ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2004/118
Karar Sayısı : 2005/8
Karar Günü : 18.1.2005
R.G. Tarih-Sayı :13.04.2005-25785
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyeleri Ali TOPUZ, Haluk KOÇ ve 139 Milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 7.12.2004 günlü, 5272
sayılı Belediye Kanunu'nun, Anayasa'nın 2., 11., 88. ve 148. maddelerine
aykırılığı savıyla şekil yönünden iptali ve yürürlüğünün durdurulması
istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa
24.12.2004 günlü, 25680 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
7.12.2004 günlü, 5272 sayılı Belediye Kanunu'nun şekil yönünden iptali
istenilmiştir.
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasanın 2., 11., 88. ve 148. maddelerine
dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8'inci maddesi uyarınca, Mustafa
BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet
ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, Fazıl SAĞLAM, A. Necmi ÖZLER ve Serdar
ÖZGÜLDÜR'ün katılmalarıyla, 18.1.2005 günü yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenen Yasa, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava dilekçesinde, Belediye Kanunu'nun tümünün oylaması
yapıldıktan sonra Geçici 4. maddesiyle ilgili oylama sonuçlarının Anayasa ve
İçtüzük'te öngörülen çoğunluğa ulaşamadığı saptanarak bu Madde'nin metinden
çıkarılması üzerine Yasa'nın tümüne ilişkin yeni bir oylama yapılmaksızın kabul
edildiğinin ve kanunlaştığının açıklanmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 81. maddesine Anayasa'nın 2. ve 11. maddeleri ile 88. ve 148.
maddelerinin ikinci fıkralarına aykırı olduğu belirtilerek şekil yönünden
iptali istenilmiştir.
Anayasa'nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında, kanunların şekil
bakımından denetlenmesinin, son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp
yapılmadığı hususu ile sınırlı olduğu, 88. maddesinin ikinci fıkrasında, kanun
tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülme usul ve
esaslarının İçtüzük'le düzenleneceği belirtilmiş, TBMM İçtüzüğü'nün 81.
maddesinin ilk fıkrasında, tasarı veya teklifin tümünün ve maddelerinin
görüşülmesinin tamamlanmasından sonra tümünün oylanacağı, son fıkrasında da
Cumhurbaşkanı'nca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek
üzere TBMM'ne geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin
görüşülmesine, kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurul'ca görüşmesiz
karar verilebileceği; bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili
görüşme açılacağı; Kanun'un tümünün görüşülmesine karar verilmesi durumunda ise
Kanun'un yukarıdaki fıkralara göre görüşüleceği; Kanun'un tümünün oylamasının
herhalde yapılacağı öngörülmüştür.
Buna göre, TBMM'nde Kanun'un tümünün oylamasından sonra kimi
maddelerinin kabul edilmediği anlaşılarak, bu maddelerin metinden çıkarılması
halinde, daha önce son oylaması yapılan metinle farklılık oluşacağından
önce yapılan oylamanın, Kanun'un tümünün oylaması olarak kabulü olanaklı
değildir. Bu durumda Kanun'un tümünün oylanmış sayılabilmesi için yeni bir
oylamanın yapılması zorunludur.
Cumhurbaşkanı'nca Anayasa'nın 89. ve 104. maddelerine göre bir
daha görüşülmek üzere TBMM'ne geri gönderilen 9.7.2004 günlü, 5215 sayılı
Belediye Kanunu'nun TBMM Genel Kurulu'nda sadece Cumhurbaşkanı tarafından
yayımlanması uygun bulunmayan maddeleri görüşülüp oylanmış, ayrıca verilen
önerge ile Kanun'a Geçici 4. madde eklenip oylandıktan sonra Kanun'un tümü için
son oylama yapılmıştır. Ancak, bu oylamanın ardından yapılan itirazların
değerlendirilmesiyle gerekli sayıda kabul oyu alamayarak reddedildiği anlaşılan
Geçici Madde 4, Kanun metninden çıkarılmış ve diğer geçici maddeler yeniden
sıralanmıştır.
Geçici Madde 4'ün çıkarılmasıyla içeriği daha önce son oylaması
yapılan metinden farklı hale gelen Kanun'un, TBMM İçtüzüğü'nün 81. maddesinin
son fıkrası uyarınca tümünün yeniden oylanması gerekirken buna uyulmamış,
böylece son oylaması yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle 5272 sayılı Belediye Kanunu, şekil
bakımından, TBMM İçtüzüğü'nün 81. maddesine, bu bağlamda Anayasa'nın 88. ve
148. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
Konunun Anayasa'nın 2. ve 11. maddeleri yönünden incelenmesine
gerek görülmemiştir.
V- İPTAL HÜKMÜNÜN YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Kanun,
kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez" denilmektedir.
2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural
tekrarlanmakta, maddenin beşinci fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi'nin, iptal
sonucunda meydana gelecek hukuksal boşluğu, kamu düzenini tehdit veya kamu
yararını ihlal edici mahiyette görmesi halinde, dördüncü fıkradaki hükmü
uygulayacağı belirtilmektedir.
5272 sayılı Belediye Kanununun, şekil yönünden, iptali
nedeniyle doğan hukuksal boşluk, kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal
edici nitelikte görüldüğünden, iptal kararının, kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
Fazıl SAĞLAM bu görüşe katılmamıştır.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
7.12.2004 günlü, 5272 sayılı Belediye Kanunu'nun koşulları
oluşmadığından, yürürlüğünün durdurulması isteminin reddine, 18.1.2005 gününde
oybirliğiyle karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
A- 7.12.2004 günlü, 5272 sayılı "Belediye Kanunu"nun
şekil yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- İptal hükmünün doğuracağı hukuksal boşluk kamu düzenini
tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın
53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince İPTAL KARARININ,
KARARIN RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE
GİRMESİNE, Fazıl SAĞLAM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
18.1.2005 gününde karar verildi.
Başkan
Mustafa BUMİN
|
Başkanvekili
Haşim KILIÇ
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Mustafa
YILDIRIM
|
Üye
Cafer ŞAT
|
Üye
Fazıl SAĞLAM
|
Üye
A. Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
KARŞIOY
YAZISI
5272 sayılı Belediyeler Kanunu'nun son oylamanın yapılmamış olması
nedeniyle biçim yönünden Anayasaya aykırılığının dayandığı gerekçe
konusunda çoğunluk ile aynı görüşteyim. Ancak iptal kararının yürürlüğe
girişinin altı ay süre ile ertelenmesine ilişkin karara, aşağıda
açıklanacak gerekçeyle katılmıyorum.
1) İptal kararlarının geçmişe etkili olmaması, Anayasa'nın 153.
maddesinin 5. fıkrasında yer alan bir ilkedir. Oysa idari yargıda iptal
karaları doğası gereği geriye yürür. Yürütmeyi durdurma kararları da bunu
sağlamanın bir yoludur. Öte yandan Anayasa yargısında dahi tüm iptal kararları
geriye yürümezlik ilkesine bağlı değildir. Mahkeme'nin itiraz yoluyla baktığı
davalarda verilen iptal kararları, Anayasa'da aksini gösteren açık bir
hüküm olmamasına ve yukarda anılan 153/5. maddesindeki geri yürümezlik
ilkesindeki kesin ifadeye rağmen, geriye yürür ve itiraz yoluna başvuran
mahkemenin beklettiği dava, Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre çözüme
bağlanır.
Keza Anayasa Mahkemesi'nin milletvekili dokunulmazlığı ve
milletvekilliğinin düşmesine ilişkin iptal kararları da geriye yürür
2) Şu halde Anayasa yargısındaki tüm iptal kararları geriye
yürümezlik ilkesine bağlı değildir. Yukarda geriye yürüyen iptal kararlarına
ilişkin olarak verilen örnekler, açık bir hüküm olmamasına rağmen, işin
niteliğine ve doğasına göre yorum yoluyla varılan sonuçlardır. Biçim
bozukluğu nedeniyle verilecek iptal kararları da doğaları ve
hukuksal nitelikleri gereği geri yürümezlik ilkesine bağlı olmaması gereken
kararlardır.
a) Çünkü herşeyden önce yasaların biçim yönünden denetimi,
içerik denetimine göre tamamıyla farklı kurallara tabi kılınmıştır.
aa) Bir kere şekil denetimi yalnızca soyut norm denetimi için
öngörülmüştür. İtiraz davalarında biçim denetimi söz konusu olamaz.(AY m.148/2
son cümlecik, AY m.150/1);
bb) ikinci olarak biçim denetimi, yasanın yayımlandığı tarihten
itibaren 10 günlük bir süreye tabidir. (AY m. 148/2, cümle 3);
cc) üçüncü olarak biçim denetimi, yalnızca Cumhurbaşkanı veya
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. (AY
m.148/2, cümle 2);
dd) dördüncü olarak yasaların biçim bakımından denetlenmesi, son
oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususu ile sınırlıdır.(AY
m.148/2 cümle 1)
b) Anayasa'nın 149/2. maddesi bu farklılığı daha da açık bir
biçimde vurgulamaktadır. Bu maddeye göre "Şekil bozukluğuna dayalı
iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır."
3) Bütün bu farklı kurallar, biçim denetiminin doğası ve
niteliğinin bir sonucu olup, biçim bozukluğu nedeniyle verilecek bir iptal
kararının da farklılığını belirler. Bu farklılık, biçim eksikliği ile
sakat olan yasanın henüz Anayasa ve içtüzük anlamında yürürlüğe girecek bir
varlık kazanmamış olmasına dayanır. Usulüne uygun bir biçimde varlık kazanmamış
bulunan bir yasanın yürürlüğe girebilecek maddi bir içeriği de yoktur.
İşte bunun içindir ki 1982 Anayasası, biçim denetiminin alanını ve dava
açma yetkisine sahip olanları olabildiğince daraltılmış, dava süresini iyice kısaltmış,
biçim bozukluğuna dayalı iptal davalarının bir an önce (öncelikle) karara
bağlanmasını öngörmüştür. Bütün bunların anlamı, biçim bozukluğu
nedeniyle iptal edilen bir yasanın bir an önce Meclis iradesine uygun olarak
varlık kazanmasını ve o ana kadar da eski yasanın varlığını sürdürmesini
sağlamak ve böylece herhangi bir hukuk boşluğuna meydan vermektir.
4) Anayasa Mahkemesi'nin biçim bozukluğu nedeniyle verdiği iptal
kararı, yasanın usulüne göre varlık kazanmadığının tespiti niteliğindedir. Bu
tespite göre, önceki yasa yürürlükte kalmaya devam edeceğinden, iptal kararı
ile ilgili olarak ayrıca bir de yürürlüğü durdurma kararının verilmesi anlamsız
ve gereksizdir. Çünkü şekil bozukluğu ile iptal edilmiş bir yasanın yürürlüğe
girmiş ya da girebilecek bir içeriği yoktur. Böyle bir yasanın yürürlüğe
girişi de aynı nedenle ertelenemez.
Açıklanan nedenlerle şekil bozukluğu nedeniyle varlık
kazanmamış bir yasaya altı aylık yapay bir varlık ve yürürlük
kazandıran çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
1- Anayasa'nın 88. maddesinin ikinci fıkrasında "Kanun tasarı
ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve
esasları İçtüzükle düzenlenir." denilmekte; 95.
maddesinin birinci fıkrasında da "Türkiye Büyük Millet Meclisi,
çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre
yürütür." hükmü yer almaktadır.
Yine, Anayasa'nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında "Kanunların
şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama
çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları
ile sınırlıdır..." denilmektedir.
Anayasa'nın "Kanunların Cumhurbaşkanınca yayımlanması"
başlıklı 89. maddesinin 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı Kanunla değişik ikinci
fıkrasında "(Cumhurbaşkanı)... Yayımlanmasını kısmen veya tamamen uygun
bulmadığı kanunları, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe
ile birlikte aynı süre içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir.
Cumhurbaşkanınca, kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük
Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir..." hükmü
yer almaktadır.
2001 Anayasa değişikliği sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün "Kanun tasarı ve tekliflerinin Genel Kurulda
görüşülmesi" başlıklı 81. maddesi 10.4.2003 tarih ve 766 sayılı kararla
değiştirilerek, Anayasa'nın 89/2. maddesinin ışığında son fıkra şu hale
dönüştürülmüştür: "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan
ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen
kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun
görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir.
Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır.
Kanunun tümünün görüşülmesine karar verilmesi durumunda ise kanun yukarıdaki
fıkralara göre görüşülür. Kanunun tümünün oylaması her halde
yapılır."
2- Anayasa'nın 148. maddesinin ikinci fıkrasındaki
"Kanunların şekil bakımından denetlenmesi" hususunda, Anayasakoyucu
tarafından getirilen gerekçe şu şekildedir: "...Getirilen ikinci bir
yenilik, son oylamadan önce yapılan şekil bozukluklarının iptale neden
olamayacağıdır. Son oylama Genel Kurul tarafından yapılır. Daha önce vücut
bulan şekil bozukluklarını Genel Kurulun bildiği veya bilmesi gerektiği
varsayılır. Çünkü onun kararı, yapılan bir incelemeye, tartışmaya ve
açıklamaya dayanır. Genel Kurulun oylama yapıp kanunu kabul etmesi, şekil
bozukluğunu, o kanunu kabul etmemek için yeterli neden saymadığı yolunda
bir irade tecellisidir. En büyük organ Genel Kuruldur. Onun iradesi hilafına
bir sonuç çıkarmak hukukun ana esaslarına aykırı düşer. Bu nedenle, son
oylamadan önceki şekil bozuklukları, iptal sebebi sayılmamıştır..."
(Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Yorumu, C. II, Ömer İZGİ - Prof. Dr. Zafer
GÖREN, TBMM. Yayınları, Ankara 2002, s.1297)
Kanunların şekil bakımından denetlenmesinde önem taşıyan "son
oylama" konusuna bir Anayasa Mahkemesi kararında temas
edildiği görülmektedir. Bütçe Kanununa yönelik bir başvuruya ait
sözkonusu kararda, konuya ilişkin şu saptamalarda bulunulmaktadır: "...
Anayasanın 148 inci maddesinin ikinci fıkrası yasaların biçim yönünden
denetlenmesini, son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı
hususuyla sınırlamıştır. Bu nedenle, yasaların biçim yönünden Anayasaya
uygunluk denetimi yapılırken, Anayasanın 148 inci maddesinin ikinci fıkrasının
gözönünde bulundurulması gerekir. Anayasa genelde yasaları, özelde bütçe
yasalarının oylama yöntemini kurala bağlamamış; buna karşılık TBMM'nin
çalışmalarını kendi yapacağı İçtüzük hükümlerine göre yürüteceği (md.95), yasa
öneri ve tasarılarının TBMM'de görüşülme usul ve esaslarının İçtüzükle
düzenleneceği belirtilmiştir. (md.88) Bu kurallara uygun olarak TBMM'nin
çalışmalarında uyulacak oylama yöntemlerine İçtüzüğün 115 -125 inci
maddelerinde yer verilmiştir. İçtüzüğün 82 nci maddesinde (fıkra 2) yasanın
tümünün ya da maddelerinin oylanmasının, onbeş üye tarafından açık oy
istenmişse işaretle yapılacağı belirtilmiş; 118 inci maddesinde ise, genel ve
katma bütçe yasa tasarılarının tümünün açık oylama yöntemiyle oya sunulacağı
kurala bağlanmıştır. İçtüzüğün 116 ncı maddesinde, Anayasada, yasalarda ya da
İçtüzükte açık ya da gizli oylama yapılmasının zorunlu olduğunun belirtilmediği
bütün durumlarda, kural olarak işaret oyuna başvurulacağı,
İçtüzükte işaret oyuyla yapılacağı belirtilen oylamaların ise mutlaka bu
yöntemle sonuçlandırılacağı açıklanmıştır... İşaretle oylamada sayı
belirtilmeden 'kabul edilmiştir' ya da 'kabul edilmemiştir' biçiminde sonuç
tutanağa geçirilmekte; açık oylamada ise sayısal sonuç tutanakta yer
almaktadır..." (Any. Mah.nin 17.9.1992 tarih ve E.1992/26, K.1992/48 sayılı
kararı; AMKD., Sayı : 28, C.2, s.546 - 548)
3- Anayasa'nın yukarıda metnine yer verilen 148/2. maddesi
1982'den beri değişikliğe uğramamış orijinal metin olup, Anayasa'nın 89.
maddesinin 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı Kanun'la değişiklik yapılmadan önceki
orijinal metninde ise Cumhurbaşkanı'nın "kanunları kısmen uygun
bulma" yetkisi mevcut değildi. Bu durumda, Cumhurbaşkanı'nın
"yayımlanmasını uygun bulmadığı" kanunları bir daha görüşülmek üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermesinden sonra, kanunun
bütününün yeniden görüşüleceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün, yukarıdaki Anayasa Mahkemesi kararında işaret edilen hükümlere
uygun şekilde (yapılan değişiklikler sonucu halen TBMM İçtüzüğü'nün 139 - 149. maddeleri
oylama şekillerini düzenlemektedir.) ve özellikle 81. maddesi uyarınca tümünün
oylanacağı tabii idi. Ancak, Anayasa'nın 89. maddesinde 3.10.2001 günlü, 4709
sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonucu Cumhurbaşkanı'na "Kanunları
kısmen uygun bulmama" yetkisi verilmiş ve bu yetkinin kullanılmasından
sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin nasıl görüşme yapacağı hususu şu
anayasal hükümle çok açık biçimde netleştirilmiştir: "...Cumhurbaşkanınca
kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet meclisi sadece uygun
bulunmayan maddeleri görüşebilir..." Bu durumda, Anayasa'nın 148/2.
maddesindeki "Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın,
öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı... hususları ile sınırlıdır..."
hükmünün, salt Cumhurbaşkanı'nca tamamen uygun bulunmayan kanunlar
bakımından ifade ettiği mana ile kısmen uygun bulunmayan kanun hükümleri
bakımından ifade edeceği mana farklı olacaktır. Çünkü, sonradan yürürlüğe giren
Anayasa'nın 89/2. maddesi gereğince, kısmen uygun bulmama halinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin artık uygun bulunan diğer kanun hükümlerini yeniden
ele alma yetkisi kalmamıştır ve sadece uygun bulunmayan
maddeleri görüşebilir. Anayasakoyucu bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne herhangi bir takdir yetkisi tanımamış, kısmen uygun bulunmayan
maddeler dışında, uygun görülen diğer kanun hükümlerinin yeniden ele alınmasını
men yasağı öngörmüştür. Nitekim, anılan 89/2. madde değişiklik gerekçesinde
"Cumhurbaşkanının kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları bir daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebileceği
öngörülmektedir. Bu durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece geri gönderilen
maddeleri görüşebilir hükmü maddeye eklenmiştir." denilmektedir. (İZGİ -
GÖREN, age., s.841) Yazarları arasında, 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı Kanun'la
yapılan Anayasa değişikliklerini gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Başkanını'nda yer aldığı bir bilimsel eserde de, Anayasa'nın 89/2.
maddesinin anılan değişikliğiyle ilgili olarak şu değerlendirmede bulunulduğu
görülmektedir: "... Ayrıca fıkraya aşağıdaki cümle ek olarak
getirilmiştir: 'Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir.' Böylece,
Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulmama halinde kanunun bütününün yeniden
görüşülmesi ve oylanması zorunluluğu ortadan kalkmış, uygun bulunmayan kısım
dışında milletvekillerince yeniden değişiklik önergeleri verilmesi önlenmiş ve
zamandan tasarruf edilmesi sağlanmış olacaktır..." (İZGİ - GÖREN,
age., s.847
4- Yukarıdaki somut tespit ve açıklama ışığında, Cumhurbaşkanı'nca
kısmen uygun bulunmayan bir kanunun "tümünün" yeniden
görüşülebilmesine hukuken imkân olmadığı halde, eldeki somut işte Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu'nda 5272 sayılı Kanun'un tümünün oylamasının
yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu oylamanın nedeninin ise 10.12.2002 tarih ve 750
sayılı kararla değişik Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 81. maddesinin
yukarıda metnine işaret edilen son fıkrasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 89. maddesinin ikinci fıkrasında 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı
Kanun'la yapılan değişiklik sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 81. maddesinde yapılan değişiklikle, anılan İçtüzük düzenlemesinin
Anayasa'nın belirtilen hükmüne uygun hale getirilmesi gerekirken; İçtüzük
değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'na Anayasa'nın
öngörmediği bazı yetkiler verildiği görülmektedir. Gerçekten, Anayasa'nın 89.
maddesinin değişik ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun
bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan
maddeleri görüşebilir." denilmesine karşın; anılan İçtüzük değişikliğiyle,
bu anayasal direktif Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nun takdirine
bırakılmış ve eğer isterse Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nun
alacağı bir kararla bu yönde bir görüşme usulü benimsenebileceği; ancak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nun isterse kanunun tümünün
görüşülmesine karar verebileceği, her iki durumda da kanunun tümünün oylanmasının
her halde yapılacağı hükmü öngörülmüştür. Anayasakoyucunun açık iradesine
aykırı düşen bu düzenlemenin, iptal davasına konu yasalaştırma faaliyetinde
olduğu gibi, bir takım karışıklıklara yol açtığı anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 88/2. maddesindeki "Kanun tasarı ve tekliflerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve esasları İçtüzükle
düzenlenir." şeklindeki hüküm ile 95/1. maddesindeki "Türkiye Büyük
Millet Meclisi, çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre
yürütür." şeklindeki hüküm uyarınca çıkarılan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün, kanunlaştırma çalışmalarında belli usul ve esaslar öngörmesi
doğal ve gerekli ise de; bu belirleme esnasında öncelikle Anayasa'daki özel ve
ayrık düzenlemelerin dikkate alınması gerektiği izahtan varestedir. Nitekim,
yukarıda metnine yer verilen Anayasa'nın 89/2. maddesindeki düzenleme buna bir
örnek olup, "...Cumhurbaşkanınca, kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir..."
hükmünün, İçtüzükte evleviyetle dikkate alınması gerektiği halde,
Anayasa'nın anılan hükmüyle uyarlı düşmeyen, onu aşan bir düzenlemeyle Genel
Kurul'a birtakım yetkiler verildiği görülmektedir.
Oysa, Anayasa Mahkemesi'nin bir kararında "...İçtüzük
hükümleri ancak Anayasa kuralları ile sınırlı olarak ve o kurallara
uyarlılıkları oranında bir uygulama yeri bulabilirler. İçtüzükte
öngörülmemiş (Anayasa'nın getirdiği yeniliklere ilişkin) konularda veya İçtüzüğün
Anayasa ile çelişen hükümlerine Anayasaya uyar bir uygulama yolunun tutulması
gereklidir. Aksine bir görüş, İçtüzüğü Anayasaya eşit, hatta Anayasadan
üstün tutmak olur. Böyle bir görüşün sakatlığı ise tartışılmayacak kadar
ortadadır... Esasen İçtüzük konusunda şimdiye kadarki uygulamalar, hep
İçtüzüğün öngörmediği veya Anayasa ile çelişmeye düştüğü hususlarda
Anayasaya uygun bir yön izlemiştir..." (Any.Mah.nin 2.8.1967 tarih
ve E.1967/22, K.1967/22 sayılı kararı; AMKD., Sayı: 5, s. 161) Bu kararı
irdeleyen öğreti de, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla, İçtüzük hükümlerinin
anayasal kurallara uygunluğu ölçüsünde tatbik edileceğini gösterdiğine işaret
etmektedir. (İçtüzüklerin Hukuki Niteliği ve Anayasa Yargısındaki Yeri, M.
Şükrü ALPASLAN, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.XLII, Sayı: 1-4, İstanbul
1977, s.77)
İçtüzüklerle ilgili özgün bir monografik çalışmada da,
konuya dair şu somut gözlemlerde bulunulmaktadır: "...Bazı müellifler,
İçtüzüklerin bir devletin hayatındaki ehemmiyetini, onu 'ikinci derecede
Anayasa Hukuku', 'arka safa itilmiş Anayasa Hukuku' ve 'tamamlanmamış
ikinci derecede Anayasa Hukuku' terimleri ile ifade ettikleri gibi, İçtüzükler
için 'sessiz Anayasa' diyenler de bulunmaktadır... İçtüzüklerin ehemmiyeti
değiştirilmelerinde daha iyi ortaya çıkar. Yapılan değişiklik, bazen,
Anayasanın menettiği neticelere götürdüğü gibi, bazen de, yapılan küçük
bir değişikliğin arkasından, çok büyük neticelerin meydana geldiği görülür...
Yapılan veya değiştirilen İçtüzük hükümlerinin Anayasaya uygunluğu kontrol
edilecek, Anayasaya aykırı bir tatbikatın İçtüzükler kanalı ile tesis
edilmesine imkân verilmeyecektir..." (Memleketimizde İçtüzükler, Doç. Dr.
Servet ARMAĞAN, İstanbul Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul 1972, s.14 -16)
Şu halde, Anayasa'nın 89/2. maddesinin âmir hükmü doğrultusunda,
evvelce tümü oylanarak kabul edilmiş, ancak Cumhurbaşkanı'nca kısmen uygun bulunmayan
hükümleri nedeniyle yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelen bir
kanunun, artık sadece uygun bulunmayan maddeleri ele alınıp görüşülebilecek,
evvelce Cumhurbaşkanı'nca uygun görülen hükümleri (maddeleri) üzerinde herhangi
bir görüşme yapılamayacak, uygun bulunmayan maddeler Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 81. maddesinin öngördüğü prosedür çerçevesinde (Anayasa'ya
uygun düşmeyen son fıkrası ile birinci fıkrasının (e) bendindeki "Tasarı
veya teklifin tümü oylanır" cümlesi hariç olmak üzere) görüşülecek ve
İçtüzüğün 139 - 149 uncu maddelerine uygun şekilde oylandıktan sonra
kabul ya da reddedilecektir. Yani, bu durumda artık kısmen uygun
bulunmama nedeniyle geri gönderilen kanunun tümü yeniden oylanmayacaktır.
5- Bu durumda, Anayasa değişiklikleri sırasında maddeler
arasındaki uyum ve bağlantının öngörülememesi nedeniyle üzerinde
değişiklik yapılamayan Anayasa'nın 148/2. maddesindeki, kanunların şekil
bakımından denetlenmesinin, son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp
yapılmadığı hususu ile sınırlı olduğuna dair hükmün, Cumhurbaşkanı'nca
kısmen uygun bulunmayan kanunlar bakımından uygulanması, sadece uygun
bulunmayan maddelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda görüşülmesi
sonucu, bu maddelere ilişkin son oylamanın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 139 -149. maddelerinde öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığının saptanması şeklinde tecelli edecektir. Diğer
bir deyişle, Cumhurbaşkanı'nca kısmen uygun bulunmama nedeniyle geri gönderilen
kanunun tüm hükümlerinin (tümünün) son oylamasının yeniden yapılması gibi
Anayasa'nın öngörmediği bir yönteme başvurulması şeklindeki uygulama Anayasa'ya
uygun düşmeyecektir.
Davanın somutunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nca kabul edilen
Belediye Kanunu'nun bazı maddelerinin (3, 14 ve Geçici 4 üncü maddeler)
Cumhurbaşkanı'nca uygun bulunmadığı ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ne geri gönderildiği madde bir vakıadır. Bu durumda,
7.10.2004 günlü, 5272 sayılı Belediye Kanunu'nun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu'nda görüşülmesi aşamasında, "sadece" önceki
Belediye Kanunu'nun uygun bulunmayan 3., 14. ve Geçici 4. maddeleri üzerinde
görüşme yapılması ve kanunun tümünün değil, sadece bu maddelerin
"son oylamasının" İçtüzüğün 139 - 149. maddelerine
göre yapılması gerekli bulunmaktadır.
İlgili Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarının incelenmesinde,
Cumhurbaşkanı'nca evvelce uygun bulunmayan 3. ve 14. maddelerin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu'nda işaret oyuyla ayrı ayrı son
oylamalarının yapıldığı ve kabul edildiği, ancak Geçici 4. maddenin komisyonca
kanun metninden çıkarılmasına karşın verilen bir önerge ile yeniden metne
eklenmesinin istendiği, İçtüzüğün 87. maddesi uyarınca komisyonun salt
çoğunluğunun önergeye katılması nedeniyle Geçici 4. madde üzerinde görüşme
açıldığı, bu maddenin af niteliğinde olması nedeniyle yine İçtüzüğün 92.
maddesi uyarınca, kabul için beşte üç çoğunluğun bulunduğunun açık oylamayla
saptanması gerekliliği nedeniyle, elektronik oylama suretiyle açık
oylamaya gidildiği ve sonuçta önce nitelikli çoğunluk olan 330 oyun olduğunun
bildirildiği, akabinde de 5272 sayılı Kanun'un tümünün (yani tüm
maddelerinin) son oylamasının nitelikli oya (üye tamsayısının beşte üçü - en az
330 oy) sunulduğu ve elektronik oylama suretiyle yapılan açık oylamada bu
nitelikli çoğunluğa ulaşılmadığı (327 kabul oyu verildiği), Başkanlık
Divanı'nca oylamaların yeniden incelenmesi sonucu Geçici 4. maddenin 330 değil
323 kabul oyu aldığı için kabul edilmediğinin ilân edildiği, akabinde de yine
Başkanlık Divanı'nca kanunun tümünün oylaması işin nitelikli çoğunluk
gerekmediğinden ve kanunun tümü için verilen oy sayısı (327 kabul oyu)
İçtüzüğün 146. maddesinde öngörülen karar yeter sayısından çok fazla
olduğundan, 5272 sayılı Belediye Kanunu'nun, Geçici 4. madde metninden
çıkarılmış şekliyle kabul edildiğinin ilân edildiği anlaşılmaktadır. Bu
durumda, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, kanunun tümünün son oylamasına
gerek bulunmadığından ve esasen Anayasa'nın 89/2. maddesinin âmir hükmü
uyarınca esasen bu tür bir oylama da yapılamayacağından, 5272 sayılı Belediye
Kanunu'nun şekil bakımından hukuka aykırı bir yönü mevcut değildir. Çünkü,
kısmen uygun bulunmayan 3. ve 14. maddelerin son oylamaları işaret oyuyla
yapılmış ve İçtüzükte öngörülen çoğunluk sağlanmış olduğundan kabul edilmiştir.
Geçici 4. maddenin son oylamasında ise nitelikli çoğunluk oyu sağlanmadığından
reddedilmiştir. Dolayısıyla, kanunun tümünün yeniden oylanması işlemi,
fazladan yapılmış bir usuli işlem mesabesindedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 81/son maddesindeki düzenleme, Anayasa'nın 89/2. maddesini
aşan ve ona aykırı bir yöntem öngördüğünden; bu yöntem esas alınarak yapılan
bir değerlendirme (kanunun bütününün yeniden oylanması) ile sonuca gidilmesi,
Anayasakoyucunun bu konuda öngördüğü usul ve esasa aykırı bir yorum tarzı
teşkil etmektedir.
6- Son olarak işaret etmek gerekir ki, Anayasa'nın 89/2.
maddesindeki "...Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan
maddeleri görüşebilir..." cümlesindeki "sadece" sözcüğünün,
bir zorunluluk ifade etmediği, bu konuda "...görüşebilir." son
sözcüğünün de bunu teyid ettiği şeklindeki bir görüşe de katılmam mümkün
değildir. Çünkü, hukuki bir anlam taşıyan "sadece" sözcüğü, "yalnız;
yalnızca; tek" şeklinde bir karşılığı haiz olup (Hukuk sözlüğü,
Ejder YILMAZ, Yetkin Yayınları, Ankara 2002, s.1050); "...görüşebilir" sözcüğü
de bu anlamı bütünleyen, ona bağlı bir sözcük mesabesindedir. Yoksa, salt
"...görüşebilir" sözcüğünden hareketle, geniş zamanlı bu
sözcüğün "Türkiye Büyük Millet Meclisi istersesadece bu
maddeleri görüşebilir" anlamında kullanıldığını kabul etmek, gerek anılan
anayasal hükmün amacına, gerek normun cümle yapısına, gerekse imlâ kurallarına
aykırı bir sonuca varmak anlamını taşıyacaktır ki, buna da iştirak etmem
sözkonusu değildir.
7- Açıkladığım nedenlerle, iptal davasına konu 7.10.2004 günlü,
5272 sayılı Belediye Kanunu'nun şekil bakımından Anayasa'ya aykırı bir yönünü
görmediğimden, sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamadım.