ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2002/104
Karar Sayısı : 2003/72
Karar Günü : 16.7.2003
Resmi Gazete Tarih-Sayısı : 06.12.2005 - 26015
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyeleri Mustafa KAMALAK, Lütfi YALMAN ve 109 Milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 26.3.2002 günlü, 4748
sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un;
A- 4. maddesinin;
1) (A) bendiyle 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu'nun 101. maddesine eklenen fıkrada yer alan “... yarısından az olmamak
kaydıyla,...” ibaresinin,
2) (B) bendiyle değiştirilen 2820 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin
birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “kapatılması ya da” ibaresinin,
Anayasa'nın 69. maddesine;
B- 5. maddesinin (A) bendiyle değiştirilen 6.10.1983
günlü, 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 4. maddesinin (2) ve (3) sayılı
bentlerinin,
Anayasa'nın 13. ve 15. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve
yürürlüklerinin durdurulması istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralları
26.3.2002 günlü, 4748 sayılı Yasa'nın 2820 ve 2908 sayılı
Yasalarda değişiklik yapan maddelerin iptali istenen kural ve bölümleri
şöyledir:
1- “MADDE 4.- A) 22.4.1983 tarihli ve 2820 sayılı
Siyasî Partiler Kanununun 101 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b) bentlerinde
sayılan hallerde temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre
ilgili siyasî partinin almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının
yarısından az olmamak kaydıyla, bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun
bırakılmasına, yardımın tamamı ödenmişse aynı miktarın Hazineye iadesine karar
verebilir.
B) Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde; ikinci fıkrasında geçen “Cumhuriyet Başsavcılığı”
ibareleri, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı” olarak değiştirilmiştir.
Siyasî partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde
vermeyen siyasî partiye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ikinci bir
yazı tebliğ olunur. Bu yazıda, bildirilen süre içinde cevap verilmediği ve
istek yerine getirilmediği takdirde o siyasî partinin kapatılması ya da Devlet
yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için dava açabileceği de
belirtilir. Bu tebliğde bildirilecek süre içinde yine istek yerine getirilmez
veya cevap verilmezse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasî partinin
kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması
için Anayasa Mahkemesinde re'sen dava açabilir.
Siyasî parti, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde istem
yazısında belirtilen hususu yerine getirmediği takdirde, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı Anayasa Mahkemesinde o siyasî partinin kapatılması ya da Devlet
yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için dava açar. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin tebliğinden itibaren otuz
gün içinde ilgili siyasî parti tarafından söz konusu parti organı, merci veya
kurulun işten el çektirilmesi ve parti üyesi veya üyelerin partiden kesin
olarak çıkarılmaları halinde, o partinin kapatılması ya da Devlet yardımından
kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için açılan dava düşer. Aksi takdirde
Anayasa Mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının ve siyasî parti temsilcilerinin sözlü açıklamalarını, gerekli
gördüğü hallerde diğer ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları da dinlemek
suretiyle açılmış bulunan davayı karara bağlar...”
2- “MADDE 5.- A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı
Dernekler Kanununun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 4.- Fiil ehliyetine sahip ve 18 yaşını doldurmuş olan herkes
önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.
Ancak;
1. Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel ve özel kolluk kuvvetleri
mensupları ve özel kanunlarında dernek kuramayacakları belirtilen memur
statüsündeki kamu hizmeti görevlileri,
2. Affa uğramış olsalar bile;
a) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının birinci babında yazılı
suçlardan biriyle mahkûm olanlar,
b) Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlar,
istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları ve resmî ihale
alım satımlara fesat karıştırma suçlarından biriyle mahkûm olanlar,
c) Türk Ceza Kanununun 316, 317 ve 318 inci maddelerinde yazılı
suçlardan biriyle mahkûm olanlar,
Sürekli olarak,
3.a) Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin ikinci fıkrasında
yazılı suçtan mahkûm olanlar hükmün kesinleştiği,
b) Kurulması yasaklanmış dernekleri kuranlar ve yönetenler ile
dernekler için yasaklanmış faaliyetlerde bulunmaları sebebiyle mahkemece
kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticileri kapatma kararının
kesinleştiği,
Tarihten itibaren beş yıl süre ile,
Dernek Kuramazlar...”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İptali istenen kuralların Anayasa'nın 13., 15. ve 69 maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüş, Mahkememizce 38. madde ise ilgili görülmüştür.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Mustafa BUMİN,
Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Nurettin TURAN, Fulya KANTARCIOĞLU,
Aysel PEKİNER, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN ve Enis TUNGA'nın
katılımlarıyla 6.6.2002 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma
isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenen yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 4748 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin (A) bendiyle 2820 sayılı
Yasa'nın 101. maddesine eklenen fıkrada yer alan “... yarısından az olmamak
kaydıyla...” ibaresinin incelenmesi
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın 69. maddesinin yedinci fıkrasında,
Devlet yardımından yoksun bırakılacak tutarın takdir yetkisinin herhangi bir
sınırlamaya tabi tutulmaksızın Anayasa Mahkemesi'ne bırakıldığı, Mahkeme'nin bu
yetkisinin, “yarısından az olmamak kaydıyla” şeklinde yasayla getirilen bir
sınırlamayla kısıtlanamayacağı, Anayasa Mahkemesi'ne kanunla görev
verilemeyeceği, bu nedenle 2820 sayılı Yasa'nın 101. maddesiyle getirilen
sınırlamanın Anayasa'nın 69. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4748 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin (A) bendi ile 2820 sayılı
Yasa'nın 101. maddesine eklenen fıkrada, Anayasa Mahkemesi'nin, 101.
maddenin birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde sayılan hallerde temelli
kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin
almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının yarısından az olmamak
kaydıyla, bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına, yardımın
tamamı ödenmişse aynı miktarın Hazineye iadesine karar verebileceği belirtilmiştir.
Anayasa'nın 69. maddesine 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasa ile
eklenen yedinci fıkrada, “Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli
kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin
Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir” denilmektedir.
Buna göre Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 69. maddesinin beşinci ve
altıncı fıkralarında sayılan hallerde ilgili siyasî parti için temelli kapatma
yerine, daha hafif olan Devlet yardımından dava konusu fiillerin ağırlığına
göre kısmen veya tamamen yoksun bırakmaya herhangi bir sınırlamaya tabi
olmaksızın kendisi karar verecektir.
Anayasa'nın 69. maddesinin son fıkrasında da, siyasi partilerin,
kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları
ile ilgili kanunla düzenleme yetkisi verilirken, “yukarıdaki esaslar
çerçevesinde” ibaresi kullanılmak suretiyle yasakoyucuya verilen takdir
yetkisinin sınırları çizilmiştir.
2820 sayılı Yasa'nın 101. maddesine 4748 sayılı Yasayla eklenen
fıkrada ise, ilgili siyasi partilerin almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı
miktarının “yarısından az olmamak kaydıyla” ibaresi kullanılmak suretiyle,
Anayasa Mahkemesi'ne Anayasa ile verilen yaptırım uygulama yetkisi
sınırlandırılmıştır. Bu kuralın uygulanması halinde Anayasa Mahkemesi, Devlet
yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakma yaptırımı ile ilgili kararını,
yardım miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, sınırlı olarak
kullanabilecektir.
Açıklanan nedenlerle, 2820 sayılı Yasa'nın 101. maddesine 4748
sayılı Yasayla eklenen fıkrada yer alan “...yarısından az olmamak kaydıyla...”
ibaresi Anayasa'nın 69. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
B- 4748 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin (B) bendiyle değiştirilen
2820 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının incelenmesi
Dava dilekçesinde, siyasi partilerin temelli kapatılma
sebeplerinin Anayasa'nın 69. maddesinde üç neden ile sınırlandırıldığı, bu
sınırlamaların kapatılma nedenlerinin yasayla genişletilmesini önlediği, 2820
sayılı Yasa'nın 102. maddesinde Anayasa'da bulunmayan yeni kapatma sebepleri
öngörüldüğü, bu durumda “...kapatılması ya da...” sözcüklerinin, Anayasa'nın
69. maddesine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
2820 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları,
4748 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin (B) bendi ile değiştirilerek, siyasi
partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde vermeyen
veya aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü
fıkra hükümlerine aykırı fiilin işlenmesi halinde, ilgili parti organı, merci
veya kurulun işten el çektirilmesi istemini veya yine 68. maddenin dördüncü
fıkrası hükümlerine aykırı fiil ve konuşmalarından dolayı hüküm giyen parti
üyelerinin partiden kesin olarak çıkarılma istemini yerine getirmeyen siyasi
partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun
bırakılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Anayasa Mahkemesi'nde
re'sen dava açılabileceği öngörülmüştür.
2820 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin 4748 sayılı Yasa ile değişik
birinci ve üçüncü fıkralarıyla ilgili iptal davası 31.5.2002 gününde
Mahkememize açılmıştır. Söz konusu fıkralarda geçen “...kapatılması ya da...” sözcükleri
dava açıldıktan sonra 11.1.2003 günü yürürlüğe giren 2.1.2003 günlü 4778 sayılı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 11. maddesiyle madde
metninden çıkartıldığından, konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine
yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
C- 4748 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin (A) bendiyle değiştirilen
2908 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin (2) ve (3) sayılı bentlerinin incelenmesi
Dava dilekçesinde, 4. maddenin 2. bendi kapsamına giren kimseler
için dernek kurma hakkının ortadan kaldırıldığı, Anayasa'nın 33. maddesine göre
dernek kurma hakkının bir temel hak olduğu, bu nedenle de Anayasa'nın öngördüğü
belirli istisnalar dışında ortadan kaldırılamayacağı, Anayasa'nın 13. maddesine
göre temel haklar sınırlandırılırken hakkın özüne dokunulamayacağı, düzenlemede
ise bir hakkın sınırlandırılmayıp, tümüyle ortadan kaldırıldığı, bu nedenle de
4. maddenin 2. bendinin Anayasa'nın 13. maddesine aykırı olduğu, aynı maddenin
3. bendi kapsamına girenler için de dernek kurma hakkının beş yıl süreyle
durdurulduğu, söz konusu hükmün Anayasa'nın 15. maddesinin birinci fıkrasında
öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen veya tamamen
durdurulmasına ilişkin koşulların hiçbirini taşımadığı, olağan dönemlerde temel
hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulamayacağı, bir kimsenin bir suçtan
dolayı hüküm giymesinin temel hakkın durdurulması için haklı neden
sayılamayacağı, bu nedenle de 4. maddenin 3. bendinin Anayasa'nın 15. maddesine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava dilekçesinde iptali istenen kuralların Anayasa'nın 13. ve 15.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların, kanun
hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı konusunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir.
İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı
verebileceğinden, iptali istenen kurallarla ilgisi nedeniyle Anayasa'nın 38.
maddesi yönünden de inceleme yapılmıştır.
Dava konusu (2) sayılı bendde, affa uğramış olsalar bile bu bendde
yazılı suçlardan biriyle mahkum olanların sürekli olarak dernek
kuramayacakları; (3) sayılı bendde de, Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesinin
ikinci fıkrasında yazılı suçtan mahkum olanların hükmün kesinleştiği, kurulması
yasaklanmış dernekleri kuranlar ve yönetenler ile dernekler için yasaklanmış
faaliyetlerde bulunmaları sebebiyle mahkemece kapatılmasına karar verilen
derneklerin yöneticilerinin de kapatma kararının kesinleştiği tarihten itibaren
beş yıl süreyle dernek kuramayacakları hükme bağlanmıştır.
Anayasa'nın 38. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Ceza ve ceza yerine
geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” denilmiştir. Yasakoyucunun,
cezalandırma yetkisini kullanırken Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel
ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, toplumda hangi tür eylemlerin suç sayılıp
sayılmayacağı, suç sayılacaksa hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıyla
karşılanacağı, hangi durum ve davranışların ağırlaştırıcı ya da hafifleştirici
öğe olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisi vardır.
Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak üzere
öngörülen asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini artırmak, suç işlenmesinde
caydırıcılığı sağlamak için, asli cezaya ek olarak feri ve mütemmim cezalar ile
kimi hak yoksunlukları da getirilmiştir.
Dava konusu kurallarla, bazı suçlardan mahkum olanlara sürekli
olarak, bazı suçlardan mahkum olanlara da beş yıl süreyle dernek kurma yasağı
getirilmek suretiyle yasal bir yoksunluk öngörülmüştür. Bu yoksunluklar,
Anayasa'nın 33. maddesi kapsamında dernek kurma hürriyetine yönelik bir
sınırlama olmayıp, asli cezaya ek olarak getirilen hak yoksunluklarıdır.
Yasakoyucu asli cezalara bağlı olarak kimi kısıtlılıklar öngörüp öngörmeme
konularında anayasal ilkeler çerçevesinde takdir hakkına sahiptir. Esasen ceza
hukukundaki memnu hakların iadesi müessesesi gözönünde bulundurulduğunda
süresiz bir hak yoksunluğundan da söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 38.
maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
İptali istenilen kuralların dava dilekçesinde belirtilen
Anayasa'nın 13. ve 15. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamıştır.
V- İPTAL SONUCUNDA YASA'NIN DİĞER KURALLARININ UYGULAMA OLANAĞINI
YİTİRİP YİTİRMEMESİ SORUNU
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, yasanın belirli
kurallarının iptali, diğer kimi kurallarının veya tümünün uygulanmaması
sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar
verilebileceği öngörülmektedir.
2820 sayılı Yasa'nın 101. maddesine 4748 sayılı Yasa'nın 4.
maddesinin (A) bendiyle eklenen fıkrada yer alan “...yarısından az olmamak
kaydıyla...” ibaresinin iptali nedeniyle, bu ibareden sonra gelen ve uygulama
olanağı kalmayan “...bu yardımdan...” ibaresinin de 2949 sayılı Yasa'nın 29.
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iptali gerekir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ SORUNU
26.3.2002 günlü, 4748 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun”un:
A- 4. maddesinin;
1- (A) bendiyle 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanunu'nun 101. maddesine eklenen fıkrada yer alan “... yarısından az olmamak
kaydıyla,...” ibaresinin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,
2- (B) bendiyle değiştirilen 2820 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin
birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “kapatılması ya da” ibarelerinin
yürürlüğünün durdurulması istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
B- 5. maddesinin (A) bendiyle değiştirilen 6.10.1983 günlü, 2908
sayılı Dernekler Kanunu'nun 4. maddesinin (2) ve (3) sayılı bentlerinin
YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,
16.7.2003 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
26.3.2002 günlü, 4748 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun”un:
A- 4. maddesinin;
1- (A) bendiyle 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanunu'nun 101. maddesine eklenen fıkrada yer alan “... yarısından az olmamak
kaydıyla,...” ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Fulya
KANTARCIOĞLU'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- (B) bendiyle değiştirilen 2820 sayılı Yasa'nın 102. maddesinin
birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “kapatılması ya da” ibareleri, dava
açıldıktan sonra yürürlüğe giren 2.1.2003 günlü, 4778 sayılı Yasa ile madde
metninden çıkarıldığından bu ibarelere yönelik istem hakkında KARAR VERİLMESİNE
YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 5. maddesinin (A) bendiyle değiştirilen 6.10.1983 günlü, 2908
sayılı Dernekler Kanunu'nun 4. maddesinin (2) ve (3) sayılı bentlerinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Haşim KILIÇ'ın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C- 4. maddesinin (A) bendiyle 2820 sayılı Yasa'nın 101. maddesine
eklenen fıkrada yer alan “... yarısından az olmamak kaydıyla,...” ibaresinin
iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan bu fıkradaki “... bu yardımdan ...”
sözcüklerinin de 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
16.7.2003 gününde karar verildi.
Başkan
Mustafa
BUMİN
|
Başkanvekili
Haşim
KILIÇ
|
Üye
Samia
AKBULUT
|
Üye
Yalçın
ACARGÜN
|
Üye
Sacit
ADALI
|
Üye
Ali
HÜNER
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ertuğrul
ERSOY
|
Üye
Tülay
TUĞCU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
2908 sayılı Dernek Kanunu'nun değişik 4. maddesinin ikinci
fıkrasının (2) nolu bendinde, affa uğramış olsalar bile sözkonusu bendde yazılı
suçlardan biriyle mahkûm olanların sürekli olarak dernek kuramayacakları, (3)
nolu bendinde de, Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı
suçtan mahkûm olanların hükmün kesinleştiği; kurulması yasaklanmış dernekleri
kuran ve yönetenlerle, yasak faaliyet nedeniyle mahkemece kapatılmasına karar
verilen derneklerin yöneticilerinin karar tarihinden itibaren beş yıl süre ile
dernek kuramayacakları öngörülmüştür. Bu kuralların iptali için yapılan başvuru
sonunda oluşan çoğunluğun Anayasa'ya aykırı olmadığı yolundaki görüşlerine
aşağıdaki nedenlerle katılmadım.
Anayasa'nın 33. maddesinin birinci fıkrasında önceden izin
alınmaksızın dernek kurulabileceğine ilişkin kural belirtildikten sonra üçüncü
fıkrasında dernek kurma özgürlüğünün sınırlanma nedenleri gösterilmiştir.
Hak ve Özgürlükler'e getirilecek sınırlamalar Anayasa'nın 13.
maddesinde belirtilen ölçüler içinde yapılabilir. Buna göre, yapılan sınırlama,
özgürlüğün özüne dokunmaksızın ilgili maddesinde belirtilen nedenlerle
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı
olmayacaktır.
Hangi nedenle olursa olsun getirilen sınırlama özgürlüğü ortadan
kaldırıyor veya onu kullanılamayacak ölçüde sınırlıyorsa Anayasa'nın 13.
maddesine aykırılık oluşturur. Dernekler Kanunu'nda yapılan iptali istenen
düzenleme, Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen cezaları almış olanların cezalarını
daha ağırlaştırmak amacıyla değil, dernek kurma esas ve usullerini düzenleyen
bir kural olması nedeniyle doğrudan onu sınırlayan bir niteliğe sahiptir. Amaç,
dernek kurma esaslarını sınırlamaktır. Böyle olunca, belli cezalara mahkûm
olanları sürekli olarak bu özgürlükten yoksun bırakmak bir sınırlama değil,
özgürlüğü tümüyle ortadan kaldırmaktır.
Öte yandan kurulması yasaklanan dernekleri kuranlar, yönetenler
için öngörülen beş yıl dernek kuramama yasağı da bir sınırlama olarak
değerlendirilemez. Bu kural dernek kurma özgürlüğünü beş yıl için
durdurmaktadır. Oysa Anayasa'nın 15. maddesine göre, hak ve özgürlüklerin
durdurulması ancak, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde
mümkün olabileceği açıkça belirtilmektedir. Beş yıl süreli dernek kurma yasağı
bu yönden de Anayasa'ya aykırıdır.
Belirtilen nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmadım.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
I- Siyasi Partiler Yasası'nın 101. maddesine eklenen fıkradaki
“yarısından az olmamak kaydıyla” ibaresinin incelenmesi:
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın bir siyasi parti hakkında
kapatma kararı verilecek halleri düzenleyen 101. maddesine 4748 sayılı Yasa ile
eklenen fıkrada “Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b) bentlerinde
sayılan hallerde temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre
ilgili siyasi partinin almakta olduğu son yıllık Devlet Yardımı
miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, bu yardımdan
kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına, yardımın tamamı ödenmişse aynı
miktarın Hazineye iadesine karar verebilir” denilmektedir.
Dava dilekçesinde, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'nın 69.
maddesindeki konuya ilişkin takdir yetkisinin, devlet yardımının “yarısından az
olmamak kaydıyla” biçiminde bir sınırlamaya bağlı tutulmadığı, bu yetkinin
yasayla kısıtlanamayacağı ileri sürülerek fıkrada yer alan “yarısından az
olmamak kaydıyla” ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Anayasa'nın siyasi partilerin uyacakları esasları belirleyen ve
kapatılmalarına ilişkin kurallar getiren 69. maddesinin yedinci fıkrasında,
Anayasa Mahkemesi'nin, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine dava
konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin Devlet yardımından
kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebileceği, son fıkrasında da,
siyasi partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları ya da
Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasi
partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usullerinin yukarıdaki esaslar
çerçevesinde kanunla düzenleneceği hükme bağlanmaktadır.
Yasakoyucuya düzenleme yetkisi verilen durumlarda, konuyla ilgili
usul ve esaslar ile, uygulama koşullarının belirlenmesi, doğal olarak bir
sınırlandırma içerir. Anayasa'nın 69. maddesiyle tanınan düzenleme yetkisine
dayanarak yasakoyucu,dava konusu kuralla devlet yardımından kısmen yoksun
bırakılmanın içeriğini belirlemiş ve bunun dava konusu fiillerin ağırlığına
göre ilgili siyasi partinin almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının
yarısından az olamayacağını öngörmüştür. Bu durumda, yasakoyucunun, Anayasal
sınırlar içinde kalmak koşuluyla ilgili siyasi partiye uygulanacak devlet
yardımından yoksun bırakılma yaptırımının alt sınırını belirlemesinde
Anayasa'nın 69. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
II- Siyasi Partiler Yasası'nın 102. maddesinin değiştirilen
birinci ve üçüncü fıkralarının incelenmesi:
Dava dilekçesinde 102. maddenin, siyasi partilerin Anayasa'da
belirtilenler dışındaki nedenlerle kapatılmalarına olanak veren birinci ve
üçüncü fıkralarının Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali
istenmiştir. Ancak iptal davasının açıldığı 31.5.2002 gününden sonra söz konusu
fıkralarda geçen “kapatılması ya da” ibareleri 11.1.2003 günü yürürlüğe giren
2.1.2003 günlü 4778 sayılı Yasa'nın 11. maddesiyle madde metninden
çıkarılmıştır. Esas hakkındaki inceleme sırasında, dava dilekçesindeki
gerekçenin sadece fıkralarda geçen “kapatılması ya da” ibarelerine yönelik
olduğu bu nedenle de fıkraların kalan bölümlerinin dava konusu yapılmadığı
gerekçesiyle davanın, sadece bu ibarelerle sınırlı açıldığı sonucuna varılarak
konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda karar
verilmiştir. Oysa, dava dilekçesinin Anayasa'ya aykırılık nedenlerinin
belirtildiği 4. sayfasında ve sonuç bölümünün yer aldığı 12. sayfasında açıkça
102. maddenin birinci ve üçüncü fıkralarının iptali istenmiştir.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun
hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya
aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya
mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe
ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle, davacıların aykırılık
gerekçelerini belli konuda yoğunlaştırmaları, Anayasa Mahkemesi'nin farklı bir
gerekçeyle karar vermesini engellemez. Ayrıca dilekçedeki gerekçenin yeterli
görülmemesi durumunda bu eksikliğin 2949 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca
tamamlattırılması gerekirken bu yola başvurulmayarak ve davacıların güçlü bir
aykırılık gerekçesini tek başına yeterli görmüş olabilecekleri gözetilmeyerek
davanın sınırlı açıldığının kabulü hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması
anlamına gelmektedir. Davacıların, aykırılık gerekçelerine dayanarak yaptıkları
ibarelerin sonradan metinden çıkarılması ise davayı açtıkları sırada
öngöremeyecekleri bir durumdur. Anayasa'nın 151. ve 2949 sayılı Yasa'nın 22.
maddesindeki 60 günlük dava açma süresinin geçirilmiş olması nedeniyle
davacıların dava konusu fıkraların kalan bölümleri için yeniden dava açmaları
olanağı da kalmadığından, bu bölümler için dava açma hakları ellerinden alınmış
olmaktadır. Hak arama özgürlüğü kapsamındaki dava hakkının bu tür yorumlarla
daraltılması demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.