ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2003/62
Karar Sayısı : 2003/77
Karar Günü : 24.7.2003
Resmi Gazete tarih/sayı: 13.5.2004/25461
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 11. İdare
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 27.6.1984 günlü, 3030
sayılı "Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"un 18. maddesinin 4736
sayılı Yasa ile değiştirilen son fıkrasının Anayasa'nın 10. ve 127. maddelerine
aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.
I- OLAY
3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
ve son fıkrası uyarınca genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından Büyük Şehir
Belediyesine pay aktarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada,
kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali için
başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
27.6.1984 günlü, 3030 sayılı "Büyük Şehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun"un 18. maddesinin 4736 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile değiştirilen
son fıkrası şöyledir:
"Bakanlar Kurulu, (b) fıkrasındaki % 3 pay oranını % 6
oranına kadar artırmaya veya kanuni haddine kadar indirmeye yetkilidir. Bu
payın % 40'ı bu miktardan düşülerek ilgili belediye hesabına, kalan % 60'ı ise
İller Bankası nezdindeki büyük şehir belediyeleri hesabına yatırılır ve büyük
şehir belediyelerine nüfuslarına göre dağıtılır."
B- İlgili Yasa Kuralı
3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
görülen (b) bendi şöyledir:
"b) Büyük şehir belediyesinin bulunduğu il merkezinde yapılan
Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat toplamı üzerinden gelir saymanlarınca
hesaplanıp, ertesi ayın sonuna kadar ilgili büyük şehir belediyesine
yatırılacak %3 pay,"
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 10. ve 127. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, Mustafa BUMİN,
Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya
KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN ve Mehmet ERTEN'in
katılımlarıyla 2.7.2003 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğün durdurulma
isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu ve ilgili görülen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu yasa kuralı ile büyükşehir
belediyelerinin gelirlerinin, hem genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan payın
azaltılması yolunda Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesi, hem de ayrılan bu payın
belli bir oranının büyük şehir belediyelerine nüfusları oranında dağıtılması
sonucunda azaltıldığı, oysa, Anayasa'nın 127. maddesinin son fıkrasına göre
yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanması gerektiği,
toplum yararının yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile sağlanabileceği, bu nedenlerle
itiraz konusu yasa kuralının Anayasa'nın 10. ve 127. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
A- Fıkranın Birinci Tümcesinin İncelenmesi
3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde, büyük şehir belediyesinin bulunduğu il merkezinde yapılan genel bütçe
vergi gelirleri tahsilat toplamının % 3'ü ilgili belediyenin gelirleri arasında
sayılmaktadır. Aynı maddenin itiraz konusu son fıkrasının ilk tümcesi ile
%3'lük pay oranını %6'ya kadar artırma veya kanuni haddine kadar indirme
konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verilmektedir.
Anayasa'nın 127. maddesinde, mahalli ortak ihtiyaçların
karşılanabilmesi için kurulan mahalli idarelerin, kuruluş, görev ve
yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği ve bu
idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynaklarının sağlanacağı öngörülmüştür.
3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin son fıkrasında öngörülen genel bütçe vergi
gelirlerinden yapılacak dağıtımın alt ve üst sınırları gösterilmek suretiyle
Bakanlar Kurulu'na yetki verilmiştir. Buna göre, yürütme organı %3'ün altında
bir oran tesbit edemeyeceği gibi %6'nın üzerine de çıkamayacaktır. Genel Bütçe
gelirleri tahsilat oranları ya da vergi gelirlerindeki artış ve azalışlar
gözetilerek mahalli idarelere aktarılacak kaynakların miktarlarının belirtilen
oranlar içinde dağıtılması ve mali kaynakların ekonomik dengelerin gerektirdiği
biçimde kullanılması amacıyla Bakanlar Kurulu'na belediye gelirlerinde arttırma
ve azaltma yetkisi verilmesinde Anayasa'ya aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, yapılan düzenleme ile aynı konumda olan büyük şehir
belediyeleri arasında herhangi bir ayırım gözetilmediğinden Anayasa'nın 10.
maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırılıktan da söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu fıkranın birinci tümcesi
Anayasa'ya aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Samia AKBULUT ve Yalçın ACARGÜN bu görüşlere katılmamışlardır.
B- Fıkranın İkinci Tümcesinin İncelenmesi
1- Anayasa'nın 127. maddesi Yönünden İnceleme
3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin son fıkrasının ikinci
tümcesinde, büyük şehir il merkezinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri
tahsilat toplamından büyük şehir belediyesine verilen payın ne şekilde
dağıtılacağı konusu düzenlenmektedir. Bu payın %40'ı doğrudan ilgili büyük
şehir belediyesi hesabına aktarılırken, kalan % 60'lık kısım İller Bankası
aracılığı ile tüm büyük şehir belediyeleri arasında pay edilmektedir.
Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan payın bu şekilde
dağıtımının gerekçesi, özetle, büyük şehir belediyelerinin illerde toplanan
vergilerden aldıkları payın büyük şehirler arasında gerçek bir adaletsizliğe
yol açtığı, Anadolu'daki büyük şehir belediyelerine haksızlık yapıldığı,
illerde toplanan vergilerin büyük bir bölümünün, holdinglerin, bankaların genel
merkezlerinin bulunduğu İstanbul, Ankara ve Kocaeli illerine yatırıldığı, kendi
illerinde vergi rekortmenleri olan vergi mükelleflerinin işyeri merkezlerini
İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere taşıdıkları ve vergilerini de o ile yatırdıkları,
Anadolu'nun büyük şehirlerinde çalıştırdıkları işçilerin, gecekondu, ulaşım,
yol, eğitim gibi sorunların o illere ek hizmetler ve malî yük getirmekte
olmasına rağmen, vergi gelirlerinin İstanbul, Ankara ve Kocaeli gibi büyük
şehirlere haksız olarak verildiği yolundadır.
Anayasa'nın 127. maddesinin son fıkrasının son tümcesine göre,
yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanması
gerekmektedir. Gelir kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle büyük şehirlere
tahsis edilen genel bütçe vergi payının belediyeler arasında dağıtımı önem
taşımaktadır.
Büyük şehir belediyelerinin görevleri yasalarda
belirlenirken herhangi bir ayırım gözetilmemişse de, her büyük şehir
belediyesinin yerine getirmek durumunda olduğu hizmetlerin nitelik ve nicelik
itibarıyla farklılık göstereceği kuşkusuzdur. Herhangi bir büyük şehir
belediyesinin nüfusu yanında yöredeki sanayi yoğunluğu, eğitim kurumlarının
sayısı, gelişme hızı, üretim ve tüketim kapasitesi, kültür ve eğitim
seviyesi ile ekonomik faktörler mahalli hizmetlerin niteliğini ve maliyetini
doğrudan etkileyen unsurlardır. Bu etkenler gözetildiğinde belediyelerin hizmet
maliyetlerinin her zaman nüfusla doğru orantılı olarak artmadığı bir gerçektir.
Büyük şehir belediyelerinin il merkezlerinde toplanan genel bütçe vergi
gelirlerinden ayrılan %60'lık payın, itiraz konusu kuralda olduğu gibi nüfus
baz alınarak Anayasa'nın 127. maddesinde öngörülen biçimde belediyelere
görevleriyle orantılı adil bir dağıtımının sağlanamayacağı açıktır.
Kaldı ki, Yasa'nın gerekçesinde belirtildiği gibi işyerlerinin
üretim yeri ile merkezlerinin farklı yerde bulunması nedeniyle
vergilerinin tarh ve tahsilatının da farklılık göstermesi sorunu, itiraz
konusu kuralda öngörüldüğü gibi adil olmayan bir paylaşım sistemiyle değil,
çeşitli yasalarda yapılacak düzenlemelerle aşılabilecek konulardandır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu fıkranın ikinci tümcesi
Anayasa'nın 127. maddesine aykırıdır.
Bu görüşe Yalçın ACARGÜN, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY,
Ahmet AKYALÇIN ve Mehmet ERTEN katılmamışlardır.
2- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme
Mahkeme, iptalini istediği kuralla % 40 ve % 60'lık vergi
gelirleri payının tüm belediyeler arasında ve nüfuslarına göre dağıtımı
içermediğinden, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmektedir.
Aynı hukuksal durumda bulunanların aynı kurallara, ayrı hukuksal
durumda bulunanların da ayrı kurallara tabi tutulması eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturmaz.
Bu nedenle, 3030 sayılı Yasa'nın uygulandığı büyük şehir
belediyeleri ile bu Yasa'nın uygulanmadığı diğer belediyeler aynı hukuksal
durum ve statüde olmadığından kural Anayasa'nın 10. maddesine aykırı değildir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
İtiraz konusu yasa hükmünün yürürlüğünün durdurulması istemi
24.7.2003 günlü, E.2003/62, K.2003/10 (Yürürlüğü Durdurma) sayılı kararla
reddedilmiştir.
VII- SONUÇ
27.6.1984 günlü, 3030 sayılı "Büyük Şehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun"un 18. maddesinin 4736 sayılı Yasa ile değiştirilen son
fıkrasının;
A- Birinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, Samia AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN'ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- İkinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Yalçın ACARGÜN, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Ahmet AKYALÇIN
ile Mehmet ERTEN'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
24.7.2003 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Mustafa BUMİN
|
Başkanvekili
Haşim KILIÇ
|
Üye
Samia AKBULUT
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Aysel PEKİNER
|
Üye
Ertuğrul ERSOY
|
|
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
Anayasa'nın 127. maddesi, Mahalli İdarelerin il, belediye ve köy
halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları
kanunla belirlenen ve kararı organları gene kanunla gösterilen, seçmenler
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileri olduğunu, kuruluş ve
görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenleneceğini amirdir.
Bu madde de söz edilen yerinden yönetim ilkesi yerel yönetimlerin
tüzel kişiliğe sahip olması, görevli organlarını seçme hakkının verilmesi ve bu
organlara karar verme yetkisinin tanınması, özerklik kurumunun anayasal bir
temele oturtulmasıdır.
Genel anlamda özerklik, sosyal bir topluluğun ya da tüzel
kişiliğin kendilerini yöneten kuralların tümünü ya da bir bölümünü bizzat saptayabilmeleri
veya Anayasa ve Yasaların çizdiği sınırlar içinde hareket edebilme özgürlüğü ve
yetisidir. Yerel yönetimler açısından özerklik ile Anayasa ve yasaların
belirlediği kanun hizmetlerinin önemli bir bölümünün yurttaşların yararına
olarak yerel yönetimlerin sorumluluğu altında yerine getirilmesi yetkisidir.
127. maddenin beşinci fıkrasında öngörülen idari vesayet,
merkezden yönetimin yerel yönetimler üzerinde yapabileceği ve yasa ile
düzenlenmesi gereken bir denetim yetkisidir. Ancak bu yetki, sınırsız ve
takdire bağlı olmayıp, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun
şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının
korunması ve mahalli ihtiyaçlarının gereği gibi karşılanması amaçlarına
yöneliktir. İdari vesayet, merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin icrai
kararlarını onama, geri çevirme ve kimi durumlarda değiştirerek onama
yetkisidir. Merkezden yönetimin elinde sadece salt ve biçimsel bir denetim ve
otorite aracı olmadığı gibi yerel yönetimlerin yetkisini ortadan kaldıracak,
etkisiz kılacak biçimde kullanılamaz.
Yerel yönetimlerin kuruluş esasları, karar organlarının oluşumu,
görev ve yetkilerinin belirlenmesi, merkezi yönetimle bağ ve ilgileri, bunların
üzerinde uygulanacak idari vesayet yetkisi, yasal düzenlemeyi gerektirir.
Pekçok kararımızda yasallık, temel ilkelerin hepsinin yasakoyucu tarafından
konulması ve ancak yasakoyucunun uygun göreceği ayrıntıların yürütmece
düzenlenmesi şeklinde tarif edilmektedir.
İtiraz konusu 18. maddenin son fıkrasının birinci cümlesinde,
Bakanlar Kurulu'na (b) fıkrasındaki %3 pay oranını %6 oranına kadar artırma
veya kanuni haddine kadar indirme yetkisi verilmektedir.
%3-%6 pay oranları arasında tesbit yetkisi verilmesi ile Bakanlar
Kuruluna, genel, sınırsız, takdire bağlı, zaman içinde sık sık değişebilen,
hiyerarşi benzeri, ölçütleri belirsiz yetki tanınmaktadır.
Bu da, merkezden yönetimin yerel yönetimler üzerinde yapabileceği
ve yasa ile düzenlenmesi gereken bir denetim yetkisi olan ve sınırsız ve
takdire bağlı olmayan idari vesayet ilkesine, yasakoyucunun Anayasa ile
kendisine verilmiş olan düzenleme görevinin merkezi idareye devretmek
suretiyle, Anayasa'nın 7. maddesindeki yasama yetkisinin devredilemeyeceği
kuralına aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
|
|
Üye
Samia AKBULUT
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
3030 Sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 18. maddesinin
8.1.2002 günlü 4736 sayılı Yasa ile değiştirilen itiraz konusu son fıkrasında
"Bakanlar Kurulu (b) fıkrasındaki % 3 pay oranını % 6 oranına kadar
artırmaya veya kanuni haddine kadar indirmeye yetkilidir. Bu payın % 40'ı bu
miktardan düşülerek ilgili belediye hesabına kalan % 60'ı ise İller Bankası
nezdindeki büyük şehir belediyeleri hesabına yatırılır ve büyük şehir belediyelerine
nüfuslarına göre dağıtılır." denilmekte, bu fıkra ile göndermede bulunulan
(b) fıkrasında da, "Büyük şehir belediyesinin bulunduğu il merkezinde
yapılan Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilât toplamı üzerinden gelir
saymanlarınca hesaplanıp, ertesi ayın sonuna kadar ilgili büyük şehir
belediyesine yatırılacak % 3 pay", büyük şehir belediyesinin gelirleri
arasında sayılmaktadır.
Anayasa'nın "Mahalli İdareler"e ilişkin 127. maddesinin
son fıkrasında, mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları
sağlanacağı belirtilmektedir. Mahalli idarelerin görevlerinin belirlenmesinde,
belediye sınırları içinde hizmet verdikleri nüfus sayısının önemi yadsınamaz.
Bunun yanında, yörelerin sosyo ekonomik özellikleri, gelişme düzeyleri gibi
faktörlerin de büyük şehir belediyelerinin görevlerini etkileyebileceği
düşünülebilirse de, gereksinimleri birbirinden çok farklı olan büyük şehir
statüsündeki belediyelerin görevlerinin saptanmasında objektif bir ölçü bularak
buna göre pay dağıtımı yapmanın zorluğu da gözardı edilemez. Nitekim,
Anayasa'nın 127. maddesinde belediyelerin yaptıkları hizmetlerin büyüklüğünün
hangi ölçüye göre saptanacağı konusuna açıklık getirilmemiş, bu husus yasa
koyucunun takdirine bırakılmıştır. Bu nedenle yasakoyucu, 18. maddenin (b) fıkrası
ile öngörülen payın % 40'ının ilgili belediyelere verilmesini, kalan % 60'ının
da büyük şehir belediyelerine nüfuslarına göre dağıtılmasını uygun görmüştür.
İptal kararının gerekçesini oluşturan çoğunluğun görüşü de %
60'lık bölümün büyük şehir belediyeleri arasında dağıtılmaması yönünde değil,
bu dağıtımın nüfusa göre yapılmaması gerektiği yolundadır. Ancak, Anayasa'da
mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir sağlama konusunda yasakoyucunun,
anayasal ilkelere bağlı kalmak koşuluyla nüfusu ölçü almasını engelleyen bir
kural yer almadığından böyle bir gerekçenin anayasal dayanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kuralın son tümcesine ilişkin
istemin reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
|
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ertuğrul ERSOY
|
KARŞIOY YAZISI
İtiraz konusu 3030 sayılı "Büyük Şehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun"un 18. maddesinin 4736 sayılı Yasa ile değişik son
fıkrasının ikinci tümcesinde, büyük şehir belediyesinin bulunduğu il merkezinde
yapılan Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat toplamı üzerinden Bakanlar
Kurulu'nun tesbit ettiği payın %40'ının paydan düşülerek doğrudan ilgili
belediye hesabına, kalan %60'ının ise İller Bankası nezdindeki büyük şehir
belediyeleri hesabına yatırılarak bu belediyelerin nüfuslarına göre
dağıtılacağı öngörülmüştür.
Anayasa'nın 127. maddesinin ikinci
fıkrasında, mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin, yerinden
yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği; beşinci fıkrasında,
merkezi idarenin, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin
bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin
sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi
karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari
vesayet yetkisine sahip olduğu; altıncı fıkrasında, mahalli idarelere
görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanacağı belirtilmiştir.
Mahalli idarelere ilişkin 127. maddede,
mahalli idarelerin görevlerinin belirlenmesi yasakoyucunun takdirine bırakılmış
ve mahalli hizmetlerde belirgin bir ölçü getirilmemiştir. Yasakoyucu da itiraz
konusu kuralda %60 payın büyük şehir belediyelerine, nüfuslarına göre dağılımını
uygun görmüştür. Kaldı ki, bunu engelleyen bir durumda söz konusu değildir.
3030 sayılı Yasa'nın 6. maddesinde de büyük
şehir belediyelerinin görevleri sayılmıştır.
Özgün yapıyı taşıyan büyük şehir
belediyelerinin bu görevlerinin yoğunluk derecesinin, orada yaşayan
insanların sayısına göre değişkenlik göstereceği kuşkusuzdur. Her ne
kadar nüfusun yanında diğer faktörlerin, hizmetin yürütülmesindeki etkinliği gözardı
edilemez ise de bu ölçünün yasakoyucu tarafından belirlenmesindeki güçlük inkâr
edilemez.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kuralın
son tümcesinin Anayasa'ya aykırılığından söz edilemez. İstemin reddi gerektiği
düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin son
fıkrasının itiraz konusu ikinci tümcesinde,
büyük şehir il merkezinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından büyük şehir belediyelerine verilen payın ne
şekilde dağıtılacağı konusu
düzenlenmiştir.
Başvuru kararında, büyük şehir belediyelerine
modern endüstriyel gelişmelere karşı çevre koşullarını ve yaşantı
niteliğini iyileştirme, yeni gereksinmelere
uyan yeni hizmetler sunma gibi yeni görevler yüklenmesinin, onların parasal olanaklara sahip olmalarını gerektirdiği
halde, itiraz konusu düzenlemenin ikinci tümcesiyle büyük
şehir belediye gelirlerinin ikinci kez azaltıldığı,
sağlanan gelirin yüklenen görevlerle orantılı olmadığı ve bu durumun Anayasa'nın 127. maddesine aykırılık
oluşturduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 73. maddesinde yer alan,
herkesin, kamu giderlerini karşılamak
üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme ile belli gelirlerin belli giderlere tahsis
edilmeyerek devlet maliyesinin bir bütün olacak şekilde ele
alınması yönündeki genellik ilkesi birlikte nazara
alındığında, genel bütçe vergi gelirlerinin belli bir yerdeki veya bölgedeki hizmeti görmek için toplanmadığını,
Anayasa'daki tanımı ile kamu giderlerini
karşılamak üzere toplandığını göstermekte, toplandığı yerde harcanması gerektiği yolunda da bir kural
bulunmamaktadır. Buna göre, büyük şehir belediyelerinin il
merkezlerinde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinin, büyük şehir belediyelerine dağıtımı olanaklı
bulunmaktadır.
Öte yandan, Ülkemizin önde gelen bir çok
hizmet ve sanayi kuruluşunun, Anadolu'nun değişik büyük şehir
belediyeleri içerisinde faaliyet gösterdikleri
ve bu belediyelerin bir çok konudaki görevlerini nitelik ve nicelik olarak artırdıkları halde, üretimleri sonucu elde edilen
gelirler, genel merkezlerinin, dolayısı ile de vergi
mükellefiyet kayıtlarının bulunduğu Ankara, İstanbul
gibi belli başlı büyük şehirlerin vergi dairelerine ödenmekte ve anılan illerin genel bütçe vergi gelirleri içinde yer almaktadır.
Bu durumun ise, toplanan genel bütçe vergi gelirlerinin,
büyük şehir il merkezlerinde bizzat yapılan
faaliyetler sonucunda elde edilmediğini göstermektedir.
Diğer taraftan, gelişmiş bölgelerdeki büyük
şehir belediyelerinin gelir düzeyi
daha yüksek, gelişmemiş bölgelerdeki büyük şehir belediyelerinin gelir düzeyi
ise daha düşüktür. Herhangi bir büyük şehir belediyesinde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinin nüfusa oranı ne olursa olsun,
3030 ve 1580 sayılı Yasa'lar, tüm büyük şehir belediyelerine
ayırımsız aynı görev ve sorumluluğu yüklemektedir.
Bunların yerine getirilebilmesi ise aynı düzeyde gelir elde edilmesine bağlıdır. İşte söz konusu düzenleme ile daha
çok gelişmiş bölgelerde yer alan büyük
şehir belediyelerinin il merkezlerinde toplanan genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay nüfusa göre dağıtım sonucunda
fazla gelişmemiş olan büyük şehir
belediyelerine aktarılabilmekte ve böylece fazla gelişmemiş bölgelerde
bulunan büyük şehir belediyelerinin görevlerini yerine getirebilmesi sağlanarak bölgeler arasındaki eşitsizlik
giderilmek istenmektedir.
Yukarda yer verilen açıklamalar, itiraza konu
edilen Yasa hükmünün Anayasa'nın
Başlangıç'ında belirtilen sosyal adalet, 5. maddesinde açıkalanan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkelerine, Devletin
iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırlarını
belirleyen 65. maddesine, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın yurt
düzeyinde dengeli gelişmesini öngören 166. maddesine başvurunun ve
çoğunluk görüşünün aksine mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynağı sağlanmasını
öngören 127. maddesine uygun bir
düzenleme olduğunu göstermektedir.
Bu nedenlerle, Anayasa'ya aykırı olmayan kuralın iptali
yönündeki çoğunluk düşüncesine
katılmıyorum.