"...
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
A- İptal istemini içeren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER
tarafından verilen 26.7.2005 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
"1- 5397 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun"un,
- 1. maddesiyle 04.07.1934
günlü, 2559 sayılı "Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu"nun
ek 7. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrasındaki,
"Bu maddede yer alan faaliyetlerin denetimi, sıralı kurum
amirleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilgili bakanlığın teftiş elemanları ve
Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından
yapılır.",
-2. maddesiyle 10.03.1983
günlü, 2803 sayılı "Jandarma Teşkilat, Görev veYetkileri Kanunu"na
eklenen ek 5. maddenin sekizinci fıkrasında,
"Bu maddede yer alan faaliyetlerin
denetimi, sıralı kurum amirleri, JandarmaGenel Komutanlığı ve ilgili
bakanlığın teftiş elemanları ve Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi
veya komisyon tarafından yapılır.",
-3. maddesiyle 01.11.1983 günlü,
2937 sayılı "Devlet İstihbarat Hizmetlerive Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu"nun 6. maddesine eklenen
sekizinci fıkrasındada,
"Bu maddede yer alan faaliyetlerin
denetimi, sıralı kurum amirleri,Başbakanlık teftiş
elemanları ve Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon
tarafından yapılır.",
denilmektedir.
Üç fıkrada da, ilgili maddelerde yer verilen etkinliklerin
denetiminin,
-Sıralı
kurum amirlerince,
-İlgili kurum, bakanlık ya da
Başbakanlık teftiş elemanlarınca,
-Başbakan'ın
özel olarak yetkilendireceği kişi ya da komisyonca,
yapılacağı belirtilmektedir.
Anayasa'nın 128. maddesinde,
- Devlet'in, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve
diğer kamu tüzelkişileriningenel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetleriningerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliylegörüleceği,
- Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev veyetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerininyasayla
düzenleneceği,
kurala bağlanmıştır.
5397 sayılı Yasa'yla getirilen ve yukarıda
belirtilen fıkraların kamu güvenliğive kamu
düzeni ile doğrudan ilgili hizmetlere ilişkin olduğu ve bu hizmetlerin,Devlet'in genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve
sürekli kamu hizmetiniteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur.
Buna göre, söz konusu hizmetlere ilişkin görevlerin memurlar ve
diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi zorunludur.
Yasa'yla yapılan düzenlemelerde ise, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyleyürütülmesi gereken
denetim etkinliğinin, Başbakan'ca "özel olarak yetkilendirilen"kişi ya da komisyona yaptırılabilmesine olanak
sağlanmakta; ancak, Başbakan'ca özelolarak yetkilendirilecek kişi ya da
komisyon üyelerinin niteliklerine ve komisyon üyelerinin sayısına yer
verilmemektedir.
5397 sayılı Yasa'nın 1, 2 ve 3. maddeleriyle
getirilen kuralların son fıkralarındaise, bu
maddelerin uygulanmasına ilişkin ilke ve yöntemlerin çıkarılacakyönetmelikle
düzenleneceği belirtilmektedir. Dolayısıyla, Başbakan'ca denetim için
yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin nitelik ve sayılarının
belirlenmesi yönetmeliğe bırakılmış olmaktadır.
Oysa Anayasa'nın 128. maddesinin yukarıda
açıklanan ikinci fıkrasında,memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin niteliklerinin yasayla düzenleneceğibelirtilirken, bir görev için yetkilendirilecek kişinin
yapılacak göreve uygunniteliklere sahip bulunması ve bunun, tersi uygulamaya neden
olmaması için yasada gösterilmesinin amaçlandığı açıktır.
Bu nedenle, Başbakan tarafından Yasa'da öngörülen etkinlikleri
denetlemekle yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin, denetim görevine
uygun düşecek niteliklerine yine yasada yer verilmesi zorunludur.
Bu nedenle, 5397 sayılı Yasa'nın,
- 1. maddesiyle 2559 sayılı Yasa'nın ek 7. maddesine eklenen
dokuzuncu,
- 2. maddesiyle 2803 sayılı Yasa'ya eklenen ek 5. maddenin
sekizinci,
- 3. maddesiyle 2937 sayılı Yasa'nın 6. maddesine eklenen
sekizinci,
fıkralarındaki "...Başbakanın özel
olarak yetkilendireceği kişi veyakomisyon..."
ibareleri Anayasa'nın 128. maddesine aykırı düşmektedir.
2- 5397 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle 2559
sayılı Yasa'nın ek 7. maddesineeklenen onuncu fıkrada,
"Bu maddede belirtilen işlemler ile 5271 sayılı Kanunun 135
inci maddesi kapsamında yapılacak dinlemeler, Telekomünikasyon Kurumu
bünyesinde, Kurumbaşkanına doğrudan bağlı
'Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı' adıyla kurulan tekbir merkezden yürütülür. Oluşturulan bu Başkanlık
bir başkan ile teknik, hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur. Bu
Başkanlıkta Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma
Genel Komutanlığının ilgili birimlerindenbirer temsilci bulundurulur.
Verilen görevleri yerine getirmek üzere yeteri kadar dapersonel istihdam edilir. Telekomünikasyon İletişim Başkanı,
TelekomünikasyonKurumu Başkanının teklifi üzerine Başbakan tarafından
atanır. Telekomünikasyon İletişim Başkanı, Kurul üyelerinin sahip olduğu özlük
haklarına sahiptir. UlaştırmaBakanlığı bu
merkezle ilgili alt yapıyı hazırlamakla yükümlüdür. Bu merkezinkuruluş
giderleri Telekomünikasyon Kurumu gelirlerinden karşılanır. Bu merkezinkuruluşu ile ilgili her türlü mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama işleri hariç 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhaleSözleşmeleri Kanunu
hükümlerinden muaftır."
denilmektedir.
a- Fıkrada, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı'nın, "bir başkan ileteknik,
hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan" oluşacağı belirtilirken, başkan veuzmanların
nitelikleri ile uzmanların atanma yöntemine yer verilmemiştir.
Yasa'nın 1. maddesiyle 2559 sayılı Yasa'nın
ek 7. maddesine eklenen sonfıkrada ise,
"Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas
ve usuller Adalet, İçişleri veUlaştırma
bakanlıklarının görüşü alınarak Başbakanlık tarafından üç ay içindeçıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir."
denilmektedir.
Yasa'da açık kural bulunmadığına göre, son fıkra düzenlemesinden,Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nı oluşturacak
başkan ve uzmanlarınnitelikleri ile uzmanların atanma yönteminin
yönetmelikle saptanacağı sonucunavarılmaktadır.
Oysa Anayasa'nın 128. maddesinin yukarıda yer verilen kuralları
uyarınca,genel idare esaslarına göre asli ve
sürekli bir kamu hizmeti yürütenTelekomünikasyon
İletişim Başkanlığı'nın kamu görevlisi olan başkan veuzmanlarının
nitelikleri ile uzmanların atanma yöntemine ilişkin kuralların yasada
belirtilmesi zorunludur.
Bu nedenle, 5397 sayılı Yasa'nın 1.
maddesiyle 2559 sayılı Yasa'nın ek 7.maddesine
eklenen onuncu fıkradaki "Oluşturulan bu Başkanlık bir başkan ile teknik,
hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur." kuralı Anayasa'nın 128.
maddesineuygun düşmemektedir.
b- 5397 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle 2559
sayılı Yasa'nın ek 7. maddesineeklenen onuncu fıkrada,
-2559 sayılı Yasa'nın ek 7.
maddesinde belirtilen işlemlerin ve 5271sayılı Ceza Muhakemesi
Yasası'nın 135. maddesi kapsamında yapılacakdinlemelerin,
Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde, Kurum Başkanı'na doğrudanbağlı
olarak kurulan "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı"nca yürütülmesi,
- Telekomünikasyonİletişim
Başkanı'nın, Telekomünikasyon Kurumu Başkanı'nın önerisi üzerine Başbakan'ca
atanması,
yöntemi benimsenmiştir.
Ayrıca, Yasa'nın 2. ve 3. maddelerinde yapılan düzenlemelerde de,
Jandarmave Devlet istihbarat örgütlerinin,
bu Yasa kapsamında gerçekleştirecekleri işlemler ve5271 sayılı Yasa'nın 135. maddesine göre
yapacakları dinlemelerin deTelekomünikasyon
İletişim Başkanlığı'nca yürütülmesi öngörülmüştür.
Böylece, oluşturulan Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı,gerçekleştirilecek istihbarat işlemlerinin ve 5271 sayılı Yasa'nın
135. maddesine göre yapılacak dinlemelerin yürütüleceği tek merkezi örgüt
olarak planlanmıştır.
Bu kadar önemli bir işlev üstlenen merkezi
örgüt Başkanı'nın atanma yetkisiise,
tek başına Başbakan'a bırakılmıştır.
Yine aynı fıkrada, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı'nınTelekomünikasyon Kurumu Başkanı'na doğrudan bağlı olduğu ve
Telekomünikasyonİletişim Başkanı'nın
Telekomünikasyon Kurulu üyelerinin özlük haklarına sahipbulunduğu
belirtilerek İletişim Başkanı Kurul üyeleriyle eş düzeyde tutulmuştur.
Bu düzenlemeler, Telekomünikasyon İletişim
Başkanı'nın bürokraside üst düzey kamu görevlisi olarak kabul edildiğini
göstermektedir.
05.04.1983 günlü, 2813 sayılı Telsiz
Yasası'nın 8. maddesine göre,Telekomünikasyon
Kurulu Başkan ve üyeleri Bakanlar Kurulu kararıylaatanmaktadır.
Öte yandan, 23.06.1981 günlü, 2477 sayılı Yasa'nın 1. ve 2.
maddelerinde,bakanlıklar ve bağlı kuruluşlar
dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarında, başkanve yardımcısı, genel
müdür ve yardımcısı, yönetim kurulu üyeleri, daire başkanları,müessese müdürü, grup başkanı, genel sekreter,
müşavir, teftiş, fen ve tetkik kurullarıbaşkanları ile bölge
müdürlerinin ortak kararname ile atanması öngörülmüştür.
Dava konusu Yasa'da ise, Telekomünikasyon
İletişim Başkanı ile diğerkamu kurum ve kuruluşları üst düzey
görevlilerini atama yöntemi yönünden farklılık yaratılarak, Başkan'ın
atanmasında Cumhurbaşkanı'nın imzasını gerektirmeyen bir yöntem
getirilmektedir.
aa- Çağdaş demokrasilerde, parlamenter sistem
ve bu sistemi yaşamageçirecek erkler ayrılığı ilkesi kabul
edilmiş; yürütmenin iktidar gücü, yasama veyargı denetimi ile
dengelenmeye çalışılmıştır.
Parlamenter demokratik sistemin ve erkler ayrılığının benimsendiğiAnayasamızda da, bağsız koşulsuz Ulus'un olan
egemenliği, yasama, yürütme veyargı
alanlarında Ulus adına kullanacak organlar belirtilmiş; yasama ve yargınınyürütme organı üzerindeki denetim yetkisi ve bu
yetkinin kullanılma biçim vesınırları çeşitli maddelerde kurala
bağlanmıştır.
İktidar gücünün çoğunluk egemenliğine
dönüşmesinin parlamenterdemokratik sistemi zedeleyeceğini öngören
anayasa koyucu, bununla yetinmemiş, Devlet'in başı olan Cumhurbaşkanı'na bir
denetim, dengeyi ve uyumu sağlama görevve yetkisi vermiştir.
Nitekim Anayasa'nın,
- 8. maddesinde, yürütme yetki ve görevinin,
Cumhurbaşkanı veBakanlar Kurulu'nca kullanılıp yerine
getirileceği,
104. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın,
-Anayasa'nın uygulanmasını,
Devlet organlarının düzenli veuyumlu çalışmasını gözeteceği,
- Başbakan ve bakanları atayacağı,
- Gerekli gördüğü durumlarda Bakanlar
Kurulu'na başkanlıkedeceği ya da Bakanlar Kurulu'nu başkanlığı altında toplantıya
çağıracağı,
- Kararnameleri imzalayacağı,
- 105. maddesinde,
Cumhurbaşkanı'nın tek başına yapacağı işlemlerdışındaki tüm kararlarının
Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanacağı,
belirtilmiştir.
Bu kurallar, Cumhurbaşkanı'nın, aynı zamanda
yürütmenin de başıolduğunu, kararnameleri imzalama yolu ile
iktidar gücünü denetleyerek, bu güç ilekamu
politikalarının oluşması ve uygulanmasında görev alan üst düzey kamugörevlileri
arasındaki dengeyi sağlaması gerektiğini göstermektedir.
Cumhurbaşkanı'nın bu denetim ve dengeleme
görev ve yetkisi, birsiyasal partinin tek başına iktidar olduğu ve
yasama organında çoğunluğu eldebulundurduğu
dönemlerde, çok daha gerekli olmaktadır. Çünkü bu dönemlerde,özellikle üst düzey kamu görevlileri siyasal güce karşı
çok daha korunmasızkalmaktadır.
bb- Anayasa'nın 8. maddesinde, yürütme
yetkisi ve görevinin,Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'nca kullanılıp yerine
getirileceği belirtilirken,yürütme
işlemlerinin hukuksal geçerlilik kazanabilmesi için her iki tarafınkatılmasıyla
ortaklaşa yapılması gereği ortaya konulmuştur.
Yine, Anayasa'nın 105. maddesinde,
Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa vediğer yasalarda tek başına yapabileceği
belirtilen işlemler dışındaki tüm kararlarınınBaşbakan
ve ilgili bakanlarca da imzalanacağı kurala bağlanmıştır. Bu kural, tümkararlar bağlamında atama kararlarının da
Cumhurbaşkanı'nca imzalanmasıgerektiğini
göstermesi yönünden önemlidir. Anayasa'nın 104. maddesinde,Cumhurbaşkanı'na kararnameleri imzalama görev ve
yetkisi verilmiş olması da buyargıyı pekiştirmektedir.
Anayasamızda Cumhurbaşkanı'na kararnameleri
imzalama yetkisininverilmesi üç önemli gerekçeye dayanmaktadır.
Bunların birincisi, Cumhurbaşkanı'nınyansızlığı nedeniyle,
kararnamelerin, kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerineuygun olmasının ve olumsuz siyasal emellere hizmet
etmemesinin sağlanması;ikincisi,
Cumhurbaşkanı'na, yürütme alanında Hükümet'e öneri ve uyarılardabulunma yetkisini kullanabilmesi için olanak
yaratılması; üçüncüsü de,Cumhurbaşkanı'nın
Devlet'in ve yürütmenin başı olması ve Devlet organlarınındüzenli
çalışmasını gözetme görev ve yetkisiyle donatılmış bulunmasıdır.
Bu anayasal kurallar karşısında, birer
yönetsel işlem olduğunda kuşkubulunmayan atama
işlemlerinden, kurumların karar ve uygulama düzeneklerindeönemli işlev gören üst düzey kamu görevlilerine ilişkin
olanlarının, hukuksal geçerlilik kazanabilmesi için Cumhurbaşkanı'nca da
imzalanması anayasalzorunluluktur.
cc- Öte yandan, kamu kurum ve kuruluşları ve dolayısıyla bu kurum
ve kuruluşların üst düzey görevlileri, siyasal iktidarın uzmanlık ve hizmet
alanındakideneyim eksikliğini gidermek ve
kendi alanında siyasal iktidara yardımcı olmak,değişen iktidarlardan kamu hizmetlerinin etkilenmemesini ve
sürekliliğini sağlamaklayükümlüdürler.
Kamu hizmetinin sürekliliği ile kamu
görevlilerinin güvencesi arasındakiyakın ilişki, kamu
politikalarının oluşmasında karar verme ve bu kararları uygulama konumunda olan
üst düzey kamu görevlilerinin atama güvencesinde kamu yararı bulunduğunu
göstermektedir.
Devlet organlarının düzenli çalışması,
yönetimde istikrarın sağlanmasıylaolanaklıdır.
Yönetimde istikrar ise, kamu hizmetinin değişken öğesi olan iktidardakisiyasal
partilerle değil, kamu hizmetinin değişmez öğesi olan kamu görevlilerine
sağlanacak "görev güvence"siyle gerçekleştirebilecektir.
Cumhurbaşkanı'nın, kamu hizmetlerinde sürekliliği ve istikrarı
sağlayanüst düzey görevlilerin atamalarında
imzasının bulunması, kimi haksız işlemlerin,siyasal nitelikli atamaların
önlenmesi ve dolayısıyla kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleri yönünden de
gereklidir.
Anayasamıza göre, yürütmenin iki kanadından
birini oluşturanCumhurbaşkanı, "yansız"
niteliğiyle, siyasal nitelikli Hükümet'e karşı kamugörevlisinin
güvencesini oluşturmaktadır. Bu güvence, atama kararnamelerinin
Cumhurbaşkanı'nca imzalanmasıyla yaşama geçirilmektedir.
Nitekim bu gerekçeler göz önünde bulundurularak, 2451 ve 2477
sayılıyasalarda, müsteşar ve yardımcıları,
başkan ve yardımcıları, genel müdür veyardımcıları,
bakanlık müşavirleri, yönetim kurulu üyeleri, birinci hukuk müşavirleri,daire
başkanları, il idare şube başkanları, müessese müdürleri, grup başkanları,
genelsekreter, müşavir, teftiş, fen ve tetkik
kurulu başkanları, bölge müdürleri vebaşmüdürler
gibi üst düzey görevlilerin atanmaları, görevden alınmaları ya danakillerinin
ortak kararnameyle yapılması kurala bağlanmıştır.
dd- Adalet Bakanlığı'nda genel müdürlük daire
başkanı ve daha üstkamu görevlerine yapılacak atamalarda ortak kararname yerine
"Bakan'ın önerisi veBaşbakan'ın
onayı" yöntemini getiren 25.06.1992 günlü, 3825 sayılı Yasa ile ilgiliAnayasa
Mahkemesi'nin 27.04.1993 günlü, E.1992/37, K.1993/18 sayılı kararında,
"Parlamenter hükümet sistemi benimsenen
Anayasa'ya göre,Cumhurbaşkanı'nın yürütmenin başı olarak
karşı-imza kuralı gereği imzalayacağıkararnameler
104. madde uyarınca yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri ile sınırlıanlaşılmak
gerekir."
Denilerek yürütmenin başı olan
Cumhurbaşkanı'nın atamakararnamelerini, güvence niteliğinde
"karşı-imza" kuramı uyarınca imzalamasıgerektiği kabul
edilmiştir.
Yüksek Mahkeme'nin aynı kararında;
"Anayasa'nın 104. maddesinde Devletin başı olduğu ve Türk
Milletinin birliğini temsil ettiği belirtilen Cumhurbaşkanı, 8. maddeye göre de
yürütme yetki ve görevini Bakanlar Kurulu ile birlikte kullanır ve yerine
getirir.
Devletin başı olan Cumhurbaşkanı Anayasa'da
yürütme organı içindekabul edilmiş ve aynı zamanda yürütmenin de başı sayılmıştır.
Anayasa'nın 8. maddesindedenilerek yürütme işlemlerinin hukuksalgeçerliliği için her ikisinin de katılmalarıyla ortaklaşa
yapılması gereği çok açık birbiçimde ortaya konulmaktadır.
Başbakan ve tüm bakanların imzaladıkları
'Bakanlar KuruluKararnamesi' ile yalnızca Başbakan ve ilgili
Bakanın imzasını taşıyan 'müşterekkararname'nin
de geçerlik kazanabilmesi için Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmasıanayasal
bir zorunluluktur.
...
Geleneklere dayalı bir kurallar ve kurumlar
düzeni olan parlamentersistemde önemli devlet işlemlerinin tümü devlet başkanının
imzasıyla tamamlanır.
...
Bakanlık üst düzey görevlerine getirilecek bu yüksek memurlara
ilişkinatama işlemlerinin, Anayasa'da
benimsenen parlamenter sistem gereği yürütmeorganını oluşturan Adalet Bakanı ve Başbakan ile tarafsız
Cumhurbaşkanı'nınonayına sunulması,
Anayasa'nın 8., 104. ve 105. maddeleri yönünden birzorunluluktur.
...
Bakanın yanında, onun uzmanlık ve hizmet
alanındaki deneyimeksikliğini gidermek, bu alanlarda bakana
yardım etmek ve değişme olasılığı fazlaolan Bakanların
değişmesinden kamu hizmetinin etkilenmemesini sağlamak üzerebulundurulan; memur statüsü içinde ve hizmet
kadrosunda en yüksek dereceyeyükselmiş
böylece teknik deneyim sahibi ve uzman kimseler olan müsteşarlık,müsteşar yardımcılıkları, Teftiş Kurulu Başkanlığı
ve diğer sayılan üst düzeygörevlere
aynı yöntemle atama yapılabilmesi (Bakan'ın önerisi üzerine Başbakanonayı
ile), Anayasa'da benimsenen sistemle bağdaşmamaktadır.
...
Cumhurbaşkanı'nı böylesine yetkilerle donatıp güçlendiren,
parlamenter hükümet sistemini bütün gerekleriyle uygulamaya koyan, yürütme
yetki ve görevininCumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kurulu'nca yerine getirileceğini belirten bu kurallarkarşısında, kimi atamalarda Cumhurbaşkanı'nın
imzasına gerek görmemek,Anayasa'nın
8. maddesine aykırılık oluşturur."
gerekçelerine yer verilerek, Adalet Bakanlığı'nda genel müdürlük
dairebaşkanlığı, müstakil daire başkanlığı,
genel müdür yardımcılığı, genel müdürlük, müsteşar yardımcılığı ve müsteşarlık
görevlerine yapılacak atamaların Başbakan'ınonayı ile sonlandırılmasına
ilişkin yasa kuralı iptal edilmiştir.
Bu nedenlerle, 5397 sayılı Yasa'nın 1.
maddesiyle 2559 sayılı Yasa'nın ek 7.maddesine eklenen onuncu
fıkradaki,
"Telekomünikasyon İletişim Başkanı,
Telekomünikasyon Kurumu Başkanınınteklifi üzerine Başbakan
tarafından atanır."
kuralı, Anayasa'yla kabul edilen parlamenter
demokratik sisteme, Anayasa'nın8, 104, 105 ve
128. maddelerine aykırı düşmektedir.
IV- SONUÇ
1-Yukarıda
açıklanan gerekçelerle, 5397 sayılı "Bazı Kanunlarda DeğişiklikYapılmasına
Dair Kanun"un,
a- 1. maddesiyle 04.07.1934 günlü, 2559 sayılı
"Polis Vazife veSalahiyet Kanunu"nun ek 7. maddesine eklenen dokuzuncu,
- 2. maddesiyle 10.03.1983 günlü, 2803 sayılı "Jandarma
Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu"na eklenen ek 5. maddenin sekizinci,
- 3. maddesiyle 01.11.1983 günlü, 2937 sayılı
"Devlet İstihbaratHizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu"nun 6.
maddesine eklenen sekizinci,
fıkralarındaki "...Başbakanın özel olarak
yetkilendireceği kişi veyakomisyon ..." ibarelerinin,
b-Yine 1. maddesiyle 2559 sayılı Yasa'nın ek
7. maddesine eklenenonuncu fıkrasındaki,
- Oluşturulanbu Başkanlık bir
başkan ile teknik, hukuk ve idariolmak üzere üç uzmandan oluşur."
ve,
- Telekomünikasyon İletişim Başkanı,
Telekomünikasyon KurumuBaşkanının teklifi üzerine Başbakan tarafından atanır.",
kurallarının,iptallerine,
2-Uygulanması
durumunda doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız hukuksalsonuçlar göz önünde bulundurularak, söz konusu ibare ve
kuralların yürürlüklerinindurdurulmasına,
karar verilmesini arz ederim."
B- İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Üyeleri Ali TOPUZ ve Mehmet NEŞŞAR ile birlikte 116
Milletvekili tarafından verilen 16.8.2005 günlü dava dilekçesinin gerekçe
bölümü şöyledir:
"1) 03.07.2005 Tarihli ve 5397 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun; 1 inci Maddesinin 04.07.1934 Tarihli ve 2559 Sayılı
Kanunun Ek 7 nci Maddesine Eklediği Dokuzuncu Fıkradaki, 2 nci Maddesinin
10.03.1983 Tarihli ve 2803 Sayılı Kanuna Eklediği Ek Madde 5'in Sekizinci
Fıkrasındaki ve 3 üncü Maddesinin 01.11.1983 Tarihli ve 2937 Sayılı Kanunun 6
ncı Maddesine Eklediği Sekizinci Fıkradaki "Başbakanın özel olarak
yetkilendireceği kişi veya komisyon" İbarelerinin Anayasaya Aykırılığı.
İptali istenen ibarelerin tümü "Başbakanın özel olarak yetkilendireceği
kişi veya komisyon" şeklinde ayniyet gösterdiğinden ve dolayısıyla iptal
gerekçeleri de aynı olduğundan, bu gerekçeler aşağıda hepsi için geçerli olmak
üzere açıklanmıştır.
03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeler
İle; Anayasada belirtilen ilkeler doğrultusunda, haberleşme özgürlüğüne hangi
sebeplerle müdahale edilebileceği, müdahaleye yetkili kişi ve kurumların
tespiti ile telekomünikasyon hizmetleri gibi stratejik önemi haiz bazı kamu
hizmetlerinin özelleştirme kapsamına alınması ve hızlı teknolojik gelişmeler
dikkate alınarak Milli İstihbarat Teşkilatının yetki alanının "kamu
hizmeti veren kuruluşlara" teşmil edilmesi öngörülmüştür.
Bu Yasa'ya göre; Emniyet Genel Müdürlüğü, jandarma ve MIT
tarafından görev alanlarıyla ilgili suçların islenmesinin önenmesi amacıya
hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda yasada belirtilen
birim amirlerinin veya yetkililerin yazılı emriyle dinleme ve takibi
yapabileceklerdir. Yine bu Yasa'da; söz konusu faaliyetler çerçevesinde elde
edilen kayıtların, Yasada belirtilen amaçlar dışında kullanılamayacağı, elde
edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesinin
geçerli olduğu, buna aykırı hareket edenler hakkında, görev sırasında veya
görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma
yapılacağı belirtilmiştir.
Bütün bu faaliyetlerin denetiminin ise, sıralı kurum amirleri,
ilgili teftiş elamanları, Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya
komisyon tarafından yapılması da hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında; Devletin, kamu
iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli
görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği
belirtildikten sonra,"Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir " denilmiştir.
04.07.1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu, 10.03.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri
Kanunu ve 01.11.1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve
Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu çerçevesinde yapılacak dinleme ve istihbarat
faaliyetlerinin ancak bu yasalarla görev ve yetki verilen memurlar ve diğer
kamu görevlilerince yapılacağı açıktır. Çünkü yapılan iş bir kamu hizmetidir ve
aynı nedenle bu görevlileri denetleme görevi verilenlerin de, memurlar ve diğer
kamu görevlilerinden başkası olması mümkün değildir.
Bu durumda da, belirtilen denetimi yapacak kişi veya komisyon
üyelerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hak ve
yükümlülüklerinin, aylık ve ödenekler ile diğer özlük işlerinin, Anayasanın 128
inci maddesi doğrultusunda kanunla gösterilmesi gerekmektedir.
Hâlbuki iptali istenen ibarelerde, Başbakan tarafından denetimle
görevlendirilecek kişi veya komisyon üyelerinin niteliklerini göstermek üzere
Kanunda bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir.
5397 sayılı Kanunun 1, 2 ve 3 üncü maddelerinin son fıkralarında,
bu maddelerin uygulanmasına ilişkin ilke ve yöntemlerin çıkarılacak
yönetmeliklerle düzenleneceğinin belirtilmiş olması, Başbakan tarafından
denetimle yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin niteliklerinin
yönetmelikle belirleneceğini göstermektedir.
Bu durum, Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır.
Anayasanın 128 inci maddesinin getirdiği "kanunla
düzenleme" ilkesinin memur ve kamu görevlileri için keyfi uygulamalara
karşı bir güvence oluşturduğu açıktır.
Çünkü bu ilke ile bir görev için yetkilendirilecek kişinin, göreve
uygun niteliklere sahip olmasının sağlanması ve keyfi uygulamalara imkân
bırakılmaması amaçlanmıştır.
Anayasanın 128 inci maddesi hükmüne göre, Başbakan tarafından söz
konusu Kanunda belirtilen etkinlikleri denetlemekle görevlendirilecek kişi ve
komisyon üyelerinin niteliklerinin de kanunda gösterilmiş olması gerekmektedir.
Söz konusu ibareler ise, bu belirlemeyi yapmayarak yönetmeliğe bırakmakta ve bu
nedenle de Anayasanın 128 inci maddesine aykırı düşmektedir.
Diğer yandan iptali istenen ibarelerde, Başbakanca
görevlendirilecek kişi ve komisyon üyelerinin sayısı da gösterilmemiştir. 5397
sayılı Kanunun 1, 2 ve 3 üncü maddelerinin son fıkralarından, bu hususun da
belirlenmesinin yönetmeliğe bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Hâlbuki Anayasanın 123 üncü maddesinde idarenin kuruluş ve
görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir.
Bu ilkeye karşın, Başbakanca denetleme için görevlendirilecek kişi
ve komisyon üyelerinin sayısının yönetmelikle belirlenmesi Anayasanın 123 üncü
maddesine aykırıdır.
Anayasanın 123 ve 128 inci maddelerine göre kanunla belirlenmesi
gereken Başbakanca görevlendirilecek kişi veya komisyon üyelerinin nitelik ve
sayılarının belirlenmesinin, kanunla hiçbir asli düzenleme yapılmadan
yönetmeliğe bırakılması, asli düzenleme yetkisinin yürütmeye bırakılması
anlamına gelmektedir.
Yürütme yetki ve görevi Anayasanın 8 inci maddesine göre Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
Anayasamızdan yürütmenin Anayasanın gösterdiği ayrık haller
dışında asli düzenleme yetkisi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu yetki Anayasanın 7
nci maddesine göre yasamanındır ve devredilemez. Devredilirse kökenini
Anayasadan almayan bir yetki olduğu için Anayasanın 6 ncı maddesine aykırı
düşer.
Bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının
tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu
doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarihli ve E. 1987/28, K. 1988/16
sayılı kararı, AMKD., sa. 24, shf. 225).
Açıklanan nedenlerle, 03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun; 1 inci maddesinin 04.07.1934
tarihli ve 2559 sayılı Kanunun Ek 7 nci maddesine eklediği dokuzuncu
fıkrasındaki, 2 nci maddesinin 10.03.1983 tarihli ve 2803 sayılı Kanuna
eklediği Ek Madde 5'in sekizinci fıkrasındaki ve 3 üncü Maddesinin 01.11.1983
tarihli ve 2937 sayılı Kanun 6 ncı maddesine eklediği sekizinci fıkrasındaki
"Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon"
ibareleri Anayasanın 2, 6, 7, 8, 11, 123 ve 128 inci maddelerine aykırı olup,
iptalleri gerekmektedir.
2) 03.07.2005 Tarihli ve 5397 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun; 1 inci Maddesinin 04.07.1934 Tarihli ve 2559 Sayılı
Kanunun Ek 7 nci Maddesine Eklediği Onuncu Fıkradaki "Oluşturulan bu
Başkanlık bir başkan ile teknik, hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan
oluşur." ve "Telekomünikasyon İletişim Başkanı, Telekomünikasyon
Kurumu Başkanının teklifi üzerine Başbakan tarafından atanır."
Cümlelerinin Anayasaya Aykırılığı.
Söz konusu onuncu fıkrada, 2559 sayılı Kanunun Ek 7 nci maddesinde
belirtilen işlemlerle 5271 sayılı Kanunun 135 inci maddesi kapsamında yapılacak
dinlemelerin, Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde, Kurum Başkanına doğrudan
bağlı olarak kurulan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca yürütülmesi
öngörülmüş; yine 2559 sayılı Kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde yer alan
hükümlerle de, Jandarma ve Devlet istihbarat örgütlerinin, bu kanun kapsamında
yapacakları dinlemelerin yürütülmesi görevi de Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığına verilmiştir.
Böylece Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, söz konusu Kanunlar
çerçevesinde dinleme işlemlerini yürütecek tek merkezi örgüt olarak
düzenlenmiştir.
Bu kadar önemli bir örgütün Başkanının, üst düzey kamu görevlisi
konumunda olması gerekir.
5397 sayılı Kanunda, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının,
Telekomünikasyon Kurumu Başkanına doğrudan bağlanması ve Telekomünikasyon
İletişim Başkanının, Telekomünikasyon Kurulu üyelerinin özlük haklarına sahip
bulunduğu belirtilerek, Telekomünikasyon İletişim Başkanının Kurul üyeleriyle
eş tutulması, Telekomünikasyon İletişim Başkanının üst düzey kamu görevlisi
olarak kabul edildiğini göstermektedir.
05.04.1983 tarihli ve 2813 sayılı Kanuna göre Telekomünikasyon
Kurulu Başkan ve üyeleri Bakanlar Kurulu kararıyla atanmaktadır.
23.06.1981 tarihli ve 2477 sayılı Kanunda, bakanlıklar ve bağlı
kuruluşlar dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarında, başkan ve yardımcısı,
genel müdür ve yardımcısı, yönetim kurulu üyeleri, daire başkanları, müessese
müdürü, grup başkanı, genel sekreter, müşavir, teftiş, fen ve tetkik kurulları
başkanları ile bölge müdürlerinin ortak kararname ile atanması öngörülmüştür.
5397 sayılı Kanun ise, Telekomünikasyon İletişim Başkanının
atanmasında Cumhurbaşkanının imzasını gerektirmeyen bir yöntem getirerek, onu
atama bakımından diğer kamu kurum ve kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinden
farklı bir duruma sokmuştur.
Bilindiği gibi kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan parlamenter
sistemlerde, yürütmenin iktidarı, yasama ve yargı denetimi ile
dengelenmektedir.
Parlamenter demokratik sistemin ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin
benimsendiği Anayasamızda da, yasama ve yargının yürütme organı üzerindeki
denetim yetkisi, bu yetkilerin kapsam ve sınırları ayrıntılı bir biçimde
düzenlenmiştir.
Bunun yanında Anayasamızda, iktidar gücünün bir çoğunluk
egemenliğine dönüşerek azınlığa baskı yapmasını ve keyfiliğe kaçmasını önlemek
için aynı zamanda yürütmenin de başı olan Cumhurbaşkanına devlet organları
arasında denetim, denge ve uyumu sağlamak için yetkiler verilmiştir.
Cumhurbaşkanına verilmiş olan bu denetim ve dengeleme görev ve
yetkileri, bir siyasal partinin tek başına iktidar olduğu ve yasama organındaki
çoğunluğuna dayanarak keyfiliğe yöneldiği durumlarda, üst düzey kamu görevlilerinin
siyasal güce karşı korunmasını sağlamak bakımından da, büyük bir önem
taşımaktadır.
Bu nedenle Anayasa, özellikle üst düzey kamu yöneticilerinin atama
işlemlerinin, hukuki geçerlilik kazanabilmesi için, Cumhurbaşkanınca imzalanmasını
gerekli görmüştür.
Bu husus Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddelerinden açıkça
anlaşılmaktadır.
Anayasanın 8 inci maddesinde yürütme yetkisinin ve görevinin,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca yerine getirileceği belirtilirken, yürütme
işlemlerinin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için hem Cumhurbaşkanının, hem de
Bakanlar Kurulunun katılmasıyla yapılması gerektiği ortaya konulmuştur.
Anayasanın 105 inci maddesinde, Cumhurbaşkanının Anayasa ve diğer
yasalarda tek başına yapabileceği belirtilen işlemler dışındaki tüm
kararlarının Başbakan ve ilgili bakanlarca da imzalanacağı belirtilmiştir.
Anayasanın 104 üncü maddesinde de Cumhurbaşkanına kararnameleri
imzalama görev ve yetkisi verilmiştir.
Bu hükümler, tüm kararlar bağlamında, atama kararlarının da
Cumhurbaşkanınca imzalanması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Anayasamızın bu hükümleriyle Cumhurbaşkanına kararnameleri
imzalama yetkisinin verilmesi; Cumhurbaşkanının yansızlığı nedeniyle,
kararnamelerin kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmasını ve
olumsuz siyasal emellere hizmet etmemesini sağlamakta; Cumhurbaşkanına Hükümete
uyarı ve önerilerde bulunması için olanak yaratmaktadır. Kuşkusuz bu yetki,
Cumhurbaşkanına, yürütmenin başı olması ve Devlet organlarının düzenli
çalışmasını gözetme yetki ve görevi ile donatılmış bulunması nedeniyle
verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi de, Adalet Bakanlığında genel müdürlük, daire
başkanlığı ve daha üst düzey kamu görevlerine yapılacak atamalarda "ortak
kararname" yerine "Bakanın önerisi ve Başbakanın onayı"
yöntemini getiren 25.06.1992 tarihli ve 3825 sayılı Kanunla ilgili olarak
verdiği kararda; "parlamenter hükümet sistemi benimsenen Anayasaya göre,
Cumhurbaşkanının yürütmenin başı olarak karşı - imza kuralı gereği imzalayacağı
kararnameler 104 üncü madde uyarınca yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri
ile sınırlı anlaşılmak gerekir." diyerek, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanının
atama kararnamelerini, güvence niteliğinde "karşı imza" kuramı
uyarınca imzalaması gerektiğini kabul etmiştir.
Anayasa Mahkemesi aynı kararında; "Anayasanın 104 üncü
maddesinde Devletin başı olduğu ve Türk Milletinin birliğini temsil ettiği
belirtilen Cumhurbaşkanı, 8 inci maddeye göre de yürütme yetki ve görevini
Bakanlar Kurulu ile birlikte kullanır ve yerine getirir.
Devletin başı olan Cumhurbaşkanı Anayasada yürütme organı içinde
kabul edilmiş ve aynı zamanda yürütmenin başı da sayılmıştır.
Anayasanın 8 inci maddesinde ... denilerek yürütme işlemlerinin
hukuksal geçerliliği için her ikisinin de katılmalarıyla ortaklaşa yapılması
gereği çok açık bir biçimde ortaya konulmaktadır.
Başbakan ve tüm bakanların imzaladıkları "Bakanlar Kurulu
Kararnamesi" ile yalnızca Başbakan ve ilgili Bakanın imzasını taşıyan
"müşterek kararname" nin de geçerlik kazanabilmesi için Cumhurbaşkanı
tarafından imzalanması Anayasal bir zorunluluktur.
Geleneklere dayalı bir kurallar ve kurumlar düzeni olan
parlamenter sistemde önemli devlet işlemlerinin tümü devlet başkanının
imzasıyla tamamlanır.
Bakanlık üst düzey görevlerine getirilecek bu yüksek memurlara ilişkin
atama işlemlerinin, Anayasada benimsenen parlamenter sistem gereği, yürütme
organını oluşturan Adalet Bakanı ve Başbakan ile tarafsız Cumhurbaşkanının
onayına sunulması, Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddeleri yönünden bir
zorunluluktur.
Bakanın yanında, onun uzmanlık ve hizmet alanındaki deneyim
eksikliğini gidermek, bu alanlarda bakana yardım etmek ve değişme olasılığı
fazla olan Bakanların değişmesinden kamu hizmetinin etkilenmemesini sağlamak
üzere bulundurulan; memur statüsü içinde ve hizmet kadrosunda en yüksek
dereceye yükselmiş, böylece teknik deneyim sahibi ve uzman kimselerin görev
alabileceği müsteşarlık, müsteşar yardımcılıkları, Teftiş Kurulu Başkanlığı
makamlarına ve diğer sayılan üst düzey görevlere aynı yöntemle atama
yapılabilmesi (Bakanın önerisi üzerine Başbakan onayı ile), Anayasada
benimsenen sistemle bağdaşmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını böylesine yetkilerle donatıp
güçlendiren, parlamenter hükümet sistemini bütün gerekleriyle uygulamaya koyan,
yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca yerine
getirileceğini belirten bu kurallar karşısında, kimi atamalarda
Cumhurbaşkanının imzasına gerek görmemek, Anayasanın 8 inci maddesine aykırılık
oluşturur." gerekçelerine yer vererek, Adalet Bakanlığında genel müdürlük,
daire başkanlığı, müstakil daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı, genel
müdürlük, müsteşar yardımcılığı ve müsteşarlık görevlerine yapılacak atamaların
Başbakanın onayı ile sonlandırılmasına ilişkin kanun hükmünü iptal etmiştir.
Bu durum, 5397 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 2559 sayılı
Kanunun Ek 7 nci maddesine eklediği onuncu fıkradaki "Telekomünikasyon
İletişim Başkanı, Telekomünikasyon Kurumu Başkanının önerisi üzerine Başbakan
tarafından atanır." cümlesinin de Anayasanın 8, 104, 105 ve 128 inci
maddelerine aykırı olduğunu ortaya koymaktadır.
Söz konusu cümlenin bu nedenle iptal edilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan, 03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Kanunun 1 inci
maddesinin2559 sayılı Kanunun Ek 7 nci maddesine eklediği onuncu fıkradaki
"Oluşturulan bu Başkanlık bir başkan ile teknik, hukuk ve idari olmak
üzere üç uzmandan oluşur." cümlesinde ise Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığını oluşturacak sayısı toplam üç olan teknik, hukuk ve idari
uzmanların nasıl atanacağına ve niteliklerine ilişkin hiçbir düzenleme ve temel
ilke yer almamaktadır.
Hâlbuki kamu hizmeti yapacak olan bu görevlilerin, yukarıda da
açıklandığı gibi, Anayasanın 128 inci maddesi gereğince atama işlemlerinin
nasıl yapılacağının yasada gösterilmesi gerekmektedir.
5397 sayılı 1 inci maddesiyle2559 sayılı Kanunun Ek 7 nci
maddesine eklenen son fıkrada, "Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve
usuller Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlıklarının görüşü alınarak
Başbakanlık tarafından üç ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden, 5397 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin ancak bu
Kanunda düzenlenmemiş olan söz konusu niteliklerin ve atama yöntemlerinin
yönetmelikle gösterileceği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 128 inci maddesinin kanunla düzenlenmesini öngördüğü
bir hususun düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılması, Anayasanın 128 inci
maddesine aykırı düşmektedir. Ayrıca, atama yöntemi ve nitelik belirleme
konusunda yapılacak düzenlemeler, kanunda ilke ve esasları gösterilmemiş olduğu
için asli düzenleme niteliği taşımaktadır ve bu konuda yürütmeye verilen yetki
de, Anayasanın 6, 7 ve 8 inci maddelerine aykırı bir yetki devridir.
Anayasanın 8 inci maddesinden yürütmenin, Anayasada gösterilen
ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu yetki, Anayasanın 7 nci maddesine göre yasamanındır ve
devredilemez. Devredilirse, kökenini Anayasadan almadığı için, Anayasanın 6 ncı
maddesine aykırı bir yetki görünümüne girer. Anayasanın herhangi bir hükmüne
aykırı bir düzenleme, Anayasanın 2 ve 11 inci maddelerinde belirtilen hukuk
devleti, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile de çelişir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinin 04.07.1934 tarihli ve 2559 sayılı Kanunun Ek 7 nci
maddesine eklediği onuncu fıkradaki, "Oluşturulan bu Başkanlık bir başkan
ile teknik, hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur." cümlesinin de,
Anayasanın 2, 6, 7, 8, 11 ve 128 inci maddelerine aykırı olduğu için iptal
edilmesi gerekmektedir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun; 1 inci maddesinin 04.07.1934 tarihli ve 2559 sayılı
Kanunun Ek 7 nci maddesine eklediği dokuzuncu fıkradaki, 2 nci maddesinin
10.03.1983 tarihli ve 2803 sayılı Kanuna eklediği Ek Madde 5'in sekizinci
fıkrasındaki ve 3 üncü maddesinin 01.11.1983 tarihli ve 2937 sayılı Kanun 6 ncı
maddesine eklediği sekizinci fıkradaki "Başbakanın özel olarak
yetkilendireceği kişi veya komisyon" ibareleri Anayasanın 2, 6, 7, 8, 11, 123
ve 128 inci maddelerine açıkça aykırıdır.
Diğer yandan 03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Kanunun 1 inci
maddesinin 04.07.1934 tarihli ve 2559 sayılı Kanunun Ek 7 nci maddesine
eklediği onuncu fıkradaki; "Oluşturulan bu Başkanlık bir başkan ile
teknik, hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur." cümlesinin
Anayasanın 2, 6, 7, 8, 11 ve 128 inci maddelerine, "Telekomünikasyon
İletişim Başkanı, Telekomünikasyon Kurumu Başkanının teklifi üzerine Başbakan
tarafından atanır." cümlesi de Anayasanın 8, 104, 105 ve 128 inci
maddelerine açıkça aykırıdır.
Anayasaya aykırıbu hükümlerin uygulanması halinde, hukuk
devletinin en önemli unsurlarından biri olan hukuk güvenliği zedelenecek ve
sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar doğabilecektir.
Bu nedenle, iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya
kadar yürürlüklerin de durdurulması gerekmektedir.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;
1) 1 inci maddesinin 04.07.1934 tarihli ve 2559 sayılı Kanunun Ek
7 nci maddesine eklediği dokuzuncu fıkradaki "Başbakanın özel olarak
yetkilendireceği kişi veya komisyon" ibaresinin,
2) 2 nci maddesinin 10.03.1983 tarihli ve 2803 sayılı Kanuna
eklediği Ek Madde 5'in sekizinci fıkrasındaki "Başbakanın özel olarak
yetkilendireceği kişi veya komisyon" ibaresinin,
3) 3 üncü maddesinin 01.11.1983 tarihli ve 2937 sayılı Kanun 6 ncı
maddesine eklediği sekizinci fıkradaki "Başbakanın özel olarak
yetkilendireceği kişi veya komisyon" ibaresinin,
4)1 inci maddesinin 04.07.1934 tarihli ve 2559 sayılı Kanunun Ek 7
nci maddesine eklediği onuncu fıkradaki "Oluşturulan bu Başkanlık bir
başkan ile teknik, hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur." cümlesi
ile "Telekomünikasyon İletişim Başkanı, Telekomünikasyon Kurumu Başkanının
teklifi üzerine Başbakan tarafından atanır." cümlesinin,
iptallerine ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.""