ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2013/60
Karar Sayısı : 2013/104
Karar Günü : 3.10.2013
R.G. Tarih-Sayı : 28.12.2013-28865
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Viranşehir
Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN
KONUSU : 22.11.1984
günlü, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu
Kanunu'nun 13. maddesinin, Anayasa'nın 35. maddesine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Davacının,
müştereken maliki olduğu taşınmazın başkasına devri üzerine kanuni şuf'a
(önalım) hakkını kullanarak davalıya ait payın tapu kaydının iptali ile kendisi
adına tescili istemiyle açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı
olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
3083 sayılı Kanun'un itiraz konusu olan 13. maddesi şöyledir:
'Temliki tasarrufların durdurulması
Madde 13- (Değişik birinci
fıkra: 13.2.2001 - 4626/2 md.) Uygulama alanlarında Bakanlar
Kurulu kararının Resmi Gazete'de yayımı tarihinden itibaren, kamulaştırma,
toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya
tapuya tescili sonuçlandırılıncaya kadar, gerçek kişilerle özel hukuk
tüzelkişilerine ait arazinin mülkiyet ve zilyetliği devir ve temlik edilemez.
Bu araziler ipotek edilemez ve satış vaadine konu olamaz. Ancak, bu kısıtlama
süresi beş yılı aşamaz. Sulama şebekesi tamamlanıp sulamaya geçinceye kadar da
aynı işlemler yapılmaz. Bu kısıtlamada ise süre, beş yılı aşamaz. Ancak, sulama
alanlarında toplulaştırma çalışmaları kısıtlama süresi içerisinde
sonuçlandırılamadığı takdirde, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün teklifi ile
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının onayı ile toplulaştırma çalışmalarının
sonuçlandırılması amacıyla kısıtlama süresi en fazla beş yıla kadar daha
uzatılabilir.
Kısıtlama süresi içerisinde arazisini ve varsa üzerindeki
tesisleri satmak isteyen gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerin müracaatları
halinde, uygulayıcı kuruluş bu kişilere ait tarım toprağını ve varsa üzerindeki
tesisleri, altmış gün içinde bu Kanun hükümlerine göre kamulaştırır veya
yönetmelikle tespit edilecek esaslar dâhilinde bunların başkalarına satışına
izin verir.
(Değişik üçüncü fıkra: 23.2.2011'6171/3 md.)
Yukarıda belirtilen süre içinde, bu gibi arazi Tarım Kredi Kooperatifleri ve
bankalara ipotek edilebilir.
(Değişik dördüncü fıkra: 23.2.2011'6171/3 md.) Bu kısıtlama
süresi içerisinde ipoteğin paraya çevrilmesi gerektiğinde ipoteğin paraya
çevrilmesi yoluyla yapılan takipte düzenlenecek kıymet takdir raporu uygulayıcı
kuruluşa tebliğ edilir. Uygulayıcı kuruluşun bu rapora itiraz ve dava hakkı
vardır. Kesinleşen kıymet takdir raporuna göre tespit edilmiş bedeli, bu Kanun
hükümlerine göre uygulayıcı kuruluş tarafından uygun görülmesi halinde ipoteğin
paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyasına ödenerek arazinin Hazine mülkiyetine
geçirilmesi sağlanır. Ancak uygulayıcı kuruluş tarafından ihtiyaç duyulmaması
halinde, arazinin satışına izin verilebilir. Buna ilişkin esaslar yönetmelikle
düzenlenir.
(İptal birinci cümle: Anayasa Mahkemesi'nin 11/4/2012
tarihli ve E.: 2011/33, K.: 2012/54 sayılı Kararı ile.)Miras yoluyla
intikaller, bu hükmün kapsamı dışındadır. Ayrıca mahkemeler satış suretiyle
miras ortaklığının giderilmesine karar veremezler.'
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 35. maddelerine dayanılmış,
Anayasa'nın 13. ve 44. maddeleri ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet
ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep
KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI,
Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ'un katılımlarıyla
28.5.2013 günü yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle sınırlama sorunu
görüşülmüştür.
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine göre, Anayasa Mahkemesine yapılacak
başvurular, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu davada
uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlıdır.
Başvuran
Mahkeme, 3083 sayılı Kanun'un 13. maddesinin iptalini istemektedir. Kanun'un 13. maddesinde, uygulama alanlarındaki
arazilere ilişkin devir ve temlik sonucu doğuracak tasarruf işlemleri
yasaklanmakta, bu arazilerin ipotek edilemeyeceği ve satış vaadine konu
olamayacağı belirtilerek kısıtlamalara ilişkin genel kurallar düzenlenmektedir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemede açılan dava, müşterek mülkiyete dayalı önalım
hakkından kaynaklanan tapu kaydının iptali ile tescil davası olup dava konusu
taşınmazın devir ve temlikine ilişkindir.
Bu nedenle, 3083 sayılı Kanun'un 13. maddesine ilişkin esas
incelemenin, maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ''devir
ve temlik edilemez'' ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına OYBİRLİĞİYLE
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve
ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu düzenleme ile getirilen
kısıtlamanın kamu yararından ziyade idarenin yararını hedeflediği, kısıtlamanın
mülkiyet hakkının içeriği ile bağdaşmadığı, kişinin arazisini satmasının
toplulaştırma çalışmalarına engel olmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın
35. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Kanun'un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz
konusu kural, Anayasa'nın 13. ve 44. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
Kanun'un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 'Temliki
tasarrufların durdurulması' başlıklı 13. maddesi, Bakanlar Kurulunun
Kanun'u uygulama kararından itibaren uygulama sona erinceye kadar uygulama
alanındaki arazilere ilişkin temlik sonucu doğuracak tasarruf işlemlerini
yasaklamaktadır. Buna göre, uygulama alanlarında Bakanlar Kurulu kararının
Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren, kamulaştırma, toplulaştırma, arazi
değiştirilmesi ve dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya tapuya tescili
sonuçlandırılıncaya kadar, gerçek kişilerle özel hukuk tüzelkişilerine ait
arazinin mülkiyet ve zilyetliğinin devri ve temliki yasaklanmıştır. Ayrıca, bu
araziler üzerinde ipotek kurulmasına ve satış vaadi yapılmasına da sınırlama
getirilmiştir. Aynı şekilde sulama şebekesi tamamlanıp sulamaya geçinceye kadar
devir ve temlik yasağı getirilmiştir.
Anayasa'nın 35. maddesinde, herkesin, mülkiyet ve miras haklarına
sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı
olamayacağı hükme bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar
vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu
şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren
bir haktır.
Anayasa'nın
13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.
Çağdaş
demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence
altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan
ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur. Temel hak ve
özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni,
yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi güvenceler demokratik
toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle, temel hak ve
özgürlükler, istisnaî olarak ve özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum
düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla
sınırlandırılabilirler.
Demokratik
bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla
güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez. Demokratik hukuk
devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü
olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli
ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.
Kanun'un amacı, 1. maddede; sulama alanlarında toprağın verimli şekilde
işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını,
tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda
istihdam imkânlarının artırılmasını; yeterli toprağı bulunmayan ve topraksız
çiftçilerin zirai aile işletmeleri kurabilmeleri için Devletin mülkiyetinde
bulunan topraklarla topraklandırılmalarını, desteklenmelerini, eğitilmelerini;
ekonomik üretime imkân vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının
gerektiğinde ve imkânlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de
toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş
gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini
önlemeyi; yeni yerleşme yerleri kurmayı, mevcut yerleşme yerlerine eklemeler yapmayı,
zorunluluk hâlinde tarım arazisinin diğer amaçlara tahsisini düzenlemeyi;
dağıtılmayan tarım arazisinin değerlendirilme şeklini belirlemeyi, Bakanlar
Kurulunca gerekli görülen diğer bölgelerde gayrimenkullerin milli güvenlik
nedeniyle mülkiyet ve tasarruf şekillerinde ve yerleşim yerlerinde düzenlemeler
yapmayı sağlamak olarak belirtilmiştir.
Kanun'un 1. maddesinde de belirtildiği üzere, Kanun'la sulanabilen
tarım topraklarının verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanması için optimum
büyüklükte tarım işletmeleri oluşturulması, toprakların parçalanmasının
önlenmesi ve parçalanmış toprakların toplulaştırılması amaçlanmaktadır.
Kanun'un 13. maddesi ile uygulama alanlarında uygulama sona erinceye kadar
taşınmazların devri ve temliki genel olarak yasaklanmakta olup maddenin
gerekçesinde bu durum 'Reform bölgesinin ilanı ile buralarda arazi ve diğer
gayrimenkullerde temliki tasarrufların en fazla 5 yıl için sınırlandırılması
öngörülmüştür.' şeklinde ifade edilmiştir. Madde ile gerekçesinin
incelenmesinden yasaklamanın temel hedefinin toplulaştırma ve dağıtım işlemleri
devam ederken mülkiyet durumunda değişmeler olmasını engelleyerek Kanun'un
uygulanmasını kolaylaştırmak olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 'Toprak mülkiyeti' başlıklı 44. maddesinde, 'Devlet,
toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla
kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan
çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır.
Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın
genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan
çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer
toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında
başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından
işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri
alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.'
hükmü yer almaktadır.
Anayasa'nın 44. maddesine göre, Devletin, toprağın verimli olarak
işletilmesini sağlamak, yeterli toprağı olmayan çiftçileri topraklandırmak,
tarım işletmelerinin optimum büyüklüklerini belirlemek ve toprağın bölünmesini
önlemek üzere reform yapma ödevi bulunmaktadır.
Kanun'un çıkarılma nedeni Devletin, Anayasa'nın 44. maddesinde
sayılan ödevleri yerine getirmesini sağlamaktır. Bu nedenle, mülkiyet hakkının
sınırlandırılması sonucunu doğuran itiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 44.
maddesinde öngörülen meşru bir amaç gütmek suretiyle kamu yararı doğrultusunda
getirildiği, sınırlamadan beklenen kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri
arasındaki adil dengeyi bozmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, her ne kadar mülkiyet hakkının idare lehine
kısıtlandığı ileri sürülmekte ise de itiraz konusu kuralın da yer aldığı madde
metninde devir ve temlik yasağının istisnaları öngörüldüğünden mutlak bir
yasaktan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural
Anayasa'nın 13., 35. ve 44. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
Zehra
Ayla PERKTAŞ ve Erdal TERCAN bu görüşe katılmamışlardır.
VI-
SONUÇ
22.11.1984 günlü, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair
Tarım Reformu Kanunu'nun 13. maddesinin, 13.2.2001 günlü, 4626 sayılı Kanun'un
2. maddesiyle değiştirilen birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan ''devir
ve temlik edilemez'' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
itirazın REDDİNE, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Erdal TERCAN'ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, 3.10.2013 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra Ayla
PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|
Üye
M. Emin KUZ
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
22.11.1984
günlü, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu
Kanunu'nun 13. maddesinin, 13.2.2001 günlü 4626 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile
değiştirilen birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan '' devir ve temlik
edilemez'' ibaresinin itiraz yoluyla iptali istenilmektedir.
İptali
istenilen ibarenin yer aldığı madde de, 'Uygulama alanlarında Bakanlar Kurulu
Kararının Resmî Gazete'de yayımı tarihinden itibaren kamulaştırma,
toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya
tapuya tescili sonuçlandırılıncaya kadar, gerçek kişilerle özel hukuk
tüzelkişilerine ait arazinin mülkiyet ve zilyetliği devir ve temlik edilemez.' denilmektedir.
Anayasa'nın
2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti olduğu
belirtilmektedir.
Anayasa'nın
35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı temel bir hak olup kişiye başkasının
hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla
sahibi olduğu eşyayı dilediği gibi kullanma, mülkiyet ve zilyetliği devir ve
temlik etmek gibi bir her türlü tasarruf olanağını vermektedir.
Anayasa'nın
46. maddesinde koşulları gösterilen 'kamulaştırma' ise malikin rızası
olmaksızın kamu yararı amacıyla mülkiyet hakkını ortadan kaldıran bir işlemdir.
Bu nedenle malikin mülkiyet hakkının zedelenmemesi için gerçek
karşılık esası benimsenerek, mülkiyet hakkı ile kamu yararının zorunlu
kıldığı kamulaştırma arasında adil bir denge oluşturulması amaçlanmıştır.
İtiraza
konu düzenlemede ise 'kamulaştırma, toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve
dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya tapuya tescili sonuçlandırılıncaya
kadar, gerçek kişilerle özel hukuk tüzelkişilerine ait arazinin mülkiyet ve
zilyetliği devir ve temlik edilemez.' denilmek suretiyle henüz gayrimenkulün
gerçek bedeli ödenmek suretiyle kamulaştırma yapılmadan, devir ve temlik yasağı
getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kullanılmasının engellendiği
böylelikle hakkın özüne dokunulduğu ve zedelendiği sonucuna
varılmaktadır.
Açıklanan
nedenle itiraza konu ibare Anayasa'nın 2., 35. ve 46. maddelerine aykırı olup
iptali gerektiği düşüncesi ile çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞI
GÖRÜŞ
Davaya
bakan Mahkeme, 22.11.1984 günlü, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu'nun 13. maddesinin Anayasa'nın 35.
maddesine aykırı olduğunu belirterek, iptali talebiyle başvuruda
bulunmuştur. Talebin, maddenin birinci fıkrasında yer alan ''devir ve
temlik edilemez '' ibareleriyle sınırlı olarak incelenmesine karar verilmiştir.
'Temliki
tasarrufların durdurulması' başlığını taşıyan söz konusu
Kanun'un 13. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir: 'Uygulama
alanlarında Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete'de yayımı tarihinden
itibaren, kamulaştırma, toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve dağıtım
işlemlerinin tamamlanması veya tapuya tescili sonuçlandırılıncaya kadar, gerçek
kişilerle özel hukuk tüzelkişilerine ait arazinin mülkiyet ve zilyetliği devir
ve temlik edilemez. Bu araziler ipotek edilemez ve satış vaadine konu
olamaz. Ancak, bu kısıtlama süresi beş yılı aşamaz. Sulama şebekesi tamamlanıp
sulamaya geçinceye kadar da aynı işlemler yapılmaz. Bu kısıtlamada ise süre,
beş yılı aşamaz. Ancak, sulama alanlarında toplulaştırma çalışmaları kısıtlama
süresi içerisinde sonuçlandırılamadığı takdirde, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünün teklifi ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının onayı ile
toplulaştırma çalışmalarının sonuçlandırılması amacıyla kısıtlama süresi en
fazla beş yıla kadar daha uzatılabilir.'
Buna
göre uygulama alanlarında Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete'de
yayımlanmasından itibaren, kamulaştırma, toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve
dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya tapuya tescili sonuçlandırılıncaya
kadar, gerçek kişilerle özel hukuk tüzelkişilerine ait arazinin mülkiyet ve
zilyetliğinin devri ve temliki yasaklanmıştır. Aynı şekilde sulama şebekesi
tamamlanıp sulamaya geçinceye kadar da devir ve temlik yasağının devam etmesi
öngörülmüştür. Kanun, bu kısıtlamaların süresini beş yılla
sınırlandırmıştır. Ancak, sulama alanlarında toplulaştırma çalışmaları,
kısıtlama süresi içerisinde sonuçlandırılamadığı takdirde, toplulaştırma
çalışmalarının sonuçlandırılması amacıyla kısıtlama süresinin en fazla beş yıla
kadar daha uzatılması mümkündür.
İptali istenen kuralın, madde gerekçesinde, 'Reform
bölgesinin ilanı ile buralarda arazi ve diğer gayrimenkullerde temliki
tasarrufların en fazla 5 yıl için sınırlandırılması öngörülmüştür.' denilmektedir. Görüldüğü
gibi gerekçede, devir ve temlik yasağının niçin getirildiğine ilişkin bir
açıklık yoktur. Ancak getirilen gerekçeyi de dikkate alarak, bu yasaklamanın
asıl amacının, uygulama alanında kamulaştırma, toplulaştırma ve dağıtım
işlemleri devam ederken mülkiyet durumunda değişmeler olmasını engelleyerek,
maliklerin kontrol altında bulundurulması, böylece uygulamanın
kolaylaştırılmasını sağlamak olduğu söylenebilir.
Mahkememiz
çoğunluk görüşünde, kural ile mülkiyet hakkına bir sınırlama getirilmiş olsa da
bunun kamu yararı amacıyla getirildiği, sınırlamanın kanunla yapıldığı, ölçüsüz
olmadığı gerekçesi ile düzenleme Anayasa'ya aykırı bulunmamıştır.
Anayasa'nın
35. maddesinde herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu kabul edilmiş, bu
hakkın ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği, toplum yararına
aykırı kullanılamayacağı belirtilmiştir. Buna göre mülkiyet hakkı sınırsız bir
hak olmayıp, kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlama yapılabilecektir.
Mülkiyet hakkı, başkasının hakkına zarar vermeden ve getirilen hukuki sınırlamalara
uyarak, hak sahibine, mülkiyet konusu eşyayı dilediği gibi kullanma,
ürünlerinden yararlanma ve tasarruf imkânı veren ayni bir haktır.
Anayasa'nın
13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunmaksızın ilgili
maddelerde belirtilen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu
sınırlamanın Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa'nın
44,1. maddesine göre 'Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini
korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya
yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla
gerekli tedbirleri alır.' Hükümle Devlete, toprağın verimli
olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, yeterli toprağı olmayan çiftçileri
topraklandırmak, amacıyla gerekli tedbirleri alma görevi verilmiştir.
Buna
göre, iptali istenilen kuralla getirilen devir ve temlik yasağının Devletin
Anayasa'nın 44. maddesi kapsamındaki görevlerini yerine getirirken başvurduğu,
toprağın kamulaştırılmasının, toplulaştırılmasının, arazi değiştirilmesinin ve
dağıtım işlerinin kolaylaştırılmasını ve hızlandırılmasını sağlamaya yönelik
bir tedbir olarak düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Getirilen bu devir temlik ve
yasağının, mülkiyet hakkına yönelik bir sınırlama olduğu açıktır. Mülkiyet
hakkına yönelik bu sınırlamanın kamu yararı amacıyla getirildiği ve kanunla
düzenlendiği görülmektedir. Bu amaçla getirilen sınırlamanın ayrıca Anayasa m.
13 gereğince ölçülülük ilkesine de uygun olması gerekmektedir.
Ölçülülük
ilkesi 'elverişlilik', 'gereklilik' ve 'orantılılık' olmak üzere üç alt
ilkeden oluşmaktadır. 'Elverişlilik' başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç
için elverişli olmasını, 'gereklilik' başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç
bakımından gerekli olmasını ve 'orantılılık' ise başvurulan önlem ve ulaşılmak
istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir (AYMK,11.04.2012;
E.2011/111; K.2012/56).
Ölçülülük
ilkesi gereğince Devlet, sınırlandırmanın sağladığı kamu yararı ile bireyin hak
ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür. İptali istenen
ibareler ile uygulama alanındaki taşınmazların maliklerinin taşınmazlarını beş
yıl süre ile devir ve temlik etmeleri yasaklanmıştır. Sürenin beş yıl daha
uzatılması mümkün olduğundan, bu süre on yıla kadar çıkabilecektir. Getirilen
devir ve temlik yasağı yukarıda belirtildiği şekilde, taşınmaz
devirlerini tümüyle yasakladığından, temliki tasarrufların kontrol altında
tutulması açısından 'elverişlilik' ilkesine uygun sayılabilir. Ancak, ölçülük
ilkesinin diğer alt ilkesi olan 'gereklilik' açısından da söz konusu yasağın
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan iptali istenen ibareler
değerlendirildiğinde, maddenin ikinci fıkrasında 'Kısıtlama süresi
içerisinde arazisini ve varsa üzerindeki tesisleri satmak isteyen gerçek ve
özel hukuk tüzelkişilerinin müracaatları halinde, uygulayıcı kuruluş bu
kişilere ait tarım toprağını ve varsa üzerindeki tesisleri, altmış gün içinde
bu Kanun hükümlerine göre kamulaştırır veya yönetmelikle tespit edilecek
esaslar dâhilinde bunların başkalarına satışına izin verir' şeklinde bir
hüküm getirildiğini görüyoruz. Buna göre, taşınmaz malikleri tarafından
yapılan devir ve temlikler birinci fıkrada iptali istenen ibareler nedeniyle
kural olarak yasaklanmış, ancak ikinci fıkra gereğince bir malik
taşınmazını devretmek isterse uygulayıcı kuruluş, kamulaştırma yapabilir yahut
istisnaen satışa izin verebilir. Uygulamada, ödenek aktarılmadığı için kamulaştırma
yoluna çok sık başvurulmadığı, genellikle satışa izin verilmesi yolunun tercih
edildiği görülmektedir. Uygulayıcı kuruluşun da satışa izin vermesi
konusunda bir yükümlülüğü öngörülmemiştir. Eğer uygulayıcı kuruluş satışa izin
vermezse, taşınmaz malikleri bu karara karşı idari yargıda dava açarak
devir ve temlik izni almaya çalışmaktadırlar.
Kanunun
amacı açısından kamulaştırma, toplulaştırma, arazi değiştirilmesi gibi
işlemlerin kolaylaştırılması için devir ve temliklerin kontrol altında
tutulmasını sağlamak amacıyla taşınmazların devir ve temliklerinin
yasaklanmasının zorunlu olmadığını, aynı amaca ikinci fıkrada getirilen
kamulaştırma yahut özellikle satışa yani devir ve temliğin uygulayıcı kuruluşun
izni ile yapılması şeklindeki sınırlama ile de rahatlıkla ulaşılabileceğini
görüyoruz. Bu durumda, birinci fıkradaki iptale konu 'devir ve temlik yasağı',
ölçülülük ilkesine göre gerekli görünmemektedir. Keza, söz konusu yasağı,
'sulama şebekesi tamamlanıp sulamaya geçinceye kadar' devam ettirmenin de
zorunlu olduğu söylenemez. Hukuk devleti ilkesinin geçerli olduğu demokratik
bir toplumda, temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla
takip edilen amacın gerektirdiğinden daha fazla olması kabul edilemez.
Yukarıda
belirtilen nedenlerle, 22.11.1984 günlü, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu'nun 13. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan ''devir ve temlik edilemez '' ibarelerinin
Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaatinde
olduğumdan, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.