"...
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇELERİ
A- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER tarafından verilen 9.2.2007 günlü
dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
'III- İPTAL İSTEMİNİN GEREKÇESİ:
31.01.2007 günlü, 5578 sayılı Yasa'nın 6. maddesiyle, 03.07.2005
günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası'na eklenen geçici 3.
maddede,
'11/10/2004 tarihinden önce, gerekli izinler alınmadan tarım dışı
amaçlı kullanıma açılmış bulunan arazilerin istenilen amaçla kullanımı için, bu
Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Bakanlığa başvurulması,
hazırlanacak toprak koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım
arazilerinin her metre karesi için beş Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin
verilir.
Söz konusu arazi ve tesislerin istenilen amaçla kullanımı için
çeşitli kurumlardan alınması gerekli ruhsat, izin gibi işlemler, Bakanlığa
başvuru tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde tamamlanıncaya kadar başvuru
sahipleri faaliyetlerine devam ederler. Bu süreler içerisinde gerekli izinleri
alamayanların üretim faaliyetleri ilgili idarelerce durdurulur.
Tarım arazisi vasfından çıkarılan araziler, ilgili kuruluşlarca
başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfını değiştirir',
düzenlemesine yer verilmiştir.
Geçici maddenin,
- Birinci fıkrasında, 11.10.2004 gününden önce, gerekli izinler
alınmadan tarım dışı amaçla kullanıma açılan arazilerin, istenilen amaçla
kullanılması için gerekli düzenleme yapılmakta,
- İkinci fıkrasında, söz konusu arazi ve tesislerin 2 yıl
süresince, ruhsat ve izin alınmadan istenilen amaçla kullanılmasının
sürdürülmesine olanak sağlanmakta, gerekli ruhsat ve izinlerin alınması için 2
yıl süre tanınmakta, bu süre içinde gerekli izni alamayanların üretim etkinliklerinin
durdurulacağı belirtilmekte,
- Üçüncü fıkrasında da, tarım arazisi vasfından çıkarılan
arazilerin, ilgili kuruluşlarca başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfını
değiştireceği vurgulanmaktadır.
Geçici maddeyle, özellikle bir yabancı şirket ya da varsa belirli
şirketlere ilişkin, tarım arazilerinde kurulu kimi sanayi tesislerine, izin,
onay ve ruhsatlarının yargı kararıyla iptal edilip edilmediğine bakılmaksızın
üretim etkinliklerini sürdürme olanağı getirilmektedir.
Böylece, izin, onay ya da ruhsatı yargı kararı ile iptal edilerek
hukuksal dayanaktan yoksun kalan sanayi tesislerine yasal geçerlilik tanınıp
yargı kararları etkisiz kılınmaktadır.
Örneğin Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin geçirdiği
hukuksal süreç ve sonrasında gelişen olaylar, geçici 3. maddenin 5578 sayılı
Yasa'ya neden konulduğunu açıklamaktadır.
Bursa, Orhangazi'deki 19.12.1990 gününde onaylanan İznik Gölü
Çevre Düzeni İmar Planı'nda, 'tarımsal niteliği korunacak alan-sulama alanı' ve
'uzun mesafeli koruma alanı'ndaki taşınmazların, tarımsal amaçlı 'nişasta
fabrikası alanı'na dönüştürülmesine ilişkin değişiklik Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı'nca 14.08.1998 günü onaylanmıştır.
Bu işlem, Danıştay 6. Dairesi'nin 26.11.2002 günlü, 2002/5652
sayılı kararıyla iptal edilmiş; bu karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel
Kurulu'nun 11.03.2004 günlü kararıyla onanmıştır.
Öte yandan,
- Sözü edilen alanda Cargill Firması'nca nişasta fabrikası
kurulmasına olanak tanıyan mevzii imar planı değişikliğine ilişkin Valilik
işlemi, bu işlemin dayanağını oluşturan Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu'nun
09.12.1997 günlü kararı ve bu işlem ve karara dayalı olarak verilen yapı
ruhsatı Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 08.11.2004 günlü, E.2004/990, K.2004/1560
sayılı kararıyla,
- Aynı alanın bir başka parselinde yine aynı Firma'nın nişasta
fabrikası kurmasına olanak sağlayan mevzii imar planı değişikliğinin
onaylanmasına ilişkin 28.12.1999 günlü Bursa İl İdare Kurulu kararı ile bu plan
değişikliğine dayanılarak verilen 25.02.2000 günlü yapı ruhsatı, Bursa 2. İdare
Mahkemesi'nin 08.11.2004 günlü, E.2004/1127, K.2004/1561 sayılı kararıyla,
- Aynı Firma'ya ilişkin mısır işleme tesisine bir yıl süre ile
deşarj ve emisyon izin belgeleri verilmesine ilişkin İl Mahalli Çevre
Kurulu'nun 10.08.2000 günlü kararı, Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 30.11.2004
günlü, E.2004/1105, K.2004/1633 sayılı kararıyla,
iptal edilmiştir. Temyiz edilen bu kararların Danıştay'daki
incelemesi sürmektedir. Kararların yürütülmesinin durdurulması istemleri ise,
Danıştay 6. Dairesi'nce reddedilmiştir.
Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin tarımsal sanayi amaçlı
nişasta fabrikası, kurulduğu dönemde yürürlükte olan imar planı
değişikliklerine dayanılarak alınan izinlerle etkinliğe başlamıştır.
Ne var ki, Firma'ya bu olanağı sağlayan imar planı değişiklikleri,
ruhsat ve izinler idari yargı yerince iptal edildiğinden, Firma'nın
etkinliğinin hukuksal dayanağı kalmamış, bu yargı kararları karşısında
Firma'nın etkinliklerinin durdurulması hukuksal zorunluluk durumuna gelmiştir.
Buna karşın, anılan iptal kararlarından sonra, adı geçen Firma'ya
ilişkin mısır işleme tesislerinin bulunduğu alan, bu kez Bakanlar Kurulu'nun
05.05.2005 günlü, 2005/8944 sayılı kararıyla 'Özel Endüstri Bölgesi' ilan
edilerek Firma'nın etkinliğinin sürdürmesi sağlanmıştır. Bakanlar Kurulu'nun bu
kararının da, Danıştay Onuncu Dairesi'nin 08.02.2006 günlü, E.2005/6613 sayılı
kararı ile yürütülmesi durdurulmuş; yapılan itiraz Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu'nun 23.06.2006 günlü kararıyla reddedilmiştir.
5578 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile getirilen geçici 3. madde,
yukarıda açıklanan yargı kararlarını etkisiz kılarak, Yasa'da adı açıkça
anılmasa da Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin ve varsa benzeri durumda
olan firmaların etkinliklerine hukuksal dayanak oluşturmak amacıyla
çıkarılmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Başlangıç
bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.
Hukuk devleti, tüm etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan
devlettir. Anayasa'nın egemenliği ve bağlayıcılığı yanında yasakoyucunun uymak
zorunda bulunduğu ilkeler ve evrensel hukuk kuralları vardır.
Evrensel hukuk ilkelerine göre, yasaların genel, soyut ve nesnel
olması, kişiye özgü olmaması gerekmektedir. Yasaların bu öğelere uygun
çıkarılması hukuk devleti olabilmenin koşullarındandır. Ayrıca, yasaların kamu
yararı amacıyla çıkarılması da hukukun bilinen genel ilkesi gereğidir.
Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da vurgulandığı gibi,
yasaların genelliği ilkesi, özel, güncel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli
bir kişiyi hedef almayan, aynı statüdeki herkesi kapsayan kuralların
getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Özellikle bir yabancı şirketin ya da varsa belirli şirketlerin
tarım arazilerinde kurulu sanayi tesislerinin sorununu çözmek amacı taşıyan
geçici 3. maddedeki düzenleme, yasaların genel, soyut ve nesnel olmasını
gerektiren evrensel hukuk kurallarıyla ve Anayasa'nın hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, Anayasa'nın,
- 11. maddesinde, Anayasa'nın yasama, yürütme ve yargı organlarını,
yönetimi, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu
vurgulanmış,
- 138. maddesinde de, yasama ve yürütme organları ile yönetimin,
yargı kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ile yönetimin, yargı
kararlarını hiçbir biçimde değiştiremeyeceği, bunların yerine getirilmesini
geciktiremeyeceği kurala bağlanmıştır.
Bu kurallar, Anayasa'da hukuk devleti niteliğinin gereği olan
hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiğini, Anayasa'nın ve yargı kararlarının
bağlayıcılığının koruma altına alındığını göstermektedir.
Özellikle bir yabancı şirkete ya da belirli şirketlere ilişkin,
izin ya da ruhsatı hukuka aykırı bulunarak yargı kararı ile iptal edilen tarım
arazilerinde kurulu sanayi tesislerinin üretim etkinliklerini sürdürmelerine
olanak sağlayan yasa kuralının, hukuk devleti, Anayasa'nın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü, yargı kararlarının bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşmadığı sonucuna
varılmaktadır.
Öte yandan, geçici 3. maddede yapılan düzenlemeyle, hukuka aykırı
bir etkinliğin 3 yıl süreyle koruma altına alınarak sürdürülmesi
sağlanmaktadır.
Oysa, yasalara, ulusal çıkarlara ve kamu yararına aykırı olduğu
yargı kararlarıyla hükme bağlanmış, hukuka aykırı bir etkinliğin, ilgili kamu
yönetimlerince hiç geciktirilmeden durdurulması hukuk devleti ilkesi ile
Anayasa'nın 11. ve 138. maddeleri uyarınca zorunludur.
Ayrıca, Anayasa'nın 10. maddesinde, herkesin, ayırım
gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu, hiçbir kişi, aile, zümre ya da sınıfa
ayrıcalık tanınamayacağı, Devlet organları ve yönetimin tüm işlemlerinde yasa
önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorunda bulunduğu belirtilmiştir.
Geçici 3. madde kuralıyla, bir yabancı şirket ya da belirli
şirketlerin hukuka aykırı durumları ve etkinlikleri Yasa'nın güvencesi ve
koruması altına alınmış olmaktadır ki, böyle bir düzenlemenin 'ayrıcalık'
tanıma niteliği taşıdığı ve Anayasa'nın 10. maddesine de aykırı düştüğü
kuşkusuzdur.
V- SONUÇ:
1- Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 31.01.2007 günlü, 5578 sayılı
Yasa'nın 6. maddesiyle, 03.07.2005 günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Yasası'na eklenen geçici 3. maddenin, Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle
iptaline,
2- Uygulanması durumunda doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız
hukuksal sonuçlar gözönünde bulundurularak, söz konusu geçici 3. maddenin
yürürlüğünün durdurulmasına,
karar verilmesini arzederim.'
B- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Ali TOPUZ ve Kemal
KILIÇDAROĞLU ile birlikte 117 milletvekili tarafından verilen 2.3.2007 günlü
dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
'III. GEREKÇE
a)31.01.2007 tarih ve 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü Maddesinin, 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 17 nci Maddesine, İkinci fıkradan
sonra gelmek üzere eklediği Üçüncü Fıkranın Birinci Cümlesindeki 'gibi' sözcüğü
ile Beşinci Cümlesinin
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasamızın 2 nci maddesinde ifade edildiği
gibi bir hukuk devletidir.
Hukuk devleti, eylem ve işlemlerinde Anayasaya, evrensel temel
hukuk ilkelerine uygunluğu esas alan yönetim biçimini tanımlayan bir kavramdır.
'Hukuk devleti'nin sağlamakla yükümlü olduğu hususların başında
hukuki güvenlik gelir. Hukuki güvenliğin gerçekleştirilmesinde temel
unsurlardan birisi de hukuki belirliliktir.
Hukuki belirliliği sağlamak üzere gözetilmesi gereken en önemli
husus, yasalardaki kuralların kuşku ve farklı yorumlara yol açmayacak bir
açıklık ve kesinlikle ifade edilmesidir.
Söz konusu birinci cümledeki iptali istenen 'gibi' sözcüğü ise
özel arazi toplulaştırması ve/veya tarla içi geliştirme hizmeti yapmak üzere
yasada sıralananlar dışındaki tüzelkişiliklerin de istemde bulunabilmesine
imkan tanımakta; bu kişilerin kimler olabileceği sorusuna yanıt getirebilecek
belirlemenin açık ve kesin bir şekilde ortaya konulmasına ise olanak
vermemektedir.
Kuralı açıklıktan uzaklaştıran, bu nedenle keyfi uygulamalara da
yol açabilecek olan böyle bir düzenlemenin hukuki belirliliği ortadan
kaldıracağı; hukuki güvenliği tehlikeye sokacağı ve bu nedenlerle de hukuk
devleti ilkesine aykırı düşeceği ortada olduğundan Anayasanın 2 nci maddesi ile
çelişen 'gibi' sözcüğünün iptal edilmesi gerekmektedir.
Söz konusu üçüncü fıkranın beşinci cümlesinde ise, belirtilen
konularda usûl ve esas belirleme yetkisi ilgili idareye bırakılmıştır. Yasada
uygulanacak usûl ve esaslarla ilgili asli düzenlemeler yapılmadığı için, bu
konuda idareye bırakılan yetkinin, asli düzenleme yetkisi olduğu görülmektedir.
Halbuki Anayasamıza göre, Anayasada gösterilen ayrık haller
dışında yürütmenin-idarenin asli düzenleme yetkisi yoktur. İdare ancak asli
düzenlemenin yasada yapıldığı bir alanda ikincil düzenleme yetkisi
kullanabilir.
Asli düzenleme yetkisinin idareye bırakılmasının ise, Anayasanın 7
ve 8 inci maddelerine aykırı bir yetki devri niteliği taşıyacağında ve bunun
kökenini Anayasadan almadığı için Anayasanın 6 ncı maddesi ile de
bağdaşmayacağında kuşku yoktur.
Bu nedenle Anayasanın 6, 7 ve 8 inci maddelerine aykırı düşen söz
konusu beşinci cümlenin iptal edilmesi gerekmektedir.
b)31.1.2007 tarih ve 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı Maddesi ile 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa eklenen Geçici Madde 3'ün Anayasa'ya
Aykırılığı
31.1.2007 tarih ve 5578 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa eklenen Geçici Madde 3'ün
birinci fıkrasına göre; 11.10.2004 gününden önce, gerekli izinler alınmadan
tarım dışı amaçla kullanıma açılan arazilerin, istenilen amaçla kullanılmasına
izin verilmesinin ilk şartı, 'bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl
içerisinde Bakanlığa başvurulması' dır.
Bu maddenin ikinci fıkrasında ise, söz konusu arazi ve tesislerin
istenilen amaçla kullanımı için çeşitli kurumlardan alınması gerekli ruhsat,
izin gibi işlemler için de, Bakanlığa başvuru tarihinden itibaren 2 yıl süre
tanınmıştır.
Görüleceği üzere iptali istenen kuralla, 11.10.2004 tarihinden
önce gerekli izni almadan tarım arazilerini tarım dışı kullanıma açan özellikle
bir yabancı şirket ya da varsa belirli şirketlere ilişkin, tarım arazilerinde
kurulu kimi sanayi tesislerine, izin, onay ve ruhsatlarının yargı kararıyla
iptal edilip edilmediğine bakılmaksızın üretim etkinliklerini 5578 sayılı
Kanunun yayımı tarihinden itibaren toplam 3 yıl sürdürme olanağı getirilmiştir.
Böylece, izin, onay ya da ruhsatı yargı kararı ile iptal edilerek
hukuksal dayanaktan yoksun kalan sanayi tesislerine yasal geçerlilik tanınıp
yargı kararları etkisiz kılınmaktadır.
Yaşanan birtakım olaylar incelendiğinde iptali istenen kuralla
yapılan düzenlemenin gerçek amacının; yargı kararını etkisiz kılmak olduğu,
'yasaların genelliği' ilkesine aykırı olarak belli bir firmayı (Cargill Tarım
Sanayi ve Ticaret A.Ş'ni) hedef alıp, kamu yararı yerine bu firmanın
çıkarlarını gözettiği ve dolayısıyla Anayasa'nın 2 nci maddesinde belirtilen
'hukuk devleti' ilkesiyle bağdaşmadığı görülmektedir.
Bursa ili, Orhangazi ilçesi, Gemiç Köyü, Karapınar Mevkiinde yer
alan mülkiyeti Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş'ne ait, üzerinde mısır
işleme tesislerinin bulunduğu toplam 212.240 m2 büyüklüğündeki alan, 1/100.000
ölçekli Çevre Düzeni Planında 'Tarımsal Niteliği Korunacak Alan' olarak
belirlenmiştir. Bu Plana dayalı olarak yapılan Bursa,Orhangazi,Gemiç, Gürle
H.22-61 paftadaki 6 parselden oluşan ve 19.12.1990 onay tarihli 1/25.000
ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni Planında da, 'tarımsal niteliği korunacak
alan-sulama alanı ve uzun mesafeli koruma alanı'nda kalan taşınmazın 'tarımsal
sanayi amaçlı Nişaşta Fabrikası alanı'na dönüştürülmesi için 1/25.000 ölçekli
İznik Gölü Çevre Düzeni Planında değişiklik yapılmasına ilişkin 14.8.1998 günlü
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı işleminin iptali için açılan davada, Danıştay
6.Dairesince verilen 7.11.2000 gün ve E.1998/6071, K.2000/5507 sayılı kararın
davanın esastan reddine ilişkin kısmı, Danıştay İdari dava daireleri Genel
Kurulunun 14.9.2001 gün ve E.2001/267, K.2001/627 sayılı kararıyla bozulmuş ve
bu kararın düzeltilmesi istemi de. Danıştay İdari dava daireleri Genel
Kurulunun 26.11.2002 günlü, E.2002/4839, K.2002/5652 sayılı kararıyla (Ek.1)
reddedilmiştir. Bunun üzerine Danıştay 6. Dairesinin bozma kararı doğrultusunda
verdiği 26.11.2002 gün ve E.2002/4839, K.2002/5652 sayılı kararıyla (Ek.2) söz
konusu plan değişikliği işlemi iptal edilmiştir.
Bursa ili, Orhangazi ilçesi Gemiç ve Gürle köyleri mevkiinde yer
alan 1310, 1318 parselleri kapsayan 194.072 m2'lik alanda CARGİLL Firmasının
nişaşta fabrikası kurmasına imkan veren Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu'nun
9.12.1997 gün ve 97/T-89 sayılı kararı ve 1/1000 ölçekli mevzi imar planı
yapılmasına ilişkin Bursa Valiliği İl İdare Kurulunun 30.4.1998 günlü
1998/4.118 sayılı işlemi ile söz konusu yerde nişaşta fabrikası yapımı için
verilen 17.6.1998 gün ve 12/79 sayılı inşaat ruhsatı ise, Bursa 2. İdare
Mahkemesinin 8.11.2004 günlü, E.2004/990, K.2004/1560 sayılı kararıyla iptal edilmiştir
(Ek.3).
Yine önceki 1310 - 1318 sayılı parselleri, yeni 1634 parsel sayılı
taşınmazda Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından nişansa fabrikası
kurulmasına imkan veren 1/1000 ölçekli mevzi imar planının onanmasına ilişkin
Bursa Valiliği İl İdare Kurulunun 28.12.1999 günlü, 1999/4.371 sayılı işlemi
ile söz konusu yerde nişaşta fabrikası yapımı için verilen 25.2.2000 gün ve
16/06 sayılı inşaat ruhsatı da, Bursa 2. İdare Mahkemesinin 8.11.2004 günlü,
E.2004/1127, K.2004/1561 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. (Ek.4)
İdari Yargının bu kararlarından sonra söz konusu alan, Endüstri
Bölgesi Koordinasyon Kurulu kararı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı işlemine
dayanılarak 4737 sayılı Özel Endüstri Bölgeleri Kanununa 22.6.2004 tarih ve
5195 sayılı Kanunun 8 nci maddesiyle eklenen geçici 2 nci maddesi uyarınca
5.7.2005 tarihli ve 25866 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5.5.2005 tarihli ve
2005/8944 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 'Özel Endüstri Bölgesi' olarak ilan
edilmiştir (Ek.5). Buna dayalı olarak Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin
başvurusu üzerine bölgeye ilişkin olarak hazırlanan ve Gemlik Belediye
Meclisinin 8.8.2005 günlü ve 2005/M-178 sayılı kararıyla kabul edilen 1/1000
ölçekli mevzi imar planı, Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin 10,10.2005
günlü, 540 sayılı kararıyla plan notlarının 14. maddesinin değiştirilmesi
suretiyle tasdik edilmiş ve 11.10.2005 - 10.11.2005 tarihleri arasında ilan
edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşen bu plana göre de, Tarımsal Niteliği
Korunacak Alan iken yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu Kararıyla Özel Endüstri
Bölgesi ilan edilen alan içindeki taşınmazlar üzerine Cargill Tarım Sanayi ve
Ticaret A.Ş adına özel endüstri bölgesi kullanım amaçlı 15.2. 2006 günlü ve
2006-02 sayılı yapı ruhsatı düzenlenmiştir.
Danıştay 10. Dairesinin 8.2.2006 günlü ve E.2005/6613 sayılı
kararı ile; Bursa İli, Orhangazi İlçesi, Gemiç Köyü, Karapınar Mevkiinde
H22.b.06.c.2.A ve H22.b.06.b.3. D pafta 1634 parsel, H22.b.06.c.B pafta 36
parsel ile H22.b.06.b pafta 1311, 1312, 1313, 1317 parsellerde yer alan Cargill
Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ait mısır işleme tesislerinin bulunduğu toplam
212.240 m2 büyüklüğündeki alanın<<Özel
Endüstri Bölgesi>>olarak
ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulmasına
karar verilmiş (Ek.6) ve bu karara karşı yapılan itiraz da, Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun 23.6.2006 günlü ve E.2006/447 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
(Ek.7)
Öte yandan, Danıştay 6. Dairesinin 14.06.2006 gün ve E.2006/2467
sayılı kararıyla (Ek.8) Bursa, Gemlik, Gemiç Köyü, H22-B06c pafta, 1660 sayılı
parselin bulunduğu alanda yapılan ve 12.06.2005 günü onaylanan 1/25.000 ölçekli
İznik Gölü Çevre Düzeni plan değişikliği için yürütmenin durdurulmasına karar
verilmiş, bu karara karşı yapılan itiraz da Danıştay 6. Dairesinin 12.10.2006
gün ve YD. İtiraz No:2006/1108 sayılı kararıyla reddedilmiştir (9).
Yine, Bursa 3. İdare Mahkemesinin 31.05.2006 günlü ve E.2006/1138
sayılı kararıyla da Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş adına düzenlenen 15.02.
2006 günlü ve 2006 - 02 sayılı yapı ruhsatı ile bu ruhsatın dayanağı 1/1000
ölçekli uygulama imar planının yürütülmelerinin durdurulmasına karar verilmiş
(Ek.10) Bursa 3. İdare Mahkemesinin 12.09.2006 günlü ve E.2006/1138,
K.2006/1464 sayılı kararıyla da dava konusu işlemler iptal edilmiştir. (Ek.11)
Hukuk Devleti olabilmenin göstergelerinden biri de yasalarda
'genellik' ilkesine uyulmasıdır.<<Yasaların
genelliği>>ilkesi,
özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef almayan,
aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar
(Anayasa Mahkemesi'nin 20.11.1996 günlü, E.1996/58, K.1996/43 sayılı kararı).
İptali istenen düzenlemenin ise belli bir kişiyi, Cargill Sanayi
ve Ticaret A.Ş. yi ve bu şirketin faaliyetlerine yasal dayanak sağlamayı
hedeflediğini, yukarıda sözü edilen gelişmeler açıkça ortaya koymaktadır.
Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ait alanın tarım dışı
amaçla kullanılmasının önünü açabilmek; bu amaca ulaşılabilmesi için bu alanda
nişasta tesislerinin kurulmasına imkan veren tüm plan değişiklikleri ile
nişasta fabrikası yapımı için verilen yapı ruhsatlarının ve söz konusu alanın
'Özel Endüstri Bölgesi' olarak ilan edilmesine dair Bakanlar Kurulu Kararının
iptaline ilişkin yargı kararlarını etkisiz kılmak üzere yasa çıkarılmıştır.
Bu nedenle burada yasakoyucunun, belli bir kişiye ve belli geçici
bir duruma özgü bir düzenlemeyi gerçekleştirerek yasaların genelliği ilkesinden
ayrılmış olduğunu ve yapılan düzenlemenin bu nedenle Anayasanın 2 nci
maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığını söylemek
gerekmektedir.
Üzerinde durulması gereken bir başka husus da, iptali istenen
kuralın kamu yararı amaçlanarak ortaya konulup konulmadığıdır.
İptali istenen kuralla yapılan düzenleme, toprakların durumunun
yalnızca mülkiyet gözetilerek ele alındığı; tarımın en önemli girdilerinden
olan toprağın üretim gücünün korunması, geliştirilmesi ve tarım işletmelerinde
optimum parsel büyüklüğü oluşturulması, arazilerin ekonomik ve ekolojik kazanımlar
gözetilerek planlı kullanım ilkelerinin belirlenmesi gibi durumların dikkate
alınmadığı; yargı kararını etkisiz kılmak suretiyle 'yasaların genelliği'
ilkesine aykırı olarak belli bir firmanın (Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret
A.Ş'nin) hedef alındığı; kamu yararı yerine bu firmanın çıkarlarının
gözetildiği bir düzenlemedir. İptali istenen düzenleme ile, tarım arazilerinin
tarımsal bütünlük aranmadan istenilen amaçlarla kullanılmasına izin
verilmesinin, tarım topraklarının bir daha eski duruma getirilemeyecek ölçüde
elden çıkarılmasına ya da nitelik değiştirmesine yol açacak olması da, kamu
yararıyla bağdaştırılamaz. Bu da düzenlemenin kamu yararını hedeflemediğinin
bir başka göstergesidir.
Halbuki, Anayasa Mahkemesi'nin bir çok kararında yinelenip
vurgulandığı üzere Anayasa'nın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, her
eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumları benimseyen,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde Anayasa'nın ve
yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan
devlettir.Yasaların kamu yararına dayanmasıgereği, kuşkusuz hukuk devletinin
temel değerlerinden birini oluşturmaktadır. Bir hukuk devletinde, devlet erki
kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının 'kamu yararı' olması
gerekir.
Kamu yararını gerçekleştirmek ereğiyle yasakoyucu değişik yolların
seçimini siyasi tercihlerine göre yapmakta serbesttir. Ancak, yasakoyucunun
kişisel, siyasi ya da saklı bir amaç güttüğü durumlarda, yani kamu yararı
dışındaki özel ve başka bir amaca ulaşmak için bir konuyu yasayla düzenlediği
durumlarda bir 'yetki saptırması' ve giderek de amaç öğesi bakımından yasanın
sakatlığı ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti
ilkesine aykırılığı söz konusu olur.
İptali istenen düzenleme de yukarıda açıklandığı gibi, bir yetki
saptırmasını örneklemekte ve yasama erkinin kamu yararına değil bir özel çıkarı
korumaya, bunun için yargı kararlarının uygulanmasını engellemeye yönelik
olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bu durumun söz konusu işlemi, amaç
unsuru bakımından sakatladığı ve Anayasanın 2 nci maddesinde ifade edilen hukuk
devleti ilkesine açıkça aykırı bir görünüme soktuğu ortadadır.
Diğer yandan 31.01.2007 tarih ve 5578 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi
ile 5403 sayılı Kanuna eklenen geçici madde 3'ün, yargı kararlarının
uygulanmasını engellemeyi de hedeflediği göz önünde tutulursa, bu düzenlemenin
Anayasanın 138 inci maddesiyle bağdaştığı da söylenemez.
Anayasanın 138/4 üncü maddesi gereği, yasama organı dahil bütün
devlet organları 'mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar, mahkeme
kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez'. Aksi taktirde, yargı bağımsızlığı söz konusu olamaz ve hukuk
devletinden de söz edilemez. Yasama organı, beğenmediği yargı kararlarını,
üstelik de geriye yönelik uygulanmak üzere kanun çıkartıp etkisiz hale
getirecekse, elbette ki yargı bağımsızlığı zedelenecektir (Sabuncu, Yavuz,
Anayasaya Giriş, 8. Basım, İmaj Yayıncılık, Ankara 2002,s.186).
Ayrıca yasama erkinin, yargı kararlarının etkisizleştirilmesi için
kullanılmasını, Anayasanın Başlangıç kısmının dördüncü paragrafı ile 7, 8 ve 9
uncu maddelerinde ifade edilen kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağdaştırmak da
olanaksızdır.
Gözden kaçırılmaması gereken bir başka husus da, iptali istenen
düzenleme ile özellikle bir yabancı şirkete ya da belirli şirketlere ait, izin
veya ruhsatı hukuka aykırı bulunarak iptal edilen, tarım arazilerinde kurulu
sanayi tesislerinin belli bir süre daha üretim etkinliklerini sürdürmelerine
olanak tanınmasıdır. Böyle bir durum da kuşkusuz hukukun üstünlüğü anlayışına
ve Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine ve Anayasanın
138 inci maddesine aykırı düşer.
Yasalara, ulusal çıkarlara ve kamu yararına aykırılığı yargı
kararlarıyla hükme bağlanmış olan hukuka aykırı bir etkinliğin, ilgili kamu
yönetimlerince hiç geciktirilmeden durdurulması kuşkusuz hukuk devleti
ilkesinin, Anayasanın 11 ve 138 inci maddelerinin gereğidir. Söz konusu
etkinliklerin sürdürülmesine olanak tanınması ise Anayasanın 2, 11 ve 138 inci
maddelerine aykırı düşer.
Öte yandan iptali istenen düzenleme ile belli bir yabancı şirket
ya da belirli şirketlerin hukuka aykırı durum ve etkinliklerinin güvence ve
koruma altına alınmış olmasının, bu şirketlere ayrıcalık tanımak anlamına
geleceği açıktır.
İptali istenen düzenleme ile, amaç dışı kullanılan tarım
arazilerine, her metre karesi için 5 YTL karşılığında izin verilmesi de, maddi
olanakları uygun olanların bu izinden yararlanabilmesi, uygun olmayanların ise,
yararlanamaması sonucunu doğuracak; bu da maddi olanakları elverişli olanlarla
olmayanlar arasında eşitsizlik yaratacak; bir başka değişle maddi olanakları
elverişli olanlara ayrıcalık tanıyacaktır.
Böyle bir durumun, Anayasa'nın 10 uncu maddesinde ifade edilen
'kanun önünde eşitlik' ilkesine aykırı olduğu kuşkusuzdur.
Anayasa'nın 10 uncu maddesinde 'Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde
kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.'
denilmektedir. Bu kural, birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların
uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir.
Aynı durumda olanlar için farklı düzenlemeler getirmek eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturur. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik
olmayıp hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesi
çiğnenmiş olmaz.
Tarım arazilerini tarım dışında kullananlar, yasal yükümlülükleri
olan gerekli izni almayan kişi, kurum ve kuruluşlar olduklarından aynı hukuki
durumda bulundukları açıktır. Bunlar arasında maddi durumlarına göre ayrıcalık
yaratılmasının, hiçbir haklı nedeni olamaz. Bu nedenle yapılan bu düzenleme
Anayasa'nın 10 uncu maddesine de aykırıdır.
Diğer taraftan, bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir
kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine
de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve
E.1987/28, K.1988/16 sayılı kararı, AMKD., sa.24, shf. 225).
Açıklanan nedenlerle 31.1.2007 tarih ve 5578 sayılı Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı
Maddesi ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa eklenen
Geçici Madde 3 Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci, 9 uncu, 10 uncu,11 inci ve 138
inci maddeleri hükümleri ile Anayasa'nın Başlangıç kısmının dördüncü
paragrafına aykırı olup, iptali gerekmektedir.
IV. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
31.1.2007 tarih ve 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun;
a)4 üncü maddesinin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 17 nci maddesine, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere eklediği üçüncü
fıkranın birinci cümlesindeki 'gibi' sözcüğünün Anayasanın 2 nci maddesine,
beşinci cümlesinin Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerine aykırı olduğundan,
b)6 ncı maddesi ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununa eklenen geçici madde 3'ün Anayasanın 2 nci, 5 inci, 7 nci, 8 inci, 9
uncu, 10 uncu, 11 inci ve 138 inci maddeleri hükümleri ile Anayasa'nın
Başlangıç kısmının dördüncü paragrafına aykırı olduğundan,
iptallerine karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz
ederiz.'"