ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2010/3
Karar Sayısı : 2011/53
Karar Günü : 17.3.2011
R.G. Tarih-Sayı :
12.07.2011-27992
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR :
1- İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesi (Esas Sayısı: 2010/3)
2- Kırıkkale 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Esas Sayısı:
2010/54)
İTİRAZLARIN KONUSU : 14.12.2009 günlü, 5941
sayılı Çek Kanunu'nun geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan ''1/11/2009
tarihi itibarıyla,'' ibaresi ile aynı maddenin (1) numaralı fıkrasının (b)
bendinin birinci cümlesinin ' Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi
gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin
kendisi veya yasal temsilcisi tarafından'mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma
aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar' kovuşturmanın durmasına'
karar verilir' bölümünün Anayasa'nın 2., 10., 11., 36., 38. ve 141.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan dolayı açılan kamu
davalarında itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına
varan Mahkemeler, iptalleri için başvurmuşlardır.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
14.12.2009 günlü, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun itiraz konusu ibare
ve bölümü de içeren geçici 2. maddesi şöyledir:
'GEÇİCİ MADDE 2- (1) 3167 sayılı
Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı, 1/11/2009 tarihi
itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da
kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin;
a) Şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde
ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi
veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye
verilmesi hâlinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın
durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir.
Anlaşmaya varılmış olması, şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması
sonucunu doğurmaz.
b) Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken
miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi
veya yasal temsilcisi tarafındanCumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye
verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar,
soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının
ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda,
ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez.
Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz.
Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.
(2) Birinci fıkrada yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç
1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercîlerine verilmiş olması şarttır.
Birinci fıkranın (b) bendinden yararlanan kişi, taahhütnamede belirttiği süre
içinde şikâyetçi ile anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının
şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde,
aynı fıkranın (a) bendi hükmünden yararlanır.
(3) Soruşturma veya kovuşturmanın durması hâlinde dava zamanaşımı;
hükmün infazının ertelenmesi veya durdurulması hâlinde ise ceza zamanaşımı
işlemez.
(4) Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya bu Kanunun 6 ncı
maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş olması hâlinde;
kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün sonuçlarıyla
ortadan kaldırılmasına karar verilir.
(5) Şikâyetçinin başvurusu üzerine, anlaşma veya taahhüde
uyulmadığının tespiti hâlinde, soruşturmaya, kovuşturmaya veya hükmün infazına
devam edilir.
(6) Soruşturma veya kovuşturması durdurulan ya da hükmün infazı
ertelenen veya durdurulan kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar
verilebilir.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa'nın 2., 10., 11., 36., 38. ve
141. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, 2010/3 Esas
sayılı dosyanın 4.2.2010, 2010/54 Esas sayılı dosyanın ise 17.6.2010
tarihlerinde yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- BİRLEŞTİRME KARARI
14.12.2009 günlü, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun geçici 2. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında yer alan ''1/11/2009 tarihi itibarıyla,''
ibaresinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin
davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2010/3 esas sayılı dava ile
birleştirilmesine, 2010/54 esas sayılı dosyanın esasının kapatılmasına, esas
incelemenin 2010/3 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 17.6.2010 gününde
oybirliğiyle karar verilmiştir.
Vl- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
İtiraz konusu kurallarda; yürürlükten kalkan 3167 sayılı Yasa'nın
16. maddesinde tanımlanan karşılıksız çek keşide etmek suçundan dolayı,
1.11.2009 tarihi itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış
ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin, 5941 sayılı Yasa'nın 6.
maddesi hükmü gereğince karşılıksız kalan çek bedelini üzerinde yazılı bulunan
düzenleme tarihine göre, 3095 sayılı Yasada öngörülen ticarî işlerde temerrüt
faiz oranı üzerinden hesaplanacak kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek
faizi ile birlikte belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve
taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet
başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın,
taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına,
hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verileceği ifade
edilmektedir.
A- Yasa'nın Geçici 2. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan
''1/11/2009 tarihi itibarıyla'' İbaresinin İncelenmesi
2010/54 Esas sayılı davanın başvuru kararında; gerek 3167 sayılı
Yasa'da gerekse 5941 sayılı Yasa'da karşılıksız çek düzenleme suçunun şikâyete
tâbi olduğu, şikâyet için 6 aylık hak düşürücü sürenin öngörüldüğü, itiraz
konusu kuralın birinci fıkrasında karşılıksız çek suçuna yönelik 3167 sayılı
Yasa'nın 16. maddesi uyarınca işlenen suçlar için 1.11.2009 tarihinden önce
şikâyette bulunulması nedeniyle soruşturma ve kovuşturma başlatılması veya
kesinleşmiş bir mahkûmiyet olması halinde ilgilinin geçici 2. maddede
belirtilen taahhütte bulunma hakkından faydalanacağı, bu tarihten sonra
şikâyette bulunulması hâlinde bu haktan faydalanamayacağı, bu nedenle 1.11.2009
tarihinin aynı suçu işlemiş kişiler arasında eşitsizliğe neden olduğu, kuralın
Anayasa'nın bağlayıcılığı ve hak arama hürriyeti ile bağdaşmadığı, ''1.11.2009
tarihi itibarıyla'' ibaresinin Anayasa'nın 10., 11., 36. ve 38. maddelerini
ihlâl ettiği ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesiyle,
birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanması, ayrıcalıklı
kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir. Aynı durumda olanlar için
farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik,
mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın
öngördüğü eşitlik ilkesi ihlâl edilmiş olmaz. Kişisel nitelikleri ve durumları
özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar
yapılamaz.
Anayasa'nın 'Hak arama hürriyeti' başlıklı 36. maddesinin birinci
fıkrasında, 'Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir' denilerek yargı organlarına davacı ve davalı olarak
başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma
hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla
hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer
temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Kişilere yargı
mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu
oluşturur.
3167 sayılı Yasa'nın 16. maddesinde tanımlanan karşılıksız çek
keşide etmek suçu şikâyete tâbi bir suç olması nedeniyle bu suçla ilgili olarak
soruşturma yapılabilmesi için şikâyet şarttır. Bu durumda itiraz konusu kuralın
1.11.2009 tarihinden önce işlenmiş karşılıksız çek keşide etmek suçlarıyla
ilgili olarak söz konusu tarihe kadar şikâyet hakkının kullanılması ile
kullanılmaması açısından ceza muhakemesindeki yansımaları farklı olacaktır.
1.11.2009 tarihinden önce karşılıksız çek keşide etme eyleminin gerçekleşmesi
hâlinde her fiil için bu suçun unsurlarının oluşması yanında; soruşturma
açılabilmesi için muhakeme şartı olan şikâyetin varlığı aranır. Bu tarihe kadar
şikâyette bulunularak haklarında soruşturma başlatılanlar taahhütten
yararlanabilecek iken bu tarihten sonra şikâyette bulunulursa bu haktan
yaralanamayacaklardır.
Yasa koyucunun kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla çözümlenmesi
gereken bir sorun olarak gördüğü konuları bir tarih belirleyerek çözüme
kavuşturması takdir hakkı içindedir. 1.11.2009
tarihi itibarıyla karşılıksız çek suçlarından adliyeye intikal edenler hakkında
geçici nitelikteki düzenleme ile belirli bir zaman dilimiyle
sınırlı olarak cezai tehdit olmaksızın
çek borcunu ödeme olanağı tanınmıştır. Kural ile davaların,
yargının işlevselliğinin ve çek kurumunun etkinliğinin sağlanması için hızla
sonuçlandırılması amaçlanmaktadır. Bu nedenle kuralla kişilerin davacı
veya davalı olarak, yargı mercileri önünde sahip oldukları anayasal haklar
engellenmemiş, mahkemeler, açılmış olan davaları inceleyerek gerekli kararları
vermekten alıkonulmamış, yargı yolu herhangi bir şekilde kapatılmamıştır.
Öte yandan, çek hamiline şikâyet hakkını kullanabilmesi olanağı
sağlanmasına rağmen 1.11.2009 tarihine kadar şikâyette bulunmamış olması
nedeniyle hakkında soruşturma ve kovuşturmaya geçilmemiş keşidecilerle, şikâyet
nedeniyle soruşturma ve kovuşturma aşamasına geçilmiş olanlar farklı hukuksal
konumda olduklarından aralarında eşitlik karşılaştırılması yapılamaz.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasanın 10. ve 36.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU ve Mehmet ERTEN bu
görüşe katılmamışlardır.
İtiraz konusu kuralın Anayasa'nın 11. ve 38. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
B- Yasa'nın Geçici 2. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b)
Bendinin Birinci Cümlesinin 'Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi
gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin,
kendisi veya yasal temsilcisi tarafından'mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma
aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar,'kovuşturmanın
durmasına,' karar verilir.' Bölümünün İncelenmesi
2010/3 Esas sayılı davanın başvuru kararında, 5941 sayılı Yasa'nın
geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin birinci cümlesine
göre, 3167 sayılı Yasa'nın 16. maddesinde tanımlanan karşılıksız çek keşide
etmek suçundan dolayı haklarında kovuşturma yapılan sanıkların bu Yasa'nın 6.
maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı ödemeyerek taahhütlerini yerine
getirmemeleri hâlinde Yasa'da hiçbir yaptırımın öngörülmediği, taahhüt için
hiçbir peşin ödeme ya da teminat koşulu da getirilmediği, sanıkların keyfi
davranışlarına zemin hazırlayacak bu düzenlemenin tamamen mahkemelerin işini
geciktirme ve aksatma sonucunu doğurduğu, bu nedenle hukuk devletine olan güven
duygusunun da zedelendiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. maddesini ve
141. maddesinin son fıkrasını ihlâl ettiği ileri sürülmüştür.
5941 sayılı Yasa'nın geçici 2. maddesinde belirtilen taahhüt, geleceğe
ilişkin tek taraflı bir işlem olup, karşı tarafın kabulüne bağlı tutulmamış
irade beyanıdır. Taahhütnamede, ödeme süresi taahhütnamenin yapıldığı tarihten
itibaren iki yılı geçemez ve ödenmesi gereken miktarın belirli vadelerde
ödeneceğinin taahhüt edilmesi, birinci yıl taksidinin borcun üçte birinden az
olmaması gerekir. Böylece taahhütname; ödenmesi gereken miktar, ilk yıl
yatırılacak taksit miktarı ve azami ödeme süresi yönlerinden belli kurallara
bağlanmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve
işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun
üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasında da "davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir"
ilkesi öngörülmektedir. Tüm hak arayanlar için geçerli olan bu hükmün amacı,
yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı kişileri korumak; özellikle
ceza davalarında, suçlanan veya herhangi bir nedenle mahkeme kararı bekleyen
kişinin, uzun süre davasının nasıl sonuçlanacağı endişesi ile yaşamasını
önlemektir. Böylece taraflar, uzun süren gecikmelere karşı korunmuş olmaktadır.
Ceza hukuku ile ilgili düzenlemelerde, toplumun kültür ve uygarlık
düzeyi, sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili bulunması nedeniyle suç ve
suçlulukla mücadele amacıyla ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem tercihinde
bulunulması Devletin ceza siyaseti ile ilgilidir. Bu bağlamda ceza hukukuna
ilişkin düzenlemeler bakımından yasa koyucu Anayasa'nın temel ilkelerine ve
ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, soruşturma ve
yargılamaya ilişkin olarak hangi yöntemlerin uygulanacağı, toplumda belli
eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve
ölçülerdeki ceza yaptırımlarıyla karşılanmaları gerektiği, hangi hal ve
hareketlerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öğe olarak kabul edileceği gibi
konularda takdir yetkisine sahiptir.
İtiraz konusu kuralda yasa koyucu 1.11.2009 tarihine kadar
işlenmiş karşılıksız çek suçlarıyla ilgili olarak adliyeye intikal ederek
kovuşturma konusu olan borçları için sanıkların belirli bir süre içinde ceza
tehdidine maruz kalmaksızın ödeme taahhüdünü Yasa'da öngörülen koşullarda
yapmaları ve bu taahhüt çerçevesinde borçlarını ödemelerini hükme bağlamaktadır.
Öte yandan bizzat sanığa tanınan bu hak ile Yasa'nın 6. maddesi
hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ifası hâlinde, kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmekte ya da taahhüde uyulmadığının tespiti hâlinde
şikâyetçinin başvurusu üzerine kovuşturmaya devam edilmektedir. Yasa'nın tayin
ettiği koşullar çerçevesinde taahhütnameye göre ödenmesi gereken miktarın ifa
edilmiş olması hâlinde uzun süren yargılamaların önüne geçilmekte, davalar
ödeme eyleminin gerçekleşip gerçekleşmemesine göre sonuçlandırılmaktadır.
Düzenlemedeki amaç mahkemelerde önemli bir sayıya ulaşmış ve yığılmaya neden
olmuş karşılıksız çek suçlarından açılan davaların ceza verilmeksizin belirli
ödeme koşullarına bağlı olarak sonlandırılmasıdır.
Anayasa ve ceza hukukunun temel ilkeleri ile herhangi bir
uyumsuzluk içermeyen itiraz konusu kural yasa koyucunun takdir hakkı içinde
kalmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 2. maddesine ve 141.
maddesinin son fıkrasını aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
VII- SONUÇ
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca,
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp
çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin
çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah
OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas
sayılı dosyada belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 14.12.2009 günlü, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun Geçici 2.
maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasında yer alan '' 1/11/2009 tarihi
itibarıyla, '' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU ile Mehmet ERTEN'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
b- (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin birinci cümlesinin
'Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli
vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal
temsilcisi tarafından ' mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın,
taahhütnamede belirtilen süre kadar, ' kovuşturmanın durmasına, ' karar
verilir' bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
17.3.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
KARŞIOY YAZISI
5941 sayılı Çek Kanunu'nun geçici 2. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında yer alan ''1/11/2009 tarihi itibarıyla '' ibaresi, karşılıksız çek
keşide etmek suçundan dolayı bu tarih itibarıyla hakkında soruşturma ya da
kovuşturma başlatılmış veya kesinleşmiş bir hüküm bulunan kişilerin belirli bir
zaman dilimiyle sınırlı olarak, cezai tehdit altında kalmaksızın karşılıksız
çek borcunu ödemesine olanak tanımaktadır.
Anayasanın 10. maddesinde eşitlik ilesi, 36. maddesinde hak arama
hürriyeti, 38. maddesinde suç ve cezalara ilişkin esaslar düzenlenmiştir.
Eşitlik ilkesi suç ve ceza yönünden kişiler arasında ayrım yapılmasına
engeldir. Hak arama hürriyeti herkes için adil yargılanma hakkını güvence
altına almıştır. Suç ve cezalara ilişkin esaslar kapsamında, aynı zamanda
evrensel bir hukuk ilkesi olan 'kimseye suçun işlendiği zaman kanunda o suç
için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği' vurgulanmıştır.
Evrensel bir ilke olan 'lehte kanun' ilkesi hukukumuzun temel ilkelerindendir.
Ceza hukukunda asıl olan kişinin eylemi ve bunun ne zaman
gerçekleştiğidir. İtiraz konusu kural, karşılıksız çek keşide etme eyleminin
tarihini değil, failin iradesi dışında gerçekleşen yargıya intikal etme
olgusunun tarihini esas alarak, lehte veya aleyhte sonuçlara yol açabilecek
düzenlemeler getirdiğinden, başka bir ifadeyle aynı tarihte aynı eylemi
gerçekleştiren iki kişiden birine, kendi dışında meydana gelen olgulara bağlı
olarak diğerinden farklı uygulama yapılmasını öngördüğünden Anayasa'nın 10. ve
36. maddelerine aykırıdır.
Kuralın iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına
katılmıyorum.
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
14.12.2009 günlü, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun geçici 2. maddesinin,
(1) numaralı fıkrasında, 1.11.2009 tarihine kadar işlenmiş karşılıksız çek
suçlarıyla ilgili olarak adliyeye intikal ederek soruşturma veya kovuşturma
konusu olması ya da mahkûmiyet kararı verilmiş olması ön şartının gerçekleşmesi
halinde, sanık ya da hükümlülerin, belirli bir süre içinde ceza tehdidine maruz
kalmaksızın borcunu ödeme taahhüdünü, Yasa'da öngörülen koşullarla yapmaları ve
bu taahhüt çerçevesinde borçlarını ödemeleri halinde, bazı olanaklardan
yararlanmaları öngörülmektedir. Başvuran Mahkeme, bu fıkrada yer alan
'1.11.2009 tarihi itibariyle' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri
sürmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi herkesin
yasalar önünde eşit kılınmasını, aynı durumda bulunanlar arasında ayırım
yapılmamasını ve kimseye imtiyaz tanınmamasını; 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı ise kişilerin davacı ve davalı olarak aynı koşullarda farklı
kurallara bağlı tutulmamasını gerektirir.
İtiraz konusu ibare ile suç tarihinin değil, daha önce soruşturma
veya kovuşturmanın başlatılması ya da kesinleşmiş bir hükmün bulunması koşuluna
bağlı olarak 1.11.2009 tarihinin esas alınması nedeniyle, bu tarihten önce
işlenen çek suçlarında, suç mağdurlarının, altı aylık şikâyet süresi içinde,
1.11.2009 tarihinden sonra yaptıkları şikâyet ile bu tarihten önce yaptıkları
şikâyete göre yasanın sağladığı olanaktan yararlanıp, yararlanamamaları söz
konusu olacaktır. Bu durumda, aynı tarihte aynı suçu işleyenler, farklı
kurallara bağlı tutulabileceklerdir. Aynı konumda bulunan kişilere, kendi
iradeleri dışındaki nedenlerle farklı kuralların uygulanması, Anayasa'nın ve
evrensel hukukun temel ilkeleri arasında bulunan eşitlikle bağdaşmadığı gibi
adil yargılanma hakkını da zedelemektedir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 10. ve 36. maddelerine aykırı
olan itiraz konusu ibarenin, iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
14.12. 2009 günlü, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun geçici 2. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında yer alan ''1/11/2009 tarihi itibariyle'' ibaresinin,
iptali için itiraz başvurusunda bulunulmuştur.
İptali istenen ibarenin de yer aldığı maddede, 3167 sayılı Kanun'un 16. maddesinde tanımlanan suçtan
dolayı 1/11/2009 tarihi itibarıyla haklarında soruşturma veya kovuşturma
başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olmuş kişilerin, çek
bedellerini ödeme konusunda şikayetçiyle anlaştıklarında ya da Yasa da
belirtilen koşullara bağlı olarak ödemeyi taahhüt ettiklerinde, anlaşma
halinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın
durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına, taahhüt halinde
ise anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar soruşturma veya
kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına
karar verilebileceği, anlaşmanın ya da taahhüttün yerine getirilmesi halinde
ise kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilebileceği öngörülmektedir.
Buna göre, 1.11.2009 tarihinden önce karşılıksız çek keşide
edenlerin tamamının değil, bu tarihe kadar şikayet edildikleri için haklarında
soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkum
edilmiş kişiler kapsama alınarak, bu haktan yararlananlar ve yararlanamayanlar
şeklinde bir ayırım yapılmaktadır.
Kuralın gerekçesinde, alacaklı (şikayetçi) ile karşılıksız çek
keşide eden kişi (sanık) arasındaki anlaşmanın, bu olmadığı takdirde çek keşide
edenin (sanığın) tek yanlı taahhütnamesinin ceza tehdidini bir süre için
kaldıracağı ve borcun ödenmesi halinde de suçsuzluk rejimine geçilebileceği
açıklanmıştır.
Yasa koyucu, yargı sorunlarına çözüm getirmek için ceza
mevzuatıyla ilgili de düzenlemeler yapmakta takdir yetkisine sahiptir. Ancak,
bu yöndeki takdir hakkını kullanırken ceza hukukunun ve Anayasa'nın öngördüğü
genel ilkelere uygun olarak adaletli bir hukuk düzeni kurmak zorundadır.
İtiraz konusu ibare uyarınca, aynı tarihte karşılıksız çek tanzim
eden kişilerden bir kısmı şikayet edildikleri için 1.11.2009 tarihi
itibariyle haklarında soruşturma veya kovuşturmanın başlatılmış ya da
kesinleşmiş bir hükümle mahkûm edilmiş olmaları nedeniyle söz konusu kural
gereğini yerine getirerek bir süre için ceza tehdidinden ya da suçlu olmaktan
kurtulabilmeleri mümkün olacak iken, şikayet edilmedikleri için haklarında soruşturma
veya kovuşturma başlatılmamış ya da kesinleşmiş bir hükümle
mahkûm edilmemiş olan diğer bir kısım kişilerin kuraldan
yararlanamayacakları açıktır. Bu durumun ise adaletsiz sonuçlar doğuracağı
hususunda kuşku bulunmamaktadır. Kural bu haliyle hukuk devleti ilkesine
aykırıdır.
Öte yandan, aynı tür suçu aynı tarihte işleyen ve hukuksal
durumları aynı olan kişiler arasında, alacaklının (şikayetçinin) iradesine
bağlı olarak karşılıksız çek keşide edenler (sanıklar) arasında farklılıklar
yaratılmıştır. Bu tür farklılıkların oluşmaması için ceza hukukunun genel
ilkeleri ve uygulamalar dikkate alınarak, suç tarihinin belirleyici olmasının
esas alınması gerekirken, karşılıksız çek keşide eden kişilerin (sanıkların),
alacaklılar tarafından şikayet edilip edilmemelerine göre farklı kurallara tabi
tutulmaları, eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur.
Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olan
ibarenin iptali gerekir.