logo
Norm Denetimi Kararları Kullanıcı Kılavuzu

(AYM, E.2004/25, K.2008/42, 17/01/2008, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI 

 

EsasSayısı: 2004/25

KararSayısı: 2008/42

Karar Günü : 17.1.2008

Resmi Gazete  Tarih ve Sayısı : 21.02.2008 - 26794

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER:

1- Aksaray Kadastro Mahkemesi                  Esas Sayısı: 2004/25

2- Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi         Esas Sayısı: 2005/71

İTİRAZLARIN KONUSU: 5.1.1961 günlü, 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un;                  

A- 1. ve 2. maddelerinin Anayasa'nın 2., 13., 35. ve  46. maddelerine,

B- 3. ve 4. maddelerinin Anayasa'nın 2., 5., 10., 13., 36., 40., 46., 90. ve 125.   maddelerine,

aykırılığı savıyla iptalleri istemidir.

I- OLAY                  

Bakılmakta olan davalarda, 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un itiraz konusu kurallarının Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler iptalleri için başvurmuşlardır.

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları

221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un;

1- 1. maddesi şöyledir:

"6830 sayılı İstimlâk Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili âmme hükmî şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır."

                  

2- 2. maddesi şöyledir:

"Gayrimenkulde âmme hizmetinin mahiyet ve gayesine uygun şekilde tesisler veya inşaat vücuda getirilmiş olması bu kanunun uygulanması bakımından fiilen tahsistir."

3- 3. maddesi şöyledir:

"Birinci maddede yazılı gayrimenkuller tapuda kayıtlı ise, kayıt sahipleri veya mirascıları ancak fiilî tahsis tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedelini istiyebilirler. Tapuda kayıtlı olmayan gayrimenkuller hakkında fiilî tahsis tarihinden itibaren on sene geçmemiş ise o tarihte zilyedlikle iktisap şartları tahakkuk eden zilyedleri veya mirasçıları birinci fıkra hükmünden faydalanabilirler.

Herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i ve tazminat dâvası dinlenmez."

4- 4. maddesi şöyledir:

"Gayrimenkulün bedelini dava hakkı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten iki sene sonra düşer."

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 5., 10., 13., 35., 36., 40., 46., 90. ve 125. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince;

A- E.2004/25 sayılı dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, 7.4.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE,

B-  E.2005/71 sayılı dosyada;

1- 221 sayılı Yasa'nın itiraz konusu 3. maddesinin birinci fıkrasında, aynı Yasa'nın  birinci maddesine göre, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın yapılan el atmalarda, gayrimenkullerin tapuya kayıtlı olup olmadıklarına göre, kayıt sahipleri ya da  mirasçıların tahsis tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedeli isteyebilecekleri, ikinci fıkrasında, herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i ve tazminat davası dinlenmeyeceği hükmüne yer verilmiş, 4. maddede ise, gayrimenkulün bedelini dava hakkının 221 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl sonra düşeceği belirtilmiştir. Mahkeme'de bakılmakta olan dava, el atmaya razı olarak tazminat istemiyle açılmıştır. Davada, gayrimenkulün rayiç  bedelinin istenilmesi ya da gayrimenkulün bedelini dava gibi istemlere yer verilmemiştir.

221 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin birinci fıkrası ile 4. maddesinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bunlara ilişkin başvurunun Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, 

2- Dosyada eksiklik bulunmadığından, 221 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin ikinci fıkrasının esasının incelenmesine, 

3- Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi'ne  itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada  uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlı tutulmuştur.

221 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin başvuru konusu ikinci fıkrasında herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i ve tazminat davası dinlenmeyeceği belirtilmiştir. İtiraz başvurusunda bulunan Mahkeme'de bakılmakta olan dava, tazminat talebiyle ilgili olduğundan, davanın, gayrimenkule müdahalenin men'ini kapsamaması nedeniyle, 3. maddenin ikinci fıkrasının esasına ilişkin incelemenin, "... tazminat ..." sözcüğü ile sınırlı olarak yapılmasına,

18.7.2005 gününde OYBİRLİĞİYLE,

Karar verilmiştir.

V- BİRLEŞTİRME KARARI

Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin başvurusuna ilişkin E.2005/71 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2004/25 sayılı dava ile birleştirilmesine, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2004/25 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 17.1.2008 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.

VI- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- İtiraz Konusu Kuralların Anlam ve Kapsamı

5.1.1961 günlü, 221 sayılı "Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun", 12.1.1961 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yasa'nın 1. maddesinde, 31.8.1956 günlü, 6830 sayılı İstimlâk Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma yasalarının gözönünde tutulduğu amaçlara fiilen tahsis edilmiş olan taşınmaz malların kamu kurum ve kuruluşları adına, tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılmaları öngörülmüş, kamulaştırılmadan el konulmuş taşınmaz mallara genel ve yasal bir kamulaştırma düzeni tanınmıştır. Kamulaştırılmış sayılmayla ilgili kural süreli olarak getirilmiştir. Kamulaştırma yapılmaksızın, amaca tahsis edilme işleminin 6830 sayılı İstimlâk Kanununun yürürlüğe girdiği 9.10.1956 tarihine kadar yapılması gerekmektedir.

İtiraz konusu 2. maddede ise fiilen tahsisin tanımı yapılmıştır. Buna göre, 1. madde kapsamında olup kamulaştırılmış sayılan taşınmazların üzerinde kamu hizmetinin konu ve amacına uygun şekilde "tesisler ve inşaat" yapılmış olması, bu Yasa'nın uygulanması bakımından fiilen tahsis olarak nitelendirilecektir. Maddede, fiilen tahsisin koşulları, "kamu hizmetinin nitelik ve amacına uygunluk", "tesis veya inşaatın vücuda getirilmesi" ve "tahsisin varlığı ve yeterliliği" olarak ortaya çıkmaktadır.

İtiraz konusu kurallarla, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamulaştırma yapılmadan el konulmuş olan taşınmazlar, el koyma tarihinde kamulaştırılmış sayılarak, 6830 sayılı Yasa ile yapılan kamulaştırma işlerine istisna getirilmiş, uygulamada fiilen ortaya çıkan, ancak hukuksal olarak tamamlanmayan işlemlere yasal durum kazandırılmıştır.

Yasa'nın diğer maddelerinde, 1. maddede yazılı taşınmazların tapuya kayıtlı olup olmamalarına göre kayıt sahipleri veya mirasçılarının isteyeceği taşınmaz bedeli, taşınmazın bedelini dava hakkının düşme süresi, uyuşmazlıkların çözümü, tapu kaydının sicilden düşmesi, işlemlerin harç ve resme tabi olmaması gibi konular düzenlenmiştir. 221 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin itiraz konusu ikinci fıkrasında ise, Yasa kapsamında kamulaştırılmış sayılan taşınmazlar için herhalde "müdahalenin men'i" ve "tazminat" davasının dinlenmeyeceği belirtilmiştir. 

Yasa'nın gerekçesinde, "Kamu hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için taşınmaza gereksinim duyulduğu zaman 'İstimlak' kanunlarının uygulanması suretiyle taşınmaza sahip olunur. Bir taşınmazın önceki yıllarda kamulaştırılmasına karşın, kamulaştırma işleminin tapu siciline işlenmemiş olması veya evrakının kaybı nedeniyle kamulaştırma işleminin ispatı mümkün olamamaktadır. Öte yandan, kamu tesislerinin oluşturulabilmesi için taşınmaz sahipleri tarafından kamu emrine bağış ve terk edildiği halde, bu durumun Tapu Dairesinde yapılması gereken 'ferağ' işlemine bağlanmaması nedeniyle sahibinin mülkiyeti devam edegelmiştir. Bu tür tahsis işlemine karşın, tapu kayıt sahipleri tarafından da herhangi bir hak talebinde bulunulmamıştır. Ancak bir takım kayıt sahiplerinin ölümünden sonra, mirasçılar tarafından idare aleyhine men'i müdahale, ecrimisil vesair şekillerle tazminat ve bedel davaları açıldığı görülmektedir. Çok önceleri kamu hizmetine tahsis edilen bu taşınmazlar için daha önceleri dava açılmadığı halde, taşınmaz fiyatlarında büyük yükselmeler görülmesi nedeniyle yeni davaların açılmakta olduğu saptanmıştır. Şahıslar mülkiyetinde bulunan taşınmazların fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olmasının mülkiyet hakkını düşürmeyeceği kuşkusuzudur. Ancak yukarıda açıklanan nedenlere ve tahsis tarihinden itibaren geçen zamana göre bu Yasa'nın yürürlüğe gireceği tarihe kadar geçerli olmak üzere  'tapu kayıtlarının tasfiyesi cihetine gidilmesi' yerinde görülmüştür" denilmektedir. Böylece tasarının, "uygulamadaki uyuşmazlıkları gidermek ve onları tasfiye etmek için" yasalaştığı anlaşılmaktadır.

221 sayılı Yasa, bir istisna olarak, belirli bir süre içinde yapılan, ancak kamulaştırması yapılmayan taşınmaz malların kamu adına tescil işlemleri için yürürlüğe girmiştir. Genel ve yasal bir kamulaştırma düzeni tanıyan bu Yasa, 1956 yılına kadar geçen süreyi içeren ve kamulaştırma amacına yönelik olarak tahsis edilen taşınmazları kapsamakta, 1956 yılından sonra ise bu Yasa kapsamındaki iş ve işlemler nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için devam eden davalar nedeniyle uygulaması sürmektedir. 6830 sayılı Yasa'yı yürürlükten kaldıran, ek ve değişiklikleriyle bugün yürürlükte bulunan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 4. maddesinde, "5 Ocak 1961 tarih ve 221 sayılı Kanunun kapsamına girmeleri nedeniyle kamu tüzelkişileri veya kurumları adına kamulaştırılmış sayılan taşınmaz malların eski malik, zilyed veya bunların halefleri tarafından açılmış ve kesin hükme bağlanmamış davalarda sözü edilen 221 sayılı Kanunun hükümleri uygulanır" denilmek suretiyle, devam eden davalarda 221 sayılı Yasa'nın uygulanma olanağı sağlanmıştır.

B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

1- Yasa'nın 1. ve 2. Maddelerinin İncelenmesi

Başvuru kararında,  Yasa'nın 1. ve 2. maddeleriyle, kamulaştırma kararı ve işlemleri yapılmaksızın fiilen işgal ve el koymanın kamulaştırma kabul edilerek, bireyin temel haklarından sayılan mülkiyet hakkının özüne dokunulduğu, mülkiyet hakkını sınırlayan kamulaştırma ilkelerine aykırı şekilde düzenleme yapıldığı, bu nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasa'nın 2., 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa'nın ve yasa koyucunun da uyacağı temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.

Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen ve temel öğesinin "kamu yararı" olduğu kabul edilen kamulaştırma, bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet hakkının, malikin rızası olmaksızın, kamu yararı için ve karşılığı ödenmek koşuluyla Devlet tarafından sona erdirilmesidir. Kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddenin birinci fıkrasında; "Devlet ve kamu tüzelkişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir" denilmektedir. Kamu yararı bulunması, kamulaştırma kararının yasada gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal öğeleridir.

İtiraz konusu kurallarla, 6830 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce kimi taşınmaz mallar üzerinde kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamulaştırmasız el konulmak suretiyle yaratılan fiili duruma hukuksal bir nitelik kazandırılmakta,  kamulaştırma işlem ve kararının yerine yasa geçmekte ve fiilen el koyma işlemi,  el koyma tarihini esas alarak kamulaştırma sayılmaktadır. Taşınmaz malın kamulaştırma yasalarının gözönünde tuttuğu amaçlara fiilen tahsis edilmiş olması yeterli görülmekte, bu koşulların gerçekleşmesi durumunda, taşınmaz mal, tahsis tarihinden geçerli olmak üzere kamulaştırılmış kabul edilmektedir.

Kamu yararı amacıyla ve şekil ve koşulları yasayla belirlenmek suretiyle kamulaştırma yoluyla özel mülkiyetin sona erdirilmesi, sosyal hukuk devleti ilkesinin doğal sonucudur. 221 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde, "kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş" olmaktan söz edilmekle kamu yararı kastedilmiş, 2. maddede de Yasa'nın uygulanması bakımından fiilen tahsis sayılması gereken durumlar sayılarak kamulaştırılmış sayılmanın esası Yasa ile gösterilmiştir. 

Bu durumda, itiraz konusu 1. maddede, kamu yararı gözetildiğinden, 2. maddede de kamulaştırılmış sayılmanın koşulu olan fiilen tahsis tarihinin tanımı yapıldığından,  kamulaştırılmış sayılan taşınmaz malların bedelleriyle ilgili düzenlemenin de başvuru konusu yapılmaması nedeniyle itiraz konusu kurallar Anayasa'nın 2. ve 46. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

İtiraz konusu kuralların Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

Şevket APALAK bu görüşe değişik gerekçeyle katılmıştır.

Osman Alifeyyaz PAKSÜT,  Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER ile Zehra Ayla PERKTAŞ 1. madde yönünden, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,  Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ile Zehra Ayla PERKTAŞ 2. madde yönünden de bu görüşe katılmamıştır.

2- Yasa'nın 3. Maddesinin İkinci Fıkrasında Yer Alan "... tazminat ..." Sözcüğünün İncelenmesi

Başvuru kararında, mülkiyet  hakkının başkalarının hakkına zarar vermemek ve yasalara uymak koşuluyla malike sahip olduğu şeyi dilediği gibi kullanma hakkı tanıdığı, yasalara dayanmayan el atma sonucu, idarenin yaptığı işlem nedeniyle malikin zarara uğradığı, bu durumda bir sınırlama olmaksızın hakkın aranması gerektiği, herhangi bir idari işleme dayanmayan el atma sonucunda malikin dava açma hakkının elinden alındığı, uğranılan zararın bile karşılanmasının önlendiği, idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı yoluna açık olması gerektiği, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 5., 10., 13., 36., 40., 46., 90. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İtiraz konusu sözcüğün yer aldığı kuralda, 221 sayılı Yasa'nın 1. maddesine göre kamulaştırılmış sayılan taşınmaz mala ilişkin olarak tazminat davası dinlenmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir.

Anayasa'da, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik hukuk devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Yargı denetimi, hukuk devletinin "olmazsa olmaz" koşuludur.

Anayasa'nın 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz"  denilmektedir. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımanın ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir.  Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılamanın ön koşulunu oluşturur.

İtiraz konusu kuralla, taşınmaz malı kamulaştırılmış sayılan kişiye tazminat davası açma hakkı tanınmamaktadır. "Bedel artırımına" dönük olmaması kaydıyla açılan tazminat davasının yargı denetiminin engellenmesi, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü alanına yapılmış açık bir müdahale niteliğindedir, hukuk devleti ilkesi ve hak arama özgürlüğüyle bağdaşmaz.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural iptal edilmiş olduğundan Anayasa'nın 5., 10., 13., 40., 46., 90. ve 125. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

Fulya KANTARCIOĞLU ve Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe farklı gerekçeyle katılmışlardır.

VII- İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak başvuru, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün sadece belirli madde veya hükümleri aleyhine yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bazı hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir" denilmektedir.

221 sayılı Yasa'nın, 3. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "... tazminat ..." sözcüğünün iptali nedeniyle, uygulama olanağı kalmayan "... ve ..." sözcüğünün de 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptali gerekir.

VIII- SONUÇ

5.1.1961 günlü, 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un;

A- 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

B-  2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C- 3. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "... tazminat ..." sözcüğünün Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

D- 3. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "... tazminat ..." sözcüğünün iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan fıkradaki  "... ve ..." sözcüğünün de 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

17.1.2008 gününde karar verildi.

 

Başkan 

Haşim KILIÇ

Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Üye

Sacit ADALI

 

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Mehmet ERTEN

 

 

 

Üye

A. Necmi ÖZLER

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Şevket APALAK

 

 

 

Üye

Serruh KALELİ

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

 

 

KARŞIOY YAZISI

 

Kamulaştırma, Anayasanın 46. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların kamulaştırılması ancak gerçek karşılıklarının peşin ödenmesiyle gerçekleştirilebilir. Bu temel ilke karşısında, taşınmazların, kamulaştırma işlemlerine dayanmaksızın fiilen tahsis esasına göre "kamulaştırılmış sayılması" olanaklı değildir.

221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrımenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi, belirli bir tarihe kadar fiilen tahsis edilmiş taşınmazları kamulaştırılmış saydığından, Anayasanın 46. maddesine açıkça aykırıdır. İptali gerekir. Kanunun, 1. maddesinde "kamulaştırılmış sayılma" olarak kabul ettiği "fiilen tahsis" i tanımlayan ve birinci maddeye işlevsellik kazandırmak suretiyle onu tamamlayan 2. maddesi de, Anayasaya aykırı bir olguyu düzenlediğinden, iptali gerekir.

Bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

 

Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

5.1.1961 günlü 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, "6830 sayılı İstimlâk Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır", 2. maddesinde de "Gayrimenkulde amme hizmetinin mahiyet ve gayesine uygun şekilde tesisler veya inşaat vücuda getirilmiş olması bu kanunun uygulanması bakımından fiilen tahsistir" denilmektedir.

Yasa'nın 1. maddesiyle fiili tahsis (kamulaştırmasız el koyma) tarihi kamulaştırılma tarihi olarak kabul edilmiştir. Ancak fiili tahsis tarihinin saptanabilmesi için gayrimenkul üzerindeki tesis ve inşaatların hangi tarihte, hangi kurum veya kuruluş tarafından ve hangi amaçla yapıldığının bilinmesi gerekir. Özellikle üzerinden çok uzun süre geçmiş tahsislerde söz konusu tarihin saptanmasında zorluklarla karşılaşılmasının kaçınılmaz olmasına karşın, yasakoyucunun 6830 sayılı Yasa'nın ya da 521 sayılı Yasa'nın yürürlük tarihi gibi belirli bir tarihi değil de hak sahipleri bakımından saptanmasındaki zorluk açık olan bir tarihi öngörmesi, hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez koşulu olan hukuk güvenliğini zedelemektedir.

Öte yandan, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı, temel bir hak olup, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı verir. Mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir. Anayasa'nın 46. maddesinde koşulları gösterilen kamulaştırma ise, malikin rızası olmaksızın kamu yararı amacıyla mülkiyet hakkını ortadan kaldıran bir işlemdir. Bu nedenle malikin mülkiyet hakkının zedelenmemesi için gerçek karşılık esası benimsenerek, mülkiyet hakkı ile kamu yararının zorunlu kaldığı kamulaştırma arasında adil bir denge oluşturulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda, kamulaştırmasız el koyma olgusuna itiraz konusu kurallarla getirilen çözümün neyi amaçladığının, başka bir anlatımla mülkiyet hakkı ile kamulaştırma arasındaki Anayasal dengenin kurulup kurulmadığının saptanması için yasanın diğer kurallarının da incelenmesi gerekir. Çünkü ilk bakışta Anayasa'ya aykırı görünen bir kuralın Yasa'nın diğer kurallarıyla sakıncalarının giderilerek Anayasa'ya uygun hale getirilmesi olanaklıdır. Bu nedenle Yasa'nın bütününü ve getiriliş amacını gözardı ederek yapılan değerlendirmelerin Anayasa'ya uygunluk denetimini üstlendiği işlev doğrultusunda sağlıklı sonuçlara ulaştıramayacağı açıktır. Yasa'nın 3. maddesinde yer alan, hak sahiplerinin, ancak fiili tahsis tarihindeki bu bağlamda, çok eski tarihlere de ait olabilecek bir rayiç değer üzerinden gayrimenkul bedelini isteyebileceklerine ilişkin kuralla birlikte değerlendirildiğinde itiraz konusu düzenlemelerin, Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırmanın, ancak taşınmaz malların gerçek karşılıklarının peşin ödenmesi yoluyla gerçekleştirilebileceğine ilişkin kuralla bağdaşmadığı gibi mülkiyet hakkını da zedelediği sonucuna varılmaktadır.

Bu nedenlerle itiraz konusu kurallar Anayasa'nın 2., 35. ve 46. maddelerine aykırıdır.

Yasa'nın 3. maddesinin ikinci fıkrasında "Herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i ve tazminat davası dinlenmez" denilerek diğer maddelerinin getiriliş amacıyla uyum sağlanmış ve bu amacın gerçekleşmesinin herhangi bir yolla engellenmesi önlenmek istenmiştir. Bu fıkraya ilişkin inceleme, sınırlama kararı uyarınca sadece "tazminat" sözcüğü bakımından yapılmıştır. Çoğunluk gerekçesinde bu sözcük, birinci fıkradaki "fiili tahsis" dışında gayrimenkule verilen zararların tazmini biçiminde yorumlanarak sonuca ulaşılmıştır. Oysa ne 3. maddenin ikinci fıkrasının içeriği ne de Yasa'nın tümünün değerlendirilmesi bu yoruma olanak vermektedir. Çünkü, Yasa'nın bu kuralının da amacı diğerleri gibi el konulan taşınmazın gerçek değerinin istenmesini engellemektir.

Açıklanan nedenlerle "tazminat" sözcüğünün iptal gerekçesine katılmıyorum.

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

 

 

   

 

 

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. ve 2. maddelerinin Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin iddianın incelenmesi;

Anayasaya aykırılığı ileri sürülen maddelerden, 6830 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce bir kısım taşımaz mallar üzerinde kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamulaştırmasız el konulmak suretiyle yaratılan fiili duruma, yasallık kazandırılmak istendiği, bunun için aranan koşullar gerçekleştiğinde de sözü edilen taşınmaz malların tahsis tarihinden geçerli olmak üzere kamulaştırılmış sayılacakları anlaşılmaktadır.

Anayasanın 46. maddesinde yer alan kamulaştırma, mülkiyet hakkını ortadan kaldıran bir işlemdir. Bu işlem ile Devlet, özel mülkiyeti malikin rızası olmaksızın kamu yararına sona erdirebilmektedir. Bu nedenle de mülkiyet hakkının zedelenmemesi için 46. maddede gerçek karşılıkların peşin olarak ödenmesi esası benimsenmiştir.

Kamulaştırmanın, kamu yararının gerektirdiği durumlarda gerçek karşılığının peşin ödenmesi şartıyla Anayasanın 35. maddesinde korunan mülkiyet hakkını zedelemediği kabul edilmektedir. Kamulaştırmada koşul olarak aranan kamu yararı, 35. maddede mülkiyet hakkının sınırlandırılabilme nedeni olarak gösterilmektedir. Böylece, kamulaştırma mülkiyet hakkına getirilen bir sınırlama olarak Anayasaya aykırılık oluşturmamaktadır.

Ancak, kurallarda yer alan "tahsis tarihinde kamulaştırılmış" sayılma, "fiilen tahsis"tir biçimindeki ibareler ile geçmişten geçerli olacak biçimde kamulaştırma işleminin yapılmış sayılmasının mümkün olabileceği öngörülmektedir. Böylece, geriye yürüyen bir kamulaştırma işlemine izin verilmektedir. Kamulaştırılmış sayılma işlemi, tahsis tarihi veya fiilen tahsis tarihinden başlatılmaktadır. Kamulaştırılmış sayılma işlemi geriye yürütülünce, taşınmazın gerçek karşılığı olarak saptanması gereken rayiç değer de geriye yürümekte ve tahsis tarihindeki ekonomik veriler esas alınarak saptanan değer, Anayasada aranan gerçek değer olmaktan çıkmaktadır. Nitekim, Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un uygulanacak kural durumunda olmayan 3. maddesinde, taşınmaz bedelinin fiili tahsis tarihindeki rayiç bedel üzerinden istenebileceğine işaret edilmesi de bunu göstermektedir.

Bir çok hakkın başlangıcına esas olabilen kamulaştırma işleminin geriye yürütülmesi, taşınmaz sahiplerinin haklarına zarar vermesi nedeniyle hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi taşınmazların gerçek değer karşılığında kamulaştırılması gerektiğini öngören Anayasanın 46. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır.

Açıklanan nedenlerle 221 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddelerinin iptali gerekir.

 

Üye

Mehmet ERTEN

KARŞIOY YAZISI

                  

221 sayılı Yasanın 1. maddesinde 6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği 9.10.l956 tarihine kadar, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrımenkullerin ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılacağı öngörülmüş, 2. maddesinde de fiilen tahsisin tanımı yapılmıştır. Buna göre, gayrımenkulde amme hizmetinin mahiyet ve gayesine uygun şekilde tesisler veya inşaat vücuda getirilmiş olması bu kanunun uygulanması bakımından fiilen tahsistir.

Kamulaştırma, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve bu hakkı ortadan kaldıran bir işlemdir. Ancak, kamu yararının kamulaştırmayı zorunlu kılması halinde Devlet ve kamu tüzel kişileri bu hakkı kullanabilirler. Hakların çatışması halinde bir dengenin bulunması demokratik hukuk devletinin gereği olduğundan taşınmazı elinden alınan kişinin de onun gerçek değerini isteyebilmesi gerekir. Bu  değerin kamulaştırma günündeki gerçek değer olması gerektiği açıktır.  Nitekim, 1924 Teşkilatı Esasiye Kanununun 74. maddesinin 1. fıkrasında "Umumi menfaatler için lüzumu, usulüne göre anlaşılmadıkça ve mahsus kanunla mucibince değer pahası peşin verilmedikçe hiçbir kimsenin malı istimval ve mülki istimlak olunamaz" denilmiş, aynı esas 1961 Anayasasının 38. maddesinde korunmuş, bu maddede 1488 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle kamulaştırmada "gerçek karşılık" yerine getirilen "vergi değeri" ölçütü ile ilgili ikinci ve üçüncü fıkralar Anayasa Mahkemesinin 12.10. 1976 tarih ve 1976/38 - 46 sayılı kararıyla iptal edilmiş, 1982 Anayasasının 46. maddesinin özgün halinde kamulaştırma bedelinin hesaplanma tarz ve usullerinin kanunla düzenleneceğine ve bu hesaplamada dikkate alınacak ölçülere ilişkin düzenleme 4709 sayılı Yasayla değiştirilerek "gerçek karşılığın peşin ödenmesi" esası getirilmiş ve yalnızca taksitlendirmeye ilişkin istisnai kurallara yer verilmiştir.

Devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde ve gerçek karşılıkları peşin ödenmek kaydıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malları kamulaştırmaya yetkili oldukları halde, çeşitli nedenlerle kamulaştırma yapmaksızın bazı taşınmazları kamulaştırma kanunlarının göz önünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis etmiş oldukları, bu taşınmazlar hakkında 6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girmesinden  sonra da kamulaştırma işlemlerinin yapılmadığı, 221 sayılı Yasadan anlaşılmaktadır.  Bu fiili durum, diğer bir deyişle kamulaştırmasız el atma, anılan yasa ile hukuki bir baza oturtulmakta ve hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmiş olmaktadır. Ancak, bu yapılırken kamulaştırmanın "tahsis tarihinde" yapılmış sayılması,  "gerçek karşılığın peşin ödenmesi" ilkesinin göz ardı edildiğini göstermektedir. Oysa, kamulaştırma yasayla yapılmış sayıldığına göre, mülk sahiplerinin talep edebilecekleri taşınmaz malın gerçek değerinin de bu yasanın yürürlük tarihi olan 12.1.1961 tarihi esas alınarak saptanması gerekmektedir. 

221 sayılı Yasanın 1. maddesinde kamulaştırmış sayma işleminin "fiilen tahsis tarihi" esas alınarak kabul edilmiş olması, gerçek karşılığın ödenmesini engellemesi nedeniyle Anayasanın 46. maddesine,  mülk sahiplerinin mülkiyet haklarını geriye dönük düzenlemelerle kısıtlaması ve bu nedenle hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmaması nedeniyle de Anayasanın 2. ve 35.  maddelerine aykırı olduğundan bu maddenin iptali gerektiği, 2. maddesinde ise "fiilen tahsis" işleminin tanımı yapılarak kapsamı belirlenmiş olduğundan bu maddede anayasa aykırılık bulunmadığı görüş ve kanaatinde olduğum için birinci maddeye ilişkin çoğunluk görüşüne katılmadım.

Üye

A.Necmi ÖZLER

 

          

 

 

 

DEĞİŞİK GEREKÇE YAZISI

 

Yasa'nın 1. ve 2. maddeleriyle ilgili gerekçenin itiraz konusunu irdeleyen bölümüne ilişkin yaklaşımım şöyledir:

1956 yılında yürürlüğe giren 6830 sayılı İstimlâk Kanunu'nun öncesinde ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarını da kapsayan süreçte kamu yararının ve kamu hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumlarda gerçekleşmiş ve yerleşik bir konum kazanmış oluşumların yasal sınırları itiraza konu kurallarla çizilerek hukuksal boyutları belirlenmektedir. Böylelikle 221  sayılı Yasa'nın kuralları, İstimlâk Kanunu'ndan önce kamu hizmetinin  nitelik ve amaçları doğrultusunda gerçekleşen eylemli özgülenmenin hukuksal neden ve gerekçelerini yansıtan ve kamusal iradenin bu yönde sergilendiğini gösteren metinler olmaktadır. Denebilir ki, 6830 sayılı Yasa'dan önceki süreçle sonrası arasında tutarlılık sağlanarak,  geçici nitelikteki bu Yasa'yla eylemli oluşumların yeni kamulaştırma düzenine uyumu gerçekleştirilmektedir.

Açıklanan nedenlerle,  kararın sözünü ettiğim bölümüne değişik gerekçeyle katılıyorum.

 

Üye

Şevket APALAK

 

        

KARŞIOY GEREKÇESİ

05.01.1961 günlü ve 221 Sayılı Amme Hükmü Şahısları veya Müesseseleri Tarafından fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesinde; "6830 sayılı İstimlak Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmü şahsı veya müessesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır. "2. maddesinde ise "gayrimenkulde amme hizmetinin mahiyet ve gayesine uygun şekilde tesisler veya inşaat vücuda getirilmiş olması bu kanunun uygulanması bakımından fiilen tahsistir." denilmektedir.

İtiraz konusu madde hükmü ile 6830 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce kamulaştırmasız el konulma suretiyle yaratılan fiili durum tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılmak suretiyle hukukileştirilmek istenilmektedir.

Anayasa'nın 35.maddesinde düzenlenen "mülkiyet hakkı" ile 46. maddede yer alan "kamulaştırma" arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Bu meyanda kamulaştırma mülkiyet hakkını ortadan kaldıran ve onun özüne dokunan hukuksal bir işlemdir. Bu nedenle kamu yararının gerektirdiği durumlarda gerçek karşılığının peşin ödenmesi koşuluyla mülkiyet hakkına getirilen sınırlama yönünden Anayasa'ya aykırılıktan söz edilemeyecektir.

İtiraz konusu kuralda ise, kamu yararı için tahsis edilen taşınmaz malın tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılması ile geçmişten geçerli kamulaştırma öngörülmek suretiyle; Anayasa'nın 46.maddesinde düzenlenen "kamulaştırma" için aranan koşullardan "gerçek karşılığının peşin ödenmesi" ilkesine aykırılık oluşturduğundan, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkını da zedelemektedir.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kurallar Anayasa'nın 2., 35., ve 46. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.

Aynı Yasa'nın itiraz konusu sözcüğü de içeren 3. maddesinde ise "Birinci maddede yazılı gayrimenkuller tapuda kayıtlı ise, kayıt sahipleri veya mirasçıları ancak fiili tahsis tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedelini isteyebilirler. Tapuda kayıtlı olmayan gayrimenkuller hakkında fiili tahsis tarihinden itibaren on sene geçmemiş ise o tarihte zilyedlikle iktisap şartları tahakkuk eden zilyedleri veya mirasçıları birinci fıkra hükmünden faydalanabilirler.

Herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i ve tazminat dinlenmez." denilmekte olup, bu fıkraya ilişkin inceleme, sınırlama kararı uyarınca "tazminat" sözcüğü bakımından yapılmıştır.

Çoğunluk kararında "tazminat" birinci fıkradaki "fiili tahsis" dışında gayrimenkule verilen zararların tazmini şeklinde yorumlanmak suretiyle karara varılmıştır.

Yukarıya aynen alınan 3.maddenin ikinci fıkrasında ve 221 sayılı Yasa'nın tümünün değerlendirilmesinde böyle bir yoruma imkan vermediği gibi, asıl amacın el konulan taşınmazın gerçek değerinin istenmesini engellemek olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenle "tazminat" sözcüğünün iptali yolundaki karara gerekçe yönünden katılmıyorum.

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ

          

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Dönemi 1982
Karar No 2008/42
Esas No 2004/25
İlk İnceleme Tarihi 07/04/2004
Karar Tarihi 17/01/2008
Künye (AYM, E.2004/25, K.2008/42, 17/01/2008, § …)    
Dosya Sonucu (Karar Türü) Esas - İptal
Başvuru Türü İtiraz
Başvuran (Genel) - Başvuran (Özel) Kadastro Mahkemesi - Aksaray
Sınırlama Var
Resmi Gazete 21/02/2008 - 26794
Karşı Oy Var
Farklı/Ek Gerekçe Var
Üyeler Haşim KILIÇ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Sacit ADALI
Fulya KANTARCIOĞLU
Ahmet AKYALÇIN
Mehmet ERTEN
Abdullah Necmi ÖZLER
Serdar ÖZGÜLDÜR
Şevket APALAK
Serruh KALELİ
Zehra Ayla PERKTAŞ

II. İNCELEME SONUÇLARI


221 Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun 1 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 yok
2 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/46 yok
3/2 Esas - İptal Anayasaya esas yönünden aykırılık 1982/2 , 1982/46 yok
3/2 Esas - İptal Uygulanamaz hale gelme 1982/2 , 1982/36 yok

T.C. Anayasa Mahkemesi