ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2012/76
Karar Sayısı : 2013/44
Karar Günü : 20.3.2013
R.G. Tarih-Sayı :
07.11.2013-28814
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Danıştay Onuncu Daire
İTİRAZIN KONUSU : 11.6.2010 günlü, 5996 sayılı
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun;
1- 10. maddesinin (6) ve (15) numaralı fıkralarının,
2- 31. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarının,
Anayasa'nın 7., 123., 124. ve 128. maddelerine aykırılığı
ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
8.4.2011 günlü, Islah Amaçlı Hayvan Yetiştirici Birliklerinin
Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmelik'in bazı maddelerinin iptali
istemiyle açılan davada, anılan Yönetmeliğin dayanağını oluşturan itiraz konusu
kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için
başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
5996 sayılı Kanun'un itiraz konusu kuralları da içeren
10. ve 31. maddeleri şöyledir:
'Zootekni
MADDE 10- (1)
Bakanlık, hayvan ıslahı, hayvan gen kaynaklarının korunması, geliştirilmesi,
damızlık amaçlı hayvanların yetiştirilmesi, kayıt altına alınması, ön soy
kütüğü ve soy kütüklerinin oluşturulması ve belgelendirilmesi gibi zootekni
konularında düzenleme yapmaya, hayvan yarışları düzenlemeye, yurt içinde ve
yurt dışında düzenlenen hayvan yarışları üzerine yurt içinden ve yurt dışından
müşterek bahis kabul etmeye yetkilidir.
(2) Damızlık hayvan yetiştiricileri, damızlık hayvanlar ile ilgili
Bakanlıkça talep edilen kayıtları tutmak ve istenildiğinde Bakanlığa bildirmek
zorundadır.
(3) Hayvanların üremesinde kullanılan sperma, ovum, embriyo,
damızlık yumurta, ipek böceği tohumu, larva ve oğul gibi ürünleri üretenler,
depolayanlar ve dağıtanlar Bakanlıktan izin almak zorundadır. Üreme ürünlerinin
uygulanmasına ilişkin esaslar Bakanlıkça belirlenir.
(4) Bakanlık, damızlık hayvanların ve üreme ürünlerinin genetik
özelliklerinin değerlendirilmesi, performanslarının izlenmesi ve sağlık
şartları ile ilgili usul ve esasları belirler.
(5) Bakanlık, hayvan gen kaynaklarının korunmasına yönelik
tedbirleri alır, uygular veya uygulatır.
(6) Gerçek veya tüzel kişiler, hayvan
gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve pazarlama
amacına yönelik özel hukuk hükümlerine tabi birlikler şeklinde organizasyonlar kurabilir.
Bu organizasyonlar, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre
kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla
yararlanır. Bakanlık, hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi,
yaygınlaştırılması ve belgelendirme gibi konularda bu organizasyonlarla işbirliği
yapabilir ve bunların bu Kanun kapsamındaki faaliyetlerini kontrol eder. Birlikler;
merkez birliği şeklinde örgütlenebilir ve ihtiyaç duyduğu yerlerde şube açabilir,
asli görevlerini yürütmek üzere teknik ve sağlık personeli çalıştırabilir. Bakanlık;
birliklere teknik hizmetler, sağlık hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde
aynî ve nakdî destek verebilir, birliklerin personel ve tesislerinden yararlanma
talebinde bulunabilir.
(7) Bakanlık, hayvan ırklarının tescili ile ilgili iş ve işlemleri
belirler ve yürütür. Tescil edilen hayvanların sınaî mülkiyet hakları bunları tescil
ettiren gerçek ve tüzel kişilere veya onların kanunî temsilcilerine aittir.
(8) Damızlık, yarış ve gösteri amaçlı hayvanların belgelendirilmesi
zorunludur. Belgelendirmeye ilişkin esaslar, iş ve işlemler ile belge modelleri
Bakanlıkça belirlenir. Yarış ve gösteri belgesi bulunmayan hayvanlar yarışlara katılamaz
ve gösteri amaçlı kullanılamaz.
(9) Damızlık belgesi ve soy kütüğü kaydı bulunan ve yetiştirmede kullanılan
hayvanlar damızlık özelliğini sürdürdüğü sürece amacı dışında kullanılamaz. Bu hayvanlar
gerektiğinde kurulan komisyon marifetiyle bedeli ödenmek üzere Bakanlıkça satın
alınır.
(10) Gebe olarak ithal edilen safkan kısraklardan doğan tayların soy
kütüğüne kaydı için, gebe kısrağın kendi ırkından bir aygırla tohumlandığını gösteren
menşe ülke yetkili makamlarınca verilmiş bir aşım sertifikası istenir. Safkan olmayan
atlar, soy kütüğüne kayıt edilmemiş safkan Arap ve İngiliz ana ve babadan doğan
taylar, kendi ırkının özelliklerini göstermeyeceği anlaşılan iyi gelişmemiş ve safkan
özelliklerinden önemli sapma gösteren taylar ile Bakanlıkça belirlenen diğer özellikler
ve şartları taşımayan taylar soy kütüğüne kayıt edilmez ve bunlara pedigri verilmez.
(11) Soy kütüğüne kayıt edilip damızlık belgesi ya da pedigrisi verilen
atların, lüzum görüldüğünde Bakanlıkça görevlendirilen uzman heyetçe kan grubu ve/veya
DNA testleri ile ana-baba doğrulaması ve morfolojik yönden muayeneleri yapılabilir.
Test ve muayeneler neticesinde, safkan olmadıkları tespit edilenlerin ve yavrularının
soy kütüğü kayıtları iptal edilir ve pedigrileri geri alınır. Bu hayvanlardan doğacak
yavrulara damızlık belgesi ya da pedigri verilmez.
(12) Türkiye soy kütüklerine kayıtlı ve pedigrili safkan Arap veya
İngiliz ana ve babadan Türkiye'de doğan kendi ırk vasıflarını haiz tayların, doğum
gününden itibaren üç ay içinde, yabancı ülkelerden ithal edilen safkan Arap ve safkan
İngiliz atların gümrük girişlerinden itibaren iki ay içinde soy kütüğüne kaydedilmesi,
Bakanlığa müracaat edilerek, Bakanlıkça belirlenen evraklarının teslimi ve muayene
ettirilmesi şarttır.
(13) Soy kütüğüne kayıtlı atların sahip değişiklikleri bir ay, don
değişiklikleri oniki ay içinde ilgili makamlara bildirilerek pedigrilerine işletilir.
Ölen atların pedigrilerinin, sahipleri tarafından iki ay içinde Bakanlığa iade edilmesi
zorunludur.
(14) Hayvan sahibinin, ölen hayvanına ait damızlık belgesini ölüm tarihinden
itibaren iki ay içinde iade etmesi ve hayvanın başka bir şahsa satılması hâlinde
satış tarihinden itibaren bir ay içinde alıcı tarafından değişikliğin soy kütüğüne
ve pedigrisine işletilmesi zorunludur.
(15) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
Resmî kontroller, itiraz hakkı ve resmî sertifikalar
MADDE 31- (1) Resmî kontroller, uygun
sıklıkta, tarafsız, şeffaf ve meslekî gizlilik ilkelerine uygun olarak risk esasına
göre, ön bildirim gereken hâller dışında, önceden haber verilmeksizin gerçekleştirilir.
Bu kontroller, izleme, gözetim, doğrulama, tetkik, denetim, numune alma ve analiz
gibi uygulamaları da kapsar. Kontroller, Bakanlıkça kontrol yetkisi verilen personel
tarafından gerçekleştirilir. Üretim, işleme ve dağıtım aşamalarında hangi meslek
mensuplarının hangi resmî kontrollerden sorumlu olduğu Ek-2'de belirtilmiştir.
(2) Resmî kontrollerde, ilgili meslek alanlarında eğitim alan tekniker,
teknisyen ve yardımcı sağlık personeli, kontrol yetkisi verilen personele yardımcı
olmak üzere görev alabilir.
(3) Kontrol görevlisi, Bakanlık adına bu Kanun hükümleri doğrultusunda
resmî kontrolleri yapmak, kontrol sonucuna göre, her türlü etkiden ve çıkar ilişkisinden
uzak, tarafsız, objektif ve bağımsız olarak karar almak zorundadır. Kontrol görevlisi,
bu Kanunla kendisine verilen yetkiler çerçevesinde, bu Kanunda öngörülen idarî yaptırımları
uygulamaya yetkilidir. Kontrol görevlisi, bu Kanun kapsamındaki her yere kontrol
amacıyla girebilir ve numune alabilir. Alınan numuneler için herhangi bir bedel
ödenmez. İlgililer resmî kontroller sırasında gerekli olan her türlü yardım ve kolaylığı
sağlamakla yükümlüdür.
(4) İlgililer, resmî kontrol ve denetim sonuçları hakkında, tebligat
yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde Bakanlığa itiraz etme hakkına sahiptir.
Ürünün kalan raf ömrü yedi günden az olan gıdalar, mikrobiyolojik incelemeler ve
ürün miktarının şahit numunenin analizinin yapılabilmesi için yetersiz olduğu durumlarda
analiz sonucuna itiraz edilemez. İtirazdan kaynaklanan masraflar ilgililer tarafından
karşılanır.
(5) Bu Kanun kapsamında öngörülen gıda kontrolü ile ilgili düzenlemeler,
gıda ile temas eden madde ve malzemeler ile bu işle iştigal eden işyerleri için
de uygulanır.
(6) Bakanlık, uygun gördüğü hâllerde yapılan kontroller sonucunda sahip
olduğu bilgileri, kamuoyunun bilgisine sunabilir. Ancak, iç hukuk ve uluslararası
hukuk ile güvence altına alınan, gizli soruşturma ve sürmekte olan adlî ve idarî
işlemler, kişisel bilgiler, meslek sırları, gizli müzakereler, uluslararası ilişkiler
ve ulusal savunma ile ilgili bilgiler kamuoyuna sunulamaz.
(7) Veteriner ve bitki sağlık sertifikaları ile Bakanlıkça belirlenen
diğer sertifikalara ilişkin esaslar, iş ve işlemler ile sertifika modelleri Bakanlıkça
belirlenir.
(8) Bakanlık, kesimhanelerde, kesim öncesi ve sonrası muayeneler ile
et parçalama işlemi yapılan yerlerde muayeneleri ve diğer resmî kontrolleri yapmak
üzere, resmî veteriner hekim veya yetkilendirilmiş veteriner hekim görevlendirir.
(9) Bakanlık, yıllık ve çok yıllık ulusal kontrol planlarını hazırlar,
belirlenen canlı hayvan ve hayvansal ürünler ile diğer ürünlerde, katkı, kalıntı,
bulaşan veya istenmeyen maddeler için izleme programları uygular ve her yılın sonunda
kontrollere ilişkin yıllık rapor düzenler.
(10) Bakanlık, bu Kanun kapsamındaki kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevler hariç olmak üzere, uygun göreceği görev ve yetkiler için
kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek
kişiler, özel hukuk tüzel kişileri, birlikler, kooperatifler, vakıf ve üniversiteler
ile işbirliği yapabilir. Bunlardan, Bakanlıkça belirlenen şartlara sahip olanlara,
bu görev ve yetkilerin tamamı veya bir kısmı tamamen veya kısmen devredebilir veya
hizmet alımı yolu ile yerine getirebilir. Bakanlık, devir yaptığı kuruluşları denetler.
Bakanlıkça yapılan denetim sonucunda devredilen görev ve yetkilerin yürütülmesinde
yetersizlik veya eksikliğin tespiti hâlinde Bakanlık devri iptal eder veya eksikliklerin
kısa bir süre içinde giderilmesini talep edebilir. Bakanlık, eksikliklerin giderilmemesi
durumunda devredilen görev ve yetkileri iptal eder. Bu fıkranın uygulanmasından
doğan tüm masraflar sorumlular tarafından üstlenilir.
(11) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak
yönetmelik ile belirlenir.'
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 7., 123., 124. ve 128. maddelerine dayanılmış,
2. maddesi ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan
ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN'ın
katılımlarıyla 12.9.2012 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Mehmet Sadık YAMLI tarafından hazırlanan
işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 10. Maddesinin (6) ve (15) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
1- (6) Numaralı Fıkra
Başvuru kararında, itiraz konusu kurallarla 'organizasyon'
adı altında hayvan yetiştirici birliklerinin kurulmasının öngörüldüğü, fakat bu
düzenleme yapılırken anılan birliklerin hukuki statüsü ve nitelikleri ile organlarına
ilişkin bir belirleme yapılmadan bunların düzenlenme yetkisinin idareye bırakıldığı,
bu durumun yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğu belirtilerek kuralların, Anayasa'nın
7. ve 124. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 43. maddesi uyarınca, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural, Anayasa'nın
2. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Kanun'un 10. maddesinin itiraza konu (6) numaralı fıkrasında, gerçek
veya tüzel kişiler tarafından hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi,
yaygınlaştırılması ve pazarlama amacına yönelik özel hukuk hükümlerine tabi birlikler
şeklinde organizasyonlar kurulabileceği belirtilmiş; (15) numaralı fıkrasında ise
10. maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik
ile belirleneceği öngörülmüştür.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini
sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız
yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri 'belirlilik'tir.
Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi
bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir
olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi
gerekir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından
da önem arz etmektedir.
Anayasa'nın 7. maddesinde ise 'Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.' denilmektedir. Anayasa
Mahkemesinin pek çok kararında yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinden ne anlaşılması
gerektiği hususu açıklanmıştır. Buna göre, kanunla düzenleme ilkesi, düzenlenen
konudan yalnız kavram, ad ve kurum olarak söz edilmesini değil, bunların kanun metninde
kurallaştırılmasını gerektirir. Kurallaştırma ise, düzenlenen alanda temel ilkelerin
konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder. Ancak bu koşulla uzmanlık
ve teknik konulara ilişkin hususların belirlenmesi yürütme organının takdirine bırakılabilir.
Yürütmenin düzenleme yetkisi ise sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu
nedenle, Anayasa'da öngörülen ayrık durumlar dışında, kanunlarla düzenlenmemiş bir
alanda, yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez.
Yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa'nın
7. maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız,
belirsiz, geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir.
Kanun'un 10. maddesinin (6) numaralı fıkrasında gerçek veya tüzel
kişiler tarafından hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması
ve pazarlama amacına yönelik özel hukuk hükümlerine tabi birlikler şeklinde organizasyonlar
kurulabileceği belirtilmiş, ancak bu birliklerin kuruluşu, sona ermesi, temsili,
yönetimi, fiil ehliyetini nasıl kullanacağı, tüzel kişiliğinin bulunup bulunmayacağı,
haklara ve borçlara ehil olup olmayacağı konularında kanunla temel kurallar belirlenmeden
bu hususların düzenlenmesi maddenin (15) numaralı fıkrasında yürütmenin düzenleyici
işlemine bırakılmıştır.
Anılan hususlarda kanun koyucunun yasal düzenleme yapmayıp bu hususların
düzenlenmesini yürütmenin düzenleyici işlemine bırakması yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurduğu gibi, yasal çerçevesi çizilmemiş alanda idareye her an değiştirilebilir
nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunma yetkisinin verilmiş olması hukuki belirlilik
ilkesini de zedelemektedir.Hukukumuzda kendine özgü amaçları gerçekleştirmek için
kanunla kurulan ve nitelikleri özel kanunlarında gösterilen 'birlik' isimli
yapılar bulunmakta ise de bu yapılarla ilgili genel bir yasal düzenleme bulunmadığından,
kurala konu birliklerin hukuki statülerine ilişkin temel hususların belirli olduğunu
söylemeye olanak yoktur.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine
aykırıdır. İptali gerekir.
Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN ile Zühtü ARSLAN bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın, Anayasa'nın 124. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
2- (15) Numaralı Fıkra
Kanun'un 10. maddesinin uygulanması ile ilgili usul ve esasların Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelik ile belirleneceği kuralına yer veren (15) numaralı fıkra,
sadece birliklerin kurulmasıyla ilgili (6) numaralı fıkraya ilişkin olmayıp, anılan
fıkranın iptaliyle, ileri sürülen Anayasa'ya aykırılık gerekçeleri ortadan kalktığından
ve kuralın Anayasa'ya aykırı başka bir yönü de bulunamadığından, (6) numaralı fıkra
yönünden, (15) numaralı fıkra Anayasa'ya aykırı bulunmamıştır. İptal isteminin reddi
gerekir.
Kuralın, Anayasa'nın 124. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
B- Kanun'un 31. Maddesinin (10) ve (11) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
Başvuru kararında, itiraz konusu kurallarla Bakanlığın Kanun kapsamındaki
görev ve yetkilerinin kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk kişilerine
devredebileceğinin öngörüldüğü, ancak devredilebilecek yetkilerin yasal çerçevesinin
çizilmediği, yetki devrine konu işlerin, kapsam, sınır ve içeriğinin belirsiz olduğu,
ayrıca devredilecek görevlerin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli
ve sürekli kamu hizmetlerinden olduğu ve bunların Anayasa'nın 128. maddesine göre
memurlar ve diğer kamu görevlileri dışındaki kimselere gördürülemeyeceği belirtilerek
kuralların, Anayasa'nın 7., 123., 124. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 31. maddesinin itiraza konu (10) numaralı fıkrasında, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri, birlikler, kooperatifler,
vakıf ve üniversiteler ile işbirliği yapabileceği, bu kişi ve kuruluşlardan belirlenen
şartlara sahip olanlara, asli ve sürekli olmayan görev ve yetkilerini devredebileceği,
bunlardan hizmet satın alabileceği ve görev ve yetki devredildikten sonra bu kişi
ve kuruluşları denetleyerek gerektiğinde yetki devrini iptal edebileceği düzenlenmiş;
(11) numaralı fıkrasında ise 31. maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esasların
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile düzenleneceği öngörülmüştür.
Daha önce de belirtildiği üzere, Anayasa'da kanun ile düzenlenmesi
öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin
verilmesi olanaklı değildir. Ancak farklı koşul ve durumlara göre sık sık değişik
önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğunun bulunduğu
alanlarda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare
tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak
yorumlanamaz.
Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrasında, 'Devletin,
kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.'denilmektedir.
Buna göre, kamu hukuku kuralları uyarınca yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği
görevlerden asli ve sürekli nitelik taşıyanların, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülmesi zorunludur.
Geniş anlamda, Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya
da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak,
kamu yararını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli
etkinlikler olarak tanımlanan kamu hizmetinin, kamu hukukunun genel ilkeleri gereğince,
doğrudan idare, kuruluş ve kurumları eliyle, kamusal yönetim biçimine göre yürütülmesi
asıl ve olağandır. Ancak bu hizmet ve faaliyetlerden özel yönetim biçimiyle gerçekleştirilmeye
elverişli bulunanların, tüm sorumluluk ilgili idare üzerinde kalmak kaydıyla, onun
sürekli gözetimi ve denetimi altında, belli usullerle özel müteşebbislere yaptırılabilmesi
olanaklıdır.
Kanun'un genel gerekçesinde, Kanun'un düzenleniş amacı, gıda ve yem
güvenilirliği, bitki ve hayvan sağlığı, hayvan ıslah ve refahı konularını tüketici
menfaatlerini ve çevre duyarlılığını esas alarak sağlamak ve korumak olarak belirtilmiştir.
Düzenlemenin amacının ve düzenlemeye konu hususların insan ve çevre sağlığı açısından
taşıdığı önem, söz konusu görevlerin yerine getirilmesinde ortaya çıkabilecek eksiklik
ve gecikmelerin telafisi olanaksız sonuçlara yol açma riskinin varlığı, düzenlemeye
konu hususlarda alanında uzman olan kişi, kurum veya kuruluşlardan hizmet satın
alınmasını veya bir kısım görev ve yetkilerin bu kişilere devredilmesini gerektirebilmektedir.
İtiraz konusu (10) numaralı fıkra ile Bakanlığa gerektiğinde bir kısım görev ve
yetkilerini devretmesi olanağı sağlanmış olmaktadır.
Kuralda, devredilmesi öngörülen görev ve yetkilerin, asli ve sürekli
olmayan görev ve yetkiler olduğu açıkça ifade edildiğinden, anılan görev ve yetkilerin
Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinden olmadığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla devre konu bu hizmetlerin memur ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi
gerektiğinden söz edilemez.
Öte yandan, Kanun'da yer verilen görev ve yetkilerin kullanımına ilişkin
temel esaslar Kanun'un çeşitli hükümlerinde gösterilmiş olup bunlar dışındaki idari
ve teknik hususlara ilişkin ayrıntıların düzenlenmesinin itiraz konusu (11) numaralı
fıkrayla yürütmenin düzenleyici işlemine bırakılması yasama yetkisinin devri olarak
nitelendirilemez.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurallar Anayasa'nın, 7. ve 128.
maddelerine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa'nın 123. ve 124. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
VI- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'Kanun, kanun hükmünde
kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal
kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde
Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir.
Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.'
denilmekte, 6216 sayılı Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural
tekrarlanarak, Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazete'de yayımlandığı
günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere
ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
11.6.2010 günlü, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu'nun 10. maddesinin (6) numaralı fıkrasının iptal edilmesiyle
doğacak hukuksal boşluk, kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı
fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VII- SONUÇ
11.6.2010 günlü, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu'nun;
A- 10. maddesinin;
1- (6) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN ile Zühtü ARSLAN'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA; iptal
hükmünün, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE
GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (15) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 31. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarının Anayasa'ya aykırı
olmadıklarına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
20.3.2013 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra Ayla
PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun
iptali istenen 10. maddesinin (6) ve (15) numaralı fıkraları, gerçek veya tüzel
kişilerce özel hukuk hükümlerine tabi birlikler şeklinde organizasyonların kurulabileceğini
belirttikten sonra, bunların mali muafiyetlerine, Bakanlıkla ilişkilerine, çalıştıracağı
personele ve örgütlenme modeline ilişkin düzenlemelere yer vermiş, diğer hususları
da yönetmeliğe bırakmıştır.
Mahkememiz çoğunluğu, kurulması öngörülen organizasyonların hukuki
statüsüne dair temel hususların belirli olmadığı ve genel çerçevesi belirlenmeden
kanunla düzenlenmesi gereken konuların idareye bırakıldığı gerekçesiyle kuralın
Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğu görüşündedir.
Kanun'un 10. maddesinin (6) numaralı fıkrası şu şekildedir: 'Gerçek
veya tüzel kişiler, hayvan gen kaynaklarının korunması, ıslahı, geliştirilmesi,
yaygınlaştırılması ve pazarlama amacına yönelik özel hukuk hükümlerine tabi birlikler
şeklinde organizasyonlar kurabilir. Bu organizasyonlar, 24/4/1969 tarihli ve 1163
sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi
ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanır. Bakanlık, hayvan gen kaynaklarının
korunması, ıslahı, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve belgelendirme gibi konularda
bu organizasyonlarla işbirliği yapabilir ve bunların bu Kanun kapsamındaki faaliyetlerini
kontrol eder. Birlikler; merkez birliği şeklinde örgütlenebilir ve ihtiyaç duyduğu
yerlerde şube açabilir, asli görevlerini yürütmek üzere teknik ve sağlık personeli
çalıştırabilir. Bakanlık; birliklere teknik hizmetler, sağlık hizmetleri ve eğitim
konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî destek verebilir, birliklerin personel ve tesislerinden
yararlanma talebinde bulunabilir.' Aynı maddenin (15) numaralı fıkrası uyarınca
da 'maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik
ile belirlenir.'
Görüldüğü üzere, birliklerin kuruluş amacı, hukuki statüsü, mali muafiyetleri,
Bakanlıkla ilişkileri, denetimi, merkez ve şube şeklinde örgütlenmeleri, çalıştırabilecekleri
personel gibi konularda düzenlemelere yer verilmiştir. Esasen, (6) numaralı fıkranın
ilk cümlesi bile (15) numaralı fıkrayla birlikte okunduğunda kamu tüzel kişiliğine
sahip olmayan bu birlikler açısından yeterli olabilirdi. Kanun koyucu, bunun ötesine
geçerek yönetmelikle düzenlenebilecek birçok hususu da kanunla düzenleme yoluna
gitmiştir.
Hal böyleyken, özel hukuk hükümlerine tabi olan birliklere ilişkin
her türlü ayrıntının mutlaka kanunla düzenlenmesi gerektiğini savunmak, belirlilik
ilkesini işlevsiz ve uygulanması imkansız bir konuma getirecektir. Hukuk devletinin
en önemli unsurlarından olan belirlilik ilkesi, hukuk aleminde düzenlenen bir konuya
ilişkin her türlü ayrıntının mutlaka kanunda yer almasını gerektirmez. Belirlilik
olup olmadığını, hukuk normlarına ve ilgili mahkeme kararlarına bir bütün olarak
bakarak belirlemek gerekir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi de belirlilik ilkesinden kanuni belirliliği
değil, hukuki belirliliği anlamaktadır. Mahkememiz, 16.6.2011 tarihli kararında
hukuki belirliliği şu şekilde ifade etmiştir: 'Belirlilik ilkesi yalnızca yasal
belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Erişilebilir,
bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla yasalar, mahkeme
içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir.
Aslolan muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür
sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığıdır'
(E. 2009/9, K. 2011/103, K.T: 16.6.2011).
İptali istenen kurallar ve çıkarılan yönetmelik bir bütün halinde değerlendirildiğinde
herhangi bir belirsizlikten, dolayısıyla Anayasa'nın 2. maddesine aykırılıktan bahsedilemez.
Öte yandan, temel esaslar ve ilkeler belirlendikten sonra kurulan birliklere
ilişkin diğer hususların yönetmeliğe bırakılması, yasama yetkisinin devri olarak
da nitelendirilemez. Yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait olması
ve bu yetkinin devredilememesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. Bu hükme
yer veren Anayasa'nın 7. maddesinin gerekçesinde yasama yetkisinin parlamentoya
ait olması 'demokrasi rejimini benimseyen siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum'
olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca, gerekçede 'Millet adına kanun koyma yetkisini
yasama meclisi yerine getirir. Bu yetki devredilemez. Ancak, Anayasanın 99 ve 129
uncu maddeleri hükümleri saklıdır' denilmek suretiyle bu ilkenin anlamı ve istisnaları
belirtilmiştir.
Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, yasama yetkisinin devredilemezliği
esasen kanun koyma yetkisinin TBMM dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına
gelmektedir. Anayasa'nın 7. maddesi ile 'kanun adı altında veya bu adı taşımasa
bile kanunla eşdeğerde ya da kanun gücüne sahip hukuki işlemler yapma yetkisinin
devredilmesi' yasaklanmıştır. (Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 13.
Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları, 2012, s.209).
Bununla birlikte, çok geniş yorumlandığında yasama yetkisinin devredilemezliği
ilkesi kanunla düzenlenmesi gereken konuların yürütmeye bırakılmasını da yasaklamaktadır.
Bu noktada Anayasa gereğince kanunla düzenlenmesi gereken hususlarla diğerleri arasında
bir ayrım yapmak gerekecektir. Anayasa temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması
(m.13), vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması (m.73) ve memurların atanmaları,
özlük hakları v.s. (m.128) gibi bazı konularda düzenlemenin münhasıran kanunla yapılmasını
öngörmektedir. Bu konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemeden
düzenleme yetkisini yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine
aykırılık teşkil edebilmektedir. Esasen bu durumda, söz konusu düzenlemenin kanunla
yapılması gerektiğini belirten anayasal hükme aykırılıktan söz edilmesi daha isabetli
olacaktır.
Anayasa'nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda ise
kanunun çok genel ifadelerle düzenleme yaparak, ayrıntıyı yürütmeye bırakması mümkündür.
Anayasa'da münhasıran kanunla düzenleme yapılması öngörülmeyen konularda yürütme
organının doğrudan ve ilk elden düzenleyici işlem yapabileceği düşünülebilse de
yasamanın asliliği ve yürütmenin türevselliği gereği idari işlemlerin kanuna dayanması
zorunluluğu vardır. Nitekim, Anayasa'nın gerek yürütme yetkisinin kanunlara uygun
olarak kullanılacağını ifade eden hükmü (m.8), gerekse yönetmeliklerin kanunların
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak kaydıyla çıkarılabileceğini
belirten kuralı (m.124) bu zorunluluğa işaret etmektedir. Ancak, bu durumda kanundan
belirlemesi beklenen çerçeve, Anayasa'nın kanunla düzenlenmesini öngördüğü durumdakinden
çok daha geniş olabilecektir. Başka bir ifadeyle, Anayasa'ya göre mutlaka kanunla
düzenlenmesi gerekmeyen bir konu kanuni dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici
işlemlerine bırakılabilir. Aksi yorum, Anayasa'da 'kanunla düzenleme' öngörmeyi
anlamsız hale getirebilecektir.
Bu çerçevede, iptali istenen kuralla kurulan birlikler kamu tüzel kişiliği
olmayan organizasyonlardır. Bunların kamu gücü kullandıkları söylenemez. Ayrıca,
Kanunun 31. maddesine göre Bakanlık asli ve sürekli görevler kapsamındaki görevlerini
bu birliklere devredemez.
Kamu tüzel kişiliğine sahip olmayan birliklerin kanunla kurulması zorunluluğu
bulunmamaktadır. Nitekim, Anayasa'nın 123. maddesindeki 'ancak kanunla veya kanunun
açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur' hükmü kamu tüzel kişiliği için geçerlidir.
Anayasa'nın bu hükmünü dikkate almadan kamu tüzel kişiliğine sahip olmayan birliklerin
de kanunla kurulması ve bu birliklere ilişkin ayrıntıların mutlaka kanunda gösterilmesi
gerektiğini savunmak, bu iki farklı tüzel kişiliğin kanunla kurulmak bakımından
aralarında fark olmadığı anlamına gelecektir. Böyle bir görüşün Anayasa'nın 123.
maddesiyle bağdaştığını söylemek mümkün değildir.
Kaldı ki, somut olayda söz konusu birlikler yukarıda ifade edildiği
üzere kanun tarafından kurulmakta, tabi oldukları hukuki rejim, örgütlenme modeli,
personel yapısı gibi konulara ilişkin bir kısım hususlar kanunla düzenlenmekte,
kalan hususlar ise yönetmeliğe bırakılmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle, iptali istenen kuralın Anayasa'nın 2. ve 7.
maddelerine aykırı olmadığını düşündüğümüzden çoğunluğun iptal yönündeki görüşüne
katılmıyoruz.
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|