"...
II-
İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ
-İtiraz yoluna başvuran Yargıtay 2. Hukuk
Dairesi'nin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
"Davacılar vekili, davalı Türk Hava Kurumu
Derneği aleyhine açtığı 31.05.2000 tarihli davada;
[l- Davacıların üyesi, delegesi ve organlarında
görevli bulundukları ve 4552 sayılı Kanunla düzenlemeye alınan Türk Hava Kurumu
Derneği (THKD), 16.2.1925 tarihinde "Türk Tayyare Cemiyeti" adı
altında kurulan ve 5.8.1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile "Kamu
Yararına Çalışan Dernek" sayılan ve 1935 yılında gerçekleşen Büyük Genel
Kurulu kararı ile adını "Türk Hava Kurumu Derneği" olarak değiştiren
ve aynı yapılanma ve 33. Büyük Genel Kurulu tarafından kabul edilip yine
Bakanlar Kurulu'nun, 18.10.1994 gün ve 94/6127 sayılı kararıyla onaylanmış ve
17.11.1994 gün ve 22114 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış Tüzüğü'nün 3/e
maddesi uyarınca; "2908 sayılı Dernekler Kanunu'na" tabi özel hukuk
tüzel kişisidir.(THKD. Tüzük m.3/d; DY. m.71 ).
2- 4552 sayılı Kanuna benzer bir düzenleme, daha
önce Bakanlar Kurulu'nun 1.11.1999 tarih ve 23863 sayılı T.C. Resmi Gazete'de
yayımlanan 22.10.1999 tarih ve 99/13485 sayılı kararıyla: "Türk Hava
Kurumu Tüzüğü'nün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük" şeklinde yürürlüğe
konulmuş ve bu Tüzüğün 1. maddesinde, 18.11.1994 tarih ve 94/6127 sayılı
Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan Türk Hava Kurumu Derneği Tüzüğü'nün
yürürlükten kaldırıldığı; geçici 1. maddesinde, Türk Hava Kurumu Derneği'nin
yürürlükten kaldırılan Tüzüğünde belirtilen organların görevlerinin bu Tüzüğün
yürürlüğe girmesiyle sona ereceği, söz konusu organların görevlerinin,
Başbakanlıkça belirlenecek bir başkan ve iki üyeden oluşan üç kişilik bir Kurul
tarafından yerine getirileceği, bu Kurulun en geç altı ay içinde Türk Hava
Kurumu Derneği'nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin tüzüğü hazırlayarak,
Bakanlar Kurulu'na sunacağı belirtilip böylece oluşturulan üç kişilik Kurula
atama yapılmasına ilişkin Başkanlığın 01.11.1999 gün ve 139/02519 sayılı
işlemlerin, iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle Danıştay Onuncu
Dairesi'nde açılan Esas No:1999/4871 ve 1999/5044 sayılı davalarda: "2908
sayılı Kanunun 71. maddesindeki Bakanlar Kurulunca tüzüğün onaylanacağı
hükmünden hareketle, özel hukuk tüzelkişisinin yetkili organının yerine geçerek
ve kanunun vermediği bir yetki kullanılmak suretiyle Türk Hava Kurumu
Tüzüğü'nün Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlükten kaldırılmasında, Kurum
organlarının görevlerinin sona erdirilmesinde, sona erdirilen organların
görevlerinin yerine getirecek üç kişilik kurul oluşturulmasında ve bu kurula
yeni tüzük hazırlama görevi verilmesinde mevzuata uyarlık
bulunmamaktadır." ... gerekçesiyle verilen, 17.2.2000 ve 9.3.2000 tarihli
kararlarla, dava konusu anılan idari işlemlerin yürütülmesinin durdurulması
mahkemece kararlaştırılmış ve kararlar, davalı Başkanlığına tebliğ edilmiş ve
ayrıca davacılar vekili olarak tarafımızdan davalı idareye dilekçe verilerek,
Anayasa'nın 138 f.4 ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Yasası'nın 28 b.1, 52 f.1
maddeleri hükümleri uyarınca, anılan yürütmeyi durdurma kararlarının icaplarına
göre, gecikmeksizin işlem ve eylem tesis edilerek uygulanması istenmişken;
Bakanlar Kurulu, söz konusu yürütmeyi durdurma kararını uygulamamak için, dava
konusu düzenlemesinin aynını ve aynı içerikle, bu defa kanun tasarısı biçiminde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunmuş ve bu tasarı... yürütmeyi
durdurma kararının uygulanması için tanınan otuz günlük sürenin (İYUY.m.28 f.1)
dolduğu son gün, TBMM'ce kabul edilip, 4552 sayıyla Kanunlaşmış ve daha önce
görevden uzaklaştırılan Türk Hava Kurumu Derneği organlarının görevlerini
yapmak üzere Başbakanlıkça atanan ve bu atama işlemlerinin yürütmesi durdurulan
aynı kişiler, bu görevlerinden hiç ayrılmayarak ve yeni yasal düzenleme gerekçe
gösterilerek, Başbakanlığın 30.03.2000 tarih ve B.02.0.MÜS./38/00764 sayılı
işlemiyle yeniden görevlendirilmiştir.
4552 sayılı Kanunla getirilen bu düzenleme,
yukarıda açıkladığımız yapılış sürecine bakıldığında, her şeyden önce bir amaç
saptırması yönünden Anayasa'ya aykırı olmakla karşı karşıyadır. (AY.m.5).
Çünkü, Anayasa'nın 138/son hükmü "yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır.; bu organlar idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez." kuralını içermektedir. Oysa, Bakanlar Kurulu ve TBMM,
Danıştay kararına uymak yerine, Danıştay'ın mevzuata aykırı bulduğu karar
konusu hükümleri, aynı içerikle bu kez kanunla düzenleyerek, amaç saptırması
yoluyla, Danıştay kararını etkisiz hale getirmektedir. Böylece 4552 sayılı
Kanun, öncelikle yapılış amacı bakımından Anayasa'nın 138/son hükmüne ters
düşmektedir.
3- Öte yandan, 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun,
"Kamu yararına çalışan dernek sayılma" başlıklı 59. maddesinin 1.
fıkrası uyarınca, bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılması,
ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığı'nın önerisi, Danıştay
İdari İşler Kurulu'nun kararı ve Bakanlar Kurulu'nun onayına bağlıdır. Bu
düzenlemeye paralel olarak aynı Kanunun özel durumlar başlıklı 71. maddesinin
2. fıkrasında: Türk Hava Kurumu, Bakanlar Kurulunca onaylanmış tüzüğüne ve
kanunların verdiği görev ve yetkilere göre teşkilatlanır ve yönetilir hükmü yer
almaktadır. Anayasa'nın 33. maddesinde, herkesin önceden izin almaksızın dernek
kurma hakkına sahip olduğu, dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında
uygulanacak şekil şart ve usullerinin kanunda gösterileceği belirtilmiştir.
Anayasanın bu amir hükmü gereği, 2908 sayılı Dernekler Kanunu kabul edilmiş ve
7.10.1983 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. Türk
Hava Kurumu'nun da özel durumlar dışında 2908 sayılı Kanunun genel hükümlerine
tabi kamu yararına çalışan bir dernek olduğundan kuşku bulunmamaktadır. 2908
sayılı Dernekler Kanunu, Türk Hava Kurumu bakımından 71. maddedeki özel
durumlarla birlikte uygulanması gereken Kanundur. 71. maddedeki özel durumlar
da; Türk Hava Kurumu'nun Bakanlar Kurulunca onaylanmış Tüzüğüne ve kanunların
verdiği görev ve yetkilere göre teşkilatlanacağı ve yönetileceği, Kurumun mal
ve paralarının Devlet malı sayılacağı, bunlara karşı suç işleyenlerin Devlet
memuru gibi cezalandırılacağıdır. Bu durum karşısında, Türk Hava Kurumu
Tüzüğü'nün değiştirilmesi 2908 sayılı Kanunun 26. maddesinin 2 numaralı bendine
göre Kurum Genel Kurulu'nun kararına bağlıdır. Kanunun 71. maddesiyle Bakanlar
Kurulana tanınan yetki, Türk Hava Kurumu Tüzüğü'nün Bakanlar Kurulunca
onaylanmasından ibarettir. Tüzüğü onaylama yetkisi, onaylamamayı da kapsar.
Ancak Kurumun amaçlarına ve bu arada kamu yararına aykırılık nedeniyle
onaylanmama halinde, onaylamama nedenlerinin giderilmesi de Kurum Genel Kurulu'na
aittir... Yukarıda belirtildiği gibi Türk Hava Kurumu Derneği'nin Tüzüğü, bu
Derneğin 33. Büyük Genel Kurulu tarafından kabul edilerek, Bakanlar Kurulu'nun
18.10.1994 tarih ve 94/6127 sayılı kararı ile onaylanmış ve 17.11.1994 tarih ve
22114 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Tüzüğün
değiştirilmesi veya tamamen yürürlükten kaldırılarak yeni bir Tüzüğün yürürlüğe
konulması için, onama yöntemine paralel bir yöntem izlenerek (usulde paralellik
ilkesi; özellikle yetki ve şeklide paralellik) ; (1) Medeni Yasanın 47-48.,
Dernekler Yasasının 26.b.2 maddeleriyle, Kurum Tüzüğü uyarınca (m. 17), Dernek
Yetkili Organının (Büyük Genel Kurul) kararı; (2) İlgili Bakanlığın görüşünün
alınması; (3) İçişleri Bakanlığı'nın önerisi; (4) Danıştay İdari İşler
Kurulu'nun kararı ve (5) Bakanlar Kurulu'nun onama kararı vermesi süreçlerinin
izlenmesi zorunludur.(D.Y. md.59 f.1, 71)...
... 4552 sayılı Yasayla, yıllarca önce usulüne
uygun olarak yürürlüğe konulmuş birel işlem durumundaki Türk Hava Kurumu Tüzüğü'nün,
Bakanlar Kurulu'nca veya oluşturduğu bir kurul aracılığıyla yürürlükten
kaldırılması; dernek kurma ve üyelik haklarında eşitlikle, çoğulcu, özgürlükçü,
çağdaş toplum düzeniyle bağdaşmaz kısıtlamalar getirilmesi, hukukun temel
kurallarından olan "idari istikrar", "kazanılmış hak" ve
"hukuk güvenliği" ilkelerine aykırı olacaktır. Gerçekten: Anayasa'nın
2. maddesinde yer alan hukuk devletinin bir gereği olan hak ve özgürlüklerin ve
toplumun huzur ve refahının güvenlik altına alınması, ancak hukuki durumlarda
kararlılık sağlamakla olabilir. Öte yandan kararlılık da hukuk devleti
ilkesinin gereklerinden biri olarak "kazanılmış hak kavramı"nın
benimsenmesiyle gerçekleşebilir. (Anayasa Mahkemesi 29.11.1966, E.66/11,
K.66/44-RG.27.12.1967-12787) Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin
bir hukuk devleti olduğu açıkça belirtilmiştir. Hukuk devleti olmak, idare
edilenlere hukuk güveni sağlayan bir düzen kurmaktır. Böyle bir düzen
kurulması, yasama ve yargı yetkileri ile yürütme alanına giren bütün
faaliyetlerin, hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin
değiştirilmesi ve aykırı davranılması kolay olmayan metinler içinde, Anayasa
ilkesi haline sokulmasıyla gerçekleşebilir. (Anayasa Mahkemesi 29.4.1969,
E.68/61, K.69/23-RG.15.12.1970-13695) Anayasa koyucu, hukuk devletinin bir
gereği olarak kamu yararıyla kişi haklarını bağdaştırmaya çalışmış, hukuka
uygun olarak kazanılmış hakları korumayı öngörmüştür. Demokratik hukuk
devletinde, hangi amaçla olursa olsun, sınırlamalar belli bir özgürlüğün
kullanılmasını bütünüyle kaldıracak düzeyde olamaz ve amaçla, sınırlama
arasında adil bir orantı mutlaka bulunur. Bir sınırlama ölçütü olan kamu yararı
kavramı, her ne kadar, soyut bir kavram ise de; "hakkına getirilecek
sınırlama, cezalandırma sonucu doğuruyor ve devlete olan güveni sarsıyorsa, o
sınırlamanın kamu yararına olduğundan söz edilemez." (Danıştay l. D.
13.9.1989, E.89/130, K.89/112 - Danıştay Dergisi 78-79.17).
Sonuçta Hukuk devleti olmanın da kendine özgü
kuralları vardır. Bu kuralların başında, icra organlarının, yargı organlarının
ve yasamanın, Anayasa'da ifadesini bulan ilke ve kurallara uygun olarak
faaliyette bulunmaları gelir. Anayasaya uygun olarak yürürlüğe konulmuş bulunan
kanunları, tarafsız ve adil bir anlayış içinde uygulamak, gücünü anayasadan
alan yargı organlarının kararlarım tam ve eksiksiz yerine getirmek yanında, hem
Anayasa kurallarını ve hem de yargı kararlarında yer alan ilke ve esasları göz
önünde bulundurmak suretiyle hükümet etmek ve yasama faaliyetini yürütmek, icra
organları ile yasamanın görev ve sorumluluğundadır. (Anayasa Mahkemesi,
13.11.1995, E.95/45, K.95/58, RG.24.11.1995, s. 22473) Böylece yinelemek
gerekirse, 4552 sayılı Kanunla ve maddeleriyle getirilen düzenleme, Anayasa'nın
2. maddesiyle ve bu maddeyle getirilen hukuk devleti niteliğinde yer alan
" hukuk güvenliği" ve "kazanılmış hak" ilkeleriyle ve yine
"Devletin Temel Amaç ve Görevleri" başlıklı Anayasa'nın 5. maddesiyle
bağdaşmayacaktır.
4- ... Anayasanın 33. maddesinin 4. fıkrasına
(ve Dy.m.52, 54 f. l-4'e) göre; Dernekler Kanununun öngördüğü hallerde hakim
kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak milli
güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlemesini veya suçun devamını önlemenin yahut
yakalanmanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci,
derneği faaliyetten men ile yetkilendirebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört
saat içersinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını kırk sekiz saat
içersindeaçıklar; aksi halde bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.
Bu biçimde faaliyetten alıkonulan derneğin maddi ve hukuki varlığının
korunabilmesi için, mahalli sulh mahkemesince derneğe bir kayyım tayin edilerek
derneğin hak ve mali varlığının korunması sağlanır. (DY.m.54 f.5) Yine yukarıda
açıklandığı gibi, herhangi bir biçimde bir derneğin organları eksik olur ve
başka yolla yönetimi sağlanmamış bulunursa, Medeni Yasanın 377. maddesinin 4.
bendi hükmü uyarınca, sulh mahkemesince derneğe kayyım (idare kayyımı) atanır.
Böylece bellidir ki: Anayasa ile teminat altına
alınan kişisel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının, yasaların bu konuda
getirecekleri açık hükümlerle idareyi yetkili kılmasına bağlı olduğu, hukuk
devleti kavramının ve kanunilik ilkesinin tabii bir sonucudur. Bu kuralın icabı
olarak idari makamlar, yasaların kendilerini yetkili kılmadığı konularda,
kişiler yönünden bunların haklarını sınırlayıcı işlemler tesis edemeyecekleri
gibi, yasalarda açıkça yer almayan bir mükellefiyetle de onları ilzam
edemezler. Öte yandan idari makamlar, yasalarla verilen yetkiye dayanarak
kişilerin hak ve özgürlüklerini muvakkaten dahi olsa kısıtlayabilecek nitelikte
işlem tesis ederlerken, yine yasalarla saptanan usul ve esaslar dairesinde
hareket etmek zorunluluğundadırlar. (Danıştay 12. D. 8.4.1971, E.1970/1836,
K.1971/827-Danıştay Dergisi, 1972, Y.2, S.4, s.382)
... Kanunla İçişleri Bakanlığı'na (veya Bakanlar
Kurulu'na) dernek kurulmasına izin verme veya kuruluşu onama gibi yetkiler
tanıyan bir hükme yer verilmemiştir. Böyle bir yetinin verilmesi de yukarıdaki
sözü edilen Anayasa hükmü (m.33) karşısında esasen mümkün değildir. Devlet
idaresinde yer alan hiçbir organ kaynağını yasalarda bulmayan bir yetkiyi
kullanamaz. Bu hukuk devleti ilkesinin tabii bir gereğidir. (Danıştay 12. D.
23.9.1972, E.1972/592, K.1973/1620-Danıştay Dergisi, 1974, Y.4, S.14-15,
s.620).
Keza, Anayasa'nın 6. maddesi "Türk Milleti,
egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle
kullanır. Hiçbir kimse veya organ Anayasada olmayan bir devlet yetkisi
kullanamaz" kuralını içermektedir. 4552 sayılı Kanunun, Anayasa'nın 33/4
hükmü ile yargı organlarına tanıdığı derneklerin hukuki varlığını sona erdirme
yetkisini Bakanlar Kurulu'na ve T.H.K (Türk Hava Kurumu Derneği) için bu
kanunla TBMM'ne tanımakla, Anayasa'nın 6. maddesiyle de bağdaşmayan bir
düzenleme getirmiştir. Dolayısıyla, 4552 sayılı Kanunun getirdiği sözünü
ettiğimiz bu düzenlemeler, aynı zamanda, Anayasa'nın 2. maddesinde ve
Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan "hukuk devleti" ve
Başlangıcın 4. paragrafındaki "kuvvetler ayrılığı" ilkeleri ile de
bağdaşmamaktadır...
5- ... Hukukumuzda şirketler dışındaki sendika,
dernek gibi özel hukuk tüzel kişiliklerinin oluşumu izin koşuluna
bağlanmamıştır. Dernek ve sendikalar, Anayasa, Dernekler Yasası, Sendikalar
Yasası ile yapılan düzenlemeye göre ve Medeni Kanunda yer alan genel düzenleme
gereği kuruluş belgelerinin ilgili merciye verilmesi ile tüzel kişilik
kazanmaktadır. Anayasal ve ilgili yasal düzenlemelerde, genel olarak idarenin
anılan tüzel kişilikleri kuruluş ve faaliyetlerine müdahale etmemesi esası
benimsenmiştir. Dolayısıyla anılan tüzel kişiliklerin kuruluş ve faaliyetlerine
idarenin genel kolluk yetkisini kullanmak suretiyle müdahalesi mümkün değildir.
Söz konusu özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyetlerinin durdurulmasına,
kapatılmalarına ancak yetkili adliye mahkemesince karar verilebilir. (Danıştay
10.D, 10.11.1992, E.1991/1262, K. 1992/3 901-Danıştay Dergisi 1992, S. 87,
s.529).
Bilindiği gibi Anayasamız, vatandaşların dernek
kurmak hakkına "temel haklar" arasında yer vermiştir. Anayasamızın
dernek kurma hürriyeti başlığını taşıyan 33. maddesine göre, herkes önceden
izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. Ayrıca taraf bulunduğumuz
uluslararası antlaşmalardan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 21. maddesi,
herkese barışçı toplanma hakkı tanınır. 22. maddesi herkes başkalarıyla
birlikte dernek kurma hak ve özgürlüğüne sahiptir demek suretiyle bu hakkın
bütün insanlara tanınması gerektiğini öngörmüştür...
Anayasa'nın 13, 14. ve 15. maddelerinde özgürlüklere
ya da bunların kullanılmasına ilişkin genel sınırlamalar kurala bağlanmaktadır.
Bu kuralların incelenmesi, herkes için özgürlüğün asıl olduğunu, bunların
sınırlandırılmasını ise gerçekleşmesi güç koşullara bağlandığını açıkça ortaya
koymaktadır. Özgürlükler, herkesin hatta kişinin kendisine karşı bile korunmuş,
Yasa Koyucudan gelebilecek tecavüzlere karşı Anayasa Mahkemesi güvencesine
bağlanmıştır. (Anayasa Mahkemesi 26.11.1986, E.85/8, K.86/27-
RG.14.8.1987-S.19554).
"Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin
sınırlanmasını düzenleyen Anayasanın 13. maddesi, 2. fıkrasında bu maddenin 1.
fıkrasındaki toplumsal yararları sağlamak amacıyla, bir temel hak ve özgürlüğe
getirilen sınırlamanın, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı
olamayacağı ve öngördükleri amaç dışında kullanılamayacağı -Anayasa yargısında
bilinen adıyla ölçüsüz olamayacağı- amir hükmünü içermektedir. Oysa 4552 sayılı
Kanunla, Bakanlar Kuruluna verilen derneklerin hukuki varlığını sona erdirme
niteliğindeki bu yetkiler, dernek hakkını tümüyle ortadan kaldırır,
"içeriği ile, ölçülü olmadığı gibi, demokratik toplum düzeninin
gerekleriyle de bağdaşmamaktadır." ...
6- ... Özellikle kişi dokunulmazlığı ve herkesin
maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının (AY.m.17,19) ve düşünce açıklama
özgürlüğünün (AY.m.26) doğal uzantısını oluşturan dernek kurma hakkı, kurulan
derneğin özgür ve özerk bir hukuksal alanda bulunmasını gerektirecektir. Bu
nedenledir ki Anayasanın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel
ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı
olamayacağı ve öngördükleri amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiştir... Bu
kurallar karşısında ve Anayasanın üstünlüğü ilkesi ışığında, itirazımıza konu
4552 sayılı Kanunda ve hükümlerinde olduğu gibi dernek kurma özgürlüğünü
ortadan kaldırıcı ve özünü yok edici işlemler ve bu özgürlüğün kullanılmasını
kökten engelleyici düzenlemeler anayasayla bağdaşır sayılamayacaktır.
(AY.m.11,19,138; MY.m.23; BY.m.19-41).
Öte yandan bireylerin dernek kurma özgürlüğü
hukukumuzda, derneğin kendi iç düzenini, üyelik hak ve yükümlerini ve etkinlik
alanını belirleme serbestliği (Dernek Özerkliği) ile tamamlanır ve örgütlenme
özgürlüğü, örgütlerin özgürlüğü ile bütünleşir.
Sonuçta bir tüzel kişilik olan dernekler ve şirketler
için, kendi tüzüğü veya sözleşmesine göre ve yine kendi organlarınca
yönetilmek, hukuk devleti niteliğinin hukuk güvenliği düşüncesinin ve
kazanılmış hak ilkesinin doğal gereğidir. Bu nitelik, düşünce ve ilkeler; yargı
ve bilim çevrelerince içtihat edildiği ve bu yönde ayrıca incelendiği gibi,
değil idari işlemlerle, yasalarla bile bozulamaz, değiştirilemez. (Yargıtay
1.H.D. 24.1.1984 E.1983/14113, K.1984/344, YKD.1984, C.10, S.8, s.1161;
Yargıtay 11. HD. 20.10.1995, E.1995/4655, K.1995/789-Yasa 1996, C.15, S.170,
s.151; Yargıtay 2.H.D 23.01.1996 E.12893, K.700- İ.K.İ.D. 1996, S.431,
s.12215). Çünkü tüzük, derneğin Anayasasıdır. Çünkü derneğin amacı, örgütü,
üyeleri ile olan ilişkileri, yönetim merkezi ve gelir kaynakları gibi önemli ve
temel hususların hepsi, daha dernek kurulurken tüzükle belirlenmiş olur. Bu
hükümler, genel mahiyette olan birtakım kurallardır. Zira Medeni Kanunun
derneklerle ilgili konu ve sorunların düzenlenmesini derneklerin kendilerine
bırakmıştır; onlara, emredici hükümlere aykırı düşmemek şartıyla bunları
diledikleri şekilde düzenleme yetkisini tanımıştır. (MY. m.56) Kurucuların
dernek kurma iradesi, derneğin tüzüğünde açığa vurulur. Tüzük, derneğin
örgütünü ve iç yaşayışını düzenleyen hükümleri içeren çok taraflı bir hukuki işlemdir.
Tüzük, önce dernek kurucu üyelerinin iradelerine, daha sonra yapılacak
değişikliklerde dernek genel kurulunun kararına dayanan, dernek için bir
objektif hukuk normu niteliğinde olan ve dernek hayatı ve üyeleri için
bağlayıcı hukuk kuralları içererek dernek kurucularının veya genel kurul
kararlarına katılan üyelerin kişiliklerinden bağımsız özellikli bir dernek iç
yasasıdır, yazılı bir hukuk kaynağıdır. (DY.m.4, 8, 9, 26/2). Tüm bu yönleriyle
tüzük, dernek kurma hakkının kullanılmasını sağlayan, dernek kurma iradesini
açıklayan ve bu hakkı ve iradeyi somutlayan bir olanaktır. (MY.m.53/l; DY.m.9).
Derneğin kurulmasından sonra ise; dernek, tüzüğünde yer alan hususlardan kendi
iradesi ile değişiklik yapmak hakkına sahiptir. Bu irade, bir karar biçiminde gerçekleşir
ve derneğin böyle bir kararının verme yetkisi en üst karar organı olan dernek
genel kurulunundur. (MY.m.48; DY.m.26/2). Böylece idarece oluşturulmuş bir
Kurulun, Türk Hava Kurumu Derneği organlarının görevlerini üstlenerek (Dernek
genel kurulu sıfatıyla) hazırladığı Dernek Tüzüğünün yürürlüğe konulması
işleminin dayanağı sayılan 28 Mart 2000 tarih ve 4552 sayılı "Dernekler
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ve bu Kanununun 1.
maddesinin 2. fıkrasındaki (a) ve (b) bentleri hükümleri; 2 maddesiyle konulan
Geçici 7. maddesi hükümleri, sırasıyla Anayasanın Başlangıç 4. ve 2.
paragrafları hükümlerine (AY.m.176) ve ayrıca 2., 5., 6., 12., 13/1-2., 17.,
19., 25., 26., 33/4. ve 138/son maddeleri hükümlerine ve tüm özel hukuk
sistemine açıkça aykırıdır...
7-
Kanun, genel, soyut ve kişisel olmayan kurallar içermelidir. Uygulayıcı
bireysel idari işlemler ve önlemler, kanunla yapılamaz. Kanun ancak bu konuda
yapılacak işlemlerle ilgili kuralları koymakla yetinip, uygulamayı yetkili
idari makamlara bırakmak zorundadır...
İdarenin düzenleyici işlemleri, yasaların
uygulanması ve bunların verdiği ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin
"tüzükler" ve "yönetmelikler"dir. (AY.m.115,124) İdarenin
bir özel hukuk tüzelkişiliğinin tüzüğünü veya yönetmeliği hazırlaması, gerçek
kişiler olan insanların özel yaşam alanları tanzim etmekle eşdeğerdir ve böyle
bir yaklaşım Anayasa'nın özellikle 12/1., 17/1. ve 19. maddeleri hükümleriyle
güvenceye alınan kişi dokunulmazlığı başta olmak üzere, temel hak ve özgürlükleri
kurucu tüm anayasal koruyucu haklar sistemine aykırıdır.
8- Gerekçesinde, Türk Hava Kurumu yöneticileri
hakkında açılan davalar ve yolsuzluk iddialarının, bu Kanun Tasarısı'nı
gerektirdiği ifade edilmiş ve ek geçici maddeyle, yasanın yürürlüğe girmesiyle bu
yöneticilerin görevlerinin sona ereceği belirtilmiştir... Türk Hava Kurumu
yöneticileri hakkında, bu görevler sebebiyle aleyhlerine halen verilmiş bir
mahkeme kararı veya açılmış bir dava yoktur. Bu haliyle Gerekçe, Anayasaca
güvenceye bağlanan "kişi hürriyeti ve güvenliği'ne" ve
"suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu
sayılmaz" yönündeki en temel Anayasal ilkeye aykırıdır. (AY.m.l5, 19)...
Ayrıca yine gerekçede, denetim ihtiyacının bu dernekler için böyle bir yasal düzenlemeyi
gerektirdiği ifade edilmektedir. Oysa dernekler, özel hukuk tüzelkişileri
olarak iç ve dış denetime en çok açık tutulmuş ve bu konuda gerek üyelerine ve
gerekse yürütme ve yargı mercilerine yasalarla çok geniş denetim olanakları
tanınmış kuruluşlardır. Ancak bu düzenlemeyle idare, yine yukarıda
değerlendirdiği gibi, denetlemek değil, yargıç güvencesini aşarak, düşünce ve
dernek özgürlüğünde bir alana doğrudan müdahale emsali yaratma ve giderek bu
alanları idari işlemlerle düzenlemek istemektedir...
9- İdare, 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 4.,
16. ve 18. f. 3. maddeleriyle öngörülen ve izinle bir derneğe üye olan Devlet
Memurlarının, Milli Savunma Bakanlığı'nın 3.3.1998 tarih ve 23361 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan Tebliği'nde doğrulandığı ve duyurulduğu gibi, bu
derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacağına ilişkin amir
hükme rağmen; böyle bir Devlet Memuru olan bir Silahlı Kuvvetler Mensubu
kişinin başkanlığında, dava konusu dernek organlarının görevini yapacak bir
kurul oluşturmuştur. Görülüyor ki idare, ... somut olay ve işlem bağlamında da
hukuk kurallarına özenle yaklaşmama amacında ve tavrında ısrar etmektedir.
Üstelik dava konusu genel kurul adlı toplantı da aynı tavır yinelenmiş; anılan
yasal nedenlerle dernek yöneticisi olamayacak Silahlı Kuvvetler mensubu
kişiler, davalı Derneğin Genel Başkanlığı'nda ve organ üyeliklerine aday
olmuşlar ve seçilerek, 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 4., 16. ve 18 f.3.
maddeleriyle öngörülen ve izinle bir derneğe üye olan Devlet Memurlarının, bu
derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacağına ilişkin amir
hükümlerine aykırı kararlar alınmıştır...] biçiminde açıklamalarından sonra :
[1- 28 Mart 2000 tarih ve 4552 sayılı
"Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ve bu Kanun'un
1. maddesinin 2. fıkrasındaki (a) ve (b) bentleri hükümleri ile; 2. maddesiyle
konulan Geçici 7. maddesi hükümleri, sırasıyla Anayasa'nın Başlangıç 2., 4., ve
6. paragrafları hükümlerine (A.Y.m.176) ve ayrıca 2., 5., 6. 12., 13/1-2 .,
17., 19., 25., 26., 33/4. ve 138/son maddeleri hükümlerine açıkça aykırı olup,
uygulanmaları durumunda sonradan giderilmesi güç ve olanaksız zararlara yol
açacaklarından, bu yoldaki itirazımızın kabulüyle: (a) denetimleri ve iptalleri
için (b) yürürlüğün durdurulması istemli olarak, Anayasa'nın 152. maddesi
uyarınca, konunun Anayasa Mahkemesi'ne intikal ettirilmesine;
2- 28.3.2000 tarih ve 4552 sayılı Yasa'nın
Geçici 7. maddesi hükmüyle görevleri sona erdirilen davalı Türk Hava Kurumu
Derneği'nin organlarının görevlerini yerine getirmek üzere, Başbakanlığın
30.3.2000 tarih ve B.02.0.MÜS./38/00764 sayılı işlemiyle oluşturulan Kurul'un,
davalı Derneğin organı olan Genel Kurulu sıfatıyla (Dernekler Yasası M.26/2)
hazırlayarak, 5.5.2000 tarih ve 24040 Mükerrer sayılı, Resmi Gazete'de
yayımlanan, "Türk Hava Kurumu Derneği Tüzüğünün" tamamının, bu
Tüzük'ün Anayasa'nın 10, 12, 17, 33., Medeni Yasanın 60, 61, 63, 67, 68.,
Dernekler Yasası'nın 4., 16., 18, 19., 21., 24. ve 27. maddelerine aykırılığı
yukarıda özellikle belirtilen 19, 21, 24, 27, 52. madde ve hükümlerinin yine
özellikle Medeni Yasa'nın 68. maddesi ve ilgili yasa hükümleri uyarınca
geçersizliklerinin tesbitine ve iptaline;
3- Davalı Türk Hava Kurumu Derneği'nin "36.
Büyük Genel Kurulu" adı altında, 21 Mayıs 2000 tarihinde Ankara'da yapılan
toplantının ve bu toplantının çağrısı dahil, toplantıda alınan tüm karar ve
işlemlerin hukuka aykırılıklarının ve geçersizliklerinin tesbitine ve iptaline
ve öncelikle bu karar ve işlemler ileride giderilmesi güç zararlar
doğuracağından HYUY.m. 101, 102, 103 gereğince uygulanmalarının ihtiyati tedbir
yoluyla durdurulmasına;
4- Yargılama giderleriyle, avukatlık ücretinin
de davalı idareye yükletilmesine;]
Karar verilmesini istemiştir.
Davalı Dernek cevabında: [... Ulu Öder
ATATÜRK'ün yol göstericiliğinde, Türk Gençliğine fevkalade teknik bir konu olan
havacılığın sivil ve askeri alanlardaki büyük önemini anlatmak, havacılığı
tanıtmak, sevdirmek, vatan savunmasında amatör havacılığın katkısını artırmak
ana amacıyla 16 Şubat 1925 tarihinde kurulan Türk Hava Kurumu (THK)
milletimizin maddi ve manevi desteğinde yaşamaktadır. 5 Ağustos 1925 tarihinde
Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yararına çalışan dernekler arasına alınmıştır.
Aynı zamanda dernekler arasında sadece Kızılay gibi mal varlığı devlet malıdır.
1925 yılından beri ana amacını yerine getirmek için diğer derneklerden farklı
olarak gelirini kanunlarda sağlanan haklarla sağlamaktadır. Bu nedenle
denetimin, yönetimin de diğer derneklerden farklı olması mecburiyeti vardır.
Diğer derneklerde vuku bulan aksaklıklar milletimizi maddi ve manevi açıdan
yaralamayabilir. Ancak, THK için bunu söyleyebilmek mümkün görülmemektedir.
Diğer önemli bir konu ise; fevkalade teknik bir
konu olan havacılığın yönetiminin ehil ellerde olması mecburiyetidir. THK kuruluşundan
1987 yılına kadar günün şartlarına uygun olarak devamlı surette havacılıkta
ehil olan yöneticiler tarafından yönetilmiştir. Anılan yöneticiler genelde hem
havacılıkla ilgili yüksek okulu, hem de ilave olarak pervaneli/Jet uçuş
okullarını bitirmiş ve THK'nu yönetmeden önce en azından THK büyüklüğünde bir
uçuş birliğinin veya kurumunu yönetmişlerdir. 1987 yılından itibaren ihtisasa
önem verilmeden yönetilen THK müdahale edilinceye kadar, Kızılay, Çocuk
Esirgeme Kurumu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Diyanet Vakfı gibi
hayır kurumlarına 3.5 Trilyon ana para ve trilyonlarca faizi olmak üzere
borçlanmıştır. Ayrıca henüz hesaplama çalışmaları devam eden ve tahminen 2.5
trilyon olduğu değerlendirilen 1998 yılı kurban derisi borcu mevcuttur. Anılan
borçlanmanın büyük bölümünün ihtisasa hürmetleri eksiklikten kaynaklandığı
değerlendirilmektedir...
Bu konularda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
açılan soruşturma devam ettiği için hukukun üstünlüğü esas alınarak
soruşturmanın sonuçlanması beklenmektedir. Ancak bu arada Kurum güvence
kaybettikçe, diğer hayır kurumlarına borçları arttıkça Halkımızın yardımları da
azalmış kurum gelir kaybına da uğramıştır.
Amaçlarını yerine getirmek için, gelirleri özel
konularda devlet güvencesi altında, Türk Milletinin fedakarlık ve hayırlarıyla
temin edilerek, mal varlığı devlet malı sayılan, bütün il ve ilçelerde yurt
sathına yayılmış 602 Şube Başkanlığı , 108 uçak, helikopter ve havacılıkla
ilgili diğer müştemilatıyla birlikte, üç meydanı işleten THK'nun gelirlerinin kanunlarla
hayırsever Milletimizden temin edilmesi, mal varlığının devlet malı olması
nedeniyle diğer derneklerden farklılık arz etmekte, amaçlarını yerine getirmek
için özel kanunlarla yönetilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle bir kanun
bulunmaması nedeniyle Kurumun müflis duruma düştüğünü değerlendiren Bakanlar
Kurulu faaliyete geçerek duruma müdahale mecburiyetinde kalmaktadır... Hele
Kurumun kurtarılması için yapılan müdahalenin anayasaya aykırı bulunması ve
yürütmeyi durdurma isteği ise hiç kabul edilemeyecek bir iddiadır. Tersine
Kurumun kurtarılması için çaba gösterilmemesi millet önünde bütün ilgilileri
fevkalade suçlu duruma getirir.
l- Tüzük iptali istemi ile açılacak davaların
çözüm yerinin Hukuk Mahkemeleri olmadığı tartışmasızdır. Ayrıca iptali istenen
Tüzük, Bakanlar Kurulunun 6 Nisan 2000 günlü kararı ile yürürlüğe konulduğu
için, tüzük iptali davasında Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığının hasım olarak
gösterilmesi de hatalıdır.
Dava dilekçesindeki, Türk Hava Kurumu Tüzüğünün
iptali isteminin görev yönünden ve husumetin yönetilmesindeki hata nedeniyle
reddi gerekecektir.
2- 21 Mayıs 2000 tarihinde yapılan 36. Büyük
Genel Kurulun iptali istemi ile açılan davada, 2908 sayılı Dernekler Kanunun
4552 sayılı Kanunla değişik 71. maddesinin 2. fıkrası (a) ve (b) bentleri ile
geçici 7. maddesinin Anayasanın 2, 5, 6, 12, 13, 17, 19, 25, 26, 33 ve 138.
maddelerine aykırı olduğu, bu yüzden iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurulması gerekeceği iddia edildiğinden, öncelikle bu iddianın tartışılıp
irdelenmesi zorunlu görülmektedir.
Anayasanın 152. maddesine göre, açılmış bir
davada, taraflar, uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak bir kanun hükmünün
Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürebilmektedirler.
Ancak, bu iddianın Mahkemece, Anayasa
Mahkemesine götürülebilmesi için;
a)
Mahkemenin davaya bakmaya görevli olması,
b)
Anayasaya aykırılığı öne sürülen hukuk kuralının, o davada uygulanacak olması,
c) Anayasaya aykırılık iddiasının Mahkemece de
ciddi olduğu kanısına varılması,
Koşullarının
bir arada bulunması gereklidir.
Yukarıda kısaca değinildiği gibi, Genel Kurulun
iptali istemi ile açılan davaya bakmaya sayın Mahkeme görevli değildir.
Dava dilekçesinde Anayasaya aykırı olduğu öne
sürülen 2908 sayılı Kanunun 71. maddesinin değişik 2. fıkrası (a) ve (b)
bentlerinde, Bakanlar Kuruluna, Türk Hava Kurumunun organlarının görevlerine
son verme, bunların görevlerini yerine getirmek üzere geçici kurullar oluşturma
ve tüzüklerini değiştirme yetkilerinin tanındığı görülmektedir.
Bu bentlerde, Türk Hava Kurumunun genel
kurullarının toplanmasını ve genel kurullarda alınacak kararları düzenleyen bir
kural yoktur. Değişik bir anlatımla, Türk Hava Kurumunun, dava konusu yapılan
genel kurulu, Anayasaya aykırılığı öne sürülen kurallara göre toplanmamıştır.
Genel Kurula çağrıdan başlayarak, toplantı ve karar yeter sayısının
belirlenmesine, çeşitli kararların alınmasına ve seçimlerin yapılmasına kadar
bütün işlemler, Dernekler Kanununun Genel Kurul Çalışmalarını düzenleyen
hükümlerine ve Dernek Tüzüğüne göre yürütülmüştür.
Keza, geçici 7. madde, geçici kurul oluşturmayla
ve yeni tüzüğün hazırlanması ile ilgili maddedir. Bu maddenin de genel kurulun
toplanması ile ilgisi yoktur.
Dava, genel kurulun ve genel kurulda alınan
kararların iptali istemi ile açıldığı için, Anayasaya aykırılığı öne sürülen
kurallar uyuşmazlığın çözümünde uygulanan hukuk normları değildir.
Sözü edilen maddelerin Anayasaya aykırı olduğu
iddiası da ciddi değildir. Kanunda yapılan değişiklik Türk Hava Kurumu ile
Türkiye Kızılay Derneğinin yıpranmasına neden olan eleştirileri önlemek ve
yeniden yapılandırarak halkına daha iyi hizmet vermesini sağlamak amacıyla
yapılmıştır.
Kanun koyucu bu iki derneğin çalışmasını
başından beri diğer derneklerden ayrı bir statüde değerlendirmiştir. Her iki
derneğe kanunla verilmiş görevler bulunmaktadır. Ayrıca bu iki derneğin mal ve
paraları devlet malı sayılmaktadır. Bunlara karşı suç işleyenler de devlet
memuru gibi cezalandırılmaktadır. Burada devlet kendi malına sahip
çıkmıştır...] demiş ve davanın reddini istemiştir.
Dava mahkemece ret edilmiş, davacılar temyiz
itirazlarında, işlemin dayanağı olan 4552 sayılı Kanunun Anayasaya aykırılık
iddialarının tekrarı ile Anayasa Mahkemesine başvurulması isteğini
yenilemişlerdir.
2949 sayılı Kanunun 28. maddesi "bir davaya
bakmakta olan mahkeme: ...Taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık
iddiasının ciddi olduğu kanısına varmışsa tarafların bu konudaki iddia ve
savunmalarını ve kendisini bu konuya götüren görüşünü açıklayan kararı, dosya
muhtevasından mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli
örnekleri ile birlikte Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderir... Mahkemenin
Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmemesi halinde bu iddia temyiz merciince
esas hükümle birlikte karara bağlanır." hükmünü taşımaktadır.
Şu halde davacıların temyiz itirazlarında ileri
sürdükleri Anayasaya aykırılık iddiasının öncelikle karara bağlanmasında
zorunluluk vardır.
Anayasaya aykırılık iddiasının ciddi kabulü ve
işin Anayasa Mahkemesine götürülebilmesinin ilk koşulu, söz konusu hükmün
davada uygulanacak kanun hükmü olmasıdır. Böyle olunca davacının isteminin
içeriği önem kazanmaktadır.
Davacı yukarıda açıklandığı üzere;
a) 4552 sayılı Kanunla 2908 sayılı Kanuna
eklenen geçici 7. madde ile kurulmuş olan kurul tarafından oluşturulan Dernek
Tüzüğünün hükümsüz olduğunun tesbitini,
b) Söz konusu tüzüğe dayanarak oluşturulan Genel
Kurul toplantısının ve kararlarının iptali istenmiştir.
Söz konusu tüzüğün oluşumunda Bakanlar Kurulunun
onayı bulunduğu idari işlemle tüzüğün tamamlandığı, tüzüğün geçersizliğinin
tesbitine adli yargılama yerinde karar verilemeyeceği savunulmuştur. Her ne
kadar tüzüğün onaylanmasına dair Bakanlar Kurulu kararı idari nitelikte olup,
bu kararın iptali için Danıştay 10. Dairesinde 2000/2115 ve 2000/2200 esas
sayılı davalar açılmış ise de, dairemizce incelenen bu davanın konusu o işlem
olmayıp, o işlemin öncüsü olan tüzüktür. "Herkes önceden izin almaksızın
dernek kurma hakkına sahiptir." (AY.md.33/1) Dernekler ancak "gerçek
kişiler" tarafından kurulabilir. (2908 Sayılı K. m.l,4) Derneklerin
tüzükleri kurucu üyeler tarafından hazırlanır. (2908 Sayılı K. m.8) Kuruluş
bildirimi ve ekleri mahallin en büyük mülki amirliğine verilmekle dernek tüzel
kişilik kazanır. (2908 Sayılı K.m.9) Dernek tüzüğünün değiştirilmesi, dernek
genel kurulunun görev ve yetkileri arasındadır. (2908 Sayılı K.m.26). İstisnai
bir kural gereği (2908 Sayılı K.m.71) davalı kurumun tüzüğü Bakanlar Kurulununonayı
ile yürürlüğe girer. Şu halde davalı kurumun tüzüğünün geçerli bir şekilde
oluşup oluşmadığı 2908 sayılı Kanun, bu arada 4552 sayılı Kanunla değiştirilen
71. madde ile aynı kanunla eklenen geçici 7. madde çerçevesinde
tartışılacaktır. Esasen davalı kurumun Dernekler Kanuna tabi bir tüzel kişi
olduğu yönünde bir uyuşmazlık da yoktur. 2908 sayılı Kanunun 7, 20 ve 743
sayılı Türk Kanunu Medenisinin 68. maddeleri dikkate alındığında davaya istek
çerçevesinde bakma görevinin adli yargı yerine ait olduğu, Yargıtay'ın görevi
gereği davacıların Anayasaya aykırılık iddiasını Anayasa Mahkemesine götürme
görevini haiz olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda değinildiği üzere 2908 sayılı Kanunun
4552 sayılı Kanunla değişik 71. maddesi ile aynı Kanunla eklenen geçici 7.
maddesi hükümleri tümü ile davanın çözümünde doğrudan doğruya uygulanacaktır.
Davacı, 05.05.2000 günlü Resmi Gazetede
yayımlanan tüzüğün hükümsüzlüğünün tesbiti ve bu tüzük uyarınca yapılan genel
kurul toplantı kararlarının iptali davasında, bu tüzüğün oluşturulmasının
dayanağı olan 4552 sayılı Kanunun Anayasanın başlangıç, 2, 5, 6, 12, 13/1-2,
17, 19, 25, 26, 33/4 ve 138. maddesine aykırı olduğu iddiasını ortaya
atmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmalarında Anayasa
Mahkemesinin muhtelif kararlarına da atıf suretiyle yaptıkları açıklamalar,
iddianın tartışılabilir nitelikte olduğunu açıkça göstermektir. 2949 sayılı
Kanun 28. maddesi uyarınca Kanunun Anayasa Mahkemesine götürülebilmesi için
"hukuki bakımdan savunulabilirlik" (Doç. Dr. Yılmaz Aliefendioğlu;
Anayasa Yargısı, 1997, sf: 169) ciddi bir kuşkunun varlığı" (Prof. Dr.
Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 1993, sf: 376) yeterli olup, davacı
tarafından ortaya atılan bu hal davayı uzatma ve savsama amacı taşıdığı da
düşünülmeyeceğinden Türk Medeni Kanununun 2. maddesi çerçevesinde hakkın kötüye
kullanılması niteliğinde de görülmemiştir.
SONUÇ: Davacının, bu davada doğrudan uygulama
alanına girecek olan 4552 sayılı Kanunun, 2908 sayılı Kanunun 71. maddesini
değiştiren 1. maddesi ile bu Kanuna geçici 7. maddeyi ekleyen 2. maddesinin
Anayasaya aykırılık iddiası, dairemizce ciddi bulunduğundan; konunun Anayasanın
152, 2949 sayılı Kanunun 28. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesine gönderilmesine;
karara dosyanın konu ile ilgili bölümlerinin dairemiz yazı işleri müdürü
tarafından onaylanacak örneklerinin eklenmesine; işin esasının incelenmesinin
Anayasanın 152/1. ve 2949 sayılı Kanunun 28/5. maddesi çerçevesinde
ertelenmesine oyçokluğuyla karar verildi. 05.02.2002"
-Danıştay Onuncu Daire'nin başvuru kararının
gerekçe bölümü ise şöyledir:
"30.3.2000 tarih ve 24005 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 28.3.2000 tarih ve 4552 sayılı
"Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 1.
maddesiyle 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 71. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları değiştirilerek;
"Türkiye Kızılay Derneği kuruluş amacına ve
uluslararası anlaşmalarla tayin edilen nitelik ve durumuna göre; Türk Hava
Kurumu ise kuruluş amacına göre düzenlenen tüzüklerine ve kanunların verdiği
görev ve yetkilere uygun olarak teşkilatlanır ve yönetilir,
Bakanlar Kurulu, Türkiye Kızılay Derneği ve Türk
Hava Kurumunun;
1- Genel kurullarının kararı üzerine tüzüklerini
onaylamaya ,
2-
Denetleme yetkileri bulunan mercilerin raporları üzerine,
a)
Organlarının görevlerine son vermeye ve bunların görevlerini yerine getirmek
üzere geçici kurullar oluşturmaya,
b) Tüzüklerini değiştirmeye, yürürlükten
kaldırmaya ve yeniden düzenlemeye.
Yetkilidir." hükümleri getirilmiştir.
4552 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle de 2908
sayılı Kanun'a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 7.-Türk Hava Kurumunun
organlarının görevleri bu Kanunun yayımı tarihinde sone erer. Söz konusu
organların görevleri, Başbakanlıkça belirlenecek bir başkan ve iki üyeden
oluşan üç kişilik bir kurul tarafından yerine getirilir. Bu Kurul en geç bir ay
içinde Türk Hava Kurumunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin tüzüğü
hazırlayarak Bakanlar Kuruluna sunar."
Kurulumuzca, dava konusu işlemlerin dayanağı
olan 4552 sayılı Kanun'un Anayasa'ya aykırılık bakımından incelenmesi,
davacıların bu yöndeki savları da dikkate alınarak gerekli görülmüştür.
Dayanılan Anayasa Kuralları:
"MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
"MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler,
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz"
"Madde 33.- Herkes, önceden izin almaksızın
dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye
kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim
kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut
yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci,
derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört
saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten
kalkar."
MADDE 138.- (Dördüncü fıkra) "Yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar
ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremez."
Uyuşmazlık konusu olay:
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden;
Türk Hava Kurumunun 33. Büyük Genel Kurulu tarafından kabul edilerek Bakanlar
Kurulunun 18.10.1994 tarih ve 94/6127 sayılı kararı ile onaylanmış ve
17.11.1994 tarih ve 22114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş,
Türk Hava Kurumu Tüzüğü mevcut iken Bakanlar Kurulunun 1.11.1999 tarih ve 23863
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 22.10.1999 tarih ve 99/13485 sayılı kararıyla,
Türk Hava Kurumu Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük'ün yürürlüğe
konulduğu; bu Tüzüğün 1. maddesinde, 18.10.1994 tarih ve 94/6127 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Türk Hava Kurumu Tüzüğünün
yürürlükten kaldırıldığının; geçici 1. maddesinde, Türk Hava Kurumunun
yürürlükten kaldırılan Tüzüğünde belirtilen organların görevlerinin bu Tüzüğün
yürürlüğe girmesiyle sona ereceğinin; söz konusu organların görevlerinin,
Başbakanlıkça belirlenecek bir başkan ve iki üyeden oluşan üç kişilik bir kurul
tarafından yerine getirileceğinin; bu kurulun en geç altı ay içinde T.H.K. nun
yeniden yapılandırılmasına ilişkin Tüzüğü hazırlayarak Bakanlar Kuruluna
sunacağının belirtildiği, öte yandan, Başbakanlık'ın 1.11.1999 tarih ve
139/02519 sayılı işlemiyle de, üç kişilik kurula atama yapıldığı, Dairemizin
17.2.2000 tarih ve E:1999/4871 sayılı kararıyla "Türk Hava Kurumu
Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük"ün yürütülmesinin
durdurulmasına karar verildiği. Dairemizin 9.3.2000 tarih ve E:1999/5044 sayılı
kararıyla da, Başbakanlığın üç kişilik kurula atama yapılmasına ilişkin
1.11.1999 tarihli işleminin yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği, bu
üç kişilik kurul tarafından hazırlanan ve 17.2.2000 tarih ve 23967 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak 2000/113 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yürürlüğe
konulan "Türk Hava Kurumu Tüzüğü"nün ve anılan Bakanlar Kurulu
Kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada da
23.3.2000 tarih ve E:2000/893 sayılı kararla yürütmenin durdurulması kararı
verildiği, 30.3.2000 tarih ve 24005 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 4552 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 2908 sayılı Dernekler
Kanunu'nun 71. maddesinin değiştirildiği 2. maddesiyle Geçici Madde 7'nin
eklendiği, bu defa 4552 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca Başbakanlığın
30.3.2000 tarihli işlemiyle üç kişilik kurul oluşturulduğu, bu kurul tarafından
Türk Hava Kurumunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin olarak hazırlanan
"Türk Hava Kurumu Tüzüğü'nün 5.5.2000 tarih ve 24040 sayılı Resmi Gazetede
2000/481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yayımlanarak yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasaya aykırılığın irdelenmesi:
Türk Hava Kurumu, 2908 sayılı Dernekler Kanunu
hükümlerine tabi kamu yararına çalışan bir özel hukuk tüzel kişisidir.
Anayasada, kamu yararına çalışan dernekler ile
diğer dernekler için farklı düzenlemeler yapılmamıştır. Türk Hava Kurumu da,
kanunla düzenlenmiş olan özel durumlar dışında 2908 sayılı Dernekler Kanununun
genel hükümlerine tabidir.
Derneklerin nasıl kurulacağı, dernek kurma
hürriyetinin hangi sebeplerle ve ne şekilde sınırlanabileceği Anayasanın 33.
maddesinde hükme bağlanmış olup, derneklerin, Kanunun öngördüğü hallerde hakim
kararıyla kapatılabileceği veya faaliyetten alıkonulabileceği, ancak, milli
güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut
yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merciin
derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebileceği, bu merciin kararının
yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulacağı, hakimin kararını
kırksekiz saat içinde açıklamaması halinde bu idari kararın kendiliğinden
yürürlükten kalkacağı öngörülmüştür.
Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu uyarınca;
en az yedi gerçek kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı
gerçekleştirmek üzere bir araya gelmesi ve tüzüğünü yetkili makama vermesiyle
tüzel kişilik kazanan ve organları oluşturulan derneğin; yetkili organlarının
bir kararı olmadan; 4552 sayılı Kanunun 2. maddesiyle; organlarının görevlerine
yasama tasarrufuyla son verilmesi, organlarının görevlerinin Başbakanlıkça
belirlenecek üç kişilik bir kurul tarafından yerine getirilmesi ve Türk Hava
Kurumunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin tüzüğün bu kurulca hazırlanarak
Bakanlar Kuruluna sunulması Anayasanın 33. ve 13. maddelerine uygun
görülmemektedir.
Öte yandan, 4552 sayılı Kanunun 1. maddesiyle,
Bakanlar Kuruluna, denetlemeye yetkili mercilerin raporları üzerine;
organlarının görevlerine son vermeye ve bunların görevlerini yerine getirmek üzere
geçici kurullar oluşturmaya, tüzüklerini değiştirmeye, yürürlükten kaldırmaya
ve yeniden düzenlemeye yetki verilmesinde de Anayasanın 33. maddesinde
öngörülen dernek kurma hürriyetini ortadan kaldırması nedeniyle Anayasanın
anılan maddesine ve 13. maddesine aykırılık bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Çünkü derneklerin tüzükleri ve organları
derneklerin kurucu unsurları olup, tüzüklerin yetkili organlarınca ortaya
konulacak iradeleri dışında Bakanlar Kurulunca değiştirilmeleri ve yürürlükten
kaldırılmaları, organlarının görevlerine son verilmesi; dernek kurma
hürriyetini ortadan kaldırıcı nitelik taşıması nedeniyle, demokratik toplum
düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında
tanımlandığı gibi, hukuk devleti; insan haklarına saygı gösteren, bu hakları
koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran, bunu sürdürmeye kendisini yükümlü sayan,
bütünüyle hukuka uyan devlet demektir. Hukuk devleti niteliğini kazanmanın
vazgeçilmez koşullarından birisi mahkeme kararlarına uyulma zorunluluğudur.
Anayasanın 138. maddesinde; Yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme
kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını
hiç bir surette değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği
öngörülmüştür.
Bu kural gereğince yasama organının yapacağı
düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen yargı kararlarını etkisiz kılacak
biçimde yasa çıkarmamak yükümlülüğü vardır.
4552 sayılı Kanunun 2. maddesiyle Dernekler
Kanununa eklenen geçici 7 nci maddeyle getirilen hüküm; Bakanlar Kurulunun
22.10.1999 tarih ve 99/13485 sayılı kararı ile yürürlüğe koyduğu Tüzükle, Türk
Hava Kurumunun Tüzüğünü yürürlükten kaldırdıktan sonra getirilen geçici l inci
madde ile aynı içerikte olup, Bakanlar Kurulunun söz konusu kararı ile
yürürlüğe konulan geçici inci maddenin iptali ve yürütmenin durdurulması
istemiyle açılan davada, Danıştay Onuncu Dairesince verilen 17.02.2000 tarih ve
1999/4871 sayılı yürütmenin durdurulması kararının etkisiz hale getirilmesini
amaçladığı sonucuna varıldığından Anayasanın 138. maddesinde yer alan hukuk
devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 4552 sayılı
"Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un; 1. maddesinin
ikinci fıkrasının 2 nolu bendinin (a) ve (b) alt bentlerinin ve 2. maddesinin
Anayasanın 2,13,33 ve 138. maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından,
anılan yasa hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve
Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar dosyanın bekletilmesine
30.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.""