ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2011 /62
Karar Sayısı : 2012/2
Karar Günü : 12.1.2012
R.G. Tarih-Sayı :
05.07.2012-28344
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Özalp 1. Asliye Ceza
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı
Siyasî Partiler Kanunu'nun 117. maddesinde yer alan 'Bu Kanunun dördüncü
kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler,' ibaresinin Anayasa'nın 2.,
7., 10., 13 ve 38. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Barış ve Demokrasi Partisi Özalp İlçe Başkanı hakkında, 6.1.2011
tarihinde parti ilçe binası önünde Kürtçe olarak kısa bir konuşma yaptıktan
sonra Türkçe olan mevcut ilçe başkanlığı tabelasını Türkçe ve Kürtçe ifadelerin
yer aldığı yenisiyle değiştirdiği iddiasıyla 2820 sayılı Kanun'un 81/1-c
maddesi delaletiyle 117. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle açılan
davada, itiraz konusu ibarenin Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme
iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun itiraz konusu ibareyi de
içeren 117. maddesi şöyledir:
'Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler,
fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, altı aydan az olmamak üzere
hapis cezası ile cezalandırılırlar.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz başvurusunda Anayasa'nın 2., 7., 10., 13. ve 38.
maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesini gereğince, Haşim
KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELİ, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan
ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal
Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN'ın katılımıyla 30.6.2011 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında; dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, Fettah OTO'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Anlam ve Kapsam
2820 sayılı Kanun'un 'Ceza Hükümleri'
başlıklı Yedinci Kısmı'nı oluşturan 111 ila 117. maddelerinde suç sayılan bir
kısım fiillerle bunlara verilecek cezalar düzenlenmiştir. İtiraz konusu
ibarenin içinde yer aldığı maddede, 'Bu Kanun'un dördüncü kısmında yazılı
yasak fiilleri işleyenler, fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği
takdirde, altı aydan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar' hükmüne
yer verilmiştir. Maddede atıf yapılan dördüncü kısım, toplam dört bölüm
içerisindeki 78 ila 96. maddeleri kapsamaktadır. Buna göre, itiraz konusu
kuralla, geniş bir alanı kapsayan Dördüncü Kısım'a genel bir atıf yapılarak
burada sayılan hükümlere aykırılık, fiilin daha ağır bir cezayı gerektirmemesi
şartıyla, ceza yaptırımına bağlanmaktadır.
Maddede atıf yapılan Dördüncü Kısımda yer
alan hükümler incelendiğinde, bunların doğrudan siyasi parti tüzel kişiliğine
hitap eden bir kısım yasakları ihtiva ettikleri anlaşılmakta ise de bu
hükümler, itiraz konusu kural marifetiyle bireylerin cezalandırılmasına da dayanak
teşkil etmektedirler.
Kanun'un Beşinci Kısmında ise
siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin usul ve esaslara dair hükümler yer
almaktadır. Bu kısımdaki 101. ve 103. maddelerde sayılan siyasi parti kapatma
nedenleriyle Kanun'un Dördüncü Kısmında yer alan yasaklar birlikte
değerlendirildiğinde, bunların büyük ölçüde Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü
fıkrasında ifade edilen yasakları nitelik ve nicelik bakımından genişleten
düzenlemeler oldukları görülmektedir. Buna göre, itiraz konusu kural delaletiyle
bireylerin cezalandırılmasına dayanak oluşturan Kanun'un Dördüncü Kısmındaki
yasaklar esasen bir siyasi partinin kapatılmasına veya hazine yardımından
mahrum edilmesine neden olabilecek yaptırımlara esas teşkil edebilecek
aykırılıklardır. Nitekim itiraza konu maddenin yasalaşma sürecine ışık tutan
tutanaklarda, Dördüncü Kısımdaki yasak fiillerin işlenmesi halinde yalnız
siyasi partilerin kapatılması ile yetinilmeyip, özellikle buna neden olanların
da cezalandırılması amacıyla bu hükmün konulduğu ifade edilmiştir.
İtiraz konusu hükmün içinde yer aldığı maddenin, geniş bir kısımda
yer alan ve büyük ölçüde siyasi parti tüzel kişiliğini muhatap alan kuralları
bireyler bakımından yasak kapsamına almak suretiyle ceza yaptırımına bağladığı
ve fiiller arasında ayrıma gitmeden faillerin altı aydan az olmamak üzere
cezalandırılmalarını öngördüğü sonucuna varılmaktadır. 5252 sayılı Kanun'un 6.
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca cezanın üst sınırı beş yıldır.
B- Anayasaya Aykırılık Sorunu
İtiraz gerekçesinde, temelde dört bölümden oluşan
Kısımda düzenlenen yasakların birçoğunun esasen kişiler tarafından ihlal
edilemeyeceği, buna rağmen genel bir ifadeyle suç kapsamına alındıkları, suç
sayılan eylemlerin açık ve seçik olarak belirtilmediği, böylece hukuki güvenlik
ve belirlilik ilkelerine ve dolayısıyla suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı
davranıldığı ileri sürülerek kuralın
Anayasanın 2., 7., 10., 13. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmektedir.
İtiraz konusu kuralın içinde yer aldığı
maddede, 'Bu Kanun'un dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri
işleyenler, fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, altı
aydan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar' denilmek
suretiyle, Dördüncü Kısım'da sayılan siyasi parti yasakları, fiilin daha ağır
bir cezayı gerektirmemesi şartıyla, bireyler açısından da cezayı müstelzim hale
getirilmektedir.
Hukuk devletinde ceza siyasetinin gereği
olarak yasa koyucu, Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı
kalmak koşuluyla, cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağına,
bunlara verilecek cezanın türü, miktarı,
artırım ve indirim nedenleri ve oranları ile suçun takibine ve yargılama usulüne ilişkin koşullar öngörebilir.
Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, 'kimse, işlendiği
zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı
cezalandırılamaz'', üçüncü fıkrasında da 'ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirleri ancak kanunla konulur' hükümlerine yer verilmiştir. Suç ve cezaların
kanuniliği olarak ifade edilen bu ilke gereğince, kanunun açıkça suç saymadığı
bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Ceza
yaptırımına bağlanan fiilin kanunun 'açıkça' suç sayması şartına bağlanmış
olmasıyla, suç ve cezalara dair düzenlemelerin şekli bakımdan kanun biçiminde
çıkarılmasının yeterli olmadığı, bunların içerik bakımından da belli amacı
gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerektiği vurgulanmaktadır. Bu açıdan
kanunun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut
eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir
açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış
olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanun muhtemel etki ve
sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır. Bununla birlikte,
kanun metninin tüm sonuç ve etkileri göstermesi her zaman beklenemeyeceğinden,
aranan açıklığın ölçüsü, söz konusu metnin içeriği, düzenlemeyi hedeflediği
alan ile hitap ettiği kitlenin statü ve büyüklüğü gibi faktörler dikkate
alınarak belirlenebilir. Bu özelliklere sahip kanunun aynı zamanda kolaylıkla
erişilebilir olması da gerekir.
İtiraz konusu kural Siyasî
Partiler Kanunu'nda yer alıp, Kanun'un Dördüncü Kısmı'ndaki yasak fiilleri
kişiler yönünden ceza kapsamına almaktadır. Esasen siyasi partiler için birçok
yasak öngören bu Kısımdaki maddelerde yer alan fiillerin hangi hallerde suç
teşkil edeceğinin gerçek kişilerce yeterli açıklıkta öngörülebilir oldukları
söylenemez. Çünkü doğrudan siyasi parti tüzel kişiliğini muhatap alan bu
yasaklar, itiraz konusu kuralla, kişiler hakkında yaptırım öngören
düzenlemelere dönüştürülmüştür. Bu yapılırken anılan kısımda sayılan fiillerin
ağırlıklarıyla bunları işleyenlerin siyasi partideki sıfat ve konumları da
dikkate alınmamıştır. Bu durumda, siyasi faaliyette bulunan geniş bir kitleyi
hiçbir ayrım gözetmeksizin ceza tehdidi altında bırakan düzenleme gerçek
şahıslarca yeterli derecede öngörülebilir değildir.
Diğer yandan, gerek anayasal veya yasal
değişiklikler sonucunda gerekse uygulamayla zaman içerisinde siyasi faaliyet
alanı genişlemiştir. Buna bağlı olarak kuralın, içinde yer aldığı Kanun'un
yasalaştığı dönemde 'öngörülebilir' olduğu kabul edilse bile, Anayasa ile
yasalarda yapılan siyasi faaliyet özgürlüğünü genişleten değişikliklerle buna
paralel uygulamalar neticesinde öngörülebilir olma özelliğini tümden yitirdiği
sonucuna varılmıştır.
Açıklanan gerekçeyle kural Anayasa'nın 38.
maddesine aykırıdır, iptali gerekir.
Kuralın, Anayasa'nın 2., 7., 10. ve 13.
maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu görüşe Serruh KALELİ, Mehmet
ERTEN, Nuri NECİPOĞLU ile Celal Mümtaz AKINCI katılmamışlar, Serdar ÖZGÜLDÜR ve
Burhan ÜSTÜN ise farklı gerekçelerle katılmışlardır.
VI- İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 43. maddesinin dördüncü fıkrasında, yasanın belirli
kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu
doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar verilebileceği
öngörülmektedir.
2820 sayılı Kanun'un 117. maddesinde yer alan 'Bu Kanunun
dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler, '' ibaresinin iptali
nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan maddenin kalan bölümünün de iptali
gerekir.
VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Kanun,
kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi İptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez' denilmekte, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun'un 66. maddesinin üçüncü fıkrasında
da bu kural tekrarlanmaktadır.
2820 sayılı Kanun'un 117. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden,
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun'un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî
Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun
görülmüştür.
VIII- SONUÇ
1- 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 117.
maddesinde yer alan 'Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri
işleyenler, '' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Serruh
KALELİ, Mehmet ERTEN, Nuri NECİPOĞLU ile Celal Mümtaz AKINCI'nın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2- 2820 sayılı Kanun'un 117. maddesinde yer alan 'Bu Kanunun
dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler, '' ibaresinin iptali
nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan maddenin kalan bölümünün de, 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43.
maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
3- 2820 sayılı Kanun'un 117. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle,
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı
fıkrası gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN
BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
12.1.2012 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
KARŞIOY
Başvuran mahkeme, iptalini istediği 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanunu'nun 117. maddesinde yer alan 'Bu kanunun dördüncü kısmında yer alan
yasak fiilleri işleyenler' ibaresinin
-yasaklardan hangisinin gerçek kişiler tarafından işlenmesinin
ceza hükmüne bağlandığının anlayabilme imkanı olmadığını,
-'işleyenler' ibaresinin kimi kastettiğinin kuşkulu olduğu
yolundaki beyanları ile Anayasa'nın, 2., 7., 10., 13. ve 38. maddelerine
aykırılığını iddia etmiştir.
Mahkememiz çoğunluk görüşüne ait kararında gerekçe olarak; kuralın
atıfta bulunduğu dördüncü kısımda siyasi parti yasaklarına ilişkin cezaların
birey açısından uygulanabilir hale geldiğini, ceza siyaseti gereği suç
sayılacak eylemler belirlemede yasa koyucunun takdir hakkı olduğunu, ANCAK
yasak öngören kısımda yer alan maddelerde yer alan FİİLLERİN hangi hallerde suç
teşkil edeceğinin YETERLİ AÇIKLIKTA ÖNGÖRÜLEBİLİR olduğunun söylenemeyeceğini
çünkü doğrudan siyasi parti tüzel kişiliğini muhatap alan yasakların kişi
hakkında yaptırıma dönüştüğünü, suçu işleyenlerin parti sıfat ve konumu dikkate
alınmadığı ve gerçek kişilerce yeterli derecede öngörülebilir olmadığı
nedenleri ile Anayasa'nın suç ve cezalara ilişkin esaslarına aykırı olduğu
kanaatine ulaşmıştır.
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun iptali istenen 117.
maddesinin atıfta bulunduğu dördüncü kısım yasanın 78 ila 97. maddeleri
arasındaki bölümü oluşturmakta ve bu kısımda siyasi partilerle ilgili yasaklar:
-Demokratik devlet düzeninin,
-Bağımsızlığın,
-Devletin tekliği ilkesinin,
-Eşitlik ilkesinin,
-Atatürk ilke ve inkılaplarının,
-Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yerinin korunması,
-Azınlık yaratılmasının önlenmesi,
-Bölgecilik ve ırkçılık yasağı,
-Atatürk'e saygı
-Din ve dince kutsal sayılan şeylerin istismarı,
-Dini gösteri yasakları ile tüzük ve program ve siyasi
faaliyetlerine ilişkin
-Dernek, sendika, vakıf, kooperatif, meslek kuruluşlarıyla siyasi
ilişki ve işbirliği
-Kapatılan siyasi parti ve mensuplarının durumu ve
-Kullanılamayacak parti adları ve işaretleri
Başlıkları altında yer alan suç sayılacak fiillerin tanımı ve
kapsamına dahil yasak eylemleri her hangi bir yorum gerektirmeyecek açıklık ve
netlikte, siyasi partilerin uyması gereken davranışlar olarak belirlediği
görülmektedir.
Maddeler okunduğunda mahkeme gerekçesindeki gibi fiillerin hangi
hallerde suç teşkil edeceğine ilişkin yeterli açıklıkta olmadığının kabulüne
katılmaya olanak yoktur.
Bir örnek vermek gerekirse, yasanın 85. maddesinde Atatürk'ün
şahsiyetini, hatırasını kötülemek küçük düşürmek şeklindeki fiilin ya da parti
ad ve ambleminde adının kullanılamayacağı şeklindeki açık nitelemeye karşın
ceza öngören kuralda, 'çoğunluk gerekçesi ' öngörülemeyen yeterli açıklık ya da
belirsizlik' nerededir'. Yine Yasa'nın 87. maddesinde dince mukaddes olarak
bilinenlerin siyasi partilerce propagandalarına alet edinilmesi, istismar
edilmesi şeklinde tanımlanan fiilde belirsizlik içerecek, tanım zorluğu ile
karşılaşılan husus ne olmaktadır'
Demokratik düzenin zorunlu, ayrılmaz parçası olarak kabul edilen siyasi
partiler, yasa koyucu tarafından suç ve ceza siyaseti ve takdir hakkı
kapsamında yasallık ilkesine uygun olarak konulmuş, ifade zaafı yarattığı
söylenemeyecek amaçsal ve lafzi yorumu çok açık bu sınırlama ve yasaklama
içeren normlara uymakla yükümlüdürler.
Demokratik ve Anayasal düzenin sürdürülmesi ve korunması
sorumluluklarının siyasi parti tüzel kişiliklerine ait olacağı, bu nedenle de
yasa koyucunun sınırladığı ve yasakladığı eylemlerin muhatapları olarak
partinin tüzel kişiliklerini alacağı da tartışmasızdır. Nitekim 2820 sayılı
Yasa'nın dördüncü kısmında sayılan fiillerin bir bölümü, işleyenlerin siyasi
partideki sıfat ve konumlarına göre hakkında ilgili siyasi partinin kapatılması
davası açılmasına sebep olacak ağırlıkta iken, siyasi partide örneğin
Anayasanın 69. maddesinin altıncı fıkrası kapsamı dışında kalan eylemler
yönünden ya da anılan fiilin partisince yeterince benimsenmemiş olması halinde
fiilin bu ağırlıkta nitelemesi mümkün olmayabilecektir. Veya dince kutsalları
veya Atatürk'ün hatırasını kötüleyen gerçek kişi siyasi parti yetkilisinin de
belirsiz olduğu söylenemeyeceği ya da siyasi partide sıfat ve konumu da
işlenmiş suça karşı onu koruyucu bir nitelik ya da bağışık tutacak vasıf
olamayacağından, suç sayılan fiiller yeterli açıklık içerdiği, muhatabı da
belli olduğu için cezalandırılması mümkün olacaktır.
Tüzel kişilik faaliyetlerinin icra sorumlusunun parti ilgilisi
birey olduğunda ve muhtemel cezanın şahsında hüküm ifade edeceğinde, eylemin
niteliğine ve yoğunluğuna göre de tüzel kişi siyasi partiyi de hukuki ve cezai
sorumluluk altına sokacağında kuşku yoktur. Yargı erki yetkililerinin de bu
ayırdı yapacak yeterlilik de olduğu şüphesizdir.
Bir yasal düzenlemenin nasıl yapılması gerektiği, sistematiği,
korunan hukuki yarar, muhatabın kişiliği, ehliyeti suçun mahiyeti, cezanın amaç
ve işlevselliği, suç ve ceza siyaseti gibi bilimsel bir çok faktöre bağlı
olarak Anayasal ve temel ceza hukuku ilkelerine aykırı olmamak kaydı ile yasa
koyucunun geniş takdir alanı içindedir. İptali istenen kuralda kuşkusuz bu
içerikte olup Mahkeme'nin kuralın gerçek kişiler yönünden yeterli derecede
öngörülebilir olmadığı gerekçesi nedeniyle Anayasa'nın 38. maddesine aykırı
bulan çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Siyasî Partiler Kanunu'nun 117. maddesinde yer alan 'Bu
Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler' bölümünün
Anayasa'ya aykırılığı iddiasının incelenmesi.
İtiraz başvurusunda, Siyasî Partiler Kanunu'nun dördüncü kısımda
yer alan ve dört bölümden oluşan yasaklardan birçoğunun kişiler tarafından
ihlal edilmesi mümkün olmadığı halde genel olarak suç kapsamına alındığı, suç
sayılan eylemlerin açık ve seçik belirtilmediği, böylece hukuki güvenlik ve
belirlilik ilkelerine dolayısı ile de suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı
davranıldığı ileri sürülmektedir.
Aykırılığı ileri sürülen kuralın, yollama yaptığı Siyasî Partiler
Kanunu'nun dördüncü kısmı, tüzel kişiliğe sahip siyasi partiler ile gerçek
kişiler tarafından işlenmemesi gereken ve işlenmesi halinde de yaptırım
uygulanmasını öngören yasak fiilleri tanımlamaktadır.
Anayasa ve ceza hukukunun genel ilkeleri, suç ve cezanın kanunla
belirlenmesini ve kanunla belirlenirken de suç ve cezanın belirsizlik içermeyen
açıklıkta düzenlenmesi gereğine işaret ederek hukuki güvenlilik içermesini
öngörmektedir.
Kanun dördüncü kısmında yer alan yasak fiillerin nelerden ibaret
olduğu dört bölüm halinde ve yoruma fırsat vermeyecek açıklıkta ve her bir
fiilin tanımı yapılarak sayılmıştır. Açık, seçik ve anlaşılır biçimde sayılan
yasak fiillerin bu durumu dikkate alındığında, gerçek kişiler ile soruşturma ve
kovuşturma makamlarının yasak eylemlerin neler olduğunu tespit etmelerinde ve
kovuşturma makamlarının da karşılığındaki yaptırımı uygulamasında bir sorun
yaşamayacakları açıktır. Nitekim, siyasi partilerin yasak fiillere uymalarında,
uymamaları halinde ise soruşturulma ve kovuşturulmalarında ve sabit olan
eylemin karşılığı olan yaptırımın uygulanmasında duraksama yaşanmaması da bunu
doğrulamaktadır.
Bu saptamalar, Kanun'un dördüncü kısımda yazılı yasak fiillerin
tanımının açık, seçik ve anlaşılabilir olduğunu, gerçek kişiler yönünden de
hukuki güvensizlik ve belirsizlik içermediğini, dolayısı ile de suç ve cezada
kanunilik ilkesine uygun olduğunu göstermektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'da öngörülen hukuk devleti
ilkesine ve suçta kanunilik ilkesine aykırı bulunmamakta ve itiraz başvurusunun
reddi gerekmektedir.
AYRIŞIK OY GEREKÇESİ
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 117. maddesinde yer alan
'Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler' ibaresinin
Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptali istenmektedir.
İtiraz konusu ibarenin içinde yer aldığı 117. maddede 'Bu Kanunun
dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler, fiil daha ağır bir cezayı
gerektirmediği takdirde altı aydan az olmamak üzere hapis cezası ile
cezalandırılırlar' denilmek suretiyle dört bölümden oluşan bu kısımda yer alan
yasak fiillere genel bir atıf yapılmakta ve bu fiilleri işleyenlerin
cezalandırılmaları öngörülmektedir. Yasa'nın bu maddesiyle göndermede bulunulan
dördüncü kısım siyasî partilerle ilgili yasakları düzenlemektedir. Bu kısımdaki
yasak fiiller ise ancak siyasî partiler veya üyeleri tarafından işlenebilir.
117. maddenin yasalaşması evresinde Danışma Meclisi'nin 3.3.1983
günlü bileşiminde, dördüncü kısımdaki yasak fiillerin işlenmesi halinde, yalnız
siyasî partilerin kapatılması ile yetinilmeyip özellikle buna neden olanların
da cezalandırılması amacıyla Yasa'nın bu maddesinde değişiklik yapılmıştır. Bu
hususun Meclis görüşme tutanaklarının incelenmesinden anlaşıldığı ilk inceleme
raporunda belirtilmektedir. Buna göre siyasi partilerin kapatılmasına neden
olan fiiller ancak bir kapatma davasının sonuçlanması ile açıklık
kazanabileceğinden, getiriliş amacına da uygun olarak 117. maddenin de bu
aşamadan sonra uygulanabileceğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda itiraz
konusu kuralın uygulanabilmesi, parti hakkında açılmış bir dava sonucunda
Anayasa Mahkemesi kararına bağlı bulunduğundan, davada böyle bir koşulun
gerçekleşmediği de görüldüğünden, itiraz yoluna başvuran Mahkeme önünde usulüne
uygun açılmış bir davanın olmadığı ve itiraz konusu kuralın davada
uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle ilk inceleme aşamasında Mahkeme'nin
yetkisizliği nedeniyle başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği
düşüncesiyle işin esasının incelenmesi hakkındaki çoğunluk görüşüne karşıyım.
DEĞİŞİK GEREKÇE
2820 sayılı Kanun'un Dördüncü Kısmı dört bölümden meydana gelmekte
ve Dördüncü Kısım toplam 20 maddeden oluşmaktadır. İtiraz Mahkemesi'nin iptal
istemine konu yaptığı 117. madde ise bir bütün olarak bu yirmi madde bakımından
bir suç tipi yaratarak, sonuçta bu fiillere altı aydan az olmamak üzere hapis
cezası şeklinde bir ceza yaptırımı öngörmektedir. Yasa koyucunun suç olarak
öngördüğü fiillerin yirmi maddeye dağılmış hareketler olması itibariyle, her
bir maddeye konu fiiller için suç ve ceza öngörülmesi gerekmemekle ve bu konu
yasa koyucunun takdir yetkisine giren bir husus olmakla beraber; 'Milli Devlet
Niteliğinin Korunması', 'Atatürk İlke Ve İnkilâplarının Ve Laik Devlet
Niteliğinin Korunması', 'Çeşitli Yasaklar' başlıkları altında toplanan fiil ve
hareketlerin yasada kendi içinde bir bütünlük taşıması karşısında, yasa
koyucunun bu bölümlerin ihlâl ettikleri değerlerin nitelik ve önemine göre bir
ayırım yapması ve bu bölümler yönünden ayrı bir suç-ceza siyaseti izlemesi
gerekli bulunmaktadır.
Oysa itiraz konusu kuralla bir belirsizliğe yol açılmış ve 'Bu
Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiiller' şeklinde bir niteleme ile
ölçülülük ilkesine uyarlı düşmeyen bir suç tipi yaratılmıştır. Diğer bir
deyişle, yasa koyucunun suç ve ceza siyaseti bakımından sahip olduğu takdir
yetkisi, söz konusu kuralla belirsiz ve ölçüsüz şekilde kullanılmış ve kural bu
mahiyeti itibariyle Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti
ilkesine aykırı düşmüştür.
Açıklanan nedenlerle; kuralın Anayasa'nın 2. maddesine bu sebeple
aykırı düştüğü kanısına vardığımızdan, çoğunluğun iptal kararına bu gerekçeyle
katılıyoruz.
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
İtirazın konusu, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 117.
maddesinde yer alan 'Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri
işleyenler,' ibaresinin, Anayasa'nın 2., 7., 10., 13. ve 38. maddelerine
aykırılığı iddiasıyla iptali istemidir.
İtiraz başvurusunda, '' bu Kanunun Dördüncü Kısmında başlığından
da anlaşılacağı üzere, siyasi partilerle ilgili yasakları düzenlediği
söylenebilir. Esasen bu kısımda belirtilen yasakların bir kısmının gerçek
kişiler tarafından ihlali zaten mümkün değildir' Madde 96' da yer alan
'Kullanılamayacak Parti adları ve işaretler' ile madde 90' da yer alan 'Tüzük
ve Programlar ile Parti Faaliyetlerini İlişkin Sınırlamalar' genel
niteliktedirler. Örnek olarak; 78. maddenin (e) fıkrasında yer alan 'Genel
Ahlak ve Adaba Aykırı Amaç Gütme Yasağı' bunlardan bir tanesidir' Kanunun
Dördüncü Kısmında yer alan yasaklardan hangisinin gerçek kişiler tarafından
işlenmesini cezai hükme bağladığını anlayabilme imkanı yoktur. Kanun maddesi
suç saydığı fiilleri açık ve seçik bir şekilde düzenlemeyerek Anayasa'nın kabul
etmiş olduğu suç ve cezada kanunilik ilkesinden ayrılmıştır' maddedeki
'işleyenler' kelimesinin kimi ya da kimleri kastettiği anlaşılamamaktadır'
suçun kimler tarafından işlenebileceği açıkça belirtilmemiş ve hukuk güvenliği
ile belirlilik ilkelerine aykırı hareket edilmiştir'' şeklinde ileri
sürülmektedir.
Siyasî Partiler Kanunu'nun 117. maddesi Siyasî Partiler Kanunu'nun
dördüncü kısmına yollama yapmaktadır. Dördüncü kısım ise Siyasî Partilerle
ilgili yasaklar başlığı altında dört bölümden oluşmaktadır. Bölümler, amaçlar
ve faaliyetlerle ilgili yasaklar, Milli Devlet Niteliğinin Korunması, Atatürk
İlke ve İnkılaplarının korunması ve çeşitli yasaklar alt başlıklı olup, tüzel
kişiliği olan siyasi partiler tarafından işlenmemesi gereken yasak fiilleri
belirlemektedir (Madde 78-96).
Anayasa ve ceza hukukunun genel ilkeleri, tereddüte yer vermeyecek
ve açık bir şekilde suç ve cezanın kanunla belirlenmesini öngörmektedir.
Siyasî Partiler Kanunu'nun Dördüncü Kısmında yer alan yasak
fiillerin nelerden ibaret olduğu tereddüte yer bırakmayacak şekilde ve
açıklıkta belirtilmektedir. Suç tanımlarında belirsizlik bulunmamaktadır.
Soruşturma ve koğuşturma makamları yargı faaliyetlerinde bulunurken yasak
fiillerin neler olduğunu tespit etmekte bir sorunla karşılaşmayacakları
anlaşılmaktadır. Fiil ve cezalar Siyasî Partiler Kanunu'nda açık ve
anlaşılabilir olduğunu, hukuki güvensizlik ve belirsizlik bulunmadığını, suç ve
cezada kanunilik ilkesinin mevcut olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa'da belirtilen
hukuk devleti ilkesine ve suçta kanunilik ilkesine aykırı olmadığından itiraz
başvurusunun reddi gerektiği düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun kararına
katılamadım.