"...
II - İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
'B. İPTALİ İSTENEN YASA MADDELERİ İLGİLİ BÖLÜMLERİNİN ASKERLİK
HİZMETİNİN GEREKLERİ KAVRAMI AÇISINDAN İNCELENMESİ
Askerlik hizmetinin kendisine özgü işleyişi, kuralları, sosyal ve
idari yapılanmasının olduğu herkesçe bilinmektedir. Askerlik hizmeti ile ilgili
olarak başta Anayasamız olmak üzere çeşitli yasalarda diğer kurum ve
kuruluşların işleyişinden farklı, hatta onlarla zaman zaman çelişen kurallar
getirilmiştir.
Bunlardan askeri yargıyı ilgilendirenlerinden en önemlisi
Anayasamızın 145 inci maddesinde belirtilen 'Askeri yargı organlarının
kuruluşu, işleyişi, askeri hakimlerin özlük işleri, askeri savcılıkta görevini
yapan askeri hakimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile
ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı, askerlik hizmetinin
gereklerine göre kanunla düzenlenir...' hükmüdür.
Acaba temeli disiplin olan ve omurgasını mutlak itaatin
oluşturduğu bu disiplin anlayışı içersinde kendi iç hizmetinin düzenlendiği
kanuna göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletini korumak ve kollamak için harp
sanatını öğreten, öğrenen ve icra eden bir kuruluşta; bu hizmetin gerekleri
uygulanırken mahkeme bağımsızlığı, hakimlik teminatları ikinci planda mı
kalacak, bu kavramlar askerlik hizmetinin gereklerikavramıyla nasıl bağdaştırılacaktır.
Anayasa Mahkemesince: Askerlik Hizmetinin gerekleri, mahkemenin
bağımsızlığına ve bağımsızlığın dayandığı hakimlik teminatına dokunmadığı
sürece ve o oranda söz konusu olabilir. Askerlik hizmetinin gereklerine
dayanılarak bağımsızlığın zedelenmesine yol açılması hukukça savunulabilir bir
tutum olamaz. Hakim bağımsızlığını zedelediği anda askerlik hizmetinin
gereklerinin işletilmesi durdurulmalıdır.(AYMK 19 OCAK 1974 E: 72/49, K:74/1).
Bu hüküm mahkememizce aynen benimsenmektedir.
Askerlik hizmetinin gerekleri tıpkı yargı bağımsızlığı, hakim
güvencesi gibi Anayasal bir kavramdır. Mahkememizce kabul edilen; yargı
bağımsızlığı ve hakim güvencesi gibi adaletin dağıtılması noktasında ön plana
çıkan bu kavramın askerlik hizmetinin gerekleriyle çatıştığı durumlarda yargı
bağımsızlığının zedelenmemesi gerekliliğidir. Esasen bu fikir Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında da vücut bulmuştur. (Örn. 12.5.2004 gün ve E.
2003/57, K:2004/57, 11.2.1990, E: 1989/17, K.1990/33)
C. ANAYASAYA AYKIRILIĞI İLERİ SÜRÜLEREK İPTALİ İSTENEN KANUN
MADDELERİYLE İLGİLİ BÖLÜMLERİNİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ
İptali istenilen kanun maddeleri topluca irdelendiğinde ortak
noktalarının yargı bağımsızlığına yönelik oldukları görülmektedir.
Bu kanun maddelerinin Anayasaya aykırılığı ileri sürülürken askeri
hakimlere özel bir statü kazandırmak amaçlanmamaktadır.
Askeri hakimler diğer subaylar gibi askerdirler. Üniforma
taşımaları diğer kamu kurum ve kuruluşlarında olmayan birlik içi ve dışı
disiplin kurallarına uyma, selamlama, tatbikata katılma ve sayısı
çoğaltılabilecek bir çok konuda askerlik hizmetinin gereklerini yerine
getirirler ve getirmelidirler de.
Yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı, hakimin karar verirken
her türlü etkiden uzak olması, belki de hakime bir takım, diğer kamu
görevlerinden farklı (imtiyazlı) haklar sağlayabilir. Ancak yargı
bağımsızlığını sağlamaya çalışılırken korunanlar hakimler değil davanın
taraflarıdır (sanık, davaya katılan gibi). Teslim edilmesi gereken hak
hakimlerin değil tarafların, özellikle sanık olarak yargılananların haklarıdır.
Yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağına dair
Anayasal kural (Anayasa Md.9), herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan (adli-idari
askeri) tüm yargı için konulmuştur. Bu kural tabii olduğu şekilde askeri
yargıyı da kapsar. Yargı bağımsızlığı yukarıda da değinildiği şekilde kişi hak
ve özgürlüklerinin güvencesidir.
Yargı hizmetinin doğrudan adalet sağlama ve dağıtmaya yönelik
niteliği, başka kurum ve kuruluşlara tanımayan uyuşmazlıkları çözme,
gerektiğinde kişi hürriyetini de kısıtlayabilen ağır tedbirler alabilme
özelliği dikkate alınarak, diğer devlet organlarından farklı ve güvenceli hale
getirilmesi gerekmiş, yargı bağımsızlığı kabul edilmiştir. Bu teminat ve
bağımsızlık yargıya veya hakime tanınmış bir ayrıcalık değil yargı göreviningereğidir.
Demokratik bir toplumda yurttaşlara adaleti yasal sınırlar içinde
sağlayacak kurum ve kişiler hakim ve mahkemelerdir. Bu adalete herkesin
yaşamının bir bölümünde az yada çok ihtiyacı olmuştur yada olacaktır.
Anayasamız yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılacağını (md.9), hakimlerin görevlerinde bağımsız
olduklarını, Anayasa, yasa, hukuk ve vicdanlarıyla bağlı olarak karar
vereceklerini, hiç bir organ, makam merci veya kişinin, yargı yetkisinin
kullanılmasında onlara emir ve talimat veremeyeceği ve onları herhangi bir
biçimde etki altında bırakamayacağını (mad.138), hakimlerin bütün özlük
işlerinin, bu arada atamalarının mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini (md.140) belirtmiştir. Hakimlik ve
savcılık teminatı, Anayasamızın aynı başlığı taşıyan 139 uncu maddesinde
düzenlenmiştir. Bu ise hakim ve savcıların görevlerinde herhangi bir düşünce
yada fütura kapılmadan tamamen vicdan rahatlığı içinde görevlerini
yapabilmelerinin garantisidir.
Anlaşıldığı üzere Anayasamızın öngördüğü esas; hakimlerin ve
mahkemelerin bağımsızlık esasına göre görev yapmalarıdır. Buna Askeri
mahkemeler ve hakimlerde dahildir.
Türk yargı sistemi içerisinde Anayasal kurumlar olan Askeri Yargı
kuruluşları adında geçtiği şekilde sadece asker kişilerin davalarına bakan
mahkemeler değildirler. Askeri Yargıyla ilgili, Anayasanın 145 inci maddesinde
sivil şahısların askeri mahkemelerde yargılanmalarını düzenlemektedir. Bunun
dışında ise; askerken işlenen suçlarda askerlik sıfatının sona ermesi ile
askeri mahkemelerde yargılanmaya devam eden sivil şahıslar, Anayasamızın 122
nci maddesinde belirtilen sıkı yönetim hallerinde kurulan mahkemelerde sivil
şahısların yargılanması, savaş hallerinde halkı askerlik hizmetinden soğutmak
suçlarını işleyenlerin yargılanması, As.Y.U.K.nun 11 inci maddesinde belirtilen
suçlarla (As.C.K.nun 55, 56, 57, 58, 59, 63, 64, 81, 93, 94, 95 100, 101, 102)
ilgili sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması, As.C.K.nun Ek-6 ncı
maddesinde belirtilen sivil şahısların askeri mahallerde asker kişiler aleyhine
işledikleri suçların askeri mahkemelerde yargılanmasına yönelik suçlar (765
Sayılı TCK.nun 188, 190, 191, 254, 255, 256, 257, 258, 260, 266, 267, 268, 269,
271, 272 ve 273, 5237 Sayılı TCK.nun. 108, 112, 113, 106, 265, 125) askeri
suçların iştirak halinde sivil şahıslarla beraber işlenmesi durumunda sivil
şahısların askeri mahkemelerde yargılanması halleri dikkate alındığında; Askeri
Mahkemeleri sadece disiplinle ilgili sırf askeri suçlara ve asker kişilerin
davalarına bakan özel yargı kuruluşları olmaktan öte, genel yargı sistemi
içinde yer alan mahkemeler konumuna getirdiği anlaşılmaktadır.
Yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılmasında, mahkeme olmanın ön koşulu bağımsızlıktır. Uygulamada yargılama
yapılan o an için bağımsız olmak, aslında söylendiği ve zannedildiği gibi tam
bağımsız olmak demek dedeğildir.
Teoride yargı bağımsızlığını zedeleyen kurallar varsa artık
bağımsız yargıdan söz edilemez. Çünkü bu bağımsızlığı zedeleyen kuralların ne
zaman yada hangi davada uygulanacağı belli değildir. Bu ihtimal, bağımlılık
görüntüsü dahi bağımsızlığı ortadankaldırmaktadır.
Sadece 'mahkemeler bağımsızdır' söyleminde bulunmak, bunu bir
takım üst normlarla tespit ederken, başka ve uygulama normlarıyla bunu ortadan
kaldırmak askeri mahkemelerin bağımlı olduğunu tescil etmektir. Hakim
güvencesine bir takım sınırlamalar getirilmişse, askeri hakimler başka
hakimlere göre güvence-bağımsızlık noktasında farklı uygulamalara tabi
tutulmuşsa artık mahkemenin bağımsızlığından bahsetmek imkansız olacaktır.
Askeri Yargı organlarının kuruluş ve işleyişleri, askeri
hakimlerin özlük işlerinde mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına
ilişkin genel hükümlerden aynen yararlanacakları, bunun yargı hizmetinin
bağımsızlığının tabi bir sonucu olduğu ilke olarak benimsenmiş, ancak asker
kişi olmaları ve silahlı kuvvetler bünyesi içersinde görev yaptıkları hususu
göz önünde tutularak, yargı hizmeti dışındaki ilişkilerinin kanunla
düzenleneceği, bu düzenlemenin sadece bu hususa ait olduğu Anayasamızın 145 inci
maddesinin komisyon gerekçesinde yer almaktadır.
Anayasamızda yargı bağımsızlığı ile ilgili kuralların Askeri
Yargıyla ilgili olmadığını, bu bağımsızlığın askeri yargıda askerlik hizmetinin
gerektirdiği ölçüde tanınması gerektiğini ileri sürmek Anayasanın 9 uncu
maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu durum ülkemizdeki farklı yargı
sistemlerinden birini bağımsızlık yönünden sakatlamakta ülkemizdeki tüm yargı
sistemi bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır. Askeri yargı diğer yargı organlarından
ayrık değildir.
Az bağımsızlık ya da az adalet diye bir şey yoktur. Adalet tam
olarak varsa vardır. Biraz bile eksik ve eşit dağıtılmıyorsa artık Adalet diye
bir şey yoktur.
Yukarıda Askeri Mahkemelerin genel yargı sistemi içindeki yerine
değinilmiştir. (Sıkıyönetim, savaş halleri, sivillerin yargılanması, iştirak
gibi). Bilindiği üzere kısa bir zaman öncesine kadar 4483 sayılı Kanun ile
Anayasamızda değişiklik yapılmadan önce askeri hakimler Devlet Güvenlik
Mahkemelerinde görev almaktaydılar. (5170 sayılı Anayasayı değiştiren kanunla
Devlet Güvenlik Mahkemeleri tamamen kaldırılmıştır.)
Ülkemizetelafısi neredeyse mümkün olmayan zararlar veren,
yıllardır kardeş kanının akmasına sebep olan 30.000 yurttaşımızın katili, bölücü
terör örgütünün elebaşı Abdullah ÖCALAN'ın yakalanıp yargılanmaya başlamasından
sonra 4483 sayılı Kanunla Anayasa hükümleri değiştirilmiş, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinden askeri hakimler çıkarılmıştır.
Bu kanunun gerekçesinde aynen '...gerek ulusal gerek uluslar arası
hukukta kaydedilen gelişmeler ve değişmeler karşısında bu gelişme ve
değişmelere koşut olarak Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yapısal oluşumunu
yeniden düzenlemek amacıyla...' denilmektedir.
Peki kanun gerekçesinde belirtilen uluslararası normlarla uyum ve
ulusal-uluslar arası gelişmeler kavramlarının ardında yatan gerçek nedir' Bu
değişiklikten maksat o dönem kamuoyuna da yansıdığı şeklinde; Abdullah
ÖCALAN'ın Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından mahkum edilmesi durumunda,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılacak tazminat davalarında adil yargılanma
ilkesinin ihlal edildiğine dair iddianın çürütülmesidir.
Yapılan değişikliklerle de askeri hakimler DGM'den çıkarılmıştır.
4483 Sayılı Kanununun yayınlandığı tarihten öncede, sonra ve halende askeri
hakimler Silahlı Kuvvetlerin çeşitli kadro ve kuruluşlarda görev yapmakta,
yargılama faaliyetinde bulunmakta, binlere onbinlere adalet dağıtmaktadırlar.
Aslında bu hakimler, terör örgütü elebaşı bu kişiye adil yargılanma hakkı
teslim edilsin diye, yargılandığı mahkemeden alınmışlar, başka mahkemelere
gönderilmişlerdir.
Askeri Mahkemelerde yargılanan, yargılanmış yada yargılanacak
sivil yada asker kişilerin en az bölücü terör örgütünün başı kadar ulusal ve
uluslar arası hukukta kaydedilen gelişmeler ve değişmelere koşut olarak
gerçekleştirilen ve bu kişiye tanınan haklar (adil mahkemelerde yargılanma,
bağımsız yargıçlar tarafından yargılanma) kadar hakları yok mudur' Kanımızca
vardır.
Sorun askeri mahkemelerde yargılanan yada yargılanacak kişilerin
sivil şahıslar olmasında da değildir. Tabiiki sivil şahısların özel mahkemeler
olan Askeri Mahkemelerde yargılanması istisnaidir. Esasen askerler için de
tabii mahkemeler adli yargı mahkemeleridir. Ancak askeri mahkemede
yargılananların da (asker de olsalar) bağımsız yargılanmaya, ilgili
tereddütlerin tümden giderilmesini istemeye hakları vardır.
Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü temeline oturur. Bu temelde,
kanun önünde eşitlik ana unsurlardan birini oluşturur. Belirtilen esas ve
ilkeler ise ayrıcalığın her türünü ret etmektedir.
Sivil şahıslar, askeri mahkemede yargılanmayanlar bağımsız
mahkemelerde, bağımsız hakimlerce yargılanırken, asker kişilerin yada askeri
mahkemelerde yargılananların askeri mahkemelerde, bağımsızlığı Anayasa'ya
aykırılığı mahkememizce ileri sürülen konularda zedelenmiş mahkeme ve
hakimlerce yargılanmaları da Anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırılık
oluşturmaktadır.
(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 9 HAZİRAN 1998 tarihli
INCAL/TÜRKİYE kararında bu durum tescil edilerek ülkemiz tazminata mahkum
edilmiştir).
Tüm bu Anayasaya aykırılıklar konusunda Anayasa Mahkemesine
başvurulurken; söylemek istenilen subay üyenin, adli amirin (mahkememiz için
Sayın Genelkurmay Başkanı) taraflı, yargı bağımsızlığını zedeleyici
davrandıkları kastedilmemektedir. Aksine görev yapan subay üyeler ve adli
amirin yargı bağımsızlığına saygılı davrandıkları da görülmektedir. Hatta son
dönemde basına da yansıyan üst düzey silahlı kuvvetler görevlileri hakkında
verilen soruşturma emirleri ve açılan davalar Genelkurmay Başkanlığının yargı
bağımsızlığına verdikleri önemin göstergesi de olmuştur.
Bu davadaki Anayasaya aykırılık sorunu, salt hukuk ve ilke
açısından değerlendirilmiş, subay üye ve askeri hakimlerin bağımsızlığını
zedelediği kabul edilen sicil ve atama konularındaki maddelerinin Anayasanın
ilgili maddelerine aykırı olup olmadığının ortaya konulmaya çalışmasıdır.
Askeri Savcı Anayasa Mahkemesine başvurması konusundaki
görüşlerinde; 1990 yılında Anayasa Mahkemesince verilen ret kararından sonra
herhangi bir yasal değişiklik olmadığını, aynı gerekçelerle başvurmasının da
yasal pratiği olmadığını belirtmiştir. Üzerinden yaklaşık 15 yıl geçen ve
Anayasa Mahkemesince ret edilen başvurudan sonra yasa maddesinde bir değişiklik
olmamış ise de; ülkemizde son yıllarda devam eden ve hızlanan Avrupa Birliğine
girme-uyum çabaları dikkate alındığında, toplumumuzda yaşanan değişim
gözetildiğinde, aslında değişen bir çok şey olduğu kabul edilmiştir. Kanun
koyucu da aksi bir düşüncede olsa idi, aynı konuda Anayasa Mahkemesine
başvurulmasını 10 yıllık süre şartında değil, o konuda yeni bir yasal düzenleme
yapılmasına bağlardı.
D. İPTALİ İSTENİLEN, ANAYASAYA AYKIRILIĞI İLE SÜRÜLEN KANUN
MADDELERİYLE İLGİLİ BÖLÜMLERİN AYRI AYRI DEĞERLENDİRİLMESİ
(1) As.Y.U.K.nun 2 nci maddesi ile ilgili değerlendirme;
Bu maddenin '...bir subay...' bölümünün Anayasaya aykırılığıdeğerlendirilmiştir.
Burada genel değerlendirmeler başlığı altında bağımsızlık ile
ilgili askeri mahkeme kuruluşunda bulunan hakim statüsündeki üç görevlinin
genel değerlendirmesine yeniden değinilmemiş, atıfla yetinilmiştir.
Anayasal kurum olan askeri mahkemelerde bulunan subay üye yukarıda
askeri hakimlerle ilgili bağımsızlık noktasındaki kısıtlamaların tamamına sahip
olmasının yanı sıra, başkaca konularda da bağımsızlığı bulunmamakta, idarenin
etkisi altındabulunmaktadır.
Hukukçu olmayan ve herhangi bir yasal teminatı bulunmayan, bir
yıllığına görevlendirilen subay üyeler, As.Y.U.K.nun 3 üncü maddesinde
belirtilen niteliklere sahip olmasının dışında; 4 üncü madde uyarınca mahkemeye
atanmaları her yıl bir yıl süre ile teşkilatında askeri mahkeme kurulan komutan
veya kurum amiri tarafındanyapılmaktadır.
Bu subay üyelerin 926 sayılı Personel Kanununa tabi oldukları
konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Anayasamızın 37 nci maddesinde 'hiç kimse kanunen tabi olduğu
mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz,
Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne
çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler konulamaz'
hükmü bulunmaktadır.
Yıl sonunda adli amir (teşkilatında mahkeme kurulan komutan yada
kurum amiri) tarafından atanan subay üyenin asli görevi mahkeme üyeliği
değildir. Bu işi ilgili kuvvet komutanlığı tarafından atandığı esas kadro
görevi ile beraber yürütmektedir. Adli amirin subay üyeyi seçme yetkisi o kadar
mutlaktır ki teoride nitelikleri uyan dilediği kişiyi, dilediği davada subay
üye kılması adli amirin yetkisindendir. Çünkü yasa seçilecek subay üyelerin
sayısında ve hangi rütbede kaçar adet seçileceğini düzenlememiştir. Basit bir
örnekle; albay rütbesinde 'bir' subay üyenin görevlendirilmesi durumunda o
mahkemede yargılanacak albaylar için (daha kıdemli olması koşuluyla) seçilen o,
albay rütbesindeki subay üyenin mahkemece görevlendirilmesi kaçınılmaz
olacaktır. Yine asıl kadro görevi sebebiyle idare tarafından yapılacak garnizon
dışı görevlendirmeler gibi ve kanuni tabiriyle 'görev yapmalarında sürekli
engeller çıkması' durumunda yerlerine yenileri seçilebilecektir. Bu da idare
tarafından, kişilerin yargılanacağı hakimlerden birinin atanabilmesi yada
değiştirilebilmesi anlamını taşır ki, bu da Anayasamızın 37 nci maddesine
aykırılık teşkil etmektedir.
Askeri Hakimlerin sicil ve atamaları ile ilgili özel kısıtlamalar
subay üyeler için bir zorunluluktur. Askeri hakimlerin aldıkları sicillerden
bir bölümü olan subay sicili, subay üyenin tek sicilidir.
Askeri hakimlerle ilgili olarak aşağıda ayrı başlık altında değerlendirmekle
beraber, subay üyeler adli amire (idareye) hem sicil, hem atama konusunda
dolaysız olarak bağlıdırlar. Emir komuta altındadırlar. Bu durumda subay üyenin
Anayasamızda belirtilen teminatlara sahip olduğunu söylemek imkansızdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemizle ilgili verdiği bir
kararında Devlet Güvenlik Mahkemelerindeki Askeri Hakim üyenin nitelikleri
konusunda; askeri hakimlerin bağımsızlık ve tarafsızlıklarının, güvencelerinin
bazılarının bulunduğu (meslektaşları gibi mesleki eğitim almaları, DGM'lerdeki
görev sürelerince anayasal güvenceye sahip olmaları, görev sürelerince görevden
alınamayacakları, emekliye sevk edilmeyecekleri), ancak diğer yandan bazı
konularda bağımsızlıklarının şüpheli hale geldiğini (askeri disipline tabi
olmaları ve sicil almaları, atanmalarının büyük çoğunlukla ordunun idari
görevlerindeki yetkilileri tarafından yapılması ve görev süresinin 4 yılolması) belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kararında görünümün dahi önem
taşıdığını, sanıklara mahkeme tarafından verilmesi gereken güven duygusu
bulunduğunu belirterek; Devlet Güvenlik Mahkemesinin üyelerinden birinin askeri
hakim olması sebebiyle, bağımsızlık ve tarafsızlığından şüphe duymak için meşru
nedenlere sahip olduğunu belirtmiş, sözleşmenin adil yargılanmayla ilgili 6/1
inci maddesinin ihlalinin söz konusu olduğuna karar vermiştir. (Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin 9 HAZİRAN 1998 tarihli INCAL/TÜRKİYE kararı).
Askeri hakim üyenin bulunduğu heyetle yargılanan bir kişinin dahi
adil yargılanmadığını söyleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı söz
konusu iken; heyette iki hakim ve bir subay üyenin bulunduğu bir mahkemenin
kararının ne denli bağımsız olduğunun takdiri Yüce Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır.
Subay üyenin Anayasanın ilgili maddelerine aykırılığı konusunda
değinilmesi gereken bir başka konuda; 1974 Kıbrıs Barış harekatı sonrasında
kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki durumdur. Anayasa ve diğer
kanunlarını, idari teşkilatını büyük oranda model olarak ülkemizden alan
KKTC'de ülkemizdekine benzer askeri mahkemeler bulunmakta ve bu mahkemelerde
bir subay üye yargılama faaliyetinde heyette görev yapmaktadır (aşağıda
anlatılacağı şekilde 2000 yılına kadar).
KKTC Anayasa Mahkemesi 2000 yılında subay üyenin KKTC Anayasasına
aykırı olduğu iddiasıyla ilgili kararında; subay üyelerin askeri mahkeme
heyetinde bulunması halinin yargıç güvencesi, mahkeme bağımsızlığı, askeri
hizmetlerinin gereklerinin bu güvence ve teminatlara dokunmadığı oranda söz
konusu olabileceği, subay üyenin (ilgili davada hakimlerden rütbece kıdemli
olması sebebiyle başkan) askeri mahkemelerdeki görevinin komutanın takdirine
bağlı olması, dilediğini atayabilmesi, başkanın ek görev olarak mahkemede görev
yapması, komutanın subay üyenin amiri olması, subay üyenin mutlak itaat ve
disiplinle komutana bağlı olması, subay üyenin mahkemedeki görevini icra
ederken komutanın etkisi altında kalma olasılığı, bu olasılığın bile bir takım
tereddütlere yol açacağı, subay üyenin dışındaki iki hakimin bağımsız olmasının
ve çoğunluğu oluşturmalarının, subay üyenin bağımsız olmaması sebebiyle
mahkemenin oluşumuna düşen gölgeyi kaldırmayacağı, idarenin bir parçası olan
komutanın (adli amir) buyruğu ile atanan subay üyenin yürütme konumunda olan
adli amirin etkisi altında kalabileceği görüntüsünü silmenin oldukça zor
olduğu, hakim güvencesine tabi olmamaları, atamasının 1 yıl için yapılması,
geçici nitelikte görevli olmasını gerekçe göstererek Anayasaya aykırı olduğuna
karar vermiştir. Artık KKTC askeri yargısında bile subay üye bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle anılan hükmün Anayasanın 9, 10, 37,
138, 140 ıncı maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali gerekmektedir.
(2) 357 Sayılı Askeri Hakimler Kanununun 12 nci maddesi ile ilgilideğerlendirme;
Bu maddenin A bendinde bulunan '...subay (asteğmen-albay) sicil
belgesi...' bölümünün Anayasaya aykırılığı değerlendirilmiştir.
Öncelikle subay sicil belgesinin incelenmesi ile askeri hakimin
hangi konularda değerlendirdiğine ve bunların yaptığı işle bağdaşıp
bağdaşmayacağına bakmak gerekir.
Subay sicil yönetmeliğine göre askeri hakimlerin değerlendirme
kalemleri:
(a) Genel görünüşü, sosyal durumu ve temsil yeteneği,
(b) Hak ve adalet prensiplerine uyarlığı
(c) Disiplin kurallarına uyarlığı ve itaati,
(d) Mesleki bilgisi, temel askeri bilgi deneyimi ve genel kültürü,
(e) İşbirliği ruhu, yetiştirme, anlatım ve ikna yeteneği,
(f) Azmi, iradesi, dayanıklılığı ve canlılığı,
(g) Zekası, muhakeme ve karar yeteneği,
(h) Görevini planlama, icra, takip ve kontrolde başarısı,
(ı) Öngörülülüğü ve yaratıcılığı,
(i) Liderlik ve komutanlık yeteneğidir.
Bu maddeler bir askeri hakime idari sicil verilirken askeri
hakimlik mesleği dışında tamamen diğer subaylar gibi hiyerarşiye bağımlı
surette değerlendirilmesini öngörmektedir.
İlgili kanun maddesi (353 S.K. Md.12) askeri hakimlerin rütbe,
terfi, rütbe kıdemliliği, kademe ilerlemesi yapmalarını temin edecek
yeterlilikleri sicille saptanır hükmü getirmektedir.
İlk bakışta bundan tabii bir durum da olamaz. Asker yada sivil
hakimin bir takım değerlendirmelere tabi tutularak, bu değerlendirmelerin
çeşitli görevlere seçilme yada mesleki ilerlemesinde kullanılması ayrıca bir
gerekliliktir de.
Bizce Anayasaya aykırı olan askeri hakimin idarenin bir yetkilisi
olan komutan veya idari sicil veren bir başka hakim tarafından yaptığı işle
bağdaşmayan kriterlerce değerlendirmeye tabi tutulmasıdır.
Askeri hiyerarşi içinde önemli bir konumda olan adli amir; temyiz
etme hakkı, soruşturma emri verme, tutuklama talep etme, bununla ilgili
kararlara itiraz, askeri savcılığın kararlarına itiraz gibi hakları ve
görevleri düşünüldüğünde davanın taraflarından biridir.
Hakimi değerlendirme, onun rütbe terfii, kıdemlilik, kademe
ilerlemesi konusunda' doğrudan etkili bir belgeyi hakimlik mesleği kriteri
dışında, işbirliği ruhu, yetiştirme ikna yeteneği, canlılık, yaratıcılık,
liderlik ve komutanlık ve benzer kriterlere göre değerlendirilmesi, askeri
hakiminde bundan (olumsuz sicil alacağı duygu ve endişesinden) bağımsız hareket
edebilmesi düşünülemez.
Hakim kararını verirken bağımsız olmalıdır. Onun kararını
etkileyebilecek hallerin-kuralların varlığı yeterlidir. Bu hal yada kuralların
hakime kararında baskı aracı olarak kullanılmamış yada kullanılmıyor olması
mahkemenin ve hakimin bağımsız olduğunu ortaya koymaz. Bu tehlikenin varlığı
dahi bağımsızlığı zedeler.
Bu yüzden hakim ve savcıların her türlü tesir yada terfi
tehdidinden arındırmaları gerekir. Askeri hakimlerin birbirinden bağımsız
erkler olan yürütme erkinin çalışan yada çalışanlarının sicil, atama, terfi,
meslekte ilerleme konularında takdirlerine tabi olmaları, kararlarını verirken
vicdan rahatlığı içinde olmalarını engelleyebilip adaletle bağdaşmayan düşünce
ve füturlara kapılmalarına sebep olabilecektir.
Hakim ve savcılara verilen subay sicil belgesi askeri hakimler
birinci sınıfa ayrıldıktan sonra daha da önem kazanmaktadır. 357 Sayılı Askeri
Hakimler Kanunun 12/A maddesinin 7 nci paragrafında aynen 'ayrıca;
general-amirler, birinci sınıfa ayrılmış hakimler ile Askeri Yargıtay Başsavcı
yardımcıları ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi savcıların hakkında da mesleki
sicil belgesi düzenlenmez' hükmü bulunmaktadır. Askeri hakimler birinci sınıfa
ayrıldıklarında daha teminatlı olmaları gerekirken, artık mesleklerini icradaki
kabiliyetlerine göre değerlendirildikleri Askeri Yargıtay'ca verilen sicilleri
dahi artık verilmezken, sadece askeri niteliklerinin değerlendirildiği
sakıncalarını yargı bağımsızlığını etkileyen bölümlerini açıkladığımız subay
sicil belgesi ile değerlendirmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle anılan hükmün Anayasanın 9, 10, 138,
140 ıncı maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali gerekmektedir.
(3) 357 sayılı Askeri Hakimler Kanununun 16 ncı maddesi ile ilgilideğerlendirme;
Bu maddenin ilk paragrafında '...silahlı kuvvetler mensuplarının
nakil ve tayinleri hakkındaki hükümler esas alınarak...' bölümünün Anayasaya
aykırı olduğudeğerlendirilmiştir.
Bir askeri hakimin atamasında diğer silahlı kuvvetler
mensuplarının nakil ve tayinleri hakkındaki hükümlere tabi olması, bu
hükümlerin hakim-yargı bağımsızlığını etkilemediği sürece Anayasaya aykırılığı
ileri sürülemez.
Ancak askeri hakimlerin subay ve astsubaylar gibi, atamalarının
kuvvet komutanlığınca yapılması öngörülmemiştir (Atama Yönetmeliği md.8).
Askeri hakimlerin atanmasının özel kanunları gereğince yapılacağı belirtilmekle
beraber, özel kanun ise 23.05.1968 gün ve 12906 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup subay ve astsubayların atama ve yer
değiştirmeleri hakkında yönetmeliğe atıfyapmıştır.
Bunun dışında atamada dikkat edilecekler arasında (garnizonda
fazla süre kalmak isteyenlerin) sıralı sicil üstlerince muvafakat ve mütalaa
verilmesi hükmü debulunmaktadır.
Ataması ilgili kuvvet komutanınca, garnizonda fazla süre kalması
sicil üstlerince takdir edilen bir hakimin bağımsız olamayacağı
değerlendirilmiştir.
Hakim savcı bağımsızlığının korunmasının yollarından biride
atamalarda kendisini gösterecektir. Meslek içinde atamaların kim tarafından ve
nasıl yapıldığı hakim-savcıların dolayısı ile mahkemenin bağımsız olup
olmadığını ortaya koyan bir ölçüdür.
Yargı görevinin bağımsızlığını sağlayacakların başında hakimlik
teminatı gelmektedir. İyi bir adalet, bağımsız hakimlere ihtiyaç gösterir.
Teminat hakimin yürütme karşısında kendisini tam bir emniyet içinde hissetmesi
ve kararlarını her türlü korku ve endişeden uzak olarak verebilmesidir.
Gerek anayasalar ve gerekirse kanunların hakimleri bağımsız ilan
etmesiyle bağımsızlık olmaz. Bağımsızlık için bir takım teminatların olması
gereklidir. Kısmi teminatlarla tam bağımsızlık sağlanmayacaktır. Biraz bağımsız
ve biraz teminatlı olmak bağımlı ve teminatsız olmak demektir. Hakimlerin görev
yerlerinin değiştirilmesi ile ilgili bağımlılıkları, teminatın zayıf olduğunu
gösteren bir durumdur. Önceden belli olmak şartıyla belli sürelerle görev
yerlerinin değiştirilmesi işini bağımsız kurullar gerçekleştiriyor ise bu yer
değiştirme bağımsızlığa zarar vermez (Demirkol FERMAN, Yargı Bağımsızlığı,
Kazancı Kitap Ticaret A.Ş. İSTANBUL, 1991 Sh.126-126)
Ancak askeri hakimler ve heyette bulunan subay üye ilgili kuvvetkomutanınca atanmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle anılan hükmün Anayasanın 9, 10, 138,
140 ıncı maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali gerekmektedir.
SONUÇ VE HÜKÜM
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Sanık P. Er Serkan LEVENT'in;20 AĞUSTOS 2005 tarihinde işlediği
belirtilen As. C. K.nun 87/1 incı maddesinde yazılı emre itaatsizlikte ısrar
etmek suçlamasıyla ilgiliyargılamasında;
1. 353 Sayılı As.Y. U. K.nun mahkemenin kuruluşuyla ilgili 2 nci
maddesinde belirtilen 'Askeri Mahkemeler 2 askeri hakim ve bir subay üyeden
kurulur. Ancak ...' hükmünün '...BİR SUBAY...' bölümünün,
2. 357 Sayılı Askeri Hakimler Kanunun sicil belgeleri ve sicil
üstleri başlıklı 12 nci maddesinin a fıkrasındaki '...sicil belgeleri;
general-amiral sicil belgesi, subay (asteğmen-albay) sicil belgesi ve mesleki
sicil belgesi olmak üzere üç çeşittir' hükmünün '...SUBAY (asteğmen-albay)
SİCİL BELGESİ...ÜÇ...' bölümünün,
3. 357 Sayılı Askeri Hakimler Kanunun yer değiştirme esasları
başlıklı 16 ncı maddesinin 1 inci paragrafındaki 'askeri hakimler ve askeri
savcılar ile yardımcılarının, adli müşavirlerin, askeri adalet teftiş kurulu
başkanlığı kadrolarında ve askeri yargı ile ilgili idari görevlerde bulunan
askeri hakimlerin atamaları bu kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla Silahlı
Kuvvetler mensuplarının nakil ve tayinleri hakkındaki hükümler esas alınarak
Milli Savunma Bakanın ve Başbakanın müşterek kararnamesi ile Cumhurbaşkanının
onayına sunulur ve Resmi Gazetede yayınlanır' hükmünün, '... silahlı kuvvetler
mensuplarının nakil ve tayinleri hakkındaki hükümler esas alınır...' bölümün,
Anayasanın 9, 10, 37, 138 ve 140 ıncı maddelerine aykırı olması
sebebiyle bu bölümlerin iptali maksadıyla Anayasanın 152 nci maddesi uyarınca
ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA, karar ve bununla ilgili görülen belgelerin
tasdikli örneklerinin Anayasa Mahkemesine gönderilmek üzere Genelkurmay
Başkanlığı AskeriSavcılığına TEVDİİNE,
İsteme aykırı, subay üye Mu.Bnb.Serdar
YILMAZ'ın Anayasa Mahkemesine Başvurulması konusunda karşı oyuyla ve oyçokluğuyla
karar verilip açıklandı'"