“Mahkememizin 2016/63 Esas sayılı dosyasında sanığın Türk Ceza Kanunun 203/1, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıştır, yargılama sonunda mahkememizin 2013/869 esas 2013/458 karar sayılı ilamı ile sanığın mühür bozma suçundan Türk Ceza Kanunun203/1, 50/1-a maddesi uyarınca sonuç olarak 3.600 TL. adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş bu karar temyiz üzerine, Yargıtay 21. Ceza Dairesinin 2015/6366 karar sayılı ilamı ile “Türk Ceza Kanunun 50/2 maddesindeki suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmiş ise, bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez, hükmü ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19/03/2013 gün 2012/2-1500 esas 2013/95 sayılı kararında da açıklandığı üzere seçenek yaptırım öngörülen hallerde, mükerrir sanık hakkında temel cezasının Türk Ceza Kanunun 58/3 maddesi hükmü gereğince zorunlu olarak hapis cezası şeklinde belirleneceği, aynı kanunun 50/2 maddesine göre de, bu cezasının paraya çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi” yönünden bozulmuş bozma sonrası dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilmiştir. Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50/2. maddesinin uygulanması söz konusudur.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun itiraz konusu kuralı içeren 50/2. maddesi şu şekildedir.
“Suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasını seçenek olarak öngörüldüğü hallerde hapis cezasına hükmedilmiş ise, bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez.” Öte yandan aynı yasanın 58/3. maddesinde “tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüş ise, hapis cezasına hükmolunur,” düzenlemesi bulunmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’ Düzenlemesi yer almaktadır.
Anayasa’nın 10. maddesinde ‘Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep vb sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir.’ düzenlemesi bulunmaktadır. Yine 10. maddenin son fıkrasında ‘Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar' düzenlemesi getirilmiştir.
İtiraza konu olan ve iptali istenen yasa maddesindeki suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde hapis cezasına hükmedilmiş ise, bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez şeklindeki düzenleme hukuk devletinde bulunması gereken adalet ve hakkaniyet ilkeleri ile, suç ve cezaların orantılılığı ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Yine anılan düzenlemenin Anayasanın 10. maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı olduğu değerlendirilmiştir.
Zira Türk Ceza Kanununun 50/2. ve 58/3. maddesi düzenlemeleri bir arada değerlendirildiğinde Türk Ceza Kanununun 58/3. maddesinde tekerrür halinde seçimlik cezalardan hapis cezasına hükmolunmasının zorunludur.
Bu durumda 50/2. maddesi uyarınca hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde 58/3. madde uyarınca hapis cezasına hükmolunacak bu para artık adli para cezasına çevrilemeyecektir. Bu durumda sonraki suç olarak seçimlik ceza öngörülmeyen daha ağır bir suçun işlenmesi halinde Türk Ceza Kanunun 50/1-a maddesinin uygulanabilmesi, ancak sonraki suç olarak seçimlik ceza öngörülen daha hafif bir suçun işlenmesi halinde Türk Ceza Kanununun 50/1-a maddesinin uygulanamaması sonucu doğmaktadır.
Bu nedenle anılan düzenlemenin Anayasanın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
Dosyaya konu olayda sanığın mühür bozma suçu değil de, örneğin Basit Tıbbi Müdahale ile giderilemeyecek, Türk Ceza Kanununun 86/1. maddesinde kalacak biçimde kasten yaralama suçunu işlemesi halinde yine tekerrüre esas sabıkası bulunan sanığa bu maddede seçimlik ceza öngörülmediğinden doğrudan hapis cezası tayin edilecek ancak bu durum Türk Ceza Kanunun 50/2. maddesinde yazılı düzenlemeyi kapsamadığından aynı yasanın 50/1-a maddesinin uygulanmasına engel bir durum olmayacaktır. Aynı şekilde mükerrir bir sanık Türk Ceza Kanununun 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama suçu işlediğinde bu Yasanın 50/2. maddesi uyarınca 50/1-a maddesi hakkında uygulanamayacak iken, daha ağır yaptırım içeren 86/1 maddesinde yazılı kasten yaralama suçu işleyen bir başka mükerrir sanık hakkında 50/1-a maddesinin uygulanmasına yasal bir engel görülmeyecektir.
Mükerrir bir sanık Türk Ceza Kanununun 106/1-2 cümle maddesinde yazılı basit tehdit suçunu işlediğinde Türk Ceza Kanununun 50/2. maddesindeki düzenleme nedeniyle hakkında aynı yasanın 50/1-a maddesi uygulanamayacak ancak mükerrir başka bir sanık bundan çok daha ağır olan ve daha ağır yaptırım içeren Türk Ceza Kanununun 106/1- 1. cümle maddesinde yazılı tehdit suçunu işlediğinde hakkında Türk Ceza Kanunun 50/1-a maddesinin uygulanması mümkün olacaktır. Böylelikle daha ağır suç işleyen ve hakkında kanun maddesinde doğrudan hapis cezası öngörülen failler için Türk Ceza Kanunun 50/1-a maddesi uygulanabilirken daha hafif yaptırıma bağlı suç işleyen ve hakkında uygulanacak kanun maddesinde daha hafif olduğundan seçimlik ceza öngörülen fail hakkında bu madde uygulanamayacaktır.
Mahkememizce bu nedenle Türk Ceza Kanununun 50/2. maddesinde yazılı düzenleme Anayasanın 2. ve 10. maddelerine aykırı bulunmuştur ve buna ilişkin itiraz başvurusunda bulunulması zarureti doğmuştur.
NETİCE VE TALEP: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Uygulamaya konu Türk Ceza Kanununun 50/2. maddesinde yazılı “suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde hapis cezasına hükmedilmişse bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez’ düzenlemesinin Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2016/63 esas sayılı dosyası yazımız ekinde sunulmuştur.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/200
Karar Sayısı : 2016/192
Karar Tarihi : 28.12.2016
R.G.Tarih-Sayısı : Tebliğ edildi
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Şüpheli hakkında mühür bozma suçundan açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın yer aldığı 50. maddesi şöyledir:
“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
Madde 50- (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
(2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
(3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.
(5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.
(6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir.”
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Aydın AYGÜN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.”; 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise “Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
3. 5237 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına yönelik itiraz başvurusu, Anayasa Mahkemesinin 19.2.2009 tarihli ve E. 2006/107, K. 2009/28 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş ve bu karar 2.6.2009 tarihli ve 27246 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesince işin esasına girilerek verilen ret kararından sonra aynı kural hakkında yeni bir başvurunun yapılabilmesi için, önceki kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 2.6.2009 tarihinden başlayarak geçmesi gereken on yıllık süre henüz dolmamıştır.
5. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurala ilişkin iptal talebinin, Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
III- HÜKÜM
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun, Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince REDDİNE, 28.12.2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ