“Davanın
dayanağı 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3’üncü maddesidir.
Açılan
davada, dava konusu taşınmaz üzerinde mevcut bulunan binada bağımsız bölümlere
ait arsa paylarının, bağımsız bölümlerin değerlerine göre sahip olması gereken
paylara oranlı olmadığı iddia edilmiş olduğundan Anayasa’ya aykırılığı öne
sürülen ve mahkememizce de resen Anayasa’ya aykırı olduğu değerlendirilen KMK’nun
3’üncü maddesindeki düzenlemenin, 2709 S. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın
152/1. maddesi uyarınca mahkemece uygulanacak kanun olduğu anlaşılmış ve
Anayasa’ya aykırılık başvurusunun yapılması gerekmiştir.
İLGİLİ
YASA MADDELERİ:
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3’üncü maddesi;
“III-
Kat mülkiyetinin ve kat irtifakının niteliği:
Madde
3- Kat mülkiyeti, arsa payı ve ana gayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı
özel bir mülkiyettir.
(Değişik
ikinci fıkra: 14/11/2007-5711/1 md.) Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, bu
mülkiyete konu olan ana gayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum
ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis
edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi
suretiyle kurulur. Arsa paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı
olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi,
arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir. Bağımsız
bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa payı, o bölümlerin
değerinde sonradan meydana gelen çoğalma veya azalma sebebiyle değiştirilemez. 44
üncü madde hükmü saklıdır.
(Değişik
üçüncü fıkra: 23/6/2009-5912/1 md.) Kat irtifakı arsa payına bağlı bir irtifak
çeşidi olup, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine
dayalı olarak, bu Kanunda gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine resen
çevrilir. Bu işlem, arsa malikinin veya kat irtifakına sahip ortak maliklerden
birinin istemi ile dahi gerçekleştirilebilir.” düzenlemesini içermektedir.
634
SAYILI KAT MÜLKİYETİ KANUNU’NUN 3’ÜNCÜ MADDESİNİN İNCELENMESİ :
Türk
Medeni Kanunu’nun Dördüncü Kitabı Eşya Hukuku’nu düzenlemektedir.
Kanun’un
683’üncü maddesinden başlayan, birinci kısımda “Mülkiyet” düzenlenmiş olup, “C.
Birlikte Mülkiyet” başlıklı 688 vd. maddelerinde paylı mülkiyet, 701 vd.
maddelerinde ise elbirliği mülkiyeti düzenlenmiştir.
Taşınmaz
mülkiyetine ilişkin hükümler Türk Medeni Kanunu’nun 704 vd. maddelerinde
düzenlenmiş olup, bu kısımda birlikte mülkiyete yönelik ayrı bir düzenleme
bulunmamaktadır.
Buna
göre taşınmaz üzerinde birlikte mülkiyet; paylı mülkiyet ya da elbirliği
mülkiyeti şeklinde kurulabilmektedir.
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ise paylı mülkiyetin bir şekli olan kat mülkiyetine
ilişkin hükümleri içermektedir.
Buna
göre Kat Mülkiyeti Kanunu’nun düzenlemiş olduğu hükümlerin, Türk Medeni Kanunu’nun
688 vd. maddelerinde düzenlenen paylı mülkiyetin özel bir görünüm şekli olduğu
anlaşılmaktadır.
Gerçekten
de kat mülkiyeti kurulan taşınmazlarda, taraflar arasındaki ilişki gerçekte bir
paylı mülkiyet ilişkisidir. Ancak kat mülkiyeti ile paylı mülkiyet arasında kat
mülkiyetinin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar da bulunmaktadır.
Kat
mülkiyeti kurulmuş olan taşınmazda, paydaşların her biri ana taşınmazın kurulu
olduğu arsaya ve ortak alanlara paylı mülkiyette olduğu üzere paydaştırlar. En
önemli fark olarak paylı mülkiyette, paydaşların her birinin payı, taşınmazın
her bir noktasına şamil iken kat mülkiyeti kurulmuş olan taşınmazda bağımsız
bölüm malikleri, kendi bağımsız bölümlerini diğer paydaşlardan bağımsız olarak
kullanma hakkına sahiptirler.
Kat
mülkiyeti kurulmuş olan arsa ve ana yapıdan oluşan taşınmazda paydaşların her
birinin pay oranı, bağımsız bölüme tahsis edilen arsa payı oranıdır.
Kat
mülkiyetinin daha iyi anlaşılabilmesi için ne şekilde kurulduğu ve ne şekilde
sona erdiği incelenmelidir.
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 10 vd. maddeleri kat mülkiyetinin ve kat
irtifakının kurulmasını düzenlemektedir. Buna göre bir taşınmaz üzerinde paylı
mülkiyet sahibi olan paydaşlar arz üzerinde birlikte bir bina inşa etmek
isteyebilirler. Binada kullanım yönünden birbirinden ayırt edilebilecek birden
fazla bağımsız bölüm bulunmadığı takdirde kat mülkiyeti kurmak mümkün değildir.
Ancak, inşa edilen veya edilecek binada birden fazla bağımsız bölüm mevcut ise
bu durumda paydaşlar, inşa edecekleri bu yapıda her bir paydaşın kullanacağı
bağımsız bölümün belli olmasını ve inşa ettikleri binanın kat mülkiyeti
hükümlerine göre idare edilmesini arzu edebilirler.
Arz
üzerinde paydaş olan bu paydaşlar mevcut ve tamamlanmış bir bina üzerinde
bağımsız bölümleri belirleyerek binanın Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre idare
edilmesini arzu ediyorlar ise bu durumda doğrudan “kat mülkiyeti”
kuracaklardır. Ancak, henüz arsa üzerinde bir bina yok ise veya tamamlanmamış
ise paydaşlar gelecekte kuracakları veya tamamlayacakları binada paydaşların
kendilerine tahsis edilmiş bağımsız bölümler olmasını ve Kat Mülkiyeti Kanunu’na
göre idare edilmesini arzu ediyorlar ise bu durumda “kat irtifakı”
kuracaklardır. Paydaşlar bina henüz tamamlanmadan önce kat irtifakı kurup, bina
tamamlandığında bunu kat mülkiyetine çevirebilecekleri gibi bina tamamlanana
kadar paylı mülkiyet hükümlerine göre hareket edip, bina tamamlandıktan sonra
doğrudan kat mülkiyeti kurmak yolunu da seçebilirler.
Arsa
üzerinde paydaş olan bu paydaşlar, inşa ettikleri binada kat mülkiyeti
hükümlerinin geçerli olmasını arzu etmiyorlar ise kendi aralarında fiili taksim
sözleşmesi benzeri sözleşmeler yaparak binayı paylı mülkiyet hükümlerine göre
de yönetme hakkına sahiptirler.
Genel
kural bu olmakla birlikte uygulamada, arsanın tamamının bir kişiye ait olması,
bu kişinin arsa üzerine birden fazla bağımsız bölümleri olan bir bina inşa
ederek, taşınmazı kat mülkiyeti hükümlerine tabi olacak şekilde kat mülkiyetine
geçirmesi ve her bir bağımsız bölümü ayrı ayrı kişilere satması da mümkündür.
Kat
mülkiyeti kurulup bina Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre yönetilirken, KMK 46’ıncı
maddesinde gösterildiği üzere bütün kat maliklerinin kat mülkiyetinin terkin
edilmesini talep etmesi, ana yapının tümünün harap olması gibi nedenlerle kat
mülkiyeti sona erebilir.
Kat
mülkiyeti sona erdiğinde Kanunun 46/2’inci maddesinde gösterildiği üzere
taşınmaz tüm bağımsız bölümlerin malikleri adlarına paylı mülkiyet hükümlerine
göre tapu kütüğüne aktarılır. Bu andan sonra taraflar arasındaki ilişki paylı
mülkiyet hükümlerine tabidir.
Bu
durumda arsa üzerinde birden fazla kişinin malik olmasının;
A.-
Elbirliği ile mülkiyeti gerektiren durumlar olmadığı sürece, paylı mülkiyet
hükümlerine tabi olduğu, bu durumda tapu kütüğünde bir tek sayfa açılarak bu
sayfada tüm paydaşların kendi payları, isimlerinin karşısında gösterilecek
şekilde tescil edildiği, paydaşların her birinin arsaya ve üzerindeki binaya
tapu kaydında gösterilen pay oranlarına göre malik olması,
B.-
Taşınmaz üzerinde kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulduğu takdirde, herbir
bağımsız bölüm için kat mülkiyeti kütüğünde ayrı bir sayfa açıldığı,
paydaşların paylarının bağımsız bölümler ile ilişkilendirildiği ve paydaşların
her birinin arsaya ve üzerindeki binaya maliki oldukları bağımsız bölüme tahsis
edilen arsa payı oranında malik olması,
C.-
Taşınmaz üzerindeki kat irtifakı veya kat mülkiyeti sona erdiğinde, kat
mülkiyeti kütüğünde bağımsız bölüm adedince açılan sayfaların tümünün terkin
edilerek kapatıldığı, taşınmaz için tekrar tapu kütüğünde bir sayfa açıldığı,
bu sayfaya tüm paydaşların arsa payı oranında paydaş olacak şekilde tescil
edildiği ve yine tüm paydaşların taşınmaza tapu kaydında gösterilen pay
oranlarına göre malik olması,
Şeklinde
gerçekleştiği görülmektedir.
Tüm
bu açıklama kat mülkiyetinin gerçekte paylı mülkiyetin bir şekli olduğu,
taşımazın kat mülkiyete kurulmadan önce paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğu,
kat mülkiyeti kurulduktan sonra Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi olduğu, kat
mülkiyeti sona erdiğinde tekrar Türk Medeni Kanunu’ndaki genel hükümlere göre
paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Kısaca
tekrar etmek gerekirse kat mülkiyeti öncesi ve sonrası paylı mülkiyet olan,
paylı mülkiyetin özel bir görünüm şeklidir.
Kat
mülkiyetinde “ARSA PAYI” bu yönüyle paylı mülkiyetteki paydaşın malik olduğu
pay oranıdır.
Nitekim
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 2/d maddesinde arsa payı “Arsanın, bu
Kanunda yazılı esasa göre bağımsız bölümlere tahsis edilen ortak mülkiyet
paylarına (Arsa payı)” şeklinde tarif edilmiştir.
Arsa
payı herbir paydaşın taşınmaz üzerindeki mülkiyet payını gösteren bir pay oranı
olmasına rağmen 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 5’inci maddesinde bağımsız
bölümler ve arsa payı arasındaki bağlantı düzenlenmiş olmakla birlikte ana
taşınmazın yönetiminde arsa payına farklı anlamlar da yüklemiştir.
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun
-
16’ıncı maddesinde; ortak yerlerde kullanma hakkının her kat malikinin arsa
payı ile oranlı olduğu,
-
20’inci maddesinde; kat maliklerinin aksine bir anlaşma bulunmadığı takdirde
toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılacağı,
-
30’uncu maddesinde; kat malikleri kurulunun, kat maliklerinin sayı ve arsa
bakımından yarısından fazlası ile toplanacağı,
-
34’üncü maddesinde; yöneticinin kat maliklerinin hem sayı hem arsa payı
bakımından çoğunluğu tarafından atanacağı,
Gibi
arsa payına bağlı olarak yönetim giderlerine katlanma mükellefiyeti ve yönetime
katılma hak ve ödevi gibi hususlarda düzenlemeler yapılmıştır.
Bu
durumda arsa payının, hem kendi bağımsız bölümünün maliki olan, ancak ana
taşınmaz yönünden paydaş konumundaki paydaşın bina üzerindeki mülkiyet
hakkındaki payını düzenlediği, hem de giderlere katılma gibi yönetime yönelik
sonuçları olduğu anlaşılmaktadır.
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2’inci maddesinde yer alan “Kat mülkiyeti ve
kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan ana gayrimenkulün bağımsız bölümlerinden
her birinin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı olarak
projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça
gösterilmesi suretiyle kurulur...” düzenlemesi bağımsız bölümün değeri ile arsa
payı arasında bir oran olması gerektiğini ortaya koymaktadır.
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2’inci maddesinde yer alan “...Arsa
paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği
hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden
düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir...” düzenlemesi arsa paylarının
sonradan düzeltilebileceğini öngörmektedir. Buna göre arsa payı ile bağımsız
bölümlerin değerleri oransız olduğu takdirde arsa payının sonradan düzeltilmesi
mümkündür.
Bu
yasal düzenleme uyarınca uygulamada bağımsız bölümünün değeri ile bu bağımsız
bölüme tahsis edilen arsa payının oransız olduğunu düşünen kat malikleri arsa
paylarının düzeltilmesi için “Arsa Paylarının Düzeltilmesi Davası”
açabilmektedir.
Bu
davada, maddenin son cümlesi uyarınca sonradan meydana gelen değer
değişiklikleri gözönünde bulundurulmaksızın kat mülkiyetinin kurulduğu
tarihteki değerlere göre arsa payı ile bağımsız bölümün değeri arasında oran
doğru bir şekilde kurulmamış ise arsa payları değere oranlı olarak yeniden
düzenlenmektedir.
Madde
de herhangi bir zamanaşımı süresinin bulunmadığı da görülmektedir.
ARSA
PAYLARININ YENİDEN DÜZENLENMESİ MÜLKİYET HAKKINA İLİŞKİNDİR.
Üstte
açıklandığı üzere arsa payı hem ana taşınmaz üzerindeki mülkiyet payını
göstermekte, hem de yönetime ilişkin sonuçlar doğurmaktadır.
Arsa
üzerinde bulunan ana yapı mevcut olduğu sürece, arsa payının düzeltilmesi
yalnızca yönetim giderlerine ve yönetime katılma ile ilgili sonuçlar
doğurmasına rağmen, anayapı harap olduğunda ya da herhangi bir sebeple kat
mülkiyeti sona erdiğinde paydaşların arsa üzerindeki mülkiyet paylarının değiştirilmesi
sonucunu doğurmaktadır.
Altta
örnekler üzerinde açıklanacağı üzere arsa paylarının düzeltilmesi adil olmayan
sonuçlar doğurmaya müsait bir düzenlemedir.
Örnek-1
:
Arsa
maliki, arsa üzerine üç adet bağımsız bölümden oluşan bir bina kurarak, bu
bağımsız bölümleri kat mülkiyetine geçirebilir. Bu örnekte 1 numaralı bağımsız
bölümün 70 m² ve değerinin 70.000 TL, 2 numaralı bağımsız bölümün 100 m² ve
değerinin 100.000 TL ve 3 numaralı bağımsız bölümün 130 m² ve değerinin 130.000
TL olduğunu, ancak malikin her bir bağımsız bölümün arsa payını belirlerken
değerleri ile oranlı olarak arsa payı belirlemek yerine, her bir bağımsız
bölüme 10/30 arsa payı tahsis ettiğini ve bu şekilde tapuya tescil edildiğini
varsayalım.
Binayı
yapan malik, her 3 bağımsız bölümü de farklı kişilere sattığında 1 numaralı
bağımsız bölümü satın alan kişi 70.000 TL ve 3 numaralı bağımsız bölümü satın
alan kişi bu miktarın neredeyse 2 katı olan 130.000 TL bedel ödemelerine
rağmen, arsa ve ana yapıdan oluşan taşınmaz üzerinde eşit arsa paylarına sahip
olacaktır. Kat mülkiyeti sona erdiğinde arsa üzerindeki mülkiyet payları da
eşittir.
Ayrıca,
arsa payları eşit düzenlenmiş olduğundan 70 m²’lik 1 numaralı bağımsız bölüm
için daha az ve 130 m²’lik 3 numaralı bağımsız bölüm için daha fazla gider
yapılmış olmasına rağmen her iki bağımsız bölüm maliki de yönetim giderlerine
eşit olarak katlanacaktır.
Bu
örnekte neredeyse iki katı para ödeyen bağımsız bölüm maliki ile yarı oranında
para ödeyen bağımsız bölüm malikinin kat mülkiyeti sona erdiğinde arsaya eşit
paylarda sahip olması adil olmadığı gibi, kat mülkiyeti devam ederken dahi,
daha fazla yönetim giderine neden olan 3 numaralı bağımsız bölüm malikinin
yönetim giderlerine, daha az gidere neden olan 1 numaralı bağımsız bölüm maliki
ile eşit oranda katılması adil değildir.
Bu
şekilde gerçekleşen örnekte arsa paylarının hakim tarafından kat mülkiyetinin
kurulduğu tarihteki değere göre oranlı bir şekilde düzeltilmesi hem kat
mülkiyeti devam ederken şimdiki zamanda yönetim giderlerine ve yönetime katılma
yönünden, hem de kat mülkiyeti sona erdiği gelecek zamanda adil bir sonuç
doğuracaktır.
Örnek-
2 :
Aynı
arsaya 3 kişinin 7/30, 10/30 ve 13/30 şeklinde farklı pay oranlarında malik
olduğunu ve bu üç malikin bir araya gelerek taşınmaz üzerinde birbiri ile aynı
özelliklere sahip ve her biri 100 m²’lik 3 adet bağımsız bölümden oluşan bir
bina yaptıklarını ve bu bina üzerinde kat mülkiyeti kurduklarını, kat mülkiyeti
kurarken her bir bağımsız bölüme arsa üzerindeki pay oranlarına uygun olarak
7/30, 10/30 ve 13/30 şeklinde arsa payları tahsis ettiklerini varsayalım.
Bu
örnekte maliklerden birisi Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2. maddesi uyarınca arsa
paylarının bağımsız bölümlerin değeri ile oranlı olmadığını öne sürerek
mahkemeye başvurduğunda mahkeme yasal düzenlemeye uygun olarak kat mülkiyetinin
kurulduğu tarihteki değerlere ve arsa paylarına bakacaktır. Her üç bağımsız
bölümün büyüklükleri ve değerleri eşit olduğuna göre mahkeme arsa paylarının
değer orantısız olduğunu tespit ederek arsa paylarını eşitleyecek ve her bir
bağımsız bölümün arsa payı 10/30 olarak düzeltilecektir.
Her
üç bağımsız bölümün büyüklükleri ve yönetim giderleri eşit olduğuna göre arsa
paylarının eşit olacak şekilde düzeltilmesi kat mülkiyetinin devam ettiği
şimdiki zamanda her üç bağımsız bölüm malikinin yönetim giderlerine ve yönetime
eşit olarak katılması sonucunu doğuracak olup bu yönüyle adildir.
Ancak,
kat mülkiyetinin sona erdiği ve arsanın paylı mülkiyete dönüştüğü gelecek zamanda
başta 7/30, 10/30 ve 13/30 şeklinde olan mülkiyet payları bu kez 10/30, 10/30
ve 10/30 şeklinde eşit bir hale dönüşmüş olacaktır.
Bu
örnekte 3 kişi birlikte malik oldukları arsa üzerine kat mülkiyetine tabi bir
anayapı yapıp, daha sonra örneğin binayı yıkarak kat mülkiyetini sona
erdirmişler ve taşınmaz baştaki şekli olan arsa haline dönmüştür. Ancak 634 sayılı
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2. maddesindeki düzenleme nedeniyle baştan sahip
oldukları mülkiyet payı değişikliğe uğramış ve 1 numaralı paydaşın 7/30 olan
payı, kat mülkiyetinin sona ermesi ile şu an için geçerli olmayan bir sebeple
10/30’a çıkmış, 3 numaralı paydaşın 13/30 olan payı ise kendisine herhangi bir
karşılık ödenmeksizin 10/30’a düşmüş, 3/30’luk pay haksız bir şekilde el
değiştirmiştir.
Bu
iki farklı örnek dahi 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2. maddesindeki
arsa payının düzeltilmesi düzenlemesinin adil olmayan sonuçlar doğurabileceğini
ortaya koymaktadır.
Bu
sakıncanın ortadan kaldırılabilmesi ancak mülkiyeti ilgilendiren arsa üzerindeki
mülkiyet payını ilgilendiren arsa payı ile ortak giderlere ve yönetime
katılmaya yönelik hak ve mükellefiyetleri düzenleyen yönetim payı uygulamasının
birbirinden ayrılması ile mümkün olabilir.
ZAMANAŞIMI :
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2. maddesi arsa paylarının düzeltilmesinde
zamanaşımı bulunmamaktadır.
Üstte
açıklandığı üzere arsa payı yönetim giderlerine ve yönetime katılma gibi birçok
hususu ilgilendirdiğinden ana yapının yönetimi ve mükellefiyetlere katılma
yönünden her an yenilenen bir sonuç doğurmaktadır.
Ancak,
arsaya sahip olma şeklinde mülkiyet payı yönünden yenilenen nitelikte değildir.
Kat mülkiyetinin kurulduğu tarihte tapuya tescil ile mülkiyet payları arsa
payları şeklinde belirmiş ve bu şekilde mülkiyet payları belirlenmiştir.
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2. maddesi arsa paylarının düzeltilmesinde
zamanaşımı bulunmaması tescil ile oluşan mülkiyet payının her zaman
değişebilmesi gibi bir sonuç doğurmaktadır.
Uygulamada
50- 60 yıl önce kat mülkiyetine geçmiş olan taşınmazlarda arsa paylarının
düzeltilmesinin istendiği görülmektedir. Nitekim mahkememizce görülmekte olan
bu davada kat mülkiyeti 05/04/1971 tarihinde kurulmuş olup, dava tarihine kadar
42 yıl geçtiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 3/2. maddesi uyarınca açılan arsa
paylarının düzeltilmesi davası ile 50 yıl önce tapuya tescil edilmiş olan
mülkiyet payı değiştirilebilmekte ve madde de zamanaşımı düzenlenmediğinden,
davalıların zamanaşımı def’i dinlenmemekte, arsa payı değiştirilebilmektedir.
Son
zamanda mahkememizde açılan arsa paylarının düzeltilmesi davalarında ciddi bir
artış bulunmaktadır. Bunun nedeni kentsel dönüşüm kapsamında binaların
yenilenmesidir.
Kadıköy,
Göztepe, Bağdat caddesi gibi bölgelerde yapılaşma çoğunlukla 50- 60 yıl önce
tamamlanmış olup, o tarihlerde kat mülkiyetleri kurulmuştur. Bağımsız
bölümlerin arsa payları kat mülkiyeti kurulurken belirlenmiş ve aradan geçen
uzun zamanda arsa paylarına herhangi bir itiraz olmamıştır.
Ancak,
arsa üzerinde bulunan ana yapı, kentsel dönüşüm kapsamında riskli yapı olarak
belirlenip, binanın yıkılması ve çoğunlukla müteahhit ile kat karşılığı inşaat
sözleşmesi yapılarak aynı arsa üzerine yeni bir bina yapılması gündeme
geldiğinde arsa payları önem kazanmıştır. Müteahhit, yıkılacak binadaki
bağımsız bölümlerin niteliklerine önem vermeksizin her bir kat malikinin arsa
payını esas alarak arsa üzerindeki paydaşlık oranına göre yeni binada farklı
nitelikte bağımsız bölümler önermektedir.
Bu
durumda arsa payı düşük olan bağımsız bölüm malikine daha küçük ve arsa payı
yüksek olan bağımsız bölüm malikine daha büyük bağımsız bölümler verilmesi
gündeme gelmekte ve arsa payı düşük olan bağımsız bölüm maliki müteahhit ile
yapılacak sözleşme ile yeni binada daha fazla pay sahibi olabilmek için arsa
paylarının düzeltilmesi davası açmaktadır.
Açılan
bu davalarda davacının amacının kat mülkiyetinin devam ettiği dönemde daha az
yönetim gideri ödemek ya da yönetime katılmadaki eşitsizliği ortadan kaldırmak
olmadığı, aksine bina yıkılıp kat mülkiyetinin sona ereceği bu dönemde arsa
üzerindeki mülkiyet payını arttırmak amacı güttüğü açıktır. Bu şekilde arsa
paylarının düzeltilmesi davası gerçekte, belki de 50 - 60 yıl önce tapuya
tescil edilmiş olan mülkiyet payının değiştirilmesi amacını taşımaktadır.
Yukarıdaki
2 numaralı örnekten hareket edersek başlangıçta 7/10 arsa payına sahip olan 1
numaralı bağımsız bölüm maliki ya da bu malikten satın alma vs. yollarla
bağımsız bölümü iktisap eden sonraki malik, arsa paylarının düzeltilmesi davası
açarak gerçekte 3 numaralı bağımsız bölüm malikinin 3/30 payı yönünden tapu
iptali ve bu 3/30 payın kendisi adına tescili şeklinde tapu iptali ve tescil
davası açmış olmaktadır.
Halbuki
gerek Kadastro Kanunu ve gerekse Türk Medeni Kanunu tapuya tescil edilen
mülkiyet hakkının korunabilmesi yönünden birçok hak düşürücü süre ve zamanaşımı
süreleri öngörmüştür.
3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde “Bu tutanaklarda belirtilen
haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten
itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak
itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” düzenlemesi hak düşürücü süredir.
Türk
Medeni Kanunu’nun 712’inci maddesinde bulunan “Geçerli bir hukukî sebep
olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki
zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle
sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.”
düzenlemesi ise zamanaşımı süresi olarak düzenlenmiştir.
Yine
Türk Medeni Kanunu’nun 713’üncü maddesinde olağanüstü zamanaşımı düzenlenmiş
olup, 2’inci fıkrada “Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden
anlaşılamayan veya yirmi yıl önce (…) (1) hakkında gaiplik kararı verilmiş bir
kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca
olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir
payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini
isteyebilir.” düzenlemesi 20 yıllık zamanaşımı süresine yer vermektedir.
Buna
göre kanunlarımızda taşınmaz mülkiyeti için 10 ve 20 yıllık zamanaşımı
sürelerinin mevcut olduğu, daha uzun bir zamanaşımı süresinin mevcut olmadığı
anlaşılmaktadır.
Türk
Medeni Kanunu’nun 712’inci maddesinde geçerli bir hukuki sebep olmaksızın tapu
kütüğüne tescil gerçekleşse dahi 10 yıl geçtikten sonra mülkiyet hakkının
zamanaşımına uğradığı ve on yıldan sonra tapunun iptalinin istenemeyeceği
açıklanmış olmasına rağmen arsa paylarının düzeltilmesi davasında herhangi bir
zamanaşımının öngörülmemiş olması arsa payının aradan geçen çok uzun sürelere
rağmen yeniden dava konusu edilebilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Yine
üstte açıkladığımız ikinci örnek üzerinden hareket edersek 7/30 arsa payına
sahip olan A, hiçbir hukuki sebep olmamasına rağmen 7/30’luk mülkiyet payının
tamamı B isimli 3’üncü bir kişiye tescil edildiğinde, 10 yıl boyunca yolsuz
tescil nedeniyle B’ye karşı tapu iptali- tescil davası açabilmekte, ancak 10
yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra B’ye karşı mülkiyet hakkını koruma
imkanından mahrum kalmaktadır.
Ancak,
aradan 50- 60 yıl geçse dahi arsa paylarının değere oranlı olmadığı iddiasıyla
3 numaralı bağımsız bölüm malikine dava açarak mülkiyet payını değiştirme
imkanına sahiptir.
Bu
durumun tapuya tescile bağlanan hukuki sonuç yönünden eşit olmadığı açıktır.
Örneğimizde
1 numaralı bağımsız bölüm maliki olan A, kendisinin daha küçük bir bağımsız
bölüme malik olup, kendi bağımsız bölümü yönünden yönetim giderlerine daha az
katılması gerektiğini öne sürmekte haklıdır. Yönetim gideri her an
yenilendiğine göre bu talebi yönünden herhangi bir zamanaşımı süresi
öngörülmemiş olması yerindedir. Zira bu dava her an yenilenen ve geleceğe
yönelik bir dava niteliğindedir.
Ancak,
kat mülkiyeti kurulurken arsa paylarının yanlış belirlendiğini öne sürerek
tapudaki mülkiyet payının değiştirilmesi, kanunlar ile belli bir zamanaşımı
süresi içerisinde öne sürülmesi gereken mülkiyet hakkının, zamanaşımı
olmaksızın her zaman mahkeme önüne getirilebilmesi ve değiştirilebilmesi sonucunu
doğurmaktadır. Bu ise zamanaşımı düzenlemelerinin ruhu ile uyumsuzdur.
Özellikle
binanın harap olduğunu ve yakın zamanda yıkılacağını düşünerek ve arsa payının
fazla olması nedeniyle arsa üzerinde daha fazla hak sahibi olmak düşüncesiyle 3
numaralı bağımsız bölümü satın alan üçüncü kişilerin her an arsa paylarının ve
buna bağlı olarak mülkiyet payının değişmesi riski altında bırakılması hukuki
güvenirlilik ilkesi ile bağdaşmaz.
SONUÇ :
634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 5711 sayılı Kanun’un 1’inci maddesi ile değişik
3’üncü maddesinin, 2’inci fıkrasındaki “Arsa paylarının bağımsız bölümlerin
payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat
irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye
başvurabilir.” düzenlemesinin,
2709
S. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Mülkiyet Hakkı başlıklı 35’inci maddesine
ve Kanun Önünde Eşitlik başlıklı 10’uncu maddesine aykırı olduğundan ve Sayın
Yüksek Mahkemenizce resen tespit edilecek diğer nedenlerle Anayasa’ya aykırı
olduğundan iptaline karar verilmesi istemi ile,
Anayasa’nın
152/1. maddesi uyarınca arz olunur.”