"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
"Türk Ceza Kanunu'nun 81. maddesinde tekerrür hükümleri düzenlenmiştir. Böylece; birden fazla suç işleyenler bakımından verilen cezalar belli nispette artırılarak ikinci veya daha fazlası suç işleyen kimseler ağır şekilde cezalandırılmış, birden fazla suç işlenmesi halinde cezaların artırılacağı hususu yeni suç işleyecekler bakımından caydırıcı olabileceği düşünülmüştür. Kelime anlamı olarak tekerrür; bir şeyin yinelenmesi, aynı şekilde tezahür olunması durumudur. Bir vakıa tekrar ettiğinde tekerrür etmiş sayılır.
İncelemeye konu olayda sanıklar; meraya tecavüz suçundan Mahkememizce verilen 14.2.2002 tarih ve 2002/7 karar sayılı mahkûmiyet kararı ile TCK'nın 513/2.maddesine muhalefetten 2 ay 20 gün hapis ve 189.820.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmışlar, bu karar 11.6.2002 tarihinde kesinleşmiş, bu kesinleşmeden sonra 15.7.2002 tarihinde aynı sanıklar hakkında yeniden aynı suç bakımından Mahkememize işbu dava açılmış, yargılama devam ederken önceki mahkûmiyete konu cezaları sanık Mevlüt bakımından 4.12.2002 tarihinde ve sanık Memet bakımından 5.12.2002 tarihinde infaz edilmiştir. Yürürlükte olan TCK'nın 81. maddesi hükmüne göre, sanıkların tekerrüre esas olabilecek önceki cezaları işbu davaya konu suçtan sonra infaz edildiği için sanıklar hakkında tekerrür hükümleri uygulanamayacaktır. Kanaatimize göre bu durum Anayasamızın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırıdır.
Şöyle ki; yukarıda izah olunduğu üzere "tekerrür" kelimesi bir şeyin yeniden işlenmesi, tekrar olunmasıdır. İncelemeye konu bu olayda da sanıklar aynı şeyi (yani eylemi) maddi vakıa olarak tekrar etmişler, aynı suçu yeniden işlemişlerdir. Bu durum kesinleşen mahkeme kararı ile ortaya konmuştur. Tekrar edilen bu eylem (yani suç) artık sırf infaz yapılmadı diye yok sayılamaz. Bir vakıanın tezahür etmesi başka tezahür edip mahkûmiyete konu olduktan sonra infazı meselesi başka konulardır. Burada önemli olan bir eylemin suç olarak nitelendirilip ceza verilmesi ve ceza hükmünün de kesinleşmesidir. İnfazı yapılmadı diye kesin hükme konu bir eylem yok sayılamaz. Bu sebepledir ki işbu olayda sanıklar hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması gereklidir.
Bir diğer konu ise; tekerrür hükmünün uygulanmasında infazın (veya cezanın düşmesinin) şart koşulması devlet otoritesine uyup cezasını hakkıyla çekenin fazladan cezalandırılması, devlet otoritesine uymayıp infazdan kaçanın ise ödüllendirilmesi anlamına gelmektedir. Mesela; ilkin meraya tecavüz suçunu işleyen ve zamanında cezasını çeken sonra hasbelkader ağır tahrik altında bir yaralama suçu işleyen A şahsı işlediği bu ikinci suçtan dolayı tekerrür hükümlerine göre cezası artırılacakken, ilkin işlediği hırsızlık suçundan mahkûm olup cezanın infazından kaçan ve daha sonra peş peşe aynı suçu işleyen B şahsı hakkında tekerrür hükmü uygulanamayacaktır. Bu durum mevzuata uygun düşmekle birlikte hukuka, adalete aykırıdır.
Bununla bağlantılı olarak; yukarıdaki örnekte A şahsı olarak belirtilen kişinin cezası tekerrür ile artırıldığında sırf bu artırım sebebi ile belki de 647 sayılı Kanun'un 4. maddesinde sayılan paraya çevirme sınırını veya 647 sayılı Kanun'un 6. Maddesindeki erteleme sınırını aşmış olabilecekken, bırakın genel tekerrürü özel tekerrüre konu suçları işleyen B şahsı sırf cezası infaz edilmedi diye pekâlâ 647 sayılı Kanun'un 4 ve 6. maddelerinden yararlanabilecektir en azından hukuken böyle bir imkânı olabilecektir. Bu durum ise Anayasamızın 10. maddesinde yer alan "Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." hükmüne aykırı düşecektir.
Yukarıda arz ve izah olunan gerekçeler doğrultusunda 1.3.1926 tarih ve 765 sayılı TCK'nın 81/1. maddesinde yer alan "...cezasını çektiği veya düştüğü tarihten itibaren..." ibaresinin Anayasamızın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu düşünüldüğünden İPTALİNE karar verilmesi Yüksek Mahkemenizden saygıyla arz ve talep olunur.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2003/94
Karar Sayısı : 2008/123
Karar Günü : 19.6.2008
R.G. Tarih-Sayı :05.11.2008-27045
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Hamur Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 3038 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirilen 81. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "... cezasını çektiği veya ceza düştüğü tarihten itibaren..." ibaresinin, Anayasa'nın 10. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Meraya el atma suçundan sanıklar hakkında açılan kamu davasında itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralı
1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 3038 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirilen 81. maddesinin itiraz konusu ibareyi de içeren birinci fıkrası şöyledir:
"MADDE 81- Bir kimse beş seneden ziyade müddetle bir mahkûmiyete uğradıktan sonra cezasını çektiği veya ceza düştüğü tarihten itibaren on sene ve diğer cezalarda beş sene içinde başka bir suç daha işlerse yeni suça verilecek ceza altıda bire kadar artırılır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralı
Başvuru kararında Anayasa'nın 10. maddesine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Mustafa BUMİN, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN ve Fazıl SAĞLAM'ın katılımlarıyla 18.11.2003 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kuralın Anlam ve Kapsamı
İtiraz konusu ibareyi içeren 1.3.1926 günlü 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 12. maddesi uyarınca yürürlükten kalkmıştır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 58. maddesi, tekerrür kurumunu yeniden düzenlemiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7. ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 9. maddeleri uyarınca, sanıklara yüklenen meraya el atma suçunda tekerrür hükümlerinin uygulanmasında infaz şartının aranması nedeniyle sanık lehine olan 765 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağı sonucuna varılmıştır.
Tekerrür, bir suçtan dolayı kesin surette mahkûm olduktan sonra yeniden suç işleyen kimsenin kişisel durumunu ifade eder. Bu durumdaki kimseye "mükerrir" denir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81. maddesinde "Bir kimse beş seneden ziyade müddetle bir mahkûmiyete uğradıktan sonra cezasını çektiği veya ceza düştüğü tarihten itibaren on sene ve diğer cezalarda beş sene içinde başka bir suç daha işlerse yeni suça verilecek ceza altıda bire kadar artırılır." denilerek sonradan işlenen suça verilecek cezanın tekerrür nedeniyle artırılabilmesi için, tekerrüre esas olan suçun cezasının çekilmesi ya da cezanın düşmesi gerektiği belirtilmektedir. Buna göre bir kimsenin mükerrir sayılabilmesi için; önceden tekerrüre esas olabilecek bir ceza mahkûmiyetinin bulunması, bu mahkûmiyete ilişkin cezanın çekilmiş ya da düşmüş olması, cezanın çekilmesi ya da düşmesinden sonra yasada belirtilen süreler içinde başka bir suçun işlenmesi koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, sonradan işlenen suça verilecek cezanın tekerrür nedeniyle artırılabilmesi için tekerrüre esas olan suçun cezasının çekilmesi ya da cezanın düşmesi koşulunun öngörüldüğü, bu durumun ise tekerrüre esas olan cezasını çeken ya da cezası düşen sanıklarla cezasını çekmeyen ya da cezası düşmeyen sanıklar arasında eşitsizlik yarattığı savıyla itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 10. maddesine aykırılığı ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, suçlara verilecek cezaların artırım ve indirim nedenleri ile oranlarının belirlenmesi ceza siyaseti gereği yasa koyucunun takdirindedir.
Türk Ceza Kanunu'nun 81. maddesinde suç işledikten sonra bu suçun cezasını çeken ya da cezası düşen sanığın belirli süreler içinde yeniden suç işlemesi halinde, önceki cezadan korkmadığı ve uslanmadığı, suç işlemekte ısrarlı olduğu düşüncesiyle daha sonra işlenen suç için verilen cezanın artırılması öngörülmektedir. Yasa koyucu, cezanın caydırıcılığı ve ıslah ediciliği özelliğine rağmen, cezasını çeken ya da cezası düşen sanıkların yeniden suç işlemeleri halinde, sonradan işledikleri suça verilecek cezanın artırılmasını kabul ederek bu kişilerin durumlarını farklı değerlendirmiştir. Bu sebeple, önceki cezasını çeken ya da cezası düşenler ile cezasını çekmeyen ya da cezası düşmeyen sanıklar aynı hukuksal durumda olmadıklarından, bu kişilerin daha sonra işledikleri suç nedeniyle alacakları cezaların farklı kurallara bağlı kılınması eşitlik ilkesine aykırı değildir.
Bu nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 10. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
VI- SONUÇ
1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 11.6.1936 günlü, 3038 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirilen 81. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "... cezasını çektiği veya ceza düştüğü tarihten itibaren ..." ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 19.6.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Sacit ADALI
Fulya KANTARCIOĞLU
Ahmet AKYALÇIN
Mehmet ERTEN
A. Necmi ÖZLER
Serdar ÖZGÜLDÜR
Şevket APALAK
Serruh KALELİ
Zehra Ayla PERKTAŞ