“…
A. Olağanüstü Halin ve Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde
Kararnamelerinin Hukuki Niteliği ile 1982 Anayasasında Olağanüstü Hal ve Kanun
Hükmünde Kararnameler Rejimi
Çağdaş demokrasilerde olağanüstü
yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit
ve tehlike ile bu tehdit ve tehlikenin olağan dönemlerde alınacak tedbirlerle
ortadan kaldırılamayacak büyüklükte olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi
ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir. Bir başka
ifadeyle, olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı
taşıyan rejimlerdir. Bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi, olağanüstü hal de
çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir
rejimdir. Bunun anlamı, olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma
olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır. Olağanüstü hal, anayasal
demokratik rejimlerin istisnai hallerde askıya alınması değil, devletin ve
ulusun varlığına yönelik bulunan büyük bir tehdit veya tehlikenin ortadan
kaldırılması ve olağan hukuk düzenine dönmek amacıyla geçici bir süreyle
yürütme organının yetki alanının olağan dönemlere göre genişletilebilmesi ve
temel hak ve özgürlüklerin daha geniş ölçüde sınırlandırılabilmesi olanağını
verir. Ancak bu yetki genişlemesi, yürütme organının hukuk devleti dışına
çıkabilmesi sonucunu doğurmaz. Yürütme organı, olağanüstü hallerde de çerçevesi
ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek
zorundadır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi de 1991
tarihli kararlarında “... demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri,
hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez. Olağanüstü yönetimler
kaynağını Anayasa'da bulan, anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama
ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir. Ayrıca,
olağanüstü hal yönetimlerinin amacı, anayasal düzeni korumak ve savunmak
olmalıdır. Bu nedenle olağanüstü yönetim usulleri yürütme organına önemli
yetkiler vermesine, hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına
karşın, demokrasilerde sonuçta bir ‘hukuk rejimi’ dir.” (10.1.1991 günlü ve E.
1990/25, K. 1991/1 sayılı karar) diyerek, olağanüstü hal rejiminin hukuki ve
sınırlı; aynı zamanda da anayasal düzeni askıya almayı değil, korumayı ve
savunmayı amaçlayan bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamıştır.
Olağanüstü hallerin amacı, olağanüstü
hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri
almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir. Olağanüstü hal yönetimini
anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak
kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz. Bu nedenle
olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai
nitelik taşımalıdır. Bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini
sürdürecek nitelikte olamaz, bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz.
Demokratik hukuk devleti içinde yer
alan olağanüstü hal rejimleri ancak bazı temel ilkelere dayandıkları takdirde
anayasaya uygun ve meşru sayılabilir.
1. Olağanüstü hal rejimi ve olağanüstü
hal süresince alınacak tedbirler kanunilik ilkesine uygun olmalıdır.
2. Olağanüstü hal süresince alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilan nedeni ile sıkı bir bağ içinde olmalıdır. Tedbir
olağanüstü hal ilan nedenini ortadan kaldırma amacına yönelik olmalı ve bu
amacı gerçekleştirecek bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal ilanının
konusunu ve amacını aşan tedbirler olağanüstü halle ilgili görülemez ve
olağanüstü hale ilişkin bir düzenleme olarak nitelenemez.
3. Olağanüstü hal, en kısa sürede
olağan döneme dönmeyi amaçlayan geçici bir rejimdir. Olağanüstü halin bu
niteliğinin iki yönü vardır. Birincisi, olağanüstü hal, olağan bir niteliğe
dönüşecek biçimde uzun süreli uygulanamaz. İkincisi, olağanüstü hal nedeniyle
ve bu süre içinde alınacak tedbirler toplumda ve hukuk sisteminde özlü ve
kalıcı etki yaratacak bir nitelik taşıyamaz. Bu tedbirler ancak olağanüstü hal
süresince uygulanabilir. Olağanüstü halin sona ermesiyle birlikte kendiliklerinden
ortadan kalkar.
4. Olağanüstü halde alınacak tedbirler
yalnızca olağanüstü halin ilan edildiği bölge ya da bölgelerle sınırlı olarak
uygulanabilir. Etkileri olağanüstü hal bölgesinin sınırlarını aşacak
düzenlemeler yapılamaz.
1982 Anayasası çağdaş anayasal
demokrasilere uygun olarak, olağanüstü yönetim usullerini ve bunların
sınırlarını 119-112. maddeler arasında olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik
ve savaş hali olarak belirlemiştir. Olağanütü hal tabii afet ve ağır ekonomik
bunalım (md. 119) ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi
şekilde bozulması (md. 120) sebepleriyle Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan
bakanlar kurulu tarafından yurdun bir ya da birden fazla bölgesinde ya da
tamamında süresi altı ayı aşmamak üzere ilan edilebilir. Anayasanın 120.
maddesine göre olağanüstü hal ilan edilebilmesi için Cumhurbaşkanı
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun Milli Güvenlik Kurulunun görüşünü
alması gerekir. Söz konusu karar TBMM’nin onayına sunulur.
1982 Anayasası 121. maddesinde
olağanüstü hallerde (122. maddesinde sıkıyönetimde) yürütme organına özel bir
yetki vererek Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun
hükmünde kararnameler çıkarabilmesine olanak tanımaktadır. Anayasa, 91. ve 121.
maddelerinde olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameleri
bakanlar kurulunun olağan zamanlarda sahip olduğu kanun hükmünde kararnameler
çıkarma yetkisinden bazı açılardan farklı düzenlemektedir. Olağanüstü hallerde
kanun hükmünde kararnameler Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar
kurulu tarafından çıkarılır. Bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına
dayanmaz. Bu kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın 91. maddesinde olağan
dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına
bağlı değildir.
Söz konusu düzenlemelerden olağanüstü
hallerde yürütme organının kanun hükmünde kararnameler yoluyla yetki alanını
sınırsız bir biçimde genişlettiği sonucu elbette çıkarılamaz, çıkarılmamalıdır.
1982 Anayasası anayasal demokrasiye dayalı hukuk devleti ilkesini
benimsemiştir. Anayasayı yorumlama tekeline sahip Anayasa Mahkemesi de çok
sayıda kararında 1982 Anayasasının bu özelliğini vurgulamaktadır.
Anayasanın 121/3. maddesi gereğince
olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri “olağanüstü halin gerekli kıldığı
konular”la sınırlıdır. Bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir
konu olup olmadığı, Anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri (md. 119, 120,
121, 125/6, 15 vb) gözönünde bulundurularak yapılır. Olağanüstü hal kanun
hükmünde kararnamelerinin “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda”
olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir.
Anayasa Mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve
kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde
belirlemiştir. Yüce Mahkemeye göre, olağanüstü hal kanun hükmünde
kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını
aşmamalıdır. “Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri, Olağanüstü Hal
Yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı
konularda’ uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir. Bu tür kanun hükmünde
kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek
bu nedenlerin ortadan kaldırılması için o duruma özgü kimi önlemler alınabilir"
(E. 1990/25, K.1991/1; E. 1991/6, K.1991/20). Kanun hükmünde kararnameler ile
alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması
bölge dışına taşırılmaması gerekir. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim belirli bir
süreyle de sınırlıdır.Olağanüstü halin veya sıkıyönetimin, gerekli kıldığı
konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler, bu hallerin ilân edildiği
bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler. Kanun hükmünde
kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine
uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya
başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere
geçerliklerini korumaları olanaksızdır.
Olağanüstü hal kanun hükmünde
kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı
olduğundan, Anayasa Mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere, “… olağanüstü
hal kanun hükmünde kararnameleri ile, yasalarda değişiklik yapılamaz.
Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü
hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da
uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması
zorunludur. Çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü
halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen
kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular’ olamaz.”
(E. 1990/25, K.1991/1; E. 1991/6, K.1991/20). Bir başka ifadeyle, olağanüstü
hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli
değişiklik yapılamaz. Olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş
statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle
değişiklik yapılması, ayrıca Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne, 7.
maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine, Başlangıç kısmındaki
“… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” temel ilkesine ve 11. maddesindeki Anayasanın bağlayıcılığı
ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur (E. 1991/6, K.1991/20).
Olağanüstü hallerde yürütme organı
kendisine tanınan yetkileri ancak demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine
uygun olarak kullanabilir. Olağanüstü hal dönemlerinde yürütme organının hukuk
içinde kalmasını sağlayacak en etkili denetim kuşkusuz ki yargısal denetimdir.
Demokratik olmayan rejimler de olağanüstü hal ilan edebilir. Bir rejimin
demokratik niteliği, olağan dönemler kadar olağanüsütü dönemlerde de yürütme organının
bu dönemde kullandığı yetkileri keyfi biçimde veya kötüye kullanıp
kullanmadığının, temel hak ve özgürlüklerin kullanımını durumun
gerektirdiğinden daha geniş ölçüde sınırlandırıp sınırlandırmadığının yargı
organı tarafından denetlenip denetlenemediğinde kendini gösterir. Bir başka
ifadeyle, yürütme organının olağanüstü halde alacağı tedbirlerin Anayasa ve
yasaların çizdiği sınırlar içinde alınıp alınmadığının, demokratik anayasal
düzeni koruma ve savunma amacına yönelik olup olmadığının, bu amacı gerçekleştirmek
için elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığının denetimi yargı organı
tarafından yapılır.
Anayasa’nın 148. maddesi, olağanüstü
hal ve sıkıyönetim dönemlerinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar
kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri anayasaya uygunluk
denetimi dışında tutmaktadır. Ancak bu yasak mutlak bir yasak olarak
yorumlanamaz. Yargı denetiminde olağanüstü yönetim usûllerine ilişkin Anayasa,
kanun ve kanun hükmünde kararname hükümlerinin 1982 Anayasasının 2. maddesinde
güvenceye alınmış olan demokratik hukuk devleti ilkesine uygun olarak
yorumlanıp değerlendirilmesi gerekir. Olağanüstü hale ilişkin Anayasa, kanun ve
kanun hükmünde kararname hükümlerinin demokratik hukuk devleti ilkesine uygun
olarak yorumlanması, Türkiye’nin tarafı olduğu AİHS ve onu yorumlayan AİHM
içtihatlarının da gözetilmesini gerektirir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de pek
çok kararında Anayasa hükümlerini AİHM içtihatlarına uygun olarak
yorumlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 90/5. maddesi uyarınca, “...uygulamada
bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri
arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas
alınması zorunludur. Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, temel hak ve
özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma
kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır.” (B. No. 2013/2187, 19/12/2013, § 45; B.
No. 2014/5836, 16/4/2015, § 44) diyerek Sözleşmeye iç hukukta özel bir yer
vermektedir. Anayasa ve insan hakları hukukunda genel kabul gören bu ilkeler
hem 1982 Anayasasında yer almakta, hem Anayasa Mahkemesi kararlarında, hem de
AİHM tarafından benimsenmektedir.
Bu doğrultuda, Anayasanın 148.
maddesinde Anayasa’ya uygunluk denetiminin dışında tutulan kanun hükmünde
kararnameler, Anayasa Mahkemesinin içtihadıyla da açıklığa kavuştuğu üzere,
konu, amaç, süre açılarından Anayasanın olağanüstü hal ve sıkıyönetim
dönemlerinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler için öngördüğü hükümlere
uygun olarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal dönemlerinde Anayasa’nın öngördüğü bu şartlara aykırı olan kanun
hükmünde kararnameler olağan bir kanun hükmünde kararnameler niteliğindedir.
Bu kararnameler Anayasa Mahkemesinin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamı
içinde olacaktır (E. 1990/25, K. 1991/1; E. 1991/6, K. 1991/20; E.2003/28, K.
2003/42) Anayasa Mahkemesi, bir kanun hükmünde kararnamenin, Anayasanın 148.
maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamına giren olağanüstü hal kanun
hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadığını araştırmakla görevlidir.
"Anayasa Mahkemesi, denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini
bağlı sayamaz. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi ‘olağanüstü hal kanun hükmünde
kararnamesi’ adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa’nın öngördüğü ve
Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir ‘olağanüstü hal kanun
hükmünde kararnamesi’ niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte
görmediği düzenlemeler yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmak zorundadır.
… Anayasa’nın 148. maddesiyle Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan
olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri, yalnızca olağanüstü hal süresince
olağanüstü hal ilân edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin
gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir. Bu
koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameler kuralı
sayılamazlar ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlıdırlar.” (E. 1990/25, K.
1991/1; E. 1991/6, K. 1991/20; E.2003/28, K. 2003/42). Anayasanın 121.
maddesine dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin nitelemesi,
onun dışsal nitelikteki “yetki” ve “şekil” öğelerini ve “bütünü”nü göz önünde
tutmalı, içerdiği hükümlerin “esası”nı, yani “içerik ve muhtevasını"
incelemelidir. Olağanüstü halin veya sıkıyönetim halinin ilân ediliş neden ve
amaçları, Anayasanın 121. ve 122. maddelerine dayanılarak çıkarılacak kanun
hükmünde kararnamelerin konusunu, yani bu durumlarda başvurulacak önlemlerin içerik
ve kapsamını sınırlar.
Anayasa’nın 121/3. maddesinde yer alan
ve kanun hükmünde kararnamelerin konu öğesini olağanüstü halin “gerekli kıldığı
konularla” sınırlandıran hükümü “ölçülülük ilkesi”ne karşılık gelir. Ölçülülük
ilkesi, Anayasa Mahkemesinin çok sayıdaki kararında da ifade ettiği gibi,
sınırlama amacı ile bu amaca ulaşmak için seçilen araç arasında hakkaniyete
uygun bir dengenin bulunmasını; önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli
olmasını; amaç ve aracın ölçülü bir oranı kapsamasını ve sınırlayıcı önlemin
demokratik toplum düzeni bakımından zorunluluk taşımasını gerektirir
(E.2014/122, K. 2015/123; E. 2013/158, K. 2014/68; E.2013/32, K.2013/112).
Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak
için seçilen aracın denetlenmesidir (E. 2015/29, K.2015/95,). Dolayısıyla
Anayasanın 121/3. maddesi olağanüstü hal kararnamesiyle başvurulacak araçlar
ile olağanüstü hal ilanına yol açan tehlikeleri giderip olağan duruma geri
dönmek amacı arasında uygun bir ilişkinin varlığını da şart koşmaktadır.
Bir kanun hükmünde kararnamenin
Anayasa’nın öngördüğü anlamda “olağanüstü halin gerekli kıldığı konular”da
çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup
olmadığının belirlenmesinde Anayasanın konuya ilişkin bütün hükümlerinin göz
önünde tutularak değerlendirilmesi gerekir (E. 2003/28, K. 2003/42). Bu
bağlamda, Anayasanın 125/6 ve özellikle 15. maddelerinin de dikkate alınması
gerekir.
Anayasanın 15/1. maddesinde, “Savaş,
seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan
doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel
hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya
bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.”
denilmektedir.
Bu hükme göre, olağanüstü halde
alınacak önlemler hem “ölçülülük ilkesine” hem de “milletlerarası hukuktan
doğan yükümlülükler”e aykırı olmamalıdır. Milletlerarası hukuktan doğan
yükümlülükler, olağanüstü halde alınacak tedbirlerin hukukun genel ilkelerine
ve AİHS, BMMSHS, 1949 Cenevre Sözleşmesi gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin kurduğu ve sözleşme
hükümlerini yorumlayan yargısal ve yarı-yargısal organların kararlarına aykırı
düşmemesi anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi de “milletlerarası hukuktan doğan
yükümlülükler”i bu şekilde ifade etmektedir (E. 1990/25, K. 1991/1; E. 1991/6,
K.1991/20). Bu bağlamda, AİHS ve ve onu yorumlayan AİHM kararlarının olağanüstü
hal kanun hükmünde kararnamelerinin Anayasaya uygunluk denetiminde çok önemli
bir yeri vardır. AİHS ve AİHM'nin Türk anayasaya yargısındaki önemi 2010
Anayasa değişiklikleriyle hukuk sistemimize kazandırılan bireysel başvuru
yoluyla daha da belirginleşmiştir. Anayasa koyucu bireysel başvuruları karara
bağlarken Anayasa Mahkemesi'nin AİHS ve AİHM kararlarını dikkate almasını
istemektedir. Madde değişiklik gerekçesinde de bireysel başvuru kurumunun
oluşturulmasının neden ve amaçları arasında AİHM'ye Türkiye'den giden başvuru
sayısını azaltmak olduğu belirtilmektedir. Anayasa koyucunun ortaya koyduğu bu
amaca ulaşmanın yolu, yalnızca bireysel başvuru dosyalarında değil, özellikle
iptal davası ve itiraz yolu ile önüne gelen işlerde de Anayasa Mahkemesi’nin
başta AİHS ve AİHM içtihatları olmak üzere evrensel insan hakları ölçütlerini
istikrarlı biçimde kararlarına esas alması ve uygulamasıdır. Olağanüstü
hallerde Anayasa Mahkemesi’nin AİHS ve AİHM içtihatlarının gerisine düşmemesi,
temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından daha da büyük önem taşır.
Anayasa Mahkemesi, bir kanun hükmünde kararnamenin gerçek bir olağanüsütü hal
kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığını nitelerken Anayasa hükümlerini AİHS
ve AİHM içtihatları doğrultusunda yorumlamalıdır.
Anayasanın 15/1. maddesiyle paralel
olarak, AİHS'nin 15/1. maddesi de devletlerin ancak durumun gerektirdiği ölçüde
ve uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklere aykırı olmamak şartıyla
savaş ve diğer olağanüstü hallerde Sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı
önlemler alınabileceğini belirtmektedir. AİHM de özellikle devletlerin krizin
gerektirdiği ölçüyü aşıp aşmadıklarını denetleme konusunda kendini yetkili
görmektedir. Mahkeme bu denetim yetkisini kullanırken, askıya almanın
etkilediği hakların niteliği, olağanüstü durumun süresi ve olağanüstü duruma
yol açan nedenler gibi, konuyla ilgili çeşitli etmenleri gözönünde bulundurur.
(Brannigan and McBride/Birleşik Krallık & 43; Lawless v. İrlanda &
36-38, İrlanda/Birleşik Krallık & 205; Aksoy/Türkiye & 68; Nuray
Şen/Türkiye, 17.06.2003 &25).
BMMSHS hükümlerinin taraf devletler
tarafından sınırlanmasına ve askıya alınmasına ilişkin ölçütleri belirleyen
1985 tarihli BM Siracusa İlkelerine (U.N. Doc. E/CN.4/1985/4, Annex (1985))
göre, devletin sözleşme hükümlerini askıya aldığı hangi bir tedbirin ulusun
yaşamına karşı oluşan tehdidi ortadan kaldırmak için mutlak olarak gerekli ve
tehdidin mahiyetiyle ve yaygınlığıyla orantılı olmalıdır (& 51). Bir başka
ifadeyle, Anayasa'nın 15/1. maddesinde şart koşulan ölçülülük ilkesi BMMSHS
bakımından da uygulanması zorunlu bir ilkedir. Bu tedbirlerin durumun mutlak
biçimde gerektirdiği nitelikte olup olmadığının tespitinde ulusal makamların
değerlendirmesi kesin olarak kabul edilemez.(&57) Bu düzenleme, Anayasanın
15/1. maddesinin “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâl
edilmemesi” şartına uygun olarak, kanun hükmünde kararnameler yoluyla alınacak
olağanüstü tedbirlerin öncelikte iç hukukta Anayasa Mahkemesi tarafından
denetlenmesi gereğini de ortaya koymaktadır.
Anayasanın 15/2. maddesi olağanüstü
hallerde bile askıya alınamayacak ya da ihlal edilemeyecek bir hak ve
özgürlükler alanı yaratmaktadır: “Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da,
savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
AİHS ve BMMSHS de Anayasa’nın 15/2.
maddesinde olduğu gibi olağanüstü hallerde de ihlal edilemeyecek çekirdek bir
hak ve özgürlükler alanı öngörmektedir. AİHS’nin 15/2. maddesi ile yaşam hakkı
(md.2), işkence ve kötü muamele yasağı (md.3) ile suç ve cezaların kanuniliği
(md. 7) ilkelerinin olağanüstü dönemlerde bile ihlal edilmesi yasaklanmaktadır.
Bunlara 6 No.lu Protokol ile getirilen ölüm cezası yasağı ile 7 No.lu
Protokolün bir suç nedeni ile iki kez yargılanmayı yasaklayan hükmünü de
eklemek gerekir. Ayrıca, AİHM'ye göre, AİHS'de açıkça öngörülmemiş olmakla
birlikte, doğası ve niteliği gereği askıya alınması mümkün olamayacak başka
bazı haklar da vardır. AİHM'ye göre, Sözlşmenin 15/2. maddesinde yer almamakla
birlikte 14. maddede öngörülen ayrımcılık yasağı bu nitelikteki haklar arasında
yer alır (K. İrlanda v. Birleşik Krallık, 18.1.1978, & 225). AİHS'nin
taraf devletlere ve kişilere Sözleşmede tanınan hakları kötüye
kullanamayacağına ilişkin 17. maddesi ile hak ve özgürlüklere yapılacak
sınırlamaların öngörülen amaca uygun olmasını şart koşan 18. maddesi de
niteliği gereği sınırlamaya konu olamaz. BMMSHS'nin 4. maddesi de Sözleşmenin
yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, ayrımcılık yasağı, borç nedeniyle
hapis yasağı, suç ve cezaların kanuniliği, kişi olarak tanınma hakkı, düşünce,
vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin maddelerinin taraf devletler tarafından
askıya alınmasına izin vermemektedir.
Anayasanın 15/2. maddesinde yer alan
hak ve özgürlükler AİHS ve BMMSHS gibi Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
insan hakları sözleşmeleri çerçevesinde ele alınmalı ve yorumlanmalıdır.
Olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle bu alana dokunmak anayasaya
aykırıdır. Anayasal demokrasiler hak ve özgürlüklerin kullanılmasının
sınırlanmasının istisna olduğu rejimlerdir. Olağanüstü hal gibi istisnai
durumlarda hak ve özgürlüklere yürütme organının müdahale alanının genişlemesi
hak ve özgürlüklerin esas, bunları sınırlamanın istisna olduğu ilkesini ortadan
kaldırmaz. Ayrıca Anayasa, farklı olağanüstü yönetim usulleri düzenlemiştir.
Bunun amacı, ulusun ve devletin karşı karşıya kalacağı tehdit ve tehlikenin
büyüklüğüne göre yürütme organının daha geniş tedbir almasını sağlamaktır. Bu
bağlamda, örneğin, savaş hali ile olağanüstü halde temel hak ve özgürlüklere
yapılacak müdahale de farklı olacaktır. Olağanüstü hal ilanı ile temel hak ve
özgürlüklere yönelik olarak alınacak bir tedbir daha ağır bir olağanüstü
yönetim usulünün yürürlükte olduğu bir durumda alınabilecek bir tedbir niteliği
taşımamalıdır. Temel hak ve özgürlüklere müdahale ancak zorunluluk varsa
yapılmalı ve sınırlamada en azla yetinilmelidir. Bu maddelerde sayılan hak ve
özgürlükleri askıya alan ya da ihlal eden veya Anayasanın 15/1. maddesine
aykırı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin milletlerarası hukuktan doğan
yükümlülüklerine veya ölçülülük ilkesine aykırı bir düzenleme yapılması,
Anayasa’nın olağanüstü yönetim usûlleri bağlamında öngörmediği bir yetkinin
kullanılması anlamına gelir.
Sonuç olarak, bir kanun hükmünde
kararnamenin Anayasa’nın ilgili bütün Anayasa hükümlerini dikkate alarak
Anayasanın 121/3. maddesinde belirtilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı
konularda” çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup
olmadığını araştırmak ve bu nitelikte olmayan kanun hükmünde kararnamelere
anayasaya uygunluk denetimi yapmak Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi ve görevidir.
B. 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
Hükümlerinin Anayasaya Aykırılık Gerekçeleri
1) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1.
Maddesinde yer alan “ve bazı kurum ve kuruluşlara dair” ibaresinin
Anayasa’ya aykırılığı
Anayasa’nın 120. maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun
3/1. maddesinin (b) bendine göre ülke genelinde 21.7.2016 tarihinden itibaren
doksan gün süreyle olağanüstü hal ilan edilmesine Milli Güvenlik Kurulu’nun
20.7.2016 tarihli ve 498 sayılı tavsiye kararı gözönünde bulundurularak
Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından 20.7.2016
tarihinde karar verilmiş; bu karar 21.7.2016 tarihli Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. TBMM, olağanüstü halin ilanına ilişkin 2016/9064
sayılı söz konusu Bakanlar Kurulu kararını 21.7.2016 tarihli 117. birleşiminde
onaylamıştır. TBMM kararı 22.7.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Milli Güvenlik Kurulunun 498 sayılı
Tavsiye Kararı’nda,
“Fetullahçı terör örgütü adı verilen
bir ihanet çetesi, 15 Temmuz 2016 tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki
mensupları vasıtasıyla silahlı bir darbe girişimi başlatmıştır.
Bu örgüt, kuruluş aşamasından itibaren
etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya
kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla milleti ve
devleti kontrol altında tutmayı amaçlamaktadır.
...
Demokrasimizin, hukuk devleti
ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik
tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla, Anayasamızın 120.
maddesi gereği, hükümete olağanüstü hal ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulmasi
kararlaştırılmıştır. Bu tavsiye, sadece ve sadece demokrasiye, hukuk devletine,
hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için yapılacak
çalışmaları kolaylaştırma amacına yöneliktir." (http://www.mgk.gov.tr/index.php/20-temmuz-2016-tarihli-toplanti)
denilerek olağanüstü hal ilanının 15 Temmuz 2016 tarihinde Fethullahçı Terör
Örgütünün yaptığı darbe girişimi nedeniyle şiddet olaylarının yaygınlaşması ve
kamu düzeninin bozulması karşısında hukuk devletine, vatandaşların hak ve
özgürlüklerine yönelik olarak ortaya çıkan tehditlerin ortadan kaldırılması
amacıyla karara bağlandığı anlaşılmaktadır.
Anayasanın 120. ve 121. maddeleri
uyarınca, 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin amaç ve kapsamı 2016/9064
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ilan edilen olağanüstü hal ilan sebebine uygun
olmalı, bu sebebi ortadan kaldırarak en kısa sürede olağan döneme dönmeyi
amaçlamalıdır.
Bakanlar Kurulu’nun 2016/9064 sayılı
kararıyla olağanüstü hal ilan edilmesinin sebebi ve amacı her türlü terörle
mücadeleyi olağanüstü hal rejimi altında yapmak değil, Fettuhlahçı terör
örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda bozulan kamu düzenini yeniden tesis
etmektir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal, başarısız darbe girişimine
katılan, bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı önlem alma
amacıyla ilan edilmiştir. Maddedeki “ve bazı kamu kurum ve kuruluşlara dair
düzenleme yapılması” ibaresi, Kanun Hükmünde Kararname’nin, olağanüstü hal
ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için
o duruma özgü önlemler almanın ötesinde bir amaca ve kapsama sahip olduğunu
göstermektedir. 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin başlığından da
anlaşılacağı üzere, Kanun Hükmünde Kararname yalnızca olağanüstü hal kapsamında
alınacak tedbirlere değil, aynı zamanda “bazı kurum ve kuruluşlara dair” de
düzenleme yapmaktadır. Aynı şekilde Kanun Hükmünde Kararname’nin kapsamını
belirleyen 1. maddesi de “bazı kurum ve kuruluşlara dair” düzenlemeleri “ve”
bağlacıyla ayırarak olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak
amacını taşımayan, olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da
yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapılmasının amaçlandığını
göstermektedir.
Bu nedenle, 1. maddede yer alan “ve
bazı kurum ve kuruluşlara” ibaresi, Anayasa’nın 121/3. maddesinde ifade edilen
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak nitelenemeyeceğinden,
Anayasa’nın 121. maddesine açıkça aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik
içtihadına göre Anayasanın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem
ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün
kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. İptali
istenen söz konusu ibare, adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın hukuk devleti ilkesini güvenceye alan 2. maddesine aykırıdır.
İptali
istenen düzenleme, olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak
amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü
hal sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler
yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da
açıkça belirtilmiştir. Çağdaş anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından
biri güçler ayrılığı ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir
başka ifadeyle devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında
bölüştürülmesi ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4.
paragrafında “kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği
olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı ilkesinin 1982 Anayasasının temel
niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir. Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini
yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı organlara vermek yoluyla
somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının hangi yetkileri
kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, Anayasa’nın “yasama
yetkisi” başlıklı 7. maddesi, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. Anayasa’nın 8. maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir.
Anayasa’nın 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelere vermektedir. Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı
arasında paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi
kullanmalarını ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak
yetkilerinin alanını ve kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde
genişletmelerini de yasaklamaktadır. Anayasa’nın 6., 7. ve 8.
maddelerindeki kurallar bütünü, bu yasağa ilişkin somut Anayasal
düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini Anayasanın çizdiği sınırlar
içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar hiyerarşisinde bütün hukuk
kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları da dahil olmak üzere bütün
kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve
sonucudur. Anayasa bu yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü” kenar başlığını taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya
aykırı olamayacağını belirten 11. maddesinde ifade etmektedir.
Anayasanın 121. maddesi yürütme organına ancak olağanüstü halin
gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapma olanağı
tanımaktadır. 668 Sayılı kanun hükmünde kararname ile bazı kurum ve kurulularla
ilgili düzenleme yapılması, Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin
sınırlarının aşılması demektir.
Bir başka deyişle, birinci maddede
Anayasaya aykırı bulunduğundan iptali istenen ifade ile bakanlar kurulu
Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne aykırıdir. Iptali
talep edilen 668 sayılı kanun hükmünde kararname hükmüyle yürütme organı
TBMM`nin yetki alanına tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine
aykırıdır. Iptali istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi
kullanması nedeniyle yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun
olarak kullanılmasını emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturur.
Söz konusu hüküm, yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme
yetkisi tanıması nedeniyle kuvvetler ayrılığıni ihlal ederek Anayasa’nın
Başlangıç kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak,
herhangi bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi
kullanması veya bir yetkiyi Anayasanin çizdiği sınırları aşarak kullanması
Anayasanın 11. maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
kuralına da aykırıdır, iptali gerekir.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1.
maddesindeki “ve
bazı kurum ve kuruluşlara dair” ibaresi, Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6.,
7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
2)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı
Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’nin 4. maddesinin (1), (2), (3), (4) ve (7) numaralı fıkralarının Anayasa’ya
aykırılığı
“Değiştirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümler” başlığını taşıyan
4. madde bir çerçeve kanun maddesi niteliğindedir. Bu çerçeve maddeyle birçok
kod kanunda, kanun hükmünde kararnamede ve olağanüstü hal kanun hükmünde
kararnamesinde çeşitli değişiklikler yapılmakta yeni ek ve geçici maddeler
ihdas edilmektedir. Bu kapsamda;
(1) 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 1. maddesinin 1. fıkrası
değiştirilmiştir.
Olağanüstü hal Kanun hükmünde
kararnameleri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde
Kararname’siyle getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına
sebep olan durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması
gerekir. Somut olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen
olağanüstü halin nedeni ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve
destekleyenlere karşı gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir
başka ifadeyle, darbe girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini
ortadan kaldırarak bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü Hal
Kanun Hükmünde Kararname’si ile alınacak tedbirler olağanüstü hal ilanına
sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi
duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Fıkra, olağanüstü hal
ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir. Fıkra, askeri mahkemelerin
yeniden yapılandırılmasına ilişkin geleceğe yönelik genel ve sürekli nitelik
taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın
2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken
hukuk düzenini zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından,
aynı zamanda Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
İptali
istennen düzenleme, olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak
amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü
hal sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler
yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da
açıkça belirtilmiştir. Çağdaş anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından
biri güçler ayrılığı ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir
başka ifadeyle devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında
bölüştürülmesi ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4.
paragrafında “kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından
ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin
ifade de güçler ayrılığı ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri
olduğunu göstermektedir. Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve
yargı erklerini ayrı organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet
organlarının hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna
göre, “yasama yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin
devredilemeyeceğini öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını
taşıyan Anayasanın 8. maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir.
Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini
Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere vermektedir. Anayasa, devletin
yetkilerini üç devlet organı arasında paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine
tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını ya da Anayasada kendilerine tanınan
yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve kapsamını Anayasanın öngörmediği
biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır. `Yürütme yetkisi ve
görevinin’ Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine
getirileceğine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama yetkisini
devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa da bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddede ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme organına
ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname ile
düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı kanun hükmünde kararname ile
bazı kurum ve kurulularla ilgili düzenleme yapılması, Anayasanın yürütme
organına tanıdığı yetkinin sınırlarının aşılması demektir.
Bir başka deyişle, iptali istenen
birinci fıkrada, bakanlar kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda
düzenleme yapmaktadır. Bu yönüyle, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse
veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. Iptali talep edilen fıkrada, yürütme organı TBMM`nin yetki alanına
tecavüz etmistir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturur. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığıni ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “… Kuvvetler
ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla
sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve
kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak,
herhangi bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi
kullanması veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması
Anayasanın 11. maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
kuralına da aykırıdır, iptali gerekir. Hüküm, bu nedenlerle gerçek bir
olağanüstü hal hükmü olmadığından iptali gerekir.
(2) numaralı fıkra ile 26/10/1963
tarihli ve 357 sayılı Askeri Hakimler Kanununun 40. maddesine 3. fıkra olarak
eklenen düzenlemeyle, askeri yargıda düzenleme yapılmaktadır.
Olağanüstü hal Kanun hükmünde
kararnameleri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde
Kararname'siyle getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına
sebep olan durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması
gerekir. Somut olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen
olağanüstü halin nedeni ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve
destekleyenlere karşı gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir
başka ifadeyle, darbe girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini
ortadan kaldırarak bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü Hal
Kanun Hükmünde Kararname’si ile alınacak tedbirler olağanüstü hal ilanına
sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi
duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Fıkra, olağanüstü hal
ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir. Fıkra, askeri mahkemelerin
yeniden yapılandırılmasına yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk
düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka
ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte
kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini
bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemeyeceğinden, Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın
2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken
hukuk düzenini zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından,
aynı zamanda Anayasanın 2. Maddesine aykırıdır.
Bütün devlet organları gibi yürütme
organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara göre Anayasanın kendisine açıkça
verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir devlet organının Anayasa ile
kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ile kuvvetler ayrılığı ilkesileriyle bağdaşmaz.
İptali
istenen düzenleme, olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak
amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü
hal sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler
yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da
açıkça belirtilmiştir. Çağdaş anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından
biri güçler ayrılığı ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir
başka ifadeyle devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında
bölüştürülmesi ilkesini benimsemiştir.
Anayasanın
Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler ayrımının, Devlet
organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve
görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve
işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı ilkesinin 1982
Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir. Anayasa,
güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı organlara
vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının hangi yetkileri
kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama yetkisi” başlıklı
Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngörmektedir.
“Yürütme Yetkisi ve Görevi”başlığını taşıyan Anayasa’nın 8. maddesi, yürütme
yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını
taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere
vermektedir. Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılması
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasa’nın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki 6. maddesi hükümleri bu yasağa ilişkin
somut Anayasal düzenlemelerdir.
Devlet
organlarının yetkilerini Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı
zamanda Anayasanın normlar hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde
olmasının ve devlet organları da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve
kuruluşların Anayasaya aykırı davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve
sonucudur. Anayasa da bu yükümlülük, “Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü” kenar başlığını taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”diyen ve kanunların Anayasaya
aykırı olamayacağını belirten 11. maddesinde ifade edilmektedir. Anayasanın
121. maddesi yürütme organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun
hükmünde kararname ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı kanun
hükmünde kararname ile bazı kurum ve kurulularla ilgili düzenleme yapılması,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarının aşılması demektir.
Bir başka deyişle, iptali istenen
ikinci fıkrada, bakanlar kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda
düzenleme yapmaktadır. Bu yönüyle, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse
veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. Iptali istenen ikinci fıkrada, yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturur. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığıni ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki
“… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen ikinci fıkra,
Anayasa’nın 11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Yürütme organı, Anayasa ile
düzenlenmiş olağanüstü hale ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır.
Sonuç olarak, herhangi bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen
bir yetkiyi kullanması veya bir yetkiyi Anayasanin çizdiği sınırları aşarak
kullanması Anayasanın 11. maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı kuralına da aykırıdır, iptali gerekir. Hüküm, bu nedenlerle
gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararname hükmü olmadığından iptali
gerekir.
(3) numaralı fıkra ile 27/7/1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 54/3.
maddesine bir cümle eklenmiş; 926 sayılı Kanunun geçici 39. maddesi yürürlükten
kaldırılmış ve aynı kanuna Yüksek Askeri Şura kararlarına ilişkin geçici 41.
madde eklenmiştir.
Olağanüstü hal KHK’leri ile yapılması
öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir, mahiyeti gereği geçici bir
nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle getirilen geçici uygulama ve
hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan durumun ortadan kaldırılmasına
hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut olayda Anayasanın 120. maddesine
dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni ve amacı darbe girişimini
düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı gerekli önlemleri etkili ve
hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe girişimi nedeniyle ortaya
çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan kamu düzenini yeniden tesis
etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler olağanüstü hal ilanına
sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi
duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Eklenen cümle, yürürlükten
kaldırılan hüküm ve eklenen geçici madde olağanüstü hal ilanının sebebini ve
amacını aşan düzenlemelerdir. Eklenen cümle, kaldırılan ve yürürlüğe konulan
geçici maddeler ile subayların Yüksek Askeri Şura değerlendirilmesine alınması
ve generalliğe yükselmelerine ilişkin kalıcı düzenlemeler ve Yüksek Askeri
Şura’nın toplanma zamanı ve askeri personelin terfi, atama, nasıp, emekliye
sevk işlemlerine karşı yükselmesine ilişkin yasa konusu düzenlemeler
yapılmaktadır. Yükselme ve ilerlemenin yeniden yapılandırılmasına yönelik
düzenlemeler, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı
bir etkiye neden olacak bir değişikliklerdir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü
hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam
edecektir. Geçici 39. maddenin yürürlükten kaldırılması, olağanüstü hal
ilanının sebebini ve amacını aşmaktadır. Geçici 39. maddenin yürürlükten
kaldırılması, geleceğe yönelik genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk
düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak, olağanüstü hal süresi sona
erdikten sonra da yürürlükte bulunmaması devam edecektir. Geçici 41. maddeyle
getirilen Yüksek Askeri Şuraya ilişkin düzenlemeler ise niteliği itibariyle
yasa konusudur. Dolayısıyla bunların, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini
bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış düzenleme olarak
nitelenmeleri mümkün değildir. Bu itibarla iptali istenen düzenlemeler,
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın
2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken
hukuk düzenini zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından,
aynı zamanda Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün devlet organları gibi yürütme
organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara göre Anayasanın kendisine açıkça
verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir devlet organının Anayasa ile
kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.
İptali
talep edilen düzenlemeler, olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan
kaldırmak amacını taşımamamaktadırlar. Ayrıca eklenen cümle ve yürürlükten
kaldırılan geçici 39. Madde kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da
yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler öngörürken; eklenen geçici 41.
madde ise Anayasa’nın 128/2 maddesine göre yasayla düzenleme kapsamında
bulunmaktadır.
Olağan
döneme ilişkin yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını
taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere
vermektedir. Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
Yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılması
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. maddesi ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. maddesi, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki 6. maddesi hükümleri bu yasağa ilişkin
somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini Anayasanın
çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağını belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi
yürütme organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde
kararname ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır.
Bir başka deyişle, (3) numaralı
fıkrada, bakanlar kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği konularda
düzenleme yapmaktadır. Bu yönüyle iptali istenen düzenlemeler, Anayasanın 6.
maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet
yetkisi kullanamaz” hükmüne aykırıdır. Iptali istenen üçüncü fıkrada, yürütme
organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7.
maddesine aykırıdır. Iptali istenen hükümler, Anayasanın izin vermediği bir
yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve
kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık
oluşturur. Söz konusu hükümler, yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir
düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle kuvvetler ayrılığıni ihlal ederek
Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet
yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve
işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne
de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen üçüncü fıkra,
Anayasa’nın 11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Yürütme organı, Anayasa ile
düzenlenmiş olağanüstü hale ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak
kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi bir devlet organının Anayasa ile kendisine
verilmeyen bir yetkiyi kullanması veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları
aşarak kullanması Anayasanın 11. maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı kuralına da aykırıdır.
(4) numaralı fıkra ile bir yandan
17/7/1972 tarihli ve 1612 sayılı Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 4. maddesi değiştirilerek Yüksek Askeri Şura’yı toplantıya
çağırma yetkisi ve toplantı adedi değiştirilirken; diğer yandan getirilen
geçici 2. madde ile Yüksek Askeri Şura’nın 2016 yılı toplantısına ilişkin
düzenlama yapılmıştır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Değiştirilen madde, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Değiştirilen madde, Yüksek Askeri Şura’nın toplantıya
çağrılması, toplantı adedi ve toplantı zamanına ilişkin, genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak türde
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenlemeler,
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasa’nın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı ilkesidir.
1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle devlet
iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi ilkesini
benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir. Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet
organı arasında paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi
kullanmalarını ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak
yetkilerinin alanını ve kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde
genişletmelerini de yasaklamaktadır. “Yürütme yetkisi ve
görevinin”Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılması ve yerine
getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama yetkisini
devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa da bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı kanun hükmünde kararname
ile bazı kurum ve kurulularla ilgili düzenleme yapılması, Anayasanın yürütme
organına tanıdığı yetkinin sınırlarının aşılması demektir.
Eşdeyişle, (4) numaralı fıkrada
bakanlar kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme
yapmaktadır. Bu yönüyle iptali istenen düzenlemeler, Anayasanın 6. maddesindeki
“Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz” hükmüne aykırıdır. Iptali istenen dördüncü fıkrada, yürütme organı
TBMM’nin yetki alanına tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine
aykırıdır. Iptali istenen hükümler, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi
kullanması nedeniyle yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun
olarak kullanılmasını emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturur.
Söz konusu hükümler, yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme
yetkisi tanıması nedeniyle kuvvetler ayrılığıni ihlal ederek Anayasa’nın
Başlangıç kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen dördüncü fıkra,
Anayasa’nın 11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Yürütme organı, Anayasa ile
düzenlenmiş olağanüstü hale ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak
kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi bir devlet organının Anayasa ile kendisine
verilmeyen bir yetkiyi kullanması veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları
aşarak kullanması Anayasanın 11. maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı kuralına da aykırıdır.
(7) numaralı fıkra ile 31/1/2013
tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununun 29/2.
maddesinin son cümlesi değiştirilerek 15 gün (artırılması durumunda 30 gün) ile
sınırlı olan geçici olarak görevden uzaklaştırma ilgili bakanın onayıyla bir
yıla taşınmıştır.
Olağanüstü
hal Kanun hükmünde kararnameleri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir”
niteliğindedir. Tedbir, mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır.
Olağanüstü hal Kanun Hükmünde Kararname’siyle getirilen geçici uygulama ve
hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan durumun ortadan kaldırılmasına
hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut olayda Anayasanın 120. maddesine
dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni ve amacı darbe girişimini
düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı gerekli önlemleri etkili ve
hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe girişimi nedeniyle ortaya
çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan kamu düzenini yeniden tesis
etmektir. Olağanüstü hal Kanun Hükmünde Kararname’si ile alınacak tedbirler
olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununun 29/2. maddesinde yapılan değişiklik,
olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir. Bu hüküm,
genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye
neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona
erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm,
Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı
konu”da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemeyeceğinden, Anayasa’nın 121.
Maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen düzenleme, olağanüstü hal ilanına neden
olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir. Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet
organı arasında paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılması
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa da bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.” diyen ve kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağını belirten 11. maddede ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi
yürütme organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde
kararname ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı kanun hükmünde
kararname ile bazı kurum ve kurulularla ilgili düzenleme yapılması, Anayasanın
yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarının aşılması demektir.
Bir başka deyişle, iptali istenen (7)
numaralı fıkrada, bakanlar kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir
konuda düzenleme yapmaktadır. Bu yönüyle, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir
kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”
hükmüne aykırıdır. İptali istenen fıkra hükmüyle yürütme organı TBMM`nin yetki
alanına tecavüz etmistir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturur. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığıni ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki
“… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale ilişkin
yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak, herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması veya
bir yetkiyi Anayasanin çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin
(1), (2), (3), (4) ve (7) numaralı fıkraları, Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile
2., 6., 7., 8., 11., 121. maddelerine aykırı olduklarından iptalleri gerekir.
3)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
5. maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
668 sayılı
KHK’nin 5. maddesiyle 2803 sayılı Kanunun 3. maddesinde yapılan değişiklikle
Jandarmanın tanımı değiştirilerek “askeri” kuvvet olmasına son verilmektedir.
Olağanüstü
hal Kanun hükmünde kararnameleri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir”
niteliğindedir. Tedbir, mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır.
Olağanüstü hal Kanun Hükmünde Kararname’siyle getirilen geçici uygulama ve
hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan durumun ortadan kaldırılmasına
hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut olayda Anayasanın 120. maddesine
dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni ve amacı darbe girişimini
düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı gerekli önlemleri etkili ve
hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe girişimi nedeniyle ortaya
çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan kamu düzenini yeniden tesis
etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler olağanüstü hal ilanına
sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi
duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Yapılan değişiklik,
olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir. Madde, Jandarmanın
“askeri kuvvet” olmasına son vererek yeniden yapılandırılmasına yönelik, genel
ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden
olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona
erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm,
Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı
konu”da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen
düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 5. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 5. maddesiyle, bakanlar kurulu
Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM`nin yetki alanına
tecavüz etmistir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle kuvvetler
ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “… Kuvvetler
ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla
sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve
kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen bu düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
4)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
6. maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
668
sayılı KHK’nin 6. maddesiyle 2803 sayılı Kanunun 4. maddesinde yapılan
değişiklikle Jandarma Genel Komutanlığı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği
bütünüyle koparılarak doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlanmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma Genel Komutanlığı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri
ile olan ilişiğine bütünüyle son vererek doğrudan İçişleri Bakanlığına
bağlanmasına yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve
kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır... Hiçbir
kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu yasağa ilişkin somut Anayasal
düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini Anayasanın çizdiği sınırlar
içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar hiyerarşisinde bütün hukuk
kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları da dahil olmak üzere bütün
kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve
sonucudur. Anayasa bu yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü” kenar başlığını taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağını belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi
yürütme organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde
kararname ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 6.
maddesi, Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 6. maddesiyle, bakanlar kurulu
Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 6.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
5) 668 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair
Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
668 sayılı
KHK’nin 7. maddesiyle, Jandarma Genel Komutanlığının “kuruluş ve teşkilatı”
değiştirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma Genel Komutanlığı’nın kuruluş ve teşkilatının
bütünüyle değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk
düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka
ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte
kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini
bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 7. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 7. maddesiyle, bakanlar kurulu
Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
6)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
10. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
668 sayılı
KHK’nin 10. Maddesiyle Jandarma birliklerinin olağanüstü haller ile savaş
halinde kullanımına yönelik düzenleme yapılmakta ve askeri görevleri yapmasına
ise sınırlama getirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır.
Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir
düzenlemedir. Madde, Jandarma’nın kullanımını yeni esaslara bağlamaya ve askeri
görevlerde kullanımını ise sınırlamaya yönelik, genel ve sürekli nitelik
taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilmesine ilişkin Anayasanin 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 10. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 10. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 10.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
7)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
11. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
668 sayılı
KHK’nin 11. Maddesiyle 2803 sayılı Kanunun 10. Maddesinin birinci fıkrasına
eklenen cümle ile Jandarma ve Polisin görev alanine yönelik düzenleme
yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma ve Polisin görev alanına yönelik, genel ve
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname ile
düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 11. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 11. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 11.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
8)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
12. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
668 sayılı
KHK’nin 12. Maddesiyle 2803 sayılı Kanunun 12. Maddesi değiştirilerek İçişleri
Bakanına Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik personelini kurumlar arasında
geçici olarak görevlendirme ile silah, mühimmat, teçhizat, taşıt ve diğer
taşınmazlarını birbirlerine geçici tahsisi ve bedelsiz devretme yetkisi
verilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, iç güvenlik kuruluşlarının personeli ile malvarlığının
kullanımına yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve
kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2. maddesinde
güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı ilkesidir.
1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle devlet
iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi ilkesini
benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama yetkisi”
başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngörmektedir.
“Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8. maddesi, yürütme
yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını
taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere
vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 12. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 12. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 12.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
9)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
13. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
668 sayılı
KHK’nin 13. Maddesiyle 2803 sayılı Kanunun 13. Maddesi değiştirilerek
Jandarmanın askeri personelinin özlük işleri, görev içinde yükselme ve
terfilerinde esaslı değişiklikler yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma’nın askeri personelinin özlük işleri, mali
hakları görev içinde yükselme ve terfilerinin bütünüyle değiştirilmesine
yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir
etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi
sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu
hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli
kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali
istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı ilkesidir.
1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle devlet
iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi ilkesini
benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama yetkisi”
başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngörmektedir.
“Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8. maddesi, yürütme
yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını
taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere
vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı davranmama
yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu yükümlülüğü “Anayasanın
bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını taşıyan “Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer
kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” diyen ve Kanunların
Anayasaya aykırı olamayacağını belirten 11. maddesinde ifade etmektedir.
Anayasanın 121. maddesi yürütme organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği
konuda kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668
Sayılı KHK’nin 13. maddesi, Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin
sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 13. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık
teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 13.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
10)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
14. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
Madde ile
Jandarma Genel Komutanlığının general, subay, astsubay ve uzman jandarma
personelinin atanma ususl ve esasları değiştirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma Genel Komutanlığı’nın askeri personelinin
atanmalarının bütünüyle değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli nitelik
taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 14. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 14. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 14.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
11)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
15. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
Madde
ile Jandarma personelinin disiplin ve soruşturma işlemlerinde esaslı
değişikliklere gidilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma Genel Komutanlığı’nın askeri personelinin
disiplin ve soruşturma işlemlerinin değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın
2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 15. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 15. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 15.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
12) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 16.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
Jandarma Genel Komutanlığının ikmal hizmet ve faaliyetlerinin karşılanmasına
yönelik ihtiyaçlar ile silah ve mühimmatlarının sağlanılma usul ve esaslarında
değişiklik yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma Genel Komutanlığının ikmal hizmet ve
faaliyetlerinin karşılanmasına yönelik ihtiyaçlar ile silah ve mühimmatlarının
sağlanılma usul ve esaslarının değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 16. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 16. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 16.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
13) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 17.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde
ile Jandarma’nın teşkilat, görev, yetki ve sorumlulukları, diğer makamlarla
ilişkileri, komuta ve control ilişkileri ve Jandarma personelinin terfi, değerlendirme,
ödüllendirme, kılık, kıyafet gibi hususlarının düzenlenmesi İçişleri Bakanlığı
ytarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girecek ikincil
düzenlemelere bırakılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma’nın teşkilat, görev, yetki ve sorumlulukları,
diğer makamlarla ilişkileri, komuta ve control ilişkileri ve Jandarma
personelinin terfi, değerlendirme, ödüllendirme, kılık, kıyafet gibi
hususlarının yönetmelik ile değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli nitelik
taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 17. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 17. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 17.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
14) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 18.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2803 sayılı Kanunun ek 1. Maddesi değiştirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma’nın görevlerinin ve bağlı bulunduğu makamın
statüsünün değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk
düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka
ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte
kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini
bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 18. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 18. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz
etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 18.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
15) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 19.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2803 sayılı Kanunun ek 2. maddesinde esaslı değişiklikler yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler
olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Yapılan
değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir.
Madde, Jandarma’nın görevlerinin, bağlı bulunduğu makamın, ikincil
düzenlemelerdeki yetkilerin değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli nitelik
taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın
121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 19. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 19. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 19.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
16) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 20.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2803 sayılı Kanunun 16., 17. ve 25. maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Jandarma personelinin açığa alınma, görevden el
çektirilme ve görevden uzaklaştırılmasındaki esas ve usullerin yürülükten
kaldırılmasına yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü
ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 20. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 20. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz
etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 20.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
17) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 21.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2803 sayılı Kanuna eklenen geçici 14. madde ile Jandarma personeli hakkında
özel kanun çıkıncaya kadar 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına,
kadrolarının nereye aktarılacağına, öğretim elemanı kadrolarında unvan ve
derece değişikliği yapılması ile yeni kadrolar ihdasına yönelik düzenlemeler
yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı gerekli
önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe girişimi
nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan kamu
düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler
olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Yapılan
değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir.
Madde, Jandarma personeli hakkında özel kanun çıkıncaya kadar 657 sayılı Kanun
hükümlerinin uygulanmasına, mevcut kadroların aktarılmasına, öğretim elemanı
kadrolarında unvan ve derece değişikliği yapılmasına ve yeni kadrolar ihdasına
yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir
etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi
sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu
hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı
konu”da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen
düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin yapılacak
düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 21. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 21. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 21.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
18) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 22.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
657 sayılı Kanunun 36. maddesine Jandarma Hizmetleri Sınıfı eklenmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler
olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Yapılan
değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir.
Madde, Jandarma subay, astsubay ve uzman jandarmalarının 926 sayılı Kanun
kapsamından çıkarılarak 657 sayılı Kanun kapsamına alınmasına yönelik, genel ve
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 22. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 22. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 22. maddesi, Anayasa’nın Başlangıç
kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan iptali
gerekir.
19) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 23.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 2. Maddesi değiştirilerek
Sahil Güvenlik Komutanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kadro ve kuruluşu içerisinden çıkarılıp
genel kolluk kuvvetine indirgenerek doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlanmakta
ve olağanüstü hallerde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine girmesindeki yetki
ve görevlendirme makamı değiştirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kadro
ve kuruluşu içerisinden çıkarılıp genel kolluk kuvvetine indirgenerek doğrudan
İçişleri Bakanlığına bağlanmasına ve olağanüstü hallerde Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı emrine girmesindeki yetki ve görevlendirme makamının
değiştirilmesine yönelik, genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve
kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2. maddesinde
güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı ilkesidir.
1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle devlet
iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi ilkesini
benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 23. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 23. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 23.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
20) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 24.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2692 sayılı Kanununun 3. Maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek Sahil
Güvenlik Komutanlığı’nın görev alanları ve yerleşme yerlerinin saptanmasındaki
yetkiler değişikliğe uğratılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın görev alanları ve
yerleşme yerlerinin belirlenmesinde yetkinin değiştirilmesine yönelik, genel ve
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı ilkesidir.
1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle devlet
iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi ilkesini
benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama yetkisi”
başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngörmektedir.
“Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8. maddesi, yürütme
yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını
taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere
vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 24. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 24. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 24.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
21) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 25.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
657 sayılı Kanunun 36. Maddesine “Sahil Güvenlik Hizmeleri Sınıfı” eklenerek
Sahil Güvenlik Komutanlığı subay ve astsubayları 926 sayılı Kanun kapsamından
çıkarılarak 657 sayılı Kanun kapsamına alınmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir, mahiyeti
gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle getirilen
geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan durumun
ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut olayda
Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni ve
amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Sahil Güvenlik Komutanlığı subay ve astsubaylarının
926 sayılı Kanun kapsamından çıkarılıp 657 sayılı Kanun kapsamına alınmasına
yönelik genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir
etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi
sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu
hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli
kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali
istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 25. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 25. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz
etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 25.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
22) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 26.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin statüsü, özlük
işleri, görev içinde yükselme ve ilerlemelerinde yeni bir sisteme
geçilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan kamu
düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler
olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Yapılan
değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir.
Madde, Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin statü, özlük işleri, mali
hakları, görev içinde terfi ve yükselmelerinde geleceğe yönelik genel ve
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin yapılacak
düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi”
başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 26. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 26. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale ilişkin
yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması veya
bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 26.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
23) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 27.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin atanmalarında
yeni bir sisteme geçilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Madde, Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin atanmalarına
yönelik genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir
etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi
sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu
hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli
kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali
istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 27. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 27. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz
etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 27.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
24) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 28.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın Deniz Kuvvetleri
Komutanlığınca planlanan eğitim ve tatbikatlara katılması İçişleri Bakanının
iznine bağlanmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığının Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca planlanan
eğitim ve tatbikatlara katılmasını İçişleri Bakanının iznine bağlayan düzenleme genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 28. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 28. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 28.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
25) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 29.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ikmal hizmet ve
faaliyetlerinin karşılanmasına yönelik ihtiyaçlar ile silah ve mühimmatlarının
sağlanılma usul ve esaslarında değişiklik yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ikmal hizmet ve
faaliyetlerinin karşılanmasına yönelik ihtiyaçlar ile silah ve mühimmatlarının
sağlanılma usul ve esaslarında değişiklik yapılmasına yönelik düzenleme genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir
değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da
bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3.
maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış
bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 29. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 29. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 29.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
26) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 30.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin sicil üstleri
değiştirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin sicil üstlerinin
değiştirilmesine yönelik düzenleme genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve
kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 30. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 30. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 30.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
27) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 31.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin disiplin ev
soruşturma işlemlerinde esaslı değişiklikler yapılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle getirilen
geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan durumun
ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut olayda
Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni ve
amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin disiplin ve
soruşturma işlemlerinin değiştirilmesine yönelik düzenleme genel ve sürekli nitelik taşıyan,
hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir
başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik
yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde
ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir
düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın
121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı ilkesidir.
1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle devlet
iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi ilkesini
benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama yetkisi”
başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngörmektedir.
“Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8. maddesi, yürütme
yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi Yetkisi” başlığını
taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere
vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı davranmama
yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu yükümlülüğü “Anayasanın
bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını taşıyan “Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer
kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” diyen ve Kanunların
Anayasaya aykırı olamayacağını belirten 11. maddesinde ifade etmektedir.
Anayasanın 121. maddesi yürütme organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği
konuda kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668
Sayılı KHK’nin 31. maddesi, Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin
sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 31. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından
ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün
ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale ilişkin
yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması veya
bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 31.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
28) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 32.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
yapılan düzenlemelerle Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın görev, yetki ve
sorumlulukları, diğer makamlarla ilişkileri, birlikte çalışma ve işbirliği
esaları dahil komuta ve control ilişkileri ile personelinin terfi işleri
disiplin amirleri ve kurulları, ödül, değerlendirme, kılık ve kıyafet ve
benzeri işler ile diğer ikincil düzenlemelere ilişikin yetkiler İçişleri
Bakanlığı tarafından hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe
konulacak yönetmeliğe bırakılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın görev, yetki ve
sorumlulukları, diğer makamlarla ilişkileri, birlikte çalışma ve işbirliği esaları
dahil komuta ve control ilişkileri ile personelinin terfi işleri disiplin
amirleri ve kurulları, ödül, değerlendirme, kılık ve kıyafet ve benzeri işler
ile diğer ikincil düzenlemelere ilişikin yetkiler İçişleri Bakanlığı tarafından
hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulacak yönetmeliğe
bırakılmasına yönelik düzenleme genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve
kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 32. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 32. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık
teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 32.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
29) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 33.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2692 sayılı Kanunun ek 1. Maddesi değiştirilmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir ve genel ve sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve
kalıcı bir etkiye neden olacak bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle,
olağanüstü hal süresi sona erdikten sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya
devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın 121/3. maddesinde ifadesini bulan,
“olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da yapılmış bir düzenleme olarak
nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme Anayasa’nın 121. maddesine
aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 33. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 33. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz
etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 33.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
30) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 34.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2692 sayılı Kanun hakkında ikincil düzenleme yapma yetkisi İçişleri Bakanının
teklifi üzerine Bakanlar Kuruluna verilemktedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı hakkında ikincil düzenleme yapma
yetkisinin İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kuruluna verilmesi
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini zedelemesi
ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda Anayasanın 2.
maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 34. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 34. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık
teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 34.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
31) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 35.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2692 sayılı Kanunun 6., 9., 10., 11., 16., 20., 21/A, 21/B ve 22. Maddeleri
yürürlükten kaldırılmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın kadro ve kuruluşu,
personelinin özlük hakları ve yer değiştirmeleri, emir ve komuta bağlantısı,
görev ilişkileri ve daha bir çok hususu yürürlükten kaldıran düzenlemeler
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 35. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 35. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına tecavüz
etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali istenen
hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle yürütme
yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını emreden
Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm, yürütme
organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması nedeniyle
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç kısmındaki “…
Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 35.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
32) 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36.
maddesinin Anayasa’ya
aykırılığı
Madde ile
2692 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. Maddeyle geçiş hükümleri düzenlenmektedir.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak tedbirler
olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan kaldırmak ve
olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte olmalıdır. Yapılan
değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatı ve personeline ilişkin geçiş hükümleri
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2. maddesinde
güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte
kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin
yapılacak düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 36. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 36. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
33)
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum
ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
38. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı
Madde ile
olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında
alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin
durdurulması kararı verilemeyeceği kurala bağlanmaktadır.
Olağanüstü
hal KHK’leri ile yapılması öngörülen işlemler “tedbir” niteliğindedir. Tedbir,
mahiyeti gereği geçici bir nitelik taşımalıdır. Olağanüstü hal KHK’siyle
getirilen geçici uygulama ve hükümlerin de olağanüstü hal ilanına sebep olan
durumun ortadan kaldırılmasına hizmet edecek nitelikte olması gerekir. Somut
olayda Anayasanın 120. maddesine dayanarak ilan edilen olağanüstü halin nedeni
ve amacı darbe girişimini düzenleyen, buna katılan ve destekleyenlere karşı
gerekli önlemleri etkili ve hızlı biçimde almaktır. Bir başka ifadeyle, darbe
girişimi nedeniyle ortaya çıkan şiddet eylemlerini ortadan kaldırarak bozulan
kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Olağanüstü hal KHK’si ile alınacak
tedbirler olağanüstü hal ilanına sebep olan durumu en kısa sürede ortadan
kaldırmak ve olağanüstü hal öncesi duruma dönmeye hizmet edecek nitelikte
olmalıdır. Yapılan değişiklik, olağanüstü hal ilanının sebebini ve amacını aşan
bir düzenlemedir. Olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde
kararnameler kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan
davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceğine yönelik kural
sürekli nitelik taşıyan, hukuk düzeninde özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak
bir değişikliktir. Bir başka ifadeyle, olağanüstü hal süresi sona erdikten
sonra da bu değişiklik yürürlükte kalmaya devam edecektir. Bu hüküm, Anayasanın
121/3. maddesinde ifadesini bulan, “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla iptali istenen düzenleme
Anayasa’nın 121. maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2.
maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir. Söz konusu madde adil olması gereken hukuk düzenini
zedelemesi ve Anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından, aynı zamanda
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır.
Bütün
devlet organları gibi yürütme organı da Anayasanın koyduğu usul ve esaslara
göre Anayasanın kendisine açıkça verdiği yetkileri kullanabilir. Herhangi bir
devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığına, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır. İptali talep edilen iş bu düzenleme, olağanüstü hal ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamamaktadır. Ayrıca yapılan
düzenleme olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak
genel ve kalıcı değişiklikler yapmaktadır. Olağan döneme ilişkin yapılacak
düzenlemelerin usülü Anayasa’da açıkça belirtilmiştir.
Çağdaş
anayasacılık anlayışının vazgeçilmez araçlarından biri güçler ayrılığı
ilkesidir. 1982 Anayasası da güçler ayrılığı ilkesini, bir başka ifadeyle
devlet iktidarının yasama-yürütme-yargı organları arasında bölüştürülmesi
ilkesini benimsemiştir. Anayasanın Başlangıç Kısmının 4. paragrafında “kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu”na ilişkin ifade de güçler ayrılığı
ilkesinin 1982 Anayasasının temel niteliklerinden biri olduğunu göstermektedir.
Anayasa, güçler ayrılığı ilkesini yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı
organlara vermek yoluyla somutlaştırmaktadır. Anayasa, hangi devlet organlarının
hangi yetkileri kullanabileceğini açıkça belirtmektedir. Buna göre, “yasama
yetkisi” başlıklı Anayasanın 7. maddesi yasama yetkisin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
öngörmektedir. “Yürütme Yetkisi ve Görevi” başlığını taşıyan Anayasanin 8.
maddesi, yürütme yetkisi ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılabileceğini belirtmektedir. Anayasanın “Yargi
Yetkisi” başlığını taşıyan 9. maddesi ise yargı yetkisini Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelere vermektedir.
Anayasa, devletin yetkilerini üç devlet organı arasında
paylaştırırken, bunların Anayasa ile kendilerine tanınmamış bir yetkiyi kullanmalarını
ya da Anayasada kendilerine tanınan yetkileri aşarak yetkilerinin alanını ve
kapsamını Anayasanın öngörmediği biçimde genişletmelerini de yasaklamaktadır.
“Yürütme yetkisi ve görevinin” Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilmesine ilişkin Anayasanın 8. madde hükmü ile TBMM`nin yasama
yetkisini devretmesini yasaklayan 7. madde hükmü, ayrıca “Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle
kullanır... Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz.” biçimindeki Anayasanın 6. maddesi hükümleri bu
yasağa ilişkin somut Anayasal düzenlemelerdir. Devlet organlarının yetkilerini
Anayasanın çizdiği sınırlar içinde kullanmaları aynı zamanda Anayasanın normlar
hiyerarşisinde bütün hukuk kurallarının üzerinde olmasının ve devlet organları
da dahil olmak üzere bütün kişi, kurum ve kuruluşların Anayasaya aykırı
davranmama yükümlülüğünün de bir gereği ve sonucudur. Anayasa bu
yükümlülüğü “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlığını
taşıyan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.” diyen ve Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını
belirten 11. maddesinde ifade etmektedir. Anayasanın 121. maddesi yürütme
organına ancak olağanüstü halin gerektirdiği konuda kanun hükmünde kararname
ile düzenleme yapma olanağı tanımaktadır. 668 Sayılı KHK’nin 38. maddesi,
Anayasanın yürütme organına tanıdığı yetkinin sınırlarını aşmaktadır.
Bir başka deyişle, 668 sayılı KHK’nin 38. maddesiyle, bakanlar
kurulu Anayasanın kendisine izin vermediği bir konuda düzenleme yapmaktadır. Bu
yönüyle iptali istenen düzenleme, Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne
aykırıdır. İptali istenen düzenlemeyle yürütme organı TBMM’nin yetki alanına
tecavüz etmektedir. Bu bakımdan Anayasanın 7. maddesine aykırıdır. Iptali
istenen hüküm, Anayasanın izin vermediği bir yetkiyi kullanması nedeniyle
yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılmasını
emreden Anayasanın 8. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Söz konusu hüküm,
yürütme organına Anayasanın izin vermediği bir düzenleme yetkisi tanıması
nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ederek Anayasa’nın Başlangıç
kısmındaki “… Kuvvetler ayırımının, … belli Devlet yetkilerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği
olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” hükmüne de
aykırılık teşkil etmektedir.
İptali istenen düzenleme Anayasa’nın
11. maddesinde ifadesini bulan Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Yürütme Anayasa ile düzenlenmiş olağanüstü hale
ilişkin yetkisini Anayasaya aykırı olarak kullanmıştır. Sonuç olarak, herhangi
bir devlet organının Anayasa ile kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanması
veya bir yetkiyi Anayasanın çizdiği sınırları aşarak kullanması Anayasanın 11.
maddesinde düzenlenen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına da
aykırıdır.
Yukarıda
açıklandığı üzere, 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 38.
maddesi, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. maddelerine aykırı olduğundan
iptali gerekir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Anayasa Mahkemesinin 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasaya
aykırı gördüğümüz maddelerinin anayasa uygunluğunu incelemesi ve esastan karara
bağlaması zaman alabilecektir. Yargı denetimi yürütme organının hukuk devleti
sınırları içinde kalmasını sağlayan en etkili araçtır. Olağanüstü hallerde
yargı denetiminin önemi daha da artmakta, devlet organlarının işlemlerinin
yargı denetimine bağlı tutulması yürütme organının Anayasanın çizdiği sınırlar
içinde kalmasını sağlamak ve temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından
özellikle önem taşımaktadır. İptalini istediğimiz 668 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerinin uygulanmasının insan haklarına saygılı demokratik hukuk
devleti ilkesine, Anayasanın üstünlüğüne ve bağlayıcılığına aykırılık oluşturan
sonradan giderilmesi olanaksız durumların ortaya çıkmasına neden olacağı ve
zararlar doğuracağı açık olduğundan, ayrıca Anayasa Mahkemesinin yapacağı
inceleme sonucunda iptal kararı vermesi durumunda bu kararının sonuçsuz
kalmaması amacıyla kararın Resmî Gazete'de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğün
durdurulması istemiyle iptal davası açılmıştır.
IV. SONUÇ VE İSTEM
668
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
1)
1. maddesinde yer alan “ve
bazı kurum ve kuruluşlara dair” ifadesi, Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6.,
7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
2)
4. maddesinin (1), (2), (3), (4) ve (7) numaralı fıkraları, Anayasa’nın
Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
3)
5. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
4)
6. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
5)
7. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
6)
10. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
7)
11. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
8)
12. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
9)
13. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
10)
14. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
11)
15. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
12)
16. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
13)
17. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
14)
18. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
15)
19. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
16)
20. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
17)
21. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
18)
22. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
19)
23. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
20)
24. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
21)
25. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
22)
26. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
23)
27. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
24)
28. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
25)
29. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
26)
30. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
27)
31. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
28)
32. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
29)
33. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
30)
34. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
31)
35. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
32)
36. maddesi,
Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121. Maddelerine;
33)
38. maddesi, Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 6., 7., 8., 11. ve 121.
Maddelerine;
aykırı olduklarından iptallerine ve uygulanmaları halinde
giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için, iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin
istemimizi saygı ile arz ederiz.”