"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
'Muteriz vekili, dilekçesinde müvekkiline ait işyerinde çalışan Menderes Koç isimli işçinin yakalandığı meslek hastalığının iki gün içerisinde kuruma bildirilmeme gerekçesi ile müvekkili şirkete 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi uyarınca 844 YTL idari para cezası tahakkuk ettirildiğini, işçinin hastalığının henüz meslek hastalığı olarak tespit edilmediğini beyanla, cezanın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz iptali talep edilen ve idare tarafından tahakkuk ettirilen idari para cezası nedeniyle dayanılan yasa kuralı yönünden, uygulanması muhtemel kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vardığından, uyuşmazlık hakkında bir karar vermeden önce dayanılan kuralın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği kanaatine varmıştır.
A-) MAHKEMEMİZİN YETKİSİ
Anayasanın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, 'Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
B-) YASA METİNLERİ
1- İPTALİ İSTENEN YASA MADDESİ
08.02.2008 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 5728 sayılı Kanunun 578. maddesinin (öö) fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu hususunda mahkememizde ciddi bir kanaat oluştuğundan, anılan yasa hükmünün aykırı olduğu, aşağıda belirtilen Anayasa kuralları karşısında değerlendirilerek iptali istemidir.
5728 sayılı Yasanın 578. maddesinin (öö) fıkrası ile 4857 sayılı Yasanın 108/2. maddesi iptal edildiği için, 4857 sayılı Yasa uyarınca idare tarafından verilen idari para cezalarının iptalinde Sulh Ceza Mahkemesi olarak mahkememiz yetkili kılınmıştır. Dolayısıyla anılan kuralın somut olayda uygulanması söz konusu olduğundan, dayanılan yasa kuralının Anayasaya aykırı olduğu yönünde mahkememizin yetkisi bulunduğu düşülmüş ve mahkemenize başvurulmuştur. Zira uygulanacak yasa kuralı, bakılmakta olan davayı yürütmeye, uyuşmazlığı çözmeye, davayı sona erdirmeye ve kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak göreve, dolayısıyla da yargı yoluna ilişkin kuraldır.
2-) DAYANILAN ANAYASA KURALLARI
İptali istenilen 5728 sayılı Yasanın 578. maddesinin (öö) fıkrası Anayasanın başlangıç, 2., 141 ., 142., 153. ve 155. maddelerine aykırıdır:
a-) Kuralın Anayasanın başlangıç kısmı ile 2. maddesine aykırı olduğu yönündeki gerekçeler:
Anayasa'nın başlangıç bölümünün üçüncü paragrafında, 'Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi veya kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı' kuralına yer verilmiş, Cumhuriyetin niteliklerinin belirlendiği 2. maddesinde de, Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına saygılı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır.
Hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir. Hukuk devleti ilkesi, devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliğinin bulunmasını, yasa koyucunun da her zaman Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile kendisini bağlı saymasını gerektirir.
Hukuk devletinin bir ilkesi de yargılamanın adil olmasıdır. Bu prensip, yargılamanın doğal ve asli yerinde yapılmasını gerekli kılmaktadır. İtiraz konusu kuralın, adli ve idari yargı ayrımına yer veren ve idari işlemlerin kural olarak idari yargı yerlerinde çözümlenmesi ilkesini benimsemiş olan Anayasanın başlangıç ve 2. maddesine aykırı görülmüştür.
b-) Kuralın Anayasanın 141. maddesine aykırı olduğu yönündekigerekçeler:
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. Anayasa Mahkemesinin kararları ışığı altında uyuşmazlıkta ceza yaptırımından çok, idari işlem niteliği ağır bastığından uyuşmazlıkların idari yargı yerlerince çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkeme kararı doğrultusunda uyuşmazlıkların çözümü için 4857 sayılı Yasanın 108/2. maddesinde görevli mahkeme olarak idare mahkemesi benimsenmiş iken ve yasa kuralının temelinde mahkeme kararının gerekçesi bulunduğu halde, uyuşmazlıkları tekrar adli yargı yerlerinin önüne getirmek, emek ve zaman kaybına neden olmaktadır. İdari yargı yerlerine de adli yargı yerleri gibi rahat bir şekilde ulaşıldığı gözetildiğinde, yasa kuralının Anayasanın anılan kuralına aykırı olduğu açıktır.
c-) Kuralın Anayasanın 142. maddesine aykırı olduğu yönündekigerekçeler:
Anayasa Mahkemesi'nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa'da adlî ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, kural olarak idare hukuku alanına giren konularda idarî yargı, özel hukuk alanına giren konularda adlî yargı görevli olacaktır. Bu durumda idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun mutlak bir takdir hakkının bulunduğunu söylemek mümkün değildir. İdarî yargının denetimine bağlı olması gereken idarî bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde yasakoyucu tarafından adlî yargıya bırakılabilir. Somut olayda mahkeme kararında belirtilen ve ancak çok sınırlı hallerde uygulama alanı bulan kamu yararına rastlanılmadığı gibi işin adli yargı yerinde çözümünü gerektiren ve onun denetimine tabi tutan bir zorunluluğa da rastlanılmamıştır. Bu nedenle yasa kuralının Anayasanın 142. maddesine aykırı olduğu düşünülmüştür.
e) Kuralın Anayasanın 153. maddesine aykırı olduğu yönündekigerekçeler:
Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu kural gereğince, yasama organı yapacağı düzenlemelerle daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını göz önünde bulundurmak, bu kararları etkisiz kılacak biçimde yasa çıkarmamak, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştıramamak yükümlülüğündedir.
Hukuk devletinde, devletin bütün eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistem anlaşılır. Hiç kuşkusuz yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki devredilemez. Meclis bu yetkisini Türk Milletinden alır ve bu yetkiyi millet adına kullanır. Meclisin milletten aldığı yetki çerçevesinde çıkardığı kanunların Anayasaya uygunluk denetimini ise, Türk Milleti adına hüküm vermeye yetkili Anayasa Mahkemesi tarafından yapılır. Anayasa Mahkemesi Türk Milleti adına karar verir iken, devredilmez yasama yetkisine dokunmaksızın, yasaların Anayasaya uygunluğunu denetleyerek, meclise hukuk devleti yolunda ilerlemede ışık tutar. Meclis yasama yetkisini kullanırken o konuda aynı ya da benzer nitelikteki Anayasa Mahkemesi kararlarını da göz önünde tutmak zorundadır. Hiç kuşkusuz mahkeme kararlarının da zaman içerisinde değişmesi mümkündür, dolayısıyla mahkemenin daha önceden verdiği bir iptal kararının aksine benzer nitelikteki bir yasal düzenlemenin, aradan kabul edilebilecek bir süre geçtikten sonra, yasallaşması mümkündür. Yasa koyucunun faaliyetlerinde kendisini her zaman Anayasaya ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması gerekir. Çünkü; yasanın da üstünde yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa vardır. Hukukun ana ilkellerine dayanmayan, devletin amacı ve varlığı nedeniyle bağdaşmayan ve sadece belli bir anda ortaya çıkarılan yasalar kamu vicdanına olumsuz tepkiler yaratır. Böyle bir tasarrufu hukuk devletini tasarrufu niteliğinde saymak imkansızdır. Yasama organının Anayasa Mahkemesi kararlarını dikkatlice incelemesi ve eğer mahkeme tarafından bir iptal kararı verilmişse bunun gerekçesindeki hususları dikkate alarak yeni kanun hükmünü bu bağlamda hazırlaması gerekmektedir. Yüksek Mahkemenin kararlarında vurguladığı gibi, '... Bu bağlılık Anayasa Mahkemesi'nin Anayasaya aykırı bularak iptal ettiği bir konuda aynı içerik ve nitelikte yeni bir yasa çıkarılmamasını da gerekli kılar. Anayasanın bu hükmü gereğince, yasama organı Anayasa Mahkemesi'nin Anayasaya aykırı bularak iptal ettiği bir kuralın aynını ya da değişik ifadelerle benzerini yasalaştırmaması gerekir. Yasama organı, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kanarından sonra aynı konuda bir yasa yaparken Anayasa Mahkemesi kararı gerekçesinde gösterilin iptal nedenlerini dikkate almalıdır.'
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce 1475 sayılı Yasanın idari para cezalarında yetkili mahkemenin seyrini inceleyecek olursak;
1475 sayılı eski İş Kanunu döneminde idari para cezalarının itiraz merci yetkili Sulh Ceza Mahkemeleri iken, Anayasa Mahkemesinin 15.05.1997 gün 1996/72 E., 1997/51 K. sayılı kararı ile İmar Kanunu'nun 42. maddesi, 08.10.2002 tarihli E:2001/225, K:2002/88 kararı ile 506 sayılı Kanunun 140. maddesi, 17.02.2004 tarihli E:2003/72 ve K:2004/24 sayılı kararı ile de 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nun 41 inci maddesinin 'Verilen para cezalarına karşı yetkili Sulh Ceza Mahkemesinde' itiraz edilebileceği cümlelerini iptal kararı vermesi üzerine, yasalardaki idari para cezasını düzenleyen maddelerin Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda, yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin yorumlarını da esas alarak yeniden düzenlemeler yapıldı.
22.05.2003 gün ve 4857 sayılı Yasanın 108/2. maddesi ile idari para cezalarına karşı, idari yargı yerlerine başvuru olanağı getirildi. Ancak 5326 sayılı Kabahatler Kanununun yürürlüğe girmesi ile birlikte, idari yargı yerlerince, yargı yolu bakımından görevsizlik kararları verilerek uyuşmazlıklar tekrar Sulh Ceza Mahkemesi önüne getirildi. Nihayet 5326 sayılı Yasanın 3. ve 28/7. maddesinde yapılan değişiklikler sonucu, uyuşmazlık tekrar idari yargı yerlerine geçmesine karşın aradan iki yıl geçmeden bu defa 5728 sayılı Yasanın 578. maddesinin (öö) fıkrası ile 4857 sayılı Yasanın 108/2. maddesi iptal edilerek uyuşmazlık tekrar Sulh Ceza Mahkemesinin önüne getirildi.
Anayasa Mahkemesinin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesindeki, 'Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler' cümlesini iptal etmesinin gerekçesinde; 'idarenin hizmetleri gereği gibi ve ivedilikle görebilmesi için, yaptırım uygulama yetkilerine gereksinimi olduğu, idarenin bu yetkilerle kamu düzeni ve kamu güvenliğini, kamu sağlığını, ulusal servetleri zamanında ve gereği gibi koruyabileceği, bu nedenlerle idareye geniş ve çeşitli yaptırımlar uygulama yetkisinin tanındığı, idari cezalarında idari yaptırımların en önemlilerinden birisi olduğu, idari cezalar arasında yer alan para cezalarını diğer cezalardan ayıran en belirgin niteliğin onların idari makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak verilmesi olduğu, tarihsel gelişimine paralel olarak Anayasa'da adli ve idari yargı ayrımına gidildiği, Anayasanın 125 inci maddesi birinci fıkrasında 'idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır' denilirken, 140, 142, 155 inci maddeleriyle de idari-adli yargı ayrımının kurumsallaştırıldığı, kural olarak idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemlerinin idari yargı, özel hukuk alanına giren işlemlerinin de adli yargının denetimine tabi olduğu, itiraz başvurusuna konu olan idari para cezasının, kamu gücünün kullanılması ile ilgili ve Yasada belirtilen kurallara uymayanlara idari bir yaptırım uygulanması niteliğinde olduğundan, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili kılınması gerektiği, bu nedenle de itiraz konusu kural Anayasa'nın 2., 125. ve 155 inci maddelerine aykırı olduğundan iptalinin gerektiğine hükmolunmuştur' denilerek, söz konusu kural nedeniyle verilen idari para cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulması gerektiği belirtilmiş, yasama organı bu gereği, 4857 sayılı Yasanın 108/2. maddesi ile yerine getirmesine rağmen daha sonra bu kuraldan ayrılarak yargı yolunu adli yargının aleyhine ve idari yargının lehine olacak şekilde değiştirmiştir.
Görüldüğü üzere aynı olmamakla birlikte benzer nitelikteki bir olayda Meclis Anayasa Mahkemesinin daha önceden verdiği kararların aksine bir düzenlemeye gitmiştir. Oysa Meclis, Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen üç yasaya ilişkin iptal gerekçelerini esas alarak 4857 sayılı Yasanın 108/2. maddesini düzenlemesine rağmen kamu yararı zorunluluk ve yargı yolu bütünlüğü gerekleri bulunmadığı halde, adli yargının iş yükünü idari yargı lehine olacak şekilde artırmıştır. 5326 sayılı Yasanın 28/7. maddesi hariç bu yasadan kaynaklanan uyuşmazlıkların da adli yargının görev kapsamında bulunduğu da gözetildiğinde düzenlemenin adli yargı yönünden önemi daha bariz bir şekilde kendisini göstermektedir.
c) Kuralın Anayasanın 155. maddesine aykırı olduğu yönündekigerekçeler:
İdarî para cezaları, idari yaptırımların en önemlilerindendir. Bu cezaları diğer cezalardan ayıran en belirgin özellik, onların idari makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak verilmesidir. İdari yaptırım kararları cezalandırmaktan çok, idari işlem niteliği ağır basan kararlardır. İdare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin, sadece para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı değildir. Anayasanın 155. maddesinin birinci fıkrasında 'Danıştay, idari mahkemelerce verilen kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar' denilerek idari-adli yargı ayrılığı tüm kurum ve kurallarıyla devletin hukuk düzeni içindeki yerini almıştır. Buna göre, kural olarak, idarenin kamu hukuku alanına giren, kamu gücü kullanarak idari usullerle tesis ettiği işlem ve eylemlerinin idari yargı, özel hukuk alanına giren işlemlerinin de adlı yargı denetimine bağlı tutulması gerektiği gözetildiğinde, yasa kuralının Anayasanın anılan kuralına aykırı olduğu açıktır.
C-) SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 5728 sayılı Yasanın 578. maddesinin (öö) fıkrası Anayasanın yukarıda dayanılan kurallarına aykırı olduğu kanaatine varıldığı, başvuruda mahkememizin uygulanacak kural nedeniyle yetkili olduğu anlaşıldığından, söz konusu kuralın iptali için dosyanın onaylı bir örneği ile birlikteANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA,
Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına, Anayasa Mahkemesi işin kendisine gelmesinden itibaren beş ay içinde karar vermez ise uyuşmazlığın yürürlükteki kanunlar çerçevesinde çözümlenmesine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi.'"
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2008/41
Karar Sayısı : 2010/52
Karar Günü : 1.4.2010
R.G. Tarih-Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 578. maddesinin (öö) bendinin Anayasa'nın Başlangıcı ile 2., 141., 142., 153. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
İşçinin yakalandığı meslek hastalığının yasal süresi içinde bölge müdürlüğüne bildirilmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen idari para cezasının iptaline karar verilmesi istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 578. maddesinin itiraz konusu (öö) bendi şöyledir:
'Madde 578-Aşağıdaki kanun hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır'
öö)'22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin ikinci fıkrası,...'
B-İlgili Görülen Yasa Kuralları
1-22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 108. maddesi şöyledir:
'Madde 108- Bu Kanunda öngörülen idari nitelikteki para cezaları gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir.
Bu Kanunda yazılı olan idari para cezaları o yerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürü tarafından verilir. Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.'
2-13.3.2005 günlü, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle değişik 3. maddesi ile 27. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
'Madde 3-Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır.'
'Madde 27-(1)İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir.'
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın Başlangıcı ile 2., 141., 142., 153. ve 155. Maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK ve Serruh KALELİ'nin katılımlarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine 02.05.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu ve ilgili görülen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, idari yaptırım kararlarının cezalandırmaktan çok idari işlem niteliği ağır basan kararlar olduğu, idarenin kamu hukuku alanına giren kamu gücü kullanarak idari usullerle tesis ettiği işlem ve eylemlerinin idari yargının, özel hukuk alanına giren işlemlerinin ise adli yargının denetimine bağlı tutulması gerektiği, adli yargının görevli kılınmasında yasa koyucunun mutlak bir takdir yetkisi olmamasına rağmen idari işlemlere karşı adli mahkemelerin görevli kılınmasına yol açan itiraz konusu kuralın Anayasa'nın Başlangıcı ile 2., 141., 142., 153. ve 155. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, mahkemeler bakmakta oldukları davada uygulayacakları yasa ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa'ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddî olduğu kanısına varırlarsa o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.
13.3.2005 günlü, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinde, bu Kanunun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümlerinin ise idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı öngörülmüş, 27. maddesinde de idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır.
4857 sayılı Yasa gereğince verilen para cezalarında idari yargıyı görevli kılan 4857 sayılı Yasa'nın 108. maddesinin ikinci fıkrası, 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Yasa'nın 578. maddesinin itiraz yolu ile iptali istenen (öö) bendi ile yürürlükten kaldırılmış ve madde gerekçesinde''4857 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin ikinci fıkrası, idarî yaptırım kararlarının verilmesi, kanun yolu, takip ve tahsil usulü Kabahatler Kanununun genel hükümlerinde ayrıntılı olarak düzenlendiğinden yürürlükten kaldırılmıştır.'denilerek idari yaptırım kararlarına ilişkin kanun yolunun Kabahatler Kanunu'na göre belirleneceği vurgulanmıştır.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme'de davanın açıldığı 26.2.2008 tarihinde 4857 sayılı Yasa'da idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin aksine bir hüküm bulunmadığı gözetildiğinde, uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme 5326 sayılı Yasa gereğince belirleneceğinden itiraz konusu kural,bakılmakta olan davada uygulanacak kural değildir.
Açıklanan nedenlerle, başvurunun Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
Mehmet ERTEN ve Şevket APALAK bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 578. maddesinin (öö) bendinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu bende ilişkin başvurunun Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, Mehmet ERTEN ile Şevket APALAK'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 1.4.2010 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Ahmet AKYALÇIN
Mehmet ERTEN
Fettah OTO
Serdar ÖZGÜLDÜR
Şevket APALAK
Serruh KALELİ
Zehra Ayla PERKTAŞ
Recep KÖMÜRCÜ
KARŞIOY
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 578. maddesinin (öö) bendi,22.5.2003 günlü ve 4857 sayılı Kanunun 108. maddesinin ikinci fıkrasını yürürlükten kaldırarak idari para cezalarına karşı yapılacak itirazların idari mahkemeler yerine, Kabahatler Kanunu'nun 3. ve 27. maddeleri uyarınca adli mahkemelere yapılmasını sağlamıştır. Böylece, itiraz yoluyla iptali istenilen kural idari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolunu genel olarak düzenleyenKabahatler Kanunu'na, 4857 sayılı Kanunun 108. maddesinin ikinci fıkrasıyla getirilen istisna hükmü ortadan kaldırmıştır.
Yetkisizlik nedeniyle itiraz başvurusunun reddine ilişkin kararın gerekçesi, idari yargıyı yetkili kılan hükmün yürürlükten kaldırılmasından sonra idari para cezasının verilmiş olması nedenine dayandırılmıştır.
Başvuru kararında, idari para cezalarının idari yaptırımların önemlilerinden olduğu, belirgin özelliğinin idari makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak ve idari usullerle tesis edildiği, bu nedenle de daha önce yürürlükte olup idari yargı yerini yetkili kılan kuralın Anayasa'daki idari ve adli yargı ayırımına uygun olduğu, kaldırılmasının Anayasaya aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüştür.
İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı baş vurulacak kanun yolunun genel düzenleme içinde yer almaması, özel (istisna) olarak düzenlenmesi gerektiğine ilişkin iddianın sonuçlandırılması,5728 sayılı Kanun'un 578 maddesinin (öö) bendi ile yürürlükten kaldırılan istisna niteliğindeki yargı yetkisi kuralının esasının incelenmesiyle mümkün olacağı açıktır. Tesis edilen işlem sırasında yürürlükten kaldırılmışta olsa, söz konusu kuralın daha önce adli yargıyı yetkili kılması nedeniyle ancak, bu kuralın iptal edilmesiyle yasa koyucunun bu tür yaptırımlar için yürürlükten kaldırılan kural gibi yeni bir düzenleme yapmasının yolunun açılabileceği, esasın incelenmesi suretiyle yapılacak anayasal denetim ile de daha çok hukuk güvenliğinin sağlanabileceği birlikte gözetildiğinde, itiraz başvurusunun esasının incelenmesi gerekir.
Bu nedenle yetkisizlik nedeniyle redde ilişkin karara katılmadım.
AZLIK OYU
4857 sayılı İş Kanun'u kapsamındaki para cezalarına yapılacak itirazların idare mahkemesince görülmesine olanak veren anılan Yasa'nın 108. maddesinin kaldırılmasına yönelik 5728 sayılı Yasa'nın 578. maddesinin (öö) bendi başvurununkonusunu oluşturmaktadır.
İtiraza konu hükümle başvuran mahkemenin görevli olması sonucunun doğduğu, bu kuralın iptali halinde konunun mahkemenin görev alanından çıkacağıaçıktır. Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddelerinde öngörülen, bir davaya bakmakta olan mahkeme ve uygulanacak kural kavramlarının değerlendirilmesinden, mahkemelerin görecekleri davalar yönünden kendilerine görev veren yasal kuralların yargısal işlevin başlamasına etken olan ve böylece öncelikle uygulanan metinler olduklarında kuşku yoktur. Bir yasal kuralı kaldıran kanunların da anayasal denetimlerinin yapılabileceği Anayasa Mahkemesi'nin durulmuş ve yerleşmiş kararlarından olduğu gibi, böylesi bir davayı engelleyen anayasal bir engel de bulunmamaktadır. Bu bağlamda 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Yasa'yla değişik 3. maddesinin 1/a fıkrasında, idari yaptırım kararlarına karşı öngörülmüş olan kanun yoluna ilişkin hükümlerin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağının belirtilmesi karşısında, yürürlükten kaldırılmış olan, ancak kaldırılması anayasal yönden denetlemeye konu olan ve idare mahkemesine görev verenmaddenin Kabahatler Kanunu yönünden aksine hüküm niteliğitaşıdığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Kabahatler Kanunu yönünden aksine bir hüküm olan ve idare mahkemesinin görev veren kuralı kaldırarak başvuran mahkemeye görev veren maddenin uygulanacak kural olduğundan işin esasına geçilmesi oyuyla karara karşıyım.