ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2015/36
Karar Sayısı : 2015/87
Karar Tarihi : 8.10.2015
R.G. Tarih-Sayı :
28.10.2015-29516
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara
1. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4.4.2013 tarihli ve
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 81. maddesinin (1) ve
(2) numaralı fıkralarının, Anayasa'nın 2., 19., 36. ve 142. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacının uluslararası koruma talebiyle yaptığı başvurunun reddine
ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, itiraz konusu kuralların
Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENİLEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun'un itiraz konusu kuralları da içeren 81. maddesi şöyledir:
"Avukatlık hizmetleri ve danışmanlık
MADDE 81- (1) Başvuru sahibi ile uluslararası koruma
statüsü sahibi kişiler, bu Kısımda yazılı iş ve işlemlerle ilgili olarak,
ücretleri kendilerince karşılanması kaydıyla avukat tarafından temsil
edilebilir.
(2) Avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayan başvuru
sahibi ve uluslararası koruma statüsü sahibi kişiye, bu Kısım kapsamındaki iş
ve işlemlerle ilgili olarak yargı önündeki başvurularında 1136 sayılı Kanunun
adli yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanır.
(3) Başvuru sahibi ve uluslararası koruma statüsü sahibi kişi,
sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan danışmanlık hizmetlerinden
faydalanabilir."
II- İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN,
Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep
KÖMÜRCÜ, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI,
Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN ve Kadir
ÖZKAYA'nın katılımlarıyla 22.4.2015 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında, öncelikle davada uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddelerine göre, bir davaya
bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun
hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya
taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına
varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir
davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun'un 81. maddesinin (1) ve
(2) numaralı fıkralarının iptalini talep etmiştir.
4. Kanun'un 81. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, başvuru sahibi
ile uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin, bu kısımda yazılı iş ve
işlemlerle ilgili olarak, ücretleri kendilerince karşılanması kaydıyla avukat
tarafından temsil edilebileceği; (2) numaralı fıkrasında ise avukatlık
ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun adli
yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
5. İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu davada,
davacı, uluslararası koruma talebiyle İçişleri Bakanlığına yaptığı başvurusunun
reddi üzerine, bu işleme karşı açacağı davada kendisine hukuki yardımda
bulunması için Barodan adli yardım talebinde bulunmuş ve Kanun'un 81.
maddesinin itiraz konusu (2) numaralı fıkrası uyarınca Baro tarafından avukat
görevlendirilmiştir. Davacıyı temsil etmekle görevlendirilen avukat usulüne
uygun şekilde düzenlenmiş vekâletname ibraz etmeden dava açmış, yargılama devam
ederken, avukatın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 76. ve 77.
maddelerine göre usulüne uygun noter onaylı vekâletname ibraz etmediği
gerekçesiyle vekil sıfatını haiz olmadığına karar verilmiştir. Bu durumda,
davacının, ücreti kendisi tarafından karşılanan bir avukatla temsili söz konusu
olmadığından Kanun'un 81. maddesinin itiraz konusu (1) numaralı fıkrası davada
uygulanacak kural değildir. Belirtilen fıkraya ilişkin başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
6. Açıklanan nedenlerle, 4.4.2013 tarihli ve 6458 sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 81. maddesinin;
A- (1) numaralı fıkrası, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin
bakmakta olduğu davada uygulanacak kural niteliğini taşımadığından, bu fıkraya
ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE
B- (2) numaralı fıkrasının ESASININ İNCELENMESİNE, Zühtü ARSLAN,
Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Nuri NECİPOĞLU ile M.Emin
KUZ'un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, karar
verilmiştir.
III- ESASIN İNCELENMESİ
8. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatih ŞAHİN tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve
ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İtirazın Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle, itiraz
konusu kuralda, uluslararası koruma talebinde bulunan kişilere yargı mercileri
önünde avukatla temsil hakkı tanınmasına karşın avukata verilecek
vekâletnamenin şekil şartları konusunda herhangi bir istisna veya muafiyet
getirilmediği, başvurucuların çoğunlukla pasaportsuz veya vatansız olmalarından
dolayı 6100 sayılı Kanun'un 76. maddesine göre usulüne uygun şekilde onaylanmış
veya düzenlenmiş vekâletname çıkarmalarının mümkün olmadığı, bu durumun
anılan kişilerin yargı mercileri önünde avukatla temsil edilebilmelerine engel
oluşturduğu belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 19., 36. ve 142. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
10. 6216 sayılı Kanun'un 43. maddesine göre, itiraz konusu kural
ilgisi nedeniyle Anayasa'nın 13. ve 16. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
11. 6458 sayılı Kanun, yabancıların
Türkiye'ye girişleri, Türkiye'de kalışları ve Türkiye'den çıkışları ile koruma
talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin
usul ve esasları düzenlemektedir.
12. Kanun'un 81. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, uluslararası koruma talebinde bulunanlar ile uluslararası koruma
statüsü sahibi kişilerin, uluslararası korumayla ilgili işlemlerinde, ücretleri
kendilerince karşılanması kaydıyla avukat tarafından temsil edilebileceği;
itiraz konusu (2) numaralı fıkrasında, avukatlık ücretini karşılama imkânı
bulunmayanlara yargı önündeki başvurularında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun adli yardım
hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
13. Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve
işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran
devlettir.
14. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı
36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu ifade edilerek yabancıların da
yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Bu
bağlamda iddia ve savunma haklarını kısıtlayan, bu hakların eksiksiz
kullanımını engelleyen ve bu suretle adil yargılanmayı ihlal eden kuralların
Anayasa'nın 36. maddesine aykırılık oluşturacağı açıktır.
15. Adil yargılanma ilkesinin en önemli unsurlarından birisi
hakkaniyete uygun yargılamadır. Hakkaniyete uygun yargılamanın gerçekleşmesi,
tarafların hukuki konumlarına bakılmaksızın iddia ve savunma haklarının
eksiksiz olarak kullanılması ile mümkündür. Bu kapsamda, kişilere yargı
mercileri önünde etkili bir şekilde iddia ve savunmada bulunabilmeleri için
avukatla temsil edilebilme hakkı tanınması, hakkaniyete uygun bir yargılamanın
gereğidir.
16. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi
bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, özel sınırlama nedeni
öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının
bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca, hakkı düzenleyen maddede herhangi bir
sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer
alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Nitekim
Anayasa'nın 16. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin, yabancılar için,
milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği hüküm altına
alınmıştır. Ancak, bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan
güvencelere aykırı olamaz. Anayasa'nın 13. maddesine göre temel hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamalar, hak ve özgürlüklerin özlerine dokunamayacağı
gibi demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine de aykırı olamaz.
17. Anayasal açıdan dokunulamayacak öz, her temel hak ve özgürlük
açısından farklılık göstermekle birlikte sınırlamanın hakkın özüne
dokunmadığının kabulü için temel hakların kullanılmasını ciddi surette
güçleştirip, amacına ulaşmasına engel olmaması ve etkisini ortadan kaldırıcı
bir nitelik taşımaması gerekir.
18. Demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleri
ise iki ayrı kriter olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki kriter arasında
sıkı bir ilişki vardır. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın,
demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte, başka bir ifadeyle öngörülen
kamu yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte, temel haklara en az müdahaleye
olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi
gerekir.
19. Ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile
sınırlama araçları arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak
istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın
denetlenmesidir. Bu sebeple, kuralın hedeflenen amaca ulaşabilmek için
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
20. Belirtilen nitelikleri gereği, Anayasa'nın 13. maddesinde yer
alan ve aralarında sıkı bir ilişki bulunan, "temel hak ve hürriyetlerin
özü", "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ve
"ölçülülük ilkesi" kavramları, bir bütünün parçaları olup,
demokratik bir hukuk devletinin özgürlükler rejiminde gözetilmesi gereken temel
ölçütleri oluşturmaktadır.
21. İtiraz konusu kuralla, yargı mercileri önünde kendisini bizzat
savunamayacak durumda olan ve avukatlık ücretini karşılayacak maddi gücü de
bulunmayan yabancılara, uluslararası korumayla ilgili işlemlerden kaynaklanan
davalarda 1136 sayılı Kanun'un adli yardım hükümlerine göre ücretsiz olarak
avukatlık hizmetinden faydalanma imkânı getirilmektedir. Bu yönüyle kural, hak
arama özgürlüğünün en önemli iki ögesini oluşturan iddia ve savunma hakkının
etkili bir şekilde kullanılmasına yönelik meşru bir amaca dayanmaktadır.
22. Diğer taraftan, 1136 sayılı Kanun'un 179. maddesinin ikinci
fıkrasında, adli yardım yükümlülüğünün ilgilinin vekâletname vermekten
kaçınmasıyla sona ereceği belirtilmiş, 6100 sayılı Kanun'un 76. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında ise avukatın, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde,
noter tarafından onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat
tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına
konulmak üzere ibraz etmek zorunda olduğu; 77. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında da vekâletnamenin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukatın,
dava açamayacağı ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamayacağı hüküm altına
alınmıştır.
23. İtiraz konusu kuralda, yabancılara, uluslararası korumayla
ilgili davalarda yargı mercileri önünde avukatla temsil hakkı tanınmakla
birlikte avukata verilecek vekâletnamenin şekil şartları bakımından özel bir
düzenleme öngörülmediğinden, 6100 sayılı Kanun'un yukarıda belirtilen hükümleri
gereğince söz konusu yabancıların da avukat aracılığıyla davayı takip
edebilmeleri için noter tarafından onaylanmış veya düzenlenmiş vekâletname
çıkarmaları zorunludur. Bu haliyle kuralın, yargı mercileri önünde avukatla
temsil hakkına, dolayısıyla da hak arama özgürlüğüne sınırlama
getirdiği açıktır.
24. Kanun koyucunun, temsile yetkili olmadığı kişi adına avukatın
dava açmasını veya takip etmesini engellemek için avukat tarafından açılan veya
takip edilen davalarda, vekâletnamenin noter tarafından onaylanmış veya
düzenlenmiş olmasını zorunlu kıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle, avukat
tarafından açılan veya takip edilen davalar için noter tarafından onaylanmış
veya düzenlenmiş vekâletname zorunluluğu getirilmesi hakkın kötüye
kullanılmasını engelleme gibi meşru bir amaca hizmet etmektedir.
25. Noterler tarafından onaylanacak ya da düzenlenecek
vekâletnamelere ilişkin şekil şartları 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 84. ve
92. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre avukat aracılığıyla
davasını takip etmek isteyen kişiler kimlik belgeleriyle noterliklere
başvurarak onaylama veya düzenleme şeklinde vekâletname çıkarabilmektedir.
26. 6458 sayılı Kanun'un 76.
maddesinde, uluslararası koruma talebinde bulunanlara yabancı kimlik numarasını
içeren uluslararası koruma başvuru sahibi kimlik belgesi verileceği
belirtilmiş, 83. maddesinde de, koruma talebi kabul edilerek mülteci statüsü
verilenler ile şartlı mülteci ve ikincil koruma statüsü verilenlere yabancı
kimlik numarasını içeren birer yıl süreli kimlik belgesi düzenleneceği hüküm
altına alınmıştır. Bu kapsamda uluslararası koruma talebinde
bulunanlar ile uluslararası koruma statüsü sahibi yabancılar da anılan maddeler
gereğince adlarına düzenlenen kimlik belgeleri ile noterliklere başvurarak
yetkili kılacakları avukata vekâlet verebileceklerdir. Dolayısıyla belirtilen
kimlik belgelerinden birini ibraz eden yabancıların noterden vekâletname
çıkarmalarına herhangi bir engel bulunmamaktadır.
27. Bu açıklamalar çerçevesinde, avukatlık ücretini karşılayacak
maddi gücü bulunmayan yabancılara, uluslararası korumayla ilgili davalarda
etkili bir şekilde iddia ve savunmada bulunabilmeleri için ücretsiz olarak
avukatlık hizmetinden faydalanma olanağı sağlayan kuralın, avukata verilecek
vekâletnamenin şekil şartlarına ilişkin herhangi bir muafiyet öngörmediği
gerekçesiyle avukatla temsil hakkını ölçüsüz bir şekilde kısıtlayarak hak arama
özgürlüğünü kullanılamaz hale getirdiği söylenemez. Bu itibarla kuralın,
kişilerin iddia ve savunma hakkını ölçüsüz şekilde kısıtlayan veya engelleyen
bir yönü bulunmamaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 13., 16. ve 36.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
29. Kuralın Anayasa'nın 19. ve 142. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
lV- HÜKÜM
4.4.2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu'nun 81. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına
ve itirazın REDDİNE, 8.10.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
4.4.2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu'nun 81. maddesinin itiraz konusu ikinci fıkrası, avukatlık ücretlerini
karşılama imkanı bulunmayan başvuru sahibi ve uluslararası koruma statüsü
sahibi kişilere 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun adli yardım hükümlerine göre
avukatlık hizmeti sağlanacağını belirtmektedir.
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta
olan mahkeme, o davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin
hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan birinin aykırılık
iddiasını ciddi bulursa, Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Buna göre, iptali istenen
kuralın somut davada uyuşmazlığı çözmede kullanılacak, uygulanacak kural olması
gerekir.
Başvuru kararında, koruma talebinde bulunan söz konusu kişilere
yargı mercileri önünde avukatla temsil hakkı tanınmasına rağmen vekaletname
düzenlenmesine ilişkin herhangi bir istisnaya yer verilmediği, halbuki bu
kişilerin çoğunlukla pasaportsuz veya vatansız olmalarından dolayı 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 76. maddesi uyarınca usulüne göre vekaletname
çıkaramadıkları, bu durumun da avukatla temsile engel teşkil ettiği ileri
sürülmüştür.
Somut olayda davacı, uluslararası koruma talebinin reddi üzerine
açacağı davada hukuki yardımda bulunması için Barodan adli yardım talebinde
bulunmuş ve kendisine itiraz konusu kural uyarınca avukat tayin edilmiştir.
Açılan davada davacıyı temsille görevlendirilen avukatın, 6100 sayılı Kanun'un
76. ve 77. maddelerine göre usulüne uygun noter onaylı vekaletname ibraz
edilmediği gerekçesiyle, vekil sıfatını taşımadığına karar verilmiştir.
Dolayısıyla bakılmakta olan davada tartışılan husus, itiraz konusu
kural gereği görevlendirilen avukatın vekaletname olmadan vekillik sıfatını
sürdürüp sürdüremeyeceğine, başka bir ifadeyle, vekaletname ibrazının zorunlu
olup olmamasına ilişkindir. Bu husus ise itiraz konusu kuralda
düzenlenmemektedir. İptali istenen kural, koruma talebi reddedilen kişilerin
avukat yardımından yararlanabileceklerini düzenlemekte, bu yardımın şartları,
usul ve esasları konusunda herhangi bir düzenlemeye yer vermemektedir. Avukatla
temsilde vekaletname zorunluluğu ile noter onaylı vekaletnamenin nasıl
düzenleneceğine ilişkin kurallar, 6100 sayılı Kanun ile 1512 sayılı Noterlik
Kanunu başta olmak üzere, diğer kanunlarda yer almaktadır. Bu nedenle, itiraz
konusu kural, başvuran mahkemenin davayı sonuçlandırmada uygulayacağı kural
değildir.
Bu gerekçelerle, itiraz konusu kuralın uygulanacak kural olduğu,
bu nedenle esasının incelenmesi gerektiği yönündeki çoğunluk görüşüne
katılmıyoruz.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Üye
M. Emin KUZ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Ankara 1. İdare Mahkemesince bakılmakta olan davada, 4.4.2013
tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 81.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla
iptali için başvurulmuş, (1) numaralı fıkrasının, itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanacak kural niteliğini taşımadığından,
bu fıkraya ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle karar
verilirken, çoğunluk kararıyla, (2) numaralı fıkra yönünden işin esasının
incelenmesine karar verilmiştir.
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta
olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin
hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri
sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu hükmün
iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar
uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için, elinde
yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali
istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında"uygulanacak yasa
kuralı" kavramı, bir davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan
sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde
etki yapacak nitelikte bulunan ya da tarafların istek ve savunmaları
çerçevesinde bir karar vermek için göz önünde tutulması gereken kuralları ifade
etmekte olup, uygulanacak yasa kuralı, bakılmakta olan davayı yürütmeye,
uyuşmazlığı çözmeye, davayı sona erdirmeye veya kararın dayanağını oluşturmaya
yarayacak kural olarak tanımlanmaktadır.
6458 sayılı Kanun, yabancıların Türkiye'ye girişleri, Türkiye'de
kalışları ve Türkiye'den çıkışları ile Türkiye'den koruma talep eden
yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları düzenlemektedir. Kanun'un 3. maddesinin (ç) bendinde, başvuru sahibi,
"uluslararası koruma talebinde bulunan ve henüz başvurusu hakkında son
karar verilmemiş olan kişi" şeklinde tanımlanmaktadır.
Kanun'un 81. maddesinin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasında,
başvuru sahibi ile uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin, bu kısımda
yazılı iş ve işlemlerle ilgili olarak, ücretleri kendilerince karşılanması
kaydıyla avukat tarafından temsil edilebileceği, (2) numaralı fıkrasında ise
avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu'nun adli yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanacağı hüküm
altına alınmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 76. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında, avukatın, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter
tarafından onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat tarafından
onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere
ibraz etmek zorunda olduğu, 77. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da
vekâletnamenin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukatın, dava açamayacağı
ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı, uluslararası koruma talebiyle İçişleri
Bakanlığı'na yaptığı başvurunun reddi üzerine, bu işleme karşı açacağı davada
kendisine hukuki yardımda bulunması için Barodan adli yardım talebinde bulunmuş
ve Baro tarafından itiraz konusu kurallar gereğince avukat görevlendirilmiştir.
Davacıyı temsil etmekle görevlendirilen avukat tarafından, vekaletname ibraz
edilmeden dava açılmış, yargılama devam ederken, avukatın 6100 sayılı Kanun'un
76. ve 77. maddelerine göre usulüne uygun noter onaylı vekaletname ibraz
etmediği gerekçesiyle vekil sıfatına haiz olmadığına karar verilmiştir. Dava
süreci devam etmekte iken Mahkeme tarafından itiraz konusu kuralların iptali
istemiyle başvuruda bulunulmuştur.
Başvuru kararında, itiraz konusu kurallarda, uluslararası koruma
talebinde bulunan kişilere yargı mercileri önünde avukatla temsil hakkı
tanınmasına karşın vekaletname düzenlenmesi konusunda şekil şartına ilişkin
herhangi bir istisna veya muafiyete yer verilmediği, başvurucuların çoğunlukla
pasaportsuz veya vatansız olmalarından dolayı 6100 sayılı Kanun'un 76.
maddesine göre usulüne uygun şekilde vekaletname çıkaramadıkları, bu durumun
uluslararası koruma talebinde bulunan kişilerin yargı mercileri önünde avukatla
temsil edilebilmelerine engel oluşturduğu belirtilerek, itiraz konusu
kuralların eksik düzenleme nedeniyle Anayasa'nın 2., 19., 36., ve 142.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Bakılan davada uyuşmazlık, Kanun'un 81. maddesinin itiraz konusu
(2) numaralı fıkrası uyarınca davacıyı temsil etmek üzere görevlendirilen
avukatın vekâletname ibraz etmesinin zorunlu olup olmadığına ilişkindir. İtiraz
konusu kurallar, uluslararası korumayla ilgili iş ve işlemlerde ücret karşılığı
ya da adli yardım kapsamında ilgililerin avukatlık hizmetinden
faydalanabileceğini öngörmekte olup, Baro tarafından görevlendirilen avukatın,
davacı adına dava açabilmesi ve davayı takip edebilmesi için Mahkemeye
vekâletname ibraz etmesine gerek olup olmadığı veya düzenlenecek vekâletnamenin
hangi şekil şartlarına sahip olması gerektiği gibi hususlar itiraz konusu kuralların
düzenleme alanının dışında kalmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, uluslararası koruma talebiyle başvuruda
bulunanlar ile uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin uluslararası
korumayla ilgili iş ve işlemlerinde avukat hizmetlerinden faydalanabilmelerine
imkân tanıyan kuralların görülmekte olan davada uygulanmasına olanak
bulunmadığından, bu kurallara yönelik başvurunun tamamının mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu (2) numaralı fıkra yönünden de
kuralın itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma
imkânı bulunmadığından, bu kural yönünden de başvurunun Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle reddine kara verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, bu
kuralın esasının incelenmesine yönelik çoğunluk görüşüne katılmadık.
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Bakılmakta olan davada ihtilaf oluşturulan husus, Kanun'un 81.
maddesinin itiraz konusu (2) numaralı fıkrası uyarınca davacıyı temsil etmek
üzere görevlendirilen avukatın vekâletname ibraz etmesinin zorunlu olup
olmadığıdır. İtiraz konusu kurallar, uluslararası korumayla ilgili iş ve
işlemlerde ücret karşılığı ya da adli yardım kapsamında ilgililerin avukatlık
hizmetinden faydalanabileceğini öngörmekte olup Baro tarafından görevlendirilen
avukatın, davacı adına dava açabilmesi ve davayı takip edebilmesi için
Mahkemeye vekâletname ibraz etmesine gerek olup olmadığı veya düzenlenecek
vekâletnamenin hangi şekil şartlarına sahip olması gerektiği gibi
hususlar itiraz konusu kuralların düzenleme alanının dışında kalmaktadır. Bu
itibarla, uluslararası koruma talebiyle başvuruda bulunanlar ile
uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin uluslararası korumayla ilgili iş
ve işlemlerinde avukatlık hizmetlerinden faydalanabilmelerine imkan tanıyan
itiraz konusu kurallardan (2) numaralı fıkra davada uygulanacak kural
niteliğini haiz değildir.
Açıklanan nedenlerle; (2) numaralı fıkra yönünden itiraz
başvurusunun başvuran Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmesi
gerektiği kanaatine ulaştığımdan, işin esasına geçilmesine dair
çoğunluk kararına katılmıyorum.