www.osce.org/odihr/73405?download=true §§
115-117, erişim tarihi 2.11.2017.
6 UN Human Rights Council, Second Thematic Report of the
Special Rapporteur on the rights to freedom of peaceful assembly and of
association, Maina Kiai, UN Doc. A/HRC/23/39, 24 April 2013 § 56.
7 Bukta ve Diğerleri/Macaristan, Başvuru
No: 25691/04, Karar Tarihi: 17.7.2007, §§ 36-38.