ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 2011/60
Karar Sayısı : 2011/147
Karar Günü : 27.10.2011
R.G. Tarih-Sayı :
15.12.2011-28143
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet (Cumhuriyet
Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBİ ile
Muharrem İNCE
İPTAL DAVASININ KONUSU: 6.4.2011 günlü, 6223
sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini
Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile
Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu'nun 1. ve 2. maddelerinin,
Anayasa'nın 2., 7., 87. ve 91. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve
yürürlüğünün durdurulması istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yasanın, dava konusu 1. ve 2.
maddeleri şöyledir:
'Amaç ve kapsam
MADDE 1 − (1) Bu Kanunun amacı,
kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde
yürütülmesini sağlamak üzere;
a) Kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden
belirlenerek;
1) Mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına,
yeni bakanlıklar kurulmasına, anılan bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine,
2) Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin
yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut, birleştirilen veya yeni kurulan
bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine,
3) Mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan
bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taşrada ve
yurt dışında teşkilatlanma esaslarına,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler,
sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği
artırmak üzere, bunların atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi,
yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına,
ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir.
(2) Bu Kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
a) Kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden
belirlenmesine ilişkin olarak;
1) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda,
2) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununda,
3) 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 Gün ve 174
Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunda,
4) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda,
5) 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
6) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
7) 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış
Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
8) 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
9) 27/10/2004 tarihli ve 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
10) 10/11/2004 tarihli ve 5256 sayılı Aile ve Sosyal Araştırmalar
Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda,
11) 1/12/2004 tarihli ve 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda,
12) 13/12/1983 tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
13) 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede,
14) 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
15) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434
Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu
Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
16) 7/8/1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
17) 2/7/1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
18) 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
19) 25/3/1997 tarihli ve 571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
20) Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin görev, yetki,
merkez, taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları, kadrolar, bağlı, ilgili
ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler,
sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil,
görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk
edilme usul ve esaslarına ilişkin olarak;
1) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda,
2) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununda,
3) 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı
Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunda,
4) 23/6/1981 tarihli ve 2477 sayılı 23/4/1981 Tarih ve 2451 Sayılı
Kanunun Kapsamı Dışında Kalan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usulüne
İlişkin Kanunda,
5) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanununda,
6) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede,
7) Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin memurlar, işçiler,
sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil,
görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk
edilme usul ve esaslarına ilişkin hükümlerinde,
yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemeleri kapsar.
İlkeler ve yetki süresi
MADDE 2 − (1) Bakanlar Kurulu bu
Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken;
a) Kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden
belirlenmesine ilişkin olarak;
1) Bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların Devlet bakanlarına
bağlanması ve ilgilendirilmesi uygulamasına hizmetlerin özelliğinden
kaynaklanan zorunluluklar dışında yer verilmemesini,
2) Sosyal hizmetler alanında halen bağlı kuruluşlar eliyle
yürütülen aile, özürlüler, çocuklar, kadınlar ve sosyal yardımlar alanındaki
hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere
yeni bir bakanlık kurulmasını,
3) Ekonomiyle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülen
faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak, ekonomi politika, hedef ve
stratejilerini belirlemek üzere yeni bir bakanlık kurulmasını,
4) İç ve dış ticarete yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli
bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulmasını,
5) Gençlik ve spora yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli bir
şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulmasını,
6) Kamu hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir şekilde
yürütülmesini, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak hizmetin
özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler yapılmasını,
7) Kamu hizmetlerinde iş bölümü ve koordinasyonun sağlanmasını,
benzer hizmetlerin tek kuruluş veya birim tarafından yürütülmesini ve kaynak
kullanımında israfın önlenmesini,
8) Teşkilatların, hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunlu
farklılıklar saklı kalmak kaydıyla, hiyerarşik bağlılık ve unvan
standardizasyonu sağlanacak şekilde düzenlenmesini, zorunlu olmadıkça yeni
birim kurulmamasını, kadro ihdasında azami tasarrufa riayet edilmesini,
9) Kaynakların ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara uygun ve rasyonel
kullanılmasını, kamu hizmetlerinde etkinliğin artırılması yönünde düzenlemeler
getirilmesini,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler,
sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil,
görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk
edilme usul ve esaslarına ilişkin olarak;
1) Yürütülen hizmetin, özelliklerini de dikkate alacak şekilde
çağdaş kamu yönetimi anlayışına uygun bir şekilde geliştirilmesini,
2) Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen hizmetlerin,
özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklar saklı kalmak kaydıyla,
standardizasyon sağlanacak şekilde düzenlenmesini,
3) Yönetim görevlerine atanmada ve bu görevlerde yükselmede
kariyer ve liyakat esasları ile nitelikli personel istihdamının esas
alınmasını,
göz önünde bulundurur.
(2) Bakanlar Kuruluna verilen yetki, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay süre ile geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu
birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarabilir.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın 2., 7., 87. ve 91. maddelerine
dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELİ, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah
OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN,
Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI ile Erdal TERCAN'ın katılımlarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında:
Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE;
Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mehmet ERTEN, Fettah OTO ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın
'Yürürlüğün durdurulması kararının hemen verilmesi' gerektiği yolundaki
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 30.6.2011 gününde karar verilmiştir.
IV- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve
Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki
Kanunu'nun:
A- 1- 1. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (b) bendine,
b- (2) numaralı fıkrasının (b) bendine,
2- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b)
bendine,
ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından
REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO
ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın 'Yürürlüğün durdurulması isteminin kabulü' gerektiği
yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 1. ve 2. maddelerinin kalan bölümlerine ilişkin yürürlüğün
durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 20.7.2011
gününde karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A- Genel Açıklama
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yasa toplam 4 maddeden oluşmaktadır.
İptali istenilen 1. ve 2. maddeler dışında kalan 3. madde 'yürürlük', 4. madde
ise 'yürütme' başlıklarını taşımakta ve kısa birer cümleden oluşmaktadır. 3. maddeye
göre Kanun, yayımı tarihinde (3.5.2011 tarihinde) yürürlüğe girmiştir ve 4.
maddeye göre de Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülecektir.
Yetki yasası ve KHK'lerle ilgili hükümler Anayasa'nın 87. ve 91.
maddelerinde yer almaktadır. 87. maddede, Bakanlar Kurulu'na 'belli konularda'
KHK çıkarma yetkisi verilmesi TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılmış,
91. maddede, KHK çıkarılmasına yetki veren yasada bulunması zorunlu öğeler
belirtilmiştir. Buna göre, yetki yasasında, çıkarılacak KHK'nin amacının,
kapsamının, ilkelerinin, kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının belirtilmesi gerekir. Bakanlar
Kurulu'na verilen yetki, yasada öngörülen konu, amaç, kapsam, ilke ve süre ile
sınırlı bir yetkidir.
Anayasa'nın 7., 87. ve 91. maddelerinin birlikte
değerlendirilmesinden, yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olması,
TBMM'ne ait bulunması ve devredilememesi karşısında KHK çıkarma yetkisinin
istisnai bir yetki olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa'da kimi konuların KHK'lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır.
91. maddenin birinci fıkrasında 'sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı
kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer
alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan
siyasî haklar ve ödevler...'in kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenemeyeceği belirtilmiş, 163. maddede ise 'Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez.'
denilmiştir. Bu kurallar gereğince, TBMM, Bakanlar Kuruluna ancak, sayılan bu
yasak alanlara girmeyen belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi verebilir.
Yetki Yasası'nda Bakanlar Kurulu'na verilen yetkinin 'amaç',
'kapsam' ve 'ilkeleri'nin belirlenmesinden amaç, bu yetki ile Bakanlar
Kurulunun neleri gerçekleştirebileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır. Verilen
yetkinin konu, amaç, kapsam ve ilkeler yönünden belirgin duruma getirilmesi,
başka bir anlatımla somutlaştırılması, yürürlüğe konulacak KHK'lerin yetki
yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının, 91. maddede belirlenen yasak alana
girip girmediklerinin saptanabilmesi yönünden gereklidir.
KHK çıkarılmasına yetki verilmesi, Anayasa'da öngörülen bu
koşullar ve sınırlar içinde kalmak kaydıyla yasama yetkisinin devri anlamına
gelmez.
B- Anayasa'nın 2., 7., 87. ve 91. Maddeleri Yönünden İnceleme
Dava dilekçesinde özetle, ortada KHK'lerle düzenlemelere gidilmesi
yönünde, 'önemli, zorunlu ve ivedi durum' yok iken, yasama organının ve buna
bağlı olarak yürütme organının yenilenmesine karar verilmiş iken, hem mevcut
Bakanlar Kurulunu hem de seçimden sonra kurulacak Bakanlar Kurulunu kapsayacak,
aynı zamanda da gelecek yasama ve yürütme organlarını ipotek altına alacak
şekilde, 6 ay süreyle, KHK çıkarma yetkisi verilmesinin, Anayasa'nın demokratik
hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi yasama yetkisinin devri anlamına da
geldiği; 6 aylık sürenin uzunca bir bölümünün, henüz kurulu olmayan, ne zaman
kurularak göreve başlayacağı belli olmayan bir Bakanlar Kurulunu kapsadığı ve
bunun da, hukuk devletinin 'belirlilik' ve 'öngörülebilirlik' ilkeleriyle
birlikte, 'önemli, zorunlu ve ivedi durum' ilkesinin ihlali anlamına geldiği;
Yasa kapsamında, teşkilat, görev ve yetkilerle ilgili olarak, 11'i yasa, 8'i
KHK olmak üzere toplam 19 yasa ve KHK'nin, personelle ilgili olarak da 5'i
yasa, 1'i KHK olmak üzere toplam 6 yasa ve KHK'nin sayıldığı ancak, Yasa'nın
kapsamının, sayılan yasalar ve KHK'lerle sınırlı olmadığı, adı geçen yasa ve
KHK'lerle bile, 'belli konu' ilkesi dışına çıkılıp, kapsamı çok geniş bir
düzenleme yapıldığı halde, 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının, (a) bendinin
20. sırasında yer alan düzenleme ile (b) bendinin 7. sırasında yer alan
düzenlemelerle Yetki Yasasının zaten çok geniş olan kapsamının daha da
genişletilmiş, belirsiz ve sınırsız hale getirilmiş olduğu, bu genişlemeye
hangi yasa ya da KHK'lerin gireceğinin öngörülmesinin olanaklı olmadığı;
Sınırları bu kadar geniş ve belirsiz konularda düzenleme yapmak üzere Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verilmesinin, Anayasa'nın 87. maddesinde
belirtilen 'belli konu'larda verilen yetki olarak değerlendirilemeyeceği;
Anayasa'nın belirlediği öğelerin belli bir içeriğe kavuşturularak
somutlaştırılmadığı, verilen yetki açıkça belirlenerek Bakanlar Kuruluna
çerçeve çizilmediği, tam tersine, yasama yetkisinin devri anlamına gelecek şekilde
yaygınlaştırılıp genelleştirildiği ileri sürülmüş ve sonuç olarak dava konusu
kuralların Anayasa'nın 2., 7., 87. ve 91. maddelerine aykırı olduğu iddia
edilmiştir.
Dava konusu yasa kuralları, özetle, kamu hizmetlerinin düzenli,
süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere;
kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesi,
yeni bakanlıklar kurulması, var olan bakanlıkların birleştirilmesi,
bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarının yeniden belirlenmesi
için Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi vermektedir. Buna bağlı olarak da
kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli
personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere,
bunların atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden
alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda
düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi
vermektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk
devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun
olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her
alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa'nın 7. maddesinde 'Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.' ifadeleri
yer almaktadır. 87. maddesinde ise 'Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek'.' Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Anayasanın 91. maddesinde
ise kanun hükmünde kararnamelerin hukuksal rejiminin belirlendiği dokuz
fıkradan oluşan bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Dava dilekçesinde ileri sürülen birinci anayasaya aykırılık
iddiası, 6223 sayılı Kanunun konusunun ve kapsamının belirsiz olduğuna
ilişkindir. Bu bağlamda, yetki kanununun çok geniş bir alanda düzenleme yapmak
üzere Bakanlar Kuruluna yetki vermiş olduğu, çıkarılacak KHK'lerle hangi
yasalarda değişiklik yapılabileceğinin yetki kanununda sınırlı olarak
sayılmadığı, aksine, bir kısım kanun ve KHK'lerin isimleri belirtildikten sonra
konuyla ilgili 'diğer kanun ve kanun hükmünde kararnameler'in
hükümlerinde de değişiklik yapılabileceği şeklinde bir ifade kullanıldığı,
böylece kapsamın daha da belirsiz kılındığı iddia edilmektedir.
Anayasa'nın 87. maddesinde TBMM'nin Bakanlar Kuruluna 'belli
konularda' KHK çıkarma yetkisi verebileceği hükmü yer almaktadır. Bu nedenle
yetki yasasında, çıkarılması için yetki verilen KHK'lerin 'konu'sunun
belirtilmesi gerekmektedir. Dava konusu kurallar bu yönden incelendiğinde 6223
sayılı Kanunun iki konuda Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verdiği
görülmektedir:
Bunlardan birincisi özetle 'Kamu hizmetlerinin bakanlıklar
arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesi'dir. Bu çerçevede gerekli
görülmesi halinde yeni bakanlıklar kurulması, var olan bakanlıkların
birleştirilmesi, bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarının yeniden
belirlenmesi için KHK çıkarma yetkisi verilmiştir.
İkincisi ise 'Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma,
nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye
sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin olarak değişiklikler ve yeni
düzenlemeler' yapılması için KHK çıkarma yetkisi verilmiştir.
Yetki kanunu, çıkarılacak KHK'lerin konusunu ve kapsamını bu
şekilde belirleyip sınırlandırmıştır. Yetki yasalarında, çıkarılması için izin
verilen KHK'lerin konusunun belirlenmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte
belirlenen bu konunun mutlaka dar kapsamlı olması gerektiği yönünde Anayasada
herhangi bir kural bulunmamaktadır. Kaldı ki, yetki kanunlarında KHK'lerle
düzenlenmesi için yetki verilen konunun kapsamının sınırlı mı yoksa geniş mi
olduğu şeklindeki bir irdelemenin, sübjektif değerlendirmeleri ortaya
çıkaracağı hususu, izahı gerektirmeyecek derecede açıktır. Ayrıca, konu ve
kapsamın belirlenmiş olduğunun söylenebilmesi için, hangi yasalarda değişiklik
yapılacağının yetki kanununda mutlaka sayma yoluyla gösterilmesi de şart
değildir. Bu nedenle, dava konusu yasa kurallarında, bir kısım kanunların
isimleri sıralandıktan sonra belirlenen bu iki konuyla ilgili 'diğer kanun
ve kanun hükmünde kararnameler'de de değişiklik yapılabileceğinin ifade
edilmiş olması, konunun belirli olmadığı iddiasına dayanak teşkil edebilecek
bir husus değildir. Zira konu ve kapsamın belirtilmiş olması kaydıyla,
belirlenen bu konu ve kapsamın sınırları içine hangi yasa ya da KHK'lerin
girdiğinin yetki yasasında sayma yoluyla gösterilmesi şart değildir. Bu husus
1961 ve 1982 Anayasalarının konuyla ilgili düzenlemelerinin
karşılaştırılmasından da açıkça anlaşılmaktadır. Şöyle ki, 1961 Anayasasının
konuyla ilgili 64. maddesinde 'Yetki veren kanunda ' yürürlükten
kaldırılacak kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi' şartı aranmışken, 1982
Anayasasının 91. maddesinde böyle bir şarta yer verilmemiştir. Yürürlükten
kaldırılacak kanun hükümlerinin yetki yasasında açıkça gösterilmesi şart
olmadığına göre, hangi kanunlarda ya da KHK'lerde değişiklik yapılacağının
yetki kanununda sayma yoluyla gösterilmesi de şart değildir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu yasa kurallarıyla Bakanlar
Kuruluna hangi konularda KHK çıkarılması için yetki verildiğinin belirli
olmadığına ilişkin iddia isabetli görülmemiştir.
Dava dilekçesinde ikinci olarak, yetki yasasının zamanlaması
bakımından da anayasaya aykırılıklar taşıdığı iddia edilmiştir. Buna göre, kısa
bir süre sonra seçime gidecek olan bir hükümetin seçimden sonra gelecek olan
hükümeti de bağlayacak şekilde yetki yasası çıkarmasının Anayasa'ya aykırı
olduğu ileri sürülmüştür. Yetki yasası ile Bakanlar Kuruluna belli konularda
KHK çıkarma yetkisi verilmektedir. Bu yetkiyi kullanıp kullanmamak Bakanlar
Kurulunun takdirindedir. Bu nedenle seçimden sonra gelecek Bakanlar Kurulunun
bu suretle ipotek altına alındığı yolundaki iddialar dayanaktan yoksundur.
Ayrıca, yetki yasasının yürürlükte olacağı 6 aylık süre zarfında yeni seçimler
yapılacağı, yeni bir hükümetin kurulacağı belirtilerek yetki yasasının hangi
hükümete verilmiş olduğu yönünden de bir belirsizliğin olduğu, bu durumun da
hukuk devletinin 'belirlilik' ilkesiyle bağdaşmadığı ileri sürülmüştür. Buna
karşılık, Anayasa'nın 91. maddesinin üçüncü fıkrasında '' yasama
döneminin bitmesi, belli bir süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine
sebep olmaz' denilerek bu hususta doğabilecek tereddütlerin önü
kesilmiştir.
Bir başka anayasaya aykırılık iddiası ise, yetki yasası ve buna
bağlı olarak KHK'ler çıkarılmasını gerektiren acil, ivedi, önemli ve zorunlu
bir durumun bulunmadığına ilişkindir. Dava konusu yetki yasasıyla çıkarılması
için izin verilen KHK'ler olağan kanun hükmünde kararnamelerdir. Bu
tür KHK'lerin çıkarılabilmesi için acil, ivedi, önemli ve zorunlu bir durumun
olması gerektiğine dair Anayasa'da herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bu
itibarla, yetki kanunlarının ve KHK'lerin anayasaya uygunluğunun incelenmesinde
Anayasa'da öngörülmeyen yeni şartlar ihdas edilmesi mümkün olmadığı gibi, neyin
'önemli', 'ivedi' ve 'zorunlu' olduğuna anayasaya uygunluk denetimi yapan yargı
organının karar vermesi de bu organın işlevine uygun değildir. Ayrıca bu
kavramların sübjektif nitelik taşıdığı ve göreceli olduğu da açıktır. Bu
nedenle, yetki yasası ve buna bağlı olarak KHK çıkarılmasını gerektiren acil,
ivedi, önemli ve zorunlu bir durumun olup olmadığının incelenmesi, Anayasa'da
öngörülen çerçevenin dışına taşacak ölçüde bir denetim yapılması anlamına
gelebilecektir. Oysa yetki yasaları üzerindeki denetimin, Anayasa'da öngörülen
çerçevenin sınırları içinde kalması gerekir. Bu nedenle, KHK çıkarılması için
yetki verilen konunun acil, ivedi, önemli ve zorunlu olup olmadığının
incelenmesine gerek görülmemiştir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin önceki kararlarında da
belirtildiği üzere, Anayasa'nın herhangi bir hükmündeki kanunla düzenleme
şartı, o konuda KHK çıkarılmasına engel teşkil etmemektedir. Diğer bir
ifadeyle, Anayasa'nın yasayla düzenleme yapılacağını öngören her maddesi, mutlaka
ve yalnız yasa çıkarılmasını gerektiren bir anlama sahip değildir. Anayasa'da
KHK'lerle düzenlenemeyeceği açıkça belirtilen yasak alanlar hariç olmak
kaydıyla, yasayla düzenlenmesi emredilen konularda KHK çıkarılmasına bir engel
bulunmamaktadır.
Dava konusu kuralların Anayasa'nın 7. maddesinde yer alan yasama
yetkisinin devredilmezliği ilkesine uygun olup olmadığının incelenmesine
gelince: Yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi karşısında Bakanlar Kurulunun
KHK çıkarma yetkisine sahip olmasının hukuken nasıl izah edilebileceği ile
ilgili öğretideki ayrıntılı tartışmalar bir yana bırakılırsa, Anayasa
Mahkemesi'nin önceki kararlarında da belirtildiği gibi, şayet Anayasa'da
öngörülen çerçeveye uygun bir yetki yasası ile Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma
yetkisi tanınmış ise bu durumda yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine
aykırı bir durumdan söz edilemeyecektir. Yukarıda yapılan açıklamalarda
gösterildiği üzere, dava konusu yetki yasası, Anayasa'nın 91. maddesinde
öngörülen çerçevenin sınırları içinde kalmaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu yasa kuralları, Anayasa'nın 2.,
7., 87. ve 91. maddelerine aykırı değildir; iptal isteminin reddi gerekir.
Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR ile Recep KÖMÜRCÜ, Yasa'nın 1.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinin (20) numaralı alt bendi ile (b)
bendinin (7) numaralı alt bendi yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO ile Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinin tamamı yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin Ve
Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının
Teşkilat, Görev Ve Yetkileri İle Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki
Kanunu'nun;
A- 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinin (20)
numaralı alt bendi ile (b) bendinin (7) numaralı alt bendinin, Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Serruh KALELİ, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT
ile Recep KÖMÜRCÜ'nün karşıoyları ve 6216 sayılı Kanun'un 65. maddesinin (1)
numaralı fıkrası gereğince OYÇOKLUĞUYLA,
B- 1. maddesinin kalan bölümleri ile 2. maddesinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN,
Fettah OTO ile Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
27.10.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı 'Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin Ve
Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum Ve
Kuruluşlarının Teşkilat Görev ve Yetkileri İle Kamu Görevlilerine İlişkin
Konularda Yetki Kanunu'nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde,
'Kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında dağılımının yeniden belirlenmesine
ilişkin olarak', 19 alt bent halinde, değişiklik ve yeni düzenleme
yapılacak kanunlar ve kanun hükmünde kararnameler sıralanmış; ancak (20)
numaralı alt bentte 'Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin
görev, yetki, merkez, taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları,
kadrolar, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin
hükümlerinde' yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemelerin de
bu kanun hükmünde kararname (KHK) kapsamında olduğu belirtilmiştir.
Aynı şekilde 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde
'Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli
personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme,
terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına
ilişkin olarak', 6 alt bent halinde, değişiklik ve yeni düzenleme yapılacak
kanunlar ve KHK'ler sıralanmış; ancak (7) numaralı alt bendde 'Diğer
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin memurlar, işçiler, sözleşmeli personel
ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi,
yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına
ilişkin hükümlerinde' yapılacak değişiklik ve yeni
düzenlemelerin de bu KHK kapsamında olduğu hüküm altına alınmıştır.
1. maddenin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde 19 alt bend
halinde ve (b) bendinde 6 alt bend halinde değişiklik yapılacak ve yeni
düzenlemelere tabi tutulacak kanunlar ve KHK'ler belirtildikten ve
Anayasa'nın 87. maddesinde öngörülen 'belli' konu koşulu bu
şekilde yerine getirildikten sonra, ayrıca (20) ve (6) no'lu alt bendlerle bu
kez konusu belli olmayacak ve net biçimde saptanamayacak şekilde 'Diğer
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde' de değişiklik ve yeni
düzenlemeler yapma yetkisinin Bakanlar Kurulu'na verilmesi, Anayasa
Mahkemesi'nin bu güne kadarki yerleşik içtihatları ile Anayasa'nın 7.,
87. ve 91. maddelerine aykırı düşmektedir.
Konuya açıklık getirilmesi amacıyla, Anayasa Mahkemesi'nin konuya
ilişkin kararlarına işaret etmek yararlı olacaktır:
- Anayasa Mahkemesi'nin 12.10.1988 günlü, 3479 sayılı Yetki
Kanunu'nu denetlediği 1.2.1990 tarih ve E:1988/64, K.1990/2 sayılı kararında
(R.G. 21.4.1990, S. 20499) ''Bu Yasanın amacı, memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin çalışmalarında müessiriyeti artırmak ve kamu hizmetlerinin
düzenli, süratli, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini temin
etmektir. Niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmaları
zorunlu kılan personel mevzuatı genelde ivediliği gerektiren bir konu
olarak değerlendirilemez' Memurları ve diğer kamu görevlilerinin
çalışmalarında müessiriyeti artırmak ve kamu hizmetlerinin düzenli,
süratli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini temin etmek amacıyla
bunların idari, mali ve sosyal haklarında iyileştirmeler yapmak, kısa sürede
gerçekleştirilebilecek işlerden değildir' bu işin KHK'lerle düzenlenmesi,
parlamentonun yasama yetkisinin bu konularda işlerliğini kaybetmesi ve
yürütmeye devri sonucunu doğurur'' gerekçesiyle Yetki Yasası'nın ilgili
maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesi'nin 20.10.1988 günlü, 3481 sayılı Yetki
Kanunu'nu denetlediği 23.6.1990 tarih ve E.1988/62, K.1990/3 sayılı
kararında (R.G. 12.10.1990, S.20663) '' Anayasanın 91 inci maddesi yetki
yasasında Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin amacı, kapsamı ve ilkelerinin
de belirtilmesini zorunlu kılmıştır. KHK'nin amacı ve kapsamı da
konusu gibi geniş içerikli, her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel
anlatımlarla gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli olmamalıdır'
Yetki yasasının gerekçesinde güdülen amacın, Bakanlar Kurulunun ivedi çözümler
getirmesi ya da kısa sürede etkin önlemler alması için yetkilendirilmesi
olmayıp, uzun ve yoğun çalışmaları gerektiren bir alanda yürütme
organına kolaylık sağlamak olduğu belirtilmektedir' Verilen yetkinin amaç,
kapsam ve ilkeler açısından sınırları kesin çizgilerle gösterilmemiştir. Amaç
ve kapsam çok geniş ve genel anlatımlarla belirtildiğinden, verilen yetki, amaç
ve kapsam bakımından sınırsız gözükmektedir'' gerekçesiyle Yetki
Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesi'nin 24.6.1993 günlü, 3911 sayılı Yetki
Kanunu'nu denetlediği 16.9.1993 tarih ve E.1993/26, K.1993/28 sayılı
kararında (R.G. 8.10.1993, S.21722) ''Verilen yetkiler çok geniş bir alanı kapsamaktadır.
Bu alanın boyutu personel reformuna ve örgütsel yapının tüm ayrıntılarına kadar
uzunırken, özelleştirmeye ilişkin tüm konuları kapsamakta, kamu
taşınmazları konusunda her türlü tasarruf yapabilme hakkını içermekte; sosyal
güvenlik, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinin önemli yasalarında
değişiklik yapılmasını olanaklı kılacak biçimde genişliğe ulaşmaktadır'
Böylece, Bakanlar Kuruluna, emeklilik, özelleştirme, kamu taşınmazları,
sosyal güvenlik ve bankacılık, sigortacılık gibi çok çeşitli
konularda çok geniş bir yetki verildiği; özelleştirme konusunda çıkarılacak KHK
için KHK'nin amaç ve kapsamının, diğerlerinde ise amaç, kapsam ve
ilkelerin hiç gösterilmediği, bu belirsizliğin sonuçta, amaç ve kapsam
sınırsızlığına kadar vardığı,böylece TBMM'nin yürütme organına,
yasama yetkisini sınırsız biçimde kullanma olanağı sağladığı
görülmektedir'' gerekçesiyle Yetki Yasası'nın ilgili maddelerinin
iptaline karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesi'nin 31.5.1995 günlü, 4109 sayılı Yetki
Kanunu'nu denetlediği 4.7.1995 tarih ve E:1995/35, K.1995/26 sayılı
kararında (R.G. 2.11.1995, S.22451) ''KHK çıkarma yetkisi, kendine özgü
sınırlı ve ayrık durumlarda kullanılabilecek bir yetki olup, Anayasaya
getiriliş amacına uygun olarak çıkarılmalıdır. TBMM tarafından Bakanlar
Kuruluna yasama yetkisinin devri anlamına gelebilecek nitelikte geniş
kapsamlı yetki verilmesi, yasama ve yürütme erki arasındaki
dengeyi bozar, yürütme organına üstünlük sağlar. Bu durum ise parlamenter
demokrasinin dayanağı olan kuvvetler ayrılığı ve Anayasanın 2.
maddesindeki demokratik hukuk devleti ilkesi ile çelişir' Anayasa Mahkemesinin
bundan önceki kararlarında da; örgütlenmeye ilişkin işlemlerin ivedi ve
zorunlu olmadığı, bu konuların özelliği nedeniyle uzun süreli ve çok yönlü
çalışmaları zorunlu kıldığı, bir plâna dayalı olarak ve sık sık
değiştirilmeyecek biçimde yasal kurallarla düzenlenmesi gerektiği
belirtilmiştir'' gerekçesiyle Yetki Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline
karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesi'nin 8.6.1995 günlü, 4113 sayılı Yetki
Kanunu'nu denetlediği 19.9.1995 tarih ve E.1995/44, K.1995/44 sayılı
(R.G. 29.9.1995, S.22419) ile 19.9.1995 tarih ve E.1995/39, K.1995/45 (R.G.
20.4.1996, S.22617) sayılı kararlarında ''Yetki yasasında Bakanlar
Kurulunun hangi konularda KHK çıkarabileceği açıkça belirtilmeli ve verilen
yetki, konu yönünden mutlaka belirgin olmalıdır. Yetki yasasında,
çıkarılacak KHK'lerin amaç, kapsam ve ilkelerinin belirtilmesinden amaç;
Bakanlar Kurulunun kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirebileceğinin
açıklıkla gösterilmesidir. KHK'nin amacı, kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi
geniş içerikli, her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel anlatımlarla
gösterilmemeli; değişik biçimlerde yorumlanmaya elverişli olmamalıdır''
gerekçesiyle Yetki Yasası'nın ilgili maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Yukarıda işaret edilen Mahkememiz kararlarının gerekçelerinden de
açıkça anlaşılacağı üzere; iptal istemine konu 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun 1.
maddesinin (2) No'lu fıkrasının (a) bendinde 19 alt bend, (b) bendinde 6
alt bend halinde, NASILKİ belli konu koşulunu yerine getirmek
üzere sayılarak yazılan ve bu nedenle de Anayasa'ya aykırılık kapsamında
değerlendirilmeyen niteleme gibi bir açıklık, netlik, belirlilik içermeyen 20
ve 6 No'lu alt bentlerde yer alan 'Diğer Kanun ve KHK'lerin '.'
şeklindeki kuralın, hangi Kanun ' hangi KHK ' sorusunu sordurarak
bir bilinmeyene işaret etmesi, düzenlemenin amaç ve kapsam yönünden çok geniş
ve genel anlatımla, ilgili ilgisiz tüm mevzuatı değiştirme yetkisi
tanıması itibariyle ucu açık bir mahiyet arzetmesi karşısında,
artık 'belli' bir konu ve kanundan da söz edebilmeye
imkân yoktur ve bu somut tespit sözkonusu kuralları Anayasa'ya
aykırılıkla sakatlamış bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, ilgili kuralların iptali gerektiği kanısına
vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve
Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki
Kanunu'nun iptali istenilen 1. maddesinde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile
değişiklik ve yeni düzenleme yapılacak kanun ve KHK'ler sayılmış, ayrıca diğer
kanun ve KHK'lerin görev, yetki, merkez, taşra ve yurt dışında teşkilâtlanma
esasları, kadrolar, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve
ilgilerine ilişkin hükümleri ile kamu personelinin atanma, nakil görevlendirme,
seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve
esaslarına ilişkin hükümleri de yetki kapsamına alınmıştır. 2. maddede ise göz
önünde bulundurulacak ilkeler ve yetki süresine yer verilmiştir.
Yetki Yasası ve KHK'lerle ilgili hükümler Anayasa'nın 87. ve 91.
maddelerinde düzenlenmiştir. Bakanlar Kurulu'na 'belli konularda' KHK çıkarma
yetkisinin verilmesi, 87. maddede TBMM'nin görev ve yetkileri arasında
sayılmış, 91. maddede ise KHK çıkarılmasına yetki veren yasada bulunması
zorunlu hususlar belirtilmiştir. Buna göre, yetki yasasında, çıkarılacak
KHK'nin amacı, kapsamı, ilkeleri, yetki süresi ile bu süre içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının gösterilmesi gerekmektedir. Bakanlar
Kurulu'na verilen yetki, konu, amaç, kapsam, ilke ve süre ile sınırlı bir yetki
olduğundan yetki yasasının, bu unsurları, somutlaştırarak Bakanlar Kurulu'na
çerçeve çizmesi Anayasal bir zorunluluktur. Ayrıca, 91. maddenin sekizinci
fıkrasında, yetki yasalarının, TBMM komisyonları ve Genel Kurulu'nda öncelik ve
ivedilikle görüşüleceği öngörülmüş ancak, görüşülmemesi halinde nasıl bir yol
izleneceği belirlenmemiş, bu konuda yaptırım getirilmemiştir. Anayasa'nın 91.
maddesinin birinci fıkrasında sayılan hallerde de KHK çıkarılamayacağı
belirtilerek yasama organı ve buna paralel olarak Bakanlar Kurulu için söz
konusu yetkinin kullanılamayacağı bir alan oluşturulmuştur.
Anayasa'nın 7., 87. ve 91. maddelerinin birlikte incelenmesinden,
yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olup, TBMM'ne ait bulunması ve
devredilememesi karşısında, KHK çıkarma yetkisinin, kendisine özgü ve ayrık bir
yetki olduğu bu nedenle yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ya da bu
izlenimi verecek biçimde yaygınlaştırılamayacağı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda,
maddenin Danışma Meclisi'nde görüşülmesi sırasında KHK çıkarabilmesi için hükümete
yetki verilmesinin nedeni ''çok acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir
seri kural olmadığı için, acele olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne
gidilmesi gereken hallerde çıkarılması için bu düzenleme getirilmiştir''
biçiminde açıklanmış; Anayasa Komisyonu Başkanı'nca da 'Kanun hükmünde
kararname' yasama meclisinin acil bir durumda, kanun yapmak için geçecek sürede
çıkaracağı kanun ihtiyacı, halledilmesi gereken meseleyi çözemeyeceğine; o
zaman çok geç kalınacağı endişesinden kaynaklanan bir müessesedir ve bu
müessese bunun için kurulmuştur.' denilerek, getirilen düzenlemenin amacı
vurgulanmıştır.
Bütün ayrık durumlarda olduğu gibi, KHK çıkarma yetkisinin
sınırlarının da genişletilmemesi, yasama belgelerinde yer alan getiriliş amacı
dışında kullanılmaması ve yaygınlaştırılarak yasama yetkisinin devri sonucunu
doğurmaması gerekir. TBMM'nde öncelik ve ivedilikle görüşülme zorunluluğuna
uyulmamasının bir yaptırıma bağlanmamış olması, yasama organının bu konudaki denetimini
etkisiz hale getirdiğinden, söz konusu yetkinin olabildiğince dar kapsamlı
kullanılmasının, Anayasa'nın 91. maddesinin getiriliş amacıyla bağdaşmayan
tasarrufların önlenmesi bakımından büyük önem taşıdığı açıktır.
Öte yandan, Anayasa'daki ilkelere uygun olarak çıkarılması
koşuluyla yetki kanunları ile Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin, KHK
çıkartılarak somutlaştırılmadığı sürece, süratle önlem alınmasını gerektiren
konularda sorunların gecikmeden çözümlenebilmesi amacına yönelik olarak
kullanılıp kullanılmayacağını belirleme olanağı bulunmadığından, bu tür
denetimin KHK aşamasında yapılması kuşkusuz daha doğru bir yöntemdir. Ancak,
yetki kanununun, konu ve içerik bakımından çok geniş bir alanı kapsamı
nedeniyle aciliyet ve ivediliğin söz konusu olamayacağının açıkça anlaşıldığı
durumlarda Anayasa'ya uygunluk denetiminin KHK aşaması beklenmeksizin
yapılabileceğinde duraksamaya yer yoktur.
6223 sayılı Yasa'nın dava konusu 1. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendi ile, kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında dağılımının
yeniden yapılandırılması kapsamında tüm devlet teşkilâtı ve bunların, görev,
yetki ve kadrolarının belirlenmesi; (b) bendi ile de kamu personelinin
tamamının, atanmalarından emekliliklerine kadar bütün özlük haklarının
düzenlenmesi için Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisi verilmiş, bununla da
yetinilmeyerek aynı maddenin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinin (20) numaralı
alt bendi ile fıkrada isimleri sayılarak değişiklik yapılabilmesine izin
verilen kanun ve KHK'lere ek olarak tüm devlet teşkilâtı, aynı fıkranın (b)
bendinin (7) numaralı alt bendi ile de (b) bendinde sayılan kanun ve KHK'ler
dışında kalan kamu personelinin tamamı kapsama alınarak sayma yönteminin
getirdiği sınırlama ortadan kaldırılmış, böylece Bakanlar Kurulu'na teşkilât ve
personel konusunda sınırsız bir düzenleme yetkisi verilmiştir.
Bu durumda, dava konusu kurallarla tanınan yetkinin, TBMM'nin,
Bakanlar Kurulu'na ancak belli konularda KHK çıkarma yetkisi verebileceğini
öngören Anayasa'nın 87. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Ayrıca, tüm devlet teşkilâtını ve personelini kapsayan bir yetkilendirmenin,
Anayasa'nın 87. maddesinin amacına uygun olarak öncelik ve ivedilik unsurlarını
taşıdığı da ileri sürülemez.
Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasına göre, siyasi haklar
ve ödevlerin KHK'lerle düzenlenmesi olanaklı değildir. Kamu hizmetlerine girme
hakkının düzenlendiği 70. maddeye Anayasa'nın 'siyasal haklar ve ödevler'
başlıklı bölümünde yer verilmiştir. Bu maddede, Her Türk'ün, kamu hizmetlerine
girme hakkına sahip olduğu, hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilemeyeceği belirtilmiş, Madde gerekçesinde de 'Kamu
hizmetlerine girme vatandaşların en tabii hakkıdır. 1961-1980 arası, siyasi
partilerin, uygulamada pek titizlik göstermedikleri bir maddedir. Prensip
olarak, kamu hizmetlerine girme hakkı 1961 Anayasasında olduğu gibi aynen
muhafaza edilmiştir. Ancak kamu hizmetine alınacak memur ve kamu görevlileri
ile ilgili düzenlemede bu hakkın kötüye kullanılmasını önleyecek hükümler
getirilmiştir.' denilerek, Madde'nin düzenlenmesindeki amaç belirtilmiştir.
Buna göre, kamu hizmetlerine girme hakkının, KHK'lerle düzenlenemeyeceğinde
duraksamaya yer yoktur. 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun dava konusu 1. maddesinin
1 numaralı fıkrasının (b) bendinde, 'Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin
çalışmalarında etkinliği artırmak üzere, bunların atanma, nakil, görevlendirme,
seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve
esaslarına ilişkin konularda düzenlemede bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi' verildiği belirtilmiştir. Böylece Bakanlar
Kuruluna memurlar ve diğer kamu görevlilerinin seçilmeleri, atanmaları,
görevden alınmaları ve emekliye sevk edilmeleri gibi Anayasa'nın, 70.
maddesinde düzenlenen kamu hizmetlerine girme hakkıyla ilgili konularda da KHK
çıkarma yetkisi verilmiştir. Bu durumun, siyasi haklar ve ödevlerle ilgili
alanlarda, KHK çıkarılmasına izin vermeyen Anayasa'nın 91. maddesiyle
bağdaşmadığı açıktır.
Belirtilen nedenlerle 6223 sayılı Yasa'nın amaç ve kapsamını
belirleyen 1. maddesi ve bu doğrultuda ilkeler öngören 2. maddesinin
Anayasa'nın 7., 87. ve 91. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği
düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Öte yandan, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 65. maddesinin birinci fıkrasında, 'Genel Kurul ve
bölümler kararlarını katılanların salt çoğunluğuyla alır. Oyların eşitliği
halinde başkanın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar verilmiş olur'
denilmektedir. Buna göre, kararlarda salt çoğunluk sağlanamayarak oyların eşit
çıkması durumunda ortada oy çokluğuyla alınmış bir karar bulunmayıp, yasa
gereği başkanın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda verilmiş sayılan bir
karar söz konusu olduğundan, kısa kararın (A) bölümünde, '6216 sayılı Yasa'nın
65. maddesi uyarınca' karar verildiğinin belirtilmesiyle yetinilmesi 'oy
çokluğu' ifadesinin kullanılmaması gerekir. Bu yönden de çoğunluk görüşüne
karşıyız.
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Fettah
OTO
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı 'Yetki Kanunu'nun 1. ve 2.
maddelerinin Anayasa'ya uygunluğunun incelenmesi.
İptali istenilen kurallar ile kamu hizmetlerinin bakanlıklar
arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek, bu hizmetlerin düzenli, süratli,
etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesinin; atanma, nakil,
görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk
edilme konularında düzenlemeler yapılmak suretiyle de kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memur, işçi, sözleşmeli personel ile diğer kamu
görevlilerinin çalışmalarında etkinliklerinin artırılmasının sağlanması için,
Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi verilmekte,
bunun için de toplam yirmi beş kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik
ve yeniden düzenleme yapma imkânı tanınmakta, ayrıca, 'Diğer kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerin görev, yetki, merkez, taşra ve yurt dışında
teşkilatlanma esasları, kadrolar, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların
bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde' biçimindeki düzenlemelerle de
diğer kanun ve kanun hükmünde kararnameler kapsama alınmaktadır.
Anayasa'nın Başlangıç'ının dördüncü paragrafında, kuvvetler
ayrımının Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip,
belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni
bir işbölümü ve işbirliği olduğuna işaret edildikten sonra, 6. maddesinde,
egemenliğin yetkili organlar eliyle kullanılacağı, 7. maddesinde yasama
yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) olduğu ve devredilemeyeceği,
8. maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından Anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirileceği, 9. maddesinde
de yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmiştir.
Anayasa'nın 87. maddesinde, TBMM'nin görev ve yetkileri arasında
Bakanlar Kurulu'na belli konularda KHK çıkarma yetkisi verilmesi de
sayılmıştır. Anayasa'nın 91. maddesinde ise kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisinin verilemeyeceği yasak alanlar belirtildikten sonra, yetki
veren yasada, çıkarılacak KHK'nin amacının, kapsamının, ilkelerinin, kullanma
süresinin ve bu süre içinde birden çok kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının
belirtilmesi aranmış ve yetki yasalarının TBMM komisyonları ve Genel Kurulu'nda
öncelik ve ivedilikle görüşüleceği de hükme bağlanmıştır.
TBMM'ne ait bulunan yasama yetkisi, devredilemeyen, genel ve asli
bir yetkidir. KHK çıkarma yetkisi ise Anayasa'da sınırları belirtilen, belli
konular için verilebilen kendine özgü ve istisnaî (müstesna) bir yetkidir. Kuvvetler
ayrımı çerçevesinde devredilemeyen bir görev olan yasama yetkisine, istisna
olarak getirilen KHK çıkarma yetkisinin çabukluk gerektiren belli ve önemli
konularda, teknik düzenleme gerektiren alanlarda ya da değişkenlik gösteren
durumlarda ihtiyaç duyulan düzenlemeleri yapmak üzere verilen bir yetki
olduğunda duraksama bulunmamaktadır. Bu belirleme, KHK çıkarma yetkisi
verilmesinin getiriliş amacında mevcut olduğu gibi, yetki verilmesi için
öngörülen özel yöntemlerden, devredilemeyen genel ve asli bir yetkinin
istisnası olmasından ve Danışma Meclisi'nin KHK görüşmeleri sırasında '...çok
acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir seri kural olmadığı için, acele
olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken hallerde çıkarılması
için bu düzenleme getirilmiştir...' şeklindeki açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Bu konu, Anayasa Mahkemesi'nin 20.3.2001 günlü ve E.2001/9,
K.2001/56 sayılı kararında incelenerek ''Anayasanın 7., 87. ve 91.
maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, yasama yetkisinin genel ve asli
bir yetki olması, TBMM'ne ait bulunması ve devredilememesi karşısında KHK
çıkarma yetkisinin kendisine özgü ve ayrık bir yetki olduğu anlaşılmaktadır. Bu
nedenle bu yetki, yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ya da bu izlenimi
verecek biçimde yaygınlaştırılıp genelleştirilmemelidir. KHK'ler ancak ivedilik
gerektiren belli ve önemli konularda, kısa süreli yetki yasaları temel
alınarak, etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler için yürürlüğe konulur'',
'...Yetki yasalarına kullanma süreleri uzatılarak süreklilik kazandırılması ve
her konuda KHK'lerle düzenlemelere gidilmesi, 'önemli, zorunlu ve ivedi
durumlar' dışında bu yetkinin verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına gelir.
Böylece yasama, yürütme ve yargı erki arasındaki denge bozularak yürütme,
yasama organına karşı üstün duruma gelir'' biçiminde açıklamalarda bulunulmuş
ve bir çok kararında da benzer yorumlar yapılmıştır.
İptali istenilen kurallarla kamu hizmetlerinin düzenli, süratli,
etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesi, kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen personel ile diğer kamu görevlilerinin
çalışmalarında etkinliklerinin artırılması için Bakanlar Kuruluna toplam yirmi
beş kanun ve KHK de değişiklik ve yeniden düzenleme yapma yetkisi verilmiş,
ayrıca, diğer kanun ve kanun hükmünde kararnameler de kapsama dâhil edilmiştir.
Yetki Yasası'nda isimleri sayılan yirmi beş kanun ve KHK'nin amaçları,
yürürlükte geçen süreleri, düzenledikleri alanlar ile Bakanlar Kurulu'na
verilen yetkinin amacına bakıldığında, ortada KHK'lerle düzenleme
yapılmasını gerektiren önemli, zorunlu, aceleyi gerektiren, teknik
düzenlemeye ihtiyaç duyulan ve değişkenlik gösteren bir durumun
bulunmadığı, kapsama dâhil edilen diğer kanun ve KHK'lerin de Yetki
Yasası'nda isimleri sayılan kanun ve KHK'lerden bu anlamda bir farklarının
olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, Yetki Yasası, yirmi beş kanun ve KHK gibi
esasen geniş kapsamlı sayılan mevzuatta değişiklik yapılması için yetki
vermekle yetinmemiş, 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, (a) bendinin 20.
sırasındaki ve (b) bendinin 7. sırasındaki düzenlemeler ile kapsamını daha da
genişleterek genelleştirmiştir.
Diğer taraftan, Yetki Yasası'nın 1. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (a) bendinin 20. ve (b) bendinin 7. sıralarındaki kurallar ile
sınırları geniş ve belirsiz olan konularda düzenleme yapmak üzere Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verilmesi, Anayasa'nın 87. maddesinde
belirtilen belli konular kavramı içinde sayılması gereken bir yetkilendirme olarak
kabul edilmesi de mümkün değildir.
6223 sayılı 'Yetki Kanunu'nun 1. ve 2. maddeleri uyarınca Bakanlar
Kurulu'na verilen yetki ile Yetki Kanunu'nda sayılan ve kapsama alınan kanun ve
KHK'lerde önemli, zorunlu, acele olarak değişiklik yapma ve yeniden düzenleme
yapılmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı, sınırları geniş ve belirsiz
olan konularla kapsamın genişletilerek genelleştirildiği ve böylece kapsamın
belirsizleştirildiği gözetildiğinde, söz konusu Yasa ile yasama yetkisinin devredildiğinin
kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, Anayasa'nın 70. maddesinde yer alan, kamu hizmetlerine
girme hakkı, bu hizmete girenlerin görevde kalma hakkının da bir güvencisidir.
Atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve
emekliye sevk edilme konularında düzenlemeler yapılmak üzere Bakanlar Kuruluna
yetki veren kural, KHK ile kamu hizmeti görevinde bulunanların görevden
alınmalarını ve emekliye sevk edilmelerini mümkün hale getirmiştir. Anayasanın
91. maddesinde, Anayasanın dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve
ödevlerin, KHK ile düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Görevde kalma hakkının
güvencesi olan 70. maddede ise Anayasanın dördüncü bölümünde yer almaktadır.
Buna göre, Bakanlar Kuruluna verilen görevden alma ve emekliye sevk
etmeyi de içeren bu yetki yasak alan içinde kalmaktadır.
Açıklanan nedenlerle 6223 sayılı 'Yetki Kanunu'nun 1. ve 2.
maddeleri Anayasa'nın, Başlangıç bölümünde yer alan kuvvetler ayrımına, 7., 87.
ve 91. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
Bu düşüncelerle redde ilişkin görüşlere katılmadım.
KARŞIOY YAZISI
6223 sayılı Kanun'la, kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli
bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat,
görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine ilişkin konularda Kanun Hükmünde
Kararname çıkartmak için Bakanlar Kurulu'na yetki verilmiştir.
Anayasa'nın 5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri
belirtilmiş; çeşitli maddelerinde de bu görevlerin somutlaştırılması bağlamında
Devletin ilgili konularda gerekli tedbirleri alacağı ayrıca ifade edilmiştir.
Yasama, yürütme ve yargı erklerinin hangi organlarca kullanılacağı sırasıyla
7., 8. ve 9. maddelerde hükme bağlanmış; kamu hizmeti görevlileriyle ilgili
genel ilkeler de 128. maddede yer almıştır.
Kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde
yürütülmesi esasen Devletin asli ve sürekli görev alanı olup, devlet hayatına
yön veren tüm düzenlemeler ve İdare'nin tüm faaliyetleri bu kapsamda mütalaa
olunabilir.
Anayasa'nın 91. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Bakanlar Kurulu'na Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi verebileceği
belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasında bu amaçla çıkarılacak yetki kanununun,
KHK'nin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde
birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını göstereceği öngörülmüştür.
Dava konusu 6223 sayılı Kanun'un 1. maddesinde amaç ve kapsam, 2.
maddesinde de ilkeler ve yetki süresi belirtilmiştir. Birinci madde Bakanlar
Kurulu'na merkezi idare teşkilatında her türlü değişikliği yapma yetkisini
verdiği gibi, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler,
sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirme,
seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve
esaslarında da düzenlemelerde bulunma yetkisini vermiştir.
Anamuhalefet Partisi, dava dilekçesinde, yetki yasasının çok geniş
bir alanı kapsaması ve belirsiz olması, ayrıca ortada önemli, ivedi ve zorunlu
bir ihtiyaç yokken Bakanlar Kurulu'na bu kadar geniş yetkiler verilmesinin
yasama yetkisinin devri anlamına geldiğini öne sürerek Kanun'un 1. ve 2.
maddelerinin Anayasa'nın 2., 7., 87. ve 91. maddelerine aykırılıktan dolayı
iptali isteminde bulunmuştur.
İstemin reddi yönünde verilen karara aşağıdaki nedenlerle
katılmıyorum:
Anayasa'nın doğru yorumlanabilmesi bakımından öncelikle, KHK'nin
ne olduğu, hangi tarihsel ihtiyaçlardan doğduğu, hangi tarihsel evrelerden
geçerek Anayasa'daki bugünkü şekline geldiği üzerinde durulmalıdır.
Kanun Hükmünde Kararname ilk anayasa denememiz diyebileceğimiz
1876 Osmanlı Anayasası (Kanun-u Esasi) ile Türk hukukuna girmiştir.
1876 tarihli Osmanlı Kanun-u Esasisinin 36. maddesinde Heyet-i
Vükelaya (Bakanlar Kurulu) geçici kanun çıkarma yetkisi verilmişti. Madde metni
şöyledir:
'Meclis-i Umumi mün'akit olmadığı zamanlarda Devleti bir
muhataradan veya emniyet-i umumiyeyi halelden vikaye için bir zaruret-i
mübreme zuhur ettiği ve bu bapta vazına lüzum görülecek kanunun
müzakeresi için Meclisin celp ve cem'ine vakit müsait olmadığı halde Kanun-u
Esasi ahkamına mugayir olmamak üzere Heyet-i Vükela tarafından
verilen kararlar, Heyet-i Mebusan'ın içtimaiyle verilecek karara kadar ba
irade-i seniye, muvakkaten kanun hüküm ve kuvvetindedir'.
Maddenin sonuna 1909 yılında yapılan değişiklikle '' ilk içtimada
Heyet-i Mebusan'a tevdi edilmek lazımdır' ibaresi eklemiştir. Buna
göre, Osmanlı Genel Meclisi toplantı halinde olmadığı zamanlarda Devleti bir
tehlikeden korumak veya kamu güvenliğine bir zarar gelmesini önlemek için acil
bir ihtiyaç doğduğunda, bu konuda çıkarılması gerekli görülecek
kanunun görüşülmesi için Meclisin toplantıya çağırılmasına vakit bulunmadığı
takdirde Anayasa hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla Bakanlar Kurulu tarafından
verilecek kararlar, Mebusan Meclisinin toplanarak karar vermesine kadar Padişah
onayıyla geçici kanun hüküm ve kuvvetinde olacaktır.
Osmanlı Meclisi Umumisi Meclisi iki meclisten (Mebusan ve
Ayan) meydana gelmekteydi. Meclis yılda sadece birkaç ay toplanırdı.
Toplantıların açılış ve kapanışı da Padişahın takdirine göre olurdu. Yasalar,
her iki mecliste her madde ayrı ayrı ve sonra da tümüyle oylanarak onaylanmak
suretiyle yapılırdı. Yani oldukça yavaş işleyen bir sistem söz konusudur.
Sürekli savaş ve gailelerle boğuşan Osmanlı Devletinde ilk Anayasa deneyine
girişilirken böyle bir kuruma ihtiyaç duyulmuştur. 1908'de İkinci Meşrutiyetin
ilanından sonra iş başına gelen İttihat ve Terakki döneminde 'kanunu
muvakkat' yöntemine yaygın şekilde başvurulmuştur.Enver Paşa'nın tarihe
geçen 'yok kanun, yap kanun' sözünün ortaya koyduğu gibi, İttihat ve Terakki
yöneticileri gerek duydukları yasaları Meclisi devreye sokmaksızın, bu yöntemle
süratle çıkarabilmekteydiler. Yine de bu dönemde, oldukça başarılı ve
sistematik kanunların da yapıldığını belirtmek yerinde olur. Nitekim, Memurin
Muhakematı Hakkında Geçici Kanun, Cumhuriyet döneminde de uzun yıllar
uygulanmıştır.
Cumhuriyet döneminde 1921 ve 1924 anayasalarında KHK kurumuna yer
verilmemiştir. 1961 Anayasasında da yer almayan bu kurum,Türk Anayasa sistemine
1971 askeri müdahalesi ile geri gelmiştir. 12 Mart muhtırası
ile görevdeki Hükümet istifaya zorlandıktan sonra, partisinden istifa
ettirilerek tarafsız hale getirilen bir Başbakan başkanlığında teknokrat
ağırlıklı bir hükümet kurdurulmuştur. Siyasi tabanı olmayan bu hükümetin
'anarşi' ortamında iki meclisli (Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu) bir
sistemde icraat yapabilmesi için KHK müessesesinin Anayasaya konması yoluna
gidilmiştir. Bu amaçla 20.9.1971 tarihli ve 1488 sayılı Kanunla Anayasa'nın 64.
maddesi şu şekilde değiştirilmiştir:
'' (ikinci fıkradan itibaren) Türkiye Büyük Millet Meclisi
kanunla, belli konularda, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararnameler çıkarmak yetkisi verebilir. Yetki veren kanunda, çıkarılacak
kararnamelerin amacı, kapsamı ve ilkeleriyle bu yetkiyi kullanma süresinin ve
yürürlükten kaldırılacak kanun hükümlerinin açıkça gösterilmesi ve kanun
hükmünde kararnamede de yetkinin hangi kanunla verilmiş olduğunun belirtilmesi
lazımdır.
Bu kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe
girerler. Ancak kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de
gösterilebilir. Kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan
kararnameler, Anayasa'nın ve yasama meclisleri içtüzüklerinin kanunların
görüşülmesi için koyduğu kurallara göre, ancak komisyonlarda ve genel
kurullarda diğer kanun tasarı ve tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp karara
bağlanır.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.
Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmi Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer.
Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde
yer alan temel hak ve hürriyetler ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar
ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez. Anayasa Mahkemesi, bu
kararnamelerin Anayasaya uygunluğunu da denetler'.
Değişikliğin gerekçesinde 'Parlamenter rejimlerde kanun yapmanın
belli usullere uyulmak zorunluluğu nedeniyle, bir zaman aldığı ve gecikmeler
meydana getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadi ve sosyal şartların gereği
olarak, bazı hukuk kurallarının bu usuller dışında yürürlüğe konulabilmesi
çağdaş Devlet anlayışının tabii bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.'
denilmiştir. 1961 Anayasası'nda, savaş ve sıkıyönetim hallerinde çıkarılacak
kanun hükmünde kararnameler hakkında özel hükümler yer almamıştır.
Kanun hükmünde kararname müessesesi, 1982 Anayasası'na daha da
genişletilerek girmiştir. Anayasa'nın 91. maddesinde genel
olarak kanun hükmünde kararnameler; 121. maddesinin son fıkrasında olağanüstü
hal süresince çıkarılabilecek kanun hükmünde kararnameler; 122. maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkralarında da sıkıyönetim süresince çıkarılabilecek kanun
hükmünde kararnameler düzenlenmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinde ise
olağanüstü hallerde, savaş ve sıkıyönetim hallerinde çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa
Mahkemesi'nde dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemeler Anayasa'ya
Milli Güvenlik Konseyi tarafından koydurulmuştur. Böylece, 12 Eylül
1980 askeri darbesini yapan kadro, Osmanlı Kanunu Esasisinde devletin bir
tehlikeye düşmesi ihtimaline karşı, Meclisin toplanamadığı dönemlerde Bakanlar
Kurulu'na, ivedi ihtiyaçlar karşısında geçici kanun çıkarma konusunda yetki
verilmesi amacına yönelik düzenleme ile 1961 Anayasasındaki, kanun yapma
sürecinin uzun ve karmaşık olasından doğan sakıncaları önlemek ihtiyacına
dayanan düzenlemeyi birleştirmiş; hem yetki kanununa dayanan kanun hükmünde
kararname müessesesini hem de herhangi bir yetki kanununa dayanmayan, üstelik
Anayasallık denetimi olmayan bir hukuk ucubesini Anayasamıza
koymuştur. Kuşkusuz bu düzenleme mutlaka gerekliyse, hiç olmazsa, Anayasa
yargısına açık tutulması ancak verilecek bir iptal kararının sıkıyönetim veya
olağanüstü halin kalktığı tarihte yürürlüğe girmesi öngörülerek, temel haklara
daha saygılı bir yol izlenebilirdi. 1982 Anayasası bu haliyle, Osmanlı
Hukukunun temel belgelerinden olan Mecelle-i Ahkamı Adliye'nin,
hukukun genel prensiplerini yansıtan 'Zaruretler memnu olanı mubah
kılar. Mani zail oldukta yasak avdet eder' kuralının dahi
gerisindedir.
Batı ülkelerinin bazılarında olağanüstü durumlarda geçerli benzer
düzenlemeler varsa da, soğuk savaşın bitiminden sonra hiçbir ileri demokrasi bu
yöntemleri kullanmamıştır.
Anayasa'nın Başlangıç bölümünde 'Kuvvetler ayrımının,
Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet
yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir
işbölümü ve işbirliği olduğu' belirtilmiş; 7. maddesinde yasama yetkisinin Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) olduğu vurgulanmıştır.
Anayasanın Üçüncü Kısmının Birinci Bölümünde TBMM'nin kuruluşu, üyeliği ve
işleyişi düzenlenmiş; bu bağlamda 88.maddede kanun tasarı ve tekliflerinin
TBMM'de görüşülme usul ve esaslarının İçtüzükle düzenleneceği belirtilmiş, 95.
maddede içtüzük hükümlerinin, siyasi parti gruplarının Meclisin bütün
faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenleneceği
öngörülmüştür. Anayasa'nın 97. maddesine göre 'TBMM Genel Kurulundaki
görüşmeler açıktır ve tutanak dergisinde tam olarak yayımlanır'.
TBMM İçtüzüğü'nün 90. maddesinde kanun hükmünde kararnamelerin ve
yetki kanunlarının, 91. maddesinde temel kanunların yapılması usul ve esasları
düzenlenmiştir. Temel kanunların yapılması usul ve esasları TBMM İçtüzüğünde
31.1.2007 tarihinde yapılan değişikliklerle önemli ölçüde kolaylaştırılmış;
görüşme süreleri kısaltılmıştır.
Çoğunluğa sahip olanın istediğini yapması şeklindeki ilkel
demokrasi evresini geride bırakmış, katılımcı demokrasi esaslarını benimsemiş
çağdaş rejimlerde yasalar açık, şeffaf ve serbest tartışma esaslarına dayalı
süreçlerle yapılır. Bu yolla azınlıktaki görüşlerin de yasalaşma sürecinde dile
gelmesi, çıkacak yasanın fayda ve mahzurlarının etraflıca değerlendirilmesi,
toplumun tüm kesimlerinin görüşlerini Meclise iletme olanağını bulması, ortaya
atılacak fikirlerin ve karşıt görüşlerin ilerideki yasama çalışmalarında da
gözetilmesi sağlanır. Anayasa, Meclis görüşmelerinin tutanağa kaydedilmesini
öngörmüştür. Tutanaklar daha sonraki uygulamalara ve yargı kararlarına
ışık tutmaktadır. Kanun hükmünde kararnamelerin yapılışı ise bu özellikleri
taşımamaktadır. Bu nedenle demokratik bir ülkede aslolan, kanun niteliğindeki
hukuk kurallarının kararname ile değil olağan yasama yoluyla yapılmasıdır.
Kanun hükmünde kararnamelerin özelliği ise tartışılmadan, süratle yasal
bir düzenleme yapılmasıdır. Kararnamelerin yayımlandıkları gün Meclise sunulma
zorunluluğu ve Meclis komisyonları ile genel kurulda öncelikle ve ivedilikle
görüşüleceklerinin Anayasada öngörülmüş olması, bunlara ancak ivedilik bulunan
hallerde başvurulabileceğinin kanıtıdır. Genel ve çok kapsamlı konularda ivedilikten
söz edilemez. 'İvedilik', konuya Bakanlar Kurulunun atfettiği ivedilik değil,
koşulların yarattığı nesnel ivediliktir. Yasama organının tek meclisli olduğu,
uzun ve kendi içinde belli bir sistematiğe sahip olan veya bütünlük arz eden
konuların temel kanun yoluyla yasalaştırılması da mümkün olduğundan, yasama
yetkisinin kullanımına bir istisna niteliğindeki kanun hükmünde kararnamelerin
olağan kanun süreci bir kenara bırakılarak geniş biçimde kullanılması,
katılımcılığı kısıtladığından, demokrasi ilkeleriyle de bağdaşmaz.
Anayasa'nın bir konuyu kanun hükmünde kararname ile düzenlemek
veya olağan yoldan kanun tasarısı sunmak konusunda tam bir serbesti içinde
bırakmadığı, konuda siyasal iktidarın geniş bir takdir hakkına sahip olmadığı
açıktır. KHK müessesesinin tarihi geçmişi, Anayasa'daki özel hükümlerle çizilen
çerçeve ve katılımcı demokrasinin gerekleri başka bir yoruma imkan
bırakmamaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi müstakar içtihatlarıyla
Anayasa'nın bir yorumunu yapmış ve konuyu bir dengeye kavuşturmuştur. (Anayasa
Mahkemesinin E:2001/9, K:2001/56 sayılı ve aynı doğrultudaki E:2000/45,
K:2000/27; E:1997/3,K:1997/2; E:1994/49,K:1994/45; E:1993/26,K:1993/28 ve
E:1988/64,K:1990/2 sayılı kararları). Kanun hükmünde kararname yöntemine ancak
özel durumlarda başvurulabilecek olması ve bu müessesenin mahiyeti, başka türlü
bir yoruma esasen olanak vermemektedir.
E:2001/9, K:2001/56 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında, yetki
yasasında Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin 'amaç', 'karsam' ve 'ilkeleri'nin
belirlenmesinden amacın bu yetki ile Bakanlar Kurulunun neleri
gerçekleştirebileceğinin açıklığa kavuşturulması olduğu; KHK'nin amacı, kapsamı
ve ilkelerinin de konusu gibi geniş içerikli, her yöne çekilebilecek, yuvarlak
ve genel anlatımlarla gösterilmemesi, değişik biçimlerde yorumlanmaya elverişli
olmaması gerektiği belirtildikten sonra, her konuda KHK'lerle düzenlemelere
gidilmesinin, 'önemli, zorunlu ve ivedi durumlar' dışında bu
yetkinin verilmesinin, yasama yetkisinin devri anlamına geleceği
vurgulanmaktadır.
İptali istenen 6223 sayılı Yasa kuralları, kamu kurum ve
kuruluşlarının tüm teşkilatı ve kamu görevlilerine ilişkin tüm konularda kanun
hükmünde kararname ile düzenleme yapmak üzere Bakanlar Kurulu'na yetki vermektedir.
Her ne kadar yasanın 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin
olarak 19 adet kanun ismen sayılmak suretiyle yasanın kapsamı belirtilmeye
çalışılmışsa da 20. alt bent olarak 'diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin '' denilerek, mer'i kanunların tamamında amaca
uygun görülecek düzenlemelerin yapılması yolu açılmıştır.Yasanın 1.maddesinin
(2) numaralı fıkrasının (b) bendinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer kamu
görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme,
görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarıyla ilgili
olarak ismen sayılan 6 adet kanunda yapılacak değişiklik ve düzenlemeler için
yetki verilmesine ilaveten 7. alt bent olarak 'diğer kanun ve kanun
hükmünde kararnameler '' denilmek suretiyle, anılan tüm bu
kişiler ve bunlara ilişkin statüler, yasa kapsamına alınmıştır. Bu kadar geniş
bir alana giren düzenlemelerin hepsinin ivedilik taşıdığından söz edilemez.
Merkezi idare teşkilatının ve burada çalışan her statüdeki kişilerin bütünüyle
etkileneceği, sayısı belirsiz bir seri düzenlemenin olağan yasama yoluyla
TBMM'de yapılması yerine istisnai bir yöntem olan, açıklık, şeffaflık,
demokratik katılım ve tartışma ölçütlerine uymayan kanun hükmünde
kararnamelerle yapılması demokrasi ilkelerine uymadığından Anayasa'nın 2.
maddesine, yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğundan 7. maddesine KHK'leri
düzenleyen 91. maddesine aykırıdır.
6223 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkralarının (b) bentlerinde yapılacak düzenlemelerin kimleri etkileyeceği ve
nelere ilişkin olduğu belirtilmiştir. Bunlar 'kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlileri'dir. Düzenlenecek hususlar 'bunların atanma, nakil,
görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk
edilme usul ve esasları'dır.
Anayasa'nın 70. maddesinde kamu hizmetlerine girme hakkı
düzenlenmiştir. Buna göre, her Türk, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir;
hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım
gözetilemez. Kamu hizmetlerine girme hakkı, Anayasanın 'Temel Haklar ve
Ödevler' başlıklı İkinci Kısmının 'Siyasi Haklar ve Ödevler' başlıklı Dördüncü
Bölümü'nde yer almaktadır. Bu bölümde yer alan hak ve ödevlerin kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenmesi, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasıyla
yasaklanmıştır.
Kamu hizmetine girme hakkı, diğer siyasi haklarda olduğu gibi, bir
kez kullanılmakla tüketilecek bir hak değildir; Anayasa'nın 12. maddesinde
belirtildiği gibi 'kişiliğe bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez'dir.
Bu nedenle bahse konu hak, ilk kez kamu hizmetine girmek anlamına
geldiği kadar, görevin gerektirdiği niteliklere sahip olunduğu sürece,
bulunduğu kamu hizmetinden başka bir kamu hizmetine geçebilmeyi, üst görevlere
terfi edebilmeyi, hukuka aykırı olarak kamu hizmetinden ayrılmak zorunda
bırakılmamayı ve emekli edilmemeyi de içerir. Bunlar, kamu hizmetine girme
hakkına anlam ve süreklilik kazandıran alt açılımlarıdır.
Anayasalarda olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de
çok kısa ve özlü olarak belirtilen temel hakların tüm alt açılımlarıyla
birlikte koruma altında kabul edilmesi, çağdaş hak ve özgürlük anlayışının
gereği olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları da
bu yöndedir.
6223 sayılı Yasa 'istihdam edilen kişilere' ilişkin düzenleme
yetkisi vermiş olduğuna bakılarak, zaten kamu hizmetinde olan kişileri
kapsadığı, bu nedenle kamu hizmetine girme hakkını etkilemediği öne sürülemez.
Bu nedenle iptali istenen yetki yasası, Anayasa'nın 70. maddesine aykırıdır.
Yasa'nın 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen
'ilkeler' ve (2) numaralı fıkrasında altı ay olarak belirlenen 'süre' ye
gelince: İlkeler çok geniş kapsamlı, genel ve değişik şekillerde
yorumlanabilecek nitelikte olduğundan, Anayasa'ya aykırı her türlü düzenlemeyi
gerekçelendirmeye elverişlidir. Bu nedenle Anayasa'nın 91.maddesi anlamında,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin ilkelerinin yetki yasası ile belirlendiği
söylenemez. Bu durumda yasanın 1. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde 2.
maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci maddeye ilişkin aynı nedenlerle
iptali gerekir. Anayasa'ya aykırı olarak verilen bir yetkinin süresinin de
geçerliliği olamayacağından, (2) numaralı fıkra da iptal edilmelidir.
İptal davasının görüşülmesi sırasında, davacının istemi
doğrultusunda yürürlüğün durdurulması kararı verilip verilmeyeceği de ele
alınmış ve koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Yetki
Yasası'nın, Anayasa'nın 70. maddesindeki kamu hizmetlerine girme hakkını ihlal
eden düzenlemelere olanak verdiği ve bundan dolayı telafisi güç mağduriyetler
doğabileceği gözetilerek, 1. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının (b)
bentleri ile 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin yürürlüklerinin
durdurulması gerektiği düşüncesiyle, yürürlüğün durdurulması isteminin reddine
ilişkin karara da katılmadım.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|